International Journal of Old Uyghur Studies, 2/1, 2020: 61-88
Üç Kuşak Uygurca Bir Söz: yörgey ‘sarmaşık’
Mehmet Ölmez*
(İstanbul – Türkiye)
Özet Brāhmī ve Tibet harfleri ile yazılan Eski Uygurca belgeler
Soğud harfli Uygurca belgelere göre ötümlü ve ötümsüz ünsüzlerin
ayırt edilişi ile dar ve geniş yuvarlak ünlülerin ayırt edilişinde daha
avantajlıdırlar. Söz konusu yazıyla yazılan metinlerde ü ile ö’yü, k
ile g’yi birbirlerinden ayırt etmek mümkündür. Eğer bir kelime
sadece bir metinde ve bir kez geçtiyse, söz konusu kelimenin okunuşu konusu zorluklar içerir. Ancak bir kelime farklı dönemlerde,
farklı alfabelerle kayda geçmişse, ayrıca çağdaş dillerden en az
birisinde de kullanıma devam ediyorsa söz konusu kelimenin ses
değeri, yazı çevirisi ve anlamlandırılışı konularında avantajlıyız
demektir. İşte bunlardan birisi yürkey / yörgey kelimesidir. Bir kez
Brāhmī, bir kez Soğud harfli Uygurca, bir kez son dönem
Çağatayca diyebileceğimiz 18. yüzyıl ‘Türkî’ sözlüğünde ve son
olarak da Çağdaş Uygurcada görülür. Makalede bütün bu verilere
göre kelimenin anlamı ve Latin harflerine aktarımı değerlendirilecektir.
Anahtar sözcükler: Eski Uygurca, Brāhmī yazısı, çok dilli sözlükler, Çağdaş Uygurca, bitkibilimi, yürkey, yörgey, yörgenç, yögey,
yörge-, sarmaşık
Abstract: yörgey ‘bindweed’ in Three Eras of Uyghur
Old Uyghur documents written in Brāhmī and Tibetan scripts are
more advantageous with respect to the Uyghur documents with
Sogdian script in distinguishing voiced and voiceless consonants
*
Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi, olmez.mehmet@gmail.com; ORCID: 00000001-6422-954X.
Received: 06.15.2020; Accepted: 06.28.2020; Published: 30.06.2020
https://doi.org/10.46614/ijous.752960
62
MEHMET ÖLMEZ
with same points of articulation, and high and mid rounded vowels.
In other words, it is possible to distinguish between ü and ö, k and
g in the texts written in these scripts. If a word occurs only once in
a text there would be difficulties to read that word. However, if a
word is recorded with different alphabets in different periods, and it
continues to be used in at least one of the contemporary languages,
that means we are advantageous in terms of determining the sound
value, transcription and interpretation of the word in question. One
of this type of words is yürkey / yörgey. It occurs once in Brāhmī,
once in Uyghur with Sogdian script, once in the 18th century
‘Türkî’ dictionary, which from a period could be called ‘late
Chagatai’ and finally in contemporary Uighur. This article tries to
determine the precise meaning of the word and its true transcription
using all these data and the etymology of the word.
Key Words: Old Uyghur, Brāhmī script, multilingual dictionaries,
contemporary Uyghur, botany, yürkey, yörgey, yörgenç, yögey,
yörge-, ivy
Giriş: Uygurca, Türk dilleri arasında yazı dili geleneği en eski olan
dildir. Moğolistan’daki Uygur yazıtlarından İpek Yolu bölgesindeki Uygurca yazmalara, Yuan ve Ming dönemi hazırlanan çok
dilli sözlüklerdeki Uygurca verilere o günden bugüne Uygur yazı
dilini kesintisiz olarak izleyebilmekteyiz. Uygurcayı, Uygur Hoço
Hanlığından sonra, İslamî dönem ortak Orta Asya Türkçesinin bir
parçası olarak da görürüz. Bununla birlikte Çağdaş Uygurcada sadece Eski Uygurcada karşılaşılan, öteki Türk dillerinde bugün kullanılmayan kelimeler de görülür. Bu yönüyle de Eski Uygurcaya,
Turfan ve çevresi Eski Uygurcaya doğrudan bağlanabilen dildir. Bu
sözlerin sayısı az değildir. İşte bu yazımızda bunlardan birisine
değinecek, Eski Uygurca yörgey ‘sarmaşık’ sözünü ve sonrasındaki
görünümünü ele alacağız.1
1
yörgey üzerine çalışırken sorularımı cevaplayan, mainz0684’te kelimenin
geçtiği yeri gösteren Dieter Maue’ye teşekkürlerimi ifade etmek isterim.
ÜÇ KUŞAK UYGURCA BİR SÖZ: YÖRGEY ‘SARMAŞIK’
63
yörgey ile ilgili ilk (en eski?) bilgi, veri D. Maue’nin hazırladığı
Brāhmī ve Tibet Harfli Uygurca Metinler Kataloğu’nda yer alır.2 2
numaralı belge bugün Mainz 684 numarasını taşır. Üçüncü Turfan
seferine ait olan ve Murtuk’ta bulunan belge gerçekte Çince bir
yazmanın arka yüzüne yazılmıştır. Yaklaşık 46 x 15 cm olan
belgenin kataloğun sonunda fotoğrafı da yer alır (Tafel 1); ayrıntılar için bk. Maue s. 2. Maue’nin transkripsiyon ve transliterasyonuna göre burada yer vereceğimiz yürkey 15. sırada yer alır: yyu
rkai = yürkey. Sanskrit dengi ise dhuṃ vā = dūrvā’dır (Maue s. 3
ve 4). dūrvā için ayrıca bk. “ein best. Hirsengras, Panicum
Dactylon” PW III, 722; “bent grass, panic grass, Dūrb grass,
Panicum Dactylon” MW 490a.
Maue, Clauson’da yer alan ve Clauson’ca okunuşu şüpheli
olarak bildirilen, Heilkunde’ye ait veri ile Le Coq’un notlarına yer
verir. Clauson, Heilkunde (I)’de geçen cümleyi yörgey huası bėş
bakır ‘five pennyweights of bindweed(?) flowers’ olarak çevirir
(Clauson 965b).
Heilkunde’nin yayımcısı Rachmati ise söz konusu kelimenin
geçtiği cümleyi ş öyle okumuştur: süt keḍ bolgu em yörgey huası
bėş bakır suvka kayınturup suvın süẓüp alıp yag süt birle kayınturup içürẓün keḍ bolur “Mittel, um die Muttermilch zu vermehren:
man soll 5 Bqr. yo̤rgäi-Blüte in Wasser aufkochen, das Wasser
durchseihen und (dann wieder) mit Butter und Milch kochen und
zu trinken geben, so wird (die Milch) reichlich werden.” (105-107.
satırlar) Rachmati, notlar kısmında Le Coq’un “Bitki Adları” 3
listesine göre yörgäi sözünün ‘eine Schlingpflanze’, belki de
‘Periploca sepium’ olabileceğini belirtir (s. 458 ve 468).
Maue ise dūrvā’nın Vedalar döneminden beri bilinen bir ot türü
olduğunu belirtir. İlaveten Beş Tilliḳ Mançuçe Luġet’ten güzel bir
veri de ekler: sėrik yurgei (= sėrik yürgey) ‘eine Art Riedgras’.
Yine buraya göre kelime Çince ts’ang 藏 karşılığında kullanıl2
3
Dieter Maue, Alttürkische Handschriften, Teil 1, Dokumente in Brāhmī un
Tibetischer Schrift, beschrieben und herausgegeben von Dieter Maue, Franz
steiner Verlag stuttgart, 1996.
Le Coq, 1917, Baessler-Archiv, 129: yörgäi, eine Schlingflanze; vielleicht
Periploca sepium.
64
MEHMET ÖLMEZ
mıştır4. dūrvā için Buddhist Flora Sözlüğü’nde de ayrıntılı açıklama buluruz, orada dūrva “突婆̥ 訳 して茅香, 白茅香, 空婆” ile
açıklanır, ayrıca bir de çizime yer verilir (Waku § 188, 55a-56b).
2013 yılında Pekin Minzu Üniversitesinde sunduğu doktora
tezinde söz konusu Heilkunde metnine yeniden yer veren Bakeli
Abodurexiti, DLT, Le Coq ve Çağdaş Uygurcadaki verilere değinerek DLT’deki yörgenç şeklinin yörgey ile eşanlamlı olabileceğini
belirtir (u559 11.07). 5 Ancak D. Maue’nin çalışmasına, Brāhmī
harfli veriye yer vermez. Kelimeye DLT’teki yörgenç dolayısıyla
Hauenschild de yer verir: ‘Teufelszwirn’ (Cuscuta) Hauenschild
1994, s. 90.
Eski Uygurca döneminden çok sonra yörgey’e Mançu dönemine
ait Beş Tilliḳ Mançuçe Luġet’te (Mançuca – Tibetçe – Moğolca –
Çince – Uygurca) rastlarız:
Beş Tilliḳ Mançuçe Luġet: Corff 2013 yayını (c. II, 867a), Nr.
3994.2, Mançuca somina orho; Tibetçe gab-rtswa, gab rtsowa
gab dza; Moğolca yabagan ölüŋ / явган өлөн; Uygurca / Türkî
sėriḳ ~ sėriġ yörgey / serik yurg’ai; Çince 藏 zāng ‘Riedgras’.6
Çağdaş Uygurca: yögey 菟丝子 (HenUyL 616b); dodder (Cuscuta):
ėtizliḳ yögiyi Convolvulus arvensis (Schwarz 802a); Komul
yögiy Osmanof 231; yögimeç ailisidiki bir yilliḳ, saman ġolluḳ
ösümlük. Ġolu yiptek nahayiti inçike hem sėriḳ, üstide başḳa
ösümlükler tėnidiki ozuḳluḳ maddilarni sümüridiġan örgini bolidu. Yopurmiḳi rodimėntlaşḳan, güli aḳ ve kiçik, köpinçe purçaḳ
ailisidiki ösümlükler üstide parazit yaşaydu. Ösümlüklerniŋ
ösişige ziyanlıḳ. Uruḳi sarġuç ḳoŋur bolup, dora ḳilinidu.
Börekni kuvvetleş, iç sürüşni toḫtitiş roliġa ige (UTİL 6, 641b).
yögimeç ise Clauson’un yer verdiği ‘bindweed’ türüdür, krş.
4
5
6
“to hide; to conceal; to put away; to be in retirement; to hoard; to store up”
Giles 11583.
巴克力·阿卜杜热西提, 古代维吾尔语医学文献的语文学研究, 中央民族
大学, 北京, 2013.
御制五体清文鉴.
ÜÇ KUŞAK UYGURCA BİR SÖZ: YÖRGEY ‘SARMAŞIK’
65
Schwarz 802a: bindweed, field bindweed, possession vine
(Convolvulus arvensis); steamed twisted roll.
sėriḳ yörgey için ayrıntılı ve yararlı bilgileri Uygurcanın ve
Uygur ağızlarının usta araştırıcısı G. Jarring’in yayınlarında da
buluruz: ‘the yellow plant’ was in 1935 described to me as
follows (J 215, 267-268): a plant without root or without leaves
and without flowers and seeds, but with stalks like long threads,
yellow in colour. It was said to grow only lucerne fields. I
understood it is a paraistic plant, which is correct. Schwarz 498
seriq ot Japanese dodder (Cuscuta japonica) (also äptimun),
used in Uyghur folk medicine. (...) sεriq jügεj also called seriq
ot, in Chinese tu sizi [菟丝子] Cuscuta chinensis Lam. (...) The
name of a plain near Karakorum, SH 221 sarigh aut a grass
growing at high elevations. εptimūn < A.P. aftīmūn < Greek
epíthymon Cuscuta epithymum and similar species (Jarring
1998, s. 46, dipnot 18).
serığ ot yunânı hökúmâ eptimun eytúrler eni ulağ yėmeydur
adam dâru úçún bir misqaldın ol serığ otnı soqup sútke salıp
içedur yene bir qısmı ot bar eni şâht ėre eytúrler eni hem dâru
úçún adam yėydur ulağ hem yėydur sútlúk ot hoha ot kekrún ot
çúzgún ot yögúmeç ot (...) bularnı ulağ yėydur adam yėmeydur
(Jarring 1998, s. 49, 8-12).
Uygurcanın ağızlarında yörgey’e sıklıkla rastlanır: Turfan yögey
= yaġa, yavu ‘дикий’ Tenişev 1990, s. 84; yöřgey Lükçüng,
Tohsun, Yormung Yakup 475b.
Bütün bu verileri göz önüne aldığımızda, Brāhmī harfli verinin
de ö ve g ile okunması gerektiğini, kelimenin Eski Uygurcacadaki
şeklinin yörgey olduğunu, yörge- ‘sarmak, dolamak’ fiilinden türediğini, ilaç yapımında kullanılabildiğini, gövdesinin ince ve uzun
olduğunu, DLT’de aynı kökten bir başka kelimenin, yörgenç’in
geçtiğini, İslamî devir Orta Asya kaynaklarında ve Çağdaş Uygurca
hariç günümüz Türk dillerinde görülmediğini söyleyebiliriz. İşte bu
sebeple kelime Eski Uygurcada, Türkî olarak nitelenen Mançu
66
MEHMET ÖLMEZ
dönemi Uygurcasında ve Çağdaş Uygurcada, üç dönemde tespit
edilmiştir.
yörgey’in tam Türkçe karşılığı ve kökeni nedir diye sorabiliriz.
Bütün bu verilere göre ince uzun gövdeli bir ot, bir sarmaşık olup
Çağdaş Uygurcada ‘sarı’ renkli olarak bilindiğini söyleyebiliriz.
Yine Çağdaş Uygurcada bilinen şekline göre bitkilere zarar verdiği,
çiçeğinin beyaz ve küçük olduğu, gövdesinin ince uzun olduğu, ilaç
yapımında kullanıldığı, böbrekleri güçlendirdiği, bir yıllık otlardan
olduğu söylenebilir. Tenişev’e göre yaġa, yavu ‘дикий’ ile eşanlamlıdır (s. 84).
Bu bilgileri Türkçe ‘bostanbozan’ ile karşılaştırabiliriz: bostanbozan – Cuscuta (Cuscutaceae) türlerine verilen genel ad; bu
türler bir veya çok yıllık, klorofilsiz ve asalak bitkilerdir,
bostanbozan’ın eşanlamlıları ise bağbozan, cinsaçı, eftimon,
gelinsaçı, kızıl sarmaşık, küşüt, şeytansaçı ’dır (Baytop, s. 50) →
canavar otu: göge otu ~ göve otu denen (Orobanche minor) 10-50
cm. yükseklikte, sarımsı beyaz çiçekli ve genellikle Leguminosae
türleri üzerinde yarı asalak olarak yaşayan bir tür (Baytop s. 57).
Bu göve otu, Latince ş ekilleri uyuşmasa da Çağdaş Uygurcadaki
tanıma daha yakın durur, ancak otun görünüşü çok farklıdır.
→ Clauson 965b.
YÖRGE- ‘sarmak, dolamak’ ve Türevi Kelimeler
yörge-’den türeyen kelimeler aşağıda yer almaktadır. Eski Uygurca
ile Çağdaş Uygurcada yörge- fiilinin çok sayıda türevi görülürken
öteki Türk dillerinde daha az sayıda türev görülür. Oğuz grubu
dillerde görülmez.
EU yörge- /ywrk’-/ dolamak, bağlamak, sarmak, kuşatmak ||
umwinden, einhüllen, wickeln, umschligen: yörgeyü al- kuşanmak, etrafını sarmak || sich gürten, umwickeln BT XXXVII;
yörgeyü taŋ- sıkıca sarmak, sıkıca etrafını kuşatmak || fest
einwickeln, fest umwickeln BT XXXVII; bir yaŋa tegip
burn[ı] üze toyınıg yörgeyü al[ıp] HT V; barça yörgeyü
tizigçe kaytsi sögütler ol HT X; ölmişte kėn meniŋ karamın
kamış bagka yörgep HT X; bodis(a)v(a)tag kaş atlag tonta
yörgep BT IX; tolp etözümüzn[i] yup torkuta ėşgirtide
ÜÇ KUŞAK UYGURCA BİR SÖZ: YÖRGEY ‘SARMAŞIK’
67
yörgediŋ BT XIII; ört yalın ė lig begig yörgemişte BT
XXXVII. [→ BT IX, XIII, XXII, Tot., HT IV, HT V, HT X,
HamiZus].
Eski Uygurca sonrası ş u eserlerde ve dillerde görülür:
DLT: ol adakın yörgedi “adam ayağını vb. sardı (laffa).”
Sarılan her ş ey için böyle denir. yörger yörgemek. 578/289b;
Rabg. yörge- ‘to wrap (in clothes) / (elbiseye) dolamak,
sarmak’, bir kesek böz yörgegil ‘wrap it in a piece of cotton’
KısEn 19r7; Yak. sörȫ- 1) ‘sarmak, dolamak, karıştırmak,
dolaştırmak’, быаны с өрөө- ‘ipi sarmak’, 2) ‘karıştırmak,
dolaştırmak’, дьыалаҕа сөрөө- ‘birini bir işe bulaştırmak; bir
şeye karışık bir görünüm vermek’, бугуллары холорук
сөрөөтө ‘ot yığınlarını fırtına karıştırdı’, deyim: кутуруккар
сөрөө- ‘imrendirmek, ayartmak’ (harfiyen: kuyruğuna dolanmak) YakRS 337a, Pekarskiy 2307; Tuv. çörge- ‘kundaklamak, kundağa sarmak, sarıp sarmalamak || in Windeln
legen, einwickeln’ TuwWz 12a, urug çörge- ‘çocuğu kundaklamak, sarmak’; ÇUyg. yöge- (çekimli şekillerde yögi- ~
yögü-); Hotan ağzı yöge- (Malov 1961, 117b), Turfan yürgeMalov 1961, 119a, Tuyuk yöga- Yakup 475b, Yanghe yügeYakup 476a; Hami / Kumul yörge- Malov 1954: 156; Lopnor
yöygö- Malov 1956: 121a, yörgö- 121b; yörgö- Osmanof 501;
Jarring júrgɛ- ~ jörgɛ- ~ jö:gɛ- ~ jö·gɛ- : dostuhange yȫgeglik
‘wrapped up in a table-cloth’ 1964: 162 (júrgɛ- içerisinde);
Jarring’in de zikrettiği Shaw’da -r- ile görülür: yurga-mak ‘to
roll, to wind, to fold’ (s. 201), ayrıca bk. Yıldırım Nr. 4719;
Wb III 449 (Tarançi, Çağatay); Uygur edebî dilinde yögime de
vardır, UTİL, c. VI, 641b; Salırca yeni bir sözlükte yörğe- yer
alır ancak bunu öteki sözlüklerden teyit edemedim (撒维汉词
典349a): balani yorğan işine yörğe.
→ DTS 276a-b; Clauson 965b-966a; Levitskaya 234-235;
Erdal 287, 319, 688.
yörgek ‘kundak’: ÇUyg. yögek ‘kundak’ UTİL, c. VI, 641b, Lopnor yöygök ‘kundak bezi, kundak, kundak’ Malov 1956:
68
MEHMET ÖLMEZ
121a; Lopnor yörgök Osmanof 501; Tarançi yörgek ‘die
Windel’ Wb III 449; Özb. yörgek ‘kundak’7; Kzk. jörgek
‘kundak bezi, çocuk bezi’ KazTS 184a; jörgekte- ‘kundaklamak, bebeği kundağa sarmak’ KazTS 184a; KKlpk. jörgek,
jörgekli, jörgektey s. 214; Başkurtça yürgek ‘kundak bezi’
BaşTS 749a, yürgekle- ‘kundaklamak’ BaşTS 749a; Nogayca
yörgek ve yörgekle- NogRS 126b; Tuv. çörgek TuvRS 520b;
Hak. çörgek ‘küçük çocuklara giydirilen deri tulum; çocuğun
sarılarak beşiğe konduğu deri’ (burada verilen tanımı kısaca
‘kundak, deriden kundak’ olarak düşünebiliriz) HakTS 106b,
HakRS2 998b, WB III 2042 (Şorca ve Sagayca). Radloff’ta
yer alan ve Karaycanın Troki ağzına ait gösterilen çörgew
‘bebek bezi, kundak bezi’ burası ile ilgili olmalıdır Wb III
2042; Koybal yörgök Wb III 449; Lebed yörgönök ‘der
Hopfen’ Wb III 449; Baraba Tatarcası yürgö ‘die Windel’
WB III 607. Çağdaş Uygurcada buradan türemiş başka sözler
de vardır: yögeksiz UTİL, c. VI, 641a; yögeklenmek UTİL, c.
VI, 641a; yögeklik UTİL, c. VI, 641a.
→ DTS 276b; Levitskaya 234-235.
*yörgel : Lopnor ağzı yöygöl ‘бьющаяся трава’ Malov 1956:
121a; yörgöl büyük ağaç (?) Malov 1956: 121b; yörgül ‘sėriq
yögey’: yörgül bolup gire salay moynuŋŋa ‘sėriḳ yögey bolup
boynuŋġa gire salay’ Osmanof 501.
EU yörgel- , yö̤rg(e)l- sarılmak, bağlanmak, dolanmak || sich
einhüllen, (umwunden werden/sein ?) BT VII, XIII, XXXVII,
HT VII, VIII, Ac_Bars, AbitakiTK, ShoRosia: yörgel- bal- 纏
縛: barça birgerü yörgelmiş balmışlar ol ShoRosia; (...) siŋirin tamırın yörgelmiş süŋükler ulagı üze tutuşmuş (...)
Ac_Bars; egrikmek yörgelmek üze ... AbitakiTK; bıntadu
kurtı öz yipiŋe yörgelmiş teg k(a)ltı HT VIII; sekiz t(e)rs
7
Bugünkü imla ile yazmadım, bugünkü imlası yo’rgak; yine Özbekçede bu
şeklin çok sayıda türevi de görülür: yo’rgakchi, yo’rgakovchi, yo’rgaklanmak
vb. bk. ‘kundak’ maddesi ve devamı, Yusupova, s. 353b; 467c.
ÜÇ KUŞAK UYGURCA BİR SÖZ: YÖRGEY ‘SARMAŞIK’
69
torlar üze yörgelmiş b(e)klelmişlerig HT VIII; oglum k(a)ra
tuprakka yörgelip yumzulup katıp barıp turur BT XXXVIII.
Türemiş şekil: yörgeltür- birleştirmek, birlikte sarılmasını
sağlamak, birlikte sarmak, sarmaştırmak || zusammenwickeln
lassen, veranlassen zusammenzuwickeln // 蟠 HT IX: (...)
luularıg yörgeltürü y(a)rlıkazun HT IX.
Günümüz Türk dillerinde görülmez (?). Ancak Çağdaş Uygurcada muhtemel *yörgeliş- ve *yörgelme şekilleri görülür:
ÇUyg. yögel- UTİL, c. VI, 641a; yögülüş-; ÇUyg. yögelme;
Lopnor yöygöl- Malov 1956: 121a; Turfan – Tohsun ağzında
yögürül- şekli de görülür, Yakup 475b.
→ DTS 276b; Clauson: yok; Erdal yörge-l- 655, 631, 688.
*yörgeleş- Turfan - Yormung ağzı yögileş- ‘to be wrapped itself’
Yakup 475b.
yörgem *: Eski Uygurcada böyle bir kelime bulunmasa da Çağdaş
Uygurca başta olmak üzere bazı dillerde görülür. ÇUyg.
yögem ‘oralġan, yögep koyulġan (sarılan, sarılmış, sarılıp,
dürülüp katlanmış; bir tür ‘mezura’)’ UTİL, c. VI, 641b;
Lopnor yörgüm ‘yögengen halda’ Osmanof 501; Kzk. jörgem ‘temizlenmiş hayvan bağırsağı’ (kıvrım kıvrım, sarmal
oluşundan dolayı olsa gerek); jörgemde- ‘temizlenmiş bağırsağı örmek, düğümlemek’ KazTS 184a; Kır. cörgöm
‘bağırsaklara sarılan ciğer ve işkembeden yapılan (kokoreç
misali) bir yemek’, cörgömdö- ‘cörgöm yemeği yapmak’ Yudahin 229b; Altay yörgöm ‘das Gericht aus Hammelkaldaunen’ Wb III 449, ATS cörgöm 65a; Altay yörgömdö‘den yörgöm bereiten’ Wb III 450.
yörgemeç Eski Uygurcada görülmez ama DLT’den itibaren
görülür, kimi dillerde bir yemeği, kimi dillerde ise ‘sarmaşık’
ailesini gösterir bir sözdür: DLT [bir yemek adı, ş öyle
yapılır:] “İşkembe ve bağırsak sarılarak (yulaffu) ince
70
MEHMET ÖLMEZ
bağırsağın içine konur (yudracu), kızartılarak veya pişirilerek
yenir.” DLT 468/234b; ÇUyg. yögimeç I ve II (UTİL, c. VI,
s. 642a); Lopnor ağzı yögümeç yögümeç qilip qasqanda
pişurulidiġan hornan, hucuer’ Gulam Gopuri s. 294, LopnorMalov yögömöş 121a; Aksu ağzı yörgemeş ‘beyaz çiçekli bir
ot’ Malov 1961, 117a; Hami / Kumul yögemeş Malov 1954:
156; jögümɛč ot bindweed; J 159 jörgúmɛč bindweed <
jörgɛ- ~ júrgɛ- to roll, to wind; SH 226 yurgá-mach bindweed, Convolvulus arvensis Jarring 1998: s. 47, dipnot 25;
Hakasça çörgemĭs ‘yaban keteni, ş eytansaçı’ HakTS 106b;
çörgemĭs I ‘yaban keteni’; II ‘ağaç makara’ HakTS-Örnekli
110a; ayrıca bk. HakRs2 998b; Radloff’ta ise bu veri Şorca
olarak kaydedilir: çörgemeş ‘eine Schlingflanze’ Wb III
2041; Altayca cörgömöş I ‘şerbetçi otu’ ATS 65a; Altayca
cörgömöş II ‘örümcek’ 65a, Teleütçe yörgömöş ‘die Spinne’
Wb III 449, cörgömöş; Altayca yörgömüş ‘der Hopfen’ Wb
III 450.
→ DTS 276b; Clauson 966b, Erdal 319 yörge-meç
(kagurmaç ‘kavurga’, tut-maç ‘tutmaç orbası’ gibi).
EU yörgen-, örgen- sarılmak, dolanmak, bulaşmak, bulanmak, yapışmak; örtünmek || sich winden, umschlungen werden M I
(örgen-), BT IX, XXXVII, HamiZus: ol tözün er k(a)mag özih
tonıı baştan adak<k>a t(e)gii kanka ‘irinŋ<k>e örgenip M I;
kop kanka bulganmış arıgsızke örgenmişin kõrüp ötrü-ü
b(e)liŋledii a̤nıg kork{u}tıh M I; amtı bo örtlüg torların
yörgenmiş etözlüg kiçig tamularda tugmış erürler BT IX;
örtin yalının yörgenmiş etözlügler BT 9; ol antag yinçge bėli
birle yörgenü tolganu (...) ne yorıyu t(a)pa barsar BT
XXXVII. [M I : ‘irinŋ<k>e → OTWF irinŋe].
Eski Uygurca sonrası şu eserlerde ve dillerde görülür: DLT:
uruk yıġaçka yörgendi “ip vb. ağaca sarıldı, dolandı (iltawā).”, er yoġurkanka yörgendi “adam yorgana vb. sarındı
(iltaḥafa).” yörgenür yörgenmek DLT 489/245a – 490/245b;
KurT: yörigen- ‘bacak bacağa dolaşmak’ TİEM 73 429v/8
ÜÇ KUŞAK UYGURCA BİR SÖZ: YÖRGEY ‘SARMAŞIK’
71
=075/029, yörigengey dünyā emgeki āḫiret emgeki bir
ḳatıġlıḳ ḳılıḳ birle S. Ünlü c 8, s. 552; Kısasü’l-Enbiya:
yörgen- ‘to be wrapped / örtünmek, sarınmak; sarılmak’, etmek birle yörgenmiş et ‘meat wrapped in bread’ f.85r17 KE
193v10; MukE: yörgen- ‘örtünmek, bürünmek’, çulġandı
tonınġa yörgendi tonı birle 140.2; El-İdrak: yören- ‘bir şeyin
etrafında, civarında olmak’ El-İdrak Haşiyesi, 29 (kelime bu
haliyle Oğuzcalaşmış görünüyor), aynı ş ekilde karışık dilli
izlenimini veren bir fıkıh kitabında da aynı imla ve anlamla
kelimeyi buluruz, tahminimce hem El İ drak hem de Fıkıh
verileri yörgen- ile ilgili, Oğuzcalaşmış örneklerdir, yazıġa
kim yörenür üzre dī vār Karasoy, 2017: 162a3; Çağ. yörgen-:
öler sėn yörgenip bir pāre opraḳ / yatur sėn boluban
topraḳda topraḳ GülT 87b10, s. 359; ÇUyg. yögen- ‘yögimek
pėiliniŋ özlük dericisi’, yogan cuvilarga yögenip UTİL VI,
641a; Çağdaş Uygurcada ayrıca iştaş çatısıyla da görürüz:
yöginiş- UTİL, c. VI, 642a; Shaw’da -r- ile görülür: yurga-’nmak ‘to roll one’s self up’ (s. 201), ayrıca bk. Yıldırım Nr.
4720; Yak. sörön- 1) ‘sarınmak, bürünmek’, соҥҥо сөрөн‘paltoya sarınmak’, 2) ‘bir ş eye katılmış olmak, bir ş eye
karışmış olmak’ куһаҕан дьыалаҕа сөрөн- ‘kötü bir işe
karışmış olmak’ YakRS 337a, Pekarskiy 2308. Radloff’ta yer
alan ve çörgen- ‘sich umwickeln’ buraya ait olmalıdır Wb III
2042.
→ DTS 276b; Clauson 966a, Erdal yörge-n- 287, 631, 688;
Erdal, fiilin eski şekillerinin y-’siz olmasını dikkate alarak
kelimenin daha eski şeklinin *h- ile olacağını düşünür (OTWF
688).
yörgenç yalnızca DLT’de görülür; I ‘yolda vb. kıvrım (iltiwā’) ve
dolambaç (caṭf) konusunda tezginç kelimesi gibidir’, yörgenç
‘ağaçlara sarılan (yaltawī) ve onları kurutan bir tür sarmaşık
(caşaḳa)’ DLT 613/307a; II ‘sargı, bant’ anlamına gelen
ikinci yörgenç sözcük sadece DLT’de görülür; -nçü ile yine
Divan’da görülür: yörgençü ‘yorgan’, aḍaḳıŋa yörgençü
sarladı “o, ayağına sargı sardı (laffa’l-lifāfa).” DLT 389/195a
72
MEHMET ÖLMEZ
(sarla- maddesi içersinde); er yörgençü sarlandı “adam
sargıya sarıldı, sarındı (talaffafa … bi’l-lifāfa)”, DLT 389
195a (sarlan- maddesi içerisinde geçer).
→ DTS 276b; Clauson 965b, Erdal -(X)nç 278, 287, 287.
yörgeş- ‘dolaşmak, birbirine dolanmak, sarılmak’ DLT ve sonrasında görülür: yıġaçka yıp yörgeşdi “ağaca vb. ip sarıldı,
dolaştı (iltaffa).” Bir şey öbürüne sarıldığında (iltawā) böyle
denir. yörgeşür yörgeşmek. DLT 487/244a; MukE yörgeşdi
yaş ot MukE 145.1; yörgeşti dolaştı yılan MukE 194.3;
yıġaçları yörgeşmiş bōstānlar MukE 145.1; Kıs yörgeş- ‘to
wrap itself, get entangled / sarılmak, dolanmak’, tuzaḳġa
yörgeşdi ‘(she) was caught in the net’ f.77r11 KısEn; Har.
taḳı yörgeşmiş bōstānlar yörgeşmiş, HarTKurT Şimşek
303b8, 294b2; takı yörgeşti yünçük yünçük birle, HarTKurT
Sağol, c. I, s. 338, 557a/9=75.29; yörgeşmiş, takı bōstānlarnı
yörgeşmiş, HarTKurT Sağol, c. I, s. 342, 562a/2=78.16 G.
Sağol; Kıpçakça: yan başına yörgeşür 31a25 (M.E.Ağar ve
R. Toparlı 333a’da yer alan -ü-’lü yürgeş- şekli ö ile yörgeşolarak düzeltilmelidir.); Çağ. yörgeş- ‘sarmaş dolaş olmak;
dolaşmak, karışmak’, gül ü lâle dėk bile yörgeşip GülT
79a6, s. 349; Kur’an Tefsiri yörgeşür kefen 46r1, her birige
yörgeşkenni ayturlar 67r6 Demirel 2020 (Çağataycada
sadece bu fiil görülür, toplamda da iki eserde tespit geçer);
Salırca yeni bir sözlükte yörğeş- yer alır ancak bunu öteki
sözlüklerden teyit edemedim9 (撒维汉词典349a): dala yörğeşgen yilen; Çağdaş Uygurcada yögeş- fiilinin bir kaç türevi
de vardır: yögeştür- UTİL, c. VI, 640b; yögeşgüçi ‘sarılan,
dolanan, sarılarak yetişen, dolanarak büyüyen’ UTİL, c. VI,
640b; yögeşme UTİL, c. VI, 640b; yögeş- UTİL, c. VI, 640b641a. Radloff’ta yer alan ve Tarançi ağzına ait gösterilen
8
9
Nüsha : çulgaşmış
Ancak Xining’de yörğe- bugün pek bilinmemektedir. Bu konuda yaptığım bir
doğrulamada, 50 yaşa kadarkilerin bu fiili bilmediklerini anladım. 50 yaş
üzeri ise bilenler var.
ÜÇ KUŞAK UYGURCA BİR SÖZ: YÖRGEY ‘SARMAŞIK’
73
yürgeş- ‘hängen bleiben, sich festhalten, verwickeln’ buraya
bağlanabilir WB III 607.
→ DTS 276b: Clauson 966a
yörget- : ol yıp yörgetti “O, bir şeyin üzerine ip sardırdı (alaffa).”
Ayağına çarşaf gibi ince bir bez sardırdığında da (alaffa lifāfa
ar-ricl wa-ġayrihā) böyle denir. yörgetür yörgetmek. DLT
440 220b; yörget- ‘sardırmak’ KE; ÇUyg. yöget- UTİL, c.
VI, 640b; Tarançi yörget- ‘einwickeln lassen’ Wb III 449;
Yak. söröt- YakRS 337a, Pekarskiy 2308.
→ DTS 276b; Clauson 966a
DLT’de yazmada ‘örtü’ olabileceği düşünülen ve ye ile yazılan
bir yörgek görülürse de bu bürkek olarak düzeltilir (Clauson 965b,
363a). Yine öŋik “kadınların takma olarak keçi kılından yaptıkları
zülüf” içerisinde geçen öŋik yörgeyek “ulanmış zülüf” (DLT
80/40b) (yörgeyek ‘zülüf’)
Sonuç: Eski Uygurca yörge- ‘sarmak, dolamak, bağlamak’ anlamındaki fiilden türemiş olması gereken yörgey sözü eldeki veriler
ve yaşayan Çağdaş Uygurca şekli eşliğinde tereddütsüz olarak -öve -g- ile okunabilir; anlamı da ‘sarmaşık, bostanbozan (Cuscuta)’
ile karşılanabilir. DLT ve sonrasında yörgey’in dengi olarak
yörgenç ve yörgemeç sözleri de görülür. Eski Uygurca yörgefiilinin türevleri tarihî dönem Türk dillerinde çok çeşitli değilken
Çağdaş Uygurcada çok sayıda türevi görülür. Günümüz Türk
dillerinde, özellikle Kıpçak ve Güney Sibirya dillerinde yörgek ve
yörgemeç gibi sözler yaygın iken öteki Oğuz grubu Türk dillerinde
yörge- fiilinden türeme bir söz görülmez, yörge- yalnızca Eski
Uygurca ile Tuvaca ve Yakutçada görülür. (El-İdrak haşiyesindeki
Oğuzca görünümlü yören- (< yörgen-) bir istisnadır.
İki heceli çoğu kelime gibi yörge-’nin de türemiş olma ihtimali
yüksektir. Bu konudaki görüşler ESTYa C-J-Y’de özetlenmiştir
(Levitskaya s. 234). Räsänen, Bang, Menges bu konuda çözümlemeler yapmıştır (→ Levitskaya). Toplamda iki görüş vardır:
74
MEHMET ÖLMEZ
yörüg+e- ve yör-ge-; buna göre Räsänen (208b) ve Menges (120)
yör- ‘çözmek, kundağı açmak’ fiiline bağlarlar (krş. Clauson yör‘to unwrap’ 955b). Bang ise *yörüg+e- olarak düşünür ve Yakutça
sörüö ve sörüö- ~ sörȫ- fiilleri ile karşılaştırır; gerçekten de Yakutça sörüö, Uygurca yörge- ile karşılaştırılmıştır (Stachowski, s.
73, § 11.3; s. 85, § 19.2; s. 135, § 42.4).
yörge- sonuç olarak en eski dönemlerden itibaren çugla- ~
çulga-, sar-, bagla-, dola-, katla- fiillerinin eş veya yakın anlamlısı
olarak kullanılmıştır; bazı dillerde ise ‘kundaklamak’ karşılığı
kullanılan böle-, bėle- (Anadolu Ağızları) karşılığıdır.
Çağdaş Uygurca veriler çok farklı kaynaklarlardan daha da
artırılabilirdi, ancak benim ulaşabildiğim kaynaklar şimdilik bu kadar. Ayrıca kelimeyi ve türevlerini açıklamaya yetecek malzemeye
yer verdiğimi sanıyorum. Tarihî metinler ile günümüz Türk dillerine ait örneklerden gözümden kaçanlar olmuş olabilir. Burada
yörgey ile ilgili her soruya cevap verilebilmiş değildir.
Kısaltmalar
Çağ: Çağatayca
ÇUyg: Çağdaş Uygurca
Hak: Hakasça
Kzk: Kazakça
Kaynaklar
AbitakiTK: Karaayak, Tümer, [2020]: Eski Uygurca Abitaki
Metinlerinin Sözvarlığı, (baskıda).
Ac_Bars: Gulcalı, Zemire, 2015: Eski Uygurca Altun Yaruk
Sudur’dan “Aç Bars” Hikâyesi, Ankara: TDK.
Adam, Volker, Jens Peter Laut, Andreas Weiss, 2000: Bibliographie alttürkischer Studien. Wiesbaden.
Ağar, Mehmet Emin, 1986: Baytaratü’l-Vazıh (İnceleme-metinindeks). Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Yüksek Lisans tezi.
ATS: Baskakov, N. A., T. M. Toşçakova, 1947: Oyrotsko-russkiy
slovar’, Moskva; E. Gürsoy-Naskali, M. Duranlı, 1999:
ÜÇ KUŞAK UYGURCA BİR SÖZ: YÖRGEY ‘SARMAŞIK’
75
Altayca-Türkçe Sözlük, Ankara: TDK; bu çalışmada Türkçe
baskı kullanılmıştır.)
Bakeli Abodurexiti 巴克力·阿卜杜热西提, 2013: 古代维吾尔语医学文献
的语文学研究, 中央民族大学, 北京.
Bang, Willi, 1930: “Turkologische Briefe aus dem Berliner Ungarischen Institut. Fünfter Brief: Lautliches - allzu
Lautliches”, Ungarische Jahrbücher, c. 10, 16-26.
Baskakov, Nikolay A., 1940: Nogayskiy yazık i ego dialektı,
Moskva.
Baskakov, Nikolay A., A. İ. İnkijekova-Grekul, 1953: Hakasskorusskiy slovar’, Moskva.
BaşTS: Özşahin, Murat, 2017: Başkurt Türkçesi Sözlüğü, Ankara:
TDK.
Baytop, Turhan, 1994: Türkçe Bitki Adları Sözlüğü, Ankara: TDK.
Beş Tilliḳ Mançuçe Luġet 五体清文鑑, 1957, 1-3, Beijing: Minzu
Chubanshe.
BT IX: Tekin, Şinasi, 1980: Maitrisimit Nom Bitig, I-II. Berlin.
BT VII: Kara, Georg, Peter Zieme, 1976: Fragmente tantrischer
Werke in uigurischer Übersetzung, Berlin.
BT XIII: Zieme, Peter, 1985: Buddhistische Stabreimdichtungen
der Uiguren, Berlin.
BT XXXVII: Wikens, Jens, 2016: Buddhistische Erzählungen aus
dem alten Zentralasien Edition der altuigurischen Daśakarmapathāvadānamālā, Turnhout: Brepols.
Clauson, Sir Gerard, 1972: An etymological dictionary of prethirteenth-century Turkish, Oxford.
Corff, Oliver (u.a.), 2013: Auf kaiserlichen befehl erstelltes
Wörterbuch des Manjurischen “Fünfsprachenspiegel”, Teil
1-2, Wiesbaden: Harrassowitz. [= 御製五鹘清文鑑]
Davronov, Temur (review), William Dirks (translation), 2005:
O’zbekcha / İnglizcha Lug’at – Uzbek/English Dictionary,
Uzbekistan: The Central Asian Heritage Group.
Demirel, Ezgi, 2020: Çağatay Türkçesi Kur’an Tefsiri, İstanbul:
Kesit.
DTS: Nadelyayev, V. M. - D. M. Nasilov - E. R. Tenişev - A. M.
Şçerbak, 1969: Drevnetyurkskiy slovar’, Leningrad: Nauka.
El İdrak Haşiyesi ! İzbudak
76
MEHMET ÖLMEZ
Giles, Herbert A. 1912: A Chinese-English dictionary. ShanghaiLondon.
Ġulam Ġopuri, 1986: Uyġur Şiviliri Sözlügi, Bėyciŋ: Milletler
Neşriyati.
GülT: Ergene, Oğuz, (haz.) 2017: Sadî, Gülistan [Şiraz 1257],
Giriş – Dil İncelemesi – Metin – Çeviri – Dizinler –
Tıpkıbaskı, Çeviren: Sibîcâbî, Ankara: TDK.
HakRS2: Subrakov, O.V., 2006: Hakasko-Russkiy Slovar’ – Hakas
Orıs Söstik, Novosibirsk: Nauka.
HakTS-Örnekli: Arıkoğlu, Ekrem, 2005: Örnekli Hakasça-Türkçe
Sözlük, Ankara: Akçağ.
HakTS: Gürsoy-Naskali, Emine (ed.), 2007: Hakasça-Türkçe
Sözlük, Ankara: TDK.
HamiZus: Geng Shimin, H.-J. Klimkeit, in Zusammenarbeit mit H.
Eimer und J.P. Laut, 1988: Das Zusammentreffen mit
Maitreya. Die ersten fünf Kapitel der Hami-Version der
Maitrisimit, 1-2, Wiesbaden: Harrassowitz.
Han Jianye, Ma Chengjun 韩建业、马成俊, 2010: Salarçe –
Uygurçe – Ḫenzuçe Luġet 撒 维 汉 词 典 Saeihancidian,
Beijing.
Hauenschild, Ingeborg, 1989: Türksprachige Volksnamen für
Kräuter und Stauden, Wiesbaden: Harrassowitz.
—, 1994: “Botanica im Dīvān luġāt at-turk”, Journal of Turkology,
Summer 1994, vol.2, no 1: 25-100.
Heilkunde: Rachmati, Gabdul Rašīd, 1930: Zur Heilkunde der Uiguren. [I]. Berlin (= SPAW. Phil.-hist. Kl. 1930: 23, 451473).
HenUyL: Uygurçe-Henzuçe Luġet 维 汉 词 典 , 1982: Ürümçi,
Şinciyaŋ Ḫelḳ Neşriyati.
HT IV: John Peter Claver Toalster, 1977: Die uigurische XuanZang-Biographie 4. Kapitel mit Übersetzung und Kommentar. Justus-Liebig-Universität Gießen (Yayınlanmamış
Doktora Tezi).
HT V: Dietz, Siglinde – Mehmet Ölmez – Klaus Röhrborn, 2015:
Die alttürkische Xuanzang-Biographie V. Nach der Handschrift von Paris und St. Petersburg, (VdSUA 34, 11)
Wiesbaden.
ÜÇ KUŞAK UYGURCA BİR SÖZ: YÖRGEY ‘SARMAŞIK’
77
HT VII: Klaus Röhrborn, 1991: Xuanzangs Leben und Werk. Teil
3. Die alttürkische Xuanzang-Biographie VII, Wiesbaden:
Harrassowitz.
HT VIII: Klaus Röhrborn, 1996: Xuanzangs Leben und Werk. Teil
5. Die alttürkische Xuanzang-Biographie VIII, Wiesbaden:
Harrassowitz.
HT X: Mirsultan, Aysima, 2010: Die alttürkische XuanzangBiographie X. Nach der Handschrift von Paris, Peking und
St. Petersburg sowie nach dem Transkript von Annemarie v.
Gabain ediert, übersetzt und kommentiert, Harrassowitz,
Wiesbaden: Harrassowitz.
İzbudak, Velet, 1936: El-İdrâk Haşiyesi, İstanbul: TDK.
Jarring, G., 1964: An Eastern Turki-English Dialect Dictionary,
Lund.
—, 1998: Agriculture and Horticulture in Central Asia in the Early
Years of the Twentieth Century with an Excurs on Fishing.
Eastern Turki Texts with Transcription, Translation, notes
and Glossary, Stockholm.
Karasoy, Yakup, (haz.) 2017: Satıraltı Tercümeli Fıkıh Kitabı,
Ankara: TDK.
KazTS = Koç, Kenan, (ed.) 2003: Kazakşa-Türikşe Sözdik / Kazak
Türkçesi Türkiye Türkçesi Sözlüğü, Ankara.
KısEn: Al-Rabghūzī, 2015: The Stories of the Prophets: Qiṣaṣ alAnbiyāɔ, An Eastern Turkish Version (Second Edition), I-II,
Haz. H. E. Boescheten, J. O’Kane, Leiden: Brill.
KKalp = Kalenderov, Mamut, 1984: Tolkovıy slovar’ karakalpakskogo yazıka / Ḳaraḳalpaḳ tiliniŋ tüsindirme sözlügi, II,
g-k, Nukus: Ḳaraḳalpaḳstan.
Le Coq, A. von von 1912: Türkische Manichaica aus Chotscho I.
Berlin.
Le Coq, Albert von, 1917(-1922): “Eine Liste Osttürkischer Pflanzennamen”, Baessler-Archiv, Band VI, Heft 3, LeipzigBerlin: 118-129.
Levitskaya, L. S., 1989: Etimologiçeskiy slovar’ tyurkskih yazıkov,
Obşçetyurkskiye i mejtyurkskiye osnovı na bukvı C-J-Y,
Moskva. [ESTYa IV]
78
MEHMET ÖLMEZ
Mahmûd el-Kâşgarî, 2019: Dîvânu Lugâti’t-Turk, çeviren Mustafa
S. Kaçalin, yayına hazırlayan: Mehmet Ölmez, İstanbul:
Kabalcı.
Malov, S. Ye., 1954: Uygurskiy yazık (Hamiyskoye nareçiye),
Moskva-Leningrad.
—, 1956: Lobnorskiy yazık, Frunze.
—, 1961: Uygurskie nareçiya Sin’tszyana. Tekstı, perevodı,
slovar’, Moskva.
Maue, Dieter, 1996: Alttürkische Handschriften, Teil 1, Dokumente
in Brāhmī und Tibetischer Schrift, Stuttgart: Franz Steiner.
Menges, Karl Heinrich, 1960: “Bulgarische Substratfragen”, UralAltaische Jahrbücher, c.30: 104-121.
MukE: Yüce, Nuri. 1988: Ebu’l-Ḳāsım Cārullāh Maḥmūd bin
c
Omar bin Muḥammed bin Aḥmed ez-Zemaḫşarī el-Ḫvārizmī,
Mukaddimetü’l-Edeb, Ḫvārizm Türkçesi ile Tercümeli Şuşter
Nüshası. Giriş, Dil Özellikleri, Metin, İndeks, Ankara: TDK.
MW: Monier-Williams, Monier 1899: A Sanskrit-English
dictionary. Etymologically and philologically arranged with
special reference to cognate Indo-European languages,
Oxford.
Osmanof, Mirsultan, 1997: Hazirḳi Zaman Uyġur Tiliniŋ Ḳumul
Şėvisi, Ürümçi: Pen-Tėhnika Sehiye Neşriyati.
—, 2006: Hazirḳi Zaman Uyġur Tiliniŋ Lopnor Dialėkti, Ürümçi:
Şincaŋ Yaşlar – Ösmürler Neşriyati.
OTWF: Erdal, Marcel, 1991: Old Turkic Word Formation. A
Functional Approach to the Lexicon, 1-2. Wiesbaden:
Harrassowitz.
Ölmez, Mehmet, 2007: Tuwinischer Wortschatz / Tuvacanın
Sözvarlığı, Wiesbaden: Harrassowitz.
Pekarskiy, E. K., 1907-1930: Slovar’ yakutskogo yazıka I. -III,
1907-1930 (21958-1959).
PW: Böhtlingk, Otto, Rudolph Roth, 1855-1875: SanskritWörterbuch, I-VII, St. Petersburg.
Radloff, Wilhelm, 1893-1911: Versuch eines Wörterbuches der
Türk-Dialecte, I-IV, Sanktpeterburg .
Räsänen, Martti, 1969: Versuch eines etymologischen Wörterbuchs
der Türksprachen, Helsinki.
ÜÇ KUŞAK UYGURCA BİR SÖZ: YÖRGEY ‘SARMAŞIK’
79
Röhrborn, Klaus, 1977-1998; Uigurisches Wörterbuch: Sprachmaterial der vorislamischen türkischen Texte aus Zentralasien, 1-6, Wiesbaden.
Sağol, Gülden, 1993: An Interlinear Translation of the Qur’an into
Khwarazm Turkish, Introduction, Text, Glossary and
Facsimile, (Part I: Introduction and Text), Harvard
University (Turkish Sources XIX).
—, 1995: An Interlinear Translation of the Qur’an into Khwarazm
Turkish, Introduction, Text, Glossary and Facsimile, (Part II:
Glossary), Harvard University (Turkish Sources XXIII).
Schwarz, Henry G., 1990: An Uyghur-English Dictionary, Western
Washington.
Shaw, Robert Barkley, 2014: Kâşgar ve Yarkend Ağzı Sözlüğü,
Ankara: TDK.
ShoRosia: Shōgaito, Masahiro, 2003: ロシア所藏ウイグル語文献の研
究 – ウ イ グ ル 文 字 表 記 漢 文 と ウ イ グ ル 語 佛 典 テ キ ス ト Roshia
shozō uigurugo bunken no kenkyū: Uiguru monji hyōki
kanbun to uigurugo butten tekisuto / Uighur Manuscripts in
St. Petersburg: Chinese texts in Uighur Script and Buddhist
Uighur Texts, Kyoto: Kyoto University.
Stachowski, Marek, 1993: Geschichte des jakutischen Vokalismus,
Kraków.
Şimşek, Yaşar, 2019: Harezm Türkçesi Kur’ân Tercümesi (Meşhed
Nüshası [293 No.], Giriş – Metin – Dizin), 1-2, Ankara:
Akçağ.
Tenişev, E. Rahimoviç, 1968: Tuvinsko-russkiy slovar’, Moskva.
—, 1990: Uygurskiy dialektnıy slovar’, Moskva: Nauka.
Toparlı, Recep, Hanifi Vural, Recep Karaatlı, 2003: Kıpçak
Türkçesi Sözlüğü, Ankara: TDK.
Tot: Zieme, Peter und G. Kara, 1978: Ein uigurisches Totenbuch,
Nāropas Lehre in uigurischer Übersetzung von vier
tibetischen Traktaten nach der Sammelhandschrift aus
Dunhuang British Museum Or. 8212 (109), Budapest.
UTİL: Uyġur Tiliniŋ İzahliḳ Luġiti, 1999, c. VI, Bėyciŋ: Milletler
Neşriyati.
80
MEHMET ÖLMEZ
Ünlü, Suat, 2018: Karahanlı Türkçesi İlk Satır-Altı Kur’an Tercümesi TİEM – 73, Örnekli Kur’ân-ı Kerîm Açıklamalı Sözlük,
c. 8, Konya: Selçuklu Belediyesi.
Xinjiaŋ Zhongguo Ösümlük Doriliri, Ürümçi 1974.
Wb → Radloff
YakRS: Sleptsov, P. A. (ed.) 1972: Yakutsko-russkiy slovar’,
Moskva.
Yakup, Abdurishid, 2005: The Turfan Dialect of Uyghur,
Wiesbaden: Harrassowitz.
Yudahin, K. K., 1945-1948: Kırgız Sözlüğü I-II, Çev. A. Taymas,
Ankara: TDK.
Yusupova, Nasiba, 2018: Türkçe-Özbekçe Sözlük, Ankara: TDK.
Waku Hakuryū 和 久 博 隆 , 1979: 仏 教 植 物 辞 典 Bukkyō
shokubutsu jiten (= Buddhist Flora Sözlüğü), Tokyo.
WEB kaynakları
http://turfan.bbaw.de/dta/mainz/images/mainz0684_seite1.jpg
http://turfan.bbaw.de/dta/u/images/u055911.jpg
→ EK : Konuyla ilgili kaynaklardan ilgili bölümler ve resimler
ÜÇ KUŞAK UYGURCA BİR SÖZ: YÖRGEY ‘SARMAŞIK’
81
Maue, Dieter, 1996: Dokumente in Brāhmī und Tibetischer Schrift
Ayrıca: http://turfan.bbaw.de/dta/mainz/images/mainz0684_seite1.jpg
82
MEHMET ÖLMEZ
http://turfan.bbaw.de/dta/mainz/images/mainz0684_seite1.jpg
(yürkäi D. Maue tarafından işaretlenmiştir)
Heilkunde (I: u0559 - 11): http://turfan.bbaw.de/dta/u/images/u055911.jpg
ÜÇ KUŞAK UYGURCA BİR SÖZ: YÖRGEY ‘SARMAŞIK’
Beş Tilliḳ Mançuçe Luġet 五体清文鑑
83
84
MEHMET ÖLMEZ
Uygurçe-Henzuçe Luġet 维汉词典, 1982
ÜÇ KUŞAK UYGURCA BİR SÖZ: YÖRGEY ‘SARMAŞIK’
Henry G. Schwarz, An Uyghur-English Dictionary
85
86
MEHMET ÖLMEZ
Xinjiaŋ Zhongguo Ösümlük Doriliri, Ürümçi 1974
ÜÇ KUŞAK UYGURCA BİR SÖZ: YÖRGEY ‘SARMAŞIK’
Xinjiaŋ Zhongguo Ösümlük Doriliri, Ürümçi 1974
87
88
MEHMET ÖLMEZ
Uygur Öğrencilerimin Çince ve Uygurca isme göre İnternetten
yörgey için tespit ettikleri resim.
62
Cuscuta
389
d.
e.
r.
tü.
as.
ba.
kkp.
kas.
kirg.
tat.
tsch.
tkm.
uig.
uigS.
usb.
Cuscuta -
CoNVOLVULACEAE
Teufelszwirn
dodder
nOBHJIHKa
bagbogan, bostanbozan, ein
sac;i, eftimon, igilic;:, kel*, küsküt
otu
KycKyToTy
'Khm-e6gK
Mepe3 wen,
wen
apaMcm1y, WhipMayhIJ\
qhIMhIJIAhIK, qblpMOOK
qopMaBhIK, ypMgBeq
cyxäp KypäKe, cb1pnaH KypäKe
e3HT IJqere*, Kepen*, Mepe3qen*, neqeK, qb1pMaWhIK
M:erMgw, qIJf!rHJI;)K
yeggy
qIJpMOBHJ\
390 Cuscuta
epilinum Volksnamen
Hauenschild, Ingeborg,
Türksprachige
d.
Flachsseide
und Stauden
e.
r.
as.
tsch.
tkm.
uigS.
flax dodder
nOBHJIHKa JihHOBaSI
capbI capMaWhff
M:faett nypc;:ätte
capbI qb1pMawhIK
diwipiqgk, seriK; ot, seriK; yegimaq, seriK; yeggy
usb. capHJ\ neqaK
391
Cuscuta epithymum
d.
e.
r.
Kleeseide
clover dodder
nOBHJIHKaTHMhSIHHaSI
Cyclamen
392
Cuscuta europaea
Nesselseide
nettle dodder
nOBHJIHKaeBponeM:cKaSI
rhI3bIJICapMaWbff
KecepTK;)H e6gre
HIJqqIJr3H
KhlqbITKaH ecpgre
BeJITepeH nypc;:ätte, BeJITepeH
c;:BnnH, BenTepett YKH
usb. AeBneqaK
d.
e.
r.
as.
ba.
jak.
tat.
tsch.
393
d.
e.
r.
tü.
Cyclamen -
PRIMULACEAE
Alpenveilchen
sow-bread
APSIKBa
akdiken, alabayrak, buhurumeryem, buhurumeryem elmas1,
danagöbegi, devetabam,
für Kräuter
domuzagir§ag1, domuzar§ag1*,
domuz ekmegi, domuzelmas1,
domuz hmzir, domuz sogam,
domuzturpu, keffülesed, kirmenek§esi, klZllmenek§e, köstüköpegi, kuskusa *, Macaqalgam1,
Meryem ana kandili, Meryem
buhuru, tav§anb1y1g1, tav§ankulag1, tav§anpac;:as1, topalak, tuztopalag1, yer somunu
as.
Ann 6gtteBW;)CH, AaFHOBpy3y,
MeW;)HüBpy3y
ba. Anhn MHngywghe
kas. AnhnhI J\OFa)KaHhI
kasS. Alpe K;ezornlda01e