Emir Öngüner
03.10.2016
Ustaşa Örgütü ve Dr. Ante Paveliç:
II. Dünya Savaşı’nda Hırvatistan’daki Nazi Yanlısı Rejim
Emir Öngüner
Coğrafi konumu nedeniyle asırlar boyu birçok ulusun Avrupa ile Asya
arasındaki geçiş güzergahı olan Balkanlar, üzerine barındırdığı çeşitli milletler ve
farklı inançlara mensup halklara ev sahipliği yapan ve aynı zamanda telafisi mümkün
olmayan kanlı çatışmalara sahne olmuş stratejik önemi yüksek bir bölgedir.
Makedonya, Ahameniş ve Roma İmparatorluğu dönemlerini takiben Hunlar,
Slavlar, Peçenekler ve Kumanlar başta olmak üzere Ortaçağ’da Anadolu üzerinden
Türk boylarının da bölgeye gelmeleri ile demografik yapısı oldukça karmaşık hale
gelen bu coğrafya, 1914 öncesi yaşanan ve Osmanlı Devleti’nin akıbetini etkileyen
savaşlarla iyice gerilmiştir. I. Dünya Savaşı sonrası irili ufaklı birçok Balkan ülkesi
ortaya çıkmış ve bölgenin büyük bölümünü kapsayan batı cephesinde bugünkü
Sırbistan, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Kosova, Karadağ, Makedonya ve Slovenya’yı
kapsayan Yugoslavya Krallığı kurulmuştur. II. Dünya Savaşı döneminde Nazi
Almanyası’nın hızlı ilerleyişi, Doğu Avrupa ve Balkanlar’daki ülkeleri teslim alıp
Almanya safına katmaya zorlayarak bu bölgelerde Nazi güdümünde kukla yönetimler
inşa etmeye zemin hazırlamıştır.
20. yüzyılın sonlarında Balkanlar’da yaşanan zulmü daha detaylı
kavrayabilmek için bu bölgede II. Dünya Savaşı dönemi boyunca yaşanan hadiseleri
incelemek şarttır. Yugoslavya İç Savaşı sırasında Sırp milliyetçilerinin
Müslümanlar’a önemli derecede zarar verdiği kanlı çatışmaların sebebi günümüzde
“Osmanlı torunlarından alınan intikam” olarak gayriciddi bir tabirle lanse edilmiş ve
öte yandan Sırplar’ın II. Dünya Savaşı döneminde yaşadıkları zulme cevap olarak
Hırvat cephesine gösterdikleri vahşi tavır da gözlerden kaçmıştır. Tarihe bakıldığında
Yugoslavya Krallığı dönemindeki Belgrad merkezli Sırp ekolünün siyasi ağırlığı
krallık bünyesindeki diğer milletleri huzursuz kılmış ve krallıktan ayrılmaya yönelik bir
takım silahlı hareketlerin önünü açmıştır. Dr. Ante Paveliç tarafından İtalya’da
sürgünde iken kurulan Ustaşa örgütü de başta Hırvatlar’ın Belgrad yönetimine siyasi
bir tepkisi olarak doğmuş, fakat zamanla silahlı formata bürünerek İtalya ve Almanya
destekli soykırımcı ve faşist bir yönetim haline gelmiştir.1
1
Bu makalenin hazırlanmasında kullanılan Ustaşa örgütü ve kurucusu Ante Paveliç ile bu örgütün
giriştiği faaliyetler ve yurtdışı bağlantıları hakkındaki detaylı çalışmalar için bknz:
Hory, L., Broszat, M., Der kroatische Ustascha-Staat 1941-1945, Schriftenreihe der Vierteljahreshefte
für Zeitgeschichte, Nr. 8, Deutsche Verlags-Anstalt, Stuttgart, 1965
Schiller, U., Deutschland und seine Kroaten: Vom Ustasa-Faschismus zu Tudjmans Nationalismus,
Donat Verlag, Bremen, 2009
1
Emir Öngüner
03.10.2016
1941-1945 yılları arasındaki Hırvatistan’da faşist yönetim ile Naziler’i
aratmayan ve Hırvatça’da “isyancı” anlamına gelen Ustaşa’nın fikir babası ve
kurucusu Ante Paveliç 14 Temmuz 1889 tarihinde bugünkü Hersek bölgesinin Konjiç
şehrine bağlı Bradina köyünde dünyaya gelir. Babası demiryolu işçisidir. Maddi
zorluklar sebebiyle Hersek, Bosna ve Hırvatistan’a taşınarak defalarca okulunu
değiştirmek zorunda kalır. 1910 senesinde Zagreb’de liseyi bitirir ve milliyetçilik akımı
ile üniversite zamanında tanışarak “Genç Hırvatistan” (Mlada Hrvatska) adındaki
siyasi öğrenci örgütüne katılır. Zagreb Üniversitesi’nde hukuk dalında doktorasını
bitiren Paveliç aynı şehirde avukatlık ofisi açar. Mensubu olduğu örgütün idolü Hırvat
milliyetçiliğin o dönemki sembolü Ante Starceviç’tir. Starceviç’in2 Eugen Kvaternik3
ile kurduğu Hırvat Sağcılar Partisi (HSP – Hrvatska Stranka Prava) bu öğrenci
örgütündeki Hırvat gençlerinin ileride siyasete atılacağı cephe olacaktır. Bu milliyetçi
kulvar, köken konusunda İliryacılık propogandası güderek kendilerinin Yunan
mitolojisindeki Sami ırkına mensup Fenike Kralı Agenor’un torunu İliryus’un
soyundan gelen halk olduklarını iddia etmeye başlayarak kendilerini Slav kökenli
milletlerden ayırmaya çalışır.4
Yugoslavya Krallığı’nın5 halkları birleştirici ideolojisi ile ilk ters düşmeler I.
Dünya Savaşı sonrasına denk gelir. Bosna-Hersek’teki Katolik Hırvat azınlık,
kendilerini bu bölgedeki Sırp ve Müslüman Boşnaklar’dan daha üstün görerek siyasi
propogandaya başvurur ve böylece ilk milliyetçi kıvılcımlar atılır. Savaş döneminde
HSP’nin genel sekreterliğine seçilen Paveliç’in 1919’da yayınladığı manifestoda
2
Robionek, B., Croatian Political Refugees and the Western Allies: A Documented Survey from the
Second World War to the Year 1948, Osteuropazentrum Berlin Verlag, Berlin, 2009
Dedijer V., Dorin, A., Durkovic, D., Jasenovac: Das jugoslawische Auschwitz und der Vatikan, Ahriman
Verlag, Freiburg, 2011
Greble, E., Sarajevo 1941-1945: Muslims, Christians and Jews in Hitler’s Europe, Cornell University
Press, New York, 2011
Korb, A., Im Schatten des Weltkriegs: Massengewalt der Ustasa gegen Serben, Juden und Roma in
Kroatien 1941-1945, Hamburger Edition, Hamburg, 2013
Deschner, K., God and the Fascists: The Vatican Alliance with Mussolini, Franco, Hitler and Pavelic,
Prometheus Books, New York, 2013
2
Starceviç, monarşiye karşı çıkarak siyasi hayatı boyunca Karadordeviç hanedanı yönetimindeki
Yugoslavya karşıtı tutum sergilemiş ve Hırvat milliyeçiliğinin ideolojik lideri olarak tanınmıştır. Bknz:
Starcevic, Ante: Avusturya Biyografi Sözlüğü – Österreichisches Biographisches Lexikon 1815–
1950 (ÖBL), Band 13, Verlag der Österreichischen Akademie der Wissenschaften, Wien, 1969
3
Kvaternik, 1848’de Avrupa genelindeki devrim hareketi sonrası Hırvatistan’ın Habsburg hanedanı
yönetimindeki Macaristan esaretinden kurtulmasını savunmuş ve bu amaca yönelik siyasi girişimlerde
bulunmuştur. Uzun yıllar Rusya ve Fransa’da sürgünde yaşadıktan sonra Hırvatistan’a geri dönmüş ve
başını çektiği bir ayaklanma hareketi sonrası öldürülmüştür. Starceviç ile beraber Hırvat halkının milli
kahramanı olarak bilinir. Bknz:
Kvaternik, Eugen: Avusturya Biyografi Sözlüğü – Österreichisches Biographisches Lexikon 1815–
1950 (ÖBL), Band 4, Verlag der Österreichischen Akademie der Wissenschaften, Wien, 1969
4
M.Ö. 8.-7. yüzyıllara ait İliryalılar’dan kalma olduğu kesinleşen arkeolojik bulgular bu halkın
Hırvatistan coğrafyasında resmen yaşamış olduğunu göstermektedir. Fakat Aryan ırkına mensup
olmanın esas alındığı Nazi ideolojisi ile Yahudiler’in de mensubu olduğu Sami ırkından geldiğini iddia
eden bu Hırvat hareketinin aynı cephede nasıl birleşebildiği ayrıca merak konusudur. Balkan
coğrafyasının antik çağlardaki tarihi hakkında bknz:
Hösch, E., Geschichte der Balkanländer, Beck Verlag, München, 1968
5
Bahsi geçen ülke esasında 1918-1929 yılları arasında “Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı” ve 1929-1945
yılları arasında da “Yugoslavya Krallığı” olarak tanımlansa da 1918-1945 arasındaki tüm dönem bazı
kanyaklarda genel olarak “Yugoslavya Krallığı” olarak geçmektedir.
Emir Öngüner
03.10.2016
Dalmaçya ve Bosna’nın dahil edildiği bağımsız bir Hırvatistan devletinin kurulması
isteği ortaya konar. Bu tarihten itibaren siyasi arenada Hırvatlar’ın bağımsızlık
yönündeki istekleri artar ve kendilerinden olmayan halklara hoşgörüsüz tavırlarla
agresif bir politikaya yönelirler. 1927 ve 1929 yılları arası krallık parlamentosunda
yaşanan Sırp-Hırvat tartışmaları zaman zaman silahlı çatışmalara sebebiyet verir ve
iki tarafın partilerine mensup milletvekillerinin öldürüldüğü hadiseler gerginliği
tırmandırır. Paveliç’in partisinden daha güçlü ve popüler olan Hırvatistan Köylü
Partisi (HSS – Hrvatska Seljacka Stranka) lideri Stjepan Radiç’in bir suikaste
kurban gitmesi sonrası genel başkanlığa getirilen Vladko Maçek’in bağımsızlık
ideallerini gerçekleştirecek vasıflara sahip olmaması Paveliç ve HSP yanlısı
milliyetçileri huzursuz eder.6 Sokaklardaki siyasi olaylar ülke genelinde iç güvenliği
tehdit etmeye başladığından Yugoslavya Kralı I. Aleksander 6 Ocak 1929 tarihinde
tüm partileri feshederek istibdat dönemini başlatır. Böylece Paveliç de örgütünü
yurtdışına taşıma kararı alır.
3
Resim 1: Ante Paveliç, Ante Starceviç ve Eugen Kvaternik
Sürgün dönemindeki ilk adres İtalya’dır. Paveliç, 10 Ocak 1929 tarihinde
sürgündeki yeni örgütü Ustaşa’yı burada kurar.7 Örgütün önde gelenleri bu süreçte
Macaristan ve Bulgaristan’a da uğrayarak bağımsızlık mücadelesi için destek
arayısı içerisine girerler. Osmanlı döneminde Balkanlar’daki isyan kıvılcımını
ateşleyen ve komitacılık hususunda ciddi tecrübeye sahip olan İç Makedon
Devrimci Örgütü’nün (İMDÖ) halen Bulgaristan’da aktif olması Ustaşa’nın bu
ülkede de örgütlenmesinin önünü açar. Paveliç, uzun süre ikamet edeceği İtalya’da
bizzat Mussolini tarafından karşılanır. Hatta kendisi ve ailesine Bologna’da bir ev
tahsis edilerek örgütün İtalya merkezi burada kurulur. Paveliç ve ailesinin güvenliğini
ise İtalyan gizli polisinden Ercole Conti ile ekibi sağlayacaktır. Conti’nin istihbarat
şebekesi ile polis teşkilatından sorumlu bakan Arturo Bocchini’nin yardımları ile
6
Paveliç’in başını çektiği hareketin o dönemki Hırvatistan Köylü Partisi’nin gerisinde kalması ve
mecliste yeterince aktif olamaması bu ideolojinin halktan pek fazla destek görmediğinin bir
göstergesidir.
7
1871 senesinde Hırvatlar’ın milli kahramanı Eugen Kvaternik’in Rakovica kentinte AvusturyaMacaristan yönetimine karşı başlattığı isyanda öldürülmesi “isyancı” veya “başkaldıran” anlamına
gelen Ustaşa kelimesinin seçilmesindeki ana sebeptir. Paveliç, yazışmalardaki imzalarında Poglavnik
terimini kullanır. Bu kavram, Hitler’in “Führer” ve Mussolini’nin “Duce” ünvanı gibi Paveliç tarafından
kullanılan “önder” anlamına gelen onursal bir rütbedir.
Emir Öngüner
03.10.2016
Fontechio ve San Demetrio bölgelerinde Ustaşa kampları kurularak 1930lu yılların
ortalarına kadar 500 civarında örgüt militanı buralara yerleştirilir.
Sürgündeki Ustaşa üyelerinin odaklandığı ülkeler sadece İtalya ve Balkan
ülkeleri değildir. Berlin’de de bir propoganda merkezi kurularak Hırvatça yayınlar
çıkartılır ve bu yayınları krallığa muhalif olan kesimlerin eline geçmesi için özel bir
ekip kurulur. Ustaşa yayınlarının Almanya’daki sorumlusu Paveliç’in öğrencilik
döneminden dava arkadaşı Dr. Branimir Jeliç’tir. Jeliç’in cemiyetteki bir diğer görevi
ise ülkeler arası bağlantılar kurarak yurtdışında yaşayan Hırvatlar’ı örgütün militan
kadrosuna katmayı sağlamaktır. Savaş döneminde Almanya, Amerika, İtalya ve
İspanya’da bulunarak örgütün nüfuz alanını genişletmeye çalışmıştır.
1929 senesinde başlatılan sıkıyönetim nedeniyle Hırvatistan’da basın
sansürü olmasına rağmen Paveliç’in ekibi gizli yollardan örgüt propogandası yapan
yayınları ülkeye sokmayı başarır. Öte yandan yazılı propoganda ile krallığa karşı
mücadele edilirken silahlı hamleler de ihmal edilmez. 1929 sonunda Kral I.
Aleksander’a bir tren seyehatinde suikast düzenleme kararı alınır. Plan yerel
Yugoslav polisi tarafından deşifre edilir ve kurulan mahkeme sonrası Ustaşa ilk
silahlı neferlerini idama kurban vermiş olur. 1932 senesinde İtalya’daki örgüt
kamplarından Hırvatistan’ın Adriyatik kıyısındaki Valebit bölgesine isyan çıkarmak
için gönderilen ekip de Yugoslav güvenlik güçleri tarafından etkisiz hale getirilir. Bu
operasyonun önemli bir özelliği de örgüt lideri Dr. Ante Paveliç’in bu çatışmaya
bizzat katılmış olmasıdır. Paveliç çatışmadan kaçmayı başarır. Bir sonraki silahlı
eylem kralın 1933 senesinde Zagreb’e yapacağı ziyarete denk getirilir. Fakat bilginin
ekip içinden Yugoslav istihbaratına sızmasının anlaşılması üzerine bu girişim henüz
başlamadan biter. Örgüt, adını dünyaya duyuran en önemli icraatini 9 Ekim 1934’te
Marsilya’da Yugoslav kralını öldürerek gerçekleştirir. Fakat suikastte kralın yanındaki
Fransa Dışişleri Bakanı Louis Barthou8 da hayatını kaybetmiştir.9 Bunun üzerine
yapılan tahkikatta Fransa’daki Ustaşa bağlantılı Hırvatlar tutuklanır ve İtalya’dan
Paveliç’in yargılanmak üzere Fransa’ya gönderilmesi talep edilir; sonrasında da
gıyabında idam kararı çıkartılır. O sıralar İtalya’daki ikameti süren örgüt lideri, Torino
ve Siena’da göstermelik olarak göz hapsinde tutulur. Yugoslavya ve İtalya arasında
bu sebepten ötürü diplomatik kriz başlar. Öte yandan Almanya’da yükselen Ustaşa
aktiviteleri Yugoslavya tarafından Alman yetkililere bildirilerek diplomatik baskı yapılır.
Bunun üzerine Almanya’da kapatılan bazı örgüt yayın organları ise Amerika ve
Arjantin’e taşınarak faaliyetlerine oradan devam eder.
İtalya dışında Almanya’nın Balkanlar’daki stratejileri çerçevesinde de Ustaşa
örgütü dikkate alınmaktadır. Bir yandan mevcut Yugoslavya yönetimi ile sıcak
ilişkileri muhafaza etmeye gayret gösteren Naziler rejim karşıtı ayrılıkçı Ustaşa’nın
faaliyetlerine müsaade etmektedir. 27 Ocak 1939 tarihinde İtalya Dışişleri Bakanı ve
8
1913 senesinde Fransa’da başbakanlık da yapmıştır.
Bu suikastin İMDÖ – İç Makedon Devrimci Örgütü ve İtalyan istihbaratı SIM – Servizio Informazioni
Militare ile beraber planlandığı söylenmektedir. Maktülleri vuran şahıs Bulgar Vladimir Çernasemski
adında bir militandır. Bulgaristan’ın Velingrad şehrinin Kamenitza kasabasında katil militanın adının
verildiği bir cadde bulunmaktadır.
9
4
Emir Öngüner
03.10.2016
Mussolini’nin damadı Galeazzo Ciano’yu10 ziyarete gelen örgüt temsilcisi Josip
Bombelles11 yakın zamanda Hırvatistan’da geniş çapta bir ayaklanmanın mümkün
olabileceğini haber verir. İtalya’nın destek vermesi amaçlanan ayaklanmanın
aşamaları şu şekilde planlanır: toplumsal başkaldırı, Zagreb’in işgali, Paveliç’in
Zagreb’e gelişi, Hırvat Krallığı’nın kurulması, İtalyan Kralı’na taç teklifi.
Fransa ve Doğu Avrupa’nın işgali ile meşgul olan Almanya, Balkanlar’da
henüz bir istikrarsızlık istemediği için İtalya’nın olası bir Yugoslavya
müdahalesinden uzak durması yönünde elçi Dino Alfieri’yi12 uyarır. 1940 senesinde
Fransa’nın mağlup olmasıyla Almanya artık rotasını Balkanlar’a çevirecek fırsatı
bulmuştur ve akabinde Macaristan, Romanya ve Slovakya da artık Almanya
saflarına katılma kararı alır. Fakat bu hamleler İtalya’da pek hoş karşılanmaz; çünkü
Mussolini Romanya’nın pakta katılması sonrası Almanya’nın bu bölge üzerinden
Yunanistan’a yöneleceğini öngörerek İtalya’nın çevresinin Alman himayesine
girmesinden kuşkulanır. Nitekim şüphelerinde haklı çıkar; Alman kuvvetlerinin pakta
katılan ülkelerin topraklarını transit geçerek Yunanistan’a saldırması üzerine
Yugoslavya hükümeti de çaresizlik adı altında Almanya saflarına katılmaya razı
olur. Bu hadise Dr. Ante Paveliç’in sürgünden lideri olacağı Hırvatistan’a dönüş
biletidir.
10 Nisan 1941 tarihinde Bağımsız Hırvatistan Devleti (NDH – Nezavisna
Drzava Hrvatska) resmen kurulur. Ante Paveliç henüz sürgünden dönmediği için
Zagreb’de onun yokluğunda geçici bir hükümet kurulur. Yönetim şekli aslında
monarşi olacaktır. Bağımsızlıklarını bir nevi borçlu oldukları İtalyanlar’a da pay
vermeleri gerektiğinin farkında olarak İtalya Krallığı tahtındaki Savoya
Hanedanı’ndan Aosta Dükü Prens Aimone’ye13 Hırvat Kralı olması için teklif
götürülür. Bu sadece göstermelik bir ünvandır; gerçekte İtalya hanedanından kimse
Hırvatlar’ın gelecekteki siyasetine müdahele etmeyecektir. Teklifi kabul eden Prens
Aimone’ye Ortaçağ’daki Hırvat ulusunun ilk kralı olan Tomislav’ın14 ismini verilerek
II. Tomislav adıyla taç giydirilir.
10
Ciano’nun günlükleri savaş sonrası tercüme edilerek yayınlanmıştır. Bu eser faşist İtalyan rejimin en
önemli konumlarından birinin kaleminden dış ilişkiler hakkında önemli bilgiler sunmaktadır. Bknz:
Ciano, G., Ciano’s Diary 1939-1943, William Heinmann Ltd., London, 1947
11
Örgütün diplomatı olan Bombelles, sonraki dönemde Paveliç ile ters düşecek ve 1942 senesinde
Ustaşa’nın toplama kampında öldürülecektir.
12
İtalya’nın Nazi Almanyası’ndaki büyükelçisi Dino Alfieri’nin savaş dönemindeki faşist rejimler
hakkındaki görüşleri için bknz:
Alfieri, D., Dictators Face to Face, Greenwood Publishing Group Inc., California, 1978
13
1943 senesinde İtalya’nın Dalmaçya bölgesini ilhak etmesiyle krallığı bırakmış ve bu tarihten sonra
Hırvatistan’ın tek hakimi Poglavnik ünvanı ile Dr. Ante Paveliç olmuştur.
14
Tripimiroviç hanedanına mensup olup, 10. yüzyılda Roma’nın Dalmaçya eyaleti sonrası bölgeye
egemen olan Hırvat Düklüğü dönemini takiben kurulmuş krallığın başındaki liderdir. Karolenj ve Bizans
İmparatorlukları ile rekabet içindedir. Yeni krala Tomislav adının uygun görülmesi İran’da 1925
senesinde Kaçar hanedanının düşmesiyle iktidara gelen Rıza Şah’ın kendine Pehlevi ve daha sonra
Ahameniş dönemine hitaben şahenşah (şahların şahı) ünvanlarını vermesi ile benzerlik
göstermektedir. Bu stratejiler milletlerin tarihteki görkemli dönemlerine duyulan özlemi dile getirmekte
ve tarihi göndermeler ile halkın yeni rejime olan sempatisini kazanmayı amaçlamaktadır. İlaveten
Hırvatistan siyasetinde kullanılan devlet nişanların en üst düzeyde olanı Kral Tomislav Büyük
Nişanı’dır. 1994 senesinde Türkiye Cumhuriyeti 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e de Türkiye-
5
Emir Öngüner
03.10.2016
Resim 2: Taç giyme töreninde yeni Hırvatistan Kralı II. Tomislav ve Ante Paveliç
Yeni hükümet yüzyıllarca boyunduruğu altında yaşayıp yıldızının bir türlü
barışmadığı Ortodoks Sırplar’ı birincil düşman olarak görür.15 Sırplar’a olan garezin
faturası kullanılan alfabeye de kesilir. 25 Nisan 1941’de alınan bir karar ile
Hırvatistan’da Kiril alfabesinin kullanılması yasaklanır. İlerleyen haftalarda Ortodoks
kilisesine bağlı tüm okullar kapatılır. Öte yandan Yahudiler ve Çingeneler de kara
listeye çoktan alınmıştır. Müslümanlar’ın statülerinin farklı olması Hırvat
yöneticilerinin onları kendi saflarına çekmeye sebebiyet verir. Hatta Balkan
Müslümanları’nın İslam’a geçen eski Katolik Hırvatlar olduğuna dair propogandaya
başlanır. NDH sınırları içerisinde İslami görüşü benimsemiş halka yeni bir tanım
getirilir: Müslüman Hırvatlar. Paveliç hükümetinde önemli konumlara getirilen
Müslüman siyasetçiler de mevcuttur. Zagreb’in belediye başkanlığına Atıf Hacıkadiç
getirilir. Stratejik önemi bulunan Saraybosna şehri ile Zagreb arasındaki diyaloğu
sağlayacak kişi de başka bir Müslüman temsilci Prof. Hakija Haciç’tir. Haciç,
örgütteki en yüksek mertebedeki Müslüman üyedir.16 Saraybosnalı Yugoslavya eski
Hırvatistan ilişkilerine gösterdiği gayret sebebiyle bu nişan verilmiştir. Ortaçağ dönemi Hırvatistan tarihi
hakkında daha detaylı bilgi için bknz:
von Sisic, F., Geschichte der Kroaten: Erster Teil bis 1102, Verlag der Matica Hrvatska, Zagreb, 1917
15
Ustaşa rejiminin Sırplar’a yönelik yaptığı soykırım hakkında bknz:
Kostich, L.M., The Holocoust in the Independent State of Croatia, Liberty Group Pub., Chicago, 1981
Skoro, G., Genocide over the Serbs in the Independent State of Croatia, Institut za savremenu istoriju,
Belgrad, 2000
20. yüzyılın sonundaki Yugoslavya savaşlarında paramiliter Sırp gruplarının (özellikle Zeljko
Raznatoviç nam-ı diğer Arkan önderliğindeki Kaplanlar) Müslümanlar’ın yanında Hırvatlar’a da
gösterdikleri zulmün sebebi II. Dünya Savaşı döneminde Hırvat Ustaşa’nın yaptığı Sırp soykırımıdır.
16
Aslen Hersekli olan Haciç, ayrıca 1938 seçimleri öncesi Hırvat Müslüman İşçi Partisi’ni kurmuş fakat
halktan beklediği ilgiyi görememiştir. Bosna-Hersek’in II. Dünya Savaşı dönemindeki durumu hakkında
bknz:
Redzic, E., Bosnia and Herzegovina in the Second World War, Cass Military Studies, Routledge Pub.,
London, 2006
6
Emir Öngüner
03.10.2016
müftüsü Fehim Spaha da artık NDH devletinde önemli bir makama gelmiştir.
Hırvatistan’ın reis-ül uleması olan Spaha, Müslümanlar’a eşitlik, özgürlük ve refah
vaadeden Ustaşa rejiminin gün geçtikçe Katolik Hırvat olmayan tüm kesimlere zulme
başladığını görerek durumu üst makamlara iletir; fakat sonuç alamaz. Rejim bir süre
sonra Müslümanlar’ın dini özerkliğini de kısıtlamaya başlayacaktır.
Hükümetin el attığı diğer önemli bir icraat de güvenliğin sağlanması ve düzenli
bir silahlı kuvvet mekanizmasının oluşturulmasıdır. Bunun üzerine üç aşamalı bir
sistem üzerinde durulur: ilki dağılan Yugoslavya Kraliyet Ordusu’nda görev almış
Hırvat subay ve askerlerin yer alacağı İç Güvenlik Kuvvetleri (Hrvatska
Domobranstvo, kısaca Domobrani), Alman ve İtalyan rejimlerindeki SS ile Kara
Gömlekliler modelindeki Ustaşa Milis Kuvvetleri (Ustaska Vojnica) ve istihbarat
faaliyetlerinden sorumlu Ustaşa Gözlem Servisi (Ustaska Nadzorna Sluzba).
Devletin istihbarat kanadını yöneten kişi de Hırvatistan Savaş Bakanı Slavko
Kvaternik’in oğlu Eugen Dido Kvaternik’tir.17
Mayıs 1941’de Adolf Hitler, Dışişleri Bakanı Joachim von Ribbentrop ile
yaptığı
görüşmede
bugünkü
Avusturya’nın
Kärnten
ve
Slovenya’nın
Untersteiermark bölgelerindeki yaklaşık 200.000 Sloven uyruklunun Hırvatistan’a
gönderilerek bu ülkedeki Sırp nüfusun oranını düşürmeyi planladığını dile getirir.
Paveliç’in 7 Haziran 1941’deki ziyaretinde Hitler kendisine “eğer yeni kurulan ülkenizi
sağlam zemine oturtmak istiyorsanız iç siyasette en az 50 sene sıkıyönetim
uygulamak zorundasınız” mesajını verir.
Resim 3: (sol) Ante Paveliç’in Adolf Hitler’i ziyareti
Resim 4: (sağ) Ante Paveliç’in Benito Mussolini’yi ziyareti
Nazi rejimi gölgesinde faaliyetlerini sürdüren Ustaşa, Aryan ırkınının tanımı
nasyonal sosyalist çizgide belli iken bu kavramı Hırvatistan’da farklı bir şekilde
yorumlamaya başlar. Buna göre ideal bir vatandaş, “Hırvat ulusunun bağımsızlığı
ülküsüne karşı olmadığını davranışlarıyla kanıtlayan ve Hırvat ulusu ile Bağımsız
Hırvatistan Devleti’ne hizmet etmeye hazır Aryan ırkının ulusal bir üyesi” olarak
tanımlanır. İşin ilginç tarafı, Yahudiler’i etnik temizliğe dahil eden bu sistem bazı
17
Bu kişilerin Hırvatlar’ın milli kahramanı Eugen Kvaternik’in (1825-1871) soyundan gelmeleri yüksek
ihtimal dahilindedir. Fakat mevcut kaynaklarda akrabalık hakkında herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır.
7
Emir Öngüner
03.10.2016
Yahudiler için onursal Aryan statüsü başvurusunu da mümkün kılar. Çünkü örgütün
başındaki iki önemli isim Ante Paveliç ve Slavko Kvaternik’in eşleri Yahudi
kökenlidir. Bu şekilde aile bireylerini korumak adına sadece kendilerine özel kanun
çıkartmaktan da geri kalmazlar.18 Zulüm ve soykırımdan kaçmaya çalışan Yahudiler
reis-ül ulema Fehim Spaha’ya başvurarak İslamiyet’e geçmeyi denemiş ve bazıları
bu şekilde soykırımdan kurtarılabilmiştir.19
Hırvatistan’da savaş dönemi boyunca 20 civarında toplama kampı kurulur.
Bunlardan en önemlisi Avrupa’nın en büyük toplama kampı olan Jasenovac’tır.
Kayıtlara göre yaklaşık 50.000 Sırp, 20.000 Çingene/Roman, 15.000 Yahudi ve
10.000 kadar da muhalif Hırvat ve Müslüman’ın bu kamplarda soykırıma uğradığına
dair bilgiler mevcuttur.20 Toplu tutuklamalar ve kamplara gönderilmelerin yanı sıra
köy baskınları ile yapılan sivil katilamlar da ardı ardına gelir. Bunlardan en kanlısı 7
Şubat 1942’deki Banja Luka’daki katliamdır. Ustaşa komutanı Josip Mişlov ve
Fransiskan mezhebine mensup papaz Miroslav Filipoviç önderliğindeki faşist
militanlar burada bir günde 2.300 Sırp’ı öldürülür. Bu kanlı hadiseden evvel
Prebilovci ve Sanski Most köylerinde de yaklaşık 6.000 Yahudi ve Sırp katledilir.
Soykırımın paralelinde Ortodoks Sırplar’ın sistematik bir şekilde güç kullanarak
Katolik inancına geçermesine çalışılır. Hatta Ustaşa Gençlik Örgütü (Ustaska
Mladez) Sırp köylerinden kaçırdıkları çocukları Katolik inancına devşirerek yeni bir
nesil yaratmaya çalışır.
22 Haziran 1941 tarihinde Alman-Sovyet saldırmazlık paktının ihlal ederek
Barbarossa Harekatı’nı başlatan Almanlar farkında olmadan Sırp Çetnikler’in
yanında Ustaşa’ya karşı yeni bir hareketi tetikler. Bu hareket yıllar sonra
Yugoslavya’nın başına geçecek Josip Broz Tito’nun başını çektiği komünist
partizanlardır. Faşist yönetimin baskıları başta Müslümanlar’a nüfuz etmese de
savaşın ilerleyen dönemlerinde Katolik Hırvat olmayan herkes rejimin kanlı yüzünü
görmeye başlar. Özellikle 1943 senesinde Mussolini’nin İtalya kralı III. Vittorio
Emmanuele tarafından görevden alınmasıyla İtalya ve Hırvatistan’da Alman nüfuzu
artar. Ustaşa’nın baskıları başta Saraybosna’daki kanaat önderleri olmak üzere
Hırvatistan’daki Müslümanlar’ı Almanlar ile işbirliğine yöneltir. Sovyet topraklarının
Almanlar tarafından işgali sonrası kurulan SS lejyon birlikleri gibi Balkan
Müslümanları da Waffen-SS’e bağlı Hançer Birliği’ne dahil edilir.21 Bu birlik o kadar
18
Bağımsız Hırvatistan Devleti döneminde ırk tabanlı ideolojik fikirler hakkında ayrıntılı bilgi için bknz:
Bartulin, N., The Racial Idea in the Independent State of Croatia: Origins and Theory, Brill Academic
Pub., Leiden, 2013
19
Yahudiler’in Hırvatistan’daki durumları hakkında ayrıntılı bilgi için bknz:
Gitman, E., When Courage Prevailed: The Rescue and Survival of Jews in the Independent State of
Croatia 1941-1945, Paragon House Pub., Minnesota, 2011
20
Hırvatistan’daki toplama kampları hakkında ayrıntılı bilgi için bknz:
Ivanovic, I., Wittness to Jasenovac’s Hell, Dallas Publishing, 2001
Lituchy, B.M., Jasenovac and the Holocaust in Yugoslavia, Jasenovac Research Institute, 2006
Dedijer V., Dorin, A., Durkovic, D., Jasenovac: Das jugoslawische Auschwitz und der Vatikan, Ahriman
Verlag, Freiburg, 2011
21
Bosna’da Müslümanlar askerlerin yer aldığı Alman Waffen-SS Hançer Birliği hakkında bknz:
Lepre, G., Himmler’s Bosnian Division: The Waffen SS Handschar Division 1943-1945, Schiffer
Publishing, Pennsylvania, 1997
8
Emir Öngüner
03.10.2016
popüler olur ki, dönemin Kudüs müftüsü Muhammed Emin El-Hüseyni22, Hitler’in
özel davetlisi olarak Bosna’ya gelerek birliğe moral ziyaretinde bulunur. Sovyet
esaretindeyken
Almanlar’ın Türkistan lejyonlarına katılan Türkler ile Hırvat
zulmünden kaçarak Almanlar’ın Hançer lejyonuna katılan Balkan Müslümanları
işgalden kaçayım derken işgale ve zulme hizmet eder konuma düşmüşlerdir.
Resim 5: (sol) Jasenovac toplama kampı önüne yapılan anıt
Resim 6: (sağ) Kudüs müftüsü El-Hüseyni’nin SS Hançer Birlği’ni ziyareti
Savaş sonrası Hırvatistan’dan Arjantin’e kaçan Paveliç burada bir sürgün
hükümeti kurar. Yeni kurulan Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti
tarafından gıyabında idama mahkum edilir. Artık Arjantin ve İspanya’daki faşist
liderler Juan Peron ve Francisco Franco’nun kanatları altında yaşayacaktır.
Peron’un Arjantin’de iktidardan düşmesinden sonra Yugoslavya ile suçlu iade
antlaşması olmayan başka bir ülkeye gitmek zorunda kalır. Bir sonraki ikametgahı
Şili’nin başkenti Santiago olacaktır. 1956’da Buenos Aires’te Hırvat Özgürlük
Hareketi adında yeni bir siyasi parti kurulur. Bu parti faşist Ustaşa’nın devamı olup 9
Ekim 1991 tarihinde Yugoslavya’nın dağılmasından sonra Hırvatistan’da aktif siyaset
yapan bir parti haline gelmiştir.
1957 senesinde Bağımsız Hırvatistan Devleti’nin kurulduğu 10 Nisan
gününde Blagoje Jovoviç adında Karadağlı bir Sırp tarafından sırtından vurulur;
fakat hayatta kalmayı başarır. Suikastın Yugoslav istihbaratı UDBA ile İsrail
istihbaratı MOSSAD tarafından planlandığı iddia edilmektedir. Saldırı sonrası
Madrid’e gelen Paveliç, 28 Aralık 1959 tarihinde burada tedavi gördüğü Alman
hastanesinde ölür.
Hale, C., Hitler’s Foreign Executioners: Europe’s Dirty Secret, The History Press Ltd., Gloucestershire,
2011
Trigg, J., Hitler’s Jihadis: Muslim Volunteers of the Waffen-SS, The History Press Ltd.,
Gloucestershire, 2012
Bernwald, Z., Muslime in der Waffen-SS: Erinnerungen an die Bosnische Division Handzar (19431945), Ares Verlag, Graz, 2012
Motadel, D., Islam and Nazi Germany’s War, Harvard University Press, Cambridge, 2014
22
Adolf Hitler ile Kudüs müftüsü Emin El-Hüseyni arasındaki siyasi bağlantılar hakkında bknz:
Mallmann, K.M., Cüppers, M., Halbmond und Hakenkreuz: Das Dritte Reich, die Araber und Palästina,
Primus Verlag, Darmstadt, 2010
Koop, V., Hitlers Muslime: Die Geschichte einer unheiliger Allianz, Be.bra-Verlag, Berlin, 2012
9
Emir Öngüner
03.10.2016
90lardaki Yugoslavya İç Savaşı sırasında bayrak hususunda meydana gelen
yanlış anlaşılmalara da temas etmek gerekir. Hırvatistan devlet başkanı Franjo
Tudjman’ın Hırvatlar’ın Yugoslavya’dan bağımsızlığını ilan ettiği gün göndere damalı
Hırvat bayrağını çekmesini Sırbistan hükümetinin Ustaşa bayrağı ile Sırplar’ın
provoke edildiği ve bunun savaş sebebi olduğu şeklinde yorumladığına dair iddialar
ortaya atılmıştır. Ustaşa’nın damalı sembolü benimsediği doğrudur; fakat bu sembol
Hırvat ulusu tarafından asırlardır kullanılmaktadır. Rivayete göre 10. yüzyıldaki Hırvat
lideri Stjepan Drzislav, Venedig hakimi Pietro II. Orselo’nun elinde tutsak iken
kazandığı satranç oyunu sayesinde ülkesinin bağımsızlığını geri alır. Bu sebepten
ötürü o tarihten bu yana Hırvat ulusunu temsil eden çoğu sembolde bu detayı görmek
mümkündür. Hatta Yugoslavya Krallığı’nın amblemi ile Yugoslavya Sosyalist
Federal Cumhuriyeti’nin armalarında da kırmızı-beyaz damalı sembol
bulunmaktadır. Bu sebeple sosyalist Yugoslavya dönemindeki Sırbistan’ın Ustaşa
dönemini çağrıştırıyor diye damalı Hırvat bayrağını kullanması üzere savaş ilan
etmesi mantık dışıdır.
10
Resim 7: Çeşitli dönemlerde kullanılan armalardaki damalı sembol: Hırvatistan Krallığı (15271868), Yugoslavya Krallığı (1918-1943), Ustaşa Örgütü (1929-1945)
Avrupa coğrafyasının hassas karnı olan Balkanlar’daki milletler arası çekişme,
I. Dünya Savaşı sonrası yükselen milliyetçilik akımı ile zirve yapmış ve merkezi
yönetimlere başkaldıran siyasi hareketler yerini zamanla silahlı mücadeleye
bırakmıştır. Nazi savaş makinasının Avrupa’yı çiğnediği yıllarda Almanya’ya hakim
olan sapkın ideolojinin peşinden giden yerel işbirlikçiler, ait oldukları etnik ve dini
kesimi yükseltmek adına kendilerinden olmayan halklara zulmetmekten
kaçınmamıştır. Ustaşa örgütünün 1941-1945 yılları arasında Balkan coğrafyasında
yaptığı soykırım 50 sene sonra aynı coğrafyada yine aynı halkların aynı zulme şahit
olmasına zemin hazırlamıştır. Osmanlı dönemi sonrası sosyalist Yugoslavya ile bir
süre durgunlaşan Balkanlar bugün yine etnik yapısı karışık birçok ülkeye ayrılmış
durumdadır. Buradaki komşularımız intikam hırsıyla siyaset yapılmayacağını
anlamadıkları müddetçe gelecek nesilleri de ne yazık ki kan dökmeye devam
edecektir.