(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Deniz Sipahi" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Deniz Sipahi" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Deniz Sipahi
İki önemli yatırım
22 Aralık 2016

İkincisi de Tire Organize Sanayi Bölgesi’nde 100 bin metrekare alanda 65 milyon dolarlık yatırımla kurulan Sütaş’ın süt ve yem üretim tesisleri...

Aliağa ve Tire Türkiye için iki önemli adres oldular.
Aliağa’da enerji yatırımları öne çıkıyor.
ENKA’nın, İzdemir Enerji’nin ve şimdi de Kolin’in santralleri dünya standartlarında hizmet veriyor. Burası giderek enerjide söz sahibi bir yer oluyor. Tüpraş ve Petkim’in yatırımları devam ediyor.
Özellikle de Petkim’in rafineri, liman yatırımlarıyla birlikte kapasite artışıyla ilgili projeleri 2018’de tamamlanmış olacak.
Bu bölge gerçekten de sanayinin kalbi haline geldi.
Sadece İzmir’e değil, bütün Türkiye’ye hitap eden bir yer oldu.
Tire ise gıdada müthiş bir atak yapıyor.
Burada Tire Süt Kooperatifi’nin büyük çabaları, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı “süt projesi” bölgeye canlılık getirdi.
Son beş yılda Tire ve çevresindeki yatırımlar hız kazanmaya başladı.
Tire artık sadece Ege’nin değil, Türkiye’nin süt ve süt ürünlerinde bir numarası oldu.
Artık fiyatı belirleyen, piyasanın koşullarını ortaya koyan bir Tire var.
Kolin’in ve Sütaş’ın yatırımları da bu gerçeklerin bir kanıtı...
Kümelenme, bir bölgede güçleri birleştirme ve stratejileri buna göre geliştirmek galiba çok önemli...
Aliağa ve Tire’de yakın bir geçmişte başlatılan yatırımlar ve sektör tercihleri ister istemez buraları öne çıkardı.
Ve çok da iyi oldu.


Hepsi de olması gereken projeler

İzmir Büyükşehir Belediyesi, 2017’de kentin ulaşım sorununa kökten çözüm getirecek pek çok önemli projeyi başlatacağını açıkladı. Bunlar arasında kentin en uzun tüneliyle Otogar’a bağlanacak 7 kilometrelik yol, Alsancak Tüp Geçidi, Marina Kavşağı altgeçidi, Narlıdere ve Buca metroları ile Fuar İzmir bağlantı yolu gibi projeler yer alıyor.
Hepsi de olması gereken projeler…
Keşke çok daha önce yapılabilmiş olsaydı.
Örneğin Alsancak Gar Önü’nün yeraltına alınacak olması.
Biliyorum zor iş...
Hem derin tünel kazılması, hem de kent içi trafiğinin yoğunluğunu düşünerek hızlı hareket etmek gerekiyor.
Ama yapmak lazım işte...
Bir şekilde başlayıp bitirmek lazım.
Çünkü kent içi trafiğinin yoğunluğu giderek artıyor.
O yüzden bütün bunları Körfez Geçişi gibi önemli yatırımlarla birlikte düşünmek lazım.
Kent büyüyor.
İsteseniz de istemeseniz de daha da büyüyecek.
Ve bugün karşınızda sorun gibi durmayan o detaylar yarın saç baş yolduracak hale gelecek.
Büyüyen kentlerde hem yatırım yapmadan duramıyorsunuz; hem de yapsanız bile yetişemiyorsunuz.


Tolungüç gitmesin

Karşıyaka’nın en zor günlerinde Soner Tolungüç takımın başındaydı. Kulübe istikrar getirdi, en umutsuz günlerde bile umut aşıladı. Karşıyaka’yı da çok sevdiğini biliyorum. Takım bu sene bütün imkansızlıklara rağmen hiç de fena durumda değil. Bu sene Soner Tolungüç takımın başında kalmalı, sezon böyle kapanmalı.


İzmir’in soğuğu üşütür

Ankara’dan ve İstanbul’dan misafirlerim vardı.
Hepsini uyardım.
“İzmir’in soğuğu her yere benzemez” dedim.
Dinlemediler...
Ankaralılar “Biz eksi beşten geliyoruz” dediler.
Sonuç...
Hepsi yorgan döşek yatıyor.
İzmir’in soğuğu üşütür.
İnsanın içine işler...

Yazının devamı...
Darısı İzmir’in başına
21 Aralık 2016

Artık Kazlıçeşme’den – Göztepe’ye 15 dakikada gidilebilecek.

Müthiş bir kolaylık, müthiş bir proje...
Açılışı izlerken, “Darısı İzmir’in başına” dedim.
Ben Körfez Geçişi Projesi’nin İzmir için çok önemli olduğunu düşünenlerdenim.
İzmir’in kent içi trafik problemi her geçen gün artıyor.
Ve şu net ki; küçük rötuşlar değil, radikal değişikliklere gidilmesi gerekiyor.
Körfez geçişi işte o yatırımlardan biri...
Hem iki yaka birleşecek, hem de bütün körfezi geçmek zorunda olan araçlara alternatif yaratılmış olacak.
Ve daha da önemlisi bu proje İzmir’e çok yakışacak.
Başbakan Binali Yıldırım son İzmir seyahatinde yatırımla ilgili bilgiler verdi. 2017’de ihale sürecinin başlatılacağını söyledi.
Avrasya Tüneli aşağı yukarı üç yılda tamamlandı; İzmir’in de benzer sürede tamamlanabileceği ifade ediliyor.
İstanbul – İzmir otoyolu 2018’de bitecek. 2020’de de körfez geçişi tamamlanırsa kent bambaşka bir görüntüye sahip olur.
Darısı İzmir’in başına...


Çıkış güçlü demokraside

Çok zor günlerden geçiyoruz.
Böyle dönemlerde sağduyuyu, soğukkanlı olmayı, beraberlik ruhunu öne çıkarmalıyız.
Hep vurguluyoruz.
Her çözümü siyaset içinde, demokrasiyle aramak lazım.
Bunun başka bir çıkışı yok.
Türkiye büyük ve güçlü bir ülkedir.
Devlet geleneği olan, eksiklerine rağmen demokrasiyi işletebilen bir ülke...
Bunun kıymetini bilmek lazım.
Özetle...
Gün birlikte olma günüdür.


Akıl tutulması

Arkadaş bu nasıl bir terör örgütüdür.
Nasıl bir hainliktir, nasıl vicdansızlıktır.
15 Temmuz gecesinde foyası, hainlikleri ortaya çıkan bu insanların yaptıkları film olsa kesin Oscar alır.
FETÖ’nün Emniyet şeması ortaya çıkarılmış.
İfadeleri okuyunca insan dehşete kapılıyor.
Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne Tarih Bölümü demişler; İstihbarat Şube’ye İngilizce, Organize’ye Organik Kimya...
Her şubeye isim takılmış; özel konuşmalar, özel şifreler, özel yazışmalar...
Paralel bir devlet yapısı kurma hayali...
Bu nasıl iştir, bu nasıl akıldır, bu nasıl mantıktır?
Şu net...
15 Temmuz gecesi Türkiye büyük bir sınav verdi.
Ve milletin iradesi, siyasetin büyük çabasıyla bu badire atlatıldı.
Bu bir akıl tutulmasıdır.
Türkiye büyüktür, sanıldığından çok daha büyüktür.
Bu sıkıntılı günler geçecek, kazanan Türk demokrasisi olacaktır.


Sizin de başınız sağolsun

Hafızamdaki arşive giren bir haber, bir görüntü, bir fotoğraf daha...
Fırat Kalkanı Harekatı’nda şehit olan uzman çavuşun ailesine haber vermek için giden yetkililere baba Ramazan Olcay’ın o sorusu...
“Fatih mi, Ferhat mı şehit oldu...”
Canım benim...
İnsanın konuşacak hali bile kalmıyor.
Fatih, El Bab’a giderken “Bilmediğimiz bir yer, hakkını helal et” demiş.
Dün yine şehitlerimiz vardı El Bab’da...
Türkiyemizin başı sağolsun...
Sizin de başınız sağolsun Olcay ailesi...

Yazının devamı...
Aklıma kazınan fotoğraf
19 Aralık 2016

Şehit Yunus Emre Duran’ın babası Mahmut Duran’ın yanında Başbakan Binali Yıldırım var; diğer yanında ise CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli...

Baba Duran, Başbakan’ın elini sıkıca tutmuş, diğer elini de Kılıçdaroğlu tutuyor.
Şehidin kardeşi de Binali Yıldırım’ın yanında ve o da elini tutuyor.
Üzgünüz, çok üzgünüz hem de...
Canımız acıyor.
Bakmayın bu sessizliğimize; o şehit cenazelerini izlerken, resimlerine bakarken gözlerimden yaşlar dökülüyor.
Biliyorum, ateş düştüğü yeri yakıyor.
Ama herkes bilsin ki, 79 milyonluk koca bir aileyiz.
Ve her evde bir matem yaşanıyor.
Beşiktaş’taki saldırının acısını daha unutmamışken, Kayseri’de canlarımızın şehit edilmesine isyan ediyoruz.
Yine de, o fotoğraf var ya o fotoğraf...
İşte içimdeki umudu, geleceğe dönük inancımı artırıyor.
Türkiye büyüktür, insanımız sağduyuludur.
Bugünler de geçecek.
Hep birlikte olursak...


Kardeşlik vurgusu

BİR diğer fotoğraf ise Diyarbakır’dakiydi.
On binler Beşiktaş’ı, Kayseri’yi protesto etmek, tavrını ortaya koymak için Diyarbakır sokaklarındaydı.
PKK’ya lanet yağdırdılar, “Türk Kürt kardeştir” dediler.
Her seçim döneminde özellikle Türkiye’nin değişik bölgelerine gittim, oralardan yazılar yazdım.
Güneydoğu’yu da iyi biliyorum.
İnanın öyledir, “kardeşlik” vurgusu çok sık yapılır.
Diyarbakır halkının tepkisi çok net; terör istemiyor, şiddet istemiyor, aslında huzurdan başka bir şey istemiyor.
Şehit babası Mahmut Duran’ın liderler arasındaki duruşu nasıl önemliyse, Türkiye’nin her yerinde terörü protesto eden insanların bu duruşu da önemli...


Darısı başımıza

TRABZON çok modern bir stada kavuştu.
Televizyonda izleyebildiğim kadarıyla Trabzon deplasmanları çok kolay geçmeyecek.
Adının Şenol Güneş olmasını da çok anlamlı buldum.
Güneş, Trabzon’un yetiştirdiği en önemli futbolcuların başında geliyor.
Dünya üçüncülüğünü Türk milli takımına kazandırmış bir teknik direktör...
İnsanların hayattayken böyle onurlandırılması çok önemli...
Dilerim, Trabzon’a yakışan bu stat gibi İzmir’deki statlarımız da yenilenir.
Karşıyaka ve Göztepe’nin statlarının önündeki engeller kaldırılıyor.
Ama adı üstünde onlar semt statları...
İzmir’in geçmişine yakışır bir büyük stada ihtiyacı var.
Hatırlayın, Milli Takım maçlarını genellikle İzmir’de oynardı.
Ama Atatürk Stadı artık o işlevini yerine getiremiyor.
İzmir için yakın bir gelecekte en iyi çözüm Atatürk Stadı’nın olduğu alanı değerlendirerek modern bir tesis yapmaktır.
Bunu bir kentsel dönüşüm projesi de olarak görmek mümkün.
İnanın bu yapılsın, İzmir’in gelişiminde önemli bir adım atılmış olur.


Haydi Göztepe

LİDERLİK stresine girmeden oynamadan oynamalı Göztepe...
Bence her şey iyi gidiyor.
Takımın havası iyi, İzmir’in desteği tam...
Bu sefer olacak.
Haydi Göztepe...

Yazının devamı...
Gün birlikte olma günü
18 Aralık 2016

İçimden tek satır bile yazmak gelmiyor.

Üzgünüz...
Hepimiz çok üzgünüz.
Terörü binlerce kere lanetliyorum.
Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Daha Beşiktaş’taki olayın acısı yüreğimizdeyken, şokunu atlatamamışken bu sefer Kayseri’den bizi kahreden haber geldi.
Geçen gün “Teröre karşı daha güçlü bir toplumsal tepki vermeliyiz” diye yazmıştım.
Buna çok inanıyorum.
On binlerin değil; milyonların güçlü tepkisi çok önemli...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerine katılıyorum.
Diyor ki...
“Gün kavga etme günü değil. Gün birlikte Türkiye olma günü...”
Türkiye büyük ülkedir, Türk insanı da sağduyuludur.
Bugünler geçecek ama terörün bitirilmesi için milli bir duruşa, dayanışmaya, güçbirliğine ihtiyacımız var.
Bu günler ancak böyle aşılır.


Sosyal medya perhizi
tavsiye ediyorum

Türkiye zor bir dönemden geçiyor.
Terör sinirlerimizi geriyor.
Toplum gergin, insanlar sinirli...
Hepsini anlıyorum.
Ama ne olursa olsun soğukkanlı davranmalıyız.
Sosyal medyaya bakıyorum.
Herkes kin kusuyor, sanal linç kampanyaları yürütülüyor.
Hadi biz alıştık, şerbetlendik.
Ama ayar bazen öylesine kaçırılıyor ki; tahammül sınırlarını bile aşıyor.
Ben böyle günlerde sosyal medyaya hiç girmiyorum.
Size de böyle günlerde biraz olsun sosyal medya perhizi tavsiye ediyorum.


Hepsi hakkıyla bu ödülleri aldı

İzmir Sanayici ve İşadamları Derneği (İZSİAD) “Kente ve Bölgeye Katkı Ödülleri” dağıttı. Ödüller Vestel, İZDEMİR Enerji Elektrik Üretim A.Ş., Tire Süt Kooperatifi ve Heykeltıraş Harun Atalayman’a verildi.
Hepsi de çok isabetli seçimler...
Geçenlerde Manisa Organize Sanayi Bölgesi’ne gittim. Bir kez daha anladım ki; Vestel Manisa için, Türkiye için olmazsa olmaz şirketlerimizden biri... Yüz binlerce alanda, binlerce insanımıza iş veriyor. Yeni teknolojiler geliştiriyor, katma değerli ürünler üretiyor. Bu ödül Vestel’in, Zorlu’nun hakkıdır.
İZDEMİR Enerji Londra’da çok önemli bir çevre ödülü aldı. O törende ben de vardım. Herkes Avrupa seviyelerinin çok altına çekilmiş emisyon düzeylerini nasıl başardıklarını sordu. Enerji yatırımları genellikle tartışılan projelerdir. Çevreyle dost yatırım yapmayı kanıtladıkları için bu ödül İzmir Demir Çelik’in hakkıdır.
Tire Süt Kooperatifi, gerçekten de Türkiye’ye örnek olacak bir organizasyon gerçekleştirdi. Bölgesel kalkınma için örnek bir model oluşturdular. Bu ödül Tire Süt’ün, dolayısıyla, Kooperatif Başkanı Mahmut Eskiyörük’ün hakkıdır.
Ve de bu ödül her sanatçı gibi, heykeltıraş Harun Atalayman’ın da hakkıdır.


Uzlaşarak dönüşüm

Kentsel dönüşüm sözünü seviyorum.
Daha doğrusu seviyordum.
Çünkü büyük kentlerimiz gerçekten de bir dönüşüm yaşamak zorunda...
Geçmişte yapılan hatalar ve belki de ihtiyaçlardan dolayı modern kentler yapamadık.
O yüzden kentlerimizin bugünün şartlarına ve kentlerimizin kimliğine göre yeniden yapılandırılmasını çok önemsiyorum.
Bugüne kadar ki; uygulamalar kimseyi mutlu etmese de yeni projelerin örnek olabileceğini düşünenlerdenim.
Bunlardan biri dün İzmir’de başladı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafların uzlaşmasıyla kentsel dönüşümün yapılabileceğini düşünüyor.
Ben de aynı görüşteyim.
İkna etmek, burada yaşayacak insanların mutluluğu için de önemli...

Yazının devamı...
Herşey hayal etmekle başlar
16 Aralık 2016

Gitmeden önce ünü çoktan İngiltere’yi aşan Sofra Restoran’da rezervasyon yapmak istedik.

Ancak, her iki restoranda da 15 gün sonrasına yer olduğunu öğrendik.
O restoranın yaratıcısı Hüseyin Özer, İzmir İş Kadınları Derneği’nin (İZİKAD) konuğu olarak geldi.



Özer’in hayat hikayesi çok ilginç...
Anne ve babası ayrıldığı için istenmeyen bir çocuk olmuş.
Sonra zorluklarla geçen bir gençlik...
Yıllarca tuvaletlerde yatmış, kömürlükte yaşamış.
Çobanlık yaparken okuma yazma öğrenmiş.
Günde bir öğün yemek yiyerek yıllarını geçirmiş.
Sonra...
Sonra, İstanbul günleri başlamış, ilk hayaller orada başlamış, biriktirdiği üç beş kuruşla İngilizce dersleri almış.
Ardından Londra, o da başka bir macera...
Sıfırdan zirveye çıkmak gerçekten böyle bir şey...
Ve müthiş bir öykü...
O sıkıntılı günlerden bugünlere, şimdi Londra’da restoranlar zinciri kuran, ata binen, golf oynayan, Ferrari’si olan, lüks bir semtte yaşayan 63 yaşındaki Hüseyin Özer...
Hani derler ya...
“Her şey hayal etmekle başlar” diye...
Gerçekten de öyle...


14 Mart bütün
dünyada kutlansın

MEDİCAL Park İzmir Hastanesi’nin Başhekim Yardımcısı Dr. Zeki Hozer’in güzel bir önerisi var.
Diyor ki...
“Türkiye’de her yıl 14 Mart’ta kutlanan Tıp Bayramı’nın tüm dünyaya yayılması için Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon’a talebimi ilettim. Bu konuda ilgili ülkenin resmi olarak başvurmasını istediler. İzmir Tabip Odası da bu sürece dahil oldu.”
İyi bir öneri...
Destekliyorum.


Statların takipçisiyiz

KARŞIYAKA heyeti Başbakan Binali Yıldırım ile Ankara’da görüştü, İzmir’e umutlu döndü.
Karşıyaka’ya yapılacak statla ilgili Danıştay’ın ihale iptal kararının son imzaya kaldığını öğrendik.
Kulübün geleceği için bu inşaatın büyük önemi bulunuyor.
Çünkü, Karşıyaka uzun süredir deplasmanda gibi oynuyor.
Seyircisinin etkisini bilmeyen yoktur, Karşıyaka gibi bir takımın 12’nci adamından eksik sahaya çıkması büyük dezavantajdır.
İkincisi gelirlerin azalması...
Statla birlikte hem kombine satışının, hem de sponsorluk gelirlerinin artacağını düşünüyorum.
Aynı şeyler Göztepe için de geçerli...
Göztepe’nin stadında bazı önemli değişiklikler de yapıldı. Bu da sarı-kırmızı kulübün lehine olacaktır.
Biliyorum, İzmir milletvekilleri Nükhet Hotar, Hamza Dağ, Atilla Kaya ve Kerem Ali Sürekli stat meselesinin takipçileri...
Dileğim, gelecek sezonun ikinci yarısında kulüplerimizin maçlarını kendi statlarında oynamaları...


Bakamadım

İNANIN Halep fotoğraflarına bakamadım.
O yıkılmış kente, sefil olmuş insanlara, o çocuklara bakamadım.
Sınırımızın hemen ötesinde bir insanlık dramı yaşanıyor ve dünya seyirci kalıyor.
Türkiye büyük insanlık dersi veriyor.

Yazının devamı...
Teröre daha güçlü tepki verelim
14 Aralık 2016

15 Temmuz sonrasındaki Yenikapı buluşması gibi belki de...

Hatırlayın, İspanya’da metrodaki terör saldırısından sonra 1.5 milyon insan yürümüştü.
Temmuzdaki o hain darbe girişimine de geniş kitleler büyük tepki göstermişti.
Son Beşiktaş saldırısından sonra toplumda da benzer bir bekleyiş gözlemliyorum.
İnsanlar ellerinde çiçekler, bayraklarla sokaklara çıkıp terörü lanetliyorlar.
Bu tepkiler çok önemli ve çok anlamlı...
Türkiye büyük bir ülke...
Elbette, bu sıkıntılı günler geçecek ve terör eninde sonunda bitecek.
Ama bunun için daha güçlü bir toplumsal tepkiye ihtiyacımız var gibi geliyor.


Bu ortamda Pepsico’nun
yatırımı çok önemli

GEÇENLERDE Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nin Yönetim Kurulu Başkanı Sait Türek ile sohbet ettik.
Organizede de kısa bir tur attım.
Burası Türkiye’nin en iyi yönetilen sanayisi kuşkusuz...
Gitmediğim birkaç yılda daha da büyümüşler.
Türek, “Yakında yeni sürprizlerimiz olacak” demişti.
O sürprizlerden birinin Pepsico olduğu ortaya çıktı.
Amerikalı Pepsico dünyanın en büyük tarım işletmelerinden biri...
Manisa’daki tesisleri de 100 bin metrekarelik bir alana kurulacak.
Türkiye’deki üretim hacminin yüzde 30’unun buraya aktarılması planlanıyor.
Strateji olarak yerel tedarikçilerle işbirliği olduğu için Pepsico’nun Egeli üreticilerle sözleşmeli tarımı uzun vadeli yapacağı düşünülüyor.
Her fabrika istihdam demek, daha çok üretmek demek...
O yüzden sanayideki her adımı destekliyoruz.
Sait Türek, Manisa OSB’nin tam kapasiteyle çalıştığını, yakında küçük bir genişlemenin olacağını söyledi.
Yeni sürprizleri de bekliyoruz.
Başkan Türek’in morali yüksek...
Ekonomideki son çeyrekteki daralmanın geçici olduğunu, herkesin geleceğe dönük planlar yapması gerektiğini söylüyor.
Rakamlar da kendisini doğruluyor.
Örneğin, son iki yılda 617 milyon dolarlık yatırım hayata geçirilmiş, 3 bin 700 kişiye iş imkanı sağlanmış.
Çalışan sayısı 50 bin kişi olmuş. 222 firmanın 8 milyar dolarlık dış ticaret hacmi var. Büyük grupların yatırımları ve katma değeri yüksek ürünler ihraç edildiği için dalgalanmalardan çok etkilenmeyen bir yer burası...
Manisa Organize Sanayi Bölgesi, Türkiye’nin en önemli üretim adreslerinden biri haline geldi.


Yeni pazarlar bulundu

MANİSA OSB’nin Yönetim Kurulu Başkanı Sait Türek aynı zamanda Yonca Gıda’nın da sahibi...
Rusya’daki kriz gıda sektörünü çok etkiledi.
Türek, böyle dönemlerde yeni pazar arayışlarının hızlandığını söyledi.
Özetle Rusya’nın yerini farklı ülkeler almış.
Manisa OSB’de olduğu gibi Yonca’da da işler iyi gidiyor.


Meslek lisesini çok beğendim

MANİSA OSB’de hoşuma giden bir diğer proje de Meslek Lisesi oldu. Ara eleman ihtiyacının çok fazla olduğu bir yer Manisa...
Önce bin kişilik kontenjanı olan bir okul yapılmış.
İlgi artınca da bin kişi daha eklenmiş.
Asıl önemli olan bölgenin önemli ailelerinin çocukları da bu okulda okumaya başlamış.
İyi bir şey yapınca ilgi de fazla oluyor.
Meslek lisesini çok beğendim.
Türkiye’ye örnek olabilecek bir model yaratmışlar.

Yazının devamı...
Lanet olsun teröre
13 Aralık 2016

İçimden ne iş yapmak geliyor, ne de başka bir şey...

Cumartesi akşamından bu yana yastayız.
Sonsuzluğa uğurladığımız şehitlerimizin hayat hikayelerini okudukça, izledikçe insan daha da kötü oluyor.
Babalarının başında ağlayan çocukları, anaları, babaları, eşleri gördükçe tarifsiz bir acı yaşıyorum.
Lanet olsun teröre...
Lanet olsun; bu güzelim ülkemizde huzurumuzu, kardeşliğimizi bozan o karanlık ellere...
Hep söylüyoruz.
Teröre karşı çok daha sert ve dik bir duruş sergilemeliyiz.
Yaşananları unutmadan, unutturmadan...


Asıl çözüm Atatürk stadı

İzmir Gücü Spor Vakfı Başkanı Ali Erten ve yöneticileriyle sohbet ettik.
Vakfın yönetimi beş ay önce değişti ve ağırlıklı olarak tesisleşmeye odaklanıldı.
Aslında çok doğru bir strateji geliştirdiler.
Çünkü İzmir takımlarının oynayabilecekleri bugün tek bir stat bile bulunmuyor.
Ve iddia ediyorum.
Bu sorunlar giderilmedikçe İzmir kulüplerinin ayağa kalkması mümkün değil.
Ali Erten, güzel bir örnek verdi.
Alsancak stadıyla ilgili yasal sıkıntılar iki günde çözülmüş.
Büyükşehir imar komisyonu sabahtan toplanmış, akşamüstü meclis onaylamış; ertesi gün de Ankara’da projenin onayı alınmış.
İstenince oluyor.
Bunun için de uzlaşma zemini gerekiyor.
Karşıyaka ve Göztepe statlarıyla ilgili süreç devam ediyor.
Bir aksilik olmazsa 2018’de kulüplerimiz kendi sahalarında maçlarını oynarlar.
Kısa vade için bir çözüm olabilir.
Ama uzun vadede Atatürk Stadı’nı düşünmek gerekiyor.
Bu semt statlarına bile razı hale geldik.
Ama söylüyorum; İzmir için asıl çözüm Atatürk Stadı’ndan geçiyor.


Vücut ritmim alışamadı

Başta ben de kalıcı saat uygulamasına destek verdim.
Ama günler geçtikçe alışamadığımı anladım.
Sabah karanlıkta çıkıp karanlıkta eve dönünce kendimi iyi hissetmemeye başladım.
En büyük sızlanma da çocuklardan geliyor.
Ve düşünüyorum; haklılar...
Beni bile bu kadar etkilemişken, çocukları nasıl etkilemez.
Enerji Bakanlığı son günlerde artan şikayetleri toplamaya başlamış, yılın ortasında bir değişiklik olur mu bilemem ama gelecek yıl bu konunun yeniden masaya yatırılacağından eminim.


Akıl fikir yok mu?

FETÖ soruşturmaları kapsamında alınan ifadeleri okudukça şaşkınlığımız daha da artıyor.
Arkadaş bu nasıl iştir.
Rütbeli mütbeli koskoca adamlar, kadınlar nasıl olur da akıllarını kiralarlar, satarlar.
İnsan hiç kendini sorgulamaz mı, hiç yanlış yaptığını, bir ihanet içinde olduğunu düşünmez mi?
İnsanlar da hiç mi akıl, fikir yok...
Bu nasıl iştir, nasıl bir ihanet çetesidir anlamakta zorlanıyoruz.


Zoraki devrim

Spor Müdürümüz Nuri İmre sayfasının manşetini böyle atmış.
“Zoraki devrim...”
Karşıyaka’da futbolun yüzde 70’i, basketbolun yüzde 30’u, voleybolun tamamı altyapı oyuncularından oluşuyor.
Nuri haklı...
Karşıyaka gibi milyonlarca dolarını geçmişte anlamsız transferlere harcayan bir kulübün bugünkü durumunu anlatan daha iyi bir yorum olamazdı.

Yazının devamı...
Bir İsmet Sezgin vardı
10 Aralık 2016

İsmet Sezgin ağabeyimizi...

Kendisiyle tanışmam çok eskilere dayanır.
Rahmetli amcamın yakın arkadaşıydı.
Hem kendisinden, hem amcamdan Aydın, Kuşadası, Nazilli anıları çok dinledim.
İzmir’i çok konuştuk.
Demokrat Partili yılları, Doğru Yol’u, Demirel’i, Türk siyasetini çok tartıştık.
Gazeteci olarak sohbet etmekten her zaman keyif aldığım biriydi.
Önce amcamı, sonra İsmet ağabeyi sonsuzluğa uğurladık.
Bazı insanlar farklı olur, enerjileri, auraları, vücut dilleri herkesten farklıdır.
Halkın omzuna dokunmayı bilirler, dertlerini dert edinmeyi bilirler, samimiyetlerini kalpten karşı tarafa geçirebilirler.
İsmet Sezgin, işte o siyasetçilerden biriydi.
Kendisiyle yapılmış bir röportajı okudum geçen gün...
Diyordu ki...
“Ben 50 yıldır şiir yazıyorum. Bizde şiirle ilgilenen siyasetçiye alışık değiliz. Hatta en yakın arkadaşlarım bile bana mesafeli yaklaştılar. Ama ben şiir okumayı ve şiir yazmayı hiç bırakmadım...”
Ne kadar güzel söylemiş.
Türkiye’de siyasetçi denilince hep ciddi, asık bir surat akla geliyor.
Geçen gün yeğenim dedi ki...
“Siyasetçiler tiyatroya, sinemaya, konsere gitmez mi?”
Şöyle cevap verdim...
“Gidenlerin sayısı az... Ama sana bir teklifim var. Üniversiteyi bitirince sen siyasete gir ve nasıl siyaset yapılması gerektiğini göster... Size, gençlere çok görev düşüyor...”
Yeğinimin tarifine ya da istediği profile İsmet Sezgin uyardı.
Zor görevleri kendine özgü yumuşak üslubuyla yapardı. Espri yapmayı unutmazdı. Vefayı sadece bir semt olarak bilmezdi.
Bana göre siyaset yapanların, siyasetle uğraşmak isteyenlerin örnek alabileceği isimlerdendi.
Nurlar içinde yatsın.


Rehberimden silemiyorum işte

SİZ de aynı duyguyu yaşıyor musunuz?
Her tanıdık, her dost, her arkadaş, her büyüğün kaybından sonra bir hüzün çöküyor.
Sonra onları düşünüyorsunuz, anılarınızı, yaşadıklarınızı...
Bugünün can sıkan gündemlerinden biraz uzaklaşıp defterlerinizi, fotoğraflarınızı karıştırıyorsunuz.
Ve bir de telefon rehberinizi...
Yine baktım, son yıllarda, aylarda ne kadar çok kayıp olmuş.
Ben sonsuzluğa uğurladığımız dostlarımın isimlerini, telefon numaralarını, sosyal medya hesaplarını silemiyorum.
Biliyorum; bir daha arayamayacaklar, seslerini duyamayacağım.
Ama yine de silemiyorum.
Her gördüğümde hatırlıyor ve onlar için dua ediyorum.
İyi ki hayatımın bir döneminde benimle oldukları için...


Şu sosyal medya

SOSYAL medyaya bayılıyorum. Herkes birer yazar oldu, herkes birer hayat fenomenine dönüştü. Bu sayede hiç tanımadığım, belki de hiç tanıyamayacağım insanları tanır hale geldim. Bu takip müthiş eğlenceli geliyor bana... Bu işin iyi kısmı... Yani öğrenme, bilgilenme, eğlenme yanı...
Bir de...
Kendini modern Don Kişot sayıp, sağa sola saldıran, hatta hakaret eden ve hatta hedef gösterenler var. Kızmıyorum. Bazılarını tanımak bile istemiyorum. Bilgisayarın başına geçince kendini savcı, polis, hakim zannedenlerin sayısı az da değil. İşaret parmağıyla her tarafı gösterip, “Böyle yaparım ha, şöyle yaparım ha...” diyenler... “Hesap ver, neden öyle, neden böyle” diye, obsesif bir ruh haliyle gece yatıp sabah kalkıyorlar. Bu da can sıkıcı yanı...
Gerçi buna da alışıyor insan, ama üzülüyor da...
Yine söyleyeyim.
Herkes herkesi eleştirebilir, ama hakaret edemez, suçlayamaz, hedef gösteremez.
Türkiye’de bazen elmayla armut karışıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediği gibi “At izi it izine karışıyor...”
Önce aynaya bakacaksın, bir...
Vicdan hesabını öyle yıllar içinde değil, her gece yattığında yapacaksın, bu iki...
Doğrudan şaşmayacaksın, bu da üç...
Gerisi hikaye...


Aynı görüşteyim

SITKI Şükürür bugün çok güzel yazmış.
“Bir kent için her zaman büyük projeler değil, küçük dokunuşlar da lazım” diyor.
Ve önerilerini sıralıyor, okumanızı tavsiye ederim.
Ben de aynı görüşteyim.
Bazen küçük dokunuşlar çok daha büyük sonuçlar çıkarır.

Yazının devamı...