(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Dr. Nuri Soysal" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Dr. Nuri Soysal" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.

Dr. Nuri Soysal

Botoks mu yüz germe mi
2 Kasım 2014

Yüzündeki sarkmadan, derinin gevşekliğinden, yeterince genç ve dinç görünmemekten yakınanların yöneldiği iki belli başlı teknik var: Botoks ve yüz germe... Yüzdeki sarkma ve gevşeme ciddi boyutlardaysa yüz germeyle, ama sadece kırışıklıklar giderilecekse botoksla çaresine bakmak daha uygundur.
Botoks işlemi yapıldıktan sonra ilk 15 gün içinde etkilerini belli ederken, yüz germe sonucunda kişinin sosyal hayatına dönmesi 2-3 haftayı bulabilir.
Yüz germe ameliyatı olmak isteyenler, öncesinde çok iyi araştırma yapmalılar. Hem operasyonun ayrıntılarını anlamak, hem genel sağlık koşullarını öğrenmek, hem de doğru hekimi seçmek çok önemli çünkü...
Yüz germe operasyonu genel anestezi altında yapılır. Operasyon hastadaki probleme göre 3-7 saat sürebilir. Ameliyat sırasında üst ve alt göz kapaklarına da düzeltme işlemi yapılabilir. Operasyondan sonra hasta bir gece hastanede kalır. Eğer yüz germe sırasında boyun bölgesine de gençleştirme amacıyla müdahalede bulunulduysa, orada 24-48 saat kalacak bir dren kullanılır.
Ayrıca bazı hastalarda ameliyattan sonra şişlik ve morluk daha fazla olabilir. Bunlar bir hafta içinde kaybolur, kişinin sosyal hayata dönmesi 2-3 haftayı bulur.
Yukarıda verdiğimiz tüm bilgileri göz önünde bulundurarak ameliyat kararını vermek gerekir. Çünkü yüz germe, botoksa göre daha radikal bir sonuç yaratır.

YÜZÜ ÜÇ BÖLÜMDE ELE ALIYORUZ
Yüz germe ameliyatından önce, hastayı bir bütün olarak ele alıp ameliyat planlamasının çok iyi yapılması gerekir. Hastanın beklentilerini ve neler yapabileceğimizi birlikte konuşmamız da çok önemlidir.
Biz yüz germe ameliyatı yapacaksak, genellikle yüzü üç bölüm halinde ele alırız. Alın ve kaş bölgesi birinci bölgemiz. Yüzün orta bölgesi, ikinci bölgemiz ve ağızdan aşağısı üçüncü bölüm olur.
Bu ayrımı yapmamızın sebebi, her bölümün hassasiyetinin ve yıpranmasının birbirinden farklı olmasıdır. Birçok hastada bu üç bölgenin birlikte düzeltilmesini planlanır.
Alın ve orta yüzde, daha çok endoskopik cerrahiden yararlanırız. Şakak bölgesinde açtığımız 2-3 cm’lik bir kesiden girip alındaki dokuları serbestleştirerek, alın bölgesini ve kaşları yukarı tespit ederiz. Böylece kaşların yanlarında oluşan düşüklükleri de yukarı almış oluruz.
Orta yüzdeki sarkmaları, alt gözkapağı ve şakaktan girerek gideririz. Göz altındaki torbalanma ve çökmeleri de bu şekilde düzeltiriz. Boyun içinse kulak önünden kesi yapar, bu sayede boyun bölgesinde gerginlik sağlarız.
Yüz germeden sonra iz kalıp kalmadığı çok sık sorulur. Saçlı deride, kulak arkasında, kulak önünde iz olur. Ancak kulak arkası ve saçlı deridekiler saçlarla gizlenebilir, yıllar geçtikçe belli belirsiz bir iz kalır. Kulak önündeki izler görülür ama zamanla o da silikleşir.
Bu işlemlerin sonuçları da çok merak edilir. Botoks 4-6 ayda bir tekrar gerektirir, yüz germenin etkisi ise yaklaşık 5-10 yıl sürer. Bu etki kişinin cildinin durumuna, elastikiyetine, yıpranma derecesine göre değişir.


KİMLER BOTOKS İÇİN UYGUNDUR
Botoks, yüzde aktif bir enfeksiyonun varlığı, uçuk olması, hamilelik ya da nörolojik kas hastalıklarında uygulanmaz. İstisnai durumlar hariç daha çok 30-40’lı yaşlarda uygulanması doğrudur. Etkili olduğu bölgeler ise yüzün üst kısmı ve boyundur.
Yüzün üst kısmında daha çok göz etrafı ve alın bölgesindeki kırışıklıklarda, kaz ayağı deformitelerinde botoks uygulanır. Ayrıca kaşları çatınca oluşan iki kaş arasındaki dik çizgileri de yok eder. Alındaki çizgilenmelerin giderilmesinde, bunun dışında kaş kaldırmada etkili olur.
Boyunda da çok ince bir kas yapısı vardır, bu yapı yaşlanma ve yerçekiminin etkisiyle etkinliğini yitirir ve dikine çizgiler, kırışıklıklar oluşur. Bu çizgilerin içine botoks uygulanarak boynun daha düzgün görünmesi sağlanır.

Yazının devamı...
Gözaltı torbası neden olur ve nasıl giderilir
26 Ekim 2014

Gözaltı torbaları henüz başlangıç evresindeyse neden oluştuğunu tespit etmeye çalışmak önemlidir. Bazı kişiler çok yoğun, doğru dürüst haftalık tatil bile yapamayarak, çok fazla seyahat ederek, sık sık uykusuz kalarak, düzgün beslenemeyerek çalışmak zorunda kalabiliyor.
Eğer gözaltı torbalarının yoğun tempodan kaynaklandığı düşünülüyorsa, hastanın uykusuz kalmamaya özen göstermesini, bulduğu tüm fırsatları dinlenerek geçirmesini isteriz.
Bunun yanı sıra gözaltında etkili bazı dinlendirici ve sıkılaştırıcı dermokozmetik ürünleri hekim önerisiyle kullanmak da yeterli olabilir.
Genetik faktörler ve yaşlanmaya bağlı olarak ilerlemiş torbaların ise basit yöntemlerle giderilmesi ne yazık ki mümkün değildir.
Bu durumda plastik cerrahi uzmanına başvurmakta fayda vardır. Operasyonla bu fıtıklaşan bölüm çıkarılarak, bölgenin daha gergin ve genç görünmesi sağlanabilir.
Ancak bu operasyonu alanında uzman bir hekimin yapması gerekir. Aksi halde gözlerin ifadesinde olumsuz bir farklılık doğabilir.

GÖZALTI TORBASINA KARŞI ALINACAK 6 ÖNLEM
1- Uykuya dikkat: Gözaltı torbalarının en önemli sebebi, yorgunluk ve düzensiz uykudur. Ancak günlük koşturmaca içinde düzenli ve sağlıklı uyumak her zaman mümkün olamayabilir. Önerimiz, üst üste iki gün uykusuz kaldıysanız, üçüncü gün mutlaka her zamanki saatinizde yatıp uyumanızdır.
2- Düzenli beslenin: Aynı şekilde düzensiz beslenmekten de kaçınmalı, günlük temponuzda üç ana, iki de ara öğün yemeye çalışmalısınız. Bu sizi hem zinde tutar hem de vitamin, mineral ihtiyacınızı karşılamanıza yardımcı olarak halsizlikle, yorgunlukla baş etmenizi sağlar.
3- Bol su için: Sıvı tüketimine özen göstermek, yeterli miktarda su içmek çok önemlidir. Su, cildin nemlenmesini sağlayan birincil kaynaktır. 4- Çok tuz ödem yapar: Çok tuzlu yiyeceklerden kaçınmalısınız. Çünkü tuz vücuttaki ödemi artıran bir maddedir. Özellikle dışarıda yemek yediğinizde zaten gereğinden fazla tuz alacağınız için, evinizde yediğiniz yemeğe ekstra tuz atmamaya özen göstermelisiniz.
5- Hekime danışarak kozmetik kullanın: Kozmetik ürünler kullanıyorsanız mutlaka bir dermatoloji uzmanına danışmalısınız. Çünkü cilt yapınıza uymayan, aşırı yağlı bazı yüz kremlerini kullanmak da gözaltında şişliklere neden olabilir. Mecbur değilseniz suda erimeyen makyaj malzemelerinden de uzak durmalısınız. Bu maddeleri yüzünüzden ya da gözlerinizden çıkarabilmek için yine yağlı temizleyiciler gerekebilir. Bunlar da gözaltında tahrişe yol açabilir. Alerjik bünyeniz olduğunu biliyorsanız sizde alerjiye neden olduğunu bildiğiniz, yiyeceklerden, kozmetiklerden uzak durmanızda yarar vardır. Gözaltı şişmelerine karşı bazı dermokozmetik ürünler vardır. Bu ürünler yağlı olmayan, suda eriyen, jel bazındadır. Ama hekim önerisiyle kullanılmalıdır. Söz konusu dermo kozmetik ürünlerin içeriğinde gözaltı bağ dokusunu güçlendiren C vitamini bulur ve C vitamini ödem toplanmasını önler.
6- Sırt üstü uyuyun: Sırt üstü yatmak size çok kolay gelmeyebilir. Zira herkesin alıştığı bir uyuma şekli vardır. Ancak gözaltı torbaları olanlara sırt üstü yatmaları önerilir. Bu sayede cildin daha gergin kalması, kırışmaması sağlanmış olur.


Yazının devamı...
Sigara içmeyenlerde estetik 10 yıl gençlik sağlıyor
28 Eylül 2014

Çünkü sigara içen kişilerde iyileşmeyen yaralar ve kötü yara izleri görülüyor. Sigara içmeyenlere yapılan estetik işlemler 10 yıllık bir gençlik sağlıyor. Bu nedenle germe ameliyatlarından önce mutlaka sigaranın bırakılmış olması gerekiyor.

Kadınlar, genelde yüz, alın ve kaş düşüklüğünden şikayetçi. Bir diğer konu da boyun bölgesindeki yaşlanma etkileri. Boyunda sarkma ve kırışıklıklar ortaya çıkıyor. Burada yapılacak germe işleminde sadece deriyi germek değil, boyun kasları ve boyundaki yüzeysel mimik kaslarının da gerilmesi büyük önem taşıyor. Tüm germe ameliyatlarında üzerinde önemle durulması gereken bir konu da sigaradır.
Çünkü sigara içen kişilerde iyileşmeyen yaralar ve kötü yara izleri görülüyor.
Sigara içmeyenlere yapılan estetik işlemler 10 yıllık bir gençlik sağlıyor. Bu nedenle germe ameliyatlarından önce mutlaka sigaranın bırakılmış olması gerekiyor.
Boyun bölgesindeki kasın düşüklüğü, çenenin altında ön tarafta olan ince bantların oluşmasına neden oluyor.
Buradaki derinin gerilmesiyle genç görünümlü bir boyun yaratmak mümkün olabiliyor. Ancak burada önemle vurgulamamız gereken bir nokta var ki, boyunda kadınların en çok şikayetçi oldukları, üstelik çok genç yaşlarda da görülebilecek olan enine derinleşmiş çizgilerin, boyun bölgesine uygulanan estetiklerle geçmeyeceğidir.
Enine çizgiler ameliyatla da geçmez. Boyuna olan bant şeklindeki oluşumlar ve dokudaki gevşeklik ise estetik ile ortadan kaldırılabilir. Enine olan çizgiler boyun hareketiyle oluştuklarından ameliyattan sonra da kalacaktır ama çizginin görünümü hafifleyecektir.
Boyun germede ameliyat dışında botoks uygulamalarını da yapıyoruz. Bunu da boynun aşağı doğru sarkmasına yol açan bantlardan kaynaklanan sorunları azaltmak amacıyla uyguluyoruz.

Gençler bile alın estetiğine ihtiyaç duyar

Yaş, genetik koşullar, hayat biçimi, beslenme, kişinin stres yükü yüzüne yansıyor.
Yüz bir ayna gibi yaşamın tüm yorgunluklarının izlerini taşıyor. Dışarıdan insanların yüzlerine baktığımızda görüntülerini bir bütün olarak değerlendiriyoruz.
Tek tek baktığımızda hoş olmayan bir görüntüyü yüzün diğer bölümlerinin güzelliği örtebiliyor.
Bu bütünlüğü bozan bir görüntü olduğunda da estetik işlemler devreye giriyor.
Yaş, bazen de yaştan bağımsız genetik koşulların etkisiyle alında derin çizgilenmeler, düşüklükler, boyun bölgesinde sarkmalar olabilir.
Derin çizgilerin, düşen kaş kenar yapısının düzeltilmesi için bu bölgelerin gerilmesi gerekiyor. Bunda bir yaş sınırı bulunmuyor. Bazen genç insanlarda bile dokuların düştüğü bir alın yapısıyla karşılaşabiliyoruz.
Bu nedenle bazı kişilerde genç yaşlarda alın germe işleminin yapılması, ileriki yaşlarda dokuların daha fazla deforme olmasını engelliyor.
Alın ve şakak bölgesindeki düşüklükleri kapalı ameliyat tekniğiyle gerebiliyoruz.
Endoskopik şakak ya da alın germe işlemi sırasında birkaç küçük delikten girerek kaş kenarları ve alnın üst bölümünü gerilir. Bu delikler saç deri sınırının bir santimetre kadar arkasından açılıyor.
Üç tane delik yeterli oluyor. Buradaki sarkan dokunun gerilerek bir yere sabitlenmesi gerekiyor. Genelde kafadaki kemik yapıya eriyebilen vidalarla sabitliyoruz, bu vidalar dokuyu yukarıda tutmaya yarayarak sarkmanın önüne geçiyor.
Ancak bu ameliyatın en önemli noktası, tespit noktasının iyi yapılmasıdır.
Son yıllarda botoks enjeksiyonlarının bu kadar yaygın kullanılmaya başlanmasından sonra alın ve şakak ameliyatlarının sayısında azalma olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü botoks alın germe ve kaş düşüklüğünün giderilmesinde önemli bir rol oynuyor.

Yazının devamı...
Yaz mevsiminde ameliyatsız estetik revaçta
6 Temmuz 2014

Yazın güneşin etkisiyle gözlerimizi daha çok kısıp kaşlarımızı çatıyoruz. Bu da o bölgelerde kırışıklık oluşmasına yol açıyor. Bunun dışında yüzünde belirgin çizgileri olanlarda, güneşin etkisini göstermesiyle ince beyaz çizgiler ortaya çıkıyor.
BU ASİT GÜZELLEŞTİRİYOR
Kırışıklıklardan kurtulmak için genelde muayenehane ortamında ayaküstü yapılan ‘dolgu’ işlemleri tercih ediliyor. Bunların başında da “hyaluronik asit dolguları” geliyor.
Hem uygulama kolaylığı açısından hem de etkisinin somut olarak görülebilmesi nedeniyle revaçta olan hyaluronik asit dolgularının tercih edilmesinin bir başka nedeni de alerji riskinin çok düşük olması.
Hyaluronik asit, çok çeşitli konsantrasyonlarda ve her deri yapısına özel olarak kullanılıyor. Yüzün farklı bölgelerinde farklı dolgular tercih ediliyor.
DOLGUDA SEÇENEK ÇOK
Dolgu maddelerini, daha derin kırışıklıklarda yoğun olarak kullanıyoruz. İçinde sentetik madde de olan bazı dolgular var. Sentetik maddeleri her ne kadar çok tercih etmesek de derinin derin seviyelerinde tercih ediyoruz, çünkü bunların kalıcılığı daha fazla.
Hyaluronik asit ve sentetik dolguların dışında değişik dolgu maddeleri de kullanıyoruz. Bunlar, ameliyatta kullanılan iplik hammaddeleridir ve uzun süre kalıcıdır. Kalıcılık süresi, kişinin dokusunun bu yapılara tepkisiyle de değişir.
Vücut, bu dokuların etrafında doku oluşturuyor. Ancak her vücutta doku oluşturma potansiyeli farklı. Bazı kişilerde yeterli, bazılarında ise gereğinden fazla doku oluşabiliyor. Enjeksiyonu bu durumu göz önünde bulundurarak yapmak gerekiyor.
ÇİZGİLERE YAĞ ENJEKSİYONU
Sağlıklı ve uzun ömürlü olan yöntemlerden biri de yağ enjeksiyonu. Ameliyathane şartlarında yapılması gereken bu işlemde vücudun herhangi bir yerinden yağ alınıyor. Bu yağlar, yüzün değişik bölgelerine enjekte ediliyor.
Elmacık kemikleri başta olmak üzere, dudak ve yanak arasındaki kalın çizgilere, alın dikey çizgilerine yağ enjeksiyonu yapılıyor. Ayrıca çeneye ve dudak bölgesine de uygulanabiliyor.
Bu arada hastanın kendi deri dokusundan örnek alıp, bunu hyaluronik asitle karıştırıp yüzün değişik hatlarını doldurmamız da mümkün. Böylece kalıcı ve yerleştirildiği bölgenin dokusuyla daha uyumlu bir doku oluşturabiliyoruz.

CİLDİNİZ İÇİN BUNLARI MUTLAKA YAPIN

Genellikle yaz mevsiminde tercih edilen bu işlemlerin ardından cildin korunmasına dikkat etmek gerekiyor. Bizim bu konuda ‘olmazsa olmaz’ olarak gördüğümüz bazı önerilerimiz var. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
Öncelikle cilt yapınızı iyi tanıyın. Hangi tipte olduğunu belirlemek için bir cilt hastalıkları uzmanına başvurun, kendisinden cildinizde kullanabileceğiniz en doğru ürünlerle ilgili bilgi alın.
Uygun bir temizleyiciyle cildinizi sabah ve akşam olmak üzere günde iki defa yıkayın. Daha fazla yıkamayı cildi kurutup tahriş edeceğinden önermiyoruz.
Yazın dışarıda geçirilen zaman fazla olduğundan kadınlar yatarken makyajlarını silmeyi ihmal edebiliyor. Ancak cildinizin sağlığına dikkat etmek istiyorsanız, makyajlı olarak yatmamaya özen göstermelisiniz.
Mineral içerikli, doğal makyaj ürünleri kullanmalısınız.
Cildin en büyük dostu sudur. Günde 8-10 bardak su içmeye özen gösterin.
Cildinizi, uygun bir nemlendirici kullanarak dış ortamdan koruyun.
Cildinize uygun tedavi edici ürünleri düzenli kullanmaya özen gösterin. Bu ürünler leke açıcı, antiaging kremler, akneye karşı kullanılan kremler olabilir.
Haftada bir veya iki defa cildiniz kuruysa nem maskesi, yağlıysa kil maskesi kullanmanız, cildinizi daha canlı ve genç bir hale getirecektir.
Bunun dışında yaşınıza ve cilt yapınıza uygun bir göz çevresi ürünü kullanmayı da ihmal etmeyin.
Sabahları evden çıkmadan önce uygun koruma faktörlü bir güneş ürününü yüzünüze, boyun ve dekoltenize, kollarınıza, bacaklarınıza uygulayın.
Yaz-kış fark etmeksizin ılık suyla banyo yapmayı tercih edin. Çünkü sıcak suyla banyo yapmak, cildin kuruyup tahriş olmasına yol açar.
Cildinizi kesinlikle sıkmayın. Zaman zaman herkeste sivilce tarzı bazı sorunlar olabilir, ancak bunlardan kurtulmanın yolu cildinizi sıkmak, hırpalamak değildir. Düzenli aralıklarla cildinize peeling yapmanız, ölü deri hücrelerinin atılmasına yardımcı olacaktır.
Cildin en büyük düşmanlarından biri de sigaradır. Bu nedenle sigaraya hiç başlamayın, içiyorsanız mutlaka bırakmanın yollarını arayın, sigara içilen ortamlarda bulunmamaya özen gösterin.

Yazının devamı...
Kadınlar neden saçsız kalıyor
8 Haziran 2014

Kadın güzelliğinin en önemli unsuru nedir diye erkeklere sorsanız eminim ki hepsinden farklı yanıtlar alırsınız. Kimi gözler, kimi bacaklar, kimi saçlar diyebilir, yanıtlar kişilerin beğenilerine göre değişir. Ancak son zamanlarda kadınlar daha çok saçlarıyla ilgili sorun yaşıyormuş gibi geliyor. Saçlarını cansız bulan, az bulan bu amaçla çıtçıtlı saçlardan kullananlar çoğalıyor. Oysa saç sağlığını korumak için saçların nasıl ve neden döküldüğünü bilmek gerekiyor.
Saçların kökü sağlamsa ve iyi besleniyorsa ama buna rağmen dökülüyorsa çevresel etkenlerden söz etmemiz gerekiyor. Kişi eğer saçlarını sıkı topluyorsa, sık sık fön çektiriyorsa, sık sık yıkıyorsa, kısa aralıklarla saçlar boyanıyorsa, saçlar sert hareketlerle fırçalanıyor, sıkı ve hava almayacak bir şekilde bağlanıyorsa, gereğinden fazla uzunsa dökülmeler olabilir. Tüm bunların yapılmasının bırakılması dökülmeyi de durdurur.
Eğer saçlar çok uzunsa, yerçekiminin de etkisiyle aşağı doğru çekilir ve saçlar kısaltılır. Saç kısaysa, dökülüyorsa saçın köküyle ilgili bir hastalık var demektir. Bu durumda uzun saçın kısaltılması çözüm olmaz, saç derisine tıbbi tedavi anlamında özel bazı ilaçların da uygulanması gerekir.


ERKEK TİP SAÇ DÖKÜLMESİNDE TEPE KISMINDAKİ SAÇLAR SEYRELİYOR


Kadınların saçları çevresel etkenlerin dışında hormonal nedenlerle de dökülür. Bu hormonal nedenlerin arasında buluğ çağı, gebelik, menopoz dönemi gelir. Kadınlar bu dönemlerin hepsinde saçlarıyla ilgili sıkıntılar yaşayabiliyor.
Kadınlarda ‘erkek tipi’ saç dökülmesi dediğimiz bir durum vardır ki, kadının tepe kısmındaki saçları seyrelir, bu tip dökülme hormonal nedenlerle olur. Çevresel etkenler ve hormonal nedenlerin dışında, travmatik yanıklar, kazalara bağlı olarak da saçlarda sorunlar oluşur. Biz buna artık saç kaybı deriz. Bunların dışında tamamen saçsız bir kadın görme ihtimalimiz çok nadirdir, bu da hastalık kaynaklıdır. Kadınlarda kanser sonrasında kullanılan ilaçların etkisiyle saçsızlık ortaya çıkar. Ancak tedavi kürü tamamlandığında saçlar yeniden çıkmaya başlar. Dolayısıyla bu geçici bir durumdur.
Erkeklerle kıyaslandığında kadınlarda saçsızlık sorunu çok daha nadir bir durumdur, az sayıda kadında görülür. Ancak estetik olarak hangi yaşta olursa olsun saç dökülmesi tüm kadınları rahatsız eder.


KADINLARIN 3 DÖNEMDE SAÇLARI DÖKÜLÜYOR


Genç kadınların saçlarıyla ilgili sıkıntı yaşadıkları en önemli dönem gebelik dönemi olarak karşımıza çıkar. Çünkü doğum yapmak saç dökülmesini artırabilir, hormonal nedenlerden dolayı da saç dökülmesi artar. Gebelik döneminde kadınların vücudunda bulunan mineraller ve vitaminler bebekle paylaşılır. Bunların içinde saçın beslenmesi için gerekli olan maddeler de vardır.
Bu minerallerin eksilmesi, yerine konulmaması halinde de saçlarda sorunlar yaşanır, ancak bu gelip geçici bir durumdur. Çok nadiren de olsa bazı kadınlarda sorunun boyutu biraz daha büyük olabilir, bu durumda hekime danışarak yardım almakta fayda vardır, birtakım bebeğe zararlı olmayacak tedaviler uygulanabilir. Vücutta eksik olan hormonlar ve minerallerle ilgili bazı testler yapılıp tedavi de buna göre planlanır.
Kadınların saçlarından dolayı üzüldükleri bir diğer dönem de menopoz dönemidir. Menopoz saç dökülmesini artırır. Ama bu dönemde saçlarının dökülmediğini söyleyenler de vardır. Menopoz da tıpkı doğum gibi kadınlarda hormonal dengelerin değiştiği bir dönemdir. Östrojen hormonunun vücuttaki seviyesi menopoz döneminde azalır. Östrojen hormonu saçların daha gür ve güçlü çıkmasını sağlayan bir etkiye sahiptir. Vücutta östrojen salgılanmadığında, azaldığında erkek tipi saç dökülmesi başlar. Her kadında olacak diye bir şey yoktur ama olağan dışı bir dökülme varsa da hekime başvurmakta fayda vardır.
Eğer kadınlarda erkek tipi saç dökülmesi varsa, ki saç dökülmelerinin en çok görülen türü budur, saç köküne nanoteknolojik ürünler uygulanarak, saç derisine bu ürünlerin sürülmesiyle bazı faydalar elde edilebilir.
Bu ürünler sayesinde saç kökleri yeniden canlanabilir, saç kökleri ölmemiştir ama uykudadır adeta. Bu durumda saç derisinin derinliklerine inerek köklere ulaşan ürünler sayesinde saçlar yeniden canlanmış olur. Böylece dökülen saçların yaşayan saç köklerinden yeniden çıkması sözkonusu olabilir.


PRP yöntemi saç dökülmelerinden başarılı oluyor

Saç dökülmesi sorunu nedeniyle son yıllarda revaçta olan PRP yönteminden bahsetmemiz gerekiyor. Bu yöntemde kişiden yaklaşık 8-10 cc kan alınarak özel bir işleme tabi tutuluyor. Kandaki kırmızı-beyaz hücreler ayrıştırılıyor. Trombositten zengin bir sıvı elde ediliyor. Bu sıvı çok ince iğneler yardımıyla saç diplerine enjekte ediliyor.
Trombositler buraya büyüme faktörlerini salıyor ve böylece saç kökleri canlanıyor, aynı şekilde saç telleri de canlanıyor. Daha ilk uygulamalarda çok iyi sonuçlar alınabiliyor. PRP’nin iki üç hafta arayla 3-4 seans halinde uygulanması gerekiyor. Aradan bir yıl geçtikten sonra ise kürlerin tekrar edilmesinde fayda var.
Tüm bunlar yapılınca saçlardaki dökülmeler azalıyor. Saç kökünde bulunan uyarıcı hücreler uyarıldığından saç yapımı da artıyor. Kadınlarda görülen ve baş kısmındaki saçların incelmesiyle karakterize olan erkek tipi saç dökülmesinde PRP iyi bir seçenek olabiliyor. Kandaki trombositler, vücutta oluşan kesi, kas yırtılması, yanık, burkulma gibi durumlarda hemen o bölgeye giderek büyüme faktörlerini yoğun bir şekilde salgılıyor.
PRP’de bu hücrelerin daha da yoğunlaştırılmış hali kullanıldığından, saç köklerinin canlanması söz konusu olabiliyor. PRP yüz gençleştirmede, gözaltı morluklarının giderilmesinde de başarılı sonuçlar elde edilmesini sağlayan bir yöntem özelliğini taşıyor.

Yazının devamı...
15 dakikalık güneşlenme D vitamini için yeterli
19 Mayıs 2014

Bu nedenle güneşte kalmayı abartmamak gerekiyor. Çünkü güneşten dünyaya gözle görülenlerin dışında, gözle görülemeyen ışınlar da ulaşıyor. İşte gözümüzle göremediğimiz bu zararlı ışınlar nedeniyle cildimizde lekeler, kırışıklıklar ortaya çıkabiliyor.

Her yıl deniz ve güneş mevsimi geldiğinde biz hekimler güneşin zararlarını önlemeye yönelik önerilerde bulunuyoruz. Sanayileşme, hava kirliliğinin artması, tabiatın dengesinin bozulması, iklimin değişmesi sadece enfeksiyon hastalıklarını artırmıyor, cildimizdeki hastalıkları ve sorunları da artırıyor. Bazılarımız güneşin zararlı ışınlarından korunayım diye daha zararlı bir iş yapıyor ki o da solaryuma girmek. Artık birçok bilimsel araştırmanın sonuçlarına bakarak, solaryumun kansere neden olabildiğini rahatlıkla söylüyoruz.
Bronzlaşmak isteyenlerin başvurduğu yöntemlerden biri olan solaryum, ultraviyole A ışınını içeriyor. Daha önceki bilgilere göre, ultraviyole B ışınlarının kansere neden olduğu belirtiliyordu. Ancak son yapılan bilimsel araştırmalara göre, ultraviyole A ışınlarının da tıpkı B ışınları gibi melanom adını verdiğimiz kanser türüne neden olduğunu ortaya çıkardı. Hatta bazı araştırmalar yılda 6 defadan fazla solaryuma girenlerde bu riskin daha arttığını bildiriyor. Ancak bizim görüşümüz kansere yol açtığı bilinen solaryuma hiç girilmemesi yönündedir.

KIZIL VE SARIŞINLAR DAHA ÇOK RİSK ALTINDA!
Tüm cilt tipleri güneşin zararlı etkilerinden korunmak zorundadır. Buna karşılık kızıl ve sarı saçlı, beyaz tenli kişilerin güneşe karşı hassasiyeti daha fazla olduğundan, bu özelliklere sahip kişilerin daha da çok dikkat etmesi gerekir. Eğer çok açık renk bir tene sahipseniz, güneşin zararlı etkilerinden korunmaya özen göstermediğiniz takdirde, yoğun güneşe maruz kaldığınızda çillenme sorunuyla karşı karşıya kalırsınız.
Güneşin zararlı etkilerinden ülkemiz gibi, neredeyse dört mevsim güneşin görüldüğü yerlerde daha da sıkı korunma tedbirleri uygulamak gerekiyor. Hayatımız boyunca uzun sürelerle güneş ışınlarının zararlı ışınlarına maruz kaldığımız zaman cilt yapımızın bozulduğunu, kırışıklıkların daha erken yaşlarımızda ortaya çıkmaya başladığını, en kötüsü de cilt kanserine davetiye çıkaracağımızı unutmamalıyız.
Burada cilt kanserleri konusunda biraz daha ayrıntılı bilgi verme ihtiyacı duyuyorum. Cilt kanserlerinin başlıca üç türü bulunmaktadır. Maling melanom, skuamoz hücreli cilt kanseri ve bazal hücreli cilt kanseri olmak üzere.
Toplumlarda en sık görülen kanser türü bazal hücreli olanıdır. Bu kanser vücudun güneş gören bütün bölgelerinde ortaya çıkabilir. Uzun süre güneşin zararlı etkilerine maruz kalma sonucunda gelişir. Vücudun başka bölgelerine yayılma riski çok azdır. Ama mutlaka tedavisi şarttır.
Derinin yapısını bozan bu kanser türünde, deride kratere benzeyen, iyileşmeyen bir yara oluşur. Skuamoz hücreli cilt kanserlerinin görülme sıklığı, bazal hücreli deri kanserine göre daha azdır. En çok da dudaklar, ağız içi, yüz bölgesi ve kulaklarda görülür. Metastaz dediğimiz vücudun başka bölgelerine yayılma riski vardır.
Bu nedenle vücutta bu türden yaralar görüldüğü takdirde, zaman geçirmeden, en hızlı şekilde hekime başvurulması şarttır. Son yıllarda sıkça duymuş olduğunuz ‘Malign Melanom’ ise, en tehlikeli cilt kanseri türü olarak adlandırılmaktadır.
Güneşin zararlı ışınları her geçen yıl arttığından dolayı, bu kanser türünün görülme sıklığı da aynı hızda artmaktadır.

‘BEN’SİZ OLAMAN DEMEYİN BENLERİ DOKTORA GÖSTERİN
Bazı benler kadın güzelliğinin önemli bir parçasıdır. Marilyn Monroe, Cindy Crawford gibi ünlüler, benlerin kendilerine kattığı güzellikle tanınan isimlerdir. Sizin de yüzünüzde beğendiğiniz, ifadenize güzellik katan benleriniz olabilir. Ancak bazen bu güzel gösteren benler bile başınıza iş açabilir. Nasıl mı? En tehlikeli kanserlerden biri olarak bilinen Maling Melanom, ya melanom şeklinde oluşur ya da yüzünüzde, vücudunuzda bulunan benlerden birinin melanom dediğimiz kansere dönüşmesiyle ortaya çıkar.
Bu kanserin elbette göz ardı edemeyeceğiniz bazı belirtileri vardır.
Bu belirtilerin arasında, açık veya koyu kahverengi, ciltten kabarık, kısa sürede büyüyen benlerin varlığını sayabiliriz. Şekilleri düzgün değildir. Dediğimiz gibi ya sizde bulunan bir ben dönüşerek kanserleşir. Ya da vücudunuzda, yüzünüzde yeni benler çıkıp, hızlıca ve şekilleri bozuk bir şekilde büyüyebilir. Bu durumda hemen hekime başvurmanız gerekir.
Bu benler zaman zaman kanayabilir, çapları büyüyebilir. Böyle bir durum oluştuğu takdirde, o benin hemen alınması gerekir ve cerrahi olarak da çıkartılır. Bizler bu durumda sadece beni çıkarmakla yetinmeyiz, çevresindeki geniş bir alanı da çıkartırız. Tekrarlamaması için hekim takibinde olmak, kontrolleri aksatmamak önemlidir.


BRONZLAŞMAYI TAKINTI HALİNE GETİRMEYİN!
Bazı kişiler tatile gitmeyi bronzlaşmak olarak algılıyor. Bazı ünlü kişilerin plajda saatlerce yattığını gösteren magazin haberleri yardımıyla da, bunun iyi bir şey olduğu izlenimi yaratılabiliyor. Bir defa şunu söylemekte fayda var. Güneşin zararlı etkileri bu kadar ayrıntılı bir şekilde bilindikten ve kanserdeki artış bilimsel araştırmalarla ortaya çıkarıldıktan sonra; hâlâ ısrarla bronzlaşacağım demenin size bir faydası yok. Genç yaşta cildinizde kırışıklıklar, bozukluklar, kanserler oluşmasını istemiyorsanız günde sadece 15 dakika ihtiyacınız olan D vitaminini alacak kadar güneşlenin. Sonrasında güneşten kaçın, uzak durun. Varsın teniniz açık renkli olsun. 20-30’lu yaşlarda 40-50’lerinde görünmek, kırışıklıklarla dolmak, en önemlisi de kanser olmak daha mı iyi? Siz siz olun bronzlaşmayı takıntı haline getirmeyin.

Yazının devamı...
Anneler ve kızlarına aynı seansta estetik
4 Mayıs 2014

Bu ay Anneler Günü olmasının yanı sıra, genç kızların da mezuniyet törenlerinin yaklaştığı bir zaman dilimi. Mayıs ayı bu nedenle, anneler ve kızlarının kendileri için özel buldukları, estetik anlamda daha iyi hissetmek amacıyla çeşitli işlemler yaptırdıkları bir dönemdir.

Eskiden estetik operasyon annelerin kendi başlarına yaptırdıkları, ev halkının ise sürprizle öğrendikleri bir durumken, artık anneler ve kızları estetik için birlikte geliyor. Aynı seansta estetik işlemlerini yaptırıp gidiyor.
Günümüzde estetik işlemler anneler için kızlarına hediye, kızları için de babalarıyla birlikte Anneler Günü’nde; annelerine sundukları özel bir hediye anlamına geliyor. Bununla birlikte devir değişti, erkekler de değişti. Artık erkekler de eşlerinin kendilerini daha iyi hissetmeleri, beğenmedikleri yönlerini değiştirmeleri için estetik operasyon yaptırmalarını destekliyor.
Burada merak edilen soru, annelerin estetik anlamında hangi işlemlere daha çok ilgi gösterdikleri ve kızlarının yaptırmasına izin verdikleri işlemler konusunda oluyor. Bunları ayrı ayrı anlatmamızda fayda var.

ANNELERE YAPTIĞIMIZ ESTETİK İŞLEMLER
Annelerin yaş gruplarına, ciltlerinin elastikiyetine, kendilerinde değiştirmek istedikleri konulara göre yapacağımız estetik işlemleri belirliyoruz. Her operasyonda öncelikle biz hekimlerden ne beklendiğini öğrenmeye çalışırız. Çünkü hastamızın beklentisine uymayan bir işlemi, sadece biz beğenip uygun bulduğumuz için yapmamız söz konusu değil. Ancak beklentileri öğrenmenin dışında karşımızdaki kişinin anatomik yapısını, cildindeki ve dokularındaki yıpranmanın derecesini bilmemiz de önemli.
Tüm bu bilgiler ışığında genellikle bizden çabuk iyileşecek, özel günlerinde yüzlerinde şişlikler, morluklar, çevrelerindeki insanların ‘Aaa estetik mi oldun?” şeklindeki yorumlarına, sorularına maruz kalmayacakları işlemler isterler.
- Botoks: Bu işlemlerin başında elbette ki botoks enjeksiyonları geliyor. Annelerde bu enjeksiyon işlemleri, daha çok yüzün üst bölgesindeki gençleştirme için etki sağlıyor. Alnın üst kısmındaki kırışıklıklar, göz çevresindeki çizgilenmeler ve kaşları çatınca iki kaş arasında oluşan çizgilenmelerde genç bir görüntü elde etmek mümkün oluyor.
- Dolgu: Bazı kadınlar genetik altyapıları gereği çevresel koşullardan daha az yıpranıyor. Bazıları da yine aynı nedenlerle genç yaşta kırışıklıklar, çukurluklar, çizgilenmelerle uğraşıyor. Eğer kişiye vücudundaki yağ dokusundan alınan yağ enjekte ediliyorsa, kullanılan tekniğe göre bir yıl içinde yaklaşık yüzde 50-60’ı kalıyor.
Bazı kişilerde bu oran daha da yüksek olabiliyor. Dolgu maddeleri organik ve sentetik olmak üzere ikiye ayrılıyor. Sentetik dolgular, laboratuvarda hazırlanmış ticari ürünler olarak bilinen maddeler. Sentetik dolgular arasında en fazla kullanılan aslında vücudumuzda da bulunan doğal bir maddenin eşdeğerine yakın olan ‘hyaluronik asit’tir. Laboratuvar şartlarında elde edilen hyaluronik asit, aslında vücutta yara iyileşmesi için doğal olarak salgılanan bir maddedir. Bu maddeler zamanla eriyebiliyor. Belli sürelerle tekrar edilmesi gerekiyor.
Bu durumda kadınların imdadına dolgu maddeleri yetişiyor. Plastik cerrahi hekimleri olarak bizler aslında dolgu maddelerinin uygulanması konusunda oldukça tecrübeliyiz. Çünkü sık sık liposuction yaptığımızdan, kadınların vücutlarında istemedikleri bölgelerde bulunan yağları alıyoruz.
Bu yağlar laboratuvar koşullarında bazı özel işlemlerden geçirilerek estetik amaçlı olarak uygulanabiliyor. Bu nedenle zaten liposuction nedeniyle yağ dokusuyla uğraştığımız için, dolgu maddesi olarak kullandığımızda nasıl ve ne sürede etki edeceğini de tahmin edebiliyoruz. Dolgu maddeleri sentetik ve organik olarak ikiye ayrılıyor. Organik dolguların içinde kişinin kendi yağ dokusundan alınan yağı sayabiliriz.
- Liposuction: Kadınlar vücutlarına, estetik duruşlarına eskiye nazaran daha çok dikkat ediyor. Özellikle doğum yaptıktan sonra vücutta oluşan yıpranmalar, fazla kilolar kadınların en çok dert ettiği konuların başında geliyor. Bazıları bu konuda çok şanslı. Hızlı bir metabolizmaları var, beslenmelerine dikkat edip, düzenli yürüyüşlerini yaptıkları takdirde kolayca kilo veriyor. Ama çoğunluk bu kadar özel bir şansa sahip değil. Tüm çabalarına karşın, vücutlarında lokalize yağlar kalıyor. Bunların sporla ve diyetle gitmesi mümkün olmuyor. Bu durumda kadınların imdadına liposuction yetişiyor. İnce kanüller yardımıyla vücut hatlarını bozduğu düşünülen fazla yağlar alınıyor, belli bir süre korse giyilmesi isteniyor.

GENÇ KIZLARA YAPTIĞIMIZ ESTETİK İŞLEMLER

Küçük meme şikayet konusu: Öncelikle şunu söylemeliyiz ki, henüz reşit olmamış gençlerin estetik operasyon geçirmeleri ailelerinin izniyle olmaktadır. Genç kızlar mezuniyet öncesinde en çok da memelerinin küçük olmasından şikayetçidirler. Giyecekleri kıyafetleri iyi taşımak isterler.
Bizim bu konudaki önerimiz gençlerin büyüme ve gelişmesinin tamamlanması yönündedir. Bu tür operasyonlar aceleye gelmez. İyi düşünmek gerekir, estetik yapılacak gencin ruhsal açıdan hazır olması da önemlidir. Buradaki kriterimiz hastamızın 17 yaşını tamamlamış olmasıdır.
Bazı gençler erkek arkadaşlarının beğenmediğini belirterek aslında ruhsal olarak hazır olmadıkları halde bu işlemi isterler. Bu durumda annelere görev düşüyor. Gencin etki altında kalmadan, kendi başına karar vermesi, bu kararının sorumluluğunu annesinin çok iyi anlatması gerekiyor. Silikon takıldıktan sonra kendi bedenine yabancılaşması, yaptığına pişman olması üzüntü verici bir durum olacağından çok iyi ölçüp tartılmasında fayda var.
Bazı mükemmeliyetçi anneler de kızlarına yönelik olarak estetik çıtaların çok yüksek tutmakta, bunu bir armağandan çok zorunluluk olarak dile getirmektedir. Estetik doğuştan gelen kusurlar, travmatik durumlar dışında bir zorunluluk değildir.
Kepçe kulak: Çocuklarda kulak oluşumu 5-6 yaşında tamamlanmış oluyor. Çocukluktan genç kızlığa kadar rahatsızlık veren bir sorun olan kepçe kulak meselesi, mezuniyet töreni gündeme gelince mutlaka çözümlenmesi gereken bir dert olarak karşımıza çıkıyor.
Genç kızlar kepçe kulaklarını saklamak için sürekli açık bıraktıkları saçlarını, mezuniyet törenlerinde şık bir topuzla taçlandırmak istiyor. Bu dönemde sıkça talepte bulunulan ameliyatlar arasında kepçe kulak ameliyatları geliyor. Kepçe kulak ameliyatları kulak arkasından yapılıyor. Kıkırdak zarı ortaya çıkarılıyor, kıkırdak şekillendiriliyor eksik varsa tamamlanıyor, fazlası alınıyor.
Kulak kıkırdağının üzerindeki kıkırdak zarını şekillendirici bir biçimde tespit ediliyor, fazla deri çıkarılıyor. Bazen bu ameliyatlar ağrılı olabiliyor. Bir iki gün ağrı kesici kullanması gerekebiliyor. Islak pamuklarla yeni şekil verilmiş kulak yapısı destekleniyor, 5-7 gün arasında sabitlenip bandajla tutuluyor. Ameliyat bölgesinin birkaç gün yıkanması söz konusu değil. Zaman içinde doğal görünümüne kavuşuyor.


Yazının devamı...
Botoksun etkisi 6 ayda bitiyor
27 Nisan 2014

Günlük hayatta yüz mimiklerimiz çevremizle iletişimimizi sağlamaktaki en önemli özelliğimiz. Yaramazlık yapan çocuğumuza kaşlarımızı kaldırınca küçücük olmasına rağmen yanlış bir iş yaptığını anlayabiliyor. Ya da eşimiz bir patavatsızlık yapacakken şaşırıp ayıplayan bir ifadeyle bakıp durdurabiliyoruz.
Keyfimiz yerindeyse kırışacağız diye düşünmeden gülüyoruz. Fakat son yıllarda yaygınlaşan botoks uygulamaları, bazı ehil olmayan ellerde yapıldığından dolayı etrafımızda ifadesi donuk, şaşırıp kalmış, göz kapağı düşmüş ya da kaşları asılı kalmış insanlardan çok sayıda görmeye başladık. Oysa doğru kaslara, doğru dozlarda yapılan botokstan sonra da kızabilir, kaşlarınızı çatabilir, gözlerinizi kasmadan rahatlıkla gülümseyebilirsiniz.
Duygularımızı gösterebilmek ve bunun için gerekli olan mimiklere sahip olmak biz insanların en büyük ayrıcalıklarından biri. Günlük hayatta konuşmaya üşendiğimizde, yorulduğumuzda, çok neşeliyken derdimizi bir harekette anlatmamızı sağlayan mimiklerimizi, gençleşmek ve kırışıklıklardan kurtulmak uğruna kaybetmememiz lazım.
Bu konuda hızlı bir çare olarak başvurduğumuz, şaşılık tedavisinde uygulanırken tesadüfen kırışıklıklara da iyi geldiği tespit edilen bir ilaç olan botoks; kesinlikle ehil uzmanların elinde kullanılmalı. Bir defa uygulayan hekimin anatomi bilgisi çok iyi olmalı, çok fazla kişiye bu işlemi yapmış olmalı.
Örneğin alında botoks uygulaması yapılacaksa kişinin cilt yapısı, kaslarının durumu, kırışıklıklarının derinliği gibi etkilerin göz önünde bulundurulması gerekiyor. Yüzü şişman, yağ dokusu fazla kişilerde botoksun dozunu çok iyi ayarlamak gerektiği gibi, daha zayıf yüzlü, yağ dokusu az kişilerde ayrı doz uygulamaları yapılmalıdır.
Şişman, kırışıkları derin olmayan bir kişide düşük doz bile etkili olabilirken, zayıf yüzlü ama derin kırışıklıkları olan bir kişide daha yüksek dozlar, daha fazla seanslarla uygulanacaktır. Yanlış bir kasa, yanlış bir doz uygulandığı takdirde yüzün ifadesi tamamen değişecektir. Botoksun etkisinin en fazla görüldüğü zaman ilk 4 aydır, sonraki iki ayda etki azalmaya başlar. Altı ay içinde de tamamen kaybolur. Botoksun yanlış uygulanması demek 4-6 ay boyunca kişinin yukarı kalkmış kaşlar, fazla gerilmiş bir alın, düşmüş bir gözkapağı ve ifadesiz bir yüzle dolaşması demek olduğundan uzman deneyiminin çok iyi araştırılmasını öneriyorum.

ALNINIZ 20 YAŞINDA, GÖZ ÇEVRENİZ 50 YAŞINDA OLMAMALI
Laboratuvarda üretilen bir ilaç olan botoks, kasların çalışmasını 4-6 ay süreyle hafifletiyor ya da durduruyor. Küçük iğnelerle cilt altına verilerek, kırışıklık ve sarkmaya neden olan kaslara yapılıyor. Göz çevresinde kaz ayağı denilen noktalara, alındaki yatay çizgilere, iki kaşın arasındaki çizgilere uygulanıyor. Sarkmaları önlemek amacıyla yüz ovaline, boyundaki çizgilere de yapılıyor. Ayrıca dudağın üzerindeki dik çizgilerde de kullanılıyor.
Botoksun etkisi 2-3 günde başlıyor, 10-15 günde tam anlamıyla oturuyor. İlk uygulamadan sonra ilacın etkili olup olmadığını anlamak için muayene gerekiyor, eğer tutmayan bir bölge varsa ve asimetri oluştuysa düzeltmek, minik dozlar uygulamak önem taşıyor.
Estetik kavramı bir bütünsellik içerir, bu da yüzün bir bütün olarak genel durumunun ele alınmasıdır. Bazı hastalarımız “sadece alnıma botoks yaptıracağım” derler. Oysa göz kenarlarında da yoğun kırışıklıklar varır.
Sadece alın bölgesine botoks yapılırsa ve hasta 40 yaşlarındaysa 10-15 yıllık bir genç ifade oluşuyor. Göz kenarı çok kırışık olduğundan 40 değil, 50-55 yaşındaymış gibi gösterir. Bu durumda yüzde uyumsuzluk ortaya çıkar. Alnı 20 yaşında, göz çevresi 50 yaşında bir görüntüyle estetik bütünlüğü sağlamak mümkün olmadığından, yüzü bir bütün olarak ele alıp, hangi bölgede hangi işleme ihtiyacı varsa ona göre bir planlama yaparak hastayla önceden konuşulmalıdır.
Botoks herkeste aynı etkiyi göstermez. Herkesin cilt tipi, sigara içip içmediği, su tüketimi, cildin elastikiyet durumu, sarkma ve kırışıklıkların durumu da yapılan işlemin başarısını etkileyeceğinden işlem öncesi planlamanın üzerinde ısrarla vurgu yapmak isterim.

Botokstan sonra da kızmak, gülmek serbest
Yapılan yanlış uygulamaların yansımalarının bir sonucu olarak insanlarımız botokstan sonra gülemeyeceklerini, kızamayacaklarını, aslında gülme kızma mimiklerinin ortadan kalkacağını düşünüyor. Oysa bu bilimsel bir görüş değil. İşlem doğru bir şekilde uygulandıysa, kişi mimiklerini kaybetmez.
Botoksun etkisi sadece kırışıklık ve çizgilerin derinleşmesini önlemektir. İşlemden sonra kaşlarınızı çok çatarsanız, alnınızı kırıştırırsanız eskisi gibi sizi rahatsız eden bir görüntü ortaya çıkmayacaktır. Oradaki kasların çalışmasını geçici olarak durdurduğumuz ya da hafiflettiğimiz için yoğun, derin kırışıklıklar, çizgilenmeler olmayacaktır.
İlaç cilt altına uygulandıktan sonra etkisi 48 saatin ardından ortaya çıkar. Kaslardaki kasılmalar yavaşlar, 15 günde maksimim seviyeye ulaşır, 4 ay yüksek etkisini gösterir, dördüncü aydan sonra etkisini kaybeder. Bazı kişilerde 6 ayda bir, bazılarında 9 ay veya yılda bir tekrarlamak gerekebilir.
Bu uygulamalarla ilgili yanlış bilinen bir şey daha var ki, o da botoksun dudak şekillendirmede kullanıldığı yönündedir. Doğru değildir, dudak şekillendirmede ya kişinin kendi yağ dokusu kullanılır ya da hyerulonik asit kullanılır. Dudak ve burun arasındaki bölümde oluşan çizgilerde botoksun kullanılması gerekir. Mevcut uygulamalar da bu yöndedir.
Ancak botoksun dudak üzerinde çok dikkatli dozlarda kullanılmasında fayda vardır. Aksi takdirde fazla yapılırsa dudakta kayma olur, yiyip içerken sorun yaşanır. Dudaklar şiştiyse, abartılı bir görüntü ortaya çıktıysa bu botoks yapılmasından değil, yanlış dolgu maddelerinin yanlış dozlarda uygulanmasındandır.

Yazının devamı...