(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Selim Türsen" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Selim Türsen" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Selim Türsen
Hatıralar paramparça
19 Aralık 2016

Alaybey Tersanesi’nde 1988’de yapıldıktan sonra İzmir – Karşıyaka arasında 30 yıla yakın taşıdığı binlerce yolcunun hatıraları da Kordon vapuruyla birlikte sulara gömülecek. Muhtemelen Kordon’la Karşıyaka’dan Konak’a gidip gelenler 1988 yılında en çok, ocak ayında 1385 TL’ye fırlayan doları durdurmak için Tahtakale’ye polis baskını gibi iş hayatlarını etkileyen konuları konuşuyorlardı.

Kenan Evren’in Cumhurbaşkanı, Turgut Özal’ın Başbakan olduğu o yıllarda grev hakkının kısıtlanmasına karşı Aliağa’da çıplak ayakla yürüyüşe geçen rafineri işçileri, Buca Cezaevi isyanı, Saddam’dan kaçan 100 bin Kürt’ün Türkiye’ye sığınması da büyük ihtimalle en çok konuşulan siyasi konular arasındaydı.
Ama en renkli yolculuklar hiç şüphesiz Karşıyaka maçı gidiş ve dönüşlerinde oluyordu. Hele bir de Karşıyaka galip ise Kordon vapurunun düdüğü hiç susmuyordu. Öğrencilerin yoğun olduğu saatlerin neşesi, belki de evlilikle sonuçlanan çok sayıda ilk aşkın da Kordon vapurunda filizlendiğine hiç şüphe yok. Tabii, sadece Kordon değil, Efes, Bergama, Sur, Selçuk gibi çok sayıda gemi Cumhuriyet tarihi boyunca böyle anıları taşıdılar.


150 YILLIK HİKAYE
Körfez’de deniz ulaşımının geçmişine baktığımızda 150 yıl gibi zengin bir tarih karşımıza çıkıyor. Yandan çarklısından, buharlısına çeşit çeşit gemiler milyonlarca İzmirli’yi taşımış bir asrı aşkın süre. Ege’nin bereketli ovalarındaki ürünleri limana taşımak için Aydın’a, Turgutlu’ya (Kasaba) uzanan demiryollarının yapılmasıyla İzmir’de 1850 yılından sonra nüfusun iki kat artması gemi yolculuklarını başlatımış.
Dokuz Eylül Üniversitesi yayınlarında Sadık Kurt’un araştırmasına göre Körfez’de önce İngiliz, Rus ve Yunan bandıralı vapurlar çalışır. Daha sonra tüccar Yahya Hayati Efendi, Körfez’de vapur işletme imtiyazını alıp Hamidiye Vapur Şirketini kurar. Kilizman, Terakki, Hamidiye, Göztepe, Urla, Adliye gibi adları olan vapurlar seferlere başlar. İlk başlarda işler iyi gider, ama zaman içinde Hamidiye şirketinde yönetim değişip gemiler eskidikçe bozulur.


VAPUR BATTI, İSKELELER YAKILDI
Hamidiye şirketine en büyük darbe 1908 yılında Karşıyaka – Konak seferini yapan İstanbul adlı vapurun bir gemiyle çarpışmasıyla gelir. Vapur batar, çoğu Rum 62 kişi ölür. Bu olay üzerine Rumlar geminin çürük olduğu gerekçesiyle Hamidiye şirketinin İzmir ve Karşıyaka iskelelerini yakar. Kabataş, Karantina, Kokaryalı (Güzelyalı) gibi iskelelere saldırılır, ama askerler sevk edilerek bunlar kurtarılır.
Olaylardan sonra Hamidiye şirketi uzun süre seferleri başlatamaz. Karşıyaka - Basmane arasında günde 10 tren seferi olmasına ve Güzelyalı’ya tramvay çalışmasına rağmen yeterli olmaz, insanlar işlerine gidemez olur. Sonunda bir kaç ay sonra seferler başlar, ama işleri bozulan Hamidiye Vapur Şirketi 1915 yılında Belçikalıların eline geçer. Kurtuluş savaşından sonra işletmeciliği devlet üstlenir, 2000 yılından beri de İzmir Büyükşehir Belediyesi yapıyor.
Burada bir kaç satırla anlatabildiğimiz İzmir’in Körfez vapurlarının hikayesi yeni nesil gemilerle, yeni bir yolculuğa başladı. Bakalım onların hikayelerinden gelecek nesillere neler kalacak.

Yazının devamı...
Bu fuar İzmir’i uçurur
12 Aralık 2016

Nüfusunun neredeyse yarısı kadar her yıl 30 milyondan fazla turist gelen ve 30 milyar dolardan fazla döviz kazanan Türkiye genelindeki durum ise daha vahim. En az 10 milyar dolar zarar bekleniyor. İlk işaretler 2017’nin de parlak geçmeyeceğini gösteriyor. Domates üreticisinden, havlu imalatçısına tam 54 sektöre iş imkanı yaratan turizmdeki afet tamamen iç ve dış siyasetteki gelişmelerin sonucu.

Turizm dövizlerinin Türkiye için hayati önem taşıdığı bir dönemde İzmir’de düzenlenen Travel Turkey İzmir, bir başka anlam taşıyordu. Her ne kadar yurt dışından gelecek turistler için asıl bağlantılar Berlin’deki dünyanın en büyük Turizm Fuarı’nda 2017 başında kurulsa da İzmir Fuarı’na bu yıl 36 ülkenin katılması gelecek açısından hayli umut verici. Bulgaristan’dan, Hindistan’a, Etiyopya’dan, Makedonya ile Yunanistan’a yakın ve uzak hayli geniş bir coğrafyadan Fuar’a katılım vardı. Gelecekte Akdeniz, Afrika, Ortadoğu ve Avrasya bölgelerinin kesişim noktasındaki İzmir’in, Berlin Turizm fuarı gibi belli bölgelerin bağlantılarının yapılacağı merkez olması hiç de uzak bir ihtimal değil.
Ben kendi payıma Travel Turkey İzmir’i gezerken “Bu iş oluyor” dedim. Öncelikle Travel Turkey İzmir iç turizm borsasının merkezi haline gelmiş görünüyor. Turizmcilerin en karamsar oldukları şu günlerde bile yoğun bir katılım vardı. Türk turizmine damgalarını vuran önde gelen seyahat acenteleri, otel zincirleri, hava ve deniz yolu şirketleri; kısacası turizmle ilgili olan herkes dış pazarda kaybettiklerini iç turizmle kapatmak için İzmir’de toplanmışlardı. Erken rezervasyon kampanyaları başta olmak üzere yatakların dolması için her türlü yaratıcılık yapılıyordu.
Fuar’da yeni ufuklar da açılıyordu. Örneğin yeme, içme turizmini geliştirmek için düzenlenen gastronomi kongresi bunlardan birisiydi. Ya da İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nın işletmecisi TAV Grubu’na bağlı İstanbul Deniz Otobüsü (İDO) şirketinin turizme katkı için 2017 yılında uygun fiyatlarla gemi kiralama hazırlığı da dikkat çekici gelişmelerden birisiydi.


Bütün iller ayağımıza geldi
İDO deyince stantlar aklıma geldi. İDO’nun gemi şeklinde düzenlenen standı hayli dikkat çekiciydi. Zaten bu yıl geniş rahat hollerinde firmaların her türlü şov mkanına kavuştuğu Travel Turkey İzmir’de yüksek kalitede pek çok stant vardı. Geçen yıl Mermer Fuarı’na girince mermerden saraylar arasında dolaşıyormuş hissine kapılmıştık. Bu yılki Turizm Fuarı’nda ise sanki bütün evleri, doğal güzellikleri, yemekleriyle bütün iller yağınıza gelmişti. Fuara katılan 60 ilin bazıları insanın hiç aklında olmasa bile şehirlerini ziyaret etmeyi düşünülür hale getirmişlerdi. Rize’den Kastamonu’ya, Gaziantep’ten, Mardin’e, Mersin’e ve tabii ki Bodrum, Çeşme, Urla... Pek çok stant hem görsel hem ürünleriyle hayli dikkat çekiciydi. İsteyene Antep baklavası vardı, isteyene de Kastamonu Taşköprü sarımsağı.



Kanımca Fuar İzmir doğru bir yatırım olarak, kentin geleceğinin şekillenmesinde önemli bir rol oynamaya başladı. Yaşadığımız sıkıntılı günler bir gün mutlaka bitecek. Otoyol, hızlı tren, doğrudan uçak seferleri gibi İzmir’e ulaşımı kolaylaştıracak yatırımlar birkaç yıla kadar zaten devreye girecek. Ardından iç ve dış turizmle sağlık turizmi öncülüğünde İzmir’de yeni bir yükseliş devrinin başlaması çok uzak görünmüyor.

Yazının devamı...
Bergama’ya GE piyangosu
5 Aralık 2016

Dünyanın en büyük rüzgar tribünü üreticilerinden Danimarkalı LM Wind Power, darbeye rağmen Bergama’ya geliyordu. Rüzgar devinin 40 milyon euro yatırımla fabrika kurmak için 15 Temmuz’da imza atmasından birkaç saat sonra darbe olmuştu. Ama şirket sözünden dönmemiş Bergama Organize Sanayi Bölgesi’nden satın aldığı 200 dönüm arazinin parasını göndermişti.

Şimdi tam 94 metre boyunda dünyanın en uzun rüzgar tribünü kanatlarını Bergama’da üretecek fabrikanın inşaatı sürüyor. Önce 500 sonra bin kişiye iş imkanı yaratacak fabrika Temmuz 2017’de faaliyete geçecek. En ileri teknoloji ile üretim yapacak fabrikada çalışacak işçilerin eğitimi için derslik haline getirilecek depolar bir süre önce kiralandı. Çalışmak isteyenlerin başvuruları da değerlendirilmeye başlandı.
Danimarka ile iş ilişkisi olan bir Türk işadamından bilgi almak amacıyla LM şirketinin başlattığı diyalog sonunda Bergama’ya yatırımla sonuçlanmıştı. Ama sürprizlerle başlayan bu yatırımda şimdi yeni bir sürpriz daha var.


DANİMARKALI DEVİ ALDI
Bergama Organize Sanayi Bölgesi ile Enerji Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin Başkanı Hüseyin Vatansever’le sohbet ederken ilginç bir gelişmeden söz etti. Bergama’ya fabrika kurmaya başlayan Danimarkalı şirketi kısa süre önce Amerikan dünya sanayi devi General Electric satın almış. Hüseyin Bey’in ağzı kulaklarında ve “Bergama’daki tesis LM’nin dünyadaki 15’inci fabrikası. Ama en ileri teknoloji burada olacak. General Electric de Bergama’yı keşfedecek. Ayrıca kanat fabrikasının yanına motor ve makineleri üretecek fabrikalarını da kuracaktır” diyor.


Biraz araştırdığımda 1.6 milyar dolara LM’i satın alan GE’nin yenilenebilir enerji pazarındaki payını artırmak için yurt dışı yatırımları artırma haberlerini yabancı basında gördüm. Yani GE’nin Bergama’ya yeni yatırım yapması hiç de uzak bir ihtimal değil. Tabii ki, Türkiye yatırım cazibesini kaybeden bir ülke olmazsa.
Yine de er ya da geç LM ile kanatlanan Bergama’nın GE ile yüksekten uçmaya başlaması hiç sürpriz olmayacak.


Çikolatayı sadece zenginler yiyebilecek

GÜN geçmiyor ki, küresel ısınmanın başımıza açtığı yeni bir felaket olmasın. Daha geçen hafta İzmir, afet derecesinde yağan yağmurlarla suda boğuldu. Tam da o günlerde Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin düzenlediği Küresel Isınma Kurultayı’nda konu enine boyuna tartışılıyordu. Başkan Aziz Kocaoğlu, Türkiye’de ilk kez yağmur suyu ile kanalizasyonu İzmir’in ayırdığını ve çevre için elektrikli otobüslere geçtiklerini halen 20 olan sayının bütün filoya yayılacağını söylerken, Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş, çocukların verdiği çevre eğitiminden söz etti.

Başkan Tunç Soyer, bir sabah Seferihisar tepelerinde Ali Ağaoğlu’nun diktiği rüzgar tribünlerini görünce biz kendimiz bu işi niye yapmayalım dediğini ve enerji üretim kooperatifini kurduklarını anlattı. Yaşar Holding Yönetim Kurulu üyesi Feyhan Yaşar ise, üniversiteler başta olmak üzere tüm toplumun katılımını istiyordu. Ben ise çikolata sevenlere kötü haberi verdim. Küresel ısınma böyle devam ederse gelecek 20 - 30 yıl sonra çikolatanın sadece çok zenginlerin yiyebileceği, dünyanın en pahalı gıda maddelerinden biri olacağını söyledim.

New Scientist’deki bir rapora göre çikolatanın hammaddesi kakaonun yetiştiği Afrika ülkeleri Fildişi Kıyıları ve Gana’daki arazilerin büyük bölümü 2050’ye kadar kuraklık yüzünden yok olacak. Bu da bugün paketi 1 TL olan çikolatayı 20 - 30 yıl sonra bin TL’ye bile alamazsak şaşmayalım anlamına geliyor.

Yazının devamı...
Gençler akıllı telefonla para kazansın
28 Kasım 2016

Bu teknoloji robot teknolojisine uygulandığında, sen hangi hareketi yaparsan robot da aynısını yapıyor. Türkiye bunlarla uğraşmalı. Bizim gençler bunları neden yapamasın.”

Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Müdürü Prof. Şevkinaz Gümüşoğlu’yla sohbet ederken, geçen hafta İstanbul’da katıldığı Ulusal Kalite Kongresi’nde Prof. Warwick’in sunumundan izlenimlerini böyle aktardı.
Malum dünya dördüncü sanayi devrimini yaşamaya başladı. Birincisi su ve buhar gücünü kullanan makinelerdi. İkincisi Henry Ford’un geliştirdiği otomobil üretim bandı ve seri elektrik üretimi. Üçüncüsü dijital teknoloji yardımıyla programlanabilir makineler çağı. Sanayi 4.0 adı verilen dördüncüsü ise internet yardımıyla makinelerin birbiriyle konuşmaya başlaması ve yapay zekanın gelişmesi.
Bu çağda akıllı fabrikalar artık içinde insan olmadan 24 saat çalışabilecek. Aslında bazı marketlerde uygulanan, alışverişten sonra kasada kuyruğa girmeden ve hiç bir mağaza yetkilisiyle görüşmeden aldıklarını makinede okutup, kredi kartıyla ödemeni yapıp çıkıp gitmek de Sanayi 4.0’ın bir örneği.


TEKNOLOJİ MERAKI AVANTAJ
Sanayi 4.0’ın verimliği artırıp maliyetleri düşürürken yeni yaratacağı iş alanlarıyla istihdamı da yüzde 20 - 30 artırması bekleniyor. Ancak bu geçiş döneminin olumsuz yanları da olacak. Bazı iş kolları ve meslekler kaybolacak. Yeni teknolojilerden uzak kalan, eğitimde geri kalanların iş bulması zor olacak.
İşte tam burada Prof. Gümüşoğlu, Türkiye için önemli bir noktaya dikkat çekerek şunları söylüyor:
Türkiye’de gençler akıllı telefonu ne güzel kullanıyor. Bu telefonları iş için de kullanıp para kazanabilirler. Endüstri 4.0 bu işte. Mesela yönetim zinciri üzerindeki halkalardan birinde yer alıp telefonlarıyla analizler yapıp verilerin değerlendirilmesine yardımcı olabilirler. Gençlerin akıllı telefon merakını işe dönüştürecek projeler yapmak gerek. Hem eğlensinler hem para kazansınlar. Tekno parklarda şirketlerin ihtiyaçlarına göre buna yönelik yazılımlar geliştirilebilir.


Aslında İzmir’de Ege Bölgesi Sanayi Odası, Sanayi 4.0’ın hem şirketler, hem de çalışma hayatında yaratacağı değişimin farkında olduğunu yaptığı araştırmalarla gösteriyor. Ama zaman hızlı geçiyor. Biz doların iniş çıkışını takip edip, Ortadoğu’nun karanlık bataklığına gömülme korkusu yaşarken, Avrupa Almanya’nın önderliğinde Sanayi 4.0’a geçiyor. İngiltere’de 1 milyon ilkokul çocuğuna program yazmayı öğrenmeleri için ücretsiz makine dağıtılıyor.
Halbuki ilk üç sanayi devrimini ıskalayan Türkiye’nin ayağına Sanayi 4.0’la ne güzel bir fırsat geldi. Teknolojiye meraklı genç nüfusuyla hazır bir potansiyeli de sahip. Biraz kavgadan uzaklaşıp eğitimde kaliteyi artıracak seferberliği başlatabilsek bu fırsatı altın gole çevirmek işten değil. Ama bizde gündem çok farklı.

Yazının devamı...
Sancak 100 bin konuta talip
21 Kasım 2016

Yeni Zelanda ise bu büyüklükteki depremi sadece 2 ölü ile atlattı. Nedeni çok basit. İzmir’de depreme dayanıksız tam 320 bin konut var.

Birkaç yıl önce aramızdan ayrılan deprem dede Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Ahmet Işıkara “İnsanları deprem değil, binalar öldürür” derdi. Eğer İzmir çürük yapılardan bir an önce kurtulmazsa, şehir hep sırat köprüsünün üzerinde olacak.
Uzundere’deki kentsel dönüşümün ilk adımı için Büyükşehir Belediyesi’nin açtığı ihaleye katılan tek şirket Folkart Yapı’ydı. Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Sancak’la konuşurken çok iddialı bir çıkış yapıp, “Kentsel dönüşümde İzmir’deki riskli konutların üçte birine yani 100 bin konuta talibiz” dedi. Bir başka ifadeyle, riskli 100 bin konutu yıkıp yerine Yeni Zelanda’da olduğu gibi şiddetli depremlerden etkilenmeyecek derecede güvenli yaklaşık 250 bin konut yapacak Folkart. Kentsel dönüşümle ilgili Sancak’ın görüşleri bakın nasıl:
“İzmir’de 315 ile 320 bin civarında dönüşmesi gereken konut var. Önümüzdeki 20 - 30 yılda 320 bin konut yıkılıp, yerine 800 bin civarında konut yapılacak. Yani her yıl ortalama 10 bin konut yıkılacak, yerine 20 ile 25 bin yeni konut yapılacak. Bu ciddi bir ekonomi ve iş demek. Biz bu işteki en önemli aktörlerden biri olmak istiyoruz. Uzundere kentsel dönüşümde Türkiye’ye örnek bir proje olacak. Bu projeyle kentsel dönüşümde neler yapabileceğimizi göstermeye çalışacağız. İzmir’de dönüşmesi gereken 315 bin konutun üçte birini yani yaklaşık 100 binini biz dönüştürmek istiyoruz. Buna talibiz ve yapabilecek kabiliyete de sahibiz.”


YATIRIMA DEVAM TALİMATI
Basmane Çukuru başta olmak üzere İzmir ve çevresinde halen 11 proje yürütmekte olan Mesut Sancak’a ekonomideki dalgalanmaların yeni yatırımlarını etkileyip, etkilemeyeceğini sorduğumda, “Geçen hafta yönetim kurulu toplantımız vardı. Ben, kesinlikle hiçbir yatırımımız durmayacak dedim” cevabını verdi.
‘Ekonomik daralmadan çekinmiyor musunuz?’ diye tekrar sorduğumda, “Ben 2017 yılından umutluyum, çünkü 2016 yılında Türkiye’nin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi. Bundan daha kötüsü olamaz ki” dedi ve açtı ağzını yumdu gözünü:
“Türkiye 2016’da darbe gördü ülke kalleşçe işgal edilmeye çalışıldı. Bu kadar teröre, PKK’nın bu kadar azmış olmasına rağmen bir taraftan Suriye ve Irak’la, diğer taraftan Avrupa’yla, Amerika’yla mücadele ediyor. Bundan daha kötüsü ne olabilir artık. Şimdi ekonomik darbe vurmaya çalışacaklar, ama ben ülkenin dinamiklerinin bu tür sıkıntıları atlatabileceğini düşünüyorum. Bir işadamı olarak ülkenin geleceğine 15 Temmuz öncesine göre çok daha fazla inanıyorum. Onun için hiçbir yatırımı durdurmadım. Şu anda sadece inşaat değil bizim başka işlerimizde de motor, ilaç, maden şirketlerimizin hiç birinde yatırımlar durmadı. Aksine yakında göreceksiniz çok büyük yeni projeler için imzalar bile attık.”

Yazının devamı...
İzmir’in yeni mücevheri İnciraltı
14 Kasım 2016

Öncelikle dikkatimi çeken bir noktayı belirteyim. Geçmişten farklı olarak Ankara’dan şikayet yoktu. Aksine, ‘Çalışmalar uyumlu gidiyor’ havası vardı. Artık İzmir’e Ankara’dan köstek değil, destek gelmesinde Başbakan Binali Yıldırım’ın, Kocaoğlu’nu şahsen ve İzmir’i yakından tanımasının önemli rolü olmalı.

Geçen hafta Hürriyet EGE’de yer alan ‘İnciraltı’na Yıldırım talimat’ haberiyle ilgili Başkan Kocaoğlu, “AKP Milletvekili Mahmut Atilla Kaya’nın yaptığı açıklamadan önceden haberim vardı. İnciraltı artık Başbakan’ın iradesiyle hükümetin, Büyükşehir Belediyesi’nin, Balçova ve diğer belediyelerimizin mutabık olduğu bir noktada” dedi.

“İnciraltı’nda artık çözüm bekliyor musunuz?” diye sorduğumda, “Bu kez hızlı mesafe alacağımız konusunda benim de umudum arttı” dedi. Ayrıca, arazi sahipleriyle ilişkiye dikkat çekerek, “Yeni nesil İnciraltı Bahçelerarası Derneği’yle de görüşüyoruz. Onlar da son derece olumlu, yapıcı yaklaşıyorlar” bilgisini verdi.
Galiba yılan hikayesine dönen İnciraltı’nda mutlu sona yaklaşılıyor. Kocaoğlu’nun bu konudaki görüşleri şöyle:

Gökdelen yapmadan da

“Biz başından beri İnciraltı’nın Mavişehir ve ‘Gökdelenler Bölgesi’ gibi olmaması gerektiğini savunuyoruz. Arazinin sadece yüksek binalarla değer kazanmayacağını, doğru proje ve konseptlerle düşük yoğunlukta da çok önemli katkı sağlanıp gelir elde edilebileceğini söylüyoruz. Eğer gerçekleştirebilirsek bu kadar büyük bir alanda Türkiye’de ilk defa, daha fazla metrekare inşaat değil, daha düşük yoğunlukta maksimum faydaya ulaşmanın bir örneğini oluşturacağız.”
İnciraltı’nda gelişimin çok hızlı olacağına inanan Başkan Kocaoğlu, “Gökdelenler Bölgesi’ne bir bakın. Bu kadar geniş arazide ne zaman, ne yapılacak diye düşünülüyordu. Bugün kentin silueti değişti. Bayraklı’da 4 senede bu kadar gelişme oldu, İnciraltı’nda çok daha hızlı olabilir” diye konuştu.

Yatırımcıların ilgisi

İzmir’in ve Türkiye’nin kalkınmasında İnciraltı’nın kaldıraç olacağını düşünen Kocaoğlu, bölgenin sadece İzmir, değil Avrupa’dan Kafkasya’ya yakın coğrafyanın sağlık merkezi olacağını söyledi. Bölgede bulunan termal kaynaklar, yeni eklenecek yeşil alanlar, kent ormanının yanı sıra hemşireler, sağlık elemanları yetiştiren sağlık okulları, yüksek okullar, tıp fakülteleri, geriatri merkezleri, kür merkezleri, sağlık otelleri gibi çok önemli yatırımlar yapılacak. Galiba İzmir’de yeni bir mücevher ışıldamaya başlıyor. Zaten Başkan’ın basın danışmanı Reşat Yörük de son dönemlerde İnciraltı’na yerli ve yabancı yatırımcıların yoğun ilgisi olduğu şeklinde bilgiler geldiğini paylaştı. Yatırımcıların ve İnciraltı’yla ilgisi olanların dikkatine.

 

Trafik düğümüne Yüzbaşı İbrahim Hakkı kılıcı


Yüzbaşı İbrahim Hakkı Caddesi, Manisa kestirmesi olacak.

BAŞKAN Aziz Kocaoğlu ile trafik üzerine de sohbet ettik. İlk müjde Karşıyaka ve Bornova yönünden gelenlerin sıkıştığı Zafer Payzın Kavşağı’yla ilgili. Başkan bölgedeki darboğazın çok yakında aşılacağını söyleyip şu bilgileri verdi:
“Esas sıkıştığımız nokta şu an Sabah Gazetesi’nin olduğu bölge. Onu aşmak için Yüzbaşı İbrahim Hakkı Caddesi’ni yakında açıyoruz. 3-4 bina kaldı. Adnan Kahveci Kavşağı’na kadar yol bitmek üzere. Akhisar, Manisa, Bornova’nın içinden gelenler Yüzbaşı İbrahim Hakkı Caddesi’ni kullanarak Altınyol’a ulaşacak. Dolayısıyla Zafer Payzın Kavşağı’nı by-pass ederek kente ulaşabilecekler. Karşıyaka’dan gelenler de Zafer Payzın’da sıkışmamak için Yüzbaşı İbrahim Hakkı’yı kullanacak. Böylece rahatlama sağlanacak. Ayrıca, önümüzdeki dönemde Gökdelenler Bölgesi’nde ulaşımı ağırlıklı olarak denize kaydıracağız. İzinler çıkar çıkmaz Adliye’nin karşısına gelecek şekilde iskele yapılacak. Alsancak’taki trafiği rahatlatacak projeye göre ise Şair Eşref’in sonundan alt geçide inecek araçlar yolun altından giderek eski Havagazı fabrikasının bitiminde yukarıya çıkacak. Tramvay ise Alsancak Hocazade Camisi’nden kıvrılarak Ziya Gökalp Bulvarı’na çıkacak ve buradan Alsancak Garı’na doğru gidecek. Alt geçit çalışmaları sırasında tramvay seferleri hiçbir şekilde aksamayacak. Son olarak bu yıl sonunda test sürüşleri başlayacak Karşıyaka Tramvayı şubat-martta yolcu taşımaya başlayacak. Konak Tramvay hattı ise 2017 ekim-kasım aylarında sefere başlayacak.”

Yazının devamı...
Çipurada geçit zamanı
7 Kasım 2016

Balıkçıların ‘Geçit zamanı’ dediği çipura göçü genellikle ekim sonu ile kasım başında İzmir çevresinde oluyor. Yumurta bırakmak için Kuzey Ege’den yola çıkan çipura sürüleri Ayvalık, Dikili, Urla, Mordoğan, Karaburun, Çeşme’den Didim’e ve bölgedeki derin sulara inerken tam bir balık şenliği yaşanıyor.

Çipura bol olunca fiyatlar da yarı yarıya hatta dörtte birine düşmüş. Genelde kilosu 50 - 60 liranın altına inmeyen, yaz aylarında 70 - 80 liranın üzerinde seyreden deniz çipuralarının kilosu mezatta 25 liraya kadar indi.

Ne diyelim, son aylarda hemen her güne bir başka haberle uyanan, sağlı sollu yediği darbelerden şaşkına dönen Türkiye’ye sonunda doğa acımış olmalı. Etin kilosunun 60 - 70 TL’den düşmediği bir zamanda denizlerde son 10 - 15 yıldır görülmeyen bir bolluk var. Balıkçılar çipuranın ilk kez 25 TL’ye indiğini söylüyor. Palamut İzmir’de bile 10 TL’ye kadar indi. Lüfer ve sarıkanatta da büyük bir bolluk bekleniyor. Bugün
lerin tadını çıkarın hiç olmazsa balıkla yüzünüz gülsün.

-----

 

Fashion TV Karşıyaka’ya geliyor

İZKA Yönetim Kurulu Başkanı Azat Yeşil’le inşaat sektörü üzerine sohbet ederken, sürpriz bir haber çıktı karşıma. İZKA, moda haberlerinin ünlü kanalı, dünyada 400 milyonun üzerinde izleyicisi olan Fransa merkezli Fashion TV ile İzmir’de işbirliği çalışmalarında sona yaklaşmış.
Proje, İZKA’nın kuracağı spor kompleksiyle ilgili. İZKA Mavişehir Migros’un karşısında 16 dönümlük araziye 60 milyon dolarlık yatırımla Avrupa’nın ve Türkiye’nin en büyük spor komplekslerinden birini yapmaya hazırlanıyor. İçinde buz pateni, bowling, yüzme havuzları, atletizm pistleri, sağlıklı yaşam merkezi, sağlıklı beslenme ve spor mağazaları gibi sporla ilgili her türlü fırsatın yaratılacağı ‘Arena’ adlı kompleksin projesini Fashion TV yöneticileri mart ayında Cannes’da yapılan dünyaca ünlü gayrimenkul fuarında görüp çok beğenmiş. Hemen İZKA yöneticileriyle temasa geçip işbirliği imkanlarını görüşmüş. Fashion TV, kurulacak kompleksin işletmesini üstlenip, isim hakkını vermek istiyormuş.
Fashion TV yöneticilerinin daha sonra Türkiye’ye geldiklerini ve İstanbul Zorlu Center’da toplantı yaptıklarını anlatan Azat Yeşil, “Her bölümü uzman gruplar tarafından ayrı ayrı hazırlanan proje tamamlandığında tekrar oturup görüşeceğiz. Eğer mutabakat sağlarsak işletme ve isim hakkının yanı sıra yılda dört kez ünlü Fashion TV defileleri Karşıyaka Arena Spor Kompleksi’nde yapılacak. Dünyanın en ünlü mankenleri buraya gelecek ve defile canlı olarak bütün dünyaya yayınlanacak. İzmir’in tanıtımına müthiş bir katkı sağlayacak” dedi.
Yeşil, proje çalışmalarının 1 - 2 ay içerisinde tamamlanacağını, Fashion TV ile anlaşmanın ise haziran ya da temmuzda sağlanabileceğini tahmin ediyor.

 


İYİ GÜNLERE DE HAZIRLANMAK GEREK
Hep kötü haberler duymaktan geleceği düşünemez olduk. Ama işlerin hep böyle gitmeyeceğini, her kötü çıkışın bir de inişi olduğunu unutmamak gerek. Nitekim, bugünlerin en kötüleri olduğunu, sonunda bölgedeki savaşın sona erip, içeride barışın sağlanacağı yeni bir döneme hazırlanmak gerektiğini söyleyenler de var. İZKA İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Azat Yeşil bunlardan biri.
Yıkıma uğrayan Irak ve Suriye’nin yeniden inşasında Türkiye’ye büyük rol düşeceğini söyleyen Yeşil, “O ülkelerin konut ve alt yapıdan yiyecek, gıda, ilaca kadar her türlü ihtiyacı Türkiye’den karşılanacak. Türkiye ekonomisi çok hızlı bir büyüme dönemine hazırlıklı olmalı” diyor.
Saddam sonrası Irak’ın yeniden inşasını, son zamanlarda İran’la artan ticari ilişkileri düşününce, Yeşil pek haksız sayılmaz. Keşke daha fazla kan dökülmeden, yıkımlar olmadan barış ve huzur dolu günler gelebilse.

Yazının devamı...
Picasso’yu dokunarak seyretmek
31 Ekim 2016

Başına gelmeyenin anlaması çok güç, ama biraz kendimizi engellilerin yerine koymaya çalışsak konunun önemi anlaşılır. Türkiye’de trafik kazalarından yılda yaklaşık 30 bin kişi engelli durumuna düşebiliyor. Terörle, savaşta gazi olanların sayısı sadece geçtiğimiz haziran-eylül arası 1065 kişiye ulaştı. Geçen 30 yılda bu rakamın nerelere geldiğini insan düşünmek bile istemiyor.

Bir trafik kazası veya terör olayıyla hepimizin hayatı her an değişebilir. Birkaç saniye içerisinde tekerlekli sandalye bağımlısı ya da görme engelli vatandaşlardan biri olabiliriz. Ama her şeye rağmen hayat devam edecek. O nedenle, Engelsiz İzmir 2016 Kongresi gibi çalışmalar büyük önem taşıyor.
Ben, Kongre’de düzenlenecek etkinliklerden seramik sanatçısı bir arkadaşımın sergiye hazırlık çalışmaları nedeniyle haberdar oldum.

İdol Sanat Evi kurucuları Nuray Erden ve Görsev Bilkay, dünyanın en ünlü ressamlarının eserlerini görme engelli vatandaşların da tanıyabilmesi için bir proje geliştirmiş. Sanatçılar, Salvador Dali’den, Picasso’ya, Fikret Mulla’dan, Abidin Dino’ya ünlü ressamların 30’dan fazla eserini kille canlandırıp görme engellilerin de algılayabileceği bir boyut kazandırmış. Böylece görme engelliler eserleri serbestçe elleyip algılayabilirken, hemen yanı başında bulunan Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı (TÜRGÖK) desteğiyle hazırlanan Braille alfabesiyle yazılmış açıklama yazılarını okuyup, dokundukları tablo hakkında bilgi sahibi olacaklar.
Görüldüğü gibi niyet ettikten sonra engelleri aşmanın bir yolu mutlaka bulunuyor.

-----


Dükkanlar boş, masalar boş

ARKADAŞLARLA zaman zaman buluştuğumuz ve genelde dolu olan bir restorana son gittiğimizde bomboştu. Yıllardır tanıdığım restoranın işletmecisine “Müşteriler nereye kaçtı” diye sordum. “Yaz iyiydi, ama iki aydan beri akşamları bu haldeyiz. Bu defa durum bambaşka” diye cevap verdi. Benzer yakınmaları siftah bile yapmadan dükkan kapatan esnafın, geçmişe oranla bomboş AVM’lerde müşteri gözleyen mağazalardan, emlakçılardan, oto galericilerinden duymak mümkün.


Tüketici güven endeksinin 100 üzerinden 74’e gerileyerek son yılların en kötü rakamlarına geldiği şu günlerde olup bitenlere şaşmamak gerek. İnsanlar ancak önlerini görebildikleri zaman ellerini cebe atıp para harcar. Dövizin son ayların en büyük çıkışını yaptığı, savaş bulutlarının Türkiye sınırını geçip kezzap yağmuruyla tehdit ettiği, Ortadoğu’da haritaların yeniden çizilmeye çalışıldığı, İzmir’de terör endişesiyle Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının demir parmaklıklarla çevrili Cumhuriyet Meydanı’nda yapıldığı şu günlerde, insanların zorunlu ihtiyaçları dışında harcama yapmak istememeleri çok normal. Terör ve savaş endişesiyle yumurtacıdan, havlucusuna yaklaşık 50 meslek grubuna iş imkanı yaratan turizm sektöründeki krizin 2017 sonrası 2018, hatta 2019 ve 2020 yıllarında bile devam edeceği endişesi ise karamsarlıkları iyice artırıyor.
Yine de kara günlerin bitip, eninde sonunda taşların yerli yerine oturacağını unutmamak gerek. Nice ekonomik krizler görüp geçirmiş Türk insanı bu dönemi de en az hasarla atlatmanın yolunu bulacaktır. Zaten bulamazsa başka bir Türkiye’de yaşamaya başladık demektir.

Yazının devamı...