Skip to main content

Doç. Dr. Zülkif DAĞLI

This article focuses on the pedestrian element in the Highway Traffic Law and the importance of the application dimension of public policies in the case of traffic accidents, the reason of which is crashing to the pedestrian. The study,... more
This article focuses on the pedestrian element in the Highway Traffic Law and the importance of the application dimension of public policies in the case of traffic accidents, the reason of which is crashing to the pedestrian. The study, which consists of 3 parts, first examines the pedestrian element in the Highway Traffic Law. In the second part, the statistical data of the Traffic Services Directorate until 2018 are examined. In the third section, the reflection of the amendment made in Article 74 of the Highway Traffic Law on 18.10.2018 to the data between January 2019 and January 2020 is examined. With this amendment, drivers are obliged to stop at pedestrian crossings and crossings and pass pedestrian crossings and to give the first right to pass. The reflection of this provision on statistical data was investigated and it was seen that pedestrian crash did not have a reducing effect on the number of accidents and a considerable increase was experienced after the legislative amendment.
Öz: Bu çalışmanın amacı, Türkiye'de yeni kurulan bir mülki idare birimi olarak Yatı-rım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı'nın incelenmesidir. Bu başkanlığın sahip olduğu yasal statü ve yerine getirdiği görevler göz önüne... more
Öz: Bu çalışmanın amacı, Türkiye'de yeni kurulan bir mülki idare birimi olarak Yatı-rım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı'nın incelenmesidir. Bu başkanlığın sahip olduğu yasal statü ve yerine getirdiği görevler göz önüne alındığında genel olarak Türk kamu yönetimi özel olarak da mülki idare sistemi içinde kendine has bir konumu bulunmakta-dır. Akademik yazında, bu başkanlığın tüzel kişiliği kaldırılan İl Özel İdarelerinin yerine kurulduğu savı ön plana çıkmaktadır. Başkanlıkların il özel idarelerinin ikamesi olmak yerine mülki idare sistemi içinde yeni bir merkezi birim olarak kabul edilmesi gerekir. Bu sav, çalışmamızda İzmir Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı örneği üzerinden eleştirilmektedir. Çalışmamızda başkanlık yöneticileri ile görüşmeler gerçekleştirilmiş, İzmir'de yer alan 39 farklı il müdürlüğünün son dört yılda gerçekleştirdikleri yatırımlara ilişkin hazırlanan değerlendirme raporları incelenmiştir. Bu verilerden elde edilen bul-gular ışığında İzmir Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı'nın mülki idare içindeki yeri ve yerine getirdiği hizmetlerin işlevselliği tartışılmaktadır. Abstract: The purpose of this paper is to examine the Department of Investment Monitoring and Coordination (DIMC) that has been founded as a new territorial administration unit in Turkey. When the legal status and the duties of this department are considered, the DIMC has a unique position both in Turkish public administration and in territorial administration system. The DIMC should be accepted as a new central unit within the territorial administration system rather than a substitute for special provincial administrations. In literature, it is alleged that the DIMC was founded instead of the closed special provincial administrations. This argument is criticized through the example of İzmir DIMC. For this purpose, interviews were made with department executives and evaluation reports prepared about the investments realized in the last four years by 39 different provincial directorates located in Izmir were analysed. Lastly, the position of the Izmir DMIC in territorial administrations and the functionality of its services are discussed according to the findings of this data.
Tarihsel süreç içerisinde cevap aranan en kadim sorulardan birisi olan Nasıl bir yönetim istiyoruz? sorusu farklı şekillerde cevaplandırılmakla birlikte günümüzde çok boyutlu ve çok taraflı bir görünüm kazanmıştır. Mevcut dünya düzeninin... more
Tarihsel süreç içerisinde cevap aranan en kadim sorulardan birisi olan Nasıl bir yönetim istiyoruz? sorusu farklı şekillerde cevaplandırılmakla birlikte günümüzde çok boyutlu ve çok taraflı bir görünüm kazanmıştır. Mevcut dünya düzeninin bilinçli veya bilinçsiz olarak ürettiği popüler insan modeli Homo economicus’un artık yönetme ve yönetilme problemi daha aşikâr bir şekilde ortaya çıkmıştır. Problemin çözümü için formüle edilen en önemli bakış açılarından birisi hümanistik (insani) yönetimdir. Bu araştırmanın amacı, Mevlâna Celâleddin-i Rumi’nin Mesnevi eserinde yer alan hikâyelerindeki analojileri dikkate alarak “yönetme” olgusu ile ilgili muhteva (içerik) itibariyle zenginleştirici/farklı bakış açısı sunabilecek hümanistik betimsel bir çerçeve çizmeye çalışmaktır. Mesnevide yer alan bütün hikâyelerin örneklem kabul edildiği araştırmada, nitel araştırma yöntemlerinden doküman incelemesi yaklaşımı kullanılmış, bulgular içerik analizi ve betimsel analiz prensiplerine uygun şekilde e...
Ulkemizde kamu hizmetleri merkezi yonetim ve yerinden yonetim esaslarina gore yerine getirilmektedir. Bu incelememizin konusu, birbirini tamamlayan iki unsur olan merkezi yonetim ve yerel yonetimlerimiz arasindaki iliskileri belirlemek ve... more
Ulkemizde kamu hizmetleri merkezi yonetim ve yerinden yonetim esaslarina gore yerine getirilmektedir. Bu incelememizin konusu, birbirini tamamlayan iki unsur olan merkezi yonetim ve yerel yonetimlerimiz arasindaki iliskileri belirlemek ve merkezi yonetimin yerel yonetimler uzerinde sahip oldugu denetim yetkisinin kullanilma seklini ortaya koymaktir. Incelememizin birinci bolumunde, Turkiye'de yerel yonetimlerin denetimine iliskin genel esaslar ortaya konmakta, il ozel idareleri, belediyeler ve koylerin yapi ve isleyisleri aciklanmaktadir. Ayrica, denetim kavrami ve sekilleri tarif edilmekte, idari vesayetin ozellikleri, gerekliligi ve kapsami belirtilmektedir. Ikinci bolumde, il ozel idarelerinin islemleri, eylemleri, organlari ve personeli uzerinde uygulanmakta olan idari vesayet denetimi incelenmektedir. Ucuncu bolumde, belediyelerin kurulusundan baslamak uzere, merkezi yonetimin sahip oldugu belediyelerin islemleri, eylemleri, organlari ve personeli uzerindeki denetim yetkisi ile mali yardimlar yoluyla yapilan denetim konusunda bilgi verilmektedir. Daha sonra, koylerimiz uzerinde merkezi yonetimin sahip oldugu denetim yetkisi aciklanmaktadir. Besinci bolumde, ulkemizin de imzaladigi Avrupa Yerel Yonetimler Ozerklik Şarti ayrintili bir sekilde irdelenmekte ve ulkemizde bu sartin hukumlerinin uygulama alanlari tartisilmaktadir. Altinci bolumde ise, yerel yonetimlerimizin yeniden yapilandirilmasi calismalari hakkinda bilgi verilmekte ve hazirlanan kanun tasarisinin ne gibi degisiklik onerileri getirdigi incelenmektedir. Sonuc bolumunde ise sunlar onerilmektedir: Guclu ve demokratik genel yonetimler icin yerel yonetimlerin yetkilerinin, gorevlerinin ve kaynaklarin arttirilmasi gerekir. Ayrica yerel yonetimlerin yapmakla yukumlu olduklari gorevleri yerine getirmemeleri halinde bu gorevler merkezi hukumet tarafindan yapilarak harcamalar ilgili yerel yonetim biriminden tahsil edilmelidir. Ulkemizde merkezi yonetim ile yerel yonetimlerin yapacaklari gorevler acikliga kavusturulmalidir. Yerel yonetimlerle ilgili mevzuat daginikliktan kurtarilmali ve yenilenmelidir. Yerel yonetimlerin kendi bunyeleri icinden bir denetim mekanizmasi kurmalari saglanmalidir. Parlemonto adina yerel yonetimlerin teftis ve denetimini yapmak uzere hesap teftis kurullari olusturulmalidir. Kamuoyu denetiminin etkin hale getirilmesi icin yerel halk bilinclendirilmelidir. Public service in Turkey are carried out by central government and local government. The issue of this study is to determine the relations between the central government and local government which are complete each other, and to define how central government use this authority over local government. In the first section of the study, general principles on inspections of local government in Turkey are explained, structure of Provincial Private Administration, local government and villages are determined. Beside these, control and the the kinds of control is defined and features and necessities of administrational control are explained. In the second section, administrational control over the processes, actions, administrators and personnel of Provincial Private Administration is scanned. In the thirth section, setting up of local government and administrational control over the processes, actions, administrators and personnel of local government. Is looked up Besides these, administrational control via financial helps is defined. After that, the authority of administrational control used by central government over villages is explained. In the fifth section, signed by our state European Local Government Autonomy Agreement is explained in detail. In the sixth section, regulation works of our local government are told. As result, these subjects are proposed: For powerful and democratic local government, the authorities, duties and financial sources of local government should be increased. Beside this, if local government does not do their duties, central government should do them and cut off the revenues of local government. The duties of central government and local government should by determined very well. The law related with local government should be regulated again. The control mechanising inside the local government should be set up. To inspect local government on behalf of the Parliament, Account Inspection Bodies should be made up. The control of local government by public opinion should be made effectively.
21. yüzyılda internet ve bilgi işlem teknolojisindeki hızlı gelişmelerle birlikte dijitalleşme tüm dünyada pek çok alanda kullanılmaya başlanmıştır. Dijitalleşmenin pek çok sektörde de etkin olarak yer almasıyla bilgi işlem... more
21. yüzyılda internet ve bilgi işlem teknolojisindeki hızlı gelişmelerle birlikte dijitalleşme tüm dünyada pek çok alanda kullanılmaya başlanmıştır. Dijitalleşmenin pek çok sektörde de etkin olarak yer almasıyla bilgi işlem algoritmalarının oluşturduğu bir yapay zekâ alanı ortaya çıkmıştır. Yapay zekâ, aynı insan beyni gibi önceki deneyimlerin bilimsel verilerle harmanlanarak bilgi işlem teknolojisi ışığında kurgu oluşturulması suretiyle bir çözüm ortaya çıkarılmasının tezahürü olarak düşünülebilir. Yapay zekânın tüm gelişmiş ülkelerde kullanımı eğitim, sağlık ve savunma başta olmak üzere her alanda hızla yaygınlaşmaktadır. Bu da yapay zekâ konusunda başta Çin ve ABD arasında olmak üzere yeni bir rekabet alanının doğmasına yol açmıştır. Söz konusu bu ülkelerde konu ile ilgili yeni politika ve stratejiler hayata geçirilmektedir. Çalışmada, ABD’de yapay zekâ kullanımı ve bunun kamu politikalarında nasıl ele alındığı incelenmiştir. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri olan ABD, yapay zekâ konusunda birçok gelişme kaydetmiştir. Yapay zekânın kullanımının artmasıyla birlikte kamu politikası açısından düzenlenmesi ihtiyacı doğmuştur. Yapay zekâ konusunda uluslararası literatürde çok fazla bilimsel çalışma bulunmakla birlikte son zamanlarda konuya ilişkin pek çok yasal düzenleme de hayata geçirilmektedir. Yapay zekânın geliştirilmesi ve kullanımının, özellikle kişisel verilerle ilgili kurallara ve etik ilkelere uyulmadığı takdirde sıkıntılara yol açabileceği de tartışılmaktadır. Bu çalışmada öncelikle ABD teknolojik ve maddi gücü açısından kısaca tanıtılmakta, ardından yapay zekânın ne olduğu tanımlanmaktadır. Yapay zekânın hangi alanlarda kullanıldığına değinilmekte, eğitim, sağlık, millî savunma ve suçun ortaya çıkarılması konularındaki detaylı kullanımına yer verilmektedir. ABD’de yapay zekâ alanındaki çalışmalar ve izlenen politikalar gözden geçirilmektedir. Yine bu konularda oluşmaya başlayan kamu politikası anlatılmakta ve olabilecek yasal ve kişisel haklar ile etik konulardaki sıkıntıların kamu politikasında nasıl ele alındığı incelenmektedir. Çalışmanın sonunda da ABD’nin ulusal AR-GE planına yer verilmektedir. Özetle bu çalışmada ABD’nin yapay zekâ konusunda ortaya koyduğu politika ve stratejileri üzerinden bir değerlendirme yapılmıştır. ABD’de yapay zekâ konusunda etkili bir kamu politikası oluşturabilmek için çekinceli hususları telafi etmekle birlikte bu konuda yasal düzenlemelerin ivedilikle yapılması, toplumsal bilincin artırılması, yapay zekânın kullanım alanlarının artırılması ve kolaylaştırılması, gelecek için yapay zekânın vazgeçilemez kabul edilmesi gerekmektedir.
Öz: Bu çalışmanın amacı, Türkiye'de yeni kurulan bir mülki idare birimi olarak Yatı-rım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı'nın incelenmesidir. Bu başkanlığın sahip olduğu yasal statü ve yerine getirdiği görevler göz önüne... more
Öz: Bu çalışmanın amacı, Türkiye'de yeni kurulan bir mülki idare birimi olarak Yatı-rım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı'nın incelenmesidir. Bu başkanlığın sahip olduğu yasal statü ve yerine getirdiği görevler göz önüne alındığında genel olarak Türk kamu yönetimi özel olarak da mülki idare sistemi içinde kendine has bir konumu bulunmakta-dır. Akademik yazında, bu başkanlığın tüzel kişiliği kaldırılan İl Özel İdarelerinin yerine kurulduğu savı ön plana çıkmaktadır. Başkanlıkların il özel idarelerinin ikamesi olmak yerine mülki idare sistemi içinde yeni bir merkezi birim olarak kabul edilmesi gerekir. Bu sav, çalışmamızda İzmir Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı örneği üzerinden eleştirilmektedir. Çalışmamızda başkanlık yöneticileri ile görüşmeler gerçekleştirilmiş, İzmir'de yer alan 39 farklı il müdürlüğünün son dört yılda gerçekleştirdikleri yatırımlara ilişkin hazırlanan değerlendirme raporları incelenmiştir. Bu verilerden elde edilen bul-gular ışığında İzmir Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı'nın mülki idare içindeki yeri ve yerine getirdiği hizmetlerin işlevselliği tartışılmaktadır. Abstract: The purpose of this paper is to examine the Department of Investment Monitoring and Coordination (DIMC) that has been founded as a new territorial administration unit in Turkey. When the legal status and the duties of this department are considered, the DIMC has a unique position both in Turkish public administration and in territorial administration system. The DIMC should be accepted as a new central unit within the territorial administration system rather than a substitute for special provincial administrations. In literature, it is alleged that the DIMC was founded instead of the closed special provincial administrations. This argument is criticized through the example of İzmir DIMC. For this purpose, interviews were made with department executives and evaluation reports prepared about the investments realized in the last four years by 39 different provincial directorates located in Izmir were analysed. Lastly, the position of the Izmir DMIC in territorial administrations and the functionality of its services are discussed according to the findings of this data.
This article focuses on the pedestrian element in the Highway Traffic Law and the importance of the application dimension of public policies in the case of traffic accidents, the reason of which is crashing to the pedestrian. The study,... more
This article focuses on the pedestrian element in the Highway Traffic Law and the importance of the application dimension of public policies in the case of traffic accidents, the reason of which is crashing to the pedestrian. The study, which consists of 3 parts, first examines the pedestrian element in the Highway Traffic Law. In the second part, the statistical data of the Traffic Services Directorate until 2018 are examined. In the third section, the reflection of the amendment made in Article 74 of the Highway Traffic Law on 18.10.2018 to the data between January 2019 and January 2020 is examined. With this amendment, drivers are obliged to stop at pedestrian crossings and crossings and pass pedestrian crossings and to give the first right to pass. The reflection of this provision on statistical data was investigated and it was seen that pedestrian crash did not have a reducing effect on the number of accidents and a considerable increase was experienced after the legislative am...
Bu arastirmanin amaci Turk kamu yonetim kulturu uzerine kapsamli bir degerlendirme yapmaktir. Bu dogrultuda; Turk kamu yonetimi hangi temel kultur kodlarindan etkileniyor? Kulturel kodlar calisma kulturunu nasil etkiliyor? Calisma kulturu... more
Bu arastirmanin amaci Turk kamu yonetim kulturu uzerine kapsamli bir degerlendirme yapmaktir. Bu dogrultuda; Turk kamu yonetimi hangi temel kultur kodlarindan etkileniyor? Kulturel kodlar calisma kulturunu nasil etkiliyor? Calisma kulturu kurumsal sonuclara (performans) nasil yansiyor? sorularina cevap aranmaktadir. Bu kapsamda kurum kulturu konusunda farkli teorisyenlerin bakis acilarini yansitan gecerlik ve guvenirligi kabul edilmis butunlesik bir olcek hazirlanmis, Duzce’de ust duzey ve orta duzey yonetici ve memur pozisyonlarinda calisan 930 kamu gorevlisi uzerinde arastirma gerceklestirilmistir. Arastirma sonucunda; ulusal kulturel kodlar ile calisma kulturu tipleri arasinda anlamli duzeyde iliskiler oldugu ve calisma kulturu ozelliklerinin kurumsal sonuclara onemli duzeyde yansidigi tespit edilmistir.
KAMU POLİTİKASI BAĞLAMINDA NARGİLE KULLANIMI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME AN EVALUATION ON HOOKAH SMOKING IN THE CONTEXT OF THE PUBLIC POLICY ÖZET : Nargile kullanımı 1990'lı yıllarda önce Orta Doğu ve Doğu Akdeniz'de tekrar ortaya çıkıp,... more
KAMU POLİTİKASI BAĞLAMINDA NARGİLE KULLANIMI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

AN EVALUATION ON HOOKAH SMOKING IN THE CONTEXT OF THE PUBLIC POLICY

ÖZET : Nargile kullanımı 1990'lı yıllarda önce Orta Doğu ve Doğu Akdeniz'de tekrar ortaya çıkıp, Avrupa ABD ve Türkiye'de çok yüksek bir yayılış eğilimi göstermektedir. Bu çalışmada nargile kullanımının gençlerin biyopsikososyal sağlığına zarar verebileceği, bağımlılık oluşturabileceği gerçeğinden hareketle, mevcut durum ve önerilerle bir politika önerisi sunulmaktadır. Çalışma ile nargile kullanımı hakkında güncel bilgileri toparlamak, bilimsel araştırmalara rehberlik etmek ve kamu politikasını teşvik etmek amacıyla kapsamlı bir inceleme yapmak amaçlanmıştır. Dünyada nargile kullanımının hızlı yayılımı özetlenmekte, nargilenin kadınlar ve gençler arasında ve özellikle üniversite çevrelerinde bu kadar hızlı yayılmasının toplumsal sebepleri gözden geçirilmektedir. Nargilenin ve sunumunun yapıldığı işletmelerin oluşturduğu sağlık sorunları tartışılmaktadır. Nargileye erişimde, sağlık uyarı etiketlemesinde, internetten satışlar ile reklam ve promosyonlardaki kuralsızlık ve denetim eksiklikleri incelenmektedir. Bu sorunlara karşı dünyada geliştirilen yasal ve düzenleyici işlemler ile Türkiye'de uygulanabilecek kamu politikaları tartışılmaktadır.

ABSTRACT : Hookah smoking has launched again in the Middle East and the Eastern Mediterranean in the 1990s, shown very high tendency to spread in Europe, the US and Turkey. In this study, based on the fact that the hookah smoking can harm the biopsychosocial health of young people and create addiction and as result a policy proposal is presented with current status and suggestions. The aim of the study is to carry out a comprehensive examination to gather up-to-date knowledge about hookah use, to guide scientific research, and to promote public policy. Rapid spread of hookah smoking in the world is summarized and are reviewed regarding the social causes of hookah spreading so quickly among women and young people, and especially in university environments. The health problems caused by the hookah and the hookah venues are discussed. In accessing hookahs, health warning labeling, internet sales, and advertising and promotions, uncertainty and control deficiencies are examined. The legislative and regulatory actions which developed in the World against the problemsof hookah smoking are discussed to be implemented as public policies in Turkey.

ISSN:2147-9208 E-ISSN:2147-9194
Bu çalışmanın amacı Türkiye’de tarım arazilerinin korunmasına yönelik gerçekleştirilen politikaları Düzce İli özelinde tartışarak genel bir perspektif çizmektir. Çalışmada önce Türkiye’de tarım topraklarının kullanılması politikası ve bu... more
Bu çalışmanın amacı Türkiye’de tarım arazilerinin korunmasına yönelik gerçekleştirilen politikaları Düzce İli özelinde tartışarak genel bir perspektif çizmektir. Çalışmada önce Türkiye’de tarım topraklarının kullanılması politikası ve bu konudaki yasal gelişmeler ele alınmakta ve toprak koruma kurullarının çalışmaları incelenmektedir. Daha sonra Düzce özelinde kentleşme ve imar ilişkisinde tarım topraklarının imara açılması ve İl Toprak Koruma Kurulunun kararları analiz edilmektedir.

İncelemeye konu olan Düzce İlinin bir pilot uygulama olarak ele alınmasının bir diğer nedeni de 2017 yılından itibaren Büyük Ova statüsüne alınan önemli merkezlerden birisi olmasıdır. Bu kapsamda ilgili statü ile koruyucu önlemlerin ne derece değiştiği incelenmekte ve rakamsal verilerle çalışma desteklenerek bir çıkarımda bulunulmaktadır.

Düzce’de 1999 depreminden sonra kentin yeniden imar edilmesi, il olmasıyla birlikte yeni kamu binalarına olan ihtiyacın ortaya çıkması, sanayiyi hızla geliştirmek için ve depremin ortaya çıkardığı ekonomik tahribatı kısa sürede ortadan kaldırmak amacıyla 4. derece teşvik kapsamına alınması sonucu Düzce’de tarım topraklarının hızla imara açılma riski ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda verimli mutlak tarım arazileri geri dönülemez şekilde yok olma tehlikesine maruz kalmıştır. Çalışmada 1999 yılından itibaren tarım topraklarının imara açılmasındaki bu değişim rakamlarla ortaya konularak tartışılmaktadır.
ÖZ Bu araştırmanın amacı bağımlılıkla mücadele politikalarına temel oluşturabilmek için din hizmeti görevlilerinin bağımlılık konusundaki algılarını ve mücadele yönlü eğilimlerini incelemektir. Bu kapsamda Düzce Müftülüğünde görev yapan... more
ÖZ

Bu araştırmanın amacı bağımlılıkla mücadele politikalarına temel oluşturabilmek için din hizmeti görevlilerinin bağımlılık konusundaki algılarını ve mücadele yönlü eğilimlerini incelemektir. Bu kapsamda Düzce Müftülüğünde görev yapan din hizmeti görevlileri araştırma grubu olarak belirlenmiştir. Nicel araştırma yönteminin kullanıldığı çalışmada veriler anket yöntemi ile elde edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre bağımlılıkla mücadele konusunda dini hizmet görevlilerinin oldukça önemli bir paydaş oldukları; bağımlılıkla mücadele de daha aktif görev alma noktasında duyarlı oldukları fakat nasıl bir plan ve yöntem dâhilinde hareket edeceklerini bilmedikleri için mevcut potansiyellerini kullanamadıkları görülmektedir. Dolayısıyla bir kamu politikası olarak din hizmeti görevlilerinin bağımlılıkla mücadele de aktif rol almasını sağlayacak projelere şiddetle ihtiyaç olduğu söylenebilir.

ABSTRACT

The aim of this study is to examine the perceptions and the tendencies of the religious workers in terms of addiction in order to provide a basis for the policies of combating addiction. In this context, the religious service officers working in the Mufti's Office of Düzce were determined as the research group. Quantitative research method was used and the data were obtained by the questionnaire. According to the results of the research, religious service officers are a significant shareholder in the fight against addiction. They are also sensitive to take on more active tasks fighting with addiction. But they cannot use their existing potential because they do not know how to move in a plan and method. Therefore, it can be said that there is a need for projects which will enable religious service workers to take an active role in combating addiction as a public policy.
Bu araştırmanın amacı 6360 sayılı yasa çerçevesinde oluşturulan "Genişletilmiş Büyükşehir Modeli" konusunda yerel yöneticilerin algıları ve belediyelerin hizmet sunum performansları arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırmanın evrenini,... more
Bu araştırmanın amacı 6360 sayılı yasa çerçevesinde oluşturulan "Genişletilmiş Büyükşehir Modeli" konusunda yerel yöneticilerin algıları ve belediyelerin hizmet sunum performansları arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırmanın evrenini, Kocaeli ve Sakarya illerinde kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan yöneticiler ve muhtarlar oluşturmaktadır. Araştırmada nicel araştırma yönteminden yararlanılmış, veriler yüz yüze anket tekniği ile elde edilmiş, verilerin analizi için toplam 561 anket SPSS programında değerlendirmiştir. Araştırmanın sonuçlarına göre yasal düzenlemenin pozitif amaçlı yapıldığı algısı, büyükşehir belediyelerin hizmet sunum performansının olumlu yönde değerlendirilmesine önemli düzeyde katkı yapmaktadır. Aynı şekilde yasal düzenlemenin etkinlik, verimlilik ve kalite algısını güçlendirecek uygulamaların artırılması, belediyelerin hizmet sunum performansının olumlu olarak değerlendirilmesini sağlamaktadır. Diğer taraftan yasal düzenlemenin negatif amaçlı yapıldığı veya çeşitli sorunları beraberinde getirdiği algısının yükselmesi ise belediyelerin hizmet sunum performansının olumsuz yönde değerlendirilmesine neden olmaktadır.

The purpose of this study is to examine the relationships between the perceptions of local managers and the service delivery performance of the municipalities on the "Extended Metropolitan Model" which was created under the law number 6360. The universe of research is formed by managers who work in public institutions and organizations and reeves in Kocaeli and Sakarya provinces. Quantitative research method was used in the research, data were collected by face-to-face survey technique, and a total of 561 questionnaires were evaluated in the SPSS program for data analysis. According to the results of the survey, the perception that the legal regulation is made for positive purposes and strengthens the efficiency, productivity and quality makes a significant contribution to the evaluation of the service delivery performance of the metropolitan municipalities positively. On the other hand, the increase in perception that the legal regulation is made for negative purposes or brings about various problems causes the evaluation of the service delivery performance of the municipalities negatively.
Özet Göç politikası, pek çok alt politika alanını da etkileyen meta bir konudur. Türkiye de son yıllarda bu alanda ciddi değişimler yaşamaktadır. Suriye'deki krizle daha da derinleşen ulusal göç sorunu, yerelde de farklı sorun alanlarına... more
Özet Göç politikası, pek çok alt politika alanını da etkileyen meta bir konudur. Türkiye de son yıllarda bu alanda ciddi değişimler yaşamaktadır. Suriye'deki krizle daha da derinleşen ulusal göç sorunu, yerelde de farklı sorun alanlarına yol açmaktadır. Özellikle göçmenlerin başta uyum olmak üzere farklı başlıklar altında sorunlar yaşadıkları ve bu sorunların yerleşiklere de yansıdığı izlenmektedir. Bu kapsamda Düzce örneğinde yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri araştırılmıştır. Gerçekleştirilen saha araştırmasıyla yürütülen faaliyetlerin etkileri değerlendirilmiştir.

Migration policy is a meta-issue that affects many sub-policy areas. Turkey in recent years to have serious changes in this area. The problem of national migration, deepened by the crisis in Syria, leads to different problem areas at the local level. Specifically, immigrants have problems under different headings, especially adaptation, and these problems are reflected on residents. In this context, the problems in Düzce and solution recommendations were searched. The impacts of the activities were evaluated with a field research.
Öz Sürdürülebilir turizm, destinasyonların uzun vadede rekabet avantajı kazanmasında önemli bir etken olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmanın amacı, yerel halkın sürdürülebilir turizmin gelişimine yönelik tutumlarını belirlemektir.... more
Öz Sürdürülebilir turizm, destinasyonların uzun vadede rekabet avantajı kazanmasında önemli bir etken olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmanın amacı, yerel halkın sürdürülebilir turizmin gelişimine yönelik tutumlarını belirlemektir. Çalışmada ayrıca katılımcıların demografik özelliklerine göre sürdürülebilir turizmin boyutlarına bakış açılarında farklılık olup olmadığı incelenmiştir. Bu kapsamda önemli bir turizm destinasyonu olan Düzce ili Akçakoca ilçesinde yaşayan katılımcılar üzerinde bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Araştırmada anket formu aracılığı ile 382 katılımcıdan veriler elde edilmiştir. Elde edilen veriler kullanılarak yapılan faktör analizi sonucunda, sürdürülebilir turizmin gelişimine yönelik yerel halkın tutumlarına ilişkin altı boyut tespit edilmiştir. Bu boyutlar, çevresel sürdürülebilirlik, planlama, halkın turizme katılımı, ekonomik fayda, algılanan maliyet ve ziyaretçi memnuniyeti şeklinde kategorize edilmiştir. Öte yandan, katılımcıların demografik özellikleri ile sürdürülebilir turizmin gelişimine yönelik tutumları arasında anlamlı farklılıkların olduğu belirlenmiştir.

Sustainable tourism emerges as an important factor for destinations in achieving competitive advantage sover long-term.The aim of this study is to define the attitude of local people to development of sustainable tourism. Another aim of the study is to examine whether there is a difference between the perspectives of participants to the dimensions of sustainable tourism according to their demographic features. In this context, a research has been carried out among participants living in Akcakoca District of Düzce, which is an important tourism destination. In order to achieve this aim, the study is based on quantitative research methods. Data is achieved from 382 participants through questionnaire forms. Following the searches, attitudes to the development of sustainable tourism are defined as six dimensions. These dimensions are environmental sustainability, planning, participation of people to tourism, economic benefit, perceived cost and visitor satisfaction. On the other side, it is defined that there is difference between the demographic features of participants and their attitude to the development of sustainable tourism.
Toplum içerisinde birbirine eşit statüde insanların aralarında adaleti tesis etmenin yanında diğer bir önemli konu da devlet erkanından insanlar karşısında vatandaşların haklarının korunmasıdır. Bu sebeple kökü eski İran... more
Toplum içerisinde birbirine eşit statüde insanların aralarında adaleti tesis etmenin yanında diğer bir önemli konu da devlet erkanından insanlar karşısında vatandaşların haklarının korunmasıdır. Bu sebeple kökü eski İran imparatorluklarına dek uzanan adâletnâmeler Osmanlı Devleti’nde insanların haklarının güvence altına alınması için kullanılmışlardır. Bu Sasanilerde İslam devletlerinde ve Osmanlılar döneminde de görülmektedir. Ana yönetim belgesi olarak kanunnameler çıkarılırken, bazen de yasakları belirten yasaknameler ve yöneticilerin adaletten ayrıldıkları ve halka zulmettikleri görüldüğünde de adâletnâme adı altında olumsuzlukları giderme ve adaleti sağlama maksatlı fermanlar ve belgeler gönderilmiştir.  Genel anlamda emirler olmaları ve vergi yolsuzlukları, salmalar, kadıların adaletsiz uygulamaları, idarecilerin suiistimalleri, halk ve askeri sınıf arasında cereyan eden anlaşmazlıklar gibi hususlar adâletnâmelerin konusu olmuştur. Bu çalışmada öncelikle I. Ahmed döneminde Celali isyanlarının da hızlandırdığı toplumda asayişin bozulması ve idari ve sosyal hayatta oluşturduğu derin sarsıntılar ele alınmaktadır. Osmanlı devlet yapısında padişahın başvurduğu adaletname konusunun temelini oluşturan felsefe gözden geçirilerek imparatorluğun değişik kademelerindeki devlet adamlarına gönderilme sebepleri incelenmektedir. 30 Eylül 1609 (1018) Tarihli Rumeli Beylerbeyine Rumeli Eyaleti’nde bulunan beyler ile kadılara gönderilen adâletnâmede 11 maddeden oluşan hükümlerle ve meydana gelen kargaşa ortamının yatıştırılması için padişah tarafından emirler verilmiştir. Adâletnâme’nin ilk maddesinde insanları kan öşrü bahanesiyle fakirleştirilmemeleri istenilmiştir. İkinci maddede beylerbeyi ve sancak beyine neden bir yere tayin edilerek kendilerine müstakil haslar verildiği hatırlatılmış, buraya gönderilmelerinin amacının insanların kötü muameleye uğramasını engellemek olduğuna vurgu yapılmıştır. Üçüncü maddede kan parasının hangi yollara tahakkuk edilebileceği tanımlanmış, dördüncü maddede öşr-i diyet veya kan parası olarak ne alınabileceği anlatılmıştır. Beşinci maddede beylerbeyi ve sancakbeylerine padişahın emri ve şer‘i ve örfi kanunlar dışında öşr-i diyet namında bir akçe veya bir lokma bile alınamayacağı bildirilmiş, altıncı maddede ise beylerbeylerine ve sancak beylerine görev tanımları hatırlatılmıştır. Yedinci maddede kanunların üstünlüğü vurgulanmış, son dört maddede de genel olarak idarecilerin nasıl olması gerektiği ve kanuna riayetin önemi hatırlatılmıştır. Meydana gelen kargaşa ortamı ve halkın içerisinde bulunduğu olumsuz şartlar devlet müdahalesini gerekli kılmıştır. Bu noktada saraydan oldukça sert bir üslupla yöneticiler uyarılmış ve aksi takdirde ceza tayin edileceği hususunda da emirler verilmiştir. Sultan I. Ahmed’in adâletnâmesi bu bakımdan tarihsel bir metin olmasının dışında 17. yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti nezdinde sergilenen sosyal devlet anlayışının bir göstergesi olarak ayrıca önem arz etmektedir.
Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Düzce Kazasının idari yapısını ele alan bu çalışmada ilk önce Düzce’nin antik yıllardan itibaren yaşadığı Prusias ad Hypium, Dusea, Konrapa ve Düzce Bazarı gibi değişimler kısaca anlatılmıştır. Daha sonra... more
Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Düzce Kazasının idari yapısını ele alan bu çalışmada ilk önce Düzce’nin antik yıllardan itibaren yaşadığı Prusias ad Hypium, Dusea, Konrapa ve Düzce Bazarı gibi değişimler kısaca anlatılmıştır. Daha sonra Tanzimat döneminde Düzce’nin Bolu eyaleti ile birlikte geçirdiği idari değişimle Düzce kazası dönemi incelenmiştir. 1864 Vilayet Nizamnamesine değindikten sonra Düzce’nin Kastamonu vilayeti Bolu sancağı Düzce kazası halini alması ele alınmaktadır. Ayrıca, Kurtuluş Savaşı döneminde Düzce’de yaşanan çalkantılı dönem, isyanlar ve idari yapıya yer verilmektedir. Son olarak da Cumhuriyet döneminde idari yapılanmanın nasıl değiştiği ele alınıp, Bolu vilayeti ve özellikle Düzce ilçesinin kurulması ve yaşadığı idari değişimlere değinilmektedir. Böylelikle genel bir değerlendirme yapılıp Düzce’nin ne zaman ve nasıl vilayet olduğundan da kısaca bahsedilmektedir.
Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Düzce Kazasının idari yapısını ele alan bu çalışmada ilk önce Düzce’nin antik yıllardan itibaren yaşadığı Prusias ad Hypium, Dusea, Konrapa ve Düzce Bazarı gibi değişimler kısaca anlatılmıştır. Daha sonra... more
Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Düzce Kazasının idari yapısını ele alan bu
çalışmada ilk önce Düzce’nin antik yıllardan itibaren yaşadığı Prusias ad
Hypium, Dusea, Konrapa ve Düzce Bazarı gibi değişimler kısaca anlatılmıştır.
Daha sonra Tanzimat döneminde Düzce’nin Bolu eyaleti ile birlikte
geçirdiği idari değişimle Düzce kazası dönemi incelenmiştir. 1864
Vilayet Nizamnamesine değindikten sonra Düzce’nin Kastamonu vilayeti
Bolu sancağı Düzce kazası halini alması ele alınmaktadır. Ayrıca, Kurtuluş
Savaşı döneminde Düzce’de yaşanan çalkantılı dönem, isyanlar ve
idari yapıya yer verilecektir. Son olarak da Cumhuriyet döneminde idari
yapılanmanın nasıl değiştiği ele alınıp, Bolu vilayeti ve özellikle Düzce
ilçesinin kurulması ve yaşadığı idari değişimlere değinilecektir. Böylelikle
genel bir değerlendirme yapılıp Düzce’nin ne zaman ve nasıl vilayet
olduğu kısaca bahsedilmektedir.
Günümüzde toplumların karşı karşıya olduğu en önemli problemlerin arasında tütün, alkol ve uyuşturucu madde kullanımı gelmektedir. Gerek Türkiye’de gerekse dünyada tütün, alkol ve uyuşturucu madde kullanım oranı arttığı gibi, söz konusu... more
Günümüzde toplumların karşı karşıya olduğu en önemli problemlerin arasında tütün, alkol ve uyuşturucu madde kullanımı gelmektedir. Gerek Türkiye’de gerekse dünyada tütün, alkol ve uyuşturucu madde kullanım oranı arttığı gibi, söz konusu maddelere başlama yaşı da dikkat çekici bir şekilde düşmektedir.

Madde kullanımının bağımlılık düzeyine ulaşması neticesinde fiziksel ve ruhsal rahatsızlıkların yanı sıra, sosyoekono- mik açıdan ciddi problemlerin de ortaya çıkması kaçınılmaz olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından normal sağlığın sürdürülmesi için gerekli olmayan; biyolojik işlevleri ve yapıyı değiştiren herhangi bir madde ya da madde karışımının kötüye kullanımı ola- rak kabul edebileceğiz madde bağımlılığı; sentetik veya doğal bir maddenin, tekrarlanan kullanımı sonucu oluşan bir zehirlenme durumu veya kişinin madde kullanımını kontrol edememesi ve olumsuz sonuçlarını bilmesine rağmen kullanmaya devam etmesi sonucu oluşan bilişsel, davranışsal ve psikolojik belirtiler bütünüdür.

20. yüzyıldan itibaren dünyada madde bağımlılığı ile mücadele konusunda önemli adımların atıldığı, çeşitli konferanslarda konunun ele alındığı, uluslararası sözleşmelerin imzalandığı, Birleşmiş Milletler’in taraf olarak birtakım kuruluş ve organ aracılığıyla çözüm sürecine dâhil olduğu görülmektedir. Ancak atılan adımlara rağmen günümüzde sorunun çözümüne dair somut bir ilerlemenin sağlanamadığı ortadadır. Türkiye’de de madde bağımlılığı ile mücadele için uluslararası sözleşmelere taraf olmanın yanı sıra, çeşitli yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesine, politika ve stratejilerin belirlenmesine rağmen, gelinen noktada madde kullanım oranlarında artış bağımlılıkla mücadele çalışmalarının yetersizliğini ortaya koymaktadır. Kuşkusuz madde bağımlılığı ve bağımlılıkla mücadelenin sadece yasal çerçevede ele alınması ve konunun suç perspektifinde ele alınması, sorunun çözümünü zorlaştıran hususların başında gelmektedir.
Konunun önemine binaen madde bağımlılığı ve bağımlılıkla mücadele konusun- da yapılan akademik çalışmaların da niceliksel ve niteliksel açıdan kayda değer bir noktaya ulaştığını söylemek mümkündür. Gerek lisansüstü tezlerde gerekse makale ve bildirilerde madde bağımlılığı ve bağımlılıkla mücadele konusunun çok yönlü olarak ele alındığı görülmektedir. Sağlık gibi madde bağımlılığı ile doğrudan ilgili disiplinlerin yanı sıra farklı disiplinlerde de konuyla ilgili lisansüstü tez çalışmaları yapılmıştır. Madde bağımlılığı ve bağımlılıkla mücadele konusunu iletişim ve medya boyutlarında inceleyen lisansüstü tez çalışmaları da bulunmaktadır. Konuyu hukuk perspektifinde ele alan çalışmalarda ise uyuşturucu madde kullanımı, bulundurma ve satışı, madde kullanımını ve bağımlılığının önlenmesini sağlayacak hukuki önlem ve düzenlemeler, denetimli serbestlik konularının ön plana çıktığı görülmektedir.
Bu çerçevede madde bağımlılığı ve bağımlılıkla mücadele konusunda akademik çalışmaların profilini ortaya çıkarmanın, problem alanlarını belirlemek ve bağımlılıkla mücadele politikalarının başarısına katkı sağlayabileceği düşünülmektedir.

Türkiye’de madde bağımlılığı ve bağımlılıkla mücadele konusunda akademik çalışmaların profilinin belirlenmesini amaçlayan bu çalışmada bağımlılık ve bağımlılıkla mücadele kavramlarına kısaca değinildikten sonra, madde bağımlılığı ve bağımlılıkla mücadele konusunda akademik çalışmaların profilini belirlemek amacıyla lisansüstü tezlerin bibliyometrik analizi ve betimsel analizi sonucunda elde edilen bulgulara ve değerlendirmelere yer verilmiştir.
6.12 2012 tarihli ve 28489 sayılı Resmi Gazete’de yayınlana- rak yürürlüğe giren ve 6447 sayılı Kanun ile adı ve bazı maddeleri değiştirilen 6360 sayılı Kanun hükümleri ile ortaya çıkan bu yeni ör- gütlenme modeline ilişkin üst (Vali... more
6.12 2012 tarihli ve 28489 sayılı Resmi Gazete’de yayınlana- rak yürürlüğe giren ve 6447 sayılı Kanun ile adı ve bazı maddeleri değiştirilen 6360 sayılı Kanun hükümleri ile ortaya çıkan bu yeni ör- gütlenme modeline ilişkin üst (Vali Yardımcıları, Kaymakamlar, Be- lediye Başkanları) ve orta (Büyükşehir Belediyesi Daire Başkanları, İlçe Belediyesi Birim Müdürleri) düzey yöneticiler, karar vericiler ve meslek odaları temsilcilerinin algılarının ve modelin performansının ölçülmesi, yaşanan ve yaşanabilecek sorunların tespit edilmesi ve çözüm önerilerinin geliştirilmesi, bu tezin konusunu oluşturmakta- dır. Ayrıca merkezî yönetim ve yerel yönetimler arasındaki hizmet dengesinin nasıl değiştiği, sorumlulukların paylaşımı ile ortaya çıkan yeni durumlara yönelik algılar da araştırma konusu kapsamında ele alınmaktadır.
Göç, tarihin ilk çağlarından bugüne kadar en temel sosyal olgulardan birisi olagelmektedir. Tarih boyunca özellikle kitlesel göçlerde hedef refah, güvenlik ve huzurun olacağına inanılan bölgeler olmuştur. Savaşlar başta olmak üzere,... more
Göç, tarihin ilk çağlarından bugüne kadar en temel sosyal olgulardan birisi olagelmektedir. Tarih boyunca özellikle kitlesel
göçlerde hedef refah, güvenlik ve huzurun olacağına inanılan bölgeler olmuştur. Savaşlar başta olmak üzere, iktisadi ve sosyal
sorunlar nedeniyle kendi ülkelerinde kaliteli yaşam imkânlarının kısıtlı olduğunu düşünen kitleler, çareyi başka ülkelerde yaşam
alanı aramada bulmuşlardır.

Türkiye, içerisinde bulunduğu coğrafi konum itibariyle sürekli kitlesel göç hareketliliğinin merkezinde olmuştur. Yakın zamana
kadar transit ülke olarak bilinen ülkemiz, artan ekonomik gücü, bölgesindeki ender demokrasilerden birisi olması ve istikrarı ile
kitlesel göç hareketleri açısından hedef ülke konumuna da gelmiştir. Özellikle son birkaç on yılda komşu ülkelerinden
ülkemize gelen milyonlarca göçmen ve sığınmacı, Türkiye’de göç yönetiminin öncelikli bir alan olmasını sağlamış bulunmaktadır.
İçişleri Bakanlığına bağlı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün kurularak tüm illerde teşkilatlanması da bu gelişmenin bir
ürünüdür.

Düzce, Marmara Bölgesinin doğusunda, doğal güzellikleri ile meşhur orta büyüklükte bir ilimizdir. Düzce, tarıma dayalı
geleneksel iktisadi yapısını turizm, hizmet ve sanayi sektörlerinde ciddi atılımlar yaparak çeşitlendirmesi ile dikkati çekmektedir. Ayrıca, birkaç yüz yıldır yoğun dış göç alarak artan Düzce nüfusu,
göçmenlerin ülkeye ve yerel şartlara uyumu yönünden de örnek bir ilimizdir. Farklı bölgelerden gelen insanlar, Düzce’de kaynaşarak
örnek bir insicam ve bir arada yaşama kültürü geliştirmişlerdir. Düzce ilinin bir diğer özelliği de, başta valilik olmak üzere merkezi
yönetimin taşra teşkilatı, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının uyumlu çalışarak önemli kamu politikalarının yerel
düzeyde uygulanması konusunda bir sinerji oluşturmalarıdır. Kamu yönetimi literatüründe yönetimden yönetişime geçiş olarak
adlandırılan kurumlar ve kesimler ile yerel halk arasında iletişim, işbirliği ve ortak hedeflere yönelme anlayışı, Düzce’de birçok
alanda somut sonuçlar elde edilmesine katkıda bulunmuştur.

Ancak, bu sonuçta sadece hizmet yöntemlerimizi daha katılımcı ve birlikte yönetime yönelik olarak değiştirmemiz değil, yönetimde
temel bir değer olarak insan ve vatandaş odaklılığı da temel bir ilke olarak mülki idarede benimsememiz önemli rol oynamıştır.
Nitekim hizmet ettiğimiz kesimi sadece vatandaşlarımız ile de sınırlamayıp ilimize gelen göçmen, mülteci ve sığınmacılara da
insani sorumluluklarımız kültürümüzdeki misafirperverlik gereği her türlü kamu hizmetini itina ile sunmanın gayreti içerisindeyiz. İlimizdeki tüm diğer paydaşlarımız ile beraber, geniş bir hoşgörü
ve yürek enginliği ile insanlara, hayvanlara ve çevreye hizmet ederken bu çabalarımızın başarılı sonuçlar üretmesi de en büyük
mutluluk kaynağımız olmaktadır.

Göç yönetiminde ve özellikle göçmen ve sığınmacıların rehabilitasyonu ve uyumunda Düzce’yi örnek olay ve araştırma
alanı olarak tercih eden bu araştırma kitabı, birçok yönden takdire şayan ve alanında ilkleri barındıran bir özellik taşımaktadır. Göç yönetimi gibi ülkemizin ve insanlığın çözüm aradığı çok önemli bir
konuda Düzce örneğini temel alan ve hem niteliksel hem de niceliksel araştırma tekniklerinin kullanıldığı bu araştırmadan çıkarılacak birçok önemli sonuç ve politika önerisi bulunmaktadır.
Osmanlı Devleti'nin, "devlet" tanımına uygun biçimde ortaya çıkması 14. yüzyıl başlarında gerçekleşmiştir. Bu tarihlerde, Anadolu'nun Marmara uç bölgesinde yaşayan halkın siyasal yönetim olarak bağlandığı bir düzen kurulmuştu. Bu... more
Osmanlı Devleti'nin, "devlet" tanımına uygun biçimde ortaya çıkması 14. yüzyıl başlarında gerçekleşmiştir. Bu tarihlerde, Anadolu'nun Marmara uç bölgesinde yaşayan halkın siyasal yönetim olarak bağlandığı bir düzen kurulmuştu. Bu yapılanmada, otoritenin başı olarak Osman Gazi en tepede idi. Kendisinin düzeni sürdürmek üzere tesis ettiği kurumlar ortaya çıkmıştı. İlk Osmanlı ordusu, şehir ve kasabalarda adaleti uygulayan kadı/mahkeme, mülkiyet düzeninin ana unsurları olan dirlik/vakıf kurumları daha bu süreçte oluşmuştu. Ahi geleneklerine dayalı esnaf teşkilatının gerçekleştirdiği üretim-ticaret etkinlikleri ile canlı kültürel unsurların beslediği toplumsal yaşam, bu yeni düzeni tamamlamaktaydı. Halil İnalcık, Osmanlı devlet düzeni üzerindeki örtüyü kaldırarak, bu sistemin belirli bir esas üzerine oturtulmuş olduğunu belirtir: Her bireyin kendisine uygun bir sosyal mevkide tutulması bu anlayışın özünü teşkil etmektedir. "Askerî sınıfı" ile "reaya sınıfı" arasındaki dirlik düzene dayalı statünün korunması önemlidir. Köylünün tasarruf hakkını içeren "çift-hane" sistemi ile ödemekle yükümlü olduğu vergi düzeni (raiyyet rüsumu) Osmanlı düzeninin temelidir. Bu sistemin işlerliği, padişah beratı ile görev verilen askerîyi, reayadan ayrı tutmak, rollerini tanımlamakla mümkündür. 1 Bunun temeli, çift-hâne sistemi denilen ve bir ailenin geçimini sağlayacak büyüklükte toprağı işlemesine dayanmaktaydı. Mülkiyeti devlete ait olan bu toprağa, "çift" adı verilmekte ve aile elindeki bu toprağı zorunlu haller dışında sürekli işlemekle yükümlü idi. Ailenin işletme hakkını elinde tuttuğu bu toprak * Düzce Valisi
Bir toplumda adil yapının oluşabilmesi; cinsiyet, yaş, inanç, köken vb. gibi ayrımlar gözetilmeden toplumu oluşturan tüm bireylerin eşit haklardan eşit bir şekilde faydalanmalarına bağlıdır. Sürdürülebilir kalkınmanın sağlanabilmesi ve... more
Bir toplumda adil yapının oluşabilmesi; cinsiyet, yaş, inanç, köken vb. gibi ayrımlar gözetilmeden toplumu oluşturan tüm bireylerin eşit haklardan eşit bir şekilde faydalanmalarına bağlıdır. Sürdürülebilir kalkınmanın sağlanabilmesi ve insanların yüksek yaşam standartlarına ulaşabilmesi; eğitim, sağlık, istihdam, güvenlik, sosyal yaşam vb alanlarda kendilerine sunulan hakları eşitlik ilkeleri doğrultusunda kullanabilmelerine bağlıdır. Özellikle dünya nüfusunun % 51’ini oluşturan kadınlar, kendilerine yaşadıkları toplum, kültür, aile vb tarafından yüklenmiş olan bir takım roller ve bu roller doğrultusunda ortaya çıkan beklentiler nedeniyle, bu haklardan yeterli düzeyde faydalanamamaktadır. Hizmetlerin, kadın bakış açısı ve gereksinimleri de dikkate alınarak planlanması ve toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışı doğrultusunda uygulanması önem arz etmektedir.
Bağımlılık yapıcı madde kullanımı ırk ve etnik farklılıkları aşan ve bütün toplumların yüzleşmek zorunda kaldığı halk sağlığı sorunlarının başında gelmektedir (Karatay ve Kubilay, 2004). Ergenlik dönemindeki riskli davranışlar arasında... more
Bağımlılık yapıcı madde kullanımı ırk ve etnik farklılıkları aşan ve bütün toplumların yüzleşmek zorunda kaldığı halk sağlığı sorunlarının başında gelmektedir (Karatay ve Kubilay, 2004). Ergenlik dönemindeki riskli davranışlar arasında yer alan madde kullanımı dünyadaki bütün toplumlarda karşılaşılan yaygın bir sorundur (Kann et al., 2014; Marschall-Lévesque et al., 2014). Özellikle tütün, alkol ve yasadışı madde kullanımı bir yandan toplumların ölüm oranlarını etkilerken diğer yandan aşırı ekonomik maliyetlere, yoksulluğa, aile dinamiklerinin sarsılmasına zemin hazırlamaktadır. Uyuşturucu maddeler ve bağımlılıkla mücadele günümüzde birçok devlet için önemli bir öncelik olarak yer almakta ve bu maddelerin bireyler, toplum ve ülkeler üzerindeki zararlarının ortadan kaldırılması için farklı birçok politika da izlenmektedir (Akgül ve Kaptı, 2010). Bu sorun Türkiye’de son yıllarda özellikle genç nüfusta artmakta ve bu artış, yakın gelecekte Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisinin madde bağımlılığı olabileceğini düşündürmektedir (Albayrak&Balcı 2014).

Düzce İli bölgesel konumu, büyük illere yakınlığı ve geçiş noktasında yer alması nedeniyle aynı ölçekte yer alan illere nazaran yasa dışı madde kullanımının yüksek olduğu değerlendirilmektedir.

Ergenler önce alkol ve sigara gibi yasal maddeleri denemekte, daha sonra ise esrar ve diğer yasadışı maddeleri kullanmaya yönelmektedirler (Dilbaz, 2013). Düzce İlinde lise öğrencileri arasında sigara ve alkol kullanma sıklığını ve bu maddeleri kullanmalarını etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla yapılan bu çalışmada yaşam boyu en az bir kez sigara kullanan öğrencilerin oranı %35 iken hemen her gün sigara kullananların oranı %20,1 olarak bulunmuştur. Alkol kullanımı için ise bu oranlar sırasıyla %18,7 ve %1,8’dir. Endüstri meslek lisesinde okuyan öğrencilerde, erkek öğrencilerde, 12. sınıftaki öğrencilerde, akademik başarısını düşük algılayanlarda, disiplin cezası alan, devamsızlık yapan, polisle başı derde giren, arkadaşı sigara, alkol ya da başka bir madde kullanan, ya da psikolojik tedavi almış olan öğrencilerde sigara ve alkol kullanma oranlarının istatistiksel olarak anlamı düzeyde daha yüksek olduğu belirlenmiştir (Akkuş 2017). Düzce İlinde yapılan bir diğer çalışmada öğrencilerin en az bir kez esrar kullanma oranı %3.6, ekstazi kullanma oranı %1.6, uçucu kullanma oranı %3.5’tir. Tüm maddelerde erkek, Endüstri Meslek Lisesinde okuyan ve 12. sınıflarda olan öğrencilerin madde kullanım sıklığının diğerlerine göre fazla olduğu görülmüştür (Akkuş 2016). Madde bağımlılığının sonlanmasında, dinsel motivasyonun, dindar akran ve çevrenin varlığının, toplum tarafından olumlanmanın ve dinsel temelde yeni bir kimlik inşasının etkili olduğu sonucu elde edilmiştir (Kızmaz ve Çevik 2016). Çalışmanın
bulgularında madde bağımlısı olan gençlerin maddeye başlama süreçlerinin bireysel, ailevi ve çevresel faktörlerden kaynaklandığı belirlenmiştir. Ayrıca bağımlılık sürecinde gördükleri tıbbi/psikolojik tedavi çeşitlerinin etkili olmadığı belirlenmiştir. Bağımlılıktan kurtulmada inanç merkezli yardım yaklaşımının büyük oranda etkili olduğu gözlenmiştir.

Ülkemizde uyuşturucu ile mücadele için oluşturulan politikaların uygulamadaki sonuçlarını ölçmede kullanılacak verilerin eksik ve yetersiz olduğu, uyuşturucu ile mücadelenin çok başlı yürütüldüğü, yani konuyla ilgili planların ulusal düzeyde olmakla beraber farklı kurumlar tarafından müstakil şekilde hazırlandığına dikkat çekilmiştir ( Arslan ve Akbulut,2017). Madde kullanımı ve bağımlılığı ile etkin bir şekilde mücadele edebilmek ekip anlayışı gerektirmektedir (Albayrak & Balcı 2014). Düzce İlinin bağımlılıklarla mücadelesi sektörler arası işbirliğine örnek olacak nitelikte bir çalışmanın ürünüdür. Bu makale ile yıkıcı sonuçlar doğurma ihtimali yüksek olan bir toplum sağlığı problemine Düzce ilinde 2 yıllık yerel eylem planı ve gerçekleştirilen çalışmaların somut çözümlerinin etkinliği kapsamında yerel müdahaleler tartışılacaktır. Çalışmamızda Düzce Modelinde Kamu kurumları, Üniversite ile sivil toplum kuruluşlarının ortaya koydukları birlikte çalışma ve mücadele stratejisi, her aktörün gerçekleştirdiği proje ve faaliyetler ve ortak çalışma kültürü tartışılmaktadır.