(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Uğur Ergan" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Uğur Ergan" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Uğur Ergan
Mevsimler ve Vahap Demirbaş
18 Aralık 2016

Çatısı karla kaplı bir evin pencerelerinden dışarı sızan ışık, sadece bahçede kar topu oynayan veya kardan adam yapan çocukların yüzüne yansımaz. O ışık aynı zamanda yüreğinize de yansır, umut verir. Herhangi bir köyde karlı bahçede kazları güden, saçları örgülü bir kız çocuğunun sevimliliğine hayran kalabilirsiniz. Veya karlı yollarda, küçük dikdörtgen şeklindeki ahşap okul çantalarını taşımakta zorlanan çocuklarla birlikte, ilkokul günlerinizi hayal edebilirsiniz.
Demirbaş için “Dört mevsimin ressamlarından biri” demek hiç yanlış olmaz. Erguvan ağaçlarıyla bezenmiş, zirvesi karlı dağların eflatun gökyüzüyle flört ettiği, yeşilin en taze ve keskin halinin hakim olduğu çayırlarla kaplı tuvale serpiştirilmiş onlarca koyun ve ineğin olduğu bir köyde kendini göstermeye başlayan ilkbahar...Belki uykuya dalarken “Kentin yorucu yaşamından kurtulup yaşamak istediğim yer” diye hayal etiğiniz köy, bu köydür kim bilir. Kucaklarında kuzu taşıyan köy çocuklarını gördüğünüzde, şehirli çocukların bu doğal yaşamdan ne kadar uzak olduklarını düşünmekte seçeneklerden birisi...
“Baraj sularının altında kalmasın” diye haykırdığınız Hasankeyf’i de bulabilirsiniz Demirbaş’ın çalışmaları arasında. Bir kıyısında yıkık evler ve köprüler, diğer kıyısında keçi veya koyun sürüsü. Ve Hasankeyf’in sularına yansıyan tarih...
Demirbaş, yaz aylarında kıyı kıyı dolaştırır sizi Antalya’da, Bodrum’da... Ya da nerede olmayı hayal ediyorsanız, orada. Örneğin sanatçının memleketi Malatya’da kayısı hasadında. Ya da yazın kavurucu sıcağından kurtulmak istiyorsanız, tuvaldeki dingin denize bırakın kendinizi. Akşam üzeri keyfini ise Demirbaş’ın hayallerinde kurduğu, çiçeklerle çevrili sokak kahvehanelerinde çayınızı veya kahvenizi yudumlayarak çıkarabilirsiniz. Sadece denizin değil, yeşil çamların gölgesinde ailenin tüm fertleriyle yapılan piknik de, Demirbaş’ın yaz tuvallerinde karşınıza çıkabilir.
Sonbaharın sadece sarılığı yoktur Demirbaş’ta. Yaz sonu-sonbahar başı bir düğün alayında horon çekenler, yüzü kırmızı tülle kapalı at üstündeki gelini götüren heyete eşlik ediyor olabilir. Türk bayraklarıyla donatılmış okulun bahçesinde toplanmış çocuklarla yeni bir eğitim yılına başlanması da, Demirbaş’ın eserlerinde sonbaharı haber verir. Veya keçe çadırlar altında kurulmuş bir köy pazarının kalabalıklığı da...
Sadece mevsimler mi? Elbette değil. Demirbaş’ın resimlerinde bir çoğumuzun çocukluk dönemlerinden aşina olduğu ancak günümüzde kaybolmaya yüz tutan oyunları veya değişik mahalle kültürlerini de bulmak mümkün. Kör ebe oynayanlar, ağaçlara tırmananlar, ayı oynatıcıları gibi...
Demirbaş ayrıntılara önem veren ve ağırlıklı suluboya çalışan bir sanatçı. Ancak bir süreden beri yağlıboya çalışmalar da yapıyor. Sanatçı, yukarıda anlatmaya çalıştığım konulardan oluşan kapsamlı bir sergiyi önümüzdeki ilkbahar sonuna doğru Valör Sanat Galerisi’nde açmayı planlıyor.

TURANİ’Yİ KAYBETTİK

Bu köşeyi yazarken geldi Prof.Dr. Adnan Turani’nin vefat haberi. Cumhuriyet devrimlerinin yetiştirdiği, Türk resmini uluslararası arenaya taşıyan, önemli bir isimdi Turani. Turani’yi ve eserlerini anlatmaya köşeler yetmez. Hürriyet’in dünkü Türkiye baskılarında onu anlatan yazımı okuduğunuzu düşünüyorum. Ama bir kaç kez konuk ettiğim bu köşede de büyük ustanın aramızdan ayrıldığını duyurmamak olmazdı. Turani için bugün önce uzun yıllarını geçirdiği Hacettepe Üniversitesi’nde bir tören düzenlenecek. Kocatepe Camii’nde ikindiden sonra kılınacak cenaze namazı sonrası Cebeci Asri Mezarlığı’nda son yolculuğuna uğurlanacak. Turani’nin yakınlarına, sevenlerine, sanat dünyasına başsağlığı diliyorum. Işıklar içinde uyu dev adam.

KENTTE NE VAR?

Zeki Serbest-25 Aralık’a kadar (Stillife/Yıldızevler), Hatice Kumbaracı Gürsöz-Yarın açılacak (Galeri Çankaya/Kızılay), Filiz Onat-31 Aralık’a kadar (Galeri M/Armada AVM), Süreyya Atalay-6 Ocak’a kadar Atlas Sanat (Cinnah Caddesi), Abdullah Ayaydın-30 Aralık’a kadar (İsmail Altınok Sanat Merkezi/Kolej), Hüseyin Macar-28 Aralık’a kadar (Ata Sanat/Ulus), Osman Akbay-Bahar Akçura-Sezai Kara-6 Ocak’a kadar (Emin Antik/Kale), Orhan Gürel-31 Aralık’a kadar (Fırça Sanat/Hilal Mahallesi), Nükhet Atar-31 Aralık’a kadar (Galeri Akdeniz/Yıldızevler), Canan Berber-23 Aralık’ta açılacak (Kent Sanat/Yıldız), Rabia Çalışkan-Hatice Aras Çamaltı-7 Ocak’a kadar (Nurol Sanat/Güvenevler).

Yazının devamı...
RC Sanat'tan 100. müzayede
11 Aralık 2016

Bir sanat eserinin değerinin ne olduğu sanat dünyası içinde en çok tartışılan konulardan birisidir. “Sanat sanat için midir, yoksa para için midir?” tartışmasını bilmeyenimiz yoktur. Küreselleşmiş ve serbest piyasa ekonomisinin hakim olduğu bir dünyada, “Sanatçı için paranın önemi olmamalı. Sanatçı, sadece sanat için olmalı” anlayışının hakim olması gerektiğini düşünmek, hayalperestlikten öteye gitmez. Bir ressam da ürettikleri ile insani ihtiyaçlarını karşılamalı, geçimini sağlamalı, her şeyden önce üretebilmek için boya, fırça, tuval gibi öncelikli ihtiyaç duyulan malzemelere sahip olabilmeli. Bu malzemeleri kimse kimseye bedava vermeyeceğine göre, ressam da para kazanmalı, ressamın ürettiğini insanlara sunacak olan da...Yani para kazanacak kesim içinde galerici de, müzayedeci de unutulmamalı.
Önemli olan burada bir dengenin tutturulması; ürünün, hem ressamı, hem de alıcıyı mağdur durumda bırakmayacak şekilde değerinin belirlenmesidir. Ne anormal fiyatla alıcı zarara sokulmalı, ne de ucuz fiyatla ressam. Ressam resminin satıldığını görünce daha çok şevk sahibi, daha çok üretken olur. Resmin evlerde görülmesi, sahat dünyasında konuşulması, bir ressam için en güzel reklamdır. Bu dengeyi sağlayacak olan, eser satışını yapan galerici veya müzayede yöneticisidir. Biliyorum, Türkiye’de birçok ressam ve galeri sahibi, eserlerin müzayede yöntemiyle satışına karşı. Ancak paranın, üretilmiş bir şeyin değerini belirlemede en önemli araç olduğu günümüz dünyasında, müzayede olgusunu ortadan kaldırabilmek mümkün mü? Değil. O zaman yapılması gereken, müzayedeciliği de sanatı sevdirecek, sanatçı ve sanatseverin çıkarlarını gözetecek şekilde sürdürmek.
Bunları neden yazdım? Biliyorsunuz bu köşede “Kentte ne var bölümünde” bazı haftalar RC Sanat’ın Ankara Bilkent Center’da müzayedelerini duyuruyoruz. RC Sanat’ın sabihi Rahmi Çöğendez, 18 Aralık’ta “Dalya” yapacak, yani 100’üncü müzayedeyi düzenleyecek. Çöğendez, büyük veya küçük boyutlarda olsun şimdiye kadar düzenlediği müzayedelerde sunulan resimlerle her eve orijinal bir resim sokmayı hedeflediğini söylüyor. 18 Aralık’taki müzayedede Kayıhan Keskinok, Adnan Turani, Mustafa Ayaz, Sabri Akça, Hüseyin Cahit Derman, Yakup Cem, Cevdet Batur, Tuncay Betil, Fatih Urunç, Haluk Evitan, Nurettin Akkaya ve daha birçok tanınmış yerli ve yabancı sanatçının çoğunlukla büyük boy eserleri satışa çıkacak. Müzayedede 10 resimin satışından elde edilecek gelir de değişik toplumsal etkinliklerde kullanılmak amacıyla Ankara Bahçelievler Rotary Kulübü’ne bağışlanacak. Son bir not da genç sanatseverler için. Çöğendez’in gençler için düzenlediği müzayedelerde satışa sunulan resimleri bundan böyle internette “www.yeninesilmuzayede.com” adresinde görmek mümkün.

YILBAŞI ŞENLİĞİ

Yaklaşan yılbaşı nedeniyle Ankara’da birçok galeride, sevdiklerinize, yakınlarınıza, yeni yıl hediyesi olarak alabileceğiniz küçük ebatlı resimlerden oluşan karma sergiler mevcut. Galeri duvarlarını şenlendiren ve çoğunlukla “Küçük Şeyler” adı altında sergilenen resimlerin satış fiyatları genelde makul. Çankaya Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde de TÜSGAD’ın “Gençlerle birlikte sanat buluşması” etkinliği çarşamba gününe kadar sürecek. Kentteki diğer bazı etkinlikler de şöyle:
Erol Akyavaş-15 Ocak 2017’ye kadar (Galeri Nev/GOP), Mustafa Ayaz-31 Ocak 2017’ye kadar (M.Ayaz Müzesi/Balgat), Sedef Yavuzalp-30 Aralık’a kadar (KEV Sanat/Filistin Cad.-GOP), Habip Aydoğdu-16 Aralık’a kadar (Galeri Çankaya/Kızılay), Ahmet Yeşil- 30 Aralık’a kadar (Dışişleri Bakanlığı B Blok/Balgat), Fikri Cantürk-20 Aralık’a kadar (Sepa Sanat/Ümitköy), Zeki Serbest-25 Aralık’a kadar (Stillife/Yıldızevler), Osman Akbay-Bahar Akçura-Sezai Kara- 17 Aralık’ta açılacak (Emin Antik/Kale), Orhan Gürel-31 Aralık’a kadar (Fırça Sanat/Hilal Mahallesi), Rabia Çalışkan-Hatice Aras Çamaltı-15 Aralık’ta açılacak (Nurol Sanat/Güvenevler), Zeyno Pekünlü-7 Ocak 2017’ye kadar (Salt Ulus/Ulus), Nükhet Atar-16 Aralık’ta açılacak (Galeri Akdeniz/Yıldızevler), Hüseyin Macar-17 Aralık’ta açılacak (Ata Sanat/Atpazarı-Ulus), Filiz Onat-17 Aralık’ta açılacak (Galeri M-Armada AVM), Ömer Lütfi Çetin-17 Aralık’a kadar (Galeri Gözde/Y.Ayrancı), Abdullah Ayaydın-30 Aralık’a kadar (İsmail Altınok Sanat Merkezi/Kolej), Hülya Ulaş Feyzioğlu-20 Aralık’a kadar (Kent Sanat/Yıldız), Eyüp Büyükbostancı-15 Aralık’ta açılacak (Galeri Kara/Kızılay), Feriha Akpınarlı-Aysen Soysaldı-Yarın açılacak (TBMM-Necati Kültür Evi/Kızılay).

Yazının devamı...
Mustafa Ayaz'ın renk ve çizgi aşkı
4 Aralık 2016

Yön vericiler istedikleri kadar çabalasınlar, İstanbul’da da plastik sanatlara ilgi duyanların pek çoğunun işyerleri ve evlerindeki duvarları Ankaralı ressamların eserleri süsler. Çünkü başkent Ankara, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün teşvikiyle çağdaş Türk resminin temel taşlarını oluşturan ressamları çıkarmıştır. Hayatta olanları bir an düşündüğümde Adnan Turani, Turan Erol, Mustafa Ayaz, Yalçın Gökçebağ, Habip Aydoğdu hemen aklıma gelen isimler.
İşte bu isimlerden Mustafa Ayaz, her yıl sonu geleneksel hale getirdiği “Eski yıla veda, yeni yıla merhaba” özelliği taşıyan sergisini geçen perşembe günü Balgat’ta kendi adını taşıyan müzede açtı. Ayaz hoca, plastik sanatlara olan aşkını bir kez daha ilan edercesine sergiye “Renk ve Çizginin Aşkı” ismini vermiş.
Sakin olur diye açılıştan bir gün önce sergiyi gezdim. Eserler müze duvarına asılmış, fiyatlandırma yapılmıştı. Sergiyi gezdiğim gün, Ayaz’ın müzede ders verdiği güne denk gelmişti. Kendisini rahatsız etmedim. Ayaz hoca yine döktürmüştü. Muhteşem portreler, dans eden kadınlar, farklı tarzda natürmortlar ve geçmiş yıllara göre daha farklı desen çalışmaları...Bu sergide de resimlerin Mustafa Ayaz hamurundan oluştuğunu görüyorsunuz. Ayaz’ın kimseye özenmeden, güzel resim çıksın diye kaygı duymadan, kendisine özgü çizgi ve boyalarını tuvale yansıttığını anlıyorsunuz. Fiyatlara baktığınızda, Ayaz’ın sergide iki resimden kopmak istemediğini hemen anlıyorsunuz. Birçok kez kendisine şaka yoluyla söylediğim, “Hocam, bir gün lotoda kazanırsam, sizinle hiç pazarlık yapmadan bu resmi satın alacağım” cümlesini o resimlerin karşısında yine kendi kendime mırıldandım. Sergiyi gidip gezerseniz, hangi eserleri kastettiğimi anlayacaksınız.
Ayaz’ın sergisi 31 Ocak 2017 tarihine kadar açık. Sergiye gittiğinize müzeyi de gezmeyi ihmal etmeyin. Çünkü daha önceki söyleşilerimizden biliyorum ki, Ayaz önümüzdeki yıl 10 yaşına girecek olan müzeye büyük önem veriyor. Haklı olarak özellikle de sanat dünyasının yeterli ilgiyi göstermemesinden şikayetçi. Ayaz’la ilgili daha önceki yazılarımda dile getirdiğimi, bir kez daha vurgulamak istiyorum: “Ankara’daki güzel sanat liseleri ve fakültelerinden kaç öğrenci gidip o muhteşem müzeyi gördü, merak ediyorum. İnanın Avrupa’nın herhangi bir kentindeki böyle bir müzenin önünde her gün kuyruklar oluşurdu.”
Emin olun kasvetli günlerden geçtiğimiz bugünlerde sanatsal etkinliklere ağırlık vermeniz, yeniden yaşam sevincinizi, geleceğe dönük umutlarınızı artıracak; bugünlerin de geçeceğini, her karanlığın sonunda mutlaka aydınlık günlerin geleceğini, asla umutsuzluğa kapılmamanız gerektiği düşüncenizi çoğaltacaktır. Umudunuzu yeşertmek için Ankara’da uğrayacağınız adreslerden birisi de Mustafa Ayaz Müzesi olsun.

CEMİL EREN’İ KAYBETTİK

Yukarıda Ankara’nın Cumhuriyet sonrası çağdaş Türk ressamlarının yetişmesindeki öneminden bahsetmiştim. İşte geçen hafta bu önemli ressamlardan birisini kaybettik. Ressam Cemil Eren’i de sonsuzluğa uğurladık. Şefik Kahramankaptan, onun için yazdığı veda yazısında Eren’i “Beyazların Egemeni” diye tanımlamış. Kahramankaptan’ın Eren’in hayatını çok güzel özetleyen yazısından bir bölümle bu haftayı noktalayalım:
“...Çok özel bir insandı Cemil Eren. Askeri Ortaokul öğrencisiyken, resim öğretmeni hocası Şemsettin Arel’in özendirmesiyle resme ilgi duymuş, bol bol tüfek, tank, top resmi çizmişti. Askeri Lise’de ilgisi daha da yoğunlaşmış, Harp Okulu’nu bitirdiğinde ise askerlik mesleğini yapamayacağını anlayarak teğmen iken ordudan ayrılmıştı. Artık hayatında resim ve plastik sanatlarla ilgili çeşitli işler yer alacak, deyim yerindeyse hayatını sadece bu işleri yaparak kazanan Cumhuriyet döneminin ilk kişilerinden biri olacaktı...”

KENTTE NE VAR?

Erol Akyavaş- 9 Aralık’ta açılacak (Galeri Nev/GOP), Zeki Serbest-25 Aralık’a kadar (Stillife/ Yıldızevler), Ömer Lütfi Çetin- 17 Aralık’a kadar (Gözde Sanat/A. Ayrancı), Abdullah Ayaydın-Yarın açılacak (İsmail Altınok Sanat Merkezi/Kolej), Mehmet Ali Doğan- 10 Aralık’a kadar (Galeri Akdeniz/ Yıldızevler), Hülya Ulaş Feyzioğlu- 20 Aralık’a kadar (Kent Sanat/Yıldız), Birsen Salahi-10 Aralık’a kadar (Bilkent Üniversitesi Sanat Galerisi), Işıl Özışık-10 Aralık’a kadar (Nurol Sanat/Güvenevler), Orhan Umut (resim)-Murat Yıldırımçakar (heykel)- 10 Aralık’a kadar (Galeri Soyut/Yıldızevler), Süreyya Atalay- 6 Ocak 2017’ye kadar (Atlas Sanat/Cinnah Caddesi), Vahap Taşkınsoy-Sadık Kınıkoğlu- 15 Aralık’a kadar (Emin Antik/Kale), Burak Şahin- 30 Aralık’a kadar (Krişna Sanat/Çankaya), Mehmet Gülbulak- 9 Aralık’a kadar (Ziraat Kuğulu), Nuray Özler Yolcu- 13 Aralık’a kadar (Kursart Sanat/Dikmen), Synergie Karma Sergi-28 Aralık’a kadar (Platform A/Taurus AVM ve Armoni Sanat/Yıldızevler), Karma Sergi-13 Aralık’a kadar (Peker Sanat/Yıldız), Yılbaşı Karma Sergisi- 2 Ocak 2017’ye kadar (Medya Sanat/Çankaya).

Yazının devamı...
Bedri Baykam Siyah Beyaz'da
27 Kasım 2016

Kavramsal sanat denilince de akla gelen ilk yerlerden birisidir. Bu yıl ağustos başında kaybettiğimiz kurucusu Faruk Sade’nin izleri Siyah Beyaz’da yaşamaya devam ediyor. Siyah Beyaz, geçmiş yıllarda olduğu gibi sanatta da farklılık yaratmayı sürdürüyor. Duvarları 12 Aralık’a kadar ünlü ressam Bedri Baykam’ın eserleri ile kaplı. Baykam sergisine “Arkabahçe” adını vermiş. Baykam yaptığı eserlerin görselinin ve açıklamalarının “Telif ve yayın haklarına” uygun şekilde yayımlanmasına büyük özen gösteren bir sanatçı. Emeğe saygı açısından son derece doğru bir tutum. “Arkabahçe” sergisiyle ilgili Melis Golar’ın Baykam’la yaptığı oldukça uzun bir söyleşiden alıntılarla sizi başbaşa bırakıyorum:
“Arkabahçe aslında ‘Tarihin Röntgencisi’ serisinin devamı niteliğinde. Arkabahçe serisinden sonra yaptığım resimler ise, bu iki seri ile yine bağlantılı ama biraz daha farklı bir yerde. Oluşum süreci ‘Tarihin Röntgencisi’nden başlayarak Arkabahçe’den geçip bu yıl yaptığım son yapıtlara kadar gelen birbirine bağlantılı, bir labirentin içinde birbirine açılan kapılarla geçiş imkanı veren farklı ama benzer iç dünya izdüşümleri bunlar.(...) Arkabahçe benim bir çeşit görsel, düşünsel ve kronolojik arşivimin oluşturduğu kitapçıklardan meydana gelmiş gibi. Ben herhalde Türkiye’nin en arşivci insanlarından biriyim. Buna rağmen bu konuda kendimden mutlu muyum? Hayır. Ama yine de biliyorum ki, sayısız insan yine de bu konuda beni takdir eder. Arşiv odam bakıldığında dağınıktır, ama yine de her yılın basın dosyası, iç-dış basın, fotoğraflar, el yazmaları, belgeler, hatıralar...Hepsi, çoğunlukla ayrıdır. Zaten elimde o olağandışı bilgiler olmasaydı, ‘Harika Çocuk’ ve ‘Sonsuz Okyanus’ gibi son derece detaylı otobiyografik kitaplar ortaya çıkamazdı. İnanın, ‘tüfek icat oldu, mertlik bozuldu’ derler ya, işte aynen o durumdayız. Dijital fotoğrafın ortaya çıkmasıyla, fotoğraf arşivimiz zora girdi. Eskisi gibi dosyalar değil, artık her 3-5-10 yılda saklanma yöntemi değişebilen, teknoloji nedeniyle her an kazaya uğrayabilecek kaprisli bir alan var artık karşımızda. Başa gelen çekilir diyerek devam ediyoruz yola...”

KOLEKSİYONERE UYARI

Baykam bu söyleşide koleksiyonerlere de çok önemli tavsiyelerde bulunuyor. İşte o tavsiyeden en çarpıcı bölüm:
“Koleksiyonerlere düşen bir çok sorumluluk var. Önce kendilerine ve ailelerine, ardından sanatçılara ve sanata karşı. Türkiye’de koleksiyonerler, önemli sanat tarihçileri veya kendi kalplerini dinleyerek kalıcı bir koleksiyon oluşturacaklarına, müzayedelerde buldukları herhangi bir ucuz işler yumağını satın alarak iyi bir alış veriş yaptıklarını sanıyorlar. Halbuki önemli olan koleksiyonerin kendi kimliğini, zevkini, araştırmalarını yansıtan işlere göre koleksiyonunu oluşturması. Bir yapıtın ucuz olması, onun satın alınabilir, satın alınması gereken bir iş olduğu anlamına gelmez...”

KENTTE NE VAR?

Mustafa Ayaz- 1 Aralık’ta açılacak (M.Ayaz Müzesi/Balgat), Mehmet Ali Doğan- 10 Aralık’a kadar (Galeri Akdeniz/ Yıldızevler), Ömer Lütfi Çetin-1 Aralık’ta açılacak (Gözde Sanat/A.Ayrancı), Hülya Ulaş Feyzioğlu- 20 Aralık’a kadar (Kent Sanat/Yıldız), Sedef Yavuzalp-Yarın açılacak Köksal Eğitim Vakfı/ GOP), Birsen Salahi-10 Aralık’a kadar (Bilkent Üniversitesi Sanat Galerisi), Işıl Özışık-10 Aralık’a kadar (Nurol Sanat/Güvenevler), İmren Erşen- 7 Aralık’a kadar (Sevgi Sanat/Çankaya), Orhan Umut (resim)-Murat Yıldırımçakar (heykel)- 10 Aralık’a kadar (Galeri Soyut/Yıldızevler), Süreyya Atalay- 6 Ocak 2017’ye kadar (Atlas Sanat/Cinnah Caddesi), Vahap Taşkınsoy-Sadık Kınıkoğlu- 15 Aralık’a kadar (Emin Antik/Kale), Murat Bostan- 5 Aralık’a kadar (Galeri M/Armada AVM), Jale Erzen- 3 Aralık’a kadar (Kayıhan Keskinok Vakfı/Çankaya), Burak Şahin- 30 Aralık’a kadar (Krişna Sanat/Çankaya), Mehmet Gülbulak- 9 Aralık’a kadar (Ziraat Kuğulu), Synergie Karma Sergi-28 Aralık’a kadar (Platform A-Taurus AVM).

Yazının devamı...
Selma Gürbüz'den 'Zamansız' sergisi
20 Kasım 2016

Sergiyle ilgili duyurudan, Galeri Nev ile Selma Gürbüz arasında 25 yıllık bir ilişkinin olduğunu anlıyoruz. Gürbüz eserlerini Galeri Nev’de ilk kez 1991 yılında “Meleklerin Düşüşü” başlığı altında sergilemiş. Gürbüz ve Galeri Nev, 4 Aralık’a kadar olan sürecek sergiyle bir anlamda sanatsal buluşmalarının 25. yılını da kutlamış oluyor. Gürbüz’ün yeni sergisinin ismi “Zamansız”. Gürbüz sergisine verdiği bu isimle hem sanatçı ve galeri arasındaki ilişkiye, hem de sergilenecek eserlerin kendi zamanlarını aşarak galerinin duvarlarında yer alacak olmalarına göndermede bulunuyor.

ŞEHVETLİ VE GÜÇLÜ

Selma Gürbüz’ün 2006 yılında Paris’te iken büyük boy kağıtlar üzerine mürekkep ile çalıştığı “Hair and Plumes” dizine ait eserler ve aynı dönemden başkaca tekil işler, on yıllık bir dinlenmeden sonra ilk kez izleyici karşısına çıkmış oluyor. Herkesin aşina olduğu Selma Gürbüz figürlerinde, kadının ve erkeğin anonim sembolleri –sanatçının deyişiyle- “usulca” bir araya geliyor. Gözün başta olağan olarak gördüğü, çok geçmeden bir oyuna, figürlerin ustaca sergiledikleri bir mizaha dönerek şaşırtıyor. Bu sergide de Gürbüz’ün kullandığı araçlarda ekonomik davranarak, şatafata yaslanmayarak, şehvetli, çekici, kışkırtıcı, cezbedici ama her şeyden önce çok güçlü karakterler yaratma ustalığını görebiliyorsunuz.
Sergide aynı zamanda, sanatçının “Honeymoon” isimli büyük boy ahşap heykelinden yorumlanan ve ilk kez pirinç ile çalıştığı küçük edisyon heykeller de yer alıyor.
Resim ve heykel dışında dokuma, gravür gibi alanlarda da eserler veren Gürbüz, aslında sinemaseverlerin de yakından tanıdığı bir isim. Ünlü yönetmen Ömer Kavur’un “Akrebin Yolcuğu” ve “Karşılaşma” filmlerinin sanat yönetmenliğini Gürbüz’ün üstlenmiş olduğunu hatırlatmak isterim.

PARİS’TEN SONRA

Sanat eğitimini İngiltere’de Exeter College ve Marmara Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde tamamlamış olan Gürbüz, çalışmalarını Paris’ten sonra İstanbul’da sürdürüyor. Kişisel sergileri, aralarında İstanbul, Londra, Paris, Tokyo, Barselona ve Buenos Aires’in de bulunduğu pekçok şehirde izlendi. Sanatçı aynı zamanda, İstanbul Bienali, Prag Bieanli ve Kore’de düzenlenen Kwanju Bienali’ne davet edildi; eserlerine özellikle Fransa ve Türkiye’de düzenlenen uluslararası karma sergilerde yer verildi. Selma Gürbüz, aralarında başlıca uluslararası çağdaş sanat müzelerinin de bulunduğu pek çok önemli koleksiyonda temsil ediliyor.

KENTTE NE VAR?

Bedri Baykam- 12 Aralık’a kadar (Siyah Beyaz/Şili Meydanı-K.dere), Lütfü Günay ve Altılar Grubu-1 Aralık’a kadar (İsmail Altınok Sanat Merkezi/Kolej), Işıl Özışık-10 Aralık’a kadar (Nurol Sanat/Güvenevler), Fikri Cantürk-23 Kasım’da açılacak (Sepa Sanat/Ümitköy), İmren Erşen- 4 Aralık’a kadar (Sevgi Sanat/Çankaya), İsmail Gümüş-27 Kasım’a kadar (Mustafa Ayaz Müzesi), Akdoğan Topaçlıoğlu-30 Kasım’a kadar (Fırça Sanat/Hilal Mahallesi), Orhan Umut (resim)-Murat Yıldırımçakar (heykel)-25 Kasım’da açılacak (Galeri Soyut/Yıldızevler), Süreyya Atalay-6 Ocak 2017’ye kadar (Atlas Sanat/Cinnah Caddesi), Birsen Salahi-10 Aralık’a kadar (Bilkent Üniversitesi Sanat Galerisi), Halil Tanrıkulu-29 Kasım’a kadar (Çağdaş Sanatlar Merkezi/Çankaya), Vahap Taşkınsoy-Sadık Kınıkoğlu-15 Aralık’a kadar (Emin Antik/Kale), Esra Çetin-29 Kasım’a kadar (Galeri Akdeniz/Yıldızevler), Filiz Çarkoğlu (Fotoğraf)-25 Kasım’da açılacak (Galeri Kara/Kızılay), Murat Bostan-26 Kasım’da açılacak (Galeri M/Armada AVM), Erdem Ünver-24 Kasım’a kadar (Galeri N/GOP), Aslı Çakar Özen-27 Kasım’a kadar (Galeri Gözde/Y.Ayrancı), Jale Erzen-3 Aralık’a kadar (Kayıhan Keskinok Vakfı/Çankaya), Hülya Ulaş Feyzioğlu-25 Kasım’da açılacak (Kent Sanat/Yıldız), Burak Şahin- 30 Aralık’a kadar (Krişna Sanat/Çankaya), Haluk Evitan Atölyesi Karma Sergi-27 Kasım’a kadar (Medya Sanat/Çankaya), Arya Kamalı-30 Kasım’a kadar (Ata Sanat/Atpazarı Sanat Sokağı), RC Müzayede-27 Kasım’da (Bilkent Center).

Yazının devamı...
Altun'un arafı
13 Kasım 2016

“Bazı din ve inançların ahiret kavramlarında yer alan, kötüler ve iyilerin sınıfına sokulamayan, inançlı günahkarların veya günah ve sevapları eşit olanların gideceği geçici arınma yeri, nihai ahiret mekanları arasında olduğuna inanılan yer, çoğunlukla dağ. Sözcük olarak, Arapça ‘kum tepesi’ anlamındaki ‘Urf’un çoğul halidir. İslam’da bu kavramın adı ‘Araf’tır. ‘Araf’ın cennet ile cehennem arasında bulunan bir yer olduğuna inanılır.”
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Görsel Sanatlar Eğitimi Bölümü’nden mezun, Ankara’da daha önce açtığı sergiler nedeniyle başkentteki sanatseverlerin yakından tanıdığı ressam Raşit Altun, 24 Kasım’a kadar Taurus AVM’deki Plaform A’da ziyarete açık sergisine “Arafta bir mevsim” adını vermiş. Sanatçı kendi hayal dünyasında tasvir ettiği “Araf”ı tuvale yansıttığını söylüyor. Altun’un ustalıkla yansıttığı ışık oyunlarını bu sergisinde de görebiliyorsunuz. Arafta mısınız, değil misiniz, ya da arafta olup belli bir zaman dilimi sonunda cennetin kapılarının size açılacağını mı umuyorsunuz? Altun’un sergisini sadece sanatsal açıdan değil, sezgi dünyanızı da dikkate alarak değerlendirdiğinizde, kim bilir belki bu sorulara yanıt bulabilirsiniz. Altun’un eserlerine baktığınızda onun uzun süredir araftan yana olduğunu söyleyebilmek mümkün. Zaten serginin tanıtım kitabında Erhan Lampir, Altun’un kendisine arafta bir yer bulduğunu şöyle dile getirmiş:
“Galiba araf, dünyamızı da en çok andıran bir yer. Kalabalıklar ve kum akışkanlar mekaniğine göre devinir. Cennet, ışığının toplananları aydınlatacak kadar olsun sızmasına izin verir. Cehennem, gölgelerinin orada boy göstermesine göz yumar. Zaman geçer, mevsimler, bekleyenler bekleyişlerinin ayırdına varsın diye değişir durur. İşte Raşit Altun, arafta olmaktan yakınmayan tek kişi olarak, sanatçının düş gücü için bu en kışkırtıcı uzamdan bir mevsim getiriyor. Hazırlıksız olduğumuz, kurallarını kestiremediğimiz, sağduyumuzu ters yüz eden, ne zaman biteceğini ve ardından ne geleceğini bilmediğimiz bir mevsim...”

KÜÇÜK ESERLER

Madem sözü Platform A’daki sergiden açtık o zaman devamını da getirelim. Altun’un sergisinden sonra sıra, 45 sanatçının, 10x10 cm. boyutlarında 1000’e yakın eserinin sanatseverlerin beğenisine sunulacağı “Synergie”de olacak. Paris ve İzmir’den sonra Ankara’da da Alarm-Art Sanat Grubu ile ortaklaşa gerçekleştirecek bu sergi 26 Kasım’da düzenlenecek kokteylle açılacak. Sergi, “Acaba bu yılbaşı sevdiklerime nasıl bir hediye alayım” diye düşünenler için de önemli bir fırsat. Yılbaşı yaklaştıkça, Ankara’da birçok galerinin de “küçük eserler” sergisi açacağını düşünüyorum.


TÜYAP KOLEKSİYONU GALERİ VALÖR’DEN

Geçen cumartesi günü İstanbul’da TÜYAP Kitap Fuarı ile birlikte sanat fuarı da açıldı. 20 Kasım’a kadar sürecek 26. Artist-Uluslararası İstanbul Sanat Fuarı, TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’ndeki 7 numaralı salonda gerçekleşiyor. 25’den fazla galerinin katıldığı bu fuarda “Değerli koleksiyon”u Ankara’dan Galeri Valör sergiliyor. Galeri Valör’ün sahibi Serdar Kaya, aralarında Halil Paşa, Hoca Ali Rıza, Diyarbakırlı Tahsin, Sami Yetik, Nazmi Ziya, Leopold Levy, İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Feyhaman Duran, Fikret Mualla, Ferruh Başağa, Nuri İyem, Avni Arbaş, Şeref Bigalı, Orhan Peker, Burhan Doğançay, Adnan Turani, Turan Erol, Yalçın Gökçebağ, Oya Zaim Katoğlu, Komet ve Mustafa Ayaz gibi Türk resminin üç kuşağının önemli temsilcilerinin işlerinin yer alacağı koleksiyonu, fuar boyunca sanatseverlerin beğenisine sunduklarını söyledi. TÜYAP Fuarı için İstanbul’a gidecek olan okurlarımıza, sanat fuarının gerçekleştiği 7 numaralı salonu da ziyaret etmelerini öneririm.

KENTTE NE VAR?

Mekan Atölye-3/İçine Çekildiğim Dünya (Karma sergi)- 16 Kasım’da açılacak (Cer Modern/Sıhhiye), İmren Erşen-16 Kasım’da açılacak (Sevgi Sanat/Çankaya), Işıl Özışık-17 Kasım’da açılacak (Nurol Sanat/Güvenevler), Vahap Taşkınsoy-Sadık Kınıkoğlu-19 Kasım’da açılacak (Emin Antik/Kale), Akdoğan Topaçlıoğlu-30 Kasım’a kadar (Fırça Sanat/Hilal Mah.), Özlem Güner-Bugün açılacak (Galeri Kara/Kızılay), Erdem Ünver-24 Kasım’a kadar (Galeri N/GOP), Lütfü Günay ve Altılar Grubu-1 Aralık’a kadar (İsmail Altınok Sanat Merkezi/Kolej), Jale Erzen- 3 Aralık’a kadar (Kayıhan Keskinok Vakfı/Çankaya), Orhan Benli-22 Kasım’a kadar (Sepa Sanat/Ümitköy), Birsen Salahi-13 Aralık’a kadar (Bilkent Üniversitesi Kütüphane Sanat Galerisi).

Yazının devamı...
Yaşam sanatı
6 Kasım 2016

Festivalde Yunus Emre Enstitüsü’nün Tokyo Şubesi Müdürü Hüseyin Tuna’nın misafiri olduk. Enstitü, Türkiye’de çay kültürünü tanıtmak için festival alanında bir reyon hazırlamıştı. Çayla birlikte simidin de ikram edildiği Türkiye standı biranda Japonların gözdesi oldu. Japonlar bir yandan çaylarını yudumlayıp, simitlerini yerlerken, diğer yandan Türkiye’de çay denilince akla gelen Rize ve yöresini, Türkiye’nin diğer tarihi ve kültürel zenginliklerini tanıma fırsatı buldular. Tokyo’da eski televizyon kulesinin yanında bulunan Yunus Emre Enstitüsü şubesinde de Türkçe öğrenen Japonlarla tanıştık, birlikte burada açılmış hat sergisini gezdik. Türkiye hayranı ve çok iyi derecede Türkçe konuşan Tokyo Üniversetisi profesörlerinden Tadashi Suzuki ile tanışmanın mutluluğunu yaşadık.

MODERN VE GELENEKSEL YAŞAM

Japonya’yı görmem benim açımdan da çok iyi oldu. Çünkü modern ile geleneksel yaşamın birlikte yürütülmesinin de bir “yaşam sanatı” olduğunu yerinde gördüm. Japonların yüzlerce yıllık imparatorluk tarihini ortaya koyan, sarayları, tapınakları, değişik yapıtları, eserleri nasıl özenle ve gönüllülük anlayışla koruduklarına bizzat şahit oldum. Ancak bir yandan da Türkiye’nin tarihine, sanatına, sanatçılarına hoyratça davrandığını düşünüp, kahroldum.

KARŞILIKLI SAYGI VE KURAL

Japonya’yı görülmesi gereken bir ülke olarak değerlendiriyorum. Çok yoğun nüfusa rağmen Japonya’nın temizliğine hayran kaldım. Yaklaşık 14 milyon kişinin yaşadığı Tokyo’da müthiş kalabalığa rağmen hayatın bir uyum içinde akışı etkileyiciydi. Bir metro istasyonunda bir kenara çekilip, insanların birbirlerini ezmeden, karşılıklı saygı göstererek, bir kural içerisinde metroya biniş ve inişlerini izleyerek bile bu ülkedeki “yaşam sanatını” anlayabilirsiniz. Kimi yerlerde yerin beş kat altına kadar inen, teknolojinin sağladığı her türlü imkanlarla donatılmış toplu ulaşımı sağlamak bana göre köstebekleri bile kıskandıracak boyutta bir yaşam anlayışı. Suşi restoranlarında siparişinizi önünüzdeki dokunmatik monitörden verip, bir süre sonra seçtiğiniz suşinin raylı sistem üzerindeki tepsi ile önünüze kadar el değmeden getirilmesi de, sanırım Japonya’da artık normal hayatın akışı içinde yıllar öncesinde yer edinmiş çağdaş yasam sanatından sadece küçük bir kesit olarak görülebilir.

TOKYO’DAN KYOTO’YA

Tokyo’dan Japonların ünlü hızlı trenleriyle Kyoto’ya vardığımızda ise karşımıza ülkenin gelenek ve tarihiyle yoğrulmuş bir kent çıktı. Eski imparatorluk başkenti olan Kyoto’da dünyanın bilinen en büyük ahşap tapınağı olan Todai-Ji’yi görmeden gelmek olmazdı. Dünyanın en büyük Buda heykellerinin de bulunduğu bu tapınağa giderken, yolda gördükleriniz hayranlığınızı daha da artıyor. Milli Park içinde bulunan tapınağa ulaşırken yolu geyiklerle birlikte katediyorsunuz. Arzu ederseniz bu geyikleri yol kenarından 150 yen karşılığında alabileceğiniz pirinç bisküvilerle de besleyebilirsiniz. Kyoto’da imparatorluğun önemli kalelerinden olan Nijo içindeki saray, imparatorun özel konutu ve 7 dönümlük alandaki bahçe düzenlemesi, geleneksel Japon yaşam sanatının güzel örneklerini sunuyordu. Kısaca sanat, Japonya’da gördüğüm yerlerde sadece duvarlarda resim, galerilerde heykel değil, yaşam anlayışını da güzelleştiren bir olguydu.

NOT: Cumhuriyet Gazetesi’nden 9 meslektaşımızın tutuklanması, seçilmiş siyasileri hedef alan ve sonu tutuklanmayla biten operasyon ile çağdaş sanat fuarı Contemporary İstanbul’a yönelik anlamsız baskının, Türkiye’de zaten ağır aksak işleyen demokrasiye ağır bir darbe indirdiğini düşünüyorum.

KENTTE NE VAR?

SELMA Gürbüz-4 Aralık’a kadar (Galeri Nev/GOP), Akdoğan Topaçlıoğlu-11 Kasım’da açılacak (Fırça Sanat/Hilal Mah.), Raşit Altun-24 Kasım’a kadar (Platform A/Taurus AVM), Süreyya Atalay-6 Ocak 2017’ye kadar (Atlas Sanat/Cinnah Cad.), Lütfü Günay-13 Kasım’a kadar (Sevgi Sanat/Çankaya), Murat Aypek-Mustafa Kula-Onur Bekiroğlu-Petek Karabulut-13 Aralık’a kadar (Peker Sanat/Yıldız), Vedat Hazneci-23 Kasım’a kadar (Armoni Sanat/Yıldızevler), Musa Güney (resim)-Aysun Çölbayır Diniz (seramik)-23 Kasım’a kadar (Galeri Soyut/Yıldızevler), Burak Şahin-Yarın açılacak (Krişna Sanat/Çankaya), Alaybey Karoğlu- 28 Kasım’a kadar (Sitillife/Yıldızevler), İbrahim Tayfur-24 Kasım’a kadar (Galeri M/Armada AVM), Aslı Çakar Özen-27 Kasım’a kadar (Gözde Sanat/A.Ayrancı), Ersan Çetin-19 Kasım’a kadar (Galeri Akdeniz/Yıldızevler).

Yazının devamı...
Japonya molası
30 Ekim 2016

Bu nedenle sizlerle önümüzdeki hafta buluşacağız. Dönüşte, gelenekle çağdaşlığın mükemmel şekilde işlediği bu ülkeden ilginç gözlemlerimi de sizlerle paylaşacağım...

Yazının devamı...