(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Özkan Bilgili" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Özkan Bilgili" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.

Özkan Bilgili

Raporlu işçi işten çıkarılabilir mi
13 Mayıs 2007
Esasen bu yaklaşım bir kanuni dayanağa sahip olmayıp, daha ziyade insani sebeplerden kaynaklanmaktadır. İşçileri koruma kaygısı öne çıkmaktadır. Şüphesiz bu kaygı da yersiz değildir. Ancak olayın bir de öteki cephesi vardır. Diyelim, beş işçi çalıştırılan küçük bir işyerinde uzun süreli istirahatli bir işçisi bulunan işverenin onu çıkaramadığı için yerine de başka birini alamaması durumunda işlerinin aksaması mümkün olabilmektedir. Oysa İş Kanunu uygulaması tam da böyle değildir!Kasıt yada içkiye düşkünlüğü ile hastalanan işçiİş kanununda işçinin hastalığı halinde bazı durumlarda iş sözleşmesi sona erdirilebilmektedir. Bu durumlar esasen herkesçe de kabul edilebilecek niteliktedir. Bunlardan birisi, işçinin kastı yada derli toplu olmayan bir hayat yaşayışı veya içkiye düşkünlüğü sebebiyle hastalanması yada sakatlanması ve bu sebeple de ardı ardına üç işgünü işe gelmemesi halinde işveren o işçiyi işten çıkarabilir. Belirtelim ki, buradaki işten çıkarma sebebi işçinin içkiye düşkünlüğü değil, sayılan diğer sebeplerle hastalandığı için işe gelememesidir.Tedavi edilemeyen işçinin durumuİşçinin tutulmuş olduğu hastalık tedavi edilemeyecek nitelikte ise ve bu hali işyerinde çalışmasına sakınca yaratıyor ise işveren yine işçisini işten çıkarabilir. Ancak bu durumun mutlaka sağlık kurulu kararı ile saptanmış olması gerekmektedir.Genel olarak hastalanan işçiYukarıda belirtilen durumların dışında da işçilerin hastalanması, sakatlanması mümkündür. Bu şekilde hastalanan işçinin hastalık/raporluluk süresi belli bir süreyi geçer ise de iş sözleşmesi sona erdirilebilmektedir.Şöyle ki; yukarıda belirtilen sebepler dışında işçinin hastalık, kaza, doğum ve gebelik gibi hallerde işveren için iş sözleşmesini bildirimsiz fesih hakkı; belirtilen hallerin işçinin işyerindeki çalışma süresine göre bildirim sürelerini(ihbar önellerini) altı hafta aşmasından sonra doğar. Doğum ve gebelik hallerinde bu süre doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz haftalık sürenin bitiminde başlar.Örneğin; 5 yıllık kıdemi olan, ve bu hastalanarak rapor verilen işçinin iş sözleşmesini işveren; feshi ihbar süresi olan 8 haftaya 6 haftalık sabit bekleme süresini eklemek suretiyle (8+6=14) hafta sonra haklı sebeple feshedebilecektir.İşten çıkarılan raporlu işçi kıdem tazminatı alacak mı?Belirtilen sebeplerle hastalanan /raporlu olan işçinin iş sözleşmesi "sağlık sebebiyle" haklı nedenle sona erdirilir ise işveren bu durumdaki işçisine kıdem tazminatı da ödemek durumundadır.Raporlu işçiye ücret ödenecek mi?Bu da tartışmalı bir konu olmaya devam ediyor. Raporlu işçinin hangi iş sözleşmesi ile çalıştığı bu sorunun da cevabını oluşturacak. Eğer işçi maktu(aylık) ücretle çalışan bir işçi ise İş Kanunu/49.madde gereği raporlu iken bile ücreti tam olarak ödenecektir. Şüphesiz SGK'den aldığı ödenek(hastalık parası) mahsup edilmek suretiyle ücret ödemesi yapılacaktır.Ancak işçi diğer tür ücretle çalışıyor ise diyelim günlük, haftalık ücret vb. bu sefer raporluluk süresi içinde yani iş sözleşmesinin askıda kalması nedeniyle işine gidemediği bu süreler için ücret işlemeyecektir. İşçi sadece SGK'den koşulları var ise hastalık parası alabilecektir. Belirtelim ki, bu zorunlulukların dışında işveren; işçi ister maktu aylıkla ister diğer tür ücretle çalışan işçi olsun dilerse, yardım kabilinden SGK'den aldığı hastalık parasını dikkate almaksızın işçisine ücretini her zaman ödeyebilir.Raporlu işçinin sigortalı bildirimi nasıl olacak?Raporlu işçi ücret almayı hak etmiyor ise yada işverenince herhangi bir şekilde de ücreti ödenmiyor ise SGK'ye sigorta bildirimleri yapılırken prim belgesinde sıfır gün/kazanç üzerinden bildirge edilecek, eksik gün nedeni de istirahat hali olarak kodlanacak/belgelendirilecektir.Öte yandan raporlu işçi maktu aylıklı olarak ücreti hak ediyor ise veya diğer tür ücretli olmasına rağmen işverenince ücret ödemesi yapılmış ise, SGK'den hastalık parası alsa bile Kuruma sigortalı bildirimi yapılmaya devam edilecektir. Bu şekilde ücret "çalışmadan" alındığı için hastalık parasının kesilmesi de sözkonusu olmayacaktır.

Yazının devamı...
Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararları
7 Mayıs 2007
Bu husus sosyal güvenlik kanunlarımızın eski kanunlar olmaları, sosyal ve ekonomik alandaki değişimi zaman içinde kavramaktan uzak kalmalarıyla açıklanabilir. İnsan ihtiyaçlarının gittikçe çeşitlenerek artmasının da bunda önemli rolü olduğunu söyleyebiliriz. Anayasa Mahkemesinin 506 sayılı SSK ile ilgili bu iki kararı ve sonuçları aşağıda açıklanmıştır.Ağır sanayi işçilerine erken emeklilik506 sayılı Kanun'un ek 5 ve ek 6. maddelerine göre belli işyerlerinde belli işleri yapanlara her 360 günlük çalışmaları karşılığında ayrıca 90 gün daha ilave sigortalılık süresi verilmektedir. Uygulama da buna itibari hizmet süresi denilmektedir. Kanundaki (506/ek5) "azotlu gübre ve şeker sanayinde" ifadesi Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilince ortaya şöyle bir sonuç çıkmıştır. Eskiden aşağıdaki işlerde çalışanlar, sadece bu işlerin "azotlu gübre ve şeker sanayinde" olması durumunda itibari hizmet süresinden yararlanırlarken artık TÜM fabrika, atölye, havuz ve depolarda, trafo binalarında çalışanların içinden sadece;1- Çelik, demir ve tunç döküm işinde,2- Zehirli, boğucu, yakıcı, öldürücü ve patlayıcı gaz, asit, boya işleriyle gaz maskesi ile çalışmayı gerektiren işlerde,3- Patlayıcı maddeler yapılmasında,4- Kaynak işlerinde, çalışanlara her 360 günlerine karşılık 90 gün sigortalılık süresi eklenecektir.Ancak belirtelim ki, bu işlerde çalışanlar geriye doğru bu haklardan yararlanamayacaklardır. Anayasa Mahkemesi'nin kararı 27 Mart 2007 tarihli Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihten itibaren, bu iş ve işyerlerinde en az 3600 gün çalışması olanlar ayrıca her 360 gün için 90 gün itibari hizmet süresi kazanacaklardır. Belirtelim ki, bu itibari hizmet süreleri de sigortalılık süresine eklenecektir.İş kazasında işverenin sorumluluğuİşçinin iş kazasına uğraması durumunda Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK) gerekli tüm sosyal sigorta yardımlarını yapar. Başta sağlık yardımı olmak üzere, çalışamayan sigortalıya geçici olarak ödenek verebileceği gibi, sürekli çalışamaz duruma düşer ise "gelir" de bağlar. Eğer işçi kaza da ölür ise bu sefer de geride kalan hak sahiplerine "gelir" bağlanır. Ancak, bu yardımları yapan Kurum şunu da araştırır; iş kazasının meydana gelmesinde işverenin kusuru var ise yaptığı giderleri ona ödettirmeye çalışır. Bunun için de rücu davası açar. İşverenin kastı veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı yada suç sayılabilir bir hareketi sonucu iş kazası ve meslek hastalığının meydana geldiğinin tespit edilmesi halinde Kurumca işverene yönelinir.İşverenin ödeyeceği tutarın üst sınırıGeçmiş dönemde iş kazasının meydana gelmesinde işverenin sorumlu sayılması durumunda, 506 sayılı Kanun'un 26. maddesinde yer alan "sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebileceği miktarla sınırlı olmak üzere" bölümü, anılan sorumluluğun kapsamının belirlenmesinde, sigortalıya bağlanan gelirlerde, kanun, kararname ve katsayı değişikliği nedeni ile yapılacak artışların da işverenden istenebilmesini olanaklı kılmaktaydı. Ancak, sözkonusu kanun hükmünün yukarıda belirtilen bölümü Anayasa Mahkemesi'nin 21 Mart 2007 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan kararı ile iptal edilmiştir.İptal gerekçesiAnayasa Mahkemesi özetle, kanuna uymayan eylem sonucunda hukuksal yaptırıma maruz kalan ve bunun sonucu olarak da bağlanan gelirin sermaye değerini Kurum'a ödeyen ve böylece ilgi ve ilişkisi kesilen işverenin, kanunla bağlanan gelirlerde yapılacak artışlardan ve bu artışların peşin sermaye değerlerinden sorumlu tutularak dava tehdidi altında bulundurulması, sosyal güvenlik kuruluşlarına ait olması gereken risklerin işverene yükletilmesi anlamına geleceği, böyle bir durumun da hakkaniyet ve sorumluluk ilkeleriyle bağdaşmadığı gibi sosyal hukuk devleti ilkesine de aykırı olacağı gerekçeleri ile iptal kararını vermiştir.Dolayısıyla, 21 Mart 2007 sonrasında, iş kazasına uğramış yada uğrayacak olanlardan ötürü Kurumca bağlanan gelirlerin bugünkü peşin sermaye tutarı işverenden istenebilecek, ancak kanun yada KHK ile yapılacak artışlardan kaynaklanan fark tutarlar bundan böyle Kurumca işverenlerden istenemeyecektir.

Yazının devamı...
Özürlü vatandaşa maaş bağlanması
23 Nisan 2007
2. soru: Bir kişi bizden taksitle beyaz eşya satın aldı. Ama ödemiyor, sürekli kaçıyor. Üzerinde de bir malvarlığı yokmuş. Araştırdık SSK'dan emekli aylığı alıyormuş. Aylığına haciz koydurabilir miyiz? 5 yaşında sakat bir oğlum var. Hiç yürüyemiyor. Hiçbir gelirimiz yok. Temizliğe giderek geçiniyoruz. Devlet çocuğum için maaş verirmiş doğru mu? Yardımlarınızı bekliyorum. Hatice TEKİNOkurumuzu ve benzer durumda olan yurttaşlarımızı ilgilendiren Özürlü Maaşı konusuna açıklık getirmekte fayda var. Evet, 5378 sayılı Özürlüler Kanunu ile özürlü vatandaşlarımıza diğer bir çok konuda olduğu gibi aylık bağlanmasında da yeni haklar verildi.Özürlüler Yasası ile uygulamada 65 yaş maaşı olarak bilinen 2022 sayılı Kanun'da da değişiklikler yapıldı. Aşağıda açıklayacağımız üzere bu kanun gereğince sadece devamlı bir geliri olmayan ve 65 yaşını doldurmuş olanlara değil koşulları var ise 65 yaşını doldurmamış özürlülere yada ailelerine de maaş bağlanabilecek. Ancak burada ikili bir ayrıma gidilmiştir.Özürlüye maaş65 Yaş Kanunu'na eklenen madde ile; başkasının bakımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyeceğine dair özürlü raporu olup, 18 yaşını dolduran ve kanunen bakmakla yükümlü kimsesi bulunmayan özürlülere; 2007 yılı ilk altı aylık dönemi itibariyle, her ne ad altında olursa olsun aylık ortalama kazancı 73,53.- YTL’nin altında olması halinde, muhtaçlık sınırının yüzde 300’ü (73,53*3= 220,59 YTL)18 yaşını dolduran, kanunen bakmakla mükellef kimsesi olmayan ve herhangi bir işe yerleştirilememiş olan özürlülere; 2007 yılı ilk altı aylık dönemi itibariyle, her ne ad altında olursa olsun aylık ortalama kazancı 73,53.- YTL’nin altında olması halinde, muhtaçlık sınırının yüzde 200’ü (73,53*2= 147,06 YTL) aylık tutarları, üç aylık ödeme döneminde Emekli Sandığı kanalı ile ödenmektedir. Öte yandan ölen anne yada babasından dolayı malüllüğü sebebiyle SSK, Bağ-Kur yada Emekli Sandığı'ndan aylık veya gelir alan özürlü çocuğun aldığı bu tutar özürlü maaşından daha düşük ise aradaki fark ilgili sosyal güvenlik kuruluşundan ödenecektir.Özürlü çocuğun ailesine maaşKanun bazı durumlarda 18 yaşını doldurmamış özürlü çocuğun ailesine de maaş bağlanabileceğini hüküm altına almıştır. Ancak bunun için özürlü çocuğa ailenin fiilen bakıyor olması ve aylık ortalama gelirinin de yukarıdaki gibi düşük olması gerekmektedir. Bu durumdaki ailelere de yine üç aylık ödeme döneminde Emekli Sandığı kanalı ile aylık 147,06.- YTL ödeme yapılabilmektedir.Tedavi hakkıKanun ile 18 yaşından küçük olup özürlü maaşı alan çocuklara yeşil kart verilmesi suretiyle sağlık giderlerinin karşılanması imkanı getirilmiştir. Bu hak sadece 18 yaşından küçük özürlüye verilmiştir. Ailesine bu hak tanınmamıştır.Eğitim giderleriDaha önce SSK sigortalısı ve Devlet memuru ile emeklilerinin özürlü çocuklarının eğitim giderlerini zaten ilgili kurumları karşılıyordu. Ancak, 1 Haziran 2006’dan itibaren, ailelerin tabi oldukları sosyal güvenlik kurumunun bir önemi olmaksızın özürlü çocukların eğitim giderlerini devlet karşılayacak. Bu husus 5378 sayılı "Özürlüler Yasası" ile 3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna bir madde eklenmek suretiyle yasal dayanağa kavuşturulmuştur. Buna göre; görme, ortopedik, işitme, dil-konuşma, ses bozukluğu, zihinsel ve ruhsal özürlü çocuklardan özel eğitim değerlendirme kurulları tarafından, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine devam etmeleri uygun görülenlerin eğitim giderlerinin, her yıl bütçe uygulama talimatında belirlenen miktarı Milli Eğitim Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanacak.Eğitim kuruluşlarıÖzürlü çocukların eğitimleri ise kamu yada özel sektöre ait özel rehabilitasyon ve özel eğitim merkezlerinden sağlanabilecektir. Öte yandan farklı kurumlardan ruhsatlandırılmış özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin 31.12.2007 tarihine kadar Milli Eğitim Bakanlığı'nca belirlenen şartlara uygun olarak açılış izinlerini yenilemeleri gerekmektedir.Emekli aylığına haciz konulabilir miBir kişi bizden beyaz eşya satın aldı taksitle. Ama ödemiyor, sürekli kaçıyor. Üzerinde de bir malvarlığı yokmuş. Araştırdık SSK'dan emekli aylığı alıyormuş. Aylığına haciz koydurabilir miyiz? Olmaz diyorlar.." Ş. KALELİSöylenenler doğru; SSK'dan alınan emekli aylıklarına haciz konulamaz. Keza, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 121. maddesi uyarınca, SSK'nın ödediği gelir veya aylıklar ve sağlanacak yardımlara, nafaka borçları ile SSK'nın kendi alacakları dışında haciz konulamaz. Dolayısıyla alacağınızı bu yolla tahsil etmeniz zor görünüyor. Ancak, işinize yarayabilecek bir yargı kararına da değinmek istiyorum: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 31. 03. 2004 tarihli, 2004/12-202 Esas, 2004/196 sayılı kararına göre SSK emeklisi itiraz süresi içinde itiraz etmezse haciz işlemi geçerli olabilmektedir. Bu yol denenebilir.

Yazının devamı...
Kıdem tazminat kimlere ödenir ?
16 Nisan 2007
Bazı koşulların varlığı halinde bu ödeme işverence yapılır. Öte yandan, salt işveren işçiyi çıkardığı durumlarda değil, kimi zamanda işçinin işten ayrıldığı durumlarda kıdem tazminatı ödenir. Kıdem tazminatının hangi şartlarda ödeneceği ise 1475 sayılı (Eski) İş Kanunumuzun 14. maddesinde gösterilmiştir. Belirtelim ki, "Kıdem Tazminatı Fonu Hakkında Kanun" çıkarılıncaya kadar sözkonusu kanun hükmü uygulanacaktır.ŞARTLARIİş Kanununa tabi işçilerin hizmet sözleşmelerinin; İşveren tarafından, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25.maddesinin II numaralı bendinde gösterilen sebepler dışında, yani sağlık sebepleriyle, zorlayıcı sebeplerle ve tutukluluk hükümlülük sebepleriyle. İşçi tarafından, 4857 sayılı İş Kanununun 24. maddesi uyarınca, yani sağlık, ahlak ve iyiniyet kurallarına aykırılık ve zorlayıcı sebeplerle.Muvazzaf askerlik hizmeti dolayısıyla.Bağlı bulundukları kanunla kurulu kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla. 506 sayılı Kanunun 60.maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında kalan diğer şartları veya aynı Kanunun Geçici 81.maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleriyle işten ayrılmaları nedeniyle, feshedilmesi.Kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile sona erdirmesi.İşçinin ölümü sebebiyle son bulması, hallerinde işçiye kıdem tazminatı ödenecektir. Yukarıda sayılan sebeplerin dışında iş sözleşmesi sona erer ise kıdem tazminatı ödenmesi sözkonusu olmayacaktır.Emekli olduğu halde çalışan işçi de tazminat alır mı ?İş Kanunu uygulamasında emekli olduğu halde iş sözleşmesi ile çalışmaya devam eden işçilerin kıdem tazminatı almalarına herhangi bir engel bulunmamaktadır. Emekli de olsa işçi yukarıdaki şartlarda iş sözleşmesi sona erdiğinde kıdem tazminatını hak eder. Belirtelim ki; işçinin ölümü halinde yukarıdaki hükümlere göre doğan tazminat tutarı, kanuni mirasçılarına ödenir. Zamanaşımı süresiİş Kanunu kapsamında ücret alacaklarında zamanaşımı süresi 5 yıl olarak uygulandığı halde, yüksek yargı kararlarına da uygun olarak kıdem tazminatı alacaklarında zamanaşımı süresi 10 yıl olarak uygulanmaktadır. Yani, yukarıda sayılan şartlarda iş sözleşmesi sona erenler 10 yıl içerisinde kıdem tazminatı alacakları için iş mahkemelerine gidebilirler.Kıdem tazminatının tutarıá İşçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet sözleşmesinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme yapılır. Buradaki ücret, giydirilmiş ücret olarak dikkate alınacaktır. Yani, prim, ikramiye, yol parası, yemek parası gibi süreklilik arzeden ödemelerde dikkate alınarak hesaplama yapılacaktır. İşçilerin kıdemleri, hizmet sözleşmesinin devam etmiş veya fasılalarla yeniden akdedilmiş olmasına bakılmaksızın aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde çalıştıkları süreler gözönüne alınarak hesaplanacaktır.Kıdem tazminatında tavan var mı ?á İşçilere çalıştıkları her yıl için 30 günlük ücretleri tutarında kıdem tazminatı ödenecek olmakla birlikte, kıdem tazminatı ile ilgili bu 30 günlük süre hizmet akitleri veya toplu iş sözleşmeleri ile işçi lehine değiştirilebilir. Ancak, toplu sözleşmelerle ve hizmet akitleri ile belirlenen kıdem tazminatlarının yıllık miktarı, Devlet Memurları Kanunu’na tabi en yüksek Devlet memuruna 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez. 1.1.2007 - 30.06.2007 dönemi için kıdem tazminatının tavanı ise 1.960,69 YTL’dir. İşçinin 30 günlük ücreti bu tutarın üzerinde olsa bile alacağı bir yıllık tazminatın tavanı bu rakamı geçemeyecektir. Tavan, 1.7.2007 - 31.12.2007 için, 1.988,48 YTL olarak uygulanacaktır.

Yazının devamı...
SSK para cezaları
9 Nisan 2007
Kurum ve sigortalı hesapları açısından önem arzeden belgelerin süresinde verilmemesi idari para cezaları ile yaptırıma bağlanmıştır. Şüphesiz Kurumca uygulanan para cezalarına itiraz etme, olmadı mahkemeye götürme hakkı da bulunmaktadır. Sorun da tam olarak bu noktada çıkmaktadır. Hangi mahkemeye başvurulacaktır?İtiraz süreciSSK para cezalarına karşı mahkeme sürecinden önce Kuruma itiraz mekanizması bulunmaktadır. Şöyle; mevcut durumda Kurumca uygulanan idari para cezalarına karşı, işverene tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde SSK’ya itiraz edilmesi gerekmektedir. Bu itiraz yapılmaz ise sonradan mahkemeye de gidilememekte, ceza kesinleşmektedir. İtirazın ardından bunun Kurumca kabul edilmediğinin bildirilmesi durumunda mahkemeye başvurma süreci başlamaktadır.SSK para cezalarına itirazın kısa hikayesiŞimdilerde SGK’ya devredilen SSK para cezalarına karşı gidilecek mahkeme başlangıçta sulh ceza mahkemesi idi, 2003 yılında Anayasa Mahkemesi’nin iptali ardından idare mahkemesine başvurulmaya başlandı.2005/Haziran ayında Kabahatler Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile yeniden sulh ceza mahkemesi gündeme geldi. Hatta 2006/Şubat ayında 506 sayılı Kanun’da yapılan değişiklik ile yeniden sulh ceza mahkemesine başvuru esası benimsendi.Bu arada Anayasa Mahkemesi 5236 sayılı Kabahatler Kanunu’ndaki para cezalarına karşı sulh ceza mahkemesine başvuruyu öngören düzenlemenin iptali istemini reddetti. Ancak, benzer argümanlarla yapılan başka bir itirazı kabul etti: 6 Nisan 2007 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2006/75 Esas Sayılı kararı ile SSK tarafından uygulanan idari para cezalarında sulh ceza mahkemesine başvurulması esasını iptal etti.Hangi mahkemeye gidilecek ?Anayasa mahkemesi, sulh ceza mahkemesine başvuru hükmünü özet olarak, "idari para cezasının, kamu gücünün kullanılmasıyla ilgili ve yasada belirtilen kurallara uymayanlara idari bir yaptırımın uygulanması niteliğinde olduğu ve çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde de idari yargının yetkili kılınması gerektiği" gerekçesiyle iptal etmiştir. Şu halde, kararın Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten sonra SSK idari para cezalarına karşı o yerdeki yetkili idare mahkemesine başvurulacaktır. Kurumca uygulanan para cezasına 15 gün içinde Kuruma itiraz edilmesi, Kurumun bunu reddetmesinden sonra ise red kararının ilgiliye tebliğinden sonra 60 gün içerisinde yetkili idare mahkemesine başvurulması gerekecektir.SORU-CEVAPMalülen emeklilik için başvuru süreciSORU: 1975 doğumluyum, 1993’ten beri sigortalıyım (SSK), halen sigortalı çalışıyorum 2700 çalışma günüm var. Çocukluğumdan beri böbrek yetmezliğim vardı. 2002 yılında böbrek nakli oldum. Malülen emeklilik için ne gibi şartların olması ve nerelere başvurmak gerekmektedir. Æ Mutlu MenteşeCEVAP:Malüllük aylığı bağlanabilmesi için aranan iki önemli şart bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, sigortalının malül sayılması, ikincisi ise toplam olarak 1800 gün veya en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinin her yılı için ortalama olarak 180 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmasıdır. Ayrıca çalışma gücünün 2/3’sini kaybetmiş olanlar veya iş kazası ve meslek hastalığı sonucu gücünü yüzde 60 oranında kaybedenler malül sayılmıştır. Malüllük sağlık kurulu raporu ile tespit edilecektir. Bunun için evvela SSK müdürlüğüne başvurulacak, oradan gelecek yazı ile hangi hastaneye gidileceği belirtilecek. Belirtilen hastanede sağlık kuruluna başvurulacak. Sonrasında düzenlenecek raporlar SSK aracılığı ile Ankara’da SSK Tedavi Hizmetleri ve Malüliyet Daire Başkanlığı’na gönderilecek. Malüllük burada kararlaştırılacak ve sigortalıya tebliğ edilecek. Gün sayısı yeterli olan okurumuzun bu yolu izlemesini öneririz.İlk defa tescil edilen işyerlerinde sigortalı bildirim süresi ne kadarSORU: İlk işyeri tescilinden sonra işçi işe giriş bildirgesinin verilme süresi bir ay mı, 30 gün müdür ? Ben 07.02.2007 tarihinde işyeri bildirgesi verdim. İşçi çalıştırma tarihi beyanı 07.02.2007 tarihidir. İşe giriş bildirimi ise 08.03.2007’de yapıldı. Burada 30 günlük süreye göre geç bildirimi yok ancak SSK müdürlüğü yasal süresi içinde bildirimde bulunulmamış diye idari para cezası saldı. Yani burada SSK il müdürlüğü bildirim süresini 30 gün yerine 1 ay olduğunu söylüyor (şubat 28 çekiyor) Yardımcı olursanız sevinirim." Æ S. BİLENCEVAP: Bu konu ile ilgili olarak Kurumca yapılan işlemin yerinde olduğunu söyleyebiliriz. Zira, 506 sayılı Kanunun 9.maddesinde, "Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi verilen işyerlerinde işe alınan işçiler için en geç bir ay içinde Kuruma verilen veya iadeli taahhütlü olarak gönderilen işe giriş bildirgeleri de süresi içinde verilmiş sayılır." denilmiştir. Görüldüğü üzere bu durumda olanlar için "30 günlük süreden" değil, "bir aylık süreden" bahsedilmiştir.

Yazının devamı...
İşyeri açmak bürokratik zorluklarla dolu
25 Mart 2007
Öyle ki danışmanınız yoksa bu işlemler yılları dahi bulabilir. Bunları söylerken gerçekten de abartmıyorum! İşyeri açılmasında/ruhsatlandırılmasında tam bir keşmekeş yaşanmaktadır. İşyeri açan bir vatandaş birçok kamu kuruluşuna bildirimde bulunmak ve izinlerini almak durumundadır. Üstelik bu bildirimler süresinde yapılmaz ise para cezası ödenebileceği gibi kimi durumlarda işyerinin kapanması da mümkündür.Öte yandan işyerlerinin niteliği de başvuru yapılacak kurum sayısını artırmaktadır. Yazımızda özellikle halka açık istirahat ve eğlence yerlerinin açılmasındaki usuller üzerinde duracağız. Esasen bu tür işyerleri için ruhsatlar 2005 yılına kadar polis tarafından verilmekteydi. Ancak, Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nda yapılan bir değişiklik ile artık bu yetki belediye ve il özel idarelerine verilmiştir.Halka açık istirahat ve eğlence yerleriBu noktada hangi tür işyerlerinin halka açık istirahat ve eğlence yeri sayılacağı sorulabilir. Bu tür işyerleri Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nda gösterilmiştir. Buna göre, kişilerin tek tek veya toplu olarak eğlenmesi, dinlenmesi veya konaklaması için açılan aşağıdaki yerler umuma açık istirahat ve eğlence yeri sayılmaktadır:ıOtel, motel, pansiyon, kamping ve benzeri konaklama yerleri, gazino, pavyon, meyhane, bar, birahane, içkili lokanta, taverna ve benzeri içkili yerler, Sinema, kahvehane ve kıraathane, Kumar ve kazanç kastı olmamak şartıyla adı ne olursa olsun bilgi ve maharet artırıcı veya zeka geliştirici nitelikteki elektronik oyun alet ve makinelerinin, video ve televizyon oyunlarının içerisinde bulunduğu elektronik oyun yerleri, İnternet kafeler ve benzeri yerler.Yukarıda sayılan faaliyetlerin icra edildiği sabit veya seyyar olarak kullanılan kara, deniz, hava ve her çeşit taşıma araçları.Ruhsat vermeye yetkili makam(lar):Umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinin ruhsatı bağlı olduğu kolluk kuvvetinin (Jandarma yada polis) görüşü alındıktan sonra belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeler; bu alanların dışında il özel idareleri tarafından verilir. Kolluk kuvveti ise görüşünü yedi gün içinde vermek durumundadır. Vatandaşların işyeri ruhsat talepleri bir ay içinde sonuçlandırılacaktır. İzin alınmadan açılan umuma açık istirahat ve eğlence yerleri ise kapatılacaktır. Benzer bir biçimde bu iş yerlerinin faaliyet göstereceği alanları belirlemeye veya mevcut umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinin bu amaç için ayrılan yerlerde toplanmasına, belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyeler; bu alanlar dışında il özel idareleri yetkili kılınmıştır. Düzenlemelerin yerel idarelere yetki verme politikasına paralellik arzettiği görülmektedir.Kolluk örgütünün yetkisiDikkat edileceği üzere bu tür işyerlerinin açılmasında kolluk örgütüne tanınan fonksiyon ise görüşünün alınmasından ibarettir. Üstelikte bu görüş 7 gün içerisinde ilgili belediye yada özel idareye verilecektir. Belediyeler ve özel idareler ise bu iş yerleri için düzenledikleri iş yeri açma ve çalışma ruhsatlarının bir örneğini yetkili kolluk kuvvetine gönderecektir. Belirtelim ki, bir örneğini de SSK’ya göndreceklerdir. Bu iş yerlerinin genel güvenlik ve asayiş yönünden genel kolluk tarafından denetlenmesi konusunda ise bir değişiklik yapılmamıştır.Para cezası uygulamasıá Polis Vazife ve Selahiyet Kanununa göre umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinden; Faaliyetten geçici olarak men edildiği halde süresinden önce açılan, Açık ve kapalı bulunacağı saatlere uymayan,Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun 12. maddesinde belirtilen "Yirmi bir yaşından küçük yaştaki kadın ve erkeklerin gazino, bar gibi içki kullanılan yerlerle banyo, hamam ve plajlarda hiç bir suretle çalıştırılamayacağı; bar, kafeşantan ve meyhanelere, yanlarında veli ve vasileri olsa bile, on sekiz yaşından küçüklerin girmemesi" yasaklarına uymadığı tespit edilen, mevzuat hükümlerine aykırı olarak işletilen, İş yerlerinin işletmecilerine 500 YTL ile 1.000 YTL arasında idari para cezası verilir. Ancak yukarıda sözü edilen fiillerin bir yıl içinde tekrarı halinde, en son uygulanan para cezası bir kat artırılarak uygulanacaktır.Para cezasını kim verecek ?áSözü edilen idari para cezaları, belediye sınırları içinde belediye encümeni, belediye sınırları dışında il daimi encümeni tarafından verilir. Verilen idari para cezalarına dair kararlar ilgililere 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edilir.Para cezasına itirazáBu cezalara karşı da tebliğ tarihinden itibaren, Kabahatler Kanunu gereğince onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. İtiraz üzerine verilen karar kesindir. İtiraz, zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır. İdari para cezaları 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur.

Yazının devamı...
Eksik bildirilen güne ceza var mı?
19 Mart 2007
ÖNCE genel hukuk bilgisi; "kanunsuz suç ve ceza olmaz." Dahası idare düzenleyici işlemleri ile suç ve ceza koyamaz. Bunun doğal sonucu ise kanunların suç saymadığı bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemeyeceğidir.SSK uygulamasında verilecek cezalar kapsamında da yukarıdaki ilke geçerli olmaktadır şüphesiz. SSK’da hangi durumlar için para cezası verileceği kanunda tek tek sayılmıştır. KANUN NE DİYOR?Bunlar işyeri bildirgesi, sigortalı işe giriş bildirgesi ile prim belgesinin süresinde SSK’ya verilmemesi fiilleri ve prim belgesinin işyerinde asılı olmaması ile kayıt belgelerinin ibraz edilmemesi yada ibraz edilen kayıtların geçersiz sayılması halleridir.Dolayısıyla kanunda belirtilen sözkonusu suç fiillerinin işlenmesi durumunda idari para cezası uygulanabilmektedir. Yoksa kanunda sayılmamış bir fiilden dolayı para cezası uygulanamaz. Şu halde otuz günün altında SSK’ya bildirilenler için neden eksik gün bildirdiklerini izah eden eksik gün belgesinin süresinde verilmemesinden dolayı idari para cezası uygulanamayacaktır.GEÇERLİ EVRAKLAREsasen "eksik gün formu da" prim belgesinin verilmesi gereken süre içerisinde eki kanıtlayıcı belgelerle birlikte SSK’ya verilmek durumundadır. Bu sürede verilmemesinin yaptırımı vardır fakat bu yaptırım para cezası değildir. Şöyle; süresinde verilmeyen eksik gün bildirim formu ekindeki kanıtlayıcı belgeler resmi sağlık kuruluşundan alınan istirahat raporu, tutukluluk belgesi gibi "sonradan düzenlenmesi mümkün olamayacak" nitelikteki belgeler ise SSK yine de bu belgelere itibar eder ve bildirimi geçerli sayar.Tahsilat ŞekliEğer eksik gün belgesinin eki kanıtlayıcı nitelikteki belgeler ücretsiz izin belgesi, puantaj kaydı gibi "sonradan düzenlenmesi mümkün belgeler" ise süresinde verilmedikleri için SSK bunlara itibar etmez. Sigortalı diyelim 10 gün gösterilmiş ise bunu 30’a tamamlayarak gecikme zammı ile tahsili yoluna gider. Anlaşılacağı üzere eksik bildirim belgesinin yaptırımı para cezası değildir.Fahri hemşehriKÜTAHYA’nın Simav İlçesi Kaymakamı Samet Ercoşkun ilçeye bağlı Karacahisar Beldesi’nin fahri hemşerisi oldu. Karacahisar Belediye Meclisi’nin oy birliğiyle aldığı karar gereği hazırlanan fahri hemşerilik beratı ve onuruna düzenlenen plaket Ercoşkun’a Cumhuriyet Meydanı’nda vatandaşların da katılımıyla düzenlenen törenle Belediye Başkanı Ali Tekel tarafından sunuldu.

Yazının devamı...
Malül aylığı alanların çalışması yasak mı?
11 Mart 2007
Hangi aylık?

Sosyal güvenlik kurumlarından alınan her türlü aylık "emekli aylığı" yada "yaşlılık aylığı" değildir. Bu tür aylık alanlar açısından zaten sorun da bulunmamaktadır. Emekli aylığı alanlar dilerlerse aylıklarını alarak sosyal destek primi ödemek suretiyle çalışabiliyorlar.

Sorun; sosyal güvenlik kurumlarından malüllük aylığı alanlarda. Bu tür aylık alanların çalışması ise yasak. Başka bir söyleyişle sosyal destek primi ödemek suretiyle çalışmaları da mümkün değil. Eğer malüllük aylığı alanların çalıştıkları anlaşılır ise aldıkları bu aylıkları çalışmaya başladıkları tarihten itibaren kesilir.

Malüllük aylığı kime bağlanır ?

Malüllük aylığı bağlanmasında ise en önemli şart kişinin malül sayılmasıdır. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 1 Temmuz 2007’de yürürlüğe girdiğinde önemli değişiklikler beklenmekle birlikte, mevcut durumda bağımlı ve bağımsız çalışanlar açısından önemli farklılıklar bulunmakta.

Basitçe; SSK Kanunu’na tabi çalışan sigortalılar "çalışma güçlerinin" en az 2/3’sini(yüzde 66,6) yada iş kazası veya meslek hastalığı sebebiyle "meslekte kazanma güçlerinin" en az yüzde 60’ını kaybetmeleri durumunda malül sayılmaktadırlar. Bu kapsamda çalışanların toplamda 1800 günleri de var ise veya en az beş yıldan beri sigortalı olup sigortalılık süresinin her yılı için ortalama 180 gün düşmesi halinde malüllük aylığı bağlanabilmektedir.

Bağ-Kur Kanunu’na tabi olarak çalışanlar açısından ise çalışma güçlerinin 2/3’sini kaybetmeleri ve en az 5 tam yıl sigorta primi ödenmiş olması halinde malüllük aylığı bağlanmaktadır. Belirtelim ki, bağımsız çalışan sigortalının malüllüğü iş kazası yada meslek hastalığından ötürü meydana gelir ise beş tam yıl şartı da aranmayacaktır.

Aylık ve gelir farkı

Uygulamada karışıklık doğuran bir başka husus da özellikle SSK uygulamasında sigortalıya bağlanan "gelir" ile "aylığın" aynı sosyal sigorta ödemesi olduğu şeklindeki algıdır. Oysa bu iki tür ödeme, dayandıkları sigorta kolları bakımından farklılık arzetmektedir.

Bağımlı çalışan sigortalılara gelir, uğradıkları iş kazası veya meslek hastalığı neticesinde meslekte kazanma güçlerini en az yüzde 10’oranında kaybetmeleri halinde bağlanmaktadır. Bu şekilde kendisine gelir bağlanan kişinin, çalışma koşulları uygun ise, çalışmaya devam ederek tüm sigorta kollarına prim ödenmesi açısından bir engel bulunmamaktadır. Yani gelir bağlanmış kimselerin çalışması yasak değildir.

Dahası, koşulları var ise, örneğin 1800 günün üzerinde sigorta günü olan ve uğradığı iş kazası neticesinde meslekte kazanma gücünü de yüzde 60’ın üzerinde kaybeden bir sigortalıya hem "gelir" hem de "malüllük aylığı" bağlanabilecektir. Ancak, bunlardan fazla olanın tamamı az olanın ise yarısı ödenecektir.

Yaş yükseltmelerinde Anayasa’nın tutumu

á SORU: Ben 01.02.1980 tarihinde sigortalı oldum ve 31.01.2007 tarihinde emekli olmaya hak kazanmam nedeniyle işyerimden ayrıldım. 27 yıl, 7400 iş günü prim yatırmama rağmen Emekli Maaşımı alamamaktayım ve mağdur durumdayım.Nedeni de 1999 yılında değiştirilen ve daha sonra da Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen kanun. Bu konuda nasıl hareket etmem gerekiyor."

Æ Ufuk YURTSEVEN

á CEVAP:
Bu husus 1999 sonrasında da 2002 sonrasında da Anayasa Mahkemesi’ne götürüldü. Anayasa mahkemesi, yaş yükseltmelerinin adil ve ölçülü olmasını istedi. Buna uygun değişiklikler yapıldı. Anayasa Mahkemesi şunu da söyledi; sosyal güvenlik uygulamasında emeklilik kazanılmış bir hak değil beklenen haktır. Dolayısıyla bu amaçla kurumsal ve bireysel olarak yüksek mahkemeye ulaştırılan başvurular hep bakış açısı ile reddedilmiştir.

Primin yersiz olup olmadığına bakmak lazım

á SORU: Ben Jeoloji Mühendisiyim. Gazetedeki yazınızı okudum sizden fikir almak istedim. Babam 1999 yılında emekli oldu emekliliği hakettikten sonra 3 sene prim ödedi fazladan. Emekli maaşı daha yüksek olsun diye. Memur en düşükten göstermiş. Yani 3 sene fazladan ödenmiş bu para. Bu parayı geri alma imkanımız olabilecek mi yasanın kapsamı içinde mi ?"

Æ Selçuk ZÜMRÜT

á CEVAP:
Emekli aylığı bağlanmasında üç koşul aranır. Bunlar; yaş, sigortalılık süresi ve gün sayısı. Bunların üçünün de tamamlanması halinde aylık bağlanır. Babanız çalışırken yeterli güne ulaşmış olabilir, ancak diğer koşulları dolmadığı için çalışmaktadır. Bu durumda da sigorta primi ödenecektir. Dolayısıyla bu mahiyetteki ödemeler "yanlış ve yersiz" prim ödemesi olmadığından geri de istenemez
Yazının devamı...