(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Nur Hande Başpınar" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Nur Hande Başpınar" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Nur Hande Başpınar

Nur Hande Başpınar

Bak postacı geliyor
17 Aralık 2016

Adını anmanın bile insanın içini ısıttığı 90’ların başında, Cebeci’deki İltekin İlkokulu’ndan sınıfça yola çıkıp, sevgili öğretmenimiz Leman Özveren’le birlikte postaneye kadar yürüyoruz. Mektup ve kartpostal nasıl yazılır öğreniyor, hazırladığımız kartpostalları yakınlarımıza gönderiyoruz. O günden sonra geçen 25 yılda kaçımız bir daha mektup yazdı, kartpostal yolladı bilmiyorum. Ben 20 küsur yıllık bir aradan sonra, iki sene önce ‘Postcrossing’le tanıştım. Posta kutusuna faturadan başka bir şey düşmeyen ve uygulamadan haberdar olmayan kartpostal meraklıları için, bu sınırları olmayan renkli projeyi anlatmak istiyorum.
Postcrossing, katılımcıların tüm dünyadan ücretsiz kartpostal almasını sağlamak amacıyla kurulmuş bir internet sitesi. postcrossing.com’a üye olduktan sonra bir adres talep ediyor, sistemin her katpostala özel olarak verdiği kimlik numarasıyla birlikte kartınızı belki dünyanın bir ucuna, belki adını bile duymadığınız bir şehre gönderiyorsunuz. Kimlik numarası, kartpostalınızı sisteme özel olarak tanıtıyor ve alıcının kartpostalınızı Postcrossing’e kayıt edebilmesini sağlıyor. Gönderdiğiniz her kartpostal için sizin posta kutunuza da bir tane geliyor.
14 Temmuz 2005’te başlayan ‘Postcrossing’ macerası kapsamında, 4 Ekim tarihine kadar yaklaşık 38 milyon kart gönderildi. İnternet sitesini ise, 41 farklı dilde konuşan 625 bine yakın üye kullanıyor.

ZARFTAN KETÇAP ÇIKTI

Siteye ilgi alanlarınızı yazarak, size kartpostal gönderecek kişilere nelerden hoşlandığınız hakkında fikir verebilirsiniz. Bazı kullanıcılar kartpostalını zarfsız almayı tercih ederken, bazılarıysa özellikle zarflı yollamanızı istiyor. Yollayacağınız kartı seçerken alıcının ilgi alanlarına göz atmayı unutmayın. O anki hava sıcaklığını, Türkçe bazı kelimeleri ve alıcının dilindeki karşılıklarını da yazabilirsiniz. Kimi kullanıcılar, koleksiyonunu yaptıkları bazı ufak eşyaları talep edebiliyor. Bu taleplere karşılık birkaç kez gazete kupürleri, dergi sayfaları yolladım. Son olarak bir kullanıcının Ankara’da yaşayan arkadaşıma bir paket ketçap yolladığını duyduğumdaysa epey şaşırdım. Uzaklarda yaşayan, hiç tanımadığınız insanların hikayelerini ve tesadüfleri posta kutunuza taşıyacak bu sürpriz dolu dünyaya adım atmanızı öneririm.
‘Postcrossing’e dahil olmak, gelen birbirinden renkli kartpostalları bir kutuda biriktirmek, zaman zaman onları yeniden okumak çok keyifli. Fakat sizi bir meseleyle de karşı karşıya bırakıyor. Kartpostal bulmak... Öncelikle elinize şehrin pek de iyi olmayan karelerinden oluşanları geçecek. Üzülmeyin. İnternette ufak bir araştırma yaptığınızda, kendinizi Ulus’taki kırtasiyelerde bulacaksınız. PTT’den, üzerinde çoğunlukla ‘Bayramınız kutlu olsun’ yazan kartpostalları da ücretsiz olarak alabilirsiniz.

DENİZ OSLU’DAN ANKARA TASARIMLARI

Öte yandan, Ankara’da kartpostal tutkunlarının bitmek bilmez arayışına renkli tasarımlarıyla ilaç olan bir isim var. Aktif bir postcrossing kullanıcısı olan Deniz Oslu, bir süredir umulmadık mekanlarda suluboya kartpostal tasarımlarıyla kentlinin karşısına çıkıyor. Kendine has üslubuyla, birkaç çalışmasını gördükten sonra her karşılaştığınızda eski bir dosta rastlamış gibi hissedeceğiniz eserlere imza atan Oslu, tasarımlarını, apinchofsketches.com internet sitesi ve sosyal medya hesapları üzerinden takipçileriyle paylaşıyor. Çalışmalarını kentteki butik dükkanlarda ve başka bir yazının konusu olabilecek üçüncü dalga kahvecilerde bulabileceğiniz Oslu’nun ODTÜ kartpostallarını ise sadece odtuden.com.tr veya ODTÜ Sosyal Hizmetler Binası’ndan satın alabilirsiniz. Sanatçının suluboya çizimleri arasında Ankara Kalesi, Hitit Güneşi Kursu, Ankara Palas, Zafer Anıtı, dolmuş ve simidin de aralarında bulunduğu, kentten semboller yer alıyor.

Yazının devamı...
Doğa arkadaşımın hazine kutusu
10 Aralık 2016

Birçoğumuz yaşamla göz göze gelmeden, telaş içinde yuvarlanıp gidiyoruz. Çocukların durumuysa daha vahim. Evden okula, okuldan kursa, kurstan AVM’ye... Saklambaç, uzun eşek, tombik oynayan, ağaca tırmanan bir çocuğu sanki en son kendi çocukluğumda gördüm. Çelik çomak, mendil kapmaca ve tornet ise ancak nostaljik bir sohbete misafir olabiliyor.
Neyse ki bu gidişe dur diyen girişimler var. Bunlardan ilki Banu Binbaşaran ve Burcu Meltem Arık’ın kurduğu Doğa Oyunları Evi. Doğayla yeniden oyun arkadaşı olabilmek amacıyla yola çıkan ikili, sosyal medya üzerinden her mevsim, ‘Doğa Arkadaşımın Kutusu’ adını verdikleri oyun için davette bulunuyor. Çocuklar, yetişkinler ve sınıflar olmak üzere üç kategoride oynanan oyun, www.dogaoyunlarievi.org internet sitesi üzerinden gerekli formun doldurulmasıyla başlıyor. Başvurular tamamlandıktan sonra mail kutunuza eşleştiğiniz oyuncunun bilgileri düşüyor. Ardından bahçenizde, parklarda, doğal alanlarda yürüyüşler yapıyor, bu yürüyüşlerde topladığınız 15 farklı doğa hazinesinden oluşan kutuyu, yazdığınız mektupla birlikte arkadaşınıza yolluyorsunuz. 

TEK KURAL DOĞAL OLMASI

Kutuya taş, yaprak, kozalak, at kestanesi, tüy gibi pek çok doğa hazinesi koyabilirsiniz. Tek kural, hazırladığınız kutunun oyunun ruhuna uygun bir şekilde doğal olması. Bu sebeple doğa hazinenizi mümkünse elinizdeki bir kutuyla, plastik ve cam kullanmadan, doğanın her bir parçasına saygı göstererek hazırlamanız gerekiyor. Ağaçtan yaprak, dalından çiçek koparmadan, canlı ve özellikle endemik türlere zarar vermeden, çürüyebileceğinden yaş sebze, meyve, bitki kullanmadan... Önemli olan, oyunu fırsat bilip mümkün olduğunca doğada olmanız ve özenli bir kutu hazırlamanız.
Kent içindeki bir park, yakınınızdaki bir doğal alan, sokağınız, bahçeniz, balkonunuz, işe giderken yürüdüğünüz yol... Doğa her yerde. Oyuna dahil olduktan sonra doğa hazinelerinin aslında hep yanıbaşınızda olduğunu fark edeceksiniz. Sonbahar oyunu geçtiğimiz ay tamamlandı. Kendiniz, çocuklarınız için ya da belki öğrencilerinizle birlikte oyuna dahil olmak isterseniz, kış mevsimi oyunu 21 Aralık’ta başlayacak. Doğa Oyunları Evi’ni sosyal medya hesaplarından takip edebilirsiniz. Sınırlı kontenjan birkaç saat içinde dolduğundan elinizi çabuk tutmanızı öneririm.

HAYDİ ÇEMBER ÇEVİRMEYE

Çocukları ekran başından kaldıran, evden çıkarıp sokağa davet eden, onların hayal gücünü harekete geçiren ve merak duygusunu canlandıran bir diğer oluşumsa Ankara Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi. Altındağ Belediyesi ve Gazi Üniversitesi işbirliğiyle 2013 yılında Hamamönü’nde kurulan uygulamalı halk bilimi müzesi, çoğunluğu çocuklardan oluşan ziyaretçilerinin katıldığı renkli etkinlikleri sosyal medya hesaplarından takipçileriyle paylaşıyor. Müzeyi ziyaret eden çocuklar, Karagöz-Hacivat gösterisi izleyip masallar dinliyor, ebru ve baskı sanatlarını deneyimleyip Dede Korkut’la tanışıyor, deyimlerin hikayelerini öğrenip çember çeviriyor. Müzenin düzenlediği etkinlikleri facebook hesabından takip edebilirsiniz.

DÖRT MEVSİME 52 AKTİVİTE

Son olarak çocuklarıyla birlikte doğada vakit geçirmek isteyen ailelere, öğretmenlere ve çocukların bakımından sorumlu olan herkese Jennifer Ward’ın kaleme aldığı Oyun Arkadaşım Yeryüzü adlı kitabı önermek istiyorum. Sürdürülebilir yaşamla ilgili ilham verici bilgilerin yaygınlaşmasının gereğine, aciliyetine ve önemine inanan Sinek Sekiz Yayınevi’nin okurla buluşturduğu kitapta, çocuklarla birlikte her mevsimde doğada gerçekleştirebileceğiniz 52 aktivite bulacaksınız. Şehirde, bir parça yeşillikte, kırsalda, belki bir parkta ya da balkonda. Nerede olursanız olun, her şeye rağmen doğayla bağınızı güçlendirme yolunda yapılacak bir şeyler mutlaka var.

Yazının devamı...
Topluluğun gücü adına
3 Aralık 2016

Verdiğiniz herhangi bir hizmet karşılığında zaman kazanıyor, kazandığınız zamanları kumbaranızda biriktiriyor ve bu zamanları kullanarak ihtiyaç duyduğunuz bir hizmeti satın alabiliyorsunuz. Örneğin, verdiğiniz iki saatlik matematik dersi sonucunda bir kişiden iki saat çeviri hizmeti, ya da farklı kişilerden birer saat tadilat hizmeti ve yoga dersi alabiliyorsunuz.
Topluluğun gücüne ve zaman kavramının ait olduğu yerde, hayatın merkezinde olması gerektiğine inanan zaman kumbarası zumbara.com, bu modeli hayata geçiriyor. Temeli armağan ekonomisine dayanan zaman bankası fikri, İngiltere, ABD, İspanya, Portekiz, İtalya, Slovakya, Güney Kore, Çin, Japonya ve Avusturalya’nın da aralarında bulunduğu 33 ülkede uygulanıyor.
Zaman bankası sistemini internetin yarattığı katılımcı rol ile birleştirmek ve bunu yaparken yine zaman bankası sisteminden yararlanmak rüyası ile yola çıkan Zumbara’da, yetenek ve tecrübeler, para yerine zaman kullanılarak paylaşılıyor. Oluşum, birbirimiz için zaman harcadığımızda, kendimizde bulunan bilgi, beceri, yetenek ve tecrübeleri başkaları ile paylaştığımızda hayatımızı kolaylaştırıp güzelleştirebileceğimize, sağlıklı ve güvenli topluluklar oluşturabileceğimize inanıyor.

EBEVEYN ALMAK İSTİYORUM

Zumbara’da İngilizce dersi, logo tasarımı, yurtdışı eğitim danışmanlığı gibi servislerin yanı sıra, salatalık turşusu vermek isteyen de var, toza alerjisi olduğundan ev temizliğine yardım almak isteyen de... Kimi kullanıcı hayallerinin peşinden gitmek isteyen birine cesaret verme hizmeti sunuyor, kimiyse “Şiir seven bir kıza yüreğimi vermek istiyorum” diyor. ‘Ne gerek vardı’ diyeceğiniz sürpriz bir hediye paketini, yaşlı ve kimsesizlere ev işlerinde yardım hizmeti vermek isteyen bir katılımcıyı, nohut pilav yemek için bir arkadaşı, hatta sebze meyve yetiştirmek için bir bahçeyi bile Zumbara’da bulabilirsiniz. Öte yandan kullanmadığınız elektronik eşyalarınızı, atık yağlarınızı, eski plaklarınızı talep eden kullanıcılara vererek, işaret dili ya da graffiti öğreterek kumbaranızı zamanla doldurabilirsiniz. Zumbara’da yer alan servislerde ihtiyaçlar ve hayal gücü dışında sınır olmadığını, geçmişte açılan ‘Kız istemeye gidecek ebeveyn almak istiyorum’ başlıklı servis açıkça gösteriyor. Hizmeti alan kullanıcı, yorumunda, hayatının en özel ve güzel günlerinden birini yaşadığını belirtiyor.

HERKESE 5 SAAT

Başlangıç düzeyi İngilizce, YGS matematik ve yoga dersi, mektup arkadaşlığı, kitap değişimi ve istenilen kelimeleri çivi yazısıyla yazma hizmeti, Ankara için son zamanlarda listelenen servislerden. Başkentliler, kullanmadığı gitarı vererek, tarot falı bakarak ya da flüt dersi vererek de Zumbara ekonomisine dahil olabiliyor. Sisteme giren herkes, paylaşım kültürüne davet olarak, kullanabileceği 5 saate sahip oluyor. Uygun olan hizmetleri internet üzerinden almak ve vermek mümkün. Zumbara, zaman zaman çeşitli atölye çalışmalarına, buluşmalara, sportif etkinliklere de kapı aralıyor. Siz de paylaşım kültürünün dikkat çeken örneklerinden Zumbara’ya üye olup, almak ve vermek istediğiniz servisleri yaratarak Zumbara hareketine katılabilirsiniz.

SALT ULUS’TA KİTAP TAKASI

Görsel ve maddi kültürde kritik konuları değerlendiren, deneysel düşünceye ve araştırmaya yönelik yenilikçi programlar geliştiren, ziyaretçilerini ilgi duymaya, eleştirmeye ve iletişim kurmaya teşvik eden SALT Ulus, geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesaplarından bir çağrıda bulundu. SALT Araştırma’da birden çok kopyası bulunan yayınların, SALT Ulus’ta düzenlenecek etkinlikte takas edileceği açıklandı. 10 Aralık’ta 12.00-17.00 saatleri arasında gerçekleştirilecek etkinliğe, takas etmek istediğiniz kitap ve dergilerle katılabilirsiniz. Etkinlikten kalan yayınlar, kütüphanelere bağışlanacak.

Yazının devamı...
Tek kedi, tek aday, tek ses miyav!
26 Kasım 2016

Geçtiğimiz yıldan bu yana İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde mütevazı bir hayat süren, öğrencilerin sevgilisi, köpeklerin düşmanı Pakize, kişisel görüşlerini ve gelecek planlarını facebook hesabından takipçileriyle paylaşıyor. Köpeklere ve diğer kedilere karşı ilkeli duruşu sonucunda tüm ODTÜ İİBF mensuplarını himayesi altına aldığını belirten Pakize, son olarak fakülte kedi temsilciliği makamına adaylığını koyduğunu açıkladı. 

AŞKA AYIRACAK VAKTİM YOK

Sosyal medya hesabından seçim vaatlerini de paylaşan Pakize, kendisine mesaj atıp birlikte süt içmeyi teklif eden yakışıklı tekir Pikaçu’yu ise, “Aşka ayıracak vaktim yok, amacım fakülteye hizmet!” diyerek, kibarca reddetti.
Seçmenlerini “Bugün hava soğuk, içlik giyin. Hasta olup oy vermemezlik yapmayın” diyerek uyaran, “Derslerdeki başarınız tabi ki önemli ama benim keyfim daha önemli” diyerek öğrencilerin kitaplarının üstünde yatan Pakize, kantin rafları arasında uyuklarken çekilen fotoğrafıyla, seçilmesi halinde kantin denetimine özen göstereceğinin de sinyallerini verdi. “Koltuk sevdalısı değilim, bu olmazsa gider diğerinde uyurum” diyen Pakize bizden bir kedi. Haydi oylar, kuru mamalar, sıcak kucaklar Pakize’ye.

CİN ALİ 48 YAŞINDA

Yetişkinlerin eski dostu, Cin Ali’nin Atı, Cin Ali’nin Topu, Cin Ali Okula Başlıyor gibi kitaplardan oluşan 10 eserlik serinin kahramanı, yazar Rasim Kaygusuz’un bebeği Cin Ali, kent sakinlerinin tatlı anılarını da alarak Bülten Sokak 32 numaraya taşındı. 2014’ten bu yana Cin Ali Vakfı’na ait olan binada Cin Ali kitaplarının ve ürünlerinin satışı yapılıyor. Ürünlerden elde edilen gelir, önümüzdeki aylarda açılması planlanan Cin Ali Müzesi’ne aktarılıyor.
1968 yılında yayınlanmaya başlayan hikaye kitaplarıyla pek çok kuşağa okumayı öğreten Cin Ali, bugün 48 yaşında. Çocuk ruhundan vazgeçmeyen ve yaşlanmayan Cin Ali, bugün sosyal medyada da boy gösteriyor. Takipçilerini çocukluğun neşeli zamanlarına götüren Cin Ali, onlara kimi zaman pamukta fasulye yetiştirdikleri günleri, kimi zamansa kağıt helvayı, horoz şekeri hatırlatıyor. Emekli olmayı düşünmeyen Cin Ali, 3 Aralık Cumartesi günü gerçekleştirilecek ‘Çocuk yogası ve drama ile kitap oynuyoruz!’ etkinliğinde miniklerle buluşmaya hazırlanıyor. Siz de bu eski dostun kapısını çalmak isterseniz, Cin Ali’yi Kavaklıdere’deki evinde ziyaret edebilirsiniz.

Yazının devamı...
Ankara'da hayat var la
21 Kasım 2016

Ankara’nın kadim notası ‘la’dan esinlenen ve “Bu şehirde hayat yok” diyenlere “Var la” cevabını verirken ismini bulan ‘Lavarla’ ise, bu yolları açan oluşumlardan sadece biri. Yaklaşık bir yıldır lavarla.com internet sitesi ile sosyal medya hesaplarından faaliyet gösteren ve Ankara’ya dair anlatılacak hikayesi olan herkesi ‘Lavarla’ demeye çağıran oluşum, son olarak ‘Parayla Değil, Takas’la’ etkinliğinin ikincisini düzenledi. İlki ekim ayının başında gerçekleştirilen etkinlikte, sürdürülebilir bir hayatın ufak ama etkili adımları atıldı.
Organizasyona Kakule Kahve ikinci kez kapılarını açtı. Paranın geçmediği etkinlikte bir yüzük ve bileklik veren katılımcı, bir gün almayı düşündüğü pilates topunu şişireceği pompayla evine döndü. Kimi katılımcı bir sosyal medya beğenisine bir dilim kek verdi, kimi fal bakma becerisini bir montla takas etti. Bir başka katılımcı bornoz verip kitap alırken, etkinlikten haberi olmayan bazı ziyaretçilerse çantasındaki deodorantı, kolundaki saati, boynundaki şalı takas pazarına bıraktı.

KAHRAMAN ÇORBACILAR

Lavarla’ ekibi, kentliye internet sitesi üzerinden hiç sapmadığı yolları göstermeye devam ederken, Ankara’ya hayat katan bir başka oluşum ise ÇerÇöp Çorbacılar...
Çöpe gidecek yiyecekleri kurtaran kahraman çorbacılar, paranın geçmediği etkinlikler düzenliyor ve bu etkinliklerde kaynayan kazanlar çok sayıda insanı doyuruyor. Herkese yetecek yemeğin çöpe gitmesine dur diyen, birlikte pişirmenin ve yemenin birleştirici gücüne inanan ekip, kullanılmayacak olan fakat yenebilecek durumdaki gıdaları evlerden, marketlerden, pazarlardan toplayarak işe başlıyor. Katılımcıların evindeki fazla gıda maddeleri malzeme, lokanta ve fırınlardan toplanan ekmekler ise katık oluyor çorbaya. Halka açık etkinliklerini herkesin kolaylıkla ulaşabileceği noktalarda düzenleyen ÇerÇöp Çorbacılar, sosyal medya üzerinden organize oluyor ve etkinliklerini duyuruyor. Sadece yediklerinden değil, attıklarından ve israf ettiklerinden de kendini sorumlu hisseden ekip, “Atılan her yenilebilir yiyeceğin sanılandan çok büyük değişimler yaratacağını biliyoruz. Temiz, ahlaklı, kimsenin canını acıtmayan, zararsız, ‘küçümsenmiş’ sebzelerin gücüne inanıyoruz” diyor ve ilgilileri çorbaları beraber kaynatıp çöpün neden bu denli önemli olduğunu tartışmaya çağırıyor. Ankara’nın dillere pelesenk, sosyal medyaya hashtag olan soğuğunda içinizi ısıtmak için ÇerÇöp Çorbacılar’ın her pazar 12.00-16.00 saatleri arasında düzenlediği buluşmalara katılabilir, etkinlikleri facebook üzerinden takip edebilirsiniz.

BAŞKENT İÇİN İÇLİK VAKTİ

Ankara’nın meşhur ayazı henüz tam anlamıyla yüzünü göstermese de, gündemi gibi durmadan gelgitler yaşayan havası twitter ahalisinin parmaklarından dökülmeye başladı bile. Bir günü bir gününü tutmayan Ankara havasına veryansın eden @ekctskn “Ya sabah insanın yüzünü falan donduran bir ankara ayazı varken öğlen nasıl böyle sıcak oluyor?! Çöl iklimine döndük, çözülüp tuzla buz olcaz” diyor. @gbbitchhh ekliyor, “‘Soğuk değil de Ayaz çok Ayaz’ Bir Ankara klasiği Pek yakında tüm ülkede.”
@emreakici Ankara için içlik vaktinin geldiğine dikkat çekiyor: “Soğuk Ankara gecelerinden anlıyoruz ki, yüzyılın icadı içlik.” @TwiitAnkara’nın dileğiyse, “Allah, Ankara havası kadar hızlı değişen birini çıkarmasın karşımıza.” Ankara soğuğunun konuşulmasından sıkılan @Natulcien_ ise, “Sanarsın kışları Ankara hep 20 dereceydi de ilk defa soğuk yaptı. Başladık yine” diyor. @farici7 uyarıyor, “Telefonlara da antifriz koymayı unutmayın sakın.” #Ankaradonduk.” Kentin kaldırımları titreten soğuğuna yakalanan @erikinthecity isyan ediyor, “Okula gidicem yurttan çıkıyorum yolda titreyen kaldırım taşı görüyorum. Böyle bir soğuk mümkün olabilirmi? Bu nasıl Ankara?”
Soğuğun kaynağının hava değil kentin sevimsizliği olduğunu düşünen @Buzluktan şikayetçi: “Ankara soğuk filan değil sadece sevimsiz bezenmiş.” @luunaaj desteğe çağırıyor: “Ankara’ya acil grip ilacı, bitki çayı ve portakal desteği.” @Dogukannn_7 ise ellerini cebinden çıkartamamaktan dertli: “Ankarada hava o kadar soğuk ki ellerimi cebimden çıkarıp karşıdan gelen arkadaşla selamlaşmamak için yolumu değiştirdim.” Konuyu basit bir şekilde özetleyen @AysenurAkkayaa ise noktayı koyuyor ve soruyor, “#Ankarada hava bugün bir tuhaf değil mi?”

Yazının devamı...
Ankara'da hayat var la
20 Kasım 2016

Ankara’nın kadim notası ‘la’dan esinlenen ve “Bu şehirde hayat yok” diyenlere “Var la” cevabını verirken ismini bulan ‘Lavarla’ ise, bu yolları açan oluşumlardan sadece biri. Yaklaşık bir yıldır lavarla.com internet sitesi ile sosyal medya hesaplarından faaliyet gösteren ve Ankara’ya dair anlatılacak hikayesi olan herkesi ‘Lavarla’ demeye çağıran oluşum, son olarak ‘Parayla Değil, Takas’la’ etkinliğinin ikincisini düzenledi. İlki ekim ayının başında gerçekleştirilen etkinlikte, sürdürülebilir bir hayatın ufak ama etkili adımları atıldı.
Organizasyona Kakule Kahve ikinci kez kapılarını açtı. Paranın geçmediği etkinlikte bir yüzük ve bileklik veren katılımcı, bir gün almayı düşündüğü pilates topunu şişireceği pompayla evine döndü. Kimi katılımcı bir sosyal medya beğenisine bir dilim kek verdi, kimi fal bakma becerisini bir montla takas etti. Bir başka katılımcı bornoz verip kitap alırken, etkinlikten haberi olmayan bazı ziyaretçilerse çantasındaki deodorantı, kolundaki saati, boynundaki şalı takas pazarına bıraktı.

KAHRAMAN ÇORBACILAR

'Lavarla’ ekibi, kentliye internet sitesi üzerinden hiç sapmadığı yolları göstermeye devam ederken, Ankara’ya hayat katan bir başka oluşum ise ÇerÇöp Çorbacılar...
Çöpe gidecek yiyecekleri kurtaran kahraman çorbacılar, paranın geçmediği etkinlikler düzenliyor ve bu etkinliklerde kaynayan kazanlar çok sayıda insanı doyuruyor. Herkese yetecek yemeğin çöpe gitmesine dur diyen, birlikte pişirmenin ve yemenin birleştirici gücüne inanan ekip, kullanılmayacak olan fakat yenebilecek durumdaki gıdaları evlerden, marketlerden, pazarlardan toplayarak işe başlıyor. Katılımcıların evindeki fazla gıda maddeleri malzeme, lokanta ve fırınlardan toplanan ekmekler ise katık oluyor çorbaya. Halka açık etkinliklerini herkesin kolaylıkla ulaşabileceği noktalarda düzenleyen ÇerÇöp Çorbacılar, sosyal medya üzerinden organize oluyor ve etkinliklerini duyuruyor. Sadece yediklerinden değil, attıklarından ve israf ettiklerinden de kendini sorumlu hisseden ekip, “Atılan her yenilebilir yiyeceğin sanılandan çok büyük değişimler yaratacağını biliyoruz. Temiz, ahlaklı, kimsenin canını acıtmayan, zararsız, ‘küçümsenmiş’ sebzelerin gücüne inanıyoruz” diyor ve ilgilileri çorbaları beraber kaynatıp çöpün neden bu denli önemli olduğunu tartışmaya çağırıyor. Ankara’nın dillere pelesenk, sosyal medyaya hashtag olan soğuğunda içinizi ısıtmak için ÇerÇöp Çorbacılar’ın her pazar 12.00-16.00 saatleri arasında düzenlediği buluşmalara katılabilir, etkinlikleri facebook üzerinden takip edebilirsiniz.

BAŞKENT İÇİN İÇLİK VAKTİ

Ankara’nın meşhur ayazı henüz tam anlamıyla yüzünü göstermese de, gündemi gibi durmadan gelgitler yaşayan havası twitter ahalisinin parmaklarından dökülmeye başladı bile. Bir günü bir gününü tutmayan Ankara havasına veryansın eden @ekctskn “Ya sabah insanın yüzünü falan donduran bir ankara ayazı varken öğlen nasıl böyle sıcak oluyor?! Çöl iklimine döndük, çözülüp tuzla buz olcaz” diyor. @gbbitchhh ekliyor, “‘Soğuk değil de Ayaz çok Ayaz’ Bir Ankara klasiği Pek yakında tüm ülkede.”
@emreakici Ankara için içlik vaktinin geldiğine dikkat çekiyor: “Soğuk Ankara gecelerinden anlıyoruz ki, yüzyılın icadı içlik.” @TwiitAnkara’nın dileğiyse, “Allah, Ankara havası kadar hızlı değişen birini çıkarmasın karşımıza.” Ankara soğuğunun konuşulmasından sıkılan @Natulcien_ ise, “Sanarsın kışları Ankara hep 20 dereceydi de ilk defa soğuk yaptı. Başladık yine” diyor. @farici7 uyarıyor, “Telefonlara da antifriz koymayı unutmayın sakın.” #Ankaradonduk.” Kentin kaldırımları titreten soğuğuna yakalanan @erikinthecity isyan ediyor, “Okula gidicem yurttan çıkıyorum yolda titreyen kaldırım taşı görüyorum. Böyle bir soğuk mümkün olabilirmi? Bu nasıl Ankara?”
Soğuğun kaynağının hava değil kentin sevimsizliği olduğunu düşünen @Buzluktan şikayetçi: “Ankara soğuk filan değil sadece sevimsiz bezenmiş.” @luunaaj desteğe çağırıyor: “Ankara’ya acil grip ilacı, bitki çayı ve portakal desteği.” @Dogukannn_7 ise ellerini cebinden çıkartamamaktan dertli: “Ankarada hava o kadar soğuk ki ellerimi cebimden çıkarıp karşıdan gelen arkadaşla selamlaşmamak için yolumu değiştirdim.” Konuyu basit bir şekilde özetleyen @AysenurAkkayaa ise noktayı koyuyor ve soruyor, “#Ankarada hava bugün bir tuhaf değil mi?”

Yazının devamı...