(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Ahmet Karabıyık" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Ahmet Karabıyık" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Ahmet Karabıyık

Ahmet Karabıyık

Hangi yılbaşı hediyesine vergi var?
20 Aralık 2016

Bireyler; sevdiklerine yakınlarına, işletmelerse müşterilerine ve çalışanlarına hediye verebiliyor.

 

Gerek bireylerin gerek şirketlerin verdiği hediyeler vergiye tabi de olabiliyor... Hediye verenlerin yalnız hediyenin bedelini değil, ilaveten vergisi olup olmadığını bilmesinde de yarar var. Ödenecek verginin türüne göre hediyeyi alan veya hediyeyi verene ilave vergi yükümlülüğü geliyor. Kimisi için Gelir Vergisi (GV), kimisi için KDV, kimisi için Veraset ve İntikal Vergisi (VİV). Hediyeyi verene göre, hediyenin alıcısına göre, amacına göre, değerine göre değişen kriterler var.

 

Önce ‘bireylerin verdiği hediyelere’ bakalım. Sevdiklerine, yakınlarına hediye vermeyi düşünenler için vergi sınırını söyleyelim: Hediyelerin bedeli eğer 3.918 lirayı (2016 için) bulmuşsa, hediyeyi alan için Veraset ve İntikal Vergisi (VİV) var. Vergi oranları yüzde 10’dan başlayıp yüzde 30’a kadar yükseliyor. (Ancak ana, baba, eş ve çocuklardan alınan bağış-hediye için tarife yüzde 50 indirimli olarak uygulanıyor.)

 

2016 için VİV tarifesi tabloda yer almakta. Söz konusu hediye (intikal) için beyanname verme süresi bir ay. Sonrasında ödeme, üç yılda ve altı taksitte (Mayıs ve kasım aylarında) yapılabiliyor. 

 

MÜŞTERİYE VERGİSİZ, ÇALIŞANA VERGİLİ

 

İşletmeler yeni yıl öncesi ve bayramlarda müşterilerine ‘eşantiyon’ olarak adlandırılan çeşitli hediyeler verebiliyor. Bu hediyeler için yapılan harcamalar gider yazılabiliyor, KDV’si indirilebiliyor. Dolayısıyla müşterilere verilen hediyeler için ilave bir vergi yok. Ancak bu şekilde dağıtılan eşantiyonların; işletmenin faaliyet konusu ve satış hacmiyle uyumlu, ticari teamüllere uygun nitelikte ve makul miktarda olması gerekiyor. Ayrıca verilen hediyenin tekrardan satışa konu olmayacak şekilde verilmesi gerekiyor.

 

İşletmelerin çalışanlarına yeni yıl ve bayram kutlaması için, özel günlerini kutlamak için veya başarıya endeksli prim olarak vereceği hediyeler ise vergiye tabi... İşletmeler; çalışanlarına giyim eşyası, gıda maddeleri de verebilir. Nakdi olmayan bu teslimlerin KDV’si de dikkate alınarak çalışanın ücret bordrosuna dâhil edilmesi gerekiyor. Dolasıyla ‘ücret’ gibi görülüp üzerinden GV ve Damga Vergisi hesaplanması gerekiyor.

 

Çalışanlara verilecek vergiye tabii hediyelerin vergi oranı ise, çalışanın hediyeyi aldığı aydaki GV oranında olacaktır. Çalışanların ücretlerinden kesilen verginin oranı; yüzde 15’den başlayıp, yıl içinde ücretin toplam büyüklüğüne göre önce yüzde 20 ve yüzde 27’ye ve son olarak yüzde 35’e kadar çıkabiliyor. 

Yazının devamı...
‘Varlık Barışı’nda menkul kıymetlerin bildirimi yeterli
13 Aralık 2016

Taslak yasalaşmadan değişiklikler yapıldı ve Vergi Barışı’ ile beraber 19 Ağustos’ da (6736 Sayılı Yasa) Resmi Gazete’ de yayımlandı. Vergi Barışı için son başvuru tarihi 31 Ekim iken, süre uzatılarak 25 Kasım’a kadar başvuru alındı. Matrah artırımı yaparak’ veya Devlete olan borçlarını düşük faizle yapılandırarak’ Vergi Barışı’na başvuranlar için artık ödemelerin taksitlerini aksatmamak önemli.  Varlık Barışı için de süre azaldı, yeni yıl girmeden başvuruların sonuçlanması gerekiyor. Başvuracak kişiler özellikle ‘menkul kıymetlerin nasıl bildirileceği’ konusunda tereddütler yaşıyordu. 2 Aralık’da  yayımlanan tebliğle tereddütler giderildi. Tebliğde ‘menkul kıymetlerin Türkiye’ye getirilmesinin zorunlu olmadığı’ açıklandı. Tebliğde örneği olan formla bankaya veya aracı kuruma menkul kıymetleri ve diğer sermaye piyasası araçlarını bildirmek yeterli. Diğer varlıkların Türkiye’ye getirilmesi ise zorunlu, ancak geldikten sonra istenildiği gibi tasarruf edilebilecek.

 

 Ve en önemli konu: ‘Bu varlıklar bildirildikten sonra bir vergi incelemesi yapılır mı? Bu kıymetlerin kaynağı sorulur mu? Önce yasa metninden açıklayalım: Yalnızca varlık beyanı yaptı diye “hiç bir şekilde vergi incelemesi, araştırma, inceleme, soruşturma veya kovuşturma yapılamayacak” ve “Vergi cezası ve idari para cezaları kesilemeyecek.” (6736 Sayılı Yasa, Madde: 7) Yasada “başkaca bir neden ile gerekli olması hâli saklı kalmak üzere” söz konusu inceleme ve soruşturmaların yapılmayacağı, cezaların kesilemeyeceği de belirtilmekte.

 

 Varlık Barışı’nın uygulamasını açıklamaya yönelik tebliğde örnekler de verildi... Örneklerde; geçmiş yıllarda,  yurt dışındaki varlıklar üzerinden sağlanan kazançların önemli olmadığı belirtiliyor. Hisse seneti üzerinden temettü elde edilmiş de olabilir, hisse seneti satışından kazanç da elde edilmiş olabilir. Yeter ki varlıklar Türkiye’ye gelsin.  Bu varlıkların Varlık Barışı ile Türkiye’ye gelmesi sonrasında bu varlıklar için vergi incelemesi yapılmayacağı, vergi cezası kesilemeyeceği belirtiliyor. Ayrıca diğer gelirlerden de örnekler veriliyor: Euro Bond’dan faiz geliri ve Euro Bond satışından kazanç elde edilmiş olabilir, mevduat faizi geliri elde edilmiş olabilir, altın da alınmış olabilir. Gelen varlıklara ilişkin ‘vergi incelemesi yapılmayacak’ denilmekte.

 

YURTDIŞINDAN GETİRİLECEKLER

 

Yurtdışında bulunan para, altın, döviz gibi varlıklarını yılbaşından önce Türkiye’ye getiren gerçek ve tüzel kişiler, bu varlıkları serbestçe tasarruf edebilecekler. Menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları içinse getirme zorunluluğu yok, istenirse getirilebiliyor, bankaya veya aracı kuruma formla bildirim yapmak da yeterli oluyor.  Getirilen varlıklar üzerinden- önceki varlık barışından farklı olarak- herhangi bir vergi de istenmiyor.  

 

YURTİÇİNDE BEYAN EDİLECEKLER

 

Yurtiçinde; yurtdışından farklı olarak, ‘taşınmazlar’ için de barıştan yararlanmak mümkün. Gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri sahip oldukları, Türkiye’de bulunan ancak defter kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlarını, Aralık sonuna kadar, dönem kazancının tespitinde dikkate almaksızın kanuni defterlere kaydedebilecekler. Yurtdışı varlıklar gibi yurtiçi varlıklar da sermayeye eklenebilecek, ortaklara da dağıtılabilecek. Kurumlar vergisi mükellefleri tarafından ortaklara dağıtılması hâlinde kâr dağıtımına bağlı stopaj olmayacak.

 

Son olarak ‘Vergi Barışı’nda olduğu gibi Varlık Barışında da süre uzatımı olur mu?’ sorusuna değinelim. Bu sorunun cevabını Maliye Bakanı Naci Ağbal vermişti: “Aralık sonuna geldiğimiz zaman değerlendirmeyi yaparız. O değerlendirmeler çerçevesinde eğer gerekirse de uzatırız. Ama şu an o değerlendirme için erken.”

 

Yazının devamı...
Oto da ÖTV artışından kimler etkilenmez?
6 Aralık 2016

 Döviz kurunda da hareketlilik başlayınca ‘zamlar gelmeden arabamı alayım’ diyen herkes otomobil piyasasına ekstra hareket getirdi. Kasımda satış rekoru kırıldı. Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin (ODD) açıkladığı verilere göre; 2016 yılı kasım ayı otomobil ve hafif ticari araç pazarı 122 bin 309 adet oldu. 2015 Kasım’da 84 bin 601 adet olan satış adedine göre büyüme yüzde 44.57 oldu. ‘ÖTV hangi araçta ne kadar artacak?’ sorusu da netleşti. 25 Kasım’dan itibaren geçerli olan ÖTV düzenlemesine göre faturada yer alacak ÖTV oran ve tutarları arttığından, aracın anahtar teslim fiyatı da artmış durumda. Emre Özpeynirci, artışın analizini 25 Kasım’da Hürriyet’de yapmıştı: Otomobil fiyatlarına yansıyan artış yüzde 3.4 ile 10.5 arasında değişiyor.

 

Şimdi başlıktaki soruya gelelim... Kimler ÖTV artışından etkilenmiyor? Tabii ki her araç alan, aynı oto için aynı oranda vergiyi ödeyecek. Ancak bazıları faturada yer alan ÖTV ve KDV’yi, başkaca ödeyecekleri verginin hesabında, gider olarak gösterebilecekler. Dolayısıyla; ‘başka bir verginin daha düşük ödenmesi yoluyla’, vergi avantajı elde edebilecekler. Önce bu şanslı alıcıların kim olduğunu, sonrasında da neden şanslı olduklarını söyleyelim... Şanslı alıcılar; vergi mükellefi olan işletmeler... Doktor, mimar, avukat gibi serbest meslek mensupları dahil, diğer şahıs işletmeleri de, anonim ve limited şirketler de ödeyecekleri verginin hesabında ÖTV’yi gider yazabiliyor. Şahıs işletmeleri Gelir Vergisi (GV) hesabında, şirketler Kurumlar Vergisi (KV) hesabında ÖTV’yi gelirlerinden düşebiliyorlar. Aracın binek oto olması da fark etmiyor… Hatta binek otoda ÖTV’ye ilaveten aracın KDV’si de gider yazılabiliyor. (Panelvan, minibüs, kamyon gibi ticari araç KDV’si ise, işletmenin ödeyeceği KDV’den düşülebiliyor.)

 

Aşağıdaki tabloda farklı motor hacmine, farklı ÖTV oranına ve farklı anahtar teslim fiyatına sahip ‘binek otoların’ ne kadar vergi avantajı oluşturacağı, gider yazılabileceği yer almakta. Tabloda yer alan vergi avantajı için bir hususu da hemen belirteyim... Yılın son ayında araç almanın da bir önemi yok. Yılın son ayı da olsa ÖTV + KDV’nin tamamı, 2016 vergi hesabında gider yazılabilir, 2016 için ödenecek vergiyi (KV veya GV) azaltır. 

 

Örneğin; çıplak vergisiz bedeli 50 bin lira olan otomobil için ödenecek, 25 bin lira ÖTV ve 13 bin 500 lira KDV tutarının tamamı (38 bin 500 lira) gider yazılabiliyor. 

 

Otomobilin ÖTV ve KDV binmemiş çıplak bedeli de (50 bin lira) yine gider yazılabiliyor ancak bu gider beş yıla yayılmak zorunda. 2016 için kıst amortisman (1 aylık gider), 2017 ve sonraki yıllar için tam amortisman (1 yıllık gider) ayrılarak gider yazılabilir. (Çıplak oto bedeli; binek otolar için aralık ayına isabet eden kısmı kadar, ticari araçlarda ise 2016’nın tamamı için gider yazılabilir.) Beş yılda gider yazılabilecek kısım da yine tabloda yer almakta. Dolayısıyla şahıs işletmeleri, serbest meslek mensupları ve şirketler; satın aldıkları binek otolar için ödedikleri bedellerin tamamını, vergi hesabında gider olarak yazabiliyorlar. Ayrıca araçları işletmelerinde kullanmaya başladıktan sonra da bakım, onarım ve akaryakıt harcamaları, yine gider olarak kaydedebiliyorlar.

 

BİNEK, TİCARİ FARKI

 

Binek otolar için ödenen Motorlu Taşıt Vergileri (MTV) gider olarak kaydedilemiyor. Binek otoların aksine, ticari araçlar için ödenen MTV ise gider olarak kaydedilebiliyor.

 

 

KİRALANAN ARAÇ GİDERLERİ

 

“Ne MTV’ siyle, ne ÖTV’siyle, ne de kasko ve trafik sigortasıyla, aracın bakımıyla, muayenesiyle ben uğraşmayayım” diyen işletmeler satın alma yerine kiralamayı tercih ediyor. Kiralamada operasyon yükü işletme üzerinden kalkarken, vergisel olarak da bir kayıp oluşmuyor. Çünkü kiraya veren firmadan alınan faturada yer alan kiralama bedeli de doğrudan gider kaydedilebiliyor. Kiraya veren firmaya ödenen KDV’de, kiracı işletmenin ödenecek KDV’sinden düşülebiliyor. Diğer yandan araç alımı için baştan toplu bir para çıkışı da söz konusu olmuyor. İşletmeler yeter ki; ödeyecekleri ‘kiralama maliyeti’ ile alternatifi olan ‘satın alma maliyetini’ karşılaştırdıklarında kiralamayı tercih etmiş olsunlar. Kiralama konusu araç için yapılan akaryakıt masrafları da gider yazılabiliyor.

Yazının devamı...
Vergi incelemesinde iletişimin önemi
29 Kasım 2016

En azından ‘uyku saatin gelmedi mi’ sorusu sıkça tekrarlanıyor bizim evde de.

 

Oğlum, ilkokul dördüncü sınıf öğrencisi... Hürriyet’ de, Özgür Bolat’ın yazılarından tüyolar alıp baba olarak iletişimimi gözden geçiriyorum ben de...  ‘Çocuğunu Ödülle Cezalandırma’ diyor mesela... Anne babaların ‘ezberi bozuluyor’ tabiatıyla. Bolat, “Tutarlılık, çocuk için neden çok önemlidir?” ve “Bir çocuk neden inatçı olur?” gibi başlıkların altında kritik soruların cevabını veriyor. Çocukla iletişimin önemini ortaya koyup, fark edilemeyen detaylara ışık tutuyor.

 

 Fark edilemeyen detaylar Maliye ile iletişimde de önemli... Verginin çerçevesi yasalarla çizilmiş. İlaveten tebliğler, özelgeler, içtihatlar... ‘Her şeyin yazılı-belgeli olduğu vergide, iletişimin nasıl bir önemi olabilir ki?’ denilebilir.

 

İlk olarak uzlaşmadan bahsedeyim... Ödenecek vergi ve ceza için bir nevi  pazarlığa oturuluyor... Uygulamada; denetim sonucu çıkan vergi ve cezanın belki yarısı, belki daha fazlası ortadan kalkabiliyor. Uzlaşma sürecinde iletişim ön planda. Ödenecek verginin-cezanın sonucuna direkt etki edilebiliyor. Vergi incelemesi sürecinden de bahsedeyim. Vergi incelemesine başlandığında mükelleften defter, belge istenir... Sonra ara ara sorular sorulur, tekrar ilave bilgi ve belgeler istenir... Yapılan izahatların ve sunulan belgelerin tasnifi, kayıtlarla tutarlılığı, incelemenin seyrini belirler.  İletişim iyi yürütülmezse, verilen bilgilerle kayıtlar arasında tutarlılık olmazsa ‘Kısmi’ başlayan inceleme ‘Tam incelemeye de’ dönüşebilir. Sonrasında rapor yazımı süreci var. Raporda yazılacaklar gözlemlere ve iletişime göre de oluşacaktır. Devamında  Rapor Değerlendirme Komisyonu var. Bu komisyon, mükellefi ‘dinleyebiliyor da’. Rapordaki eleştirilere karşı mükellef, muhasebe kayıtlarını sözlü olarak komisyonda savunabiliyor... Daha devamında yukarıda da bahsettiğim uzlaşma görüşmesi var... İletişimin iyi yürütülmesi hep sonuca etki ediyor. 

 

Şu hususu da belirtelim bu arada... Bahsettiğimiz iletişim süreci, hileli işlemlerin, kaçakçılık suçu oluşturan işlemlerin olmadığı işletmeler için önemli... Söz konusu aykırılıkların olduğu işletmeler için yalnızca kayıt ve belgeler sonucu belirleyecektir. İletişimin pek bir faydası olmayacaktır tabiatıyla...

 

 İLETİŞİMDE MEVZUAT DEĞİŞİKLİĞİ

 

İletişim tek taraflı değil tabii. Maliye açısından iletişim daha da önemli hatta. Kamu adına görev yapılmakta. Mükellefler, denetim sonucu kesilecek cezalı vergilerin yargı da iptal edilmesi durumunda neden bu cezalara muhatap olduklarını anlayamazlar. Mükellefler, mahkemede iptal olacak cezanın mükellef için ‘telafisi olmayan kayıplar’ yaratacağını Maliye’den görmesini bekler.

 

Bir başka husus zaman aşımı süresi... Maliye Bakanı bizzat açıkladı “Beş yıllık zaman aşımı süresi oldukça uzun. Maliye’nin de sıkı çalışmasını engelliyor, ‘Beş yıl nasıl olsa uzun bir süre’ yaklaşımının son bulması için zaman aşımı süresini üç yıla indireceğiz” dedi. Maliye-Mükellef iletişimi için önemli bir adim zaman aşımının üç yıla inecek olması... Hakikaten de üzerinden beş yıl geçmiş işlemler hakkında incelemeye tabi olmak, kayıtları ve gerekçelerini hatırlayıp Maliye’ye anlatmak mükellefler açısından oldukça zorlu bir süreç...

 

Geçtiğimiz ay (25 Ekim 2016 tarihli Resmi Gazete) Maliye, iletişimini güçlendirmeye yönelik yeni düzenlemeler yaptı. Üç ayrı yönetmelikte yapılan değişiklikle; inceleme sırasındaki mükellef hakları genişletildi. 

 

Yönetmelik değişiklikleri sonrasında; 


 İsteyen mükelleflere; tutanak imzalanmadan önce, tutanağa geçirilmesi istenen itirazlar konusunda hazırlık yapmak üzere iki gün süre verilecek, 


 Vergi incelemesi sırasında, Rapor Değerlendirme Komisyonu’ndan sözlü olarak dinlenilme talebinde bulunan mükelleflere, komisyona gelmeden önce rapor özeti verilecek, 


 İnceleme konusu dışında mükelleften bilgi ve belge talebinde bulunulamayacak, 


 Defter ve belgelerin istenmesine ilişkin yazıda, on beş günden az olmamak üzere mükellefin ibraz süresi olduğu belirtilecek, 


 Yapılan vergi incelemesi sonucunda eleştiriyi gerektirecek herhangi bir konu yoksa da, bu durum mükellefe yazı ile bildirilecek. 

 

 İlgili Yönetmelikler: Vergi İncelemelerinde Uyulacak Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik,  Vergi Denetim Kurulu Yönetmeliği, Rapor Değerlendirme Komisyonlarının Oluşturulması İle Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik. 

 

Yazının devamı...
2017’de asgari ücret kaç lira olacak
22 Kasım 2016

Son üç ay için, “Asgari ücret 1.230 liraya mı düşüyor” tartışması da bitti. Son çeyrek için 70 lira vergi kaynaklı düşüş olacakken; Asgari Geçim İndiriminde (AGİ) son üç ay için artırım yapılarak, asgari ücretin 1.230 liraya düşüşü engellendi. Böylece son çeyrekte de 1.300 lira asgari ücret korundu.

 

Geldik yılın sonuna. Artık 2017’nin asgari ücreti konuşulmaya başlandı. Yeni yılın asgari ücreti belirlenene kadar çetin müzakereler olacak. Geçen yıl bir istisnaydı. Devlet ve işçi temsilcilerinin oylarıyla asgari ücret belirlenmişti, işveren ise 1.300 lirayı yüksek bulup karara muhalif kalmıştı. Bu yıl geleneğe dönüş olacak anlaşılan. Devlet ve işveren temsilcilerinin oylarıyla asgari ücret belirlenecek, işçi temsilcileri ise karara muhalif kalacak. Müzakerelerde konuşulacak rakamlara bakalım şimdi. Üst sınır belli oldu diyebiliriz. Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay açıkladı: “300 lira artışla, 1.600 lira asgari ücret, bizim için uygundur” dedi. 2016’nın asgari ücretinin üzerine en az yüzde 8 artış olacağı varsayıldığında ise 1.400 lira yapıyor. Dolayısıyla 1.400 -1.600 aralığında bir tutar 2017’nin asgari ücreti olarak belirlenecektir diye tahmin edebiliriz.

 

İŞVEREN MALİYETİ NE KADAR OLACAK

 

2016’da asgari ücretin işverene maliyeti 100 liralık devlet desteği de düşüldükten sonra 1.835 lira yapmakta. Tabloda, yeni asgari ücrete (1.400 liradan, 1.600 liraya kadar) göre değişen işveren maliyetleri 1.983 lira ile 2.280 lira arasında değişmekte. İşverenin çalışana ödeyeceği net asgari ücret; misal 1.450 lira olduğunda, 607 lira da vergi ve sigorta primi devlete ödenecek. Toplam işveren maliyeti (1.450+607=) 2.057 lira olacak.

 

 

ASGARİ ÜCRETİ KİMLER BELİRLİYOR

 

Asgari Ücret Tespit komisyonu, en az on üyenin katılımı ile toplanıyor ve oyların çoğunluğu ile karar alınıyor. Oyların eşitliği halinde, başkanın bulunduğu taraf çoğunluğu sağlamış sayılıyor. Komisyon kararları kesin. Kararın Resmi Gazete’de yayımlanması sonrasında yeni yılın asgari ücreti yürürlüğe giriyor.
Asgari Ücret Tespit komisyo-nunda; Bakanlık (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı) Çalışma Genel Müdürü veya yardımcısı, Bakanlık İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü veya yardımcısı, Devlet İstatistik Enstitüsü Ekonomik İstatistikler Dairesi Başkanı veya yardımcısı, Hazine Müsteşarlığı temsilcisi, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığın-dan ilgili dairenin başkanı veya yetki vereceği bir görevli, Bünyesinde en çok işçiyi bulunduran en üst işçi kuruluşunun (Türk-İş) değişik işkolları için seçeceği beş temsilci, Bünyesinde en çok işvereni bulunduran işveren kuruluşunun (TİSK) değişik işkolları için seçeceği beş temsilci görev alır.

 

Yazının devamı...
WhatsApp yazışmaları iş mahkemesinde delil olur mu?
15 Kasım 2016

İşverenin haklı sebebi (İş Kanunu-İ.K. Md. 25) yoksa işine son verilen çalışana kıdem ve ihbar tazminatı ödenir. İşçi sayısı 30’u bulduğunda ise iki kalem ödeme daha çıkabiliyor. ‘İşe iade (almama) tazminatı’ ve ‘Boşta geçen süre ücreti’. (İ.K. Md. 21) İşine son verilen çalışana; kıdem ve ihbar tazminatı işten ayrılırken ödenmiş olsa bile, çalışan mahkemeye gidip ‘işverenin çıkarma nedeni geçerli değildir’ diyebiliyor. Çalışanın işe iade davasını kazandığı durumda da ilaveten iki kalem ödeme daha hak edebiliyor. İşveren; işe iade başlatmama tazminatı ödemek yerine, işine son verdiği çalışanını tekrardan işbaşı da yaptırabilir.

 

Başlıkta bahsettiğimiz WhatsApp yazışmalarına bakalım şimdi... Kıdem ve ihbar tazminatı ödenip iş akdi feshedilen bir çalışan, geçerli neden olmadığından yola çıkarak İş Mahkemesine başvurmuş. İşveren ise; mahkemeye geçerli nedeni olduğunu, çalışanın iş arkadaşlarıyla WhatsApp yazışmalarında, ‘nezaket ve terbiye kurallarıyla bağdaşmayan sözler sarf ettiğini’ iddia etmiş. Ayrıca işine son verilen çalışanın; diğer çalışanlara olumsuz ifadeler kullandığı, motivasyonlarını düşürdüğünü belirtmiş. Ancak hem iş mahkemesi (Bakırköy 21. İş Mahkemesi) hem üst mahkeme çalışanın işe iadesine karar vermiş, ‘feshin son çare olması’ ilkesine aykırı olarak çalışanın işine son verildiğini belirtmiş. (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi E. 2015/17583, Tarih 9.9.2015)

 

İŞE İADE TAZMİNATININ KOŞULLARI

 

En az 30 çalışanı olan işyerlerinde altı ay kıdemi olan çalışanların işe iade hakkı var. İşten çıkarıldıktan sonra mahkemeye bir ay içinde başvurmak gerekiyor. Davayı kazanan çalışan kıdem ve ihbar tazminatına ilaveten, ‘işe iade (almama) tazminatı’ ve ‘boşta geçen süre ücreti’ adı altında iki kalem tazminat ve ücrete daha hak kazanabiliyorlar. (Yeraltı işlerinde çalışan işçilerde kıdem şartı aranmıyor. İ.K. Md. 18) Mahkemeler işe iade davalarında; işten çıkış için geçerli nedenin olup olmadığına bakıyor, geçerli neden görülmüyorsa çalışanın işe iadesine karar veriyor. İşveren; mahkemenin işe iade kararına uymadığında (işçiyi işe tekrar başlatmadığında) çalışanına 4-8 aylık ücreti tutarında tazminat ve 4 aylık ücret tutarına kadar boşta geçen süre ücreti ödemek durumunda kalıyor.

 

İşe iade davaları ile ilgili Yargıtay İçtihatlarına baktığımızda ilk olarak ‘işten çıkarmanın son çare’ ilkesinin gözetildiğini ve işten çıkarma nedeninin ‘geçerli’ olup olmadığının irdelendiğini görüyoruz.

 

HANGİ TAZMİNATLAR VERGİLİ, HANGİLERİ VERGİSİZ

 

ÇALIŞANIN kıdem tazminatı üzerinden yalnızca binde 7.59 oranında Damga Vergisi (DV) kesilir. Gelir Vergisi (GV) ise hesaplanmaz. Mahkemenin, çalışanın işe iadesine karar vermesine rağmen çalışan tekrar işe iade alınmazsa çalışana ücretinin dört ila sekiz aylık ücreti tutarında işe iade (almama) tazminatı ödenir ve bu ödeme üzerinden de DV dışında bir vergi hesaplanmaz.

 

İşe iade kararı verilen çalışana dört aylık ücretine kadar ödenebilecek ‘Boşta geçen süre ücreti’ üzerinden ise GV ve DV hesaplanır. Çalışana ödenen ihbar tazminatı üzerinden de GV ve DV hesaplanarak vergi dairesine ödenir. 

Yazının devamı...
2011 için barışmasam olmaz mı?
8 Kasım 2016

2011 hesaplarının zamanaşımı 31 Aralık 2016’da doluyor. Yani önümüzdeki ayın sonunda. Yılbaşından itibaren Maliye artık 2011’i inceleyemeyecek. E o zaman 2011 için barışmasam olmaz mı?”

 

Vergi barışına başvuru süresi 25 Kasım’a uzatıldıktan sonra en çok bu soruluyor. Mantık doğru, evet. İşletmelerin; 2011 yılı hesapları için, 25 Kasım’dan sonra zamanaşımının dolmasına bir şey kalmıyor. Beş yıllık zamanaşımı süresi (VUK Md. 114) 2016’nın sonunda doluyor. Ama kasımın son üç iş gününde ve aralık da inceleme yapılmayacağının garantisi de yok.

 

Matrah artırımı yoluyla Maliye ile onbinlerce mükellef barıştı veya barışıyor. Maliye ile el sıkışan mükellefler için konu kapanıyor, incelenmeme garantisine sahip oluyorlar. 25 Kasım sonrası için vergi müfettişlerinin elindeki dosya yükü de tabiatıyla hafifleyecek. Dolayısıyla şimdiden şunu söyleyebiliriz: Hem 2016 ve sonrası için denetlenecek mükellef sayısı artacaktır, hem geçmiş beş yıl için ‘vergi barışından yararlanmayan mükelleflerin incelenme olasılığı’ artacaktır. Geçmiş beş yılın içinden de ilk olarak –zamanaşımı dolmak üzere olduğundan- 2011 tercih edilecektir. Dolayısıyla 2012, 2013, 2014 ve 2015 için matrah artırımı yapıp, 2011 için matrah artırımı yapmamak işletmeler için kritik bir karar.

 

Ancak şu kısmını net söyleyebilirim. 2011 yılını zararla kapatan işletmeler için barışın maliyeti (Kurumlar Vergisi-KV- ve Gelir Vergisi-GV- için) düşük. Tablolardan da anlaşılacaktır. 2011 yılında zarar beyan eden şirketler için barışın maliyeti : (28.000x0.15=) 4.200 lira (Tablo 1), Şahıs işletmeleri (Bilanço usulünde) için: (14.000x0.15=) 2.100 lira (Tablo 2). KDV (Tablo 3) ve Gelir Vergisi –Ücret- Stopajları (Tablo 4) için maliyetleri de yine ilgili tablolarda yer alan matrah artırım oranları uygulanarak hesaplanabilir.

 

YARGININ BAKIŞI

 

Zamanaşımının dolmasına çok az bir süre kala başlanan inceleme, muhtemelen hemen sonlanmayacaktır. 2017’ye de sarkabilecektir. Bu durumlarda vergi dairesince matrah takdiri için ‘takdir komisyonuna’ başvurularak, zamanaşımını durdurulabiliyor. (VUK Md. 114) Ancak yargı ‘zamanaşımı gerekçe gösterilerek takdir komisyonuna sevk’ işlemlerinde mükellefe kesilen cezalı vergiyi hukuka aykırı bulabiliyor. (Danıştay 9. Daire K. 2013/5028, Tarih 22.5.2013)

 

Dolayısıyla; 2011 hesap döneminin vergi barışının dışında tutulup tutulmayacağı kritik bir karar. İşletmeler; barışın maliyetini, olası incelenme riskini, inceleme sonrası yargıya taşınma sürecini bir arada değerlendirip karar vermeliler.

 

 

 

 

Yazının devamı...
Günlük-saatlik konut kiralayanın riskleri
1 Kasım 2016

Günlük ve saatlik konut kiralamalarından bahsediliyor haberde. İstanbul Emlakçılar Odası Başkanı Nizameddin Aşa görüşlerini açıklıyor...

“İstanbul’da kayıt dışı kiralanan konut sayısının 15 bine ulaştığını, bu konutların Esenyurt, Beylikdüzü, Küçükçekmece-Halkalı, Bakırköy-Ataköy, Ataşehir ve Kadıköy’de yoğunlaştığını” söylüyor.

İşin ekonomisine ilişkin rakamlar da ilginç...

15 bin konuttan ayda 45 milyon liralık bir kira geliri. Doğal olarak; bir konuttan aylık kiralama ile 1.500 – 2.000 lira gelir elde ediliyorsa, günlük-saatlik kiralamada aynı konuttan üç-beş kat fazla kazanç hiç de zor olmasa gerek. Riskler mi? Mülk sahibinin kazancıyla beraber risklerindeki artış da kaçınılmaz.

Önce kriminal (adli) risklere bakalım. Günlük- saatlik kiralamalarda kiralayanın kimliği bilinmiyor çoğu zaman. Konutu; mülk sahibi kendisi de kiraya verebiliyor, aracılar vasıtasıyla da kiraya verilebiliyor. Fark etmiyor, kayıt dışı kiralamalarda aynı riskler devam ediyor. Terör örgütleri ve fuhuş çetelerinin de bu konutları kiralama riski var.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın kayıt dışı kiralamaya yönelik bir düzenleme yapılacağından da bahsediliyor haberde. Özellikle kiracının kimlik bilgilerinin bildiriminin zorunlu hale getirilmesi planlanıyor.

Mülk sahipleri için bir de vergisel boyutu var. Maliye; günlük-haftalık kiralamalara nasıl bakıyor? Günlük-haftalık kira gelirlerinin diğer konut kiralamalarına göre vergisel farkı var mı? Daha da önemlisi; bu tip kiralamaların vergi cezası riski nedir? Bu soruları cevaplamadan önce normal (aylık veya daha uzun süreli kira bedeli alınan) kira gelirlerini açıklayalım. 2016 için; yıllık 3.800 liraya kadar konut kira gelirleri için vergi istenmiyor. Aşan kısımdan da götürü/gerçek gider ve yasal indirimler düşülerek, kalan tutar üzerinden vergi alınmakta. Mükellefler bu tip kira gelirlerini ertesi yıl mart ayında Gayrimenkul Sermaye İradı (GMSİ) olarak beyan ediyorlar.


VERGİLEME NASIL
Günlük- saatlik kiralamalara Maliye nasıl bakıyor? Mülk sahipleri için vergi cezası riski nasıl oluşuyor?

Maliye, günlük-haftalık kiralamaları; tipik kira geliri (GMSİ) olarak değil, ‘ticari kazanç’ olarak görüyor. Ticari kazanç olunca mülk sahibi için ne değişiyor?

Çok şey değişiyor. Çünkü GMSİ’de yılda bir kez Gelir Vergisi (GV) beyannamesi vermek yeterli. Ticari kazanç da ise (gerçek usulde) defter tutma zorunluluğu var, düzenli olarak KDV beyannamesi (ve işlemlere bağlı olarak muhtasar beyanname) verme zorunluluğu var. Tabii ki yıllık GV beyannamesi zorunluluğu da var...

Dolayısıyla kira geliri ticari kazanç olarak görülünce mülk sahibi için yükümlülükler oldukça artıyor.

Peki, günlük kiralamaları Maliye neden ‘ticari kazanç’ olarak görüyor?

“Uzun süreli kiralamaya göre daha fazla gelir elde edildiği, süreklilik arz edecek şekilde her kiracı ayrıldığında tekrar kullanıma hazır tutulduğu” yaklaşımıyla ticari kazanç olarak görülmekte. Ayrıca Maliye, bu tip kiralamalar için organizasyon gerektiğini dolayısıyla kira geliri olarak değil ‘ticari kazanç’ olarak vergilendirilmesi gerektiğini belirtiyor. (Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı, B.07.1.GİB.4.06.16.01-120 [37-12/10]-928 13/09/2012 sayılı Özelge)


YAZLIK KİRALAMADA DURUM
Yazlık konutlarda da kiralamanın süresi ve şekline göre vergileme değişiyor.

Beyan edilecek gelirin; kira geliri mi (GMSİ) yoksa ticari kazanç mı olacağı yine yukarıdaki kriterlere bakılarak belirleniyor. Yani aylık-sezonluk olarak kiralama varsa ertesi yıl mart ayında (istisna tutarı olan 3.800 lirayı da aşıyorsa) tek bir beyanname verilmesi yeterli.

Ancak; eğer günlük-haftalık kiralama varsa, her defasında yeni müşteri için yazlık tekrar kullanıma hazır hale getiriliyorsa (bu tip kiralamalar için bir organizasyon gerektiğinden de yola çıkılarak) ticari kazanç olarak görülüyor.

Elde edilen kira geliri ‘GMSİ’ sayılmıyor, ‘ticari kazanç’ sayılıyor. Ticari kazanç sayılınca da; -devamlı vergi mükellefiyeti olmadan gelir elde edenler için- hem cezalı vergi kesiliyor hem de mükellefiyet (defter tutma, düzenli beyanname verme gibi yükümlülükler) tesis ediliyor.

Yazının devamı...