(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Lale Barçin İmer" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Lale Barçin İmer" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.

Lale Barçin İmer

Popvirüs

6 Şubat 2000
Lale BARÇIN İMER

Gizli kahramanlar

Müzikleri de film kadar iddialı durmuyor ilk bakışta, ancak ‘‘Salkım Hanım Taneleri’’inin hüzünlü atmosferinden en fazla sorumlu olanların başında müzik geliyor. Albümü son zamanlarda, -hüzünlü olduğumdan mı bilmiyorum- ama, büyük bir keyifle dinliyorum. Tamer Çıray'ın imzasını taşıyan albümü, filmi izleyenler kuşkusuz daha çok anlayacaklardır, ancak seyretmeden de kendinizi müziğinin diline kaptırabilirsiniz. Bu tür albümlerin en sevdiğim özelliği hep arka planda kalmaya mahkum edilen müzisyenlerin ön plana geçmeleridir. Biz dünya çapında o kadar çok müzisyene sahibiz ki, onların perde önüne çıkmalarını bu yüzden çok istiyorum. Bu albümün kahramanları ise Ercan Irmak, Ertan Tekin, Göksel Kartal, İlyas Tetik, Bülent Altınbaş, Yaşar Akpençe, Burak Gültekin, Tayfun Duyguluer ve elbette ki Tamer Çıray. Bu arada vokallerin de önemi büyük. Başta Yavuz Bingöl, Murat Dalbakan, Şükriye Tutkun, Ayşe Uluğkay, Toygarhan Atuner, Halit Ergenç, Burak Gültekin'nin katkısı yadsınamaz. Sonuç: Albüm 36. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde boşuna ‘‘En İyi Film Müziği’’ seçilmemiş.

Tuba umut veriyor

Sesi mükemmel... Tartışmasız... İlk albümünü çıkardı... En iyi zamanı beklemiş... Şarkı seçiminde biraz temkinli davranmış... Genel olarak albümün birazcık ‘‘hafif, lay lay lom’’ bir duruşu var. Ya da bana öyle geliyor. Ama arada bir de olsa oryantal ritimlerden arındırılmış bir albüm dinlemek insana iyi geliyor inanın. Tuba Önal'ın ‘‘Onun Adı Aşk’’ isimli albümü yine de son günlerde pek çok albümün yanında ‘‘pırıltılı’’ duruyor. Çok öyle inişleri çıkışları olmadığından biraz düz gibi görünüyor. Ama Tuba Önal'ın mükemmel bir sesi var ve hep söylerim, iyi bir ses en kötü şarkının bile çıtasını yükseltebilir. Tuba Önal'ın sesi şarkı söylerken mükemmel olmak uğruna ‘‘mekanikleşebiliyor’ ama, zaman içinde ‘‘gerçek sesini’’ daha da iyi bulacaktır. Yapılanın bir ilk albüm olduğunu gözden kaçırmayalım. Hemen söyleyeyim... Semiha Yankı'dan tanıdığımız ‘‘Seninle Bir Dakika’’ albümde en sevdiğim parça, ne yapayım... Yenilere gelince...: ‘‘Neden’’, ‘‘Hasret’’, ‘‘Nerdeyim’’ ve zaten cingilını çok sevdiğim ‘‘Umut Sürdükçe’’ beğendiklerim. Turhan Yükseler ve Ömer Ahunbay'dan oluşan sağlam bir ekip yer almış altyapısında. Bu yüzden düzenlemelere diyecek yok. Hadi tamam, kararımı verdim... Albüm iyi, iyi...

Yazının devamı...

Popvirüs

30 Ocak 2000
Lale BARÇIN İMER

Candan klasiği

Bu hafta tanıtacağım albüm 2000 yılına damgasını vuracak dersem hiç abartmış olmam. Candan Erçetin'in üçüncü albümü ‘‘Elbette’’ den söz ediyorum. Erçetin'in ikinci albümünü de sevmiştim, hala severek dinlenen şarkılar var, ancak bu albümünü dinledikçe sanatçının ana çizgisini koruyarak yoluna başarılı bir biçimde devam ettiğini görüyorum.

Başından beri Erçetin'nin tüm yeteneklerinin yanı sıra ona büyük katkıda bulunan Mete Özgencil elbette ki bu albümde de yine var. İyiki de var. Tam onüç bestenin yer aldığı albümde yine sözler etkili. Şu Mete Özgencil gerçekten bir söz sihirbazı. Üstelik bu sihirbazlığını biraz da Candan'a bulaştırmış, çünkü Erçetin'in sözlerini yazdığı şarkı ‘‘Elbette’’ Özgencilinkileri gölgede bırakabilecek nitelikte.

Albümde yer alan on üç parçanın 10'unu beğendim sadece üçü bana hitap etmedi. Aslında albümü ilk dinlediğinizde hemen bunlar ‘‘tipik Candan Erçetin’’ şarkıları diyebilirsiniz. Ancak daha dikkatli baktığınızda her biri gerçekten de farklı farklı duygular yaşatan, kimi zaman hüzünlü kimi zaman uçarı, kimi zaman kırılgan, ama dingin şarkılar.

Albümden size geçen müthiş bir enerji var. Gizli bir gücü ve müthiş asaleti olan bir albüm ‘‘Elbette’’. Düzenlemelerdeki klasını ise Alper Erinç ve Kıvanç K'ya borçlu... En iyisi mi ben sizleri on üç parça hakkında minik notlar düşeyim.

‘‘Dayan’’: Sözler, sözler... Ah o sözler... Alper Erinç'in gitarına dikkat derim. ‘‘Elbette’’: Kim demiş yeni beste yapmak zor diye. Kesinlikle klasikleşecek bir şarkı. ‘‘Arada Bir’’: Hepimizin içinde çekip gitme duygusu var ya, işte onu anlatıyor. ‘‘Söz Vermiştin’’: Aslında bu tarz ezgileri sevmem, ama bunu beğendim. ‘‘Unut Sevme’’: Hepimizin sevdiği, Candan'dan yine seveceği bir klasik eser. ‘‘Merak Ediyorum’’ : Esrarengiz Sinan kim bilmem ama, adam Candan'ı çok seviyor. Müthiş sözler. ‘‘Saçma’’: Akıllı, çok akıllı bir parça. Çok beğendim. ‘‘Olmaz’’: Kahraman arayanlar için ideal. Mustafa Süder'in kemanı içimi sızlatıyor. ‘‘İster Sallan Gez’’: Sevmedim. ‘‘Bana Güven’’: İşte ‘‘sihirbazlar’’ yine iş başında... ‘‘Aklım Almıyor’’: Mutlaka bir beğeneni olacaktır. Ben karar veremedim. ‘‘Dünya Durma’’: Ben herhalde koymazdım albüme. ‘‘Annem’’: Henüz anne oldum. Üstelik şu günlerde annemi de feci özledim; Şarkı beni fena çarptı.

Bu yazıdan çıkarılacak sonuç mu? Albüm kesinlikle edinilmeli!

Yazının devamı...

Popvirüs

23 Ocak 2000
Lale BARÇIN İMER

Barış’ı bir daha öldürmek

Kadın konuşuyor... Söylediklerini bir kez daha bir kez daha tekrarlıyor. Hep aynı şeyleri söylüyor. O konuşuyor biz düşünüyoruz. O samimi değil, kesinlikle samimi değil. Onun amacı belli. Kanal kanal dolaşırken, sözüm ona büyük aşkından sözederken iddialara göre para istemeyi de ihmal etmiyor. Belli ki ‘‘küçük bir Monica Lewinsky’’ olmayı arzuluyor. (bari Monica kadar cesur ve samimi olsa) Belli ki o böyle ‘‘şöhret’’ olmayı planlıyor. Besbelli ki uzun süre bu patlama için hazırlanmış. Şimdilik ‘‘aşkım platonikti’’ diyor, sonrasında neler gelecek belli değil... En büyük bombayı belki de en çok para önerecek kanala saklıyor. O konuşuyor... Konuşuyor... Konuştukça bir şeyler zedeleniyor. Herkes kendine göre bir şeyler düşünüyor. Haksızlık bu, çünkü Barış Manço artık konuşamıyor. Sanatçı kişiliğinin yanı sıra her insan gibi onun da bir yaşamı vardı. Özel yaşamının belki de gizli kalması gereken ayrıntılarının böylesine avam bir tarzla kamuoyuna nakledilemesi, sanatıyla, başarılarıyla devleşmiş hatta ilahlahmış kişilerin çok özel yaşamlarını ağızlara sakız edilmesi hiç ‘‘ahlaklı’’ ve doğru bir davranış değil.

Herkesin yaşamında kendine bile itiraf etmek istemediği sırları olabilir... ‘‘Mükemmel’’ olmanın sınırları nereye kadar uzanabilir ki? Aslında bu olay hakkında bu kadar da yazmak istememiştim.. Demek istediğim şu: Barış Manço müziğini ve ‘‘Barış Manço kimliğini’’ seven biri olarak beni, pardon, bence ‘‘bizi’’, bu kadının söyledikleri hiç ilgilendirmiyor. Bu Barış Manço'nun şarkılarına duyduğum sevgiyi, onları dinlerken yaşadığım duygu yoğunluğunu azaltmayacak. Benim kafamda, benim hatıramdaki Barış Manço imajını da hiç değiştirmeyecek. Ve... Bence Barış Manço'yu bir kez daha ‘‘öldürmeye’’ kimsenin hakkı yok!

Not: ‘‘Kadına’’ gelince...: ‘‘Evet ben onunla birlikteydim. Onu sevmiştim. Ama nokta! Bu kadar’’ deseydi onun adını bu yazıda geçirir ve ona saygı da duyardım.

Yazının devamı...

Popvirüs

16 Ocak 2000
Lale BARÇIN İMER

Bu akşam ölmeyin!

Nedendir bilmem, ama çok öyle ‘‘ağıza’’ düşen şarkıları sevmiyorum. Son günlerde en çok konuşulan (sebebini de anlamak mümkün değil) ‘‘Bu Akşam Ölürüm’’ isimli şarkıyı belki bu yüzden, belki yapısı itibariyle sevmemiş olabilirim. Olabilirim diyorum, çünkü ilk kez bir şarkıda kararsızım. Bir yandan o kadar kötü şarkının yanında ‘‘çocuk fena bir şey yapmamış’’ diyorum, öte yandan bir şey beni rahatsız ediyor albümün genelinde. ‘‘Sen rock müzik seviyorsun. O halde neden bu şarkıyı beğenmedin?’’ diyorlar. Hep savunuyorum... Rock müzik iyi, pop müzik kötü diye bir şey yok. Sevmediğim o kadar rock parçası var ki. Kaldı ki ‘‘Bu Akşam Ölürüm’’ bana göre zaten rock değil... Bu yoruma açık. İsimler, sıfatlar, insanlar tarafından, hele ki ülkemizde öyle gelişigüzel koyuluyor ki. ‘‘Ağıt Rock’’... Ne demek sizce? Rock felsefesini savunan birinin kanal kanal, program program, gazete gazete dolaşıp, ‘‘Yaa, vah vah... Bizim şarkıyı dinleyip dinleyip intihar ediyorlarmış. Haberimiz yok. Acaba bütün bunlar söylentiden ibaret mi diyen bir ‘‘rockçuyu!’’ kabul etmek zor. Bu kadar insanı etkileyen bir şarkı yapan birinin çok fazla gereksiz laflar etmesine kızıyorum galiba. Madem çok iyi şarkı yapıyorsun, konuşmak yerine bir tane daha yap...

Şu intiharlar meselesine gelince... Yıllardır bazı şarkılar konusunda böyle söylentiler çıkar. Tamam böyle olaylar yaşanmış olabilir... Dünya müzik piyasasında daha önce Metallica'nın ‘‘One’’ şarkısında yaşanmıştı. Ama Metallica'nın tutumu hiç de böyle olmamıştı. Adamlar, ‘‘Üzüldük, böyle bir şey yaşansın istemezdik’’ dediler geçtiler. Bizde ne oluyor? Adam çıkıp her yerde bu meseleyi öne sürüyor. Adeta promosyonunun bir parçası haline gelmiş. Murat Kekilli'yi hiç tanımıyorum. Ama onu samimi bulmuyorum ve ona tavsiyem bu konuda artık hiç yorum yapmaması.

Yazının devamı...

Popvirüs

9 Ocak 2000
Lale BARÇIN İMER

Ebru bomba gibi

Ebru Gündeş'i ilk tanıdığımdan beri o samimi, hafif te ‘‘dayı dayı’’ halini severim. Birgün bir pet shop'ta minik bir St. Bernard yavrusuna acıyıp satın almış ve tesadüfen bulunduğum plak şirketine getirmişti. Sonra ‘‘Eyvah ben bu yavrucağa bakamam ki, ne yapacağım. Lale, ille de sen al’’ diye tutturmuştu. Sonunda minik! köpek şirketinin maskotu olmuştu... Ebru'nun yaşayan her varlığa duyduğu sevgiyi o zaman daha iyi anlamıştım. Merak etmeyin asıl konuya gireceğim. Ebru Gündeş'i sevdiğimi ve iş konusunda çok takdir ettiğimi bu köşeyi takip edenler bilirler. Fantezi dalında şarkı söyleyenler arasında bu köşeye konuk olan tek isimdir Ebru Gündeş. Gönül ister ki şöyle adamakılı Türk Sanat Müziği söylesin, ama olsun onun sesi yeter... (Bu arada onun henüz yayınlanmamış, sadece eski klasik Türk Sanat Müziği eserlerinden oluşan kayıtlarının bulunduğunu da söylemek zorundayım).

Ebru Gündeş hastalandığında da pek çok insan gibi ben de üzüldüm, iyileşmesi için dua ettim. Ve elbette pek çok insan gibi daha sonra bende yeni albümünü merak ettim. Şimdi önümde. Bir günde beşyüzbin satmasına şaşırmadım. Ebru Gündeş her albümünde peşpeşe hitler yakalamayı bilir, üstelik hep sıfır besteler bulur. Arada bir de ‘‘nostaljik’’ bir şarkı yorumlar. Ajda Pekkan'nın meşhur ettiği şarkıları tercih ederdi genelde. Son albümü ‘‘Dön Ne Olur’’da Pekkan'nın yerini Sezen Aksu aldı. ‘‘Hata’’ albümde benim en beğendiğim şarkılardan. Albümün geneli belki zevkime pek hitap etmiyor, ancak beğenenler var... Nereye kulak versem Ebru'nun bir şarkısını duyuyorum. Şarkılar çoktan dillere düştü bile. Kendi kulvarında tartışmasız çok başarılı bir albüm. Dedim ye Ebru'nun sesi yeter. Benim beğendiğim şarkıların devamına gelirsek, ‘‘Annem İçin’’, ‘‘Yalan’’ Ve ‘‘Deli Deli’’. Bu aralar CD kapaklarına takmış durumdayım ve Ebru'nun kapağını da çok beğendim. ‘‘Kızımız’’ın maşallahı var. Vallahi, dünyanın bir Jennifer Lopez'i varsa bizde de Ebru var, yaşasın diyebilirsiniz. Kapaktaki pozları aslında bana daha çok Diana Ross'un ‘‘Upside Down’’ isimli albümündeki pozlarını hatırlattı. Gayet hoş olmuş. Uzun lafın kısası, Ebru Gündeş cephesinde herşey yolunda gidiyor bence. İnşallah sağlık sorunları da bir daha yaşatmaz tanrı ona. Tabii ki Ebru Gündeş'in de kendisine bakması gerekiyor. Ebrucuğum, iyi ki yeniden aramıza döndün. İyi ki varsın...

2000 yılında pop müzik

Son zamanlarda en çok konuşulan konulardan biri... 2000 yıllarında şu veya bu sektörde neler olacak... Ben 2000 yılında pop müzik yeniden birinci sıraya yerleşeceğini yazmıştım daha önce. 2000 yılına damgasını vuracak isimler de belli oluyor yavaş yavaş. Hani dergilerde hep şöyle haberler yapılır ya... İşte önümüzdeki yılların ‘‘yüzleri’’ diye... İşte ben de bu hafta pop müziğin yüzlerini sizlere aktarayım dedim...

1- Teoman... Çünkü bundan sonra yapacağı albümlerle iki yıl önce başlattığı bir akımın en önemli temsilcilerinden biri olacak. 2- Şebnem Ferah... Çünkü tam bir müzisyen. Çok da iyi bir sesi var. 3- Tuba Önal... Çünkü müziğinde arabesk bir tek tınıya rastlayamazsınız. Çünkü onun da sesi çok güzel. 4- Emre Altuğ... Çünkü - ilk albümünü çok sevmemiş olsam da - bu çocukta iş var. Son dönem yaptığı şarkılar mükemmel. 5- Duman... Çünkü alternatif albümler kategorisinde ilk aklıma gelen isimlerden biri de ondan. 5- Yonca Lodi... Onun da eğitimli ve çok mükemmel bir sesi var... 6- Athena... Çünkü Türkiye'nin çok güzel bir ‘‘yüzünü’’ temsil ediyorlar. 7- Sertab Erener... Çünkü ‘‘dünyaya şarkı söylemek’’ konusunda çok önemli adımlar attı, daha da atacak... 8- Demir Demirkan... Çünkü prodüktör ya da aranjör olarak dokunduğu her şarkıyı ‘‘altına’’ çevirmeyi başarıyor. 9- Feridun Düzağaç... Çünkü her şarkısında bir derinlik, dürüst bir samimiyet var. 10- Serdar Ortaç- Acı, ama gerçek. Bu kadar insan yanılmış olabilir mi? Olabilir belki, ama adam satıyor, sattırıyor... 11- Kargo... Çünkü şu anda yaptıkları yeni albümde yine kendi kuşağını yakalayacak... 12- Tarkan... Çünkü, şu an Avrupa'da durulmuşa benzese de 2000 yılına yine pek çok sürpriz yaparak damgasını vuracak...

Not: Kuşkusuz herkesin kafasındaki liste daha farklı da olabilir. Unuttuklarım da olabilir... Ama bana göre ‘‘manzara’’ böyle... İyi bayramlar!

Yazının devamı...

Popvirüs

2 Ocak 2000
Lale BARÇIN İMER

Sezen Aksu’nun sarı odaları

Sürpriz bir şekilde yıl sonunda bir single çıkaran Sezen Aksu, ‘‘Sarı Odalar’’ isimli şarkısıyla yine sükse yaptı. ‘‘Tutuklu’’nun etkisini yaratan ‘‘Sarı Odalar’’ tipik bir Sezen Aksu parçası. Şarkı güzel, sözler etkili, sunuş çok profesyonel. Ben single'daki diğer versiyonlarını çok beğendim. Bu konuda yine Aykut Gürel'i tebrik etmek gerekiyor. Onun dışında CD'nin dizaynı bence Türkiye'de bir ilki temsil ediyor. Çok modern. Gerçekten çok beğendim. Bu anlamda ilkleri uygulamayı sürdürüyor Sezen Aksu. Ne yazık ki ülkemizde pek o kadar sıradışı dizaynlar yapılmıyor. Bir müzik dinleyicisi olarak değişik ve enteresan CD'leri daha çok seviyorum. Hele ki Cd satışlarınının git gide arttığını ve inşallah 2000'li yıllarda artık şu ‘‘kaset kavramından’’ kurtulacağımızı düşünürsek bu konudaki ‘‘yaratıcılık’’ daha önem kazanmıyor mu sizce?

Nostalji kraliçesi

Bir kez fikrimi sormuşlardı... Ben de ‘‘artık başka bir şey yapın’’ demiştim... ‘‘Bu nostalji hikayesi bayabilir’’ diye de eklemiştim. Geçtiğimiz günlerde Muazzez Ersoy'un klibini izledim. Son üç CD'den oluşan albümünü gözden geçirdiğimde yanıldığımı itiraf etmeliyim. Hala doğru bir iş yaptığını söylemek zorundayım. Çünkü seçtiği, söylediği şarkılar gerçekten çok güzel. Dinlerken keyif aldığımı söylemek zorundayım.

Geçenlerde çok sıkı bir müzik dinleyicisi olan ablam Jale bile ‘‘Muazzez Ersoy'un yeni CD'lerini almak istiyorum. Çok güzel şarkılar seçmiş. Son şarkısını çok sevdiğimi anladım’’ deyince, ‘‘işin’’ doğru bir iş olduğuna iyiden iyiye karar verdim. Nostalji furyasında Ersoy'un fikrinden gidenler de oldu, ancak hiçbiri onun kadar başarılı olmadı. Evet, Muazzez Ersoy Türkiye'nin tek ve gerçek ‘‘Nostalji Kraliçesi’’.

Yeni Türkü ruhu

Bir grubun dağılmasının ardından yeniden bir araya gelmesi çok güç bir şeydir. Bir grubun solistinin yeniden bir topluluk kurması daha da zordur. Üstelik aynı isimle yeniden kendini kabul ettirerek... Yeni yılın bu ilk günlerinde, dinlemekten büyük keyif alacağınız ve benim de uzun zamandır yazmak istediğim bir albümü tanıtmak istedim sizlere. Yeni Türkü, daha doğrusu Derya Köroğlu'nun Yeni Türkü'sü, yazımın başında söz ettiğim bu zoru başardı. Kimse (aslında ben dahil) ‘‘yeni’’ Yeni Türkü'nün eski saygınlığına ve inandırıcılığına kavuşacağını düşünmemişti. Ne yalan söyleyeyim, albümü ilk kez dinlerken, ben de ön yargılıydım. Ancak albümü dinledikten sonra bu düşüncelerimden dolayı biraz utanmadım desem yalan olmaz. Biri hariç yepyeni bestelerden oluşan bu albümde Derya Köroğlu ve yeni ekibi gerçekten başarılı ...

Gerçi ilk çıkış parçası olan ‘‘Nakka’’yı pek o kadar sevmemiştim ama albümün devamı etkileyici. Sanıyorum ‘‘Yeni Türkü’’ sevenleri de bana katılacaklar. Çalışmanın en dikkat çekici özelliği, akustiği ve şarkıların yalın düzenlemeleri. Şarkıların yapısına baktığınızda Yeni Türkü karakterini yansıtıyorlar şüphesiz. Ancak yine de biçimlerinde yenilikler sözkonusu. Etkilendiğim parçaların başında ‘‘Meğer Gülüp Geçmişim’’, ‘‘Nerelere Gideyim’’, ‘‘Kalbim Kırmızı’’ (bu şarkıya bayıldım, gerçekten) geliyor. ‘‘Göç Yolları’’nı yeni haliyle daha sevdim. Ve ‘‘Wahayra’’ isimli parça da herhalde Kafkas kökenli olduğumdan çok etkiledi beni. Albümde tek enstrümental parça ise ‘‘Veda’’ adını taşıyar. Erkin Hadimoğlu yapmış ve bence mükemmel.

Derya Köroğlu, Erkin Hadimoğlu, Raci Pişmişoğlu, Furkan Bilgi, Erdinç Şenol ve Fatih Ahıskalı'dan oluşan ‘‘yeni’’ Yeni Türkü'ye, biz ‘‘Yeni Türkü Severleri’’ni hayalkırıklığına uğratmadıkları için ‘‘teşekkürler’’ diyorum...

Yazının devamı...

Popvirüs

12 Aralık 1999
Lale BARÇIN İMER

Bill Clinton’dan onaylı müzisyen

Fatih Erkoç, yeni albümünü Türkiye'nin çağdaşlığını ölçmek için çıkardı

AGİT zirvesi sırasında ABD Başkanı Bill Clinton da Fatih Erkoç'u dinledi. Erkoç, bu sırada ABD Başkanı'ndan da onay aldı. Erkoç bu olayı şöyle anlatıyor: ‘‘İki üç caz parçası çaldık çok beğenildi. Konserin bitiminde ABD Başkanı Bill Clinton ile göz göze geldim ve başparmağıyla 'Süperdiniz' der gibi bir şey yaptı, çok heyecanlandım.’’

‘‘Türkiye'nin en iyi erkek vokali kimdir?’’ sorusuna pek çok müzisyen ve müzik otoritesinden alacağınız cevap Fatih Erkoç'tur. Benim cevabım da öyledir... Erkoç cazla başlayan, pop müzikten Türk Sanat Müziğine kadar uzanan geniş müzik yeteneği ve bilgisi sayesinde müzik dünyasında saygın bir yere sahip. Erkoç kendi adını taşıyan altıncı albümünün kendisi ve Türk Pop Müziği için bir dönüm noktası olduğuna inanıyor...

Senin gibi çok yetenekli ve çok yönlü müzisyenlerden dinleyicinin beklentisi çok yüksek oluyor. Geçmişte yaptığın pop tarzındaki albümlerinin bu yüzden tepki aldığını düşünüyor musun?

- Büyük bir dezavantaj bu... 1987 bir albüm yaptım pek tutmadı. Sonra 1992 yılında yeniden heveslendim. Önceleri Türk Sanat Müziği tarzında bir albüm yapacaktık. Sonra Koral Sarıtaş, ‘‘Bırak klasiği gel bir pop albümü yapalım’’ dedi ve öylece ‘‘Ellerim Bomboş’’ çıktı. Ardından ‘‘Penceremdem Gökyüzüne’’ ve daha sonra da ‘‘Sana Deliyim’’. Benim backgroundumu bilen, caz söylememi seven herkes bu albümleri yapmama çok kızdı. Benim o albümleri yapmamın sebebi beni dinleyenlerin sayısını biraz daha arttırmak ve Türkiye'de yapılan pop müziğin kalitesini biraz yukarı çekmekti. Elbette işin içinde ticari bir neden de vardı. Ben o kalite çıtasını yukarı çekmekte biraz geciktim.

Yeni albümde neler var...?

- Bu albüm benim için gerçekten önemli. Çünkü farklı, bu güne kadar yaptığım da en iyi albüm. Çok iyi bir pop albümü yaptık. Ve bu konuda mütevazılık yapmayacağım. Bu albümüm tirajı Türkiye'nin çağdaşlık ölçüsü olacak benim için. Ben Türkiye'deki müzikaliteyi bu albümle yukarı çekeceğime inanıyorum. Sevgili İlhan Şeşen'in bir lafı var çok tuttuğum... ‘‘Şarkını, besteni düzenlemeni bitirdikten sonra satmaya düşüneceksin, bunları yapmadan satışı düşünürsen hata edersin’’ diye... Benim için bundan sonra geçerli olan bu. Öbür türlü samimi olmayan bir müzik çıkıyor.

Caz albümü düşünür müsün?

- Herzaman yapmak istediğim bir şey. Yakın bir zamanda böyle bir şey olabilir. Bestem de var. Bunlar dokuzu, onu bulduğu zaman piyasaya sürerim. Caz standartları çalmak yerine bir sentez yapmayı istiyorum. İşin içine ud da katarak.

AGİT zirvesi kapsamında dünya liderlerine konser verdin?

- Evet ilginç bir tecrübeydi. Ud, davul, bas ve piyano olarak ‘‘Sultani Yegah'ı’’ çaldık, çok da ilginç oldu. İki üç caz parçası çaldık çok beğenildi. Konserin bitiminde ABD Başkanı Bill Clinton ile göz göze geldim ve başparmağıyla ‘‘Süperdiniz’’ der gibi bir şey yaptı, çok heyecanlandım.

İlk müzik yapmaya başladığında kimleri dinliyordun. Bugün kimleri dinliyorsun?

- Tom Jones ve Engelbert Humperdinck ile başladım... Son olarak bol bol Babyface ve Eric Clapton dinledim. Orhan Gencebay'ı da dinlediğim bir dönem olmuştur.

Albüm dışında gündemde ne gibi projeler var.

- Bitmiş olan bir iş var, ondan çok memnunum... ‘‘Tarzan’’ın çizgi film versiyonunda dört parça seslendirdim. Müzikleri Phil Collins tarafından yapıldı. Almanya'da bu parçalar Türkçe olarak yayınlanacakmış çok sevindim.

En büyük isteğin ne müzik konusunda?

- Fazla büyük bir hedefim yok bu saatten sonra. Bir gün bir senfoni orkestrasıyla birlikte bir albüm yapmak istiyorum.

Yazının devamı...

Popvirüs

5 Aralık 1999
Lale BARÇIN İMER

‘‘Kalan Müzik’’ gibilerin önemi

Hani ülkemiz süper bir ülke, müzik sektörümüz de süper bir sektör olacak ya, işte bu yolda yapımcıların önemi büyük. Aslında Kalan Müzik'teki anlayışım ‘‘gibileri’’de pek yok aslında... Bir iki isim sayılabilir... Müzik hazinemizi dünyaya tanıtmak gibi önemli bir iş yapıyor Kalan Müzik. Arşif Serisi adı altında önce kültürümüzü bize sonra da dünyaya tanıtıyor ve yüzden önemli bir iş yapıyor. Hasan Saltık, kısa sürede yapımları ve müziğe bakış açısısıya sektörde saygın bir yer edindi. Yaptığı düzeyle yapımlar müziğe bakış açısı müzik hazinemizi ‘‘ölümsüzleştirme’’ çabaları ve bunlara hayata geçirme tarzıyla önemli bir kültür hizmeti veriyor. Bu konuda sadece ben böyle düşünmüyorum. Kalan, artık uluslarası platformda da önlenemeyen yükselişini sürdürüyor. Pek çok yabancı müzik dergisinde kendisinde övgüyle söz edilen şirket son olarak 'world music' alanında etkin bir dergi olan ‘‘Songlines’’da yer alıyor. ‘‘Şükrü Tunar 1907-1962’’ ve ‘‘Ten Skin; Yarkın Percussion Group’’ ile yer alıyor. Şükrü Tunar'un ne kadar önemli bir klanertist olduğunu vurgulayan eleştirmenler, ‘‘Ten Skin’’i de çok beğenmişler. Yarkın Grubunu hafifçe eleştiren yazar Simon Broughton, geleneksel ve modern Türk Müziği'nin en iyi sunan yapımcı olarak adlandırıyor. Hazır Hasan'dan söz etmişken son olarak çıkardığı albümlerden beni en çok etkileyenler Kani Karaca'nın iki CD'den oluşan albümü ve Erkan Oğur'un ‘‘Hiç’’ isimli olağanüstü çalışması. Her ikisini de hararetle tavsiye ediyorum.

Akla takılanlar...

Kral TV zor durumda diyorlar. Ben bu kanalın hiç bir zaman zor durumda kalacağına inanmıyorum. Çünkü sektörü katlatmesine karşın halen ‘‘müritleri’’ çok bu kanalın. Son olarak bir zamanlar bu kanala övgüler yağdıran ve anlaşmalı kaptığı Kral TV ödüllerini yere göğe sığdıramayan Prestij Müzik kliplerini çekmiş. Universal Neşe Müzik de aynı şekilde. Kral TV ne yapmış peki? Hiç, klip yayınlama fiyatlarını arttırmış. Müzik sektörünün en büyük sorunlarından biri örgütlenememeleri. İki büyük şirket kliplerini çekiyor ama, koşa koşa bu kanala teslim olan şirketlerin sayısı hiç de azalmıyor.

Yonca Lodi diye bir şarkıcı var. Çok çok güzel de bir sesi var, ama albümü için aynı şeyi söyleyemem. Herzamanki sorun. Ses çok güzel ama ortada şarkı yok. İyi bir ses arayan ‘‘akıllı, uslu, yaratıcı’’ prodüktörlere sesleniyorum... Bu kızda iş var! Unutmadan, bir de giyimine kuşamına birinin el atması lazım... Shania Twaine gibi çok zevksiz... Ama dedim ya ses müthiş!

MÜYAP (Müzik Yapımcıları Derneği) değişen yeni yönetiminden çok şey bekliyordum doğrusu. Aydın Oskay ve arkadaşlarının kısa sürede önemli adımlar atabileceklerini düşünmüştüm, ama bakıyorum bu kuruluştan aylardır ‘‘tık’’ yok. Bir meslek birliğini bile kuramadılar. Ne yapıyorlar merak ediyorum... Bu arada yabancı şirketlerinden MÜYAP'tan neden ayrıldıklarını da merak ediyorum. Merak etmeyin hepsini öğreneceğim...

Gerçekten ele avuca gelmeyen bir müzik sektörümüz var. Neyin ne zaman satacağını önceden tespit etmek mümkün değil. Geçenlerde öğrendim çok şaşırdım. ‘‘Deli Yürek’’ dizisinin müziklerinin yer aldığı albüm 300 binden fazla satmış. Benim hiç beğenmediğim bir albüm, ancak şu anki piyasada çok önemli bir satış tirajına sahip. Karşışında şapka çıkarılmalı. Sürekli yeni satış arayışları kovalayan piyasa bu kez bir dizi müzik enflasyonu yaratırsa hiç sürpriz olmaz.

Yazının devamı...