(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Cem Keçe" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Cem Keçe" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Cem Keçe

Cem Keçe

Erken boşalma kabusunuz olmasın
11 Temmuz 2015

Maalesef bu konudaki yanlış bilgi ve algılar bu sorunu yaşayan erkeklerin ve çiftlerin kendilerini çaresiz hissetmelerine neden oluyor. Çoğu kişi sorununun ne olduğunu bilmeden üfürükçülere, falcılara giderek, piyasada dolaşan sahte ilaçları kullanarak derdine deva arıyor ya da kaderine razı olup hayata küsüyor.

NE ANLAMA GELİYOR?

Erken boşalma cinsel yetersizlik ya da hastalık değildir, çiftin cinsel uyum sorunudur, bir cinsel denetimsizlik sorunudur. Bu sorun için “erken boşalma” ifadesi yaygın olarak kullanılıyor olsa da, “denetimsiz boşalma” ya da “istemsiz boşalma” ifadeleri durumu daha doğru bir şekilde anlatır. Çünkü “erken” sözcüğü herkes için farklı olabilecek göreceli bir süreye işaret eder. Bırakın çiftler arasındaki farklıkları aynı çift için bile boşalma süresi değişkendir. Örneğin, bir çift bir gün olabildiğince yavaş, sakin ve uzun süreli seks isterken, başka bir gün çok hızlı ve kısa bir seks isteyebilir. Dolayısıyla “erken boşalma” erkeğin kendisinin ve partnerinin istediği zamandan önce denetimsiz ve istemsiz olarak boşalmasıdır. Burada yaşanan sorun, boşalmanın istenen zamanda olmasının sağlanamaması, yani erkeğin boşalma refleksi üzerinde denetime sahip olamamasıdır. Bu durumda erken boşalma tanısı konabilmesi için, bir erkeğin eşli cinsel etkinlikler sırasında, sürekli ya da yineleyici olarak, vajinaya girdikten sonra yaklaşık bir dakika içinde ve isteğinden önce denetimsiz ve istemsizce boşalması, yaklaşık altı aydır bu sorunun sürmesi ve her cinsel etkinlikte ya da cinsel etkinliklerin yaklaşık yüzde 75’de aynı sorunu yaşaması söz konusu olmalıdır. Ayrıca bu belirtilerin kişide veya partnerinde klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya neden olması, erken boşalmanın cinsel kökenli olmayan bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanmaması ya da ağır bir ilişki bozukluğundan ya da gerginlik yaratıcı önemli başka etkenlerden kaynaklanmaması ve bir maddeye, ilaca ya da başka bir sağlık durumuna bağlanamaması gerekir.

SORUN DOĞRU TESPİT EDİLMELİ

Erkek cinsel ilişkilerinin büyük çoğunluğunda ne zaman boşalacağını bilinçli bir şekilde kontrol edemiyorsa erken boşalma sorunu yaşıyor demektir. Erken boşalmayı sorun haline getiren boşalmanın ne kadar sürede olduğu değil, boşalma refleksi üzerinde istemli ve dolaylı bir denetimin yapılamıyor olmasıdır. Kadının cinsel reaksiyonunun yavaş olduğu bir cinsel ilişkide erkeğin boşalması kadın tarafından erken boşalma olarak algılanabilir ama bu durumda erken boşalmadan söz edilemez. Erken boşalma ancak, erkeğin boşalma zamanını ayarlayamaması, kendi isteği dışında gerçekleşen boşalmayı engelleyememesi durumunda söz konusudur.

ÇÖZÜMÜ NEDENİNDE GİZLİ

Erken boşalma, psikolojik, fiziksel, durumsal ya da ilişkiyle ilgili nedenlerle yaşanan bir sorundur ve çözümü nedeninde gizlidir. Bu nedenle de erken boşalmanın nedenin belirlenmesi ve anlaşılması büyük önem taşır. Erken boşalmaya yol açan neden ortadan kaldırıldığında çoğu zaman çözüme ulaşılır. Fiziksel nedenleri ortadan kaldıracak uygun tedaviler ve psikolojik nedenler doğrultusunda yürütülecek cinsel terapi yoluyla erken boşalma sorunu tamamen çözülebilir.

PSİKOLOJİK NEDENLER

Erken boşalmanın bazı durumlarda ya da bazı partnerlerle yaşanması normal ve olağan bir durumdur. Örneğin, ilk kez cinsel ilişkiye giren erkeklerde erken boşalma sık görülür. Ancak bu kalıcı bir sorun değildir, bilgi ve tecrübe eksikliği, stres, endişe, aşırı uyarılma gibi nedenlere bağlıdır. Daha sonra yaşanan cinsel tecrübelerin artmasıyla boşalma denetimi öğrenilir. Boşalma denetiminin sağlanamadığı diğer durumlara genellikle psikolojik etkenler neden olur. Bu nedenlerin başında özgüven eksikliği, depresyon, anksiyete, kişilik bozuklukları, cinsel yönelim ve cinsel kimlik karmaşası, cinsel başarısızlık endişesi, bilinçdışı çatışmalar yer alır. Bunların dışında, çiftlerde erken boşalma sorunun diğer bir önemli nedeni ilişkide yaşanan iletişim kopukluğu, duygusal çatışmalar, aldatma vb gibi sorunlardır.

ENFEKSİYONLARA DİKKAT EDİLMELİ

Erken boşalma fiziksel nedenlere, hastalıklara ve ilaç kullanımına bağlı olarak da görülebilir. Örneğin, üretrit ve prostatit gibi prostat ve yolu enfeksiyonları enfeksiyonları, magnezyum eksikliği, kalp-damar hastalıkları, yüksek tansiyon, diyabet penise giden kan dolaşımını etkileyerek erken boşalmaya yol açabilir. Bel bölgesinde, omurilikte ya da peniste travma ve yaralanmalar da boşalma denetiminin azalmasına ya da kaybedilmesine neden olabilir. Grip ve alerji ilaçlarının kullanılması ya da kullanılmasının bırakılmasının yan etkisi olarak da erken boşalma sorunu ortaya çıkabilir.

Yazının devamı...
Orgazm taklidi
4 Temmuz 2015

Orgazm, çeşitli fiziksel ve psikolojik cinsel uyaranlar sonucu beynin harekete geçmesi ve bazı hormon mekanizmalarının etkisiyle, hem bedensel hem de ruhsal olarak algılanan, “geçici şuur bulanıklığı”, “kontrol kaybı duygusu” ve istem dışı ritmik vajinal kasılmaların yanında tüm bedende güçlü kasılmaların yaşandığı “yoğun bir boşalma” olarak tanımlanabilir. Boşalma ise cinsel ilişkilerin sonlarına doğru yaşanan kasılmalarla kendini gösteren fiziksel ve bedensel rahatlama olarak tarif edilebilir. Yaklaşık olarak, boşalma 5 ile 10 saniye, orgazm ise 10 ile 15 saniye arası sürer.

KADINLAR NİÇİN ORGAZM TAKLİDİ YAPAR?

Bazı kadınlar, orgazm veya boşalma için geçen süre uzadıkça kendine olan güvenlerini kaybediyor. Dahası, filmlerde gördükleri seks sahnelerini olması gereken bir standart olarak değerlendiriyor. Bu nedenle kadınlar genellikle cinsel ilişkide mutlaka orgazm olmak gerektiği ve yatakta çıkarttığı seslerin erkeğin yaşadığı fiziksel deneyimin yoğunluğunu arttırdığına dair inancıyla ve stres, anksiyete, depresyon, kendi vücudunu beğenmeme, başaramama kaygısı, olumsuz bir sonuçla karşılaşmaktan duyulan endişe, partnerine karşı savunmasız görünmek istememe, cinsel ilişkinin sonunda partner üzerinde pozitif bir izlenim bırakma isteği, yataktaki beceriler konusunda özgüven eksikliği yaşanması, kendini tahrik edip havaya sokma isteği, uyku bozukluğu, erkeğin erken boşalması, orgazmın gerçekleşmemesi ya da orgazma ulaşma süresinin çok uzun olması, cinsel ilişkinin bir an önce sona ermesi isteği gibi nedenlerle orgazm taklidi yapar. Bunun temelinde de erkeğin egosunu tatmin etme arzusu, sorun çıkarmama kararı ve terk edilme kaygısı yatar. Ayrıca çeşitli nedenlerle orgazm olamayan kadın, partnerini memnun etmek için orgazm taklidi yapmak zorunda da hisseder. Çünkü cinselliği bir iktidar meselesi olarak abartan ama cinsellik hakkında konuşmayan, daha gelenekçi, katı, tutucu, cinsel tabuları olan erkeği tatmin etmek zordur ve “Orgazm olamıyorum” demek çoğu zaman kaybetme korkusuna davetiye çıkartmak anlamına gelir.

MUTSUZLUK SEBEBİ

Cinsellikte kadının orgazm olmaması ve orgazm taklidi yapmasının süreklilik göstermesi, hem kendisi hem partneri hem de ilişkileri açısından sorunlar doğurur. Kadın kendini cinsel açıdan yetersiz hissetmeye, cinsel özgüvenini kaybetmeye başlar ve zamanla cinsel soğukluk, depresyon, öfke, hırçınlık, mutsuzluk gibi psikolojik sorunlara yol açabilir. Kadının orgazm taklidi yaptığını fark eden partneri, artık her defasında orgazm taklidi yapıp yapmadığını düşünmeye başlar. Bu durumda erkeklerde başaramama korkusu adını verdiğimiz performans anksiyetesine neden olabilir. Cinsellikte yaşanan sorunlar ilişkinin duygusal boyutunu olumsuz etkileyerek mutsuzluğa neden olur.

NE YAPMAK GEREKİYOR?

Orgazm olabilmek için kadınlar öncelikle cinsellikten zevk almayı istemeli, buna kendilerini layık bulmalı ve zevk almaya odaklanmalılar. Cinselliği bir tabu olarak görmeden her yönüyle öğrenmeliler. Cinsellik öğrenilebilen bir davranıştır. Cinsellikten zevk alabilmek için önce kendi bedenlerini tanımalı, nelerden zevk aldıklarını keşfetmeliler. Bunun için en iyi yol mastürbasyondur. Cinselliklerini keşfettikten sonra da, cinsel ilişkide kendi istekleri ve zevkleri doğrultusunda partnerlerine yol göstermeliler. Ayrıca cinsel fanteziler kurabilirler veya yardımcı erotik materyaller kullanabilirler.

Yazının devamı...
Aldatma engellenebilir mi?
27 Haziran 2015

ALDATMAK BİR SEÇİMDİR

Aldatmak bir seçimdir. Aldatan kişinin bu seçimi yapmasının temelinde hayatındaki bir boşluğu doldurma, bir eksikliği giderme ihtiyacı yer alabilir. Bu ihtiyaç aşk, cinsellik, şehvet, tutku, önemsenmek, güven, ilgi görmek konusundaki beklentileriyle ilgili olabilir. Beklentilerinin karşılanmaması, ihtiyaçların giderilmemesi nedeniyle mutsuz olan kişi, onu mutlu edecek dış uyaranlara açık hale gelebilir ve mutluluğu ilişkisinin dışında aramaya başlayabilir. Günümüzde aldatma ve sonrasında yaşanan ayrılıklar, sorunların nasıl oluştuğunu ve nasıl çözüleceğini bilmemek ya da önemsememekten ve ilişkileri düzeltmek için çaba göstermemekten kaynaklanıyor.

ALDATMAYI ENGELLEMEK İÇİN 10 ANAHTAR TAVSİYE

Aldatmayı engellemenin altın kuralı mutlu olmak ve mutlu etmektir. Mutsuz çiftler arasında sorunlar hızla artar, çözümler azalır. Mutsuzluk tuzağına düşen ilişkiler aldatma tehdidi altındadır. İlişkinizi aldatma tehdidinden korumak için aşağıdaki 10 anahtar tavsiyeyi başucunuzdan ayırmayın.

1- İHMAL ETMEYİN

Eşinize ilgi ve özen gösterin. Eşinize özel zaman ayırın, güzel sözler ve iltifatlarla ruhunu okşayarak ona olan sevginizi ifade edin. Zamanla ilişkinizdeki heyecan ve romantizm yerini monotonluğa bırakmasına izin vermeyin. Kendinize ve ilişkinize özen göstererek aşkı, çekiciliği, tutkuyu ve gizemi canlı tutun.

2- DEĞERLİ OLDUĞUNU HİSSETTİRİN

Eşinizin duygu ve düşüncelerini önemsediğinizi, beklenti ve ihtiyaçlarını dikkate aldığınızı gösterecek şekilde davranın. Onu takdir edin, sizin için ne kadar önemli ve değerli olduğunu gösterin.

3- HOŞGÖRÜLÜ OLUN

Haklı olduğunuzdan emin olduğunuz zamanlarda bile eşinizin bakış açısının da geçerli olduğunu kabul edin. Her konuda onunla aynı fikirde olmanız gerekmez ama onun düşüncelerinin de değerli ve önemli olduğunu kabul edin. Unutmayın, haklı olmak ayrı, mutlu olmak ayrıdır.

4- SAYGI GÖSTERİN

Küçümseme, azarlama, hor görme, alay etme, aşağılama, başkalarının yanında küçük düşürme gibi davranışlardan kesinlikle kaçının. Kişiliğine yönelik eleştiriler yapmayın.

5- DÜRÜST OLUN

Eşinizden hiçbir şey gizlemeyin. Her zaman açık ve dürüst davranın. Verdiğiniz sözleri tutun ve asla sır saklamayın.

6- BENCİL OLMAYIN

Sadece kendinizi düşünerek ben merkezli davranmayın. Ben değil, biz dilini kullanın. Ortak yaşamın tüm sorumluluklarını ve yapılması gerekenleri adil bir biçimde paylaşın. “BİZ” duygusuyla bir aile olmaya çalışın.

7- YARGILAYICI VE SUÇLAYICI OLMAYIN

Sizi mutsuz eden ya da rahatsız olduğunuz konuları eşinize mutlaka söyleyin ama bunu yargılayarak ve suçlayarak yapmayın. Olumsuz bir tavırla, tartışmacı bir şekilde konuşmayın. Sakin, ılımlı ve yapıcı olun.

8- KIYASLAMA YAPMAYIN

İlişkinizi ve eşinizi başka kişilerle ya da başka ilişkilerle kıyaslamayın. Eşinizin kusurlarını sürekli yüzüne vurmayın. Hiç kimse mükemmel değildir. Empati kurun ve iyi yönlerini takdir edin.

9- DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞMAYIN

Birbirinizden farklı yanlarınızı kabul edin. Eşinizi olmasını istediğiniz kişiye dönüştürmeye çalışmayın. Değişmesini istediğiniz konularda davranışlarınızla ona yol gösterin. Değişmesi için baskı yapmayın, onu olduğu gibi kabul edin.

10- CİNSEL YAŞAMINIZA ÖNEM VERİN

Cinselliği sorgulamadan içinizden geldiği gibi mutlu olmaya ve mutlu etmeye odaklanarak yaşayın. Romantizm ve erotizmin uyumunu yaşadığınız bir cinsel yaşamınızın olasına özen gösterin.

Yazının devamı...
İyi günde kötü günde
20 Haziran 2015

Romantik ve heyecan verici flört ya da nişanlılık döneminde evliliğe hazırlanan çift, iki gönül bir olunca samanlığın seyran olacağını düşünür ve evliliklerinde aşamayacakları hiçbir sorun olmayacağına inanarak yola çıkarlar. Ancak son yıllara ait istatistiklerin ortaya koyduğu boşanma oranlarındaki çarpıcı artış, aslında samanlığın seyran olmadığını gösteriyor. Evliliğin uzaktan bakıldığı kadar kolay olmadığını gören çiftlerden bazıları işin kolayına kaçtığından, bazıları da evliliği ciddiye almadığından devam ettirmek yerine boşanmayı seçiyorlar. Çoğunlukla şiddetli geçimsizlik nedeniyle sonlanan evlilikler, aslında eşlerin birbirlerini anlamaya ve aralarındaki uyumu korumaya çalışmamaları nedeniyle bitiyor. Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Evliliklerde de değişim kaçınılmazdır. Zaman içinde kadın da erkek de bir dizi değişimden geçer. Her ikisin de ihtiyaçları, istekleri, beklentileri değişir, farklılaşır. Bu değişim, eşler tarafından anlayışla karşılanıp kabullenilmez ve uyum sağlanmazsa aralarındaki iletişim bozulur. Çatışmalar, tartışmalar, kavgalar ve hatta aldatmalar yaşanır. Mutlu bir evliliğin temeli iyi bir iletişimle atılır. Eşlerin birbirini dinlediği ve anladığı bir iletişimleri varsa, evlilikleri de sağlam temeller üzerine kurulmuştur. Bu sayede, yaşadıkları çatışmaları ve diğer sorunları etkili bir biçimde çözebilirler. Aksi takdirde boşanma oranları her geçen gün artmaya devam eder.

MUTLU EVLİLİĞİN 10 ALTIN KURALI

Evliliğinizin hayatınızın sonuna kadar mutlu sürmesi için yapmanız ve yapmamanız gereken şeyler vardır. Evlenmeyi düşünen, evlilik hazırlığı yapan, yeni evlenmiş ya da yıllardır evli olan tüm çiftlere, evlilik konusunda kendilerini sorgulamak ve varsa yanlışlarını düzeltmek, eksiklerini gidermek için aşağıdaki 10 altın kuralı uygulayabilirler.

1- SEVGİNİZİ AÇIKÇA GÖSTERİN

Eşinize onu sevdiğinizi sözlerle ve davranışlarınızla ifade etmekten asla vazgeçmeyin. Sevmek ve sevildiğini bilmek herkes için öncelikli bir ihtiyaçtır. Evliliklerde yapılan en büyük hata bir süre sonra eşlerin birbirlerine sevgilerini ifade etmemeye başlamalarıdır. Eşinize onun sevgi dilini kullanarak onu sevdiğinizi anlatmayı hiç bırakmayın.

2- DEĞER VERDİĞİNİZİ HİSSETTİRİN

Eşinizi beğendiğinizi, ona değer verdiğinizi, saygı duyduğunuzu gösterin. Düşüncelerine değer verin ve onu yargılamadan dinleyin, onaylayın, takdir edin, asla başkalarıyla kıyaslamayın ve kesinlikle aşağılamayın. Eşinizin duygu ve düşüncelerini anlamak için empati yapın. Üzgün, tedirgin, gergin olduğunda onunla konuşarak neler hissettiğini anlamaya çalışın.

3- DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞMAYIN

Hiç kimse mükemmel değildir. Her insanın iyi ve kötü yanları, olumlu ve olumsuz özellikleri olabilir. Eşinizin olumsuz özelliklerine değil, olumlu özelliklerine ve iyi yanlarına odaklanın. Olumsuz özelliklerine tolerans göstererek, oluşabilecek anlaşmazlıkları ve çıkabilecek tartışmaları önlemiş olursunuz.

4- SIR SAKLAMAYIN

Eşinize asla yalan söylemeyin ve ondan hiçbir şey gizlemeyin. Evliliğin temel direklerinden biri güvendir. Eşinizin güvenini sarsacak her türlü söz ve davranıştan kaçının. Güven bir kez sarsıldığında, yeniden eskisi gibi sapasağlam olması çok zordur.

5- ÖFKENİZİ KONTROL EDİN

Sinirlendiğinizde eşinizi kıracak herhangi bir söz sarf etmemek ya da ona zarar verecek bir davranışta bulunmamak için öfkenizi kontrol altında tutun. Eğer öfkenizi kontrol edemiyorsanız sakinleşene kadar eşinizin yanından uzaklaşın.

6-ÖZÜR DİLEYİN

Yaptığınız hataları olgunlukla kabul edin ve özür dileyin. Ama dileğiniz özrü o hatayı bir daha yapmamak için verdiğiniz bir söz olarak kabul edin ve hatalarınızı tekrarlamamak için çaba gösterin.

7- SORUMLULUKLARI PAYLAŞIN

Ortak yaşamın tüm sorumluluklarını ve yapılması gereken işleri adil bir biçimde paylaşın. Evliliğin ve günlük yaşamın tüm yükünü eşinizin omuzlarına yüklemeyin.

8- BİRBİRİNİZE ÖZEL ZAMAN AYIRIN

Eşinizle baş başa zaman geçirmek için fırsatlar yaratın. Birlikte daha fazla şey paylaşmaya, ortak zevkler yaratmaya çalışın. Gelecekte hatırlamaktan mutluluk duyacağınız güzel anılar inşa edin. Birlikte yapmaktan hoşlanacağınız spor ya da hobi faaliyetleri bulun.

9- KENDİNİZE DE ÖZEL YAŞAM ALANI YARATIN

Eşinizin ve sizin sadece evliliğinize adanmış tek bir hayatınız olmadığını kendinize ait de bir yaşamınız olduğunu unutmayın. Her ikiniz de bireysel ilgi alanlarınız ve hobilerinize zaman ayırın.

10- CİNSEL YAŞAMINIZI RENKLENDİRİN

Mutlu bir evlilik için gerekli olan duygusal birlikteliğin yanı sıra, düzenli ve sağlıklı bir cinsel birlikteliğin de olması gerekir. Eşinizle romantizm ve erotizmin uyumunu yaşadığınız bir cinsel yaşamınızın olmasına özen gösterin ve aşk hayatınızı renklendirin.

Yazının devamı...
Aldatılan kadının kılavuzu
13 Haziran 2015

Aldatma krizini doğru yöneterek bu krizi zarar görmeden ya da en az zararla atlatmak mümkün.
Eşiniz pişman olmuş sizden af dilemiş, siz de bitirmek istemediğiniz için ilişkinize son vermemiş ama nasıl devam edebileceğinizi bilmediğiniz için endişeleniyor olabilirsiniz. Bu süreci daha kolay geçirebilmek için aşağıdaki sekiz adımlı kılavuzdan yararlanabilirsiniz.

1- İÇ SESİNİZİ DİNLEYİN

Aldatmayla ilgili bugüne kadar duyduğunuz her şeyi unutun. Aldatan-aldatılan, suç-ceza ikilemlerine düşmeyin. Aldatma hakkındaki tüm genellemeleri ve kalıpları bir kenara atın. Çünkü bunların koşullandırdığı duygular sizi hiç istemediğiniz yanlış kararlara yöneltebilir. Durumun sadece size ve ilişkinize özel olduğunu düşünün. İçinizden gelen sesi dinleyin ve hayatınızın bundan sonrasında ne yapmak istediğinize odaklanın.

2- AFFEDİN VE UNUTUN

Bu söylendiği kadar kolay olmayabilir ama eşinizle birlikte devam etme kararını verdiğinize göre bunu siz de istiyorsunuz demektir. Yapılanı onaylamak anlamına gelmeyen ama yapılanın verdiği acıyı hafifletmek için gerekli olan affetmek, olup bitmiş ve değiştirilemeyecek olayların içinizi kemirmeye devam etmemesi için yapabileceğiniz en iyi şeydir. Affetmek, mutluluğunuz için eşinize vereceğiniz bir hediye olacaktır.

3- SUÇLAMAK YERİNE ANLAMAYA ÇALIŞIN

Aldatmayı bir suç, eşinizi bir suçlu, kendinizi de mağdur olarak görmeyin. Eşinizin bunu neden yaptığını anlamaya çalışın. Onun kendini ifade etmesine ve nedenlerini anlatmasına fırsat verin. Eşiniz de aldatmanın gerçek nedeninin ne olduğunun farkında olmayabilir ve bunları birlikte konuştuğunuzda farkına varabilir. Yolunuza nasıl devam edeceğinize karar vermek için her şeyi tüm ayrıntılarıyla konuşarak ilişkinizin büyük resmini ortaya çıkarın.

4- SORUMLULUĞU PAYLAŞIN

Aldatmanın nedenlerini tarafsız olarak değerlendirin ve kendi payınıza düşen sorumluluğu üstlenin. İlişkinizde yaşanan her şeye eşinizle karşılıklı etkileşiminizde, neden-sonuç ve etki-tepki süreçleri içinde, her ikinizin de dahil olduğunuzu unutmayın. İlişkinize başlarken, sorunlar yaşarken ya da mutluyken de hep iki kişiydiniz; ilişkinizi yönlendirme ve rotasını belirlemede de ortak sorumluluğa sahipsiniz.

5- YAPICI OLUN

İlişkinizdeki sorunları ve nedenleri belirlediğinize göre, artık sıra bunların değiştirilmesine ve düzeltilmesine geldi. Bunun için sizin eşinizden, onun da sizden beklentilerini açıkça konuşarak birbirinizin isteklerini ve değişmesini istediğiniz davranışlarınızı listeleyin. Sorunlarınızı çözüme kavuşturmak üzere bu beklentileri ve değişiklikleri yerine getirmek için yapıcı ve somut adımlar atın. Bu süreçte yapacağınız eleştirilerin de olumlu ve yapıcı olmasına dikkat edin.

6- TEKRAR GÜVENİN

İlişkinizde aldatmanın en fazla etkilediği şey eşinize olan güveninizdir. Ona tekrar güvenmeniz elbette çok kolay ve kısa sürede olmayacaktır. Ancak “Bir kere yapan yine yapar” anlayışına takılı kalmadan eşinizin hatasından ders aldığını düşünerek ona tekrar güvenmek için çaba gösterin. Elbette burada asıl iş eşinize düşecek ve güveninizi tekrar kazanmak için çaba harcaması gerekecektir ama siz de yersiz şüphelere kapılmadan ve sürekli dedektiflik yapmadan eşinize bu konuda yardımcı olun.

7- CİNSEL YAŞAMINIZI İHMAL ETMEYİN

Mutlu bir ilişki, duygusal ve cinsel mutluluğun birlikteliğiyle mümkündür. Eşinizle duygusal sorunlarınızı çözmeyi bekleyerek cinsel yaşamınızı ihmal etmeyin. Aksi halde bir yeri yaparken bir yeri yıkabilirsiniz. Romantizm ve tutkuyla yaşayacağınız cinsellik, duygusal bağlılığınızı güçlendiren önemli bir faktör olarak ilişkinizdeki sorunların çözümüne de olumlu yansıyacaktır.

8- EVLİLİK TERAPİSİ DESTEĞİ ALIN

Eşinizle ilişkinizi sürdürmek birlikte çıktığınız bu yolda ihtiyacınız olan ilk şey bunu yapmaya istekli olmanızdır. Yukarıdaki örnekteki gibi yalnızca çocuklarınız için istemeniz yeterli olmaz. Ancak bu isteğe sahip olduğunuz halde yaşadıklarınızın etkisini üzerinizden atamamış olabilir ve kendinizde yeniden başlama gücünü bulamayabilirsiniz. Böyle bir durumda, desteğe ihtiyacınız olacaktır ama bu desteğin nesnel ve tarafsız bir bakış açısıyla verilmesi önemlidir. Dolayısıyla eş, dost, akraba çevresi yerine, bu konuda uzman bir evlilik ve çift terapistinden destek alabilirsiniz.

Yazının devamı...
Çok eşlilik
6 Haziran 2015

Diğer adıyla poligami, evlilik ilişkisinin birden çok kişi ile sürdürülmesi anlamına gelen bir terimdir. Birden çok eşi olanın kadın olması durumunda “çok kocalılık” (poliandri), erkek olması durumunda da “çok karılılık” (polijini) adını alır. Ayrıca eşcinsel çok eşlilik ve grup evliliği de çok eşlilik kapsamına girer. Ancak diğer durumlara çok fazla rastlanmadığından, çok eşlilik terimi genellikle çok karılılık yerine kullanılıyor. Çok karılılık da yaygın olarak iki eşlilik (bigami) biçiminde yaşanıyor. Toplumumuzda aile yapısı tek eşlilik temelleri üzerine kurulmuş olmasına karşın, eşler ve yaşandığı çevre tarafından da yadırganmadan makul görülen çok eşliliğe hatırı sayılır sıklıkta rastlanıyor. Ortak bir eşe sahip olan kadınlar için bir tanımlama bile yapılarak bu kadınların birbirlerine karşı durumlarına “kuma” adı veriliyor. Çoğunlukla kırsal kesimde görülen kuma kavramı ve çok eşlilik şehirlerde de diğer bir boyutuyla “metres hayatı” adı altında yaşanıyor.

BAŞKA BİRİNE İHTİYAÇ DUYMA

Eski uygarlıklardan bugüne yaşanmaya devam eden çok eşlilik sosyokültürel bir olgu ve genellikle gelenek olarak yaşanıyor. Bu geleneğin altında yatan nedenleri etkileyen kültürel, dinsel, demografik, ekonomik ve sosyal faktörler bulunuyor. Kadın nüfusun erkeklerden fazla olması, aşiretlerde genişleme, tarım toplumlarında da işgücü ihtiyacını karşılama amacı, töre gereği erkek kardeşin ölümü sonrasında onun eşi ya da eşleriyle evlenilmesi, eşin çocuk doğuramaması ya da erkek çocuk doğurmamış olması çok eşliliğin nedenleri arasında yer alıyor. Çok eşliliğin benimsendiği kültürlerde insanlara erken yaşlardan itibaren bu koşullandırma yapılıyor. Konunun psikolojik boyutunda ise, erkekler cinsel dürtüleri ve birden çok kadınla tatmin olma istekleri doğrultusunda çok eşliliği seçebiliyorlar ya da duygusal ilişkilerini sürdürdükleri eşlerinin yanı sıra cinsel istekleri için daha genç biriyle birlikte olmak istiyor ya da eşlerini kendilerine ait bir parça gibi görerek başka birine ihtiyaç duyabiliyorlar.

KÜLTÜRE GÖRE DEĞİŞİYOR

Antropolojik, sosyolojik, biyolojik ve psikolojik açıdan inceleme konusu olan çok eşliliğin nedenleri, yaşandığı topluma ve kültüre göre değişiklikler gösterse de, bilim insanları insanoğlunun özellikle de erkeklerin doğası gereği çok eşli olduğunu ama tek eşliliğe (monogami) sonradan adapte olduğunu kabul ediyor. ‘Yedi kocalı Hürmüz’ fenomeni dışında ülkemizde rastlanmayan çok kocalılığa dünya genelinde de ender rastlanıyor. Kadının tercihi olarak değil, kültürel ya da dini olarak anaerkil toplumlarda ya da erkek nüfusun kadınlardan az olduğu yerlerde zorunluluk olarak yaşandığı örnekleri görülüyor. Buna karşın, tarih boyunca çeşitli uygarlıklarda ve kültürlerde haremler kuran erkeklerin çok eşliliği daha fazla çocuğa sahip olmak, yani güç isteğiyle bir tercih olarak yaşadığı görülüyor.

ALDATMA İLE AYNI MI?

Genel anlamda çok eşlilikte aynı anda birden çok kişiyle duygusal ve/veya cinsel ilişki yaşanıyor. Bu noktada hemen akıllara “Çok eşlilik ile aldatma aynı şey mi?” sorusu geliyor. Ancak çok eşlilik ile aldatma arasında iki önemli fark bulunuyor. Bunlardan ilki, aldatmada eşten habersiz, gizlice yaşanan bir ilişki varken, çok eşlilikte hem eş hem de çevre tarafından bilinen ve hatta eş tarafından da kabul edilen bir ya da fazla ilişkinin olması. Bu noktada eşin kabul etmesi tartışmalı bir konu çünkü genellikle bu kabul, rıza göstermesi, hoşnut olması değil, mecbur kalması, zorunlu olması anlamına geliyor. İkinci fark ise aldatmada erkeğin eşi dışındaki partneriyle arasında bir sorumluluk bağı bulunmazken, çok eşlilikte erkeğin tüm eşleriyle arasında bu bağın olması. Yani çok eşli erkeğin tüm eşlerine karşı maddi ve manevi bir sorumluluğu varken, aldatan erkeğin partneriyle arasında bu tür bir sorumluluk bağı olması gerekmiyor.

MUTLU EDİYOR MU?

Araştırmalar ve gözlemler çok eşli evliklerde tüm tarafların mutsuz olduğunu ortaya koyuyor. Kadınlar açısından bakıldığında psikolojik olarak pek çok olumsuz etkileri ve sonuçları olan çok eşlilikte avantajlı taraf olarak görülen erkek için de durum pek iç açıcı değil. Başlangıçta cinsel dürtülerle cazip gelen birden fazla eşin beraberinde getirdiği sorumluluklar ve bunlara bağlı olarak zaman içinde yaşanan sorunlar erkeğin de psikolojisini olumsuz etkiliyor.

Yazının devamı...
Aldatma özürleri
30 Mayıs 2015

Bu denklemin bilinmeyen kısımları da çok fazla değişken içerir. Böylesi karmaşık bir konu olan aldatma hakkında bugüne kadar söylenmeyen, yazılmayan şey ve konuşmayan kişi kalmadı. Herkesin aldatmaya dair söyleyecek bir şeyleri hâlâ var. Kimileri aldatmayı asla mazereti olamayacak bir suç olarak görürken, kimileri de haklı gerekçeleri olan bir sonuç olarak görüyor. Kainattaki her şeyin bilinen ya da bilinmeyen bir nedeni mutlaka vardır. Aldatma sonrasında da sorulan ilk soru ‘Neden?’dir. Bu soru, muhatabı, yani aldatan için yanıt verilmesi en zor sorulardan biridir. Verilen yanıt da genellikle gerçek nedeni açıklamayan bir savunma, bahane bulma ve mazeret uydurma şeklinde olur.

GERÇEKLE YÜZLEŞMEK

İnsan doğası gereği, kendini her olumsuzluktan koruma çabası içindedir. Bu çabayı hem bilinçli olarak hem de bilinçdışında çalışan savunma mekanizmalarıyla gösterir. Aldatma, yalnızca aldatılan için değil, aldatan için de olumsuz bir durum olduğundan, aldatanın “Neden aldattın?” sorusu karşısında ilk yaptığı şey savunma mekanizmalarını harekete geçirmek olur. Aldatan kişilerin çoğunlukla kullandıkları savunma mekanizmaları, inkar etme, yansıtma ve mantığa bürünme, bastırma ve telafi etmedir. Yaptığının yanlış olduğunu bilerek duyduğu suçluluktan kaçmaya çalışmak ve gerçekle yüzleşmekten korkarak kendini rahatlatmak için arkasına sığındığı bahaneler, ileri sürdüğü gerekçeler ve mazeretler ne olursa olsun aldatan, er ya da geç gerçekle yüzleşmek zorunda kalır.

ÖZRÜ KABAHATİNDEN BÜYÜK

Kadın-erkek ilişkisi sözel ya da sözel olmayan bir şekilde iki kişi arasında verilen bir sadakat sözüyle başlar. Aslında söz verildiği andan itibaren aldatma ihtimali de doğmuş olur ve aldatma, bu ihtimalin gerçekleşmesidir. Freud’un dediği gibi “İnsan kötü bir şey yapacağı zaman mutlaka vicdanını susturacak bir neden bulur.” Aldatan tarafından da kolayca kabullenilemeyen aldatma ortaya çıktıktan sonra, birinci dereceden suçlu konumundaki aldatan, kendini savunmak, korumak ve haklı göstermek için nedenler bulur. Bu nedenleri bulmak için bilinçaltı savunma mekanizmalarının da yardımıyla başvurduğu yollar şöyle sıralanabilir:

İNKÂR

İlk başvurulan yol inkârdır, çünkü insan kusurlu görülmek ve suçlanmak istemez. Bunlarla karşılaştığında yaşadığı yoğun stres, baskı ve kaygıdan kurtulmak için doğrudan inkâr yoluna gider. “Ben seni aldatmadım.” “Ben hiçbir şey yapmadım.” “Bunu da nerden çıkardın?”

KENDİNİ HAKLI GÖSTERME

Kişi kaybettiği güveni ve itibarı yeniden kazanmak için davranışını haklı göstermesine yardımcı olacak nedenler ileri sürer. “Kendimi boşlukta hissediyordum” “Bunalımdayım, rahatlamaya ihtiyacım vardı” “Evliliğimiz zaten bitmişti” “O beni ayarttı” “Aramızda bir şey yok sadece internette zaman geçirmek için yazışıyorum” “Sen de beni aldatmıştın, ödeşmiş olduk”

EŞİ SUÇLAMA

Kişi kendisi işin içinden sıyrılarak yaptığının sorumluluğunu eşine yükler ya da doğrudan onu suçlar. “Beni buna sen mecbur ettin” “Bana karşı çok ilgisizsin” “Beni artık sevmiyorsun” “Benimle seks yapmıyorsun” “Hep dışarıda arkadaşlarınla zaman geçiriyorsun” “Bana hiç değer vermiyorsun”

HAFİFLETİCİ NEDENLER

Kişi içinde bulunduğu şartların olumsuzluğunu en aza indirmeye çalışır. “Hatasız kul olmaz” “Bir anlık bir şeydi, benim için hiçbir anlamı yok” “Çok alkollüydüm, ne yaptığımın farkında değilim” “Arkadaşların gazına geldim” “Şeytana uydum” “Aramızda duygusal bir şey olmadı”

İTİRAF ETME

Kişinin itiraf etmesinin iki nedeni vardır: (a) İlişkiyi bitirmek istemek. “Ayrılmak istiyordum ama sana söyleyemedim.” “Başkasına âşık oldum” (b) Eşinden af dileyerek ilişkisini sürdürmek. “Bin pişmanım, bir anlık hataydı. Bir daha asla olmayacak.”

Yazının devamı...
‘Swinger’ın sonu hüsran
23 Mayıs 2015

Teknolojik milat olarak kabul edilen internetten sonra her şey hızla değişti. Akıllı telefonların da hayatımıza girmesiyle tüm dünya avucumuzun içine sığdı, gizli saklı yapılan her şey gözler önüne serildi. Bunlardan biri de İngilizcesi “swinging” olan, yapan kişilere de “swinger” adı verilen “eş değiştirme”...Bazılarının cinsel fantezi olarak denediği, bazılarının da yaşam tarzı olarak gördüğü eş değiştirmeyi benimseyen kişilerin sayısı dünya genelinde giderek artıyor. Hatta swinger partileri yapmak için kurulmuş ajanslar, şirketler ve web siteleri bile var. Gazetelerden ülkemizdeki eş değiştirme vakalarının da az olmadığını öğreniyoruz.

EŞ DEĞİŞTİRME NEDİR?

Eş değiştirme, çiftlerin başka çiftlerle ya da tek tek kişilerle anlaşmalı olarak eşlerini değiştirerek cinsel ilişkiye girmesi anlamına geliyor. Bu kişiler genellikle belirli gruplar oluşturarak, kulüpler kurarak kendilerinin belirledikleri belirli kurallar dâhilinde birbirlerinin eşleriyle seks yapıyorlar. Tutku ve şehveti arttırmanın üç kadim kuralı var; (1) gizem, (2) ulaşılamazlık ve (3) yasak... Tutkulu bir eylem olan eş değiştirme, heyecan, macera ve farklılık arayışı, merak, cinsellikte doyuma ulaşamama, cinsel fanteziler, gizli eşcinsellik, seks bağımlılığı ve başka psikolojik nedenlerle yaşanıyor.

ANLAŞMALI ALDATMA

Sadakat bağlamında bakıldığında eş değiştirme, anlaşmalı aldatma olarak ifade edilebilir. Eşler kendi ilişkilerine devam ederken cinsel yaşamlarına başkalarını dâhil etmek konusunda anlaşıyorlar. Cinsel ihtiyaçların karşılanması için tek bir partnerin yeterli olmadığına inanıyorlar. Bu durumdan memnun olarak eşlerini başkalarıyla paylaşıyorlar. Ancak cinsellik dışında duygusal bir paylaşımda bulunmuyorlar ve bu konuyu günlük hayatlarına dâhil etmiyorlar. Aşk ve cinselliği birbirinden ayrı yaşıyorlar. Cinsellik konusunda sınırları kaldırıyorlar. Bu kişiler, aldatmayı gizli yapılan bir eylem olarak gördüklerinden, eş değiştirmeyi aldatma olarak değil, cinsel bir tercih olarak görüyorlar. Hatta eş değiştirmenin aldatmayı önlediğini, ilişkilerini duygusal ve cinsel olarak zenginleştirdiğini düşünüyorlar. Duygusal ilişkilerini kendi eşleriyle sürdürdükleri ve diğer kişilerle yalnızca cinsel ilişkide bulundukları için eş değiştirme onlar açısından çok eşlilik anlamı da taşımıyor.

UTANÇ VE SUÇLULUK YOK

Gizli olarak gerçekleşen aldatma sırasında ve sonrasında yaşanan duygusal çatışma ve karmaşanın yaşanmadığı eş değiştirmede, suçluluk, utanç, pişmanlık ve üzüntü duyguları ortadan kalkıyor. Bu kişiler, eşlerinden başka biriyle cinsel ilişkide bulunurken, aynı anda aynı şeyi eşlerinin de yapıyor olması nedeniyle kendilerini aldatmış ve aldatılmış gibi hissetmiyorlar. Hem eşleriyle hem de eş değiştirdikleri diğer kişilerle aynı eylemi yapıyor olmaları, bir gruba ait anonim bir davranış sergilediklerini düşünmelerine neden oluyor. Bu nedenle de yaptıklarını bizzat kendilerine ait bir davranış olarak görmüyorlar. Böylece evlilik bağını koparmadan, utanç ve suçluluk duymadan cinsel eğilimlerini yaşamak için kendilerine fırsat yaratmış oluyorlar.SONU HÜSRAN
Toplumsal ve ahlaki değerler açısından tabuların yıkılması olarak kabul edilen eş değiştirme, psikolojik açıdan da “normal” cinsel davranıştan sapma olarak değerlendiriliyor. İki ucu kesin kılıç olan eş değiştirme, gizli olarak yaşanan aldatmadan daha kötü sonuçlar doğurabiliyor. Madde bağımlılarında görülen tatminsizlik duygusu gibi, eş değiştirenlerde de sonu gelmez bir cinsel tatminsizlik ortaya çıkarabiliyor. Aslında ortadan kalkmış gibi görünen utanç ve suçluluk duygularının zaman içinde su yüzüne çıkması ve bu tür kişilerde aidiyet duygusunun olmaması psikolojik sorunlara temel oluşturarak ruh sağlığı açısından ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Tüm bunlara ek olarak cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanma riski çok daha fazla artıyor. Diğer yandan da araştırmalar, eş değiştirme cinsel eğilimi olan kişilerin ilişkilerinin hüsranla bittiğini, evliliklerin boşanma ile sonuçlandığını gösteriyor.

Eşinizi tekrar kazanmak için 5 altın tavsiye

Unutmayın mutlu bir eş mutlu bir yaşam demektir. Kadınlar ihmal edilmeye gelmezler. Siz de eşinizin sizden uzaklaştığını hissediyorsanız aşağıdaki tavsiyelere kulak verin.

1- İLGİ GÖSTERİN

Kadınlar ilgi görmediklerinde sevilmediklerini düşünebilirler. Karınıza sık sık iltifat ederek, güzel sözler söyleyerek ilginizi gösterin.

2- DUYGULARINI ANLAYIN

Karınızın duygu ve düşüncelerinin sizin için önemli olduğunu her fırsatta dile getirin. Üzgün, tedirgin, gergin olduğunda onunla konuşarak, sorular sorarak neler hissettiğini anlamaya çalışın.

3- YARDIMCI OLUN

Evliliğin ve günlük yaşamın iş yükünü karınızın omuzlarına yüklemeyin, hayatını kolaylaştırın. Her fırsatta ona yardım etmek isteğinizi dile getirin. Market alışverişini yapın, ortalığı toplamasına eşlik edin, günlük işlerinde ona yardım edin.

4- ROMANTİK SÜRPRİZLER HAZIRLAYIN

Kadınlar için romantizm nefes alıp vermek gibi bir ihtiyaçtır. Eşyalarının arasına, çekmecelerine, ceplerine çiçek ya da birkaç güzel söz yazılı küçük notlar koyun. Gün içinde arayarak sevdiğinizi söyleyin.

5- CİNSELLİKTE UYUMU YAŞAYIN

Kadınlar seks yaparken de romantizmden hoşlanırlar. Cinsel yaşamınıza romantizm ve erotizmin uyumunu getirmek için cinsellikte bencil olmadan ve eşinizin zevk almasına öncelik vererek seks yaşamınızı renklendirin, aşk oyunlarına yer verin.

Yazının devamı...