Mysterıes of Worshıps in Qadı Burhanadden’s Work of Ikseer As-Saadat
Dr. Öğr. Üyesi, Namık Kemal Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, İslam
Hukuku Anabilim Dalı
Assistant Professor, Namık Kemal University, Faculty of Theology,
Department of Islamic Law
Tekirdağ / TURKEY
nkaratas@nku.edu.tr
Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin Sırları
Öz
İksîrü’s-seâdât fî esrâri’l-İbâdât Müslüman Türk tarihinin önemli
isimlerinden âlim, mutasavvıf, şair, kadı ve hükümdar olan Burhaneddin
Ahmed es-Sivasî tarafından h.798/m.1396 yılında Sivas’ta yazılmıştır. Bu
eserde varlık tasavvuru hakkında birbirini tamamlayan üç mukaddimenin
ardından ibadetlerin sırları açıklanmaktadır. Müellif ibadetlerin sırlarının
insan zihninde anlamlı bir bütünlüğe kavuşması için, ilk önce varlık, varlığın
mahiyeti ve hikmetini ele almış, daha sonra ayet ve hadislerden de istifade
ederek ibadetlerin sırlarını açıklamıştır. Kadı Burhaneddin, ibadetlerin insana
yönelik hikmetlerini itidal kavramını merkeze alarak izah etmektedir. Ona
göre insanı itidalden sapmalara karşı koruyacak en önemli vesile ibadettir.
Dinî emirlerin neden ve niçin vaz’ edildiğini ortaya koymak önemli bir ilmî
faaliyettir. Bu faaliyet, bütün dinî hükümleri kapsayacak kadar geniştir. Dinin
emirlerindeki hikmetler, güzellikler, maslahatlar ve faydalar bu ilim sayesinde
bilinir. Çalışmamızın temel referansı olan bu eser dinî emir ve yasakların
hikmetini açıklayan hikmetü’t-teşrî’ ilminin sahası içine dâhil edilebilir.
Ortaya konulan bazı izahların tecellî ve zuhur nazariyesi göz önünde
bulundurularak değerlendirilmesi gerekir.
Anahtar Kelimeler: Kadı Burhaneddin,
hikmetü’t-teşrî, itidal, ibadetlerin sırları.
İksîrü’s-seâdât,
ibadet,
Abstract
İksîrü’s-seâdât fî esrâri’l-İbâdât was written by Burhaneddin Ahmed esSivasî who is one of the most important figures of Turkish Islamic history and
a scholar, sufi, poet, judge and ruler on the year h.798/m.1396 in Sivas. In this
book, mysteries of the worship are explained after three complementary
introductory chapters regarding the conception of being. The author first
deals with the being, its nature and its reason in order to clarify the mysteries
of the worship in human mind with a meaningful framework. Then he
explains the mysteries of worship by means of verses from the Quran and
hadiths. Kadı Burhaneddin interprets the real meanings of worship for human
being with the concept of poise. He thinks that worship is the most important
means that secure human being against deviations from poise. Putting
forward why the religious orders are imposed is a scholarly activity and this
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Nizamettin KARATAŞ
activity is broad enough as comprising all religious decrees. Wisdoms,
beauties, benefits and utilities within religious orders are known through this
activity. This book which is the basic reference of our paper can be included
within the scope of the science of hikmetü’t-teşrî (reason of legislation) that
explains the causes behind the orders and prohibitions of the religion. Some
explanations put forward here should be evaluated having regard to theories
of appearance and manifestation.
Keywords: Kadı Burhaneddin, İksîrü’s-seâdât, worship, reason of
legislation (hikmetü’t-teşrî), poise, mysteries of worship.
Giriş
Allah kâinatı ve içindekileri boş yere yaratmamıştır. Allah’ın yarattığı
her varlığın bir gayesi ve anlamı vardır. Yaratılışın amacı Allah’ı bilip
tanımak, O’na yönelmek ve kulluk etmektir. Kulluğun en güzel şekli ise
ibadettir.
İslam’ın vaz etmiş olduğu hükümler kaynağı itibariyle ilâhîdir. Allah’ın
hiçbir şeye muhtaç olmadığı düşünüldüğünde bu hükümlerin insanların
dünya ve ahirete yönelik faydalarını temin ve onlara gelecek zararları savmak
için konulmuş olduğu sonucuna ulaşmak zor değildir. Dînî hükümlerin
özündeki güzellikleri ortaya çıkarmak, maddî, manevî, hukukî, sosyolojik,
psikolojik vb. farklı perspektiflerden ele alınıp izah edilebilir. Nitekim hem
geçmiş hem de günümüz ilim ehlinden pek çok kişi dînî hükümlerin hikmet
ve maslahatları konusunda eserler kaleme almıştır. Bu eserlerin bir kısmına
aşağıda değinilecek, bunlardan ikisinin içeriği hakkında kısa bilgi verildikten
sonra Kadı Burhaneddin’in bu konuda serdettiği görüşleri ayrıntılı bir şekilde
açıklanacaktır.
İbadetlerin sırları ve hikmetleri hikmetü’t-teşrî başlığı altında incelenen
bir konudur. Dinin emirlerindeki hikmetler, güzellikler, maslahatlar ve
faydaların açıklanması müminlerin kalbini ve gönlünü huzurla doldurur.
Bu çalışma 05.12.2014 tarihinde tamamladığımız Kadı Burhâneddin'in İksîru's-Seâdât Fî Esrâri'l- İbâdât
Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam Hukuku Açısından Tahlili başlıklı doktora tezi esas alınarak
hazırlanmıştır./This article is extracted from my doctorate dissertation entitled “Inquire on Qadi
Burhan ad-Din's work named Iqsir al-Saadat fi Asrar al-Ibadat and it's analysis from Islamic
jurisprudence respect”, (PhD Dissertation, Cumhuriyet University, Sivas/Turkey, 2014).
Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin Sırları
Ancak dînî emirlerin hikmetlerini tek tek objektif bir şekilde tespit etmek
mümkün olmayabilir. Bu imkânsızlık nedeniyle hikmet, naslara dayanarak
hüküm çıkarma hususunda, usülcülerin çoğu tarafından, delil olarak kabul
görmemiştir. Yani usülcülerin çoğuna göre nassların hikmetleri, ictihad için
illet olamazlar. Nasslardaki zâhir bâtın hikmetlerin ictihadda illet
olamamaları, onları, asla önemsiz hale getirmez. Bilakis naslardaki hikmetler,
nassların illetlerine göre had ve hesaba gelmeyecek kadar çok olduğu için
hüküm çıkarmaya elverişli bulunmamıştır.
Dinin hükümlerindeki hikmetlere dair yazılmış eserlerden biri de
İksîrü’s-seâdât fî esrâri’l-İbâdâttır. Kadı Burhâneddin bu eserinde dinin temel
hükümlerinden olan ibadetlerin sırları ve hikmetlerini farklı bir bakış açısıyla
izah etmiştir. Bu çalışmada Kadı Burhaneddin’in hayatı hakkında özet bilgi
verildikten sonra onun ibadetlerin sırları hakkındaki görüşleri ele alınacaktır.
Bu çalışmanın hedefi ibadetlerin sırları ve hikmetlerini Kadı Burhaneddin’in nasıl
açıkladığını tespit etmektir. Bu vesileyle müellifin ilahî tekliflerin hikmeti ve
güzellikleri, ilahî mükâfât ve cezaların sebepleri ile varlığın birbiri ile derin irtibatına
dair görüşleri de tespit edilmeye çalışılacaktır.
1. Kadı Burhaneddin’in Hayatı
Kadı Burhaneddin’in hayatını aydınlatan en önemli kaynak, bizzat
kendi emriyle, Aziz b. Erdeşîr-i Esterâbâdî1 tarafından kaleme alınan Bezm u
rezm isimli eserdir. Bezm u rezm ile aynı dönemi anlatan diğer vakayinameleri
karşılaştıran Yaşar Yücel, mübalağaya kaçan ifadeler bir tarafa bırakılacak
1
Azîz b. Erdeşîr-i Esterâbâdî, Bezm ü rezm adlı eseriyle tanınan İranlı tarihçi ve şairdir. XIV. yüzyılın
ikinci yarısı ile XV. yüzyılın başlarında yaşamıştır. Hayatı hakkında bilinenler, kendi tarihinde verdiği
bilgilerle Şehâbeddin İbn Arabşah’ın Acâibü’l-makdûr adlı eserine dayanmaktadır. Esterâbâdî, Kadı
Burhâneddin’in yanına 1394 yılında gitmiştir. Kadı Burhâneddin’in öldürülmesinden (800/1398) sonra
Mısır’a giden Esterâbâdî’nin buradaki faaliyetleri bilinmemektedir. Ancak iyi bir şair ve nesir ustası
olduğu anlaşılan Esterâbâdî’nin Memlük hükümdarlarından da ilgi gördüğü düşünülmektedir.
Esterâbâdî, fazla içki içmesi nedeniyle ölmüştür. Ölüm tarihi bilinmemektedir.
Esterâbâdî’nin bilinen tek eseri olan Bezm ü Rezm, Kadı Burhâneddin’in emriyle Farsça kaleme alınmış
özel bir tarih mahiyetindedir. Eserde, Kadı Burhâneddin’in soyu, yetişmesi ve hükümdar oluşu
hakkında geniş bilgi verilmektedir. Kadı Burhâneddin’in hükümdarlığı boyunca Eretnaoğulları,
Mutahharten Beyliği, Karamanoğulları ve diğer beyliklerle mücadelelerinden ve bunlar arasında
meydana gelen savaşlardan bahsedilmektedir. Zaman zaman mübalağaya kaçan tarafları olmakla
beraber eser, Kadı Burhâneddin Devleti’nin özellikle 1394’ten sonraki tarihi için birinci elden değerli bir
kaynaktır. Bezm ü rezm, Mürsel Öztürk tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir (Ankara 1990). Yazıcı,
Tahsin, DİA, XI, 438.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Nizamettin KARATAŞ
olursa, bu eserin tarafsız bir şekilde kaleme alındığını söylemenin mümkün
olduğunu ifade etmiştir.2 Bezm u rezm yanında Kadı Burhaneddin’in kendi
Divan’ı da onun hayatının bazı yönlerine ışık tutabilir. Bunun dışında
dönemin diğer vakayinamelerinden de Kadı Burhaneddin ve devleti
hakkında az da olsa bilgi edinmek mümkündür.3
Kadı Burhaneddin 3 Ramazan 745 (8 Ocak 1345)’de Kayseri’de
doğmuştur. Babası dönemin Kayseri kadısı Şemseddin Muhammed’dir. Kadı
Burhaneddin’in ailesi köken itibariyle Oğuzlar’ın Salur boyuna mensuptur.
Dedeleri muhtemelen VII. (XIII.) yüzyılın başlarında Hârizm’den göç ederek
önce Kastamonu’ya, sonra Kayseri’ye yerleşmiştir. Adı bilinen bütün
cedlerinin kadı olduğu belirtilmektedir. Annesi ise Anadolu Selçukluları’nın
nüfuzlu simalarından Celâleddin Mahmud Müstevfî’nin oğlu Abdullah
Çelebi’nin kızıdır.4
Burhâneddin Ahmed eğitim ve öğrenimine babasının sıkı gözetimi
altında küçük yaşta başladı. Kısa sürede Arapca ve Farsça eserleri rahatlıkla
5
okuyup anlayabilecek seviyeye geldi. Burhâneddin Ahmed, on iki
yaşındayken nahiv, belağat, meâni, beyan, arûz, hesap, mantık ve hikmet gibi
ilimlerde büyük mesafe kat etmiştir. Arapça ve Farsça divanları incelemiş ve
bununla beraber ilim öğretmeye de başlamıştır.6 Burhâneddin Ahmed kalp ve
zihin eğitimi yanında beden eğitimi diyebileceğimiz spora da düşkündü; ata
binmek, kılıç kullanmak ve ok atmak gibi alanlarda eğitim aldı. 1356 yılında
babasıyla birlikte Dımaşk’a, iki yıl sonra da Kahire’ye gitti. Burada fıkıh,
ferâiz, hadis ve tefsir öğrendi. Ardından aklî ve naklî ilimlerde çağının önderi
sayılan Kutbüddin er-Râzî’yi ziyaret maksadıyla Dımaşk’a geçti (1362) ve
ondan bir buçuk yıl riyâzî ilimler ve ilahiyat okudu. On dokuz yaşında iken
Dımaşk’tan hacca gitti. Burada ilim ve tasavvuf ehli olan Mevlâna Fahreddin
2
3
4
5
6
Yaşar Yücel, Kadı Burhaneddin., Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınları; 755 (Ankara: Kültür ve Turizm
Bakanlığı, 1987), 9.
Yücel, 9.
Aziz b Erdeşir Esterabadi, Bezm-u rezm., Kültür Bakanlığı yayınları; 1203 (Ankara : Kültür Bakanlığı,
1990), 42–47; Yücel, Kadı Burhaneddin, 7; Abdülkerim Özaydın, “Kadı Burhaneddin”, Türkiye Diyanet
Vakfı İslam Ansiklopedisi (Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi: TDV, 2001), 74–75.
Esterabadi, Bezm-u rezm., 66.
Esterabadi, 70–72.
Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin Sırları
Akşehrî ile görüştü. Hicaz’dan Anadolu’ya dönerken babası Şemseddin
Muhammed’in Kuzey Suriye’de Maarra’da vefat etmesi üzerine Burhâneddin
Ahmed bir yıl kadar Halep’te kalarak yine ilmî faaliyetlerde bulundu.
Burhâneddin Ahmed 1364’te Kayseri’ye döndüğünde Eretnaoğlu Mehmed
Bey tarafından şehrin kadılığına tayin edildi ve onun kızı ile evlendi. Kadılığı
sırasında adaleti uygulama konusunda ciddi çaba gösterdi. Vakıf gelirlerine
sahip çıktı ve bu yerlerin amaç dışı kullanılmasını önledi.8
7
1365 yılında Eretnaoğlu Mehmed Bey’in öldürülmesi ülkede büyük
karışıklıklara yol açtı. Mehmed Bey’in yerine geçirilen on üç yaşındaki oğlu
Alâeddin Ali Bey devleti idare edebilecek bilgi, beceri ve tecrübeden yoksun
olduğu için kısa sürede devletin otoritesi sarsıldı ve her emir kendi başına
hareket etmeye başladı. Bu kargaşa döneminde devlet yöneticilerinin ısrarı
üzerine ordunun başına geçen Kadı Burhâneddin, Kayseri’yi ele geçiren
Karamanoğulları’ndan şehri geri aldı. Bu zaferden sonra Alâeddin Ali Bey
onu vezirlik makamına getirdi (Haziran- Temmuz 1378). Kadı Burhâneddin,
vezirliği sırasında “melikü’l-ümerâ” unvanı ile beyliği tamamen kendi
kontrolü altına aldı ve halkın durumunu düzeltmek için büyük çaba gösterdi.
Alâeddin Ali Bey’in ölümünden (1380) sonra onun yerine naib olan Türkmen
Beyi Kılıcarslan da yönetimde başarı sağlayamadı. Alâeddin Ali Bey’in dul
karısıyla evlenen Kılıcarslan, kendisine rakip olarak gördüğü Kadı
Burhâneddin’i öldürme planı yaptı. Bu planı öğrenen Kadı Burhâneddin,
erken davranıp onu öldürdü (9 Şubat 1381). Bu olaydan sonra Kadı
Burhâneddin Eretna beyliğinin başına geçti. İlk önce önemli rakiplerinden biri
olan Amasya hâkimi Hacı Şadgeldi’yi saf dışı bıraktı. Daha sonra da Sivas’ta
hükümdarlığını ilân edip kendi adına hutbe okuttu, para bastırdı; Anadolu,
Suriye ve Irak’taki sultan ve emîrlere elçiler gönderip saltanatını bildirdi
(1381).9
Kadı Burhâneddin, Hükümdarlığı boyunca Karamanoğulları,
Osmanoğulları, Akkoyunlular, Memlüklüler gibi dönemin irili ufaklı
7
8
9
Esterabadi, 77–78.
Abdülkerim Özaydın, “Kadı Burhaneddin”, 74–75; Esterabadi, Bezm-u rezm., 50–84; Yücel, Kadı
Burhaneddin, 21; Nizamettin Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı
Eserinin Tahkiki ve İslam Hukuku Açısından Tahlili” (Cumhuriyet Üniversitesi, 2014), 21–26.
Abdülkerim Özaydın, “Kadı Burhaneddin”, 74–75.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Nizamettin KARATAŞ
devletleri ve beylikleri ile mücadele içinde oldu. Bu mücadeleler çoğunlukla
savaş şeklinde gerçekleşmiştir. Kadı Burhaneddin son savaşını Akkoyunlu
Hükümdarı Karayülük Osman Bey’le yaptı ve ona esir düştü. Karayülük
Osman esir aldığı Kadı Burhâneddin ile Sivas kalesi önlerine geldi ve şehrin
teslim edilmesini istedi. Sivas halkı bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Kadı
Burhâneddin, serbest bırakılması durumunda, Kayseri ve civarını
Akkoyunlular’a vermeyi teklif etti. Ancak Karayülük Osman bu teklifi kabul
etmedi ve Sivas surlarının önünde onun başını kestirdi (Temmuz 1398). Kadı
Burhâneddin’in kabrinin nerede olduğu kesin olarak bilinmemekle beraber,
Sivas’ta adına yaptırılmış bulunan türbede medfun olduğu sanılmaktadır.10
Kadı Burhaneddin’in kısa ömrü, kadı olmadan önce gördüğü ilim tahsili
hariç, hep devlet ve siyaset meydanında geçmiştir. Bu nedenle o, geriye
İksîru’s-Seâdât Fî Esrâri’l-İbâdât, Tercîhu’t-Tavzîh11 ve Dîvan12 olmak üzere
sadece üç eser bırakmıştır.
2. Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin
Sırları
Burada Kadı Burhaneddin’in ibadetlerin sırları hakkındaki görüşlerini
tartışmadan önce eser tanıtılacak sonra ibadet kavramı, ibadetlerin önemi ve
hikmetü’t-teşri açısından değerlendirilmesi ele alınacak daha sonra da Kadı
Burhaneddin’in görüşleri izah edilecektir.
10
11
12
Abdülkerim Özaydın, 74–75; Ayrıntılı bilgi için bk Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî
Esrâri’l- İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam Hukuku Açısından Tahlili”, 28–40.
Tercîhu’t-Tavzîh. Sadrüşşerîa’nın (v. 747/1346) et-Tavzîh adlı eserini tenkit amacıyla Sa’deddin etTeftâzânî’nin (v. 792/1390) kaleme aldığı et-Telvîh ilâ keşfi hakâiki’t-Tenkih adlı kitaba cevap
mahiyetinde bir haşiyedir. Kadı Burhâneddin, 10 Şaban 798’de (19 Mayıs 1396) yazmaya başladığı
eserini 4 Şaban 799’da (4 Mayıs 1397) ta¬mamlamıştır. Farklı yazma nüshaları vardır. Bu eserin tahkiki
doktora tezi olarak Emine Nurefşan Dinç tarafından yapılmıştır. Bkz. Emine Nurefşan Dinç, “Kadı
Burhâneddin’in Tercîhu’t-Tavzîh İsimli Eserinin Tahkîki ve Değerlendirilmesi” (Marmara Üniversitesi,
2009).
Kadı Burhaneddin’in Divan’ı bin üç yüzden fazla gazel, yirmi rubâî, yüz on beş tuyuğ ihtiva
etmektedir. Eserin tek orijinal nüshası, halen British Museum’da bulunmaktadır. Bu nüsha Kadı
Burhaneddin’in hattatlarından Halil b.Ahmed tarafından 796 (1393/1394) yılında istinsah edilmiştir.
Divanın tıpkı basımı Türk Dil Kurumu (İstanbul 1944), ilmî neşri ise Muharrem Ergin (İstanbul 1980)
tarafından gerçekleştirilmiştir. Hatice Tören, “Kadı Burhaneddin ( Edebî ve Tasavvufî Şahsiyeti )”,
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (Ankara: TDV, 2001), 75; Ahmed Kadi Burhaneddin, Kadı
Burhaneddin divanı., İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi yayınları; 2244 (İstanbul : İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 1980).
Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin Sırları
2.1.
İksîri’s-seâdât fî Esrâri’l-ibâdât
İksîrü’s-seâdât fî esrâri’l-İbâdât, Kadı Burhaneddin Ahmed tarafından
h.798’de yazılmıştır. Kadı Burhaneddin bu eseri, keşif sahibi veliler gibi, ilham
yoluyla yazdığını ifade etmektedir.13 Eserde arz edilen bilgilerin, tasavvuf
ilmini derinlemesine bilmeyen, yani şeriatın zahir kısmı ile meşgul olan fıkıh
âlimlerinin kaidelerine de aykırı düşmediğini, öz ile kabuğu ayırdığını
belirtmektedir.14
Eserin ulaşabildiğimiz tek nüshası, Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya
bölümünde 001658 kayıt numarası ile yer almaktadır. Eserin ismi vikaye
sayfasında “Kitâbu iksîri’s-seâdât fî esrâri’l-ibâdât”, müellifin adı “Burhanüddin
el- Hâkim bi Sivasi’r-Rum” olarak yazılmış, müellif için, “el-İmam, el-Âlim, el
Allame, el-Hıbrü’l Muhakkik” gibi övgü cümleleri ile onun için Allah’tan rahmet
ve cennet niyazının olduğu dua cümleleri yer almaktadır. Eserin 1a
yaprağındaki (vikaye sayfası) büyük mühürdeki tuğrada, “Mahmud Han
Vakıf” yazılıdır. Büyük mührün altındaki yazıda da bu eserin “Hadimü’l
Haremeyni’ş- Şerifeyn sultan Mahmut Han tarafından Haremeyn- i Şerifeyn evkafına
vakf-ı sahih olarak vakfedildiği” ifadesi yer almaktadır. Eserin ilk sayfasına
düşülen notların, Ahmed Şeyhzade adında bir kişi tarafından yazıldığı
anlaşılmaktadır. Vikaye sayfasındaki büyük mührün dışında bulunan 1658
rakamı ise eserin, Sultan I. Mahmud (d. 1696 - v. 1754) tarafından yaptırılan,
Ayasofya kütüphanesindeki kayıt numarasını göstermektedir. Eser 176
varaktır ve her bir sayfada 9 satır bulunmaktadır. Metin nesih tarzında
yazılmıştır ve bazı yerleri harekelidir. Metnin kenarlarında ve üst
kısımlarında yer yer ilave açıklamalar ve metnin doğru anlaşılmasını
sağlamaya yönelik notlar bulunmaktadır. Bu eserin tahkiki ve tahlili doktora
tezi olarak tarafımızdan yapılmıştır.15 Bu eser hakkında yapılmış başka bir
akademik çalışma tespit edilememiştir.
Kadı Burhaneddin’in yirmi günde tamamladığı bu eseri yazmaktaki
maksadı şu şekilde ifade edilebilir: İbadetlerin sırlarını ortaya çıkarmak,
inceliklerini ve derinliklerini beyan etmek, iç ve dış anlamlarına, hakiki ve
13
14
15
İksîrü’s-seâdât fî esrâri’l-İbâdât, 2a.
İksîrü’s-seâdât fî esrâri’l-İbâdât, 2b.
Bkz. Karataş, Nizamettin, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât Fî-Esrâri’l İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki
ve İslam Hukuku Açısından Tahlili”, (Basılmamış Doktora Tezi), Sivas, 2014.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Nizamettin KARATAŞ
mecazi yönlerine değinmek, üstü açık ve kapalı noktaların inceliklerini izah
etmek.16
Kadı Burhaneddin, kendisine hediye edilen Füsusu’l -Hikem’i okumuş,
bu eserden çok etkilenmiş ve tasavvuf ilmi ile ilgili pek çok eser okuduktan
sonra İksîru’s-seâdât’ı yazmıştır.17 Dolayısıyla müellifin birinci derecede
etkilendiği kaynağın, İbnü’l Arabi’nin meşhur eseri Füsusu’l-Hikem ve
Füsusu’l-Hikem şerhleri olduğunu söylemek mümkündür.
Kadı Burhâneddin, eserine yazdığı ilk üç mukaddimede varlığın
birliğini (Vahdet-i vücut) savunmuştur. Bu anlayış İbnü’l Arabi tarafından
sistemleştirilmiş ve ondan etkilenen pek çok sufi-filozof tarafından
açıklanmıştır. Kadı Burhaneddin’in eserine yazdığı ilk üç mukaddime ise
Vahdet-i vücudun kısa bir özeti mahiyetindedir.18
Kitapta üç mukaddime bulunmaktadır. Birincisi varlık (vücûd), ikincisi
varlığın mertebeleri, üçüncüsü ise varlığın hikmeti hakkındadır. Bu üç
mukaddimeyi, ibadetlerin zâhiri ve bâtıni bakımdan sırlarının açıklanması
izlemektedir. Açıklamalar yapılmadan önce “layihatün gaybiyyetün”,
“layihatün uhrâ gaybiyyetün” gibi ara başlıklar konmuştur. Kalbin ameli olan
iman başta olmak üzere namaz, oruç, hac, zekât, cihad ve kurban ibadetleri bu
ara başlıklar altında ele alınmış, bunların anlam ve hikmetleri farklı açılardan
açıklanmış ve ibadetler ile bütün bir varlık arasında dikkat çekici bağlantılar
kurulmuştur.
2.2.
İbadet Kavramı
İbadet kelimesi sözlükte boyun eğme, alçakgönüllülük, itaat, kulluk,
19
tapma ve tapınma gibi anlamlara gelir. İbadetin ıstılâhî manası, genel
anlamda, mükellefin, Rabbine tazimle boyun eğmek için nefsinin arzu ve
isteklerinin zıddına hareket etmesi;20 Allah’a karşı tevazuun en yüksek
16
17
18
19
20
Esterâbâdî, 447-448.
Esterâbâdî, 355.
3a; 64b arası. Vahdet-i vücud hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Konuk, Ahmed Avni, Fusûsu’l-Hikem
Tercüme ve Şerhi, İstanbul 2010, I, 1-105; Kılıç, Mahmud Erol, Şeyh-i Ekber, İstanbul 2013, 245- 324 arası.
Ebü’l-Fazl Muhammed b Mükerrem b Ali el-Ensârî İbn Manzur, Lisanü’l-Arab., c. 3, ; (Beyrut : Dâru
Sadır, y.y.), 271–73; Ebü’l-Kâsım Hüseyin b Muhammed b Mufaddal Ragıb İsfahani, Müfredatu elfazi’lKur’ân, c. Muhammed Seyyid Kilânî (Beyrut: Daru’l-Marife, t.y.), 329.
eş-Şerif Ali b Muhammed el-Cürcani, et-Ta’rifat., ; (Beyrut : Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1983), 146.
Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin Sırları
mertebesi ve sadece Allah’ın şanına layık olan tazimin son noktası gibi
anlamlara gelir. İbadet dar anlamda ise şöyle tarif edilmiştir: Niyete bağlı
olarak yapılmasında sevap olan, Allah’a yakınlık ifade eden ve özel bir
şekilde yapılan ve yapana sevap kazandıran fiillerdir.23 İbadet; boyun
eğmenin, itaat etmenin, saygı göstermenin ve kulluğun en son noktasıdır.
21
22
Kur’an-ı Kerim’de 82 ayette Allah’a ibadet kavramı kullanılmıştır.24
İnsanlar Allah’a ibadet için yaratılmış,25 bütün peygamberler, insanları Allah’a
ibadet etmeye davet etmişler,26 kendileri de Allah’a ibadet etmişlerdir.27
Kur’an’da ibadet kavramı, tevhid,28 itaat,29dua,30 boyun eğmek (tevazu,
tezellül, huşû)31 iman ve salih amel,32 Allah’ı tesbih ve secde,33 Allah’a kulluk34
gibi çok geniş bir anlam alanına sahiptir.
Allah’ın emirlerine itaat etmek ibadet olduğu gibi yasaklarından
kaçınmak da ibadettir. Bu açıdan ibadetin zikir, fikir ve şükür olmak üzere üç
boyutu vardır. İbadetin zikir boyutu, Allah inancını daima kalpte canlı ve diri
tutmak ve Onu anmaktır. Fikir boyutu, Allah’ın sıfatları ve evrende yarattığı
mahlûkatı hakkında düşünmektir. Şükür boyutu ise bütün bu nimetlere karşı
Allah’a minnettarlığını bildirmektir.35
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
el-Mevsuatü’l-fıkhiyye., c. 29, ; (Kuveyt : Vizaretü’l-Evkaf ve’ş-Şuuni’l-İslâmiyye, 1993), 256.
Muhammed b A’la b Ali el-Faruki el-Hanefi Tehanevi, Keşşafu ıstılahati’l-fünun., c. 2 (Beyrut : Dâru
Sadır, y.y.), 1161.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak dini Kur’ân dili : Türkçe tefsir., c. 1 (İstanbul: Eser Kitabevi, y.y.),
95; Abdullah Kahraman, İslam Hukukunda Değişim ve İbadetler (İstanbul: Ensar Neşriyat, 2012), 21; Ferhat
Koca, İslam hukukunda ibadet kavramı., İMVAK kültür yayınları; 1 (Çorum : İMVAK, 2000), 9.
İsmail Karagöz vd., Dini Kavramlar Sözlüğü (Diyanet İşleri Başkanlığı, 2006), 285.
Zariyat, 51/56.
Bakara, 2/83.
Rad, 13/36.
Nisa,4/36.
Bakara,2/172.
Mü’min,40/60.
Fatiha, 1/5.
Nisa,4/172-173.
Araf,7/206.
Zariyat,51/56.
Kahraman, İslam Hukukunda Değişim ve İbadetler, 21.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Nizamettin KARATAŞ
Sadece insanoğlu değil, kâinatta mevcut olan her şey kendi dilleriyle
Allah’a ibadet ederler, ancak bizler onların ibadetlerini hakkıyla anlamayız.36
Çok kapsamlı bir mahiyeti olan ibadet, hükümleri ve özellikleri bakımından
çeşitli kısımlara ayrılır. İbadet, ibadeti yapanlar bakımından tasnif edildiği
gibi, hükümleri, vakitleri, tabiatları, konuluşları (vaz’), kapsamları, yapılış
şekilleri, maddilik-ruhîlik ve uygulama bakımından da tasnife tabi
tutulmuştur.37 İbadetlerin hükümleri ve özelliklerini ayrıntılı olarak vermek
çalışmamızın sınırlarını aşacağı için sadece uygulama bakımından ibadetlerin
tasnifi yapılacaktır. Uygulama itibariyle ibadetler dört kısma ayrılır: 1) Kalbîbâtınî ibadetler. İman, ihlas, niyet, tefekkür, marifet, sabır, takva, havf ve recâ
gibi. 2) Bedenle yapılan ibadetler. Namaz, oruç, dil ile zikir, tesbih, tehlil,
tekbir, tahmid ve dua, ana babaya iyilik, insanlara iyi muamele ve sıla-i rahim
gibi 3) Mal ile yapılan ibadetler. Zekât, sadaka, kurban, yakınlara ve fakirlere
yardım, Allah yolunda infak gibi. 4) Hem mal hem de bedenle yapılan
ibadetler. Hacca gitmek, malı ve canı ile cihad etmek gibi. İslam’a göre bir
amelin ibadet olabilmesi için; kişide iman, niyet ve ihlas olmalı ve yapılan
ibadet de İslam’a uygun olmalıdır.38
2.3.
İbadetlerin Önemi
Allah kâinatı ve içindekileri boş yere yaratmamıştır. Allah’ın yarattığı
her varlığın bir gayesi ve anlamı vardır.39 Yaratılışın amacı Allah’ı bilip
tanımak, O’na yönelmek ve kulluk etmektir.40 Kulluğun en güzel şekli ise
ibadettir. Allah’a kulluk etmek yaratılışın gereğidir. Çaresiz kalan insanın
kendiliğinden Allah’a yönelmesi, O’na sığınıp yardım talebinde bulunması41
bu ihtiyacın ne kadar köklü olduğunu göstermektedir. İnsan, madden tatmin
olmakla huzura kavuşamamakta ve başka tatmin yolları aramaktadır. Bu da
insanı kendi varlığının ötesinde arayışlara yöneltmektedir. Kur’an-ı Kerim,
36
37
38
39
40
41
İsra, 17/ 44.; Hadid, 57/1.
Ferhat Koca, İslam hukukunda ibadet kavramı., 81–90.
Karagöz vd., Dini Kavramlar Sözlüğü, 285.
Al-i İmran, 3/191; Enbiya, 21/16-17; Mü’minun, 23/115; Kıyame, 75/36.
Zariyat, 51/56.
Hicr, 15/53-55; İsra, 17/67-83; Lokman, 31/32; Zümer, 39/8; Fussilet, 41/49-51.
Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin Sırları
insandaki bu dengesiz ve tatminsiz tabiata işaret etmiş42 ve insanın kalbinin
ancak Allah’ı anmakla tatmin olacağını açıklamıştır.43
Hayatını inandığı dinine göre tanzim etmekle mükellef olan bir
Müslümanın dengeli, huzurlu bir yaşam sürebilmesi için ibadetler en etkili
vasıtalardır. İnsandaki ahlakî zaafların giderilmesi noktasında ibadetlerin
tedavi edici bir etkiye sahip olduğu hem Kur’an-ı Kerim’de hem de çeşitli
hadis-i şeriflerde ifade edilmektedir. Nitekim namazın ve mali ibadetlerin,
kişiyi hırs, sabırsızlık ve bencillik gibi yıkıcı duyguların etkisinden
koruyacağını,44 namaz ve orucun kişiyi kötü ve çirkin davranışlardan
alıkoyacağını,45 zekâtın insan tabiatındaki cimrilik ve bencillik eğilimini ıslah
edeceğini46 kitap ve sünnet bizlere haber vermektedir. Kurban ibadetinin de
hem insan psikolojisinde bir denge unsuru olduğu hem de önemli bir
sosyoekonomik işleve sahip olduğu düşünülmektedir.47 İbadetler, kişiyi
kötülüklerden uzaklaştıran, toplumsal kaynaşmayı, huzur ve sükûnu
sağlayan, yoksul ve muhtaç kimselere yardım etmeye vesile olan en etkili
fiillerdir. Bu husus özellikle zekât, hac, kurban, kefaret gibi ibadetlerde daha
etkin görülür. İbadetler Müslümanların bir tek ümmet olma bilincini diri
tutan, onlar arasında adeta ortak semboller manzumesi olan ilâhî bir ikramdır.
İbadet Allah’ın; “Şüphe yok ki ben Allah’ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur.
48
O hâlde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl.” Emrine uyarak onun
rızasını, sevgi ve hoşnutluğunu kazanmak ve O’na yaklaşmak için
vazgeçilmez bir araçtır.49 İbadet sayesinde insan, evrendeki yerini, konumunu
ve sorumluluğunu idrak eder. İbadet eden insan yaratıcısını tanır; onun
yüceliğini ve eşsizliğini kavrar. Gerekli şartları yerine getirerek ve bilinçli
olarak yapılan ibadet insanda bir ümit ve iyimserlik meydana getirir. Bu
duygu, onu, iyi şeylere yönelmeye ve kötülüklerden de kaçınmaya sevk eder.
42
43
44
45
46
47
48
49
Nisa, 4/128; Tegabün, 64/16; Mearic, 70/19-21.
Ra’d, 13/28.
Mearic, 70/19-27.
Ankebut, 29/45; Müslim, “Mesacid”, 282.
Al-imran, 3/180; İsra, 17/100; Furkan, 25/67.
Ali Murat Daryal, Kurban Kesmenin Psikolojik, 2. baskı (M.ü. İlahiyat Fak. Vakfı, y.y.), 280–91.
Taha, 20/14.
Buhari, “İman” 37; Müslim, “İman” 1.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Nizamettin KARATAŞ
Hayatını ibadet eksenli yaşayan insan, yaratıcısı ve kendisiyle barışık, dengeli
ve huzurlu biri olur ve neticede dünya ve ahiret mutluluğunu kazanır.50
2.4.
İbadetlerin Hikmet-i Teşrî Açısından Değerlendirilmesi
İslam âlimleri insanların fiillerine ilişkin dinin vaz’ettiği hükümlerin
maksatlarını ve hikmetlerini makâsıdu’ş-şerîa, hikmetü’t-teşrî, İlmu ma’rifeti
hikemi’ş-şer gibi özel başlıklar altında incelemişlerdir. Dînî hükümlerin
maksatları ve hikmetleri Allah açısından ele alındığında “makâsıdu’ş-şerîa”,
insanlara yönelik fayda ve hikmetleri bakımından ele alındığında “maslahat,”
her ikisi açısından değerlendirildiğinde de “hikmetü’t-teşrî” adını
almaktadır.51 İslamî ilimler içerisinde hikmetü’t-teşrî ilminin çok önemli bir
yeri vardır. Bu ilim fıkıh ilminin alt bölümlerinden “İlmu ma’rifeti hikemi’şşer” (şeriatın hikmetlerini bilmeyi sağlayan ilim) başlığı altında
incelenmiştir.52
İslam âlimleri, Kur’an-ı Kerim’deki hikmet ve maslahata işaret eden
ayetlerden53 ve kâinattaki muhteşem ahenk ve sistemden hareketle, Allah’ın
fiil ve emirlerinin bir hikmeti olduğunu kabul etmiş ve bu hikmetleri
açıklamaya çalışmışlardır. Tekvindeki hikmetleri daha çok kelamcılar ele
almış, teşrî’deki hikmetleri de genel olarak fıkıh ve fıkıh usulü âlimleri tespit
etmeye çalışmışlardır.54 Tasavvuf ve ahlakçılar ise her iki hususla meşgul
olmakla beraber ibâdet ve ahlaka dair hükümlerin hikmetlerini detaylı bir
şekilde ele almış ve bu konuda eserler kaleme almışlardır.55
50
51
52
53
54
55
Kahraman, İslam Hukukunda Değişim ve İbadetler, 22–23.
Abdullah Kahraman, “Darülfünûn Müfredatında Bir Ders: Hikmet-i Teşri‘ ve Bir Metin”, İslâm Hukuku
Araştırmaları Dergisi, sayı 15 (2010): 345–70.
Ebü’l-Hayr İsamüddin Ahmed Efendi Taşköprüzade Ahmed Efendi, Miftahü’s-saade ve misbahü’s-siyade
fî mevzuati’l-ulum., c. 2 (Beyrut, 1985), 557; Kahraman, “Darülfünûn Müfredatında Bir Ders”, 345.
Mesela Bk. Ârâf, 7/54; Enbiya, 21/16; Rahman, 55/7; Casiye, 45/13.
Kahraman, “Darülfünûn Müfredatında Bir Ders”, 346.
İbn Arabî, Fütuhât-ı Mekkiyye adlı eserinde hükümlerin zahiri yönünü anlattıktan sonra, “el-İ’tibâr”
başlığı altında söz konusu hükümlerin hikmetlerinden bahsetmiştir. İzmirli İsmail Hakkı, el-Cevâbu’ssedîd fî beyâni dîni’t-tevhîd (Anglikan Kilisesine Cevap) adlı kitabında bu konuyla ilgili olarak dinin
hemen bütün hükümlerinin özet olarak hikmetlerini anlatmıştır. Kitap Fahri Unan tarafından
sadeleştirilmiş ve Türkiye Diyanet yayınları arasında basılmıştır (Ankara 1995). Mehmed Fehmi (18641943) tarafından Hikmet-i Hukûk-u İslâmiyye adıyla yazılıp Niyazi Kahveci’nin sadeleştirmesiyle
Diyanet İşleri Başkanlığı yayınları arasında yayınlanan (Ankara 1994) İslam Hukuk Felsefesi adlı risale
ise sınırlı birkaç konuyu ele almaktadır. Hâmid Muhammed el-Abbâdî tarafından kaleme alınan Min
hikemi’ş-şerîati ve esrârihâ(Mekke 1404) adlı eser ise ibâdet konularıyla sınırlı kalmak üzere dinî
Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin Sırları
İslam âlimlerini şer’î hükümlerin bir maksat ve hikmete binaen vaz
edildiği düşüncesine götüren, insanların faydasına olan şeyleri gerçekleştirip
zararına olan şeyleri onlardan savma fikrine ulaştıran temel kaynaklar hiç
şüphesiz Kitap ve sünnettir. Nitekim “Allah bozgunculuğu sevmez.”56
“Birbirinizin mallarını haksız yollarla yemeyin.”57“Allah sizin için kolaylık diler,
zorluk dilemez.”58 “Allah adaleti, iyiliği ve akrabaya yardım etmeyi emreder.”59 gibi
âyetler ve “Din kolaylıktır.”60“Zarar vermek ve zara zararla karşılık vermek
yoktur.”61 gibi hadisler şer’î hükümlerin ana gayesinin insanların faydasını
gözetmek ve onlardan zararı savmak olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Ancak bu noktada dikkat edilmesi ve göz önünde bulundurulması gereken
husus şudur: Bireylerin nazarında bir şeyin maslahat ya da mefsedet olması
tek başına önemli değildir. Bir şeyin maslahat veya mefsedet oluşunda önemli
56
57
58
59
60
61
hükümlerin hikmetlerine dair özet bilgiler vermektedir. Konuyla alakalı olarak Kazım Baykal
tarafından, Hikmet-i Teşri: Dinimizin Emir ve Yasaklarındaki Nedenleri ve Amaçları Üzerine Bir
İnceleme (Bursa: Doğru Hâkimiyet Matbaası, 1983) adıyla bir eser kaleme alınmış, İslam dininin emir
ve yasaklarındaki hikmetler özetlenmiştir. Süleyman Uludağ, İslam’da Emir ve Yasakların Hikmeti
(Ankara 1988) adıyla bir eser kaleme almış, hikmet ve hikmet-i teşrî’ hakkında kısa malumat verdikten
sonra “zarûrî maslahatlar” olarak bilinen dinin, aklın, canın, malın ve neslin korunması etrafındaki
hükümlerin hikmetlerine yer vermiştir. Bunlar yanında hikmetü’t-teşrî ile doğrudan veya dolaylı
olarak ilgili başka kitaplar da kaleme alınmıştır. Örnek olarak şunlar zikredilebilir: Abdülazîz elMuhammed Selman, Min mehasini’d-dini’l-İslami, 1976/1396; İbrâhim Avedeyn, Min mehasini’şşeriati’l-İslâm, Kahire ts.; Muhammed Enis Ubade, Hikmetü’t-teşri’, (y.y., t.y.); Mehdi es-Semavi, Min
esrari’t-teşri’i’l-İslâmî, Necef, Matbaatü’n-Nu’man, 1965/1385.;Ali Ahmed el-Cürcâvî, Hikmetü’t-teşrî’,
Kahire ts.; Hakîm et-Tirmizî, Hatmü’l-evliyâ (nşr. Osman Yahyâ), Beyrut 1965.; Gazzâlî, İhyâu
‘ulûmu’d-dîn, (trc. Ahmed Serdaroğlu), Bedir yay., İstanbul 2016; a.mlf., el-Hikme fî mahlûkāti’llâh
(nşr. Muhammed Reşîd), Beyrut 1986; İbnü’l-Arabî, Fütûhât-ı Mekkiyye, (trc. Ekrem Demirli), Litera
yay., İstanbul 2017; İzzeddin b. Abdüsselâm, İslâmî hükümlerin Esas ve Hikmetleri, (trc. Süleyman
Kaya- Soner Duman), İz yay. İstanbul, 2006; İbn Kayyim el-Cevziyye, İ ‘lâmü’l-muvakkı‘în, (trc. Pehlül
Düzenli), Pınar yay., İstanbul 2017.; Şâtıbî, el-Muvâfakāt, (trc. Mehmet Erdoğan), İz yay., İstanbul 1990.;
Şah Veliyullah Dehlevî, Huccetullahi’l-baliğa, (trc. Mehmet Erdoğan), İstanbul 1994; M. Saîd Ramazan
el-Bûtî, Davâbitü’l-maslaha fi’ş-şerî‘ati’l-İslâmiyye, Beyrut 2001; M. Tâhir b. Âşûr, İslâm Hukuk
Felsefesi (trc. Vecdi Akyüz- Mehmet Erdoğan), Rağbet yay. İstanbul 2013.; Ahmed er-Reysûnî,
Nazariyyetü’l-makāsıd ‘inde’l-İmâm eş-Şâtıbî, Riyad 1992; Yûsuf Hâmid el-Âlim, el-Makāsıdü’l- ‘âmme
li’ş-şerî ‘ati’l-İslâmiyye, Kahire, ts. (Dârü’l-Hadîs). Recep Özdirek, “Candaroğlu İsmâıl Bey’ın Hulvıyyât
İsimli İlmihal Kitabında İbadetlerin Fazilet ve Hikmetleri”, Araşan Sosyal Bilimler Enstitüsü İlmî Dergisi,
sayı 17–18 (2013): 109–25.
Bakara,2/205.
Nisa,4/29.
Bakara,2/185.
Nahl,16/90.
Buhari, “İman”,29.
İbn Mace, “Ahkâm”,17.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Nizamettin KARATAŞ
olan husus, ahirete yönelik bir dünya hayatının gereklerini temin etmektir. Bu
da insanların arzu ve isteklerinin şer’î esaslara tabi olmasıyla mümkün
olacaktır.62
Dînî hükümleri hikmeti teşrî açısından değerlendiren bazı eserleri
yukardaki dipnotta vermiştik. Bunlardan, ibadetlerin hikmetlerine dair
ayrıntılı ve sistematik bilgiler veren, birisi Kadı Burhaneddin’den önce diğeri
ise sonra yazılmış olan iki muhalled eserden -İhya ve Huccetullah- abdest ve
namazın hikmetlerine kısaca değinmek istiyoruz. Müelliflerin, diğer
ibadetlerin hikmetlerine dair yazdıklarına yer vermek makalenin hacmini
aşacaktır. Bu meselenin nasıl değerlendirildiğine yeterli örnek olacağı
düşüncesiyle sadece abdest ve namazın hikmetleri ile yetinilmiştir. Bu iki
eserin meseleyi ele alış ve yorumlayışları ile Kadı burhaneddin’in açıklamaları
arasında bazı noktalarda dikkat çekici farklılıklar olduğu görülecektir. Bu
farklılık -ihya ve Huccetullah’ta- ibadetler genel olarak beyan ve burhana
dayalı izah edilirken, Kadı burhaneddin’in -her ne kadar beyan ve burhana
dayalı izahları ihmal etmese de- daha çok ilhama dayalı yapmış olduğu
açıklamalarda ortaya çıkmaktadır. Bu arada şu hususun göz önünde
bulundurulması gerekmektedir. Rasyonel akıl perspektifinden yapılan
değerlendirmelerle
irfân
veya
ilham
perspektifinden
yapılan
değerlendirmeler mahiyetleri itibariyle farklılık arz edeceklerdir. Bu farklılık
normal karşılanmalıdır.
Gazali’nin İhya’da ibadetlerin sırları ile ilgili söyledikleri ana hatlarıyla
şunlardır: İbadetlerin ruhu ve özü huşu, niyet, huzur-u kalp ve ihlastır.63
Klasik literatürde, ibadetlerin en önemlisi olarak namaz kabul edildiği için
fıkıh kitaplarında namazın dış şartlarından olan taharet, yani maddi temizlik,
abdest ve gusül ile başlanır. Gazali’de ibadetlerin sırlarını ve hikmetlerini
açıkladığı konuya taharetle başlamıştır. Taharetin dört mertebesi vardır: 1)
Zâhirî necaset ve pisliklerden temizlenmek. 2) Azaları günahlardan
temizlemek. 3) Kalbi çirkin ve rezil sıfatlardan temizlemek. 4) Sırrı mâsivadan
temizlemektir. Bu tür temizlik, temizliğin en yüksek derecesidir ancak
peygamberlere ve sıddîklara mahsustur.64
62
63
64
Şatıbi, El-Muvafakat, çev. Mehmet Erdoğan, c. 2 (İz Yayıncılık, 1990), 37.
İmam Gazali, İhya-u Ulumiddin, çev. Ahmet Serdaroğlu, c. 1 (İstanbul: Bedir Yayınları, 2002), 434.
İmam Gazali, 1:334.
Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin Sırları
Namazdan maksat, yani namazın temel sırrı zikirdir. Bu sırrın
gerçekleşmesi ancak ihlas ile ortaya çıkabilir.65 Gazali, namazda yapılan
hareketlerin gerçek ibadet vasfını kazanabilmesi için kalp huzuru, okuduğunu
anlamak, Allah’ın yüceliği karşısında korkup titremek; fakat aynı zamanda
kulluk görevini yerine getirmekten dolayı Allah’ın vaad ettiği mükâfata
kavuşma ümidini taşımak ve Allah’a karşı kulluk görevinde her zaman
kusurlu olduğunu göz önünde bulundurarak bundan dolayı mahcubiyet
duymak gerektiğini söylemiştir.66
Şah Veliyullah Dehlevî’ de Huccetullahi’l-baliğa’da ibadetlerin sırları ile
ilgili birçok incelikli açıklamada bulunmuştur. Mesela abdest ve guslün
sırlarını o şöyle ifade etmektedir: Abdest organların yıkanması, yüze ve başa
su serpilmesi, nefsi uyku, baygınlık gibi hallerde güçlü bir şekilde
uyarmaktadır. Dolayısıyla abdest almak hem maddî hem de manevî açıdan
rahatlatıcı bir işlev görmektedir. Gusül, insanı temizlik hasletine doğru güçlü
bir şekilde uyarmaya elverişli bir araçtır. Nefsin tepkisel intikal ve bir hasletten hareketle diğerinin farkına varma özelliği bulunmaktadır. Bu özelliğin
kullanılması, nefis terbiyesinin esasıdır. Bu uyarı, onun en üstün temizlik şekli
olduğuna dair insanların tabiatlarının derinliklerine nüfuz edecek,
nefislerinde kök salacak bir şeyle olabilir ki, bu da ancak su ile yapılan
temizlik şeklidir. Abdest ve gusülle elde edilen temizlik, insanın kâmil bir
noktaya ulaşması için uğraması gereken bir kapıdır. Çünkü bu şekilde
yapılan temizlik sayesinde insan, meleklere yaklaşır, şeytanlardan uzaklaşır
ve kabir azabından kurtulur. Ayrıca temizliğin, nefsin “ihsan” mertebesine
ulaşabilmesinde büyük bir etkisi vardır. Abdest ve gusül sayesinde elde
edilen temizlik anlayışı nefiste yer edip fiilî olarak karar kılınca, meleklerin
nurlarından bir ışıltı onda yer eder; hayvanî zulmetten bir parça da söner ki
bu, iyiliklerin yazılması, hataların da affolunması demektir. Temizlik, bir
67
vecibe edinilmesi halinde, pek çok fayda sağlar.
Dehlevî’nin namazın sırlarına dair söyledikleri kısaca şöyledir: İnsan,
yüksek manevi derecelere ancak Allah’a tazim, huşu, niyaz, tefekkür, rükû ve
65
66
67
İmam Gazali, 1:437.
İmam Gazali, 1:445.
Şah Veliyyullah Dihlevi, Hüccetullahi’l-Baliğa, çev. Mehmet Erdoğan, 1. baskı, c. 1 (İstanbul: İz
Yayıncılık, 1994), 261.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Nizamettin KARATAŞ
secde ile ulaşabilir. Bu altı özellik de namazda bulunmaktadır. Yüksek manevi
derecelere ulaşan kâmil bir insan, Hz. peygamberi özel bir şekilde işitir ve
kendisine emrettiği şeyleri yapar, onun haber verdiği şeylerin hep hak
olduğunu görür ve böylece umduğu makamlara yükselir. İnsanı, Allah
Teâlâ’ya yaklaştıran amellerin anası namazdır. Namazda tefekkür, dua, niyaz,
secde ve rükû gibi saygı ifade eden fiiller bulunmaktadır. Bunlardan her biri,
diğerinin destekleyicisi, tamamlayıcısı ve uyarıcısı mahiyetindedir. Böylece
namaz, avam-havas bütün insanlar için faydalı olmakta, her insanın
kabiliyetinin gerek duyduğu şeyin ortaya çıkması için güçlü bir ilaç etkisi
yapmaktadır.
Namaz, mü’minin miracıdır ve ahirette karşılaşacağımız lütuf ve
ikramlara vesiledir. Namaz, muhabbetullah ve O’nun sonsuz rahmetini
harekete geçirmek için bir sebeptir. Namaz, kişinin günahlarının ve
hatalarının af olmasına ve vesveselerin giderilmesine vesiledir. Uyulması
zorunlu bir merasim olarak kılındığı zaman bile namaz, açık bir fayda sağlar
ve bu durumda müslümanı kâfirden ayıran bir belirti halini alır. Nefsin, akla
boyun eğmesini ve onun hükmü doğrultusunda hareket etmesini sağlamak
amacıyla temrin yapılacaksa, bu iş için namaz kadar faydalı başka bir şey
68
daha yoktur.
Kadı Burahaneddin’in eserinde ortaya koyduğu fikirlerin de hikmetmakasıd sistematiğindeki görüşlere uygun olduğunu söylemek mümkündür.
Şu var ki bu uygunluk Kadı Burahaneddin’in tek tek ibadetlerin sırlarını
açıklaması bakımından değil, genel olarak ibadetlerin sırları hakkında
söylediği şeyler açısından değerlendirildiğinde daha açıktır. Müellifin,
ibadetlerin sırları ile ilgili söylediği şeylerin, yukarda adı geçen âlimlerin
görüşleriyle çok özel olarak karşılaştırılması söz konusu olmadığı için, tespit
edilen fikrî uygunluğun eserin genel mantalitesi ile sınırlı olacağı açıktır.69
Kadı Burhâneddin, ibadetlerin hikmetlerine Gazalî ve Şah Veliyullah
gibi âlimlerin izahlarına göre farklı bir açıdan yaklaşmaktadır. Ancak öte
yandan onun değerlendirmeleriyle İbnü’l-Arabi’nin ibadetlerin sırlarıyla ilgili
68
69
Dihlevi, 1:267, 271.
Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam
Hukuku Açısından Tahlili”, 86.
Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin Sırları
değerlendirmeleri arasında benzerlikler dikkat çekicidir. Mesela; İbnü’l-Arabî,
İlahî isimlerin tecellî ederek âlemde aktif olduklarını ve İlahî isimlerle o ismi
yansıtan şey arasında doğrudan irtibat olduğunu düşünmüş70 ve İlahî
isimlerle ibadetler arasında, ibadetlerle bitkiler arasında ve ibadetlerle
mavcûdât arasında bağlantı kurmuştur.71 Bunun yanı sıra İbnü’l-Arabî’de
namaz vakitler ile âlemler arasında irtibat olduğu72 ve ibadetlerin birbirleri ile
73
bâtıni rabıtaları olduğu fikrini görmek de mümkündür. İbnü’l-Arabî’ye göre
formları farklı olsa da hakikat itibariyle bütün ibadetler; kurbiyyet, vuslat,
müşahade, huzur ve urûca vesile olma noktasında birdir.74 Kadı
Burhaneddin’e göre ise ibadetlerin ortak noktası, insanı sapmalardan
koruyarak onu, itidal üzere tutmaya vesile olmasıdır. İbadetler, insanın maddî
ve manevî dengesini sağlayan birer ilaçtır. İbadet eden kişi, dünya hayatında
dengeyi sağlayarak ilahî isimleri yansıtan bir ayna olur ve ahirette de ilahî
rızaya, cennete ve cemalullaha erişir.75
3. İksîru’s-Seâdât’ta İbadetlerin Hikmetleri
Kadı Burhanedddin, ibadetlerin sırları ve hikmetlerini ele almadan önce,
ibadetlerin sırlarına dair söylenecek şeylerin daha iyi anlaşılmasına zemin
teşkil etmek üzere varlık tasavvurunu özetlemiştir. Bu özetin vahdet-i vücud
mesleğine göre yapıldığı tespit edilmiştir. Buna göre varlık birdir, o da
Hakk’ın varlığıdır. Âlem/ler Hakkın isimlerinin yansımalarından
(tecelli/zuhur) ibarettir. Maddî- manevî, kesif-latif her şey birbiri ile
bağlantılıdır. Bu düşüncenin bir sonucu olarak ibadetler, ilahî isimler, varlık
mertebeleri, dört unsur, harfler birbiri ile bağlantılıdır. Eserde bu bağlantı
noktaları tespit edilmiş ve abdest, namaz, oruç, zekât, hac ve cihadın sırları ve
insan nefsine etkileri açıklanmıştır.
70
71
72
73
74
75
Ebû Abdullah Muhyiddin Muhammed b Ali İbnü’l-Arabi, el-Fütuhatü’l-Mekkiyye, c. 2 (Beyrut: Dâru
Sâdır, y.y.), 65.
İbnü’l-Arabi, 1:388.
İbnü’l-Arabi, 2:28–29.
Michel Chodkiewicz, Sahilsiz Bir Umman: Muhyiddin İbn Arabi, çev. Atilla Ataman, 3. baskı (Gelenek
Yayıncılık, 2003), 136.
M. Mustafa Çakmaklıoğlu, İbn Arabi’ye Göre İbadetlerin Manevi Yorumları, 3. baskı (İstanbul: İnsan
Yayınları, 2011), 351.
Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam
Hukuku Açısından Tahlili”, 86.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Nizamettin KARATAŞ
Kadı Burhaneddin, ibadetlerin insana yönelik hikmetlerini itidal/denge
kavramını merkeze alarak izah etmektedir. İnsanı itidalden saptıran temel
etken/ler insanın tabiatında ve doğada ortak olarak var olan dört unsurdur.
Dört unsur insanın tabiatında ve doğada dengeli bir şekilde bulunmaktadır.
İnsanın itidalden sapması zorunlu olarak onun dengesini bozacaktır. İnsan,
itidalini yani maddi ve manevi dengesini koruyabilmek için ibadete
muhtaçtır.76 Kadı Burhaneddin’in ibadetlerle tabii unsurlar arasında var
olduğunu iddia ettiği bu düşüncenin temellerini İbnü’l-Arabi’de görmek
mümkündür. İbnü’l-Arabi tabii unsurların insanı itidalden saptırıp şeytanın
yoluna sevk edeceğini iddia etmiş ve şeytanla mücadelenin de ancak salih
amel ile mümkün olacağını söylemiştir.77
Yukarda kısaca anlatıldığı üzere, Gazali ve Şah Veliyullah gibi âlimlerin,
ibadetlerin hikmetleri konusundaki izahları, ibadetlerin insana ve topluma
faydalarını anlatmak ile sınırlı kalmıştır. Kadı Burhaneddin, bu âlimlerden
farklı olarak ibadetler ile bütün bir varlık arasında ilgi çekici bağlantılar
kurmuş ve ibadetlerin dünya ve ahirete yönelik etkilerini izah etmiştir.78 Kadı
Burhaneddin’e göre Allah gönüllerin tabibidir, İslam da gönüllerin ilacıdır.
Allah, gönderdiği hükümlerle insanların gönüllerini tedavi eder, hayatlarını
ve ölümlerini düzene koyar.79
İbadetler Hakk’ın katından, yani letafet
ve vahdet mertebesi Arş’tan, latif olarak ve o mertebenin şerefini üzerinde
taşıyarak dünyaya inmiştir (nüzûl). Bu dünyada hakkı verilerek ifa edilen
ibadetler ise Allah’ın katına varlık mertebelerinden geçerek yükselir (urûc).
Urûcî olan işler şayet hakkı verilerek yapılırsa onlardaki letafet ve şeref de
artar. Arş’tan gelen iş ise nüzûlîdir. Arş’ın katından gelen emir ve hükümler iş
ve oluşlar aşağı doğru inerek dünyaya ulaşır. Bu iniş süreci latif olan
varlıkların kesif bir mahiyet kazanması ile son bulur. Kesif olan dünyada
yapılan işler ise Arş’a doğru yükselirken letafet kazanır.80
76
77
78
79
80
Karataş, 94.
Muhyiddin İbn Arabi, Fütuhat-ı Mekkiyye, çev. Ekrem Demirli, 8. baskı, c. 1 (Litera Yayıncılık, 2017), 457.
Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam
Hukuku Açısından Tahlili”, 94.
Karataş, 94 Krş. “a.g.e” Arapça kısım s. 46.
Karataş, 95 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 112.
Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin Sırları
Müminin bu dünyadaki varlığı Hakk’ın lütfudur. İnsan, hakikatin
bütün özelliklerini kendinde toplamış bir varlıktır. Şer’î ölçüler bu hakikati
ıslah edici olarak vaz’ edilmiştir. İnsanın mânevî hakikati, zamana ve mekâna
bağlı olarak mal ve bedenle yapılan ibadetlerle ortaya çıkmaktadır. Şerʻî
ölçülere göre yapılan ibadetlerin insânî hakikatle birleşmesi neticesinde insan
81
tekâmül etmekte ve kesrette vahdet zuhur etmektedir. “Güzel söz Allah’ın
katına yükselir.”82 Ayetinin işaret ettiği gibi ibadetler/salih ameller, Hakk’ın
katına yükselir. Bu yükseliş sürecinde ibadetler, ilâhî hakikatlerin her birine
kendi paylarını verir ve onlardan kendi payını tam olarak alır ve böylece Hak
Teâlâ’nın feyiz ve lütfu zuhur eder. İbadet eden ve dürüst davranan (ameli
salih) kişi öldüğü zaman, Allah’ın lütfundan ve rahmetinden faydalanır.
Kişinin yaptığı ibadetler ve dürüst davranışlar onu şöyle karşılar: Muhteşem
konaklar, ikramlar, hizmetçiler ve mükemmel bir çevre. O kişi Allah’ın izni ile
ahiretteki makamına ulaşır ve orada benzerini görmediği nimetler görür. Eğer
ibadet ve dürüst davranış yoksa bunun zıddı olur.83
Kadı Burhaneddin insanda yedi temel sıfat bulunduğunu,84 insana vacip
kılınan ibadetlerin sayısının da bu nedenle yedi olduğunu söyler. İnsana
emredilen bu yedi temel ibadet; iman, namaz, oruç, hac, zekât, cihad ve
kurbandan ibarettir.85 Müellif bu ibadetlerin sırlarını farklı açılardan ele
alarak izah etmiştir. Bu bağlamda ibadetlerin sırlarındaki gaybî görevler ve
ibadetlerin genel sırlarının yanı sıra; ibadetlerle cennet nimetleri ve bu
nimetlerle dört unsur arasındaki nispetleri açıklamıştır.86 Ayrıca ibadetler ve
tabiat ile cennetler arasındaki münasebetleri,87 ameller ve sonuçlarını,88
ibadetler
ile
mevcûdâtın
birbirleriyle
olan
münasebetlerini
değerlendirmiştir.89 İbadetler ve ilâhî isimler arasındaki münasebeti ve
81
82
83
84
85
86
87
88
89
Karataş, 95 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 112.
Fatır, 35/10.
Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam
Hukuku Açısından Tahlili”, 95–96 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 112-113.
Bu sıfatlar: ilim, hayat, cömertlik/cûd, adalet, irade, kudret ve kavl/sözdür.
Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam
Hukuku Açısından Tahlili”, 96 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 50.
Karataş, 96 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 48-49.
Karataş, 96 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 19-20.
Karataş, 96 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 53.
Karataş, 96 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 56-64.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Nizamettin KARATAŞ
insanın temel yapıtaşları ile ibadetler arasındaki münasebetleri, ibadetlerin
birbirleriyle münasebetlerini, yedi ana isim ve ibadetler arasındaki
münasebetleri izah etmiştir.
3.1.
İbadetlerin Sırlarındaki Gaybî Hakikatler
İlâhî isimler hem insana ve onun fiillerine hem de kendilerine ait tüm
mazharlara etki etmektedirler. Aynı şekilde insandan zuhur eden şeyler de
onunla ilgili her şeye etki etmektedir.90 İnsanın sözleri ve fiillerinden, o fiili
yapan ve o sözü söyleyen insan için, “semâ”da “eserler” meydana gelir. Bu
“eserler” ya cennet bahçeleri, ağaçlar, çiçekler, nehirler, huriler, köşkler,
hizmetkârlar ve pek çok cennet meyvesi ya da cehennem ateşi ve
91
cehennemdeki diğer azap vasıtaları şeklinde olabilir.
Tüm şeriatlerin hakikatlerini bünyesinde toplayan kâmil İslam şeriati
nefislerin ilacıdır, onlardaki hastalıkları giderir ve sağlıklarını korur. İslam,
İnsana gerekli olan temiz rızıkları beyan eder ve onların işlerini, hayatlarını ve
ölümlerini tam bir hikmetle düzenler. Tabip Şârî olan Allah’tır. Nasıl ki
sağlığına kavuşmak ve hastalıklarından kurtulmak isteyen kişi, tabibin
sözlerine inanıp verdiği reçeteye göre hareket etmeye mecbursa; Müslüman
da sağlıklı ve dengeli bir hayat için Allah’ın sözlerine uymaya ve O’nun
Resulünün din olarak tebliğ ettiği her şeye gönülden teslim olmaya
mecburdur. Çünkü nefis ve ruhun mizacında meydana gelecek sapmalar,
ancak peygambere itaat ederek giderilebilir.92
İlâhî isimleri yansıtan en kâmil ayna insandır. İnsanın -insan olma
mahiyeti bakımından- kendisi ile başka somut herhangi bir şey arasında
münasebetinin olmadığı “gaybî” bir hali vardır.93 Bu “gaybî” hal içinde ilâhî
muhabbeti barındırır. İnsanı Rabbine doğru harekete geçiren şey insandaki
işte bu ilâhî muhabbettir. Bu muhabbet vesilesi ile insan, Allah’ı tanır. İnsanın
ilâhî isimlere ve kâinata ayna olması Hakk’ın “Hayat” ve “İlim” sıfatları
sayesinde olur. Kâmil insan kendine verilen irade ile Hakk’a karşı şükrünü
90
91
92
93
Karataş, 97 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 45.
Karataş, 97 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 45.
Karataş, 98 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 46.
Karataş, 98 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 47.
Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin Sırları
eda etmek ister. Nimetlere şükrün ifadesi olacak güzel ameller, Allah’ın
yardımı ve Hz. Peygamber’in bildirmesi ile mümkündür. Emredildiği şekilde
yapılan ameller kişiyi Allah’ı sevmeye götürür. İnsanın özünde bunları yapma
potansiyeli vardır.95
94
Bünyesindeki ruhanî ve hayvanî ruh sebebiyle insanda çeşitli
sapmaların meydana gelmesi mümkündür. Allah, kendi katına yaklaştıran ve
itidalden sapmaları gideren amelleri yapmayı kullarına vacip kılmıştır.
Allah’ın kullarına emrettiği ibadetler temelde “aslî ilk sevgi”ye; yani,
varlıktaki sevgi sırrına dayanmaktadır.96
İnsan, salih amelleri sayesinde ıslah olacağı gibi insanlık ve hayvanlar,
bitkiler, dağlar, ovalar ve denizlerle birlikte tabiatta ıslah olur. Çünkü insanın
özünde tabiattaki dört temel unsur97 mevcuttur. Şer’î ölçülere uygun olarak
yapılan amellerden, içinde tabiattaki dört temel unsurdan yapılmış pek çok
nimetlerin olduğu bir esenlik yurdu olan cennetler de meydana gelir.98 Bitki,
hayvan ve maden cinsinin cennette payları vardır. Bu pay vesilesi ile cennette
bitkiler âleminin tezahürü, oradaki ağaçlar, çiçekler, hurmalar, narlar ve
bunlara benzeyen şeylerdir.99 Cennette hayvanlar âleminin payı oradaki
Burak, yeşil kuş vb. canlılardır. Cennette madenler âleminin payı ise oradaki
yakuttan, zebercetten, altın ve gümüşten köşkler ve bunlara benzeyen
şeylerdir.
Cennette ateş âleminin payı orada şarap ırmakları ve kişiye hararet
veren yiyecek ve içeceklerdir. Cennette hava âleminin payı oradaki güzel
esintiler, misk ve amber kokuları ve ona benzer nimetlerdir. Cennette su
âleminin payı orada akan nehirler, gözeler, suda oluşan inciler vb. şeylerdir.
94
95
96
97
98
99
Karataş, 98 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 47.
Karataş, 98 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 48.
Karataş, 98 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 48.
Toprak, su, hava ve ateş.
Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam
Hukuku Açısından Tahlili”, 99 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 48.
Örnek olarak bk. Bakara, 2/25; Ra’d, 13/35; Muhammed, 47/15; Rahmân, 55/68; Vakıa,56/18, 19, 21,
28, 29, 33; İnsân, 74/13, 14, 20; Nebe, 78/32; Mutaffifîn, 83/25, 28.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Nizamettin KARATAŞ
Cennette toprak âleminin payı ise oradaki misk, amber ve güzel koku vb.
şeylerdir.100
Cennette sema âleminin de bir payı vardır. Bu pay ile orada yüksek
tavan, süslü kubbeler vb. şeyler var olmaktadır. Cennette bütün bu âlemleri
kendisinde toplayan bir pay daha vardır. Bu sayede ise cennette huriler,
101
hizmetçiler vb. şeyler var olmaktadır.
Mümin, İslam’a göre Allah’a kulluk ettiği zaman, ilâhî isimlerin her
birinin hakikati o mümini kapsar ve o mümin, bu ilâhî isimlerle ahlaklanır.
Mümin böylece halinde, fiilinde, sözünde İslam üzere olur ve Allah o
müminin hâlinden, fiilinden, sözünden cennetler inşa eder. Bu cennetler;
huriler, köşkler, meyveler, nehirler vb. başka şeylerle doludur.102 Firdevs
cenneti, cennetlerin en yücesidir. O cennetten bal, şarap, süt ve su olmak
üzere dört nehir akar. Firdevs cennetindeki bu nehirlerin dünyadaki dört
unsurla 103 nispetleri vardır. Tabiattaki ateşin oradaki zuhuru şarap nehri,
havanınki su nehri, toprağınki bal nehri, suyunki de süt nehridir.104
3.2.
Yedi Temel İlahi Sıfat Ve İbadetlerle Münasebeti
Kadı Burhaneddin’e göre kâinattaki bütün işler (emr) yedi ilâhî sıfat105
ve bunlara tâbi olan isimler üzerinde deveran eder. Bu ilâhî sıfatların insanda
da mazharları vardır. İnsan üzerine vacip olan iman, namaz, zekât, oruç, hac,
cihad ve kurban gibi yedi temel ibadette bu sıfatlara mazhar olmuştur.106
Müellifin insan üzerine vacip olan ibadetler sıralaması, kalp, beden, mal, hem
mal hem de beden ile yapılan ibadetleri kapsamaktadır. Niyete bağlı olarak
neredeyse bütün insan eylemlerini içine alacak kadar geniş olan ibadeti
sadece bunlar ile sınırlandırmak tabiatıyla mümkün değildir. Ancak Kadı
100
101
102
103
104
105
106
Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam
Hukuku Açısından Tahlili”, 99 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 49.
Karataş, 99 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 49.
Örnek olarak bk. Bakara, 2/25; Ra’d, 13/35; Muhammed, 47/15; Rahmân, 55/68; Vakıa,56/18, 19, 21,
28, 29, 33; İnsân, 74/13, 14, 20; Nebe, 78/32; Mutaffifîn, 83/25, 28.
Ateş, hava, su ve toprak.
Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam
Hukuku Açısından Tahlili”, 100 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 20.
Yedi ilâhî sıfat şunlardır: ilim, hayat, cömertlik/cûd, adalet, irade, kudret ve kavl/söz.
Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam
Hukuku Açısından Tahlili”, 101 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 50,51.
Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin Sırları
Burhaneddin oldukça geniş bir anlam çerçevesine sahip olan ibadetlerden,
yedi temel ibadetin sırlarını açıklamıştır. Bununla beraber, bu yedi ibadet,
kapsayıcılık ve kemal bakımından diğer tüm ibadetleri bünyesine alacak
kadar geniştir. Kadı Burhaneddin’e göre kalbin ibadeti olan iman el-İlm,
namaz el-Hayat, zekât el-Cûd, oruç el-İksat/el-Adl, hac el-İrade, cihad el107
Kudret ve kurban da el-Kavl sıfatının mazharıdır. Bu mazhariyetin menşe’,
mahreç, tesir-teessür, tâbi-metbû, hâkim-mahkûm nispetleri şeklinde
anlaşılması mümkündür.
İnsanın hamlıktan kemale erişmesi yedi ilâhî ismin zuhuru ve bunların
mazharları olan ibadetleri tam olarak yapması ile mümkün olabilir. İnsan,
tabiatı ve yaşam şartları dolayısıyla itidalini kaybedebilir. İnsan itidalini
muhafaza etmek için ilim, hayat, cûd ve adalet gibi isimler ve bunlara mazhar
olan hükümlerden daha çok; kudret, irade ve kavl/sözün hükümlerine riayete
muhtaçtır. Çünkü insanın aczi daha çok bu hükümlerin gereği ile amel etme
noktasında ortaya çıktığı gibi iradesini Allah’ın iradesine teslim etmesi de tam
olarak bunlarda zuhur eder. Dolayısıyla kudret, irade ve kavlin mazharı olan
hac, cihad ve kurban ibadetlerine çok dikkat etmek gerekir.108 İnsanın ahlâkî
olgunluğu iradesine hâkim olmasına, sözünü doğru ve güzel söylemesine
bağlıdır. İnsan en çok dilinden çeker. Dile hakimiyette ilim, irade ve sözün
güzelini söyleyebilme kudreti ile irtibatlıdır.
İbadetlerin belirli zaman ve mekânda ifa edilebilmesi onun zaman ve
mekân ile münasebetine işarettir. Ancak iman, “en yüce” ve “kendinde değer”
olduğu için, insanın iman etmekle mükellef olma keyfiyeti, bütün zamanlar
için geçerlidir. Hatta zaman ve mekânın olmadığı bir durum düşünülse bile
109
iman etmek, yine de insana vacip olurdu.
İmanın dışındaki -cihad hariç,
çünkü onun için belirli bir zaman tayin edilmemiştir- diğer ibadetlerde hem
zamanın hem de mekânın hükmü geçerlidir. Zaman, bu ibadetlere ya zarf ya
da miyar olur.110
107
108
109
110
Karataş, 101 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 51.
Karataş, 102 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 52.
Karataş, 102 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 52.
Not: Zaman ibadetlerin zarfı olursa “geniş zaman” olur. O zamanda aynı veya farklı cinsten farklı
ibadetler yapılabilir. Zaman ibadet/lerin miyarı olursa o zaman da aynı cinsten başka ibadet/ler
yapılamaz. Ramazan ayında farz olan oruçtan başka oruç tutulamaması bu esasa dayanır.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Nizamettin KARATAŞ
3.3.
İbadetlerin İlahi İsimlerle Münasebeti
Kadı Burhaneddin’in “ilâhî isimlerle ibadetler arasında irtibat olduğu
111
fikri” İbnü’l-Arabi’de de vardır. Ancak her iki müellif de ilâhî isimler ve bu
isimlerin mazharı olan ibadetler hususunda farklı kanaatlere sahiptir. Kadı
Burhaneddin vahdeti vücud düşüncesine dayalı varlık anlayışı bakımından
İbnü’l Arabî’nin izinden gitse de ibadetlere dair yorumlarında ondan farklı
açıklamalar da yapmıştır. Kadı Burhaneddin’deki İbnü’l Arabî etkisi eserin
mukaddime kısmında çok net olarak tespit edilebilir. Ancak eserin ibadetlerin
sırlarını izah kısmındaki açıklamaları müellifin yorum farkını göstermektedir.
Mesela İbnü’l-Arabî’ye göre namaz en-Nur isminin yansımasıdır.112 Oysa
Kadı Burhaneddin’e göre namaz yukarda da geçtiği gibi el-Hay isminin
yansımasıdır. İbnü’l-Arabî namazın en-Nur isminin yansıması olduğu fikrini
“Namaz bir nurdur”113 hadisine dayandırmakta ve tamamen batınî yorumlar
yapmaktadır. İbnü’l-Arabî’ye göre namaz; müşahade, münacaat, ürûc ve
nüzuldür. Namazını ilâhî huzurda durma şuuruyla kılmayan kimse namaz
114
kılmamıştır.
Böylesine keskin ve gerçekleşmesi herkes için mümkün
olmayan bir yorumu Kadı Burhaneddin’de görmüyoruz. Ona göre namaz, elHay isminin mazharıdır. Kanaatimizce onun bu fikrinin temelinde “kişinin
hayatta olma ve kıraat edebilme yetisi devam ettikçe namazı eda etme görevi
de devam eder” anlayışı yatmaktadır.
İlahî isimlerin ibadetlerdeki mazharları hususunda İbnü’l-Arabî ile Kadı
Burhaneddin arasındaki farkı şu şekilde ifade etmek mümkündür: İbnü’lArabi’ye göre namaz en-Nur, oruç es-Samed, zekât el-Kuddûs, hac el- Evvel
isimlerinin mazharı iken Kadı Burhaneddin’e göre namaz el-Hay, oruç el-Adl,
zekât el-Cûd, Hac ise el-İrade isminin mazharıdır. Müellifler arasındaki bu
farklılık, ibadetlerin mahiyetleri ve etkileri hususunda farklı yorumlar
yapmalarına bağlanabilir. Her farklı yorumun zihinde oluşturacağı mana
zenginliği düşünüldüğünde bunu, hikmetin çoğaltılması olarak okumak da
mümkündür.
111
112
113
114
İbnü’l-Arabi, el-Fütuhatü’l-Mekkiyye, 2:99.
İbnü’l-Arabi, 2:99.
Müslim, “Taharet”, 1; Tirmizi, “Deavât”,86.
İbnü’l-Arabi, el-Fütuhatü’l-Mekkiyye, 2:135.
Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin Sırları
Kadı Burhaneddin’e göre zikri geçen yedi ibadetin her biri, yedi ilâhî
isimden birine veya insanî hakikatlerden bir hakikate mensuptur, ancak bu
durum onların diğer ilâhî isimlerden veya diğer insanî hakikatlerden nasipleri
olmadığı anlamına gelmez. Burada ifade edilen sadece her bir ibadetin bir
ilâhî ismin hâkimiyeti veya insani hakikatlerden birinin hâkimiyeti altında
olduğudur.
1- İman ibadeti: Kalbin ameli olan iman, ilim ile ilim de hayatla beraber
var olur. İmanın tafsil edilmesi irade ile mümkün olmaktadır.115 İman ile
terbiye edilmiş irade sayesinde cömertlik ve adalet zuhur eder.116 İbadetler
“gaybî hakikatlerine” uygun olursa o hakikatten kopmaz ve diğer ibadetleri
de kuşatır. O zaman iman kalbi diriltir, kalp de Allah’ı arzular. Böylece
bitkilerin meyve vermesi gibi ibadetler de meyve verir.117
2- Namaz ibadeti: İbadetlerin en kapsamlısı olan namazın el-Hayat
ismine mazhar olduğu ifade edilmişti. Namazdaki hareketler hayata, kıraat
ilme, onu rükünleriyle huşu içinde eda etmek cömertliğe işarettir. Namazın
hakkını vermek, ondan bir şeyler çalmamak, tadili erkâna riayet ederek
mümkün olur. Nitekim Hz. Peygamber tadili erkâna riayet etmeyen bir
bedevîye, “Kalk namazını tekrar kıl, çünkü sen namaz kılmadın.”118 buyurmuştur.
İnsan irade ve adalet melekelerinin hakkını vererek Allah rızası için namazını
kılarsa el-Adl ve el-Mürid isimlerinden hakkını almış olur. Feleklerin
hareketleriyle münasebeti olan namazdaki kıraat, tesbih, tehlil ve tekbir
sayesinde insan, ruhanilere yaklaşır. Namazda kıyam hali insana, rükû hali
hayvana, secde hali bitkiye ka’de hali madene ve namaza niyet etmek de
gayba nispet edilmiştir.119
3- Zekât ibadeti: el Cûd isminin mazharı olan zekât fakir için hayattır.
Zekât verebilmek için ilim gerekir. Hayat olmadan da ilim olamaz. Zekâtta
nisap miktarının belirlenmiş olmasında adalet, sadece zenginlere vacip
115
116
117
118
119
Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam
Hukuku Açısından Tahlili”, 104 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 57.
Karataş, 104 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 57,58.
Karataş, 104 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 57.
Tirmizî, “Salât”, 110; Ebû Dâvud, “Salât”, 144-141; Nesâî, “İftitah”, 7; 85b.
Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam
Hukuku Açısından Tahlili”, 105 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 58.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Nizamettin KARATAŞ
olmasında kudret açıkça gözükmektedir.
Zekâtın ilâhî isimlerin yanı sıra
hayvanlar, bitkiler, madenler, felekler, ruhlar ve gayb ile de münasebeti
vardır. Zekâtın artıcı (nâmî) mallardan yılda bir defa verilmesi, onun bitkiler
ve feleklerle olan münasebetine işarettir. Zekât, kişinin kendi malının fakir
için tespit edilen kısmından vazgeçmesidir. Bu ise zekâtın ruhlarla olan
irtibatını gösterir. Zekâtta niyetin şart olması onun gayb ile münasebetine
işarettir. Zekât verilecek mallardan; toprak mahsulleri zekâtın bitkilerle
münasebetini, altın, gümüş ve rikaz, zekâtın madenlerle münasebetini, atlar,
develer,
sığırlar,
koyunlar,
zekâtın
hayvanlarla
münasebetini
121
göstermektedir.
120
4- Oruç ibadeti: el-Muksıt isminin mazharı olan oruç şehvetlere
meyleden nefsi kırar ve nefsin alışkanlıklarını tutar, bu da ancak kudret ile
olur. Oruç sayesinde kötülüğü emreden nefsin şehvetleri ölür ve kalp hayat
bulur. Oruçta açık veya gizli gösteriş (riya ve süm’a) imkânı olmadığı için
Allah’ın rızası onda zahir olmuştur. Oruç tutmak için sağlam bir iradeye
ihtiyaç duyulması el Mürid ismine, oruçta bir kişinin yemeğinin iki kişiye
yetmesi el-Cûd ismine işarettir. Allah’ın rahmetinin Ramazan ayında taşması
ve kullarına karşı çok cömert olması ve Hz. Peygamberin Ramazan ayında,
diğer aylara göre, çok daha fazla infak etmesi bu hakikate işarettir.122
Ramazan ayının gündüzlerinin oruçla, gecelerinin ise iftar ve ibadetle
geçirilmesi orucun ruhlar âlemi ile olan münasebetine, orucun, hilalin
görülmesi ile başlaması felekler ile olan münasebetine, onun niyete bağlı
olması ve gözlerden gizlenmesi de gayb ile olan münasebetine işarettir. Altın
ve gümüşün ateşle temizlenmesi gibi beşerî nefisler de imkân âleminin
sapmalarından mücahede ve oruç ile temizlenir. Bu da orucun madenlerle
olan münasebetini gösterir.123
5- Hac ibadeti: el-Mürid isminin mazharı olan haccın ilk fiili telbiye elKâil ismine işarettir. Haccın menasikini bilmek el-Alîm ismine, hacdaki hayat
el Hayy ismine, bu ibadeti ifa etmek için muhtaç olunan istaat ve kudret el120
121
122
123
Karataş, 105 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 58,59.
Karataş, 106 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 59,60.
Buhârî, “İman”, 28; “Sıyâm, 9; Müslim, “Salâtü’l-Müsafirîn”, 13; “Sıyâm”, 165; Tirmizî, “Savm”, 55.
Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam
Hukuku Açısından Tahlili”, 106, 107 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 60,61.
Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin Sırları
Kadîr ismine, hacda beden ve maldan harcama yapmak el-Cûd ismine
işarettir. Hacının hallerinde tavırlarında gözetmek zorunda olduğu denge ve
hac ibadeti sayesinde nefsi helak eden, değersiz ve alçaltıcı şeylerden
kurtulmak ise onun el- İksat sıfatı ile ilgisini gösterir.124
Hacda tavaf ve sa’yın olması haccın madenlerle münasebetini gösterir.
Çünkü etrafını tavaf ettiğimiz kabe ve aralarında sa’y ettiğimiz safa ve merve
tepeleri bir çeşit maden olan taşlardan müteşekkildir. Tavaf ve sa’yın
başlangıç ve bitiş yerleri, Arafat’a çıkış ve oradan Mekke’ye dönüş de Haccın
feleklerle olan münasebetini gösterir. Hacda avlanmanın yasak olması, onun
hayvanlara bakan yönüne işarettir. Hacda Harem bölgesindeki yeşil otların ve
ağaçların kesilmemesi ve dikenlerin koparılmaması ise haccın bitkilerle olan
münasebetine işarettir.125
Hacda ihramlı iken dikişli elbise giymemek, vücuttaki kıl, tüy, tırnak
gibi şeyleri temizlemekten kaçınmak, cinsel ilişki ve ona götüren
davranışlardan (rafes), günahtan ve tartışmaktan kaçınmak, haccın ruhlar
âlemi ile münasebetine işarettir. Mali ve bedeni ibadetlerin, illetleri akılla
anlaşılan ve illetleri akılla anlaşılmayan ibadetlerin haccın bünyesinde
toplanması ve yeryüzünün bütün özelliklerinin Mekke’nin bünyesinde
toplanması ise haccın insana bakan yönünü gösterir. Hacca niyet etmenin farz
olması ve hacdaki bazı fiillerin anlamlarının zâhiri bakımdan gizli olması ise
haccın gayb ile olan münasebetine işarettir.126
6- Cihad ibadeti: el Kadîr isminin mazharı olan cihadda malların ve
canların feda edilmesi el-Cûd ismine işarettir. Tüm ibadetlerde olduğu gibi
cihadda da şer’î ölçülere riayet etmek gerekir. O nedenle cihadda; ahdi
bozmaktan, ihanetten, ganimetler taksim edilmeden önce onlara el
uzatmaktan, savaş şiddetlendiğinde firar etmekten kaçınmak gerekir. Bunlar
da cihadın el-İksat ismiyle münasebetine işarettir. Cihad bizi ilahî sevgiye
çağırır. Bu davete icabeti istemek cihadın el-İrade ile ilgili yönüdür. Cihaddan
maksat, tertemiz ebedî hayatı kazanmaktır. “Allah yolunda öldürülenleri ölü
124
125
126
Karataş, 108 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 61.
Karataş, 107–8 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 62.
Karataş, 108 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 62.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Nizamettin KARATAŞ
sanmayın, bilakis onlar diridirler.”127 Ayeti onun “el-Hayy ismi ile münasebetini
gösterir. Cihadın bir yönünü oluşturan davet ancak sağlam bir ilimle olur, bu
da cihadın el-İlm ile münasebetine işarettir. Cihadda fiilî savaş başlamadan
evvel kâfirleri iman etmeye veya cizye vermeye davet etmek onun el-Kavl ile
olan münasebetine işarettir. Cihad, mücahidin ruhunu mükemmel bir şekilde
kemâle erdirir. Öyle ki bir insan, insanların ve cinlerin amelleri kadar amel
etse bile cihad etmekle ulaşacağı dereceye ulaşamaz. Bu da cihadın ruhlarla
olan münasebetidir. Cihadda niyetin farz olması da onun gayb ile olan
münasebetine işarettir.128
7- Kurban ibadeti: Kurban el-Kâil sıfatının mazharıdır. Kesilen kurbanın
kendisini kesen kişinin ruhuna yardım eden manevi bir özelliğe sahip olması
onun el-Hayy sıfatı ile olan münasebetine işarettir. Kurban ibadetinin kendine
has özellikleri ve şartları olduğunu bilmek el-İlm sıfatına, kurban kesmeyi
istemek el Mürid ismine, kurbanlık hayvana iyi muamele etmek ve bıçağı
iyice keskinleştirmek el-Kadîr ismine işarettir. Kesilen kurbanın etinden,
derisinden ve diğer organlarından fakirlerin de istifade etmesi onun el-Cûd
sıfatı ile münasebetine, kurbanı kesen kişinin şer’an kurbanda bir payının
olması da onun el-Muksıt ismi ile münasebetine işarettir.
Daha önce de ifade edildiği gibi insanın itidalden sapmaları, şer’i
129
ölçülerin zâhirine ve bâtınına tam olarak riayet edilerek giderilir.
Şer’î
ölçülere uygun olmayan ameller, sahibinin sapmasını artırır ve mümkün olan
her tür kötülüğe sürüklenmesine sebep olur.130 Mümin bir kişi kötü ameller
yaparsa, şer’î ölçüleri ihmali sebebiyle, bazı ilâhî isimlerin hükmü galip gelene
kadar bu kişiye toprakta ve berzahta azap edilir. Kişi işlemiş olduğu
günahlarla hangi ilâhî isimlerin alanını ihlal etmiş ise o ilâhî ismin intikamına
uğrar. Alanı ihlal edilen ilâhî isimler o kişiye musallat edilir.131 el-Afv isminin
saltanatı zâhir olduğu zaman, kötü ameller yapan mümin, azaptan kurtulur
ve cennete girer. Şayet kâfir bir kişi kötü ameller yaparsa şer’î ölçüleri ve sonu
127
128
129
130
131
Âl-i İmran, 3/169.
Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam
Hukuku Açısından Tahlili”, 109 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 62.
Karataş, 110 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 49.
Karataş, 110 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 49.
Karataş, 110 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 50.
Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin Sırları
olmayan ilâhî isimlerin de tamamını ihmal etmiş olur. Bu nedenle kâfirin
azabı ebedî ve sonsuz olur.132
3.4.
Dört Unsur ( Anâsır-ı Erbaa) ve İbadetlerle Münasebeti
Kadı Burhaneddin’e göre yukarıdan aşağıya tenezzül eden insani
varoluşun nihaî noktası yeryüzüdür. Yeryüzünü oluşturan temel yapı taşları
sırasıyla ateş, hava, su ve topraktır. Bu dört unsur ile de ibadetlerin ilgisi vardır.
Çünkü kâinatta her şey bir olan Allah ile o da her şeyle, her şey de birbiri ile
irtibatlıdır.
1- Ateş unsuru: Dört unsurdan biri olan ateş, insan vücudunun bir
parçasıdır. İnsan kendi özündekini değiştirmek veya yenilemek için ateşin
vasıflarına şiddetle iştiyak gösterir. Bundan dolayı ahirette insan için en
korkunç şey ateş olmuştur. Dolayısıyla insana gereken ilk şey; ateşle bağlantılı
sapmalardan, ateşin yoğunlaşması ile oluşacak durumlardan ve ateşin
organlarda oluşturduğu cazibelerden nefsini kurtarmaktır. Özellikle cazibenin
yaratıldığı öz olan hararete karşı dikkatli olmak gerekmektedir.133
2- Hava unsuru: İnsan; bünyesindeki havadan neşet eden hevâ
dolayısıyla dünyanın cazibelerine kapıldığı gibi, özünde bulunan su
maddesinin her yöne akma özelliği dolayısıyla da doğru-yanlış her yöne
akabilir. İnsan, özünde bulunan toprak dolayısıyla bir yere yerleşip kalmak
ister ve zamanla katılaşıp esnekliğini kaybeder. İnsan bu unsurlardan
kaynaklanan sapmalardan ibadetle kurtulabilir.134
3- Su unsuru: İnsan için su kaynaklı sapmalardan kurtulmak, ateş
kaynaklı sapmalardan kurtulmaktan daha kolaydır.135
4- Toprak unsuru: Topraktan kaynaklanan sapmalardan kurtulmak için
de ibadetleri ifada oldukça kararlı ve metin olmak gerekir.136 İnsan, dört
unsurdan kaynaklanan sapmalardan kurtulduğu zaman, kendi ilâhî özüne
daha çok yaklaşır. Tabii unsurlardan başka nedenlerle meydana gelecek
132
133
134
135
136
Karataş, 110 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 50.
Karataş, 111 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 65.
Karataş, 112 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 65,66.
Karataş, 112 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 65,66.
Karataş, 112 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 65,66.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Nizamettin KARATAŞ
sapmalardan kurtuluş, insanın, boynundaki ağırlıkları bırakması ile
mümkündür. Ağırlıklarından kurtulan insanın yukarı doğru yükselmesi
(urûc) Allah’ın izniyle kolay olur.137
Kadı Burhâneddin, dört unsur ile ibadetlerin zâhirî yönleri arasında da
münasebetler olduğunu düşünmüştür. Mesela namaz ile dört unsur
arasındaki münasebetler şu şekilde verilmiştir. Namazda kıyamda durmak
ateşe, rükûya eğilmek havaya, secdeye varmak suya, ka’de hali ise toprağa
nispet edilmiştir. Bu münasebetlerin benzetme, konumlandırma, şeklî irtibat,
vasıf ve özellik gibi farklı açılardan yorumunu yapmak mümkündür. Ancak
biz bu noktalara girmeyeceğiz.
3.5.
İbadetlerin Müvellidât-ı
Madenler) İle Münasebeti
Selase
(Hayvanlar,
Bitkiler
ve
Şu muhteşem kâinattaki her şey; yukarıdan aşağıya nüzulen ve
aşağıdan yukarıya da urûcen birbirine bağlı, birbiriyle iç içe bir haldedir. Her
şey, mertebe olarak kendisinin altında olan şeylerin özelliklerini ve
hakikatlerini kendi bünyesinde toplar. İnsan ise bütün mahlûkatın
özelliklerini kendisinde toplamıştır. Hayvanlar, bitkilerin ve bitkilerin
138
üstündeki varlıkların bütün özelliklerini kendi bünyelerinde toplamıştır.
Bitkiler, madenlerin ve madenlerin üstündeki varlıkların bütün özelliklerini
kendi bünyelerinde toplamıştır ve böylece varlıkların özellikleri (hasâis)
Kalem-i âlâya kadar gider. Kalem-i âlâ, kevnî hakikatleri ve ilâhî isimlerin
özelliklerini kendisinde toplamıştır. Dolayısıyla cirmi olan olmayan bütün
varlıklar bu mevcudâtın içindedir. İnsan ise cirmi olan ve olmayan bütün
hakikatleri kendi bünyesinde toplamıştır. Ruh, nefis (can) ve kalbin cirmi
yoktur. İnsanın organ ve uzuvlarının cirmi vardır; fakat o organ ve uzuvlar
basit değildir. Her ne kadar insanı oluşturan uzuv ve organlar tabiî ve unsurî
139
olarak basit özelliklerden mürekkep olsa da bu böyledir.
Kadı Burhaneddin, ibadetlerin hayvanlar, bitkiler ve madenler
(müvellidât-ı selâse) ile münasebeti olduğunu söylemektedir. Bu münasebetin
en açık bir şekilde gözüktüğü ibadetler de kurban, zekât ve hacdır. Kurban
137
138
139
Karataş, 112 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 66.
Karataş, 114 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 53.
Karataş, 114 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 53.
Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin Sırları
ibadeti için hayvan lazımdır. Çünkü kurban, hayvanları kesmek üzere vacip
kılınmıştır. Kurban edilen hayvanın ruhu, kendisini kurban eden kişiye
yardım eder. Nitekim Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
“Kurbanlarınızı büyük kesin. Çünkü onlar sıratta sizin binitleriniz olacaktır.”140
Zekâtın bitkiler ile haccın madenler ile yakın münasebeti vardır. Zekâtın
141
mahiyetindeki artma ve temizlik bitkilerin sıfatı
olduğu gibi haccın
yapıldığı yer olan Kâbe de bir çeşit maden olan taştan yapılmıştır. Diğer hac
mekânları da madenlerle iç içedir.
3.6.
İbadetlerin Birbirleriyle Münasebetleri
Kadı Burhâneddin bütün ibadetlerin birbiriyle irtibatlı olduğunu
düşünmekte ve kalbin ibadeti olan iman dâhil hepsinin bir bütün olarak
insanı sapmalardan kurtaracağını ve olgunlaşmaya ve manevi yükselişe vesile
olacağını ifade etmektedir.
İman, huşû ve hudûyu, ihlâs ile kalbin Allah’a yönelmesini ihtiva eder.
İhlâs, bâtını idrak eden aklın nuru ve Allah’ın insana süslediği bir şükürdür.
Her nimetin şükrü kendi cinsinden olması gerektiği için kalbin temizlenmesi
de ihlâs ile mümkün olur. İhlâs ile Allah’a yönelmenin zâhiri dua ve
namazdır. İman bu özellikleri bakımından namaza benzer. İman, doğru
olmayan itikattan nefsi tutmayı içerdiği için oruca benzer. Çünkü ruhun
gıdası iyi-güzel inançlar ve kutsî ilimlerdir. Tıpkı bedenin cismani gıdalarla
142
kuvvetlenmesi gibi ruh bunlarla gıdalanır ve kuvvetlenir.
İman, itidalden
sapmalarla mücadele etmeye vesile olan bir güç olması bakımından cihada;
iyiliği kendisinde toplayan, göklere ve yere sığmayan Hakk’ı içine alan
mutedil kalbin mekânı olması bakımından hacca, nefsin dürtüsüyle meydana
gelip günaha sapmaya vesile olacak cazibeleri kesmesi bakımından da
kurbana benzer.143
140
141
142
143
Zeynüddin Muhammed Abdürrauf b Tacilarifin b Ali Münavi, Feyzü’l-kadir şerhi’l-Câmii’s-sagir., c. 1
(Beyrut : Dârü’l-Ma’rife, 1938), 496.
Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam
Hukuku Açısından Tahlili”, 115 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 55.
Karataş, 116 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 69.
Karataş, 116 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 70.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Nizamettin KARATAŞ
Namaz iman ettiğimiz ayetleri okuduğumuz, mümin kalplerde huzuru
sağlayan, zahir organlarımız ve batın melekelerimiz için şükre vesile olan bir
ibadettir. Nitekim Hz. Peygamber (sav) “İnsan bedeninde 360 tane mafsal vardır
ve bütün bu mafsalların her biri için insana bir sadaka gerekir. İki rekât namaz, o
mafsalların şükrü için yeterlidir.”144 Buyurmuştur. Namaz, kötülüğe çağıran
nefse ve insanın içindeki gizli şeytani duygulara karşı savaştır. Bu nedenle
145
abdeste silah ve namaza durulan yere de mihrap denmiştir. Namaza duran
kişinin kalbi Allah’ın evidir. Bilindiği gibi namaz haccın mekânı Kâbe’ye
yönelerek kılınır. Tıpkı hac ibadetinde olduğu gibi namazda da tahrime, tahlil,
tekbir, dua ve niyaz vardır. Namaz, yeme-içme ve cima gibi dünyevi işlerden
el çekerek eda edilmesi itibariyle oruca benzer. Namaz, vakti ilâhî hakikatlere
sarf ederek ıslaha muhtaç olan insanı ıslah eder, dünyaya, oyun ve eğlenceye
meyleden insânî dürtüleri keser.146
Zekât “(Zenginlerin)mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı
isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır.”147 ayetini tasdik edip canın
yongası olan maldan başkasına vererek başkasını kendi nefsine tercih
etmektir. Kur’an’da zekât anlamında kullanılan sadaka148; iman anlamına
gelen tasdikten türetilmiştir.149 Zekât veren kişinin, kendini fakire karşı borçlu
görüp malında onların da payı olduğunu kabul etmesi namazın bir sıfatı olan
huşunun zirvesidir. Zekât veren kişi, Allah’ın belirlediği zekât sarf yerlerinin
dışına çıkamaz veya ona bir şey ekleyemez, zekâtın ölçüsüne ilâve veya
azaltma yapamaz. Zekât veren malı başkasına vermeme arzusunu, tıpkı
ramazanda oruç tutarken yeme içme arzusunu tuttuğu gibi tutar.150 Zekât,
fakir ve yoksul müminlerin kalplerini tavaf etmek gibidir. Allah fakirlerin ve
yoksulların rızıklarını kendi üzerine almış ve zenginlerin mallarından fakirler
için bir pay koymuştur. Malı başkasına vermek nefse hoş ve sevimli gelmediği
144
145
146
147
148
149
150
Nureddin Ali b Ebî Bekr el-Heysemi, Mevâridü’z-zamân ilâ zevâidi İbn Hibbân., c. 1 (Beyrut: Dârü’lKütübi’l-İlmiyye, y.y.), 207.
Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam
Hukuku Açısından Tahlili”, 117 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 70.
Karataş, “a.g.e”, s. 117. Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 71.
Zariyât,51/19.
Tevbe, 9/60.
Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam
Hukuku Açısından Tahlili”, 117 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 71.
Karataş, 118 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 71.
Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin Sırları
halde zenginlerin ilâhî emre uyarak zekât vermeleri bir bakıma îlâyı
kelimetullahtır. Çünkü zekât sayesinde fakir müminler az da olsa güçlenir ve
Allah’ın adını anmaya devam ederler. Zekât, malın bir kısmını fakirlere verip
kalan mal üzerinde tasarruf etmenin caiz olması ve nefisten gelen zekâtı
engelleyici hislerin kesilmesi itibariyle kurban gibidir.151
Oruç iman gibi gizli bir ameldir. Allah’ın oruçluya vadettiği şeyi tasdik
etmektir. Allah’ın emrine uyarak bedeni ayakta tutan yeme-içmeyi terk
etmektir. Oruç bedenin bütün organlarını etkiler. Beden akşama kadar aç ve
susuz kaldığı için hafif bir zafiyet oluşur. Akşam iftar etmek, oruçluyu bu
zafiyetten kurtarır ve bedene tekrar kuvvet gelir. Tıpkı güçsüz düşen fakirin
zekât malı ile kuvvet kazanması gibi beden de iftardan alacağı kuvvete
muhtaçtır. Oruçta yeme-içme ve cinsel ilişkinin haram olmasının yanı sıra
niyet, huşu ve hudû da vardır. Namazdan çıktıktan sonra yeme içme ve cinsel
ilişkinin helal olması gibi oruçlu da iftar ettiği andan itibaren sanki selam
vererek namazdan çıkan kişi gibidir. Oruç kalbin ıslahıdır. Beyt-i atik/Kâbe
mesabesinde olan kalp bedenin, ruhânî ve hayvânî ruhun merkezidir. Kâbe
ise yeryüzünün aslı ve merkezidir. Yeryüzünün bütün özelliklerini kâmil bir
şekilde kendisinde toplamıştır. Oruç insandaki hayvanî dürtülerin merkezi
olan şehevî güçleri sakinleştirir. Oruç sayesinde hayvani kuvvenin kanı
akıtılır, şehevî kuvve asil ruhun emrine girerek ibadette, hakkın hükümlerini
yerine getirmede ve yasaklardan kaçınmada ona yardımcı olur. Bütün bu
açıklamalar orucun manevî bir cihad olduğunu da ortaya koyar.152
Haccın da diğer ibadetlerle sıkı bir münasebeti vardır. Hac ile iman
arasındaki nispet açıktır. Namaz gibi hacda da şartlar, rükünler, fiiller, tahrim
ve tahlil vardır. Mesela hacda Arafat’ta durmak rükün olduğu gibi namazda
da Kâbe’ye yönelerek durmak rükündür. Ayrıca Hz. Peygamber (sav):
“Kâbe’yi tavaf namazdır.”153 buyurmuştur. Hacda da oruçta da cinsel
münasebet yoktur. Hac ile orucun, sadakanın ve kurbanın münasebetine şu
ayet delildir: “İçinizden her kim hacda hastalanır veya başından rahatsız olur (da
tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da
151
152
153
Karataş, 118 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 72.
Karataş, 119 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 72,73.
Nesâî, “Menâsikü’l-Hac”, 40; ed-Dârimi,Abdullah b. Abdurrahman, Sünen-i Dârimî, II,1166,Hadis
no:1847.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Nizamettin KARATAŞ
kurban kesmesi gerekir.”154 Tavafta remel ve ıztıba, sa’yda hervele, Mina’da
şeytan taşlama fiillerinde cihada açıkça; nefis ile mücahedeye ise kapalı olarak
işaret vardır.155
Cihad imandan kaynaklanan, namaz gibi bedenle yapılan, niyet edip
huşu içinde ifa edilen bir ibadettir. Cihad canı Allah için vermeyi göze
almaktır. Cihad insanı, bütünüyle dünyaya meyledip onun zevklerine dalmak
suretiyle, Hakkı unutmaktan alıkoyar. Cihad Allah’a yöneliştir. Nefisleri ve
malları feda ederek Allah’a ulaşmaktır.
Cihad nefsin kanını akıtmak ve
onu Allah yolunda tehlikelere sürmektir. Cihad, fasit şeylere ve nefsani
lezzetlere nefsin ilgisini kesmektir. Cihad sırf Allah için olur. Mücahid,
yolunda kanını akıtmak için kendini Allah’a arz eder. Böylece Allah’a
yükselme yolunda hayvanî ruh, ruhani ruha yardım eder. Mücahid kendini
feda ederek Allah’ın huzuruna çıkar.156
Kurban kesmek imanın eseridir. Kurban Allah’ın emrini idrak ederek,
niyet ve huşu ile kesilir. Kurbanda zekâtta olduğu gibi fakiri görüp gözetmek
vardır. Kurban kesen kişi fakirin hakkına elini uzatmaktan kendisini tutar.
Kurban, fakirlerin kalplerini tavaf etmek gibidir. Kurban Allah için nefsin
kanını akıtmaya bedel hayvan kanı akıtmaktır.157
3.7.
Varlık Mertebeleri ve İbadetlerle Münasebeti
Allah’tan başka her şey, mahiyetleri itibariyle mümkün varlıklardır. Var
olmak için her an kendilerinin var olmasını tercih edecek bir müreccihe
muhtaçtırlar. Allah mümkün varlıkları her an yeniden yaratmaktadır. Bu
süreç, mümkün varlıklara verilen ecelin gelmesine kadar devam eder. Her
dem yeniden yaratışın şehadet âleminde gözle görülmemesi, eskiye bedel
yaratılan şeyin, eskinin şeklen benzeri olması dolayısıyladır. Mesela akan bir
nehirdeki suyun daima aynı su olduğunu görürüz. Bu, o nehirde akan suların
hep birbirine benzemesi nedeniyledir. Hâlbuki bir nehirden aynı su iki defa
akmaz. Kur’an’daki şu ayet buna işaret eder: “Doğrusu onlar yeniden yaratılış
154
155
156
157
Bakara,2/196.
Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam
Hukuku Açısından Tahlili”, 120 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s.74.
Karataş, 120–21 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 74.
Karataş, 121 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 75.
Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin Sırları
konusunda şüphe içindedirler.”158Kâinatın her an yeniden yaratılış serüveni beş
âlem/hazret (Hazerât-ı hamse) ile sınırlandırılmıştır. Bu beş âlemin birincisi
gayb âlemidir. Gayb âleminin karşılığı şehadet âlemidir. Gayb âlemini ruhlar
âlemi takip eder. Ruhlar âlemi ile şehadet âlemi arasında misâl âlemi vardır.
Beşinci âlem bu dört âlemi kendisinde toplayan insanlık âlemidir (hazret-i
insaniye).
Yaratılışın serüveni işte bu beş âleme irca edildiği için de günlük namaz
beş vakit olarak farz kılınmıştır. Beş âlem ile günlük beş vakit namaz arasında
münasebet olduğu gibi yedi ilâhî ismin dört rüknü de beş vakit namaz ve
diğer namazlarla münasebet halindedir. Günlük, haftalık ve yıllık namazların
bu münasebeti şu şekildedir: Günlük namazlar el-İlme, Cuma namazı elHayata, Ramazan Bayramı namazı el-Kudrete, Kurban Bayramı namazı elİrade ismine bakar.159
Yaratılış serüveni işte bu beş âlem içinde deveran ettiği gibi günlük
namazlar da beş vakit olarak farz kılınmıştır.160 Şehadet âleminde zuhur eden
şeylerin birbirine benzemesi zaman sebebiyledir. Ancak bazı zamanlar
diğerlerine nispetle daha şerefli, daha kapsamlı ve daha kâmil olur. Mesela
cuma günü, bayram günleri, ramazan geceleri -özellikle kadir gecesi- aşure
günü ve şâban ayının on beşinci gecesi gibi. Bütün bu özel zamanlarda zuhur
eden yeni yaratılışlar (halkı cedîd) daha şereflidir. Dolayısıyla onlarda yapılan
ibadetler de -eğer denk gelirse- o andaki yeni yaratılışın şükrüdür. Zaman için
geçerli olan bu hakikat mekânlar için de geçerli olduğu için bazı mekânlar
diğerlerinden daha şereflidir. O mekânda yaşayanlar, o mekânın şerefinden
istifade edebilirler.161 Mesela; mescitlerin dışındaki yerlere göre mescitler
daha şereflidir. Mescid-i Aksa diğer mescitlere göre daha şerefli, Mescid-i
Nebî ise Mescid-i Aksaya göre daha şerefli, Mescid-i Haram da Mescid-i
Nebîye göre daha şereflidir. Daha sonra açıklanacağı üzere, bu mescitlerde
kılınan namaza buraların şerefi tesir eder.162
158
159
160
161
162
Kaf, 15.
Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam
Hukuku Açısından Tahlili”, 122 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 76,77.
Karataş, 122 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 76,77.
Karataş, 122 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 76.
Karataş, 123 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 76.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Nizamettin KARATAŞ
Kadı Burhâneddin’e göre her ibadetin beş âlemden biri ile doğrudan
münasebeti vardır. Aynı şekilde beş âlemin de kendi içinde bazısının bazısına
açık etkisi vardır. Bu nedenle; gayb âlemi ruhlar âlemine, ruhlar âlemi misâl
âlemine, misâl âlemi şehadet âlemine etki eder. İnsan-ı kâmil hazreti ise bütün
âlemleri kuşatan dolayısıyla hepsine etki edebilen bir hazrettir.163
Oruç ruhlar âlemine uygun bir ibadettir. Ruh ile orucun sıkı bir
münasebeti vardır. İnsan, nefsinin şehevî arzularını tutarak ve yeme-içme gibi
alıştığı şeyleri terk ederek manen temizlenir ve ruhânîleşir. Oruç insanı kesret
âleminden vahdet âlemine doğru çeker. Ruh oruçla güçlenir ve Allah’a itaate
alışır. Cansız bir şeyin ruh ile canlanması gibi oruç da insanı manen
canlandırır. Oruçlunun sahuru ve iftarı ibadete dahildir. Ramazan’ın ve
orucun bereketi ile Ramazan Bayramı günlerinde yiyip içmek de ibadet
olmuştur. Ramazan’ın ruhaniyeti olmasaydı insanın yeme-içmesi ibadete
dönüşemezdi. Oruç kesret âleminin riya gibi bazı ahkâmından etkilenmez.
“Oruç benim içindir ve onun ecrini de ben veririm.”164 kutsi hadisi buna işaret
etmektedir.165
İnsanı oluşturan tabiî ve unsûrî şeyler zahirî yapıları itibariyle değil,
insana nispetleri dolayısıyla önemlidir. Bundan dolayı insana, hakikatlerine
uygun amellerle Allah’a şükretmesi emredilmiştir. Allah’a şükrün en
kapsamlı ifadesi de namazdır. Müslüman, akıllı ve diri olduğu müddetçe
namaz kılmakla yükümlüdür. Felekler ve Dünya döndükçe bu yükümlülük
devam eder. Günler, haftalar ve senelerin oluşması feleklere bağlı olduğu gibi
günlük beş vakit, haftalık cuma ve yıllık iki bayram namazları da felekler ve
zaman ile irtibatlıdır. Namaz misâl âlemine bakar.166 Bu itibarla namaz için
câmiye/cemaate yürümek sevap olmuştur.167
Hac gayb âleminin hükmü altındadır. Zira Kâbe’nin güzelliği de onu
ziyaret etme emri de akılla anlaşılacak bir şey değildir. Bazı sahabelerin
Hacerü’l-esved’i öptüklerinde;“Sen bir taşsın, insana fayda ve zarar vermezsin.
163
164
165
166
167
Karataş, 123 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 117.
Buharî, “Savm” 2, 9; Müslim, “Sıyam”, 163.
Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam
Hukuku Açısından Tahlili”, 123 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 54.
Karataş, 123 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 53,54.
Müslim, “Mesâcid” 282; Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 117.
Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin Sırları
Eğer Rasulullah’ın seni öptüğünü görmeseydim, ben de seni öpmezdim”168 demeleri,
bazı sahabelerin de “Ey Mekke, sen ancak kuru bir vadisin, ancak diğer beldeler
üzerine Allah seni şereflendirdi”169 sözleri buna işarettir. Hac, Allah ve
Resulünün sözlerine iman etmeye çağrıdır. İşte bu gibi nedenlerle Mekke
gaybın izlerinin en fazla hissedildiği yer olmuştur.170
Cihat insaniyet mertebesine layık bir ibadettir. Cihat Allah’a imanı ve
İslam’ı sevmek, küfür ve inkara buğz etmek ve bunun için gerekirse canı feda
etmektir. Cihat Allah için dünya nimetlerini ve süsünü terk emek, şehvet ve
öfke kuvvetini yerli yerince kullanmaktır.171 Cihat kahır suretinde rahmettir.
İnsanların iman ve İslam ile şereflenmesine vesiledir. Cihat, bereket ve sevap
olarak aklın hem idrak ettiği hem de edemediği kapsam ve özellikte olan bir
ibadettir.172
Kadı Burhaneddin burada beş âlemden dördünü ve onların
mazharlarını zikretmiş ama şehadet âlemini ve onun mazharı olan ibadeti
zikretmemiştir. Müellifin düşüncelerinin izini sürdüğümüzde bu hazretin
hükmü altında olan ibadet ya kurban ya da zekât olacaktır. İbadetlerin kendi
içindeki hiyerarşisini göz önünde bulundurursak, zekât farz olma yönü
itibariyle kurbandan daha önceliklidir. O halde zikredilmeyen şehadet
âleminin hükmü altında olan ibadetin zekât olduğunu söylemek mümkün
olabilir.
3.8.
Harfler ve İbadetlerle Münasebeti
Kadı Burhâneddin’e göre ibadetlerle onların isimleri arasında isim
müsemma ilişkisi olduğu gibi bu isimleri oluşturan harflerin telaffuz edilip
edilmemesi itibariyle de bazı yorumlar yapmak mümkündür. Bazı ibadetlerin
güzel yönü açık, bazı ibadetlerin güzel yönü ise gizlidir. İşin tabiatı böyle
olduğu için ibadetlerdeki güzelliğin mahiyetlerine göre açık veya gizli olması
da tabiidir. İbadetlere isim olan harflerin terkibi tesadüfî değil kastîdir. Bu
168
169
170
171
172
Buhari, “Hac”,50; Müslim, “Hac”, 248; Nesaî, “Menâsik”, 147; İbn Mâce, “Menâsik”, 27.
Alaüddin Abdülazîz b Ahmed b Muhammed Abdülazîz el-Buhari, Keşfü’l-esrar an Usuli Fahrülislam elPezdevi = Keşfü’l-esrar fi şerhi Usuli’l-Pezdevi, c. 1 (Dârü’l-Kütübi’l-Arabiyye, 1997), 277.
Karataş, “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı Eserinin Tahkiki ve İslam
Hukuku Açısından Tahlili”, 124 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 117.
Karataş, 124 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 56.
Karataş, 125 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 56.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Nizamettin KARATAŞ
kasıt isimlerin anlamlarında görülebilir. Meselâ, iman kelimesi telaffuz
edildiğinde bütün harfler her zaman açıkça ortaya çıkar. Bu da imanın
güzellik yönünün açık olduğuna işarettir. Zaten imandan beklenen de
eserleriyle açığa çıkmasıdır. Bu nedenle dil ile ikrar etmek imanın
rükünlerinden biri olmuştur.173 Müellif namaz, oruç, zekât, hac, cihat ve
kurban ibadetleri ile ilgili; bu ibadetlerin harflerinin telaffuz edildiğinde açık
veya gizli olması üzerinden de bazı yorumlar yapmıştır. Mesela farz
namazların açıktan ve cemaatle kılınması ile nafile namazların gizli
kılınmasının; “salat” kelimesindeki kimi harflerin açık/zahir kimi harflerin de
sessiz/sâmit olması ile ilgilisi vardır. Diğer ibadetlere isim olan kelimeler ile
bu ibadetlerin bazı yönleri de bu açıdan irtibatlıdır. Zekât açıktan verilebilir.
Bununla beraber fakirin ihtiyacını karşılamak için sadakaların gizli verilmesi
güzeldir. Orucun güzelliği onun gizliliğindedir. Ramazan orucu tutan
kimsenin gerektiğinde bunu ifade etmesi caiz iken, nafileleri ilan etmek hoş
karşılanmamıştır. Haccın edasında açık bir güzellik olmakla beraber haccın
birçok menasikinin güzelliği gizlidir. Kurban ve cihat ibadetinde de açık ve
gizli güzellikler vardır.174
Sonuç
Allah’ın emirlerinde maksat ve hikmet aramak insanoğlunun merak
ettiği şeylerdendir. İnsanoğlunun anlam arayışı, olay ve olguların sebep,
hikmet ve maksatları üzerine düşünmesi, yaşamını fayda sağlamak ve zararı
savmaya çalışmak üzerine kurması gibi fıtrî eğilimleri ibadetlerin sırları ve
hikmetleri üzerinde kafa yormasına da sebep olmuştur. Bu itibarla ibadetlerin
sırları ve hikmetlerine dair eserler vücuda gelmiştir. İksîrü’s-seâdât fî esrâri’lİbâdât bu alanda yazılan eserlerden biridir. Kadı Burhaneddin bu eserinde
varlık, varlığın hiyerarşisi ve varlığın hikmetlerini ibadetlerin sırlarını izah
etmek için ele almıştır. Eserde ibadetlerin sırlarına dair yapılan izahlar
vahdet-i vücutçu bir perspektifi göstermektedir. İbadetler ile bütün bir
mevcûdât arasında kurulan bağlantılar; gayb, ruhlar, misal, şehadet ve insan-ı
kâmil hazreti ve ilahi isim ve sıfatlar ile ibadetlerin bağlantıları olduğu
düşünülmüştür. Cennet nimetleri, dört unsur, insanın yapısı ve tabiat ile
173
174
Karataş, 126 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 118.
Karataş, 127 Krş. “a.g.e” Arapça kısım, s. 118.
Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin Sırları
ibadetler arasında kurulan bağlantılar ufuk açıcıdır. Ayrıca ibadetlere isim
olan kelimelerin harflerinin telaffuz edilirken açığa çıkıp çıkmaması ile o
ibadetlerin güzelliğinin açık veya kapalı olması arasında irtibat olduğu
düşüncesi spekülatif olmakla beraber dikkat çekici bulunmuştur.
Kadı Burhâneddin kâinattaki her şeyin birbiri ile irtibatlı olduğunu
söylemiştir. Varlık mertebeler halinde mevcut olup her mertebe kendisinin
altında olan şeylerin özelliklerini ve hakikatlerini kendi bünyesinde toplar.
İnsan ise bütün mahlûkatın özelliklerini kendisinde toplamıştır. Bir yönüyle
tabiatın bir parçası olan insanın yapacağı kuşatıcı ameller sayesinde kendisi
ve yeryüzü ıslah olur. Mümin Allah’a kulluk ettiği zaman, O’nun güzel
isimleri ile ahlaklanır. Bu vesileyle halinde, fiilinde, sözünde İslam üzere olan
o müminin hâlinden, fiilinden, sözünden Allah cennetler inşa eder. Kuranda
tasvir edilen cennette dört unsurun ve üç müvellidâtın form değiştirmek
suretiyle var olacağını anlamak mümkündür.
Kadı Burhâneddin’e göre İnsan, fıtratı ve yaşam şartları dolayısıyla
itidalini kaybedebilir. İnsanın olgunlaşması ilim, hayat, cömertlik, adalet,
irade, kudret ve kelam sıfatlarının mazharı olan iman, namaz, zekât, oruç, hac,
cihad ve kurban ibadetleri vesilesi ile mümkün olur. İlim sıfatının mazharı ve
kalbin ameli olan iman tüm ibadetlerin kabul edilmesinin temel şartıdır.
Günde beş vakit namaz kılan bir Müslümanın, bu ibadetin beş âlem ile olan
münasebeti sayesinde, hem urûcî175 hem de rucûî176 olarak kemal
mertebelerini kat etmesi mümkündür. Ona göre bu, insaniyet mertebesinden
başka bir mertebe için söz konusu olmayan çok özel bir imkandır. Böylece
insanın yaratılışının özü ortaya çıkabilecektir.
İnsanı itidalden çıkaran çeşitli iç ve dış müessirleri kırmak ibadet
sayesinde mümkün olabilir. Bunlardan benlik, kibir ve ucbu kırıp nefsi terbiye
etmek için oruç, insanı mala daha fazla meyilden kurtarmak için zekât, diğer
ibadetlerle izalesi mümkün olmayan sapmaları gidermek için de hac farz
kılınmıştır. Çünkü bu ibadette zamanın ve mekânın şerefine, zatî ve sebebî
şeref de eklenmektedir. Kurban hem kurban kesen kişi için hem de bütün bir
toplum için pek çok faydaları bünyesinde barındıran bir ibadettir. Cihad
175
176
İbadetin insandan Allah’a yükselmesi, ya da insanın Allah’a yükselmesidir.
Emrin Allah’tan âleme dönmesidir.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Nizamettin KARATAŞ
kişiyi Hak yolda tutmak, malı ve canı Hak yolunda harcamaktır. Cihad ederek
ölmek hayattır. Müslümanın ve İslam’ın şerefini yükseltmektir. Cihat ibadeti
özellikleri ve kapsamıyla çok şerefli ve kâmil bir ibadettir.
Yaratılışın amacı Allah’ı bilip tanımak, O’na yönelmek ve kulluk
etmektir. Kulluğun en güzel şekli ise ibadettir. Manevi kirlerden arınarak
ahlaki zaafları gidermek ve tutarlı, dengeli, huzurlu bir yaşam için ibadetler
en etkili vasıtalardır. Kur’an-ı Kerim’de namazın ve mali ibadetlerin, kişiyi
hırs, sabırsızlık ve bencillik gibi yıkıcı duyguların etkisinden koruyacağına
işaret edilmiştir. Namaz ve orucun kişiyi kötü ve çirkin davranışlardan
alıkoyacağını, zekâtın insan tabiatındaki cimrilik ve bencillik eğilimini ıslah
edeceğini söylemek mümkündür.
Kurban ibadetinin de hem insan
psikolojisinde bir denge unsuru olduğu hem de önemli bir sosyoekonomik
işleve sahip olduğu düşünülmektedir.
İbadetlerin, kişiyi kötülüklerden uzaklaştırma, toplumsal kaynaşmayı,
huzur ve sükûnu sağlama, yoksullara el uzatma gibi dışa akseden olumlu
sonuçları vardır. Bu özellikler zekât, hac, kurban, keffaret gibi ibadetlerde
daha etkin görülür. Hayatını ibadet eksenli yaşayan insan, yaratıcısı ve
kendisiyle barışık, dengeli ve huzurlu biri olur.
Sonuç olarak ibadet, insanın dünyada dengeli bir hayat yaşamasına,
ahiret hayatında cennete girmesine ve Allah’a yaklaşmaya vesile olan en
temel görevdir. Kur’an-Kerim’ kâinattaki her zerrenin Allah’ı tespih ettiğini
ifade etmektedir.177 Yapılan ibadet, kâinatın tespihine dahil olarak, adeta
damlanın okyanusa karışması gibi onunla bütünleşir. Ancak bu
bütünleşmenin gerçekleşmesi için ibadeti yüksek bir bilinçle yapmak gerekir.
Bunun yollarından biri de ibadetlerin sırlarını ve hikmetlerini bilmekten
geçer.
Kaynakça
Abdülkerim Özaydın. “Kadı Burhaneddin”. Türkiye Diyanet Vakfı
Ansiklopedisi. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi: TDV, 2001.
İslam
Arabi, Muhyiddin İbn. Fütuhat-ı Mekkiyye. Çeviren Ekrem Demirli. 8. baskı. 18 c.
Litera Yayıncılık, 2017.
177
Bk. Müsebbihat sureleri; Hadid, Haşr, Saff, Cuma, Tegâbün, İsra ve A'lâ Surelerinin ilk ayetleri.
Kadı Burhaneddin’in İksîrü’s-Seâdât Adlı Eserinde İbadetlerin Sırları
Buhari, Alaüddin Abdülazîz b Ahmed b Muhammed Abdülazîz el-. Keşfü’l-esrar an
Usuli Fahrülislam el-Pezdevi = Keşfü’l-esrar fi şerhi Usuli’l-Pezdevi. Dârü’lKütübi’l-Arabiyye, 1997.
Burhaneddin, Ahmed Kadi. Kadı Burhaneddin divanı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi yayınları; 2244. İstanbul : İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi,
1980.
Chodkiewicz, Michel. Sahilsiz Bir Umman: Muhyiddin İbn Arabi. Çeviren Atilla
Ataman. 3. baskı. Gelenek Yayıncılık, 2003.
Cürcani, eş-Şerif Ali b Muhammed el-. et-Ta’rifat. Beyrut : Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye,
1983.
Çakmaklıoğlu, M. Mustafa. İbn Arabi’ye Göre İbadetlerin Manevi Yorumları. 3.
baskı. İstanbul: İnsan Yayınları, 2011.
Daryal, Ali Murat. Kurban Kesmenin Psikolojik. 2. baskı. M.ü. İlahiyat Fak. Vakfı,
y.y.
Dihlevi, Şah Veliyyullah. Hüccetullahi’l-Baliğa. Çeviren Mehmet Erdoğan. 1. baskı.
2 c. İstanbul: İz Yayıncılık, 1994.
Dinç, Emine Nurefşan. “Kadı Burhâneddin’in Tercîhu’t-Tavzîh İsimli Eserinin
Tahkîki ve Değerlendirilmesi”. Thesis, Marmara Üniversitesi, 2009.
Efendi, Ebü’l-Hayr İsamüddin Ahmed Efendi Taşköprüzade Ahmed. Miftahü’s-saade
ve misbahü’s-siyade fî mevzuati’l-ulum. Beyrut, 1985.
el-Mevsuatü’l-fıkhiyye. C. 29. ; Kuveyt : Vizaretü’l-Evkaf ve’ş-Şuuni’l-İslâmiyye,
1993.
Esterabadi, Aziz b Erdeşir. Bezm-u rezm. Kültür Bakanlığı yayınları; 1203. Ankara :
Kültür Bakanlığı, 1990.
Ferhat Koca. İslam hukukunda ibadet kavramı. İMVAK kültür yayınları; 1. Çorum :
İMVAK, 2000.
Hatice Tören. “Kadı Burhaneddin ( Edebî ve Tasavvufî Şahsiyeti )”. Türkiye Diyanet
Vakfı İslam Ansiklopedisi. Ankara: TDV, 2001.
Heysemi, Nureddin Ali b Ebî Bekr el-. Mevâridü’z-zamân ilâ zevâidi İbn Hibbân.
Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, y.y.
tasavvur, c. 4 sy. 1 (Haziran 2018) | Nizamettin KARATAŞ
İbnü’l-Arabi, Ebû Abdullah Muhyiddin Muhammed b Ali. el-Fütuhatü’l-Mekkiyye.
Beyrut: Dâru Sâdır, y.y.
İmam Gazali. İhya-u Ulumiddin. Çeviren Ahmet Serdaroğlu. İstanbul: Bedir
Yayınları, 2002.
İsfahani, Ebü’l-Kâsım Hüseyin b Muhammed b Mufaddal Ragıb. Müfredatu elfazi’lKur’ân. C. Muhammed Seyyid Kilânî. Beyrut: Daru’l-Marife, t.y.
Kahraman, Abdullah. “Darülfünûn Müfredatında Bir Ders: Hikmet-i Teşri‘ ve Bir
Metin”. İslâm Hukuku Araştırmaları Dergisi, sayı 15 (2010): 345–70.
———. İslam Hukukunda Değişim ve İbadetler. İstanbul: Ensar Neşriyat, 2012.
Karagöz, İsmail, Mehmet Canbulat, Fikret Karaman, ve İbrahim Paçacı. Dini
Kavramlar Sözlüğü. Diyanet İşleri Başkanlığı, 2006.
Karataş, Nizamettin. “Kadı Burhâneddin’in İksîru’s-Seâdât fî Esrâri’l- İbâdât Adlı
Eserinin Tahkiki ve İslam Hukuku Açısından Tahlili”. Basılmamış Doktora
Tezi, Cumhuriyet Üniversitesi, 2014.
Manzur, Ebü’l-Fazl Muhammed b Mükerrem b Ali el-Ensârî İbn. Lisanü’l-Arab.
Beyrut : Dâru Sadır, y.y.
Münavi, Zeynüddin Muhammed Abdürrauf b Tacilarifin b Ali. Feyzü’l-kadir şerhi’lCâmii’s-sagir. Beyrut : Dârü’l-Ma’rife, 1938.
Özdirek, Recep. “Candaroğlu İsmâıl Bey’ın Hulvıyyât İsimli İlmihal Kitabında
İbadetlerin Fazilet ve Hikmetleri”. Araşan Sosyal Bilimler Enstitüsü İlmî
Dergisi, sayı 17–18 (2013): 109–25.
Şatıbi. El-Muvafakat. Çeviren Mehmet Erdoğan. 4 c. İz Yayıncılık, 1990.
Tehanevi, Muhammed b A’la b Ali el-Faruki el-Hanefi. Keşşafu ıstılahati’l-fünun.
Beyrut : Dâru Sadır, y.y.
Yazır, Elmalılı Muhammed Hamdi. Hak dini Kur’ân dili : Türkçe tefsir. 9 c. İstanbul:
Eser Kitabevi, y.y.
Yücel, Yaşar. Kadı Burhaneddin. Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınları; 755. Ankara :
Kültür ve Turizm Bakanlığı, 1987.