(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Jale Özgentürk" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Jale Özgentürk" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Jale Özgentürk

Milli drone sürüleri geliyor

27 Ağustos 2017

SAVUNMA Teknolojileri Mühendisliği (STM), Savunma Sanayi Müsteşarlığı bünyesinde kurulmuş özel bir şirket. 1991’de Turgut Özal’ın isteğiyle Sezai Türkeş Fevzi Akkaya (STFA) ortaklığı ile kuruluyor. Bugün Milli Gemi Projesi’nden (MİLGEM), uydulara, robotlara kadar birçok alanda üretim yapıyor, stratejik danışmanlık veriyor. Suudi Arabistan’ın 4 gemi almak için yaptığı anlaşmadan vazgeçtiği haberi nedeniyle tanıştığım STM Genel Müdürü Davut Yılmaz, neler yaptıklarını anlatmak istedi. Bir araya geldik.

AMAÇ TEŞVİK ETMEK

STM’nin yeniden yapılandığını söyleyerek önemli bir açıklama ile başladı Yılmaz. Yıl sonuna kadar STM dünyadaki örnekleri gibi bir düşünce ve strateji kuruluşu haline geliyormuş. Örnek olarak ise Rand Corporation’u verdi Yılmaz. ABD’nin ünlü kuruluşu Rand Corporation’u bilirsiniz. 2’nci Dünya Savaşı’ndan sonra soğuk savaş döneminde ortaya çıktı. Amaç bilim insanlarının serbest düşünme ve çalışmalarını teşvik etmek, Sovyetler’e karşı savaşta yeni stratejiler oluşturmaktı.

Kurum bugün de varlığını sürdürüyor. Hatta Pentagon için de araştırmalar yapan kurumun hazırladığı raporlar büyük tartışmalar yaratıyor. Örneğin kimi zaman ABD otomotiv sektörü için bir raporu çıkıyor, kimi zaman Suriye’nin geleceğine ilişkin. Hazırlanan raporların gerçekleşmesi ise hiç şaşırtıcı olmuyor. STM’nin buna benzer bir dönüşüme girişinin gerekçesini ise Yılmaz, şöyle açıklıyor: “Türkiye’de teknik anlamda düşünce yapısı ile sosyal, siyasi verileri birleştiren Rand Corporation gibi bir düşünce kuruluşu yok. Biz de böyle bir yapılanmaya giderek karar vericilere verileri kullanarak rasyonel çıkarımlar sağlayacak bir mekanizma oluşturacağız.”

SENARYOLAR OLUŞTURACAK

Yılmaz, yapay zeka temelli uygulamalara ilişkin şunları söylüyor: “Mesela şeffaf bir ihalede bir şirketin ihaleyi kazanıp kazanamayacağına ilişkin veriler de sunabileceğiz. Ya da siyaset ve savaşa ilişkin bir kararın yaratacağı sonuçları olasılıklar çerçevesinde görecek senaryolar da oluşturacağız. Yani büyük veri temelli stratejik analizler yapacağız.”

Yılmaz, STM’nin diğer faaliyetleri hakkında da çok ilginç bilgiler veriyor. Koç, Sabancı, bankalar gibi birçok kuruma siber güvenlik sağlamaktan, gemi üretimine kadar çok değişik bir yelpazede çalıştıklarını anlatan Yılmaz, üzerinde çalıştıkları bazı konuları da şöyle sıralıyor:

Yazının devamı...

Stres düştü ama rehavete dikkat

20 Ağustos 2017

TÜRKİYE 2017 yılına ekonomide olumsuz beklentilerle girdi. Büyüme yüzde 3’lerde, işsizlik ise artan bir hızla çift hanelere yaklaşmıştı. Yılın 8 ayı tamamlandı. Piyasalarda adeta bir bahar havası yaşanıyor. İşsizlik istendiği kadar olmasa da düşüyor, büyümenin yüzde 5’leri bulabileceği dillendiriliyor. İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan’la karşılaştım. Bütçe açığı, cari açık artarken, bu iyimserliğin ve olumlu gidişin hangi temellere dayandığını bir sanayici olarak yorumlamasını istedim. Bahçıvan, 2016’yı ekonomide travma yılı olarak niteliyor. 2017’ye travmaların etkisiyle temkinli başladıklarını hatırlatıyor. Ancak küresel piyasalardaki rahatlama ile ihracatın arttığını, verilen teşviklerle de işsizliğin düşme eğilimine girdiğini ekliyor.

2018 BEKLENTİLERİ

Tabii şirketler için en önemli kaldıraç ise Kredi Garanti Fonu (KGF) olmuş. Dövizdeki aşırı artışla teminat sorunu yaşayan ve kredi alamayan şirketleri rahatlatmak için gündeme gelen Kredi Garanti Fonu’nun nefes olduğunu söylüyor ve “Risk engellendi. KGF stresi düşürdü ve moraller arttı” diyor. Bahçıvan, tabii ki her sektörün aynı gelişmeyi gösteremediğini de belirtiyor. “İnşaat, perakende ve turizmde sorunlar sürüyor. Sanayi, otomotiv, gıda ve kimyada ise olumlu gelişmeler yaşandı” diyor. Peki bu durum sürdürülebilir mi? Çünkü KGF, işsizlik teşvikleri belli süreler için geçerli. 2018 ekonomisinden beklentiler ne? Bu soruları yönelttiğim Bahçıvan’ın 2018 için kaygıları var. İyileşmenin sürdürülebilir olmadığını düşünüyor.

REHAVETE GİRİLMESİN

Bahçıvan, ekonomideki iyileşmenin sürdürülebilmesi için “huzurlu bir ortama” ihtiyaç olduğunu söylüyor. Ancak 2018’in seçim yılı olma beklentisinin giderek arttığını anlatıyor. 2017 başarısının iyi analiz edilmesi gerektiğini de ekleyen Bahçıvan’ın yorumları şöyle:

- Başarısızlığın nedenleri nasıl analiz ediliyorsa başarının da analiz edilmesi gerek. KGF’nin devam etmesi gerek.

- Gereksiz iyimserliğe kapılmamak, işler iyi gidiyor diye revizyonlardan kaçmamak gerekiyor.

-

Yazının devamı...

Kazakistan yeniden radarda

13 Ağustos 2017

DEİK’in 70’e yakın işadamı ile Kazakistan’ın başkenti Astana’da düzenlenen enerji Expo’suna yaptığı çıkarma Türk işadamlarının bu ülkeye ilgisini yeniden arttırdı. Türk işadamları bir dönem FETÖ etkisi yüzünden iş yapmakta zorlandıkları Kazakistan’da 3 milyar dolar olan ticaret hacminin artacağı görüşünde. 

KAZAKİSTAN’da 100 bin Türkiye vatandaşının yaşadığını ve bunlardan 1831’inin şirket kurduğunu söyledi. Nisan 2015’te Türkiye ile “Yeni Sinerji” anlaşması imzalayan Kazakistan ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi 1.5 milyar dolar seviyesinde. Kazakistan ile ilişkilerin Pekin’den Londra’ya uzanan “İpek Yolu” ile ivme kazanması bekleniyor. Doğu’nun zengin doğal kaynaklarının, gelişmiş Batı pazarlarına ulaştırılması için Çin’in başlattığı “Bir Kuşak, Bir Yol” projesi, geleceğin enerjisinin nereye akacağını gösterecek.

Kazakistan Orta Asya’nın güçlü ülkelerinden biri. Gücü sahip olduğu petrol ve doğal kaynaklardan geliyor. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bağımsızlığını alan Kazakistan, yaklaşık 20 yıldır önemli bir ekonomik gelişme içinde. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı’nın ‘Doing Business 2016 Raporu’na göre iş yapabilirlik sıralamasında dünyanın ilk 10 ülkesi arasında. Bu kararlar sayesinde ülke 11 yılda 212 milyar dolar olarak yabancı yatırım çekmiş. Bu yatırımların 2 milyar doları ise Türkiye’den gelmiş. Kazakistan’ın Türkiye’deki yatırım tutarı ise yaklaşık 900 milyon dolar.

ÖZEL İLGİ ASTANA

Kazakistan’ın başkenti Başkan Nursultan Nazarbayev’in özel ilgisi, Norman Foster gibi ünlü mimarların dokunuşu ile neredeyse sıfırdan inşaa edilen Astana. Yıllar önce bir Türk yatırımının açılışı için geldiğim Astana’da iş merkezi, konut, alışveriş merkezi gibi yatırımlar aynı hızda devam ediyor. Astana’nın ilk uluslararası etkinliği ise Astana EXPO 2017 oldu. Kazakistan’ın büyük önem verdiği fuarın konusu ’Geleceğin Enerjisi.’ 115 ülke ve 18 uluslararası kuruluşun katıldığı fuarın önemli katılımcılarından biri de Türkiye. 100 bin Türk vatandaşının yaşadığı, Anadolu Grubu’nun kısa süre önce yeni fabrika açarak 3 fabrikaya çıktığı Kazakistan’ın yeniden Türkiye gündemine girmesini işte bu fuar sağladı.

ÇIKARMA YAPTI

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nun davetiyle çoğunluğunu Türkiye İhracatçılar Meclisi üyelerinin oluşturduğu 70’e yakın işadamıyla Astana’ya çıkarma yaptı. Bu ziyaret gerçek potansiyeli yansıtmayan ticaret rakamlarının da masaya yatırılmasını sağladı. Geziye katılan işadamlarına izlenimlerini sordum. Özellikle Türki Cumhuriyetleri’nin tamamıyla ilişkilerimizin yeterli düzeyde olmadığını söylüyorlar. Bu ülkelerin Türkiye’ye karşı korumacılık politikalarının anlaşılmaz olduğu ve daha fazla ilgi gösterilmesi gerektiğini ekliyorlar. Bu ziyaret ise katılımcıları memnun etmiş. İki ülke arasında adı konmamış sorunun adı ise FETÖ. Zeybekci’nin konuşmasında işaret ettiği FETÖ engeline bazı işadamları “Pazara rahat giremiyorduk. Bundan sonra devlet makamlarına daha kolay ulaşabiliriz” sözleriyle işaret ediyor.

Yazının devamı...

‘Bal’lı yalan

8 Ağustos 2017

BAL sağlığa yararlı mı zararlı mı? Prof. Dr Canan Karatay’ın başlattığı bu tartışma bal üreticilerinin tepkisine neden oldu. Karatay, “Bal yerine sıvı şeker yiyorsunuz” diyor. Bal üreticileri ise gerçek bir balın zarar değil şifa getirdiğini savunuyor. Dikkat edilecek tek şey var! Gerçek bir bal. Gerçek bir bal nedir? Üreticiler söylüyor. Arılar kışlatma denilen kuluçka döneminde şekerle değil kendi ballarıyla beslenecek. Dolaştığı flora tarımsal ilaç kullanılmamış ormanlar, bitkiler olacak. Gerçek bal mumuna üretim yapacak.

YÜZDE 40 ARTIŞ VAR

Şu anda piyasada bulunan balların ne kadarı böyle? Sahte bal tartışmalarının alıp başını gittiği bugünlerde Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği’nin başkanı Ziya Şahin ile bir araya geldim. Şahin 80 kentten 60 bine yakın arıcının üye olduğu bir birlik. Şahin, “Bal üretimi, arıcılık zor bir uğraş. Üretici yılın 6 ayını göçebe olarak 9 metrekarelik barakalarda geçiriyor” diye başlıyor. En büyük sorunu Türkiye’de bilinçsiz ağaç kesimi, yapılaşma ve iklim değişiklikleri olarak sıralayan Şahin, “10 yılda koloni sayısı yüzde 40 arttı ama bu arıların ancak yüzde 50-60’ını barındıracak flora alanı var” diyor.  Tarım alanlarında yanlış ve bilinçsiz ilaçlama yüzünden arı ölümlerinin yaşandığını da ekleyen Şahin’in sıraladığı sorunlar gerçekten kaygı verici:

SANAYİ MUMLARI VAR

- Petek olarak sanayi mumları kullanılıyor. Bu konuda çalıştay düzenlendi ama karar alınmadı hâlâ.

- Arılanın beslenmesinde kullanılan şekerin orijini çok önemli. Mısır orijinli tatlandırıcıların arı beslenmesinde kullanılması ülke arıcılığını tehdit ediyor.

- Arı beslenmesinde kullanılan kekler, bal yerine ticari glikoz, vitamin adı altında antibiyotikli ürünler.

- Yem, katkı maddesi tüketici sağlığını tehdit eder hale gelmiştir. Kontrol yok.

Yazının devamı...

‘Biz zaten bölgeden çekildik’

6 Ağustos 2017

TÜRKİYE’nin güney sınırında çok yakında önemli bir gelişme olacak. Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Irak hükümetinden gerekli desteği göremediği gerekçesiyle bağımsızlık için yapacağı referandumun tarihini 25 Eylül olarak açıkladı. Referandum kararının bölgede siyasi dengeleri değiştireceğine kuşku yok. ABD başta olmak üzere birçok ülkeden de bu karara destek var. Ancak Türkiye bu karardan memnun değil ve defalarca referanduma karşı olduğunu açıkladı. Ekonomi ile siyaset birbirinden ayrılmaz ama siyasette olacaklar bu yazının konusu değil. Yanıt arayacağım sorular ekonomik... Çok eski değil 5 yıl önce bin 500’ün üzerinde Türk şirketinin bulunduğu, 30 milyar dolarlık yatırıma imza atmış Türk müteahhitlerinin bölgenin kalkınmasına katkı sağladığı bu pazarda ekonomide neler olur? Referandumda çıkacak bir bağımsızlık kararı şirketleri nasıl etkiler?

BÖLGEYİ TERK ETTİLER

Bilindiği gibi bölgede özellikle üç yıldır ekonomik kriz yaşanıyor. Kuzey Irak petrolü satılamıyor, merkezi hükümetin bütçesinden de bölge yeterince pay alamıyor. Yatırımlar durdu. Türk müteahhitler 3 milyar doları bulan alacaklarını tahsil edemediği için bölgeyi terk etmiş durumda.Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Mithat Yenigün, alacaklar konusunda hiçbir gelişmenin olmadığını söylüyor. Yenigün, “Biz bölgeden zaten çekildik. Referandum kararı bizi doğrudan etkilemiyor” diyor.

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’na bağlı Türk Irak İş Konseyi ise temmuz ayı içinde iş yapan şirket temsilcileri ile bir araya gelerek durum değerlendirmesi yapmıştı. 9 Ağustos’ta da yeni bir toplantı ile gelişmeleri değerlendirmeye hazırlanıyor.

Başkan Emin Taha’yı aradım, şu andaki durumu ve referandumun olası etkilerini sordum. Bölgede ekonomik krizin üç yıldır sürdüğünü söyleyen Taha da, müteahhitlik firmalarının işlerinin durduğunu ve pazardan çekildiklerini hatırlatıyor. Kuzey Irak’ın sorunlara rağmen Türkiye için vazgeçilmeyecek bir pazar olduğunu söyleyen Taha, bazı şirketlerin işlerinin yarım kaldığını ancak para ödemelerinin başlaması halinde bu firmaların pazara geri dönebileceğini de ekliyor.

VİZE SORUNU ÇÖZÜLDÜ

Yazının devamı...

AVM’de ‘geçici mağaza’ dönemi

30 Temmuz 2017

PERAKENDE sektöründe son dönemlerde açılan mağazalardan çok kapanan mağazalar gündemde. Büyük kentlerin ünlü caddelerinde, alışveriş merkezlerinde (AVM) verimsiz kalan mağazalar birer birer kapanıyor. Gerekçeler kentsel dönüşüm, perakende cirolarındaki düşüş ve en önemlisi de döviz kurlarının artışıyla patlayan kiralar.

Kiralar düşmeye başlasa da giden mağazaların yerine yeni kiracı bulmak kolay olmuyor. Hem perakendeciyi hem de alışveriş merkezi yatırımcılarını etkileyen krizde iki taraf arasındaki çelişkiler ise derinleşerek sürüyor.

TALEPLER BİTMİYOR

Neler oluyor diye önce AVM yatırımcılarına sordum. Sektörün sorunlarını kabul ediyorlar ancak yaşanan sıkıntıları perakendecilerin fırsata çevirdiği iddiasını ortaya atıyorlar. Bir yatırımcı “Perakendecilerin talepleri bitmiyor” diyor.

Mağaza kapatmanın açmaktan daha övünülür hale geldiğini söyleyen AVM sahipleri ve işletmecileri, “Perakendeciler artık çok kolay mağaza kapatma kararı alıyor. Bu bir tehdide dönüşüyor. Yeni açılmak zorunda kalan AVM’lerde ise dekorasyon giderleri tamamen yatırımcıya ait hale geldi. Yeni bir AVM’de dekorasyon gideri 25 milyon TL’yi buldu. Sıkıntı büyüyor” diyor.

Dövizle kiralama konusunda AVM’lerin yüzde 80’inde anlaşma olmuş. Yabancı işletmeciler ise bu konuya daha mesafeli yaklaşıyor. Yine AVM yatırımcıları, var olan yatırımların devreye girmesinden sonra 2019’dan sonra yeni AVM açmaya kimsenin yanaşmayacağı görüşünde. Çünkü yatırımların geri dönüş süresi 10 yıldan 15 yıla çıkmış.

Bir yatırımcı AVM’deki her bir kiracının ayrı ayrı desteklendiğini, ciro sorunu yaşamaya başladığında ortak çare arandığını, ciroya göre kira konusunun yaygınlaştığını anlatıyor.

Yazının devamı...

Kadınlara ‘DOKU’nuyor

29 Temmuz 2017

KAPADOKYA

Şimdi de Koç, Sabancı gibi kadınların çalışma hayatında daha fazla yer almasını hedefleyen bir sosyal sorumluluk projesi açıkladı. Kadın istihdamına yönelik DOKU adı verilen projede üretilen ürünler grubun otel, restoran ve şirketlerinin ihtiyaçlarını da karşılıyor. Bugüne kadar satın alınan ürün miktarının 200 bine yaklaştığı belirtiliyor.

Orta Anadolu kentlerinden Niğdeli olan Ferit Şahenk’in memleketine bir destek vermek amacıyla desteklediği proje Kapadokya’da aslında iki yıldır sürüyor. Uçhisar Belediye Başkanı Ali Karaaslan’ın öncülüğü, Şahenk’in de desteğiyle başlayan projeyi Doğuş’un 2013’te ortak olduğu Argos in Cappadocia Oteli’nde önce Kurumsal İletişim Bölüm Başkanı Bahar Erbengi’den dinledik, sonra kadınlarla tarlada kabak çiçeği toplayarak, onları dolmaya dönüştürerek çalışmalarına tanıklık ettik.

Uçhisar’daki DOKU Projesi’yle daha önce evden çıkmayan kadınların birer girişimci haline geldiğini ekleyen Erbengi, “Bugün Didim ve Uçhisar’daki 120 kadın 198 bin adet ürün üretti ve 270 bin TL’lik satış yaptılar” diyor. Proje Doğuş Grubu’nun restore ettiği tarihi bir binada sürüyor. Merkezde uzman eğitmenlerin verdiği derslerle çoğu ev hanımı olan bölge kadınları birer girişimci haline geliyor. Üretilen el emeği tekstil ve gıda ürünlerine ise alım garantisi var. Merkezde açılan Kadıneli Restaurant’ta yerli yabancı turistlere yemek hizmeti veriyor. Bu merkezde satılan kabak çiçeği dolması ise sabah saatlerinde yine kadınlar tarafından tarladan toplanıyor.

Doku Projesi’nin fikir babası Argos in Cappadocia Kurucu Ortağı Gökşin Ilıcalı da projenin bölgeye ciddi katkı sağladığını söylüyor. Projenin ikinci ayağı Didim olduğunu söyleyen Ilıcalı, “Doku projesini başta Urfa olmak üzere Doğuş Grubu’nun yatırımlarının olduğu diğer bölgelere de götürmeyi planlıyoruz” diye konuşuyor.

Yazının devamı...

Kötü niyet yok ihtiyaç var

26 Temmuz 2017

TÜRKİYE İhracatçılar Meclisi’ni karıştıran “sektör sayısının arttırılması” hazırlığına Başkan Mehmet Büyükekşi’den yanıt geldi: “Kötü niyet değil ihracatta gücü artan yeni sektörlerin ihtiyacı nedeniyle bu hazırlık yapıldı.”

Geçen hafta yer alan “Ekonomi Fısıltıları” köşesinde “İhraçatçıların sektör kavgası” başlığı ile yer alan yeni düzenlemenin detaylarını TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi anlattı. Türkiye’de ilk ihracatçı birliğinin tek ihraç konusu canlı hayvan için düzenleme yapmak amacıyla Canlı Hayvan İhracatçıları Birliği olarak 1937’de kurulduğunu söyleyen Büyükekşi, ihracat çeşitlendikçe birlik sayısının arttığını vurguluyor. Öncelikli olarak tarım ürünlerine yönelik kurulan birliklerin daha sonra tekstil, ağaç-orman ürünleri, iplik ham bez gibi sanayi ürünleriyle çeşitlendiğini anlatan Büyükekşi, 1980 sonrası ihracata dayalı büyüme modeli ile ihracatın arttığını hatırlatıyor.

Daha sonra 1986, 1991, 1993’de yapılan yenilemelerin ardından 2009’dan sonra TİM’in kurulduğunu anlatan Büyükekşi, bu tarihte 19 olan sektör sayısının önce 23’e, 2011’de ise 26’ya çıkarıldığını söylüyor.

Büyükekşi, gelişen ekonomi ve yeni ihtiyaçlara uygun olarak Ekonomi Bakanlığı’nın da kabulü ile yeni birlik ve sektörlerin kurulmasının bu nedenle şaşırtıcı olmadığını da anlatarak şunları söylüyor:

“Burada şaşıracak, telaşlanacak bir durum söz konusu değil. İhtiyaç oldukça sektörler de birlikler de gözden geçirilerek yenilenir. Yıllardır yapılmış bir uygulama bu. Mesela savunma makine sektörünün içinden çıktı. Gemi sektörü ağaç ve mamulleri sektöründen. Birbirinden farklı bu sektörlerin aynı çatı altında pazarlama yapması, kendini anlatması mümkün mü? Hizmetler hiç yoktu. Lojistik de dizi film de, THY de aynı birliğin içindeydi. Şimdi bunu yeni bir birlik kapsamında ele alıyoruz.”

Yapılanın bir hazırlık olduğunu ve ihracatçıya danışılmadan karar verilmesinin mümkün olmadığını da anlatan Büyükekşi, “Henüz çalışma yapıyoruz. Taslağı sektörlere sunuyoruz. Konsensüs sağlanmadan kabul edilmesi mümkün değil. Anadolu’daki arkadaşlarımızın telaşlanmasına da gerek yok. Birlik sayılarının azalması mümkün değil. Sektör sayısı 42’ye kadar çıkabilir, bu da yeni birliklere ihtiyaç doğurur.”

Büyükekşi, yapılanın kötü niyetten değil ihracatçıların ihtiyacından kaynaklandığını da vurguluyor ve bunun bir seçim aracı olmasının da mümkün olmadığını vurguluyor. Sadece sektörleri yeniden tasnif ediyoruz. Sektör oluşturmanın da kriteri var, en az 1 milyar dolar ihracat yapıyor olması gerekiyor. Yani gelişi güzel değişiklik yapılmıyor” diyor.

Yazının devamı...