(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

 
Ana Sayfa Faruk Bildirici Kimdir Siz de Yazın Yayın İlkelerimiz Mektuplar Mektup Arşivi
twitter.com/farukbildirici
tel: 0850 224 0 111
Hürriyet, içeriğini okur denetimine açıyor. Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, gazetenin yayınlarıyla ilgili görüş, eleştiri, soru ve önerilerinizi iletmenizi bekliyor. Gazetedeki haberlerden baskı kalitesine kadar her konuda, eksik, yanlış, meslek etiğine aykırı bulduklarınızı ve merak ettiklerinizi okur@hurriyet.com.tr adresine yazabilirsiniz.
Gazetecilikte çıkar çatışması

12 Şubat 2017
ÇIKAR çatışması, gazeteciliğin varoluşsal sorununa işaret eden bir kavram. Zira gazetecilik, en kısa tanımıyla gerçeği aktarma işidir; toplumun öğrenme hakkına hizmet eder.

Doğan Yayın İlkeleri’nin 1’inci maddesinde vurgulandığı gibi, “Gazetecilikte temel işlev, gerçekleri bulup bozmadan, abartmadan, sansürlemeden, hiçbir baskı veya çıkar grubunun etkisi altında kalmadan, objektif bir biçimde kamuoyuna iletmektir”.

Bu ilkenin yerine getirilebilmesi, yani gazetecinin gerçeği deforme etmeden kamuoyuna iletebilmesi hiçbir etki altında kalmamasına bağlıdır. Gerçek ile gazetecinin arasına en ufak bir çıkar ilişkisi girmesi halinde bile “çıkar çatışması” doğması kaçınılmazdır. Gazeteci böyle bir çatışma halinde hangi çıkarın tarafında olacaktır? Çıkar ilişkisi içine girdiği tarafta mı, yoksa yalın gerçeğin, objektivitenin yanında mı?

Ben bu soruya yanıt vermemeyi tercih ederim. Hiçbir gazeteci arkadaşımın da bu soruya muhatap olmamasını dilerim. Çünkü gazetecilik açısından doğrusu böyle bir ikilemde kalmamaktır. Zira sorun sadece sizin objektif davranmanız değil, objektif davranmayacağınız kuşkusunun doğması veya dışarıdan öyle görünmesi bile gazeteciye ve kurumuna zarar verir. Eskilerin deyimiyle, “şüyuu vukuundan beter”dir bu durumun.

Tam da bu nedenle BBC’de “Çıkar Çatışmaları Kılavuzu” hazırlanmış; Yayın İlkeleri’nde de “Çıkar çatışmaları” başlığı altında “kuşku” bile olmaması gerektiği vurgulanıyor; “Kişisel, ticari, mesleki, mali ya da diğer çıkarların, BBC’nin editoryal ya da mali kararlarını etkilediğine dair en küçük bir kuşku bile bulunmamalıdır.” Ne kadar net değil mi?

“Çıkar çatışması”nın önemini vurgulamamın nedeni, Meliha Karaboncuk adlı okurun, Kelebek’te yayınlanan Mahsun Kırmızıgül söyleşisine yönelik eleştirisi. Karaboncuk“Gülben Ergen sizin yazarınız olabilir ama aynı zamanda o filmin de oyuncusu. Hanımefendi kendi filmini tanıtmış. Siz de yayınlamışsınız” diyordu.

Son derece önemli bir noktaya değiniyordu okur. Gülben Ergen bir sanatçı, şarkıcı, oyuncu ve aynı zamanda Kelebek’e söyleşiler yapıyor. 27 Ocak’ta da yönetmen Mahsun Kırmızıgül ile yeni filmi “Vezir Parmağı” hakkında söyleşi yapmıştı. Ama okurun dikkat çektiği gibi, Gülben Ergen aynı zamanda Kırmızıgül’ün yönettiği ve söyleşiye konu olan o filmde oyuncu. Söyleşinin konusu ve öznesiyle maddi ve manevi çıkar ilişkisi söz konusu. Sinema sanatsal olduğu kadar ticari bir faaliyet, bir sektör.

Gülben Ergen’in böyle bir ilişki içinde bulunması, hem kendisinin söyleşiyi hazırlama tarzını hem de Kelebek yöneticilerinin o söyleşiye ilişkin editoryal kararlarını etkilemez mi? Buna olumsuz yanıt vermek zor. Ama daha önemlisi, bu söyleşinin ilişkilerden dolayı yapıldığı, filmin ve yönetmenin bu nedenle övüldüğü kuşkusunun doğması. Bu “kuşku”, Hürriyet’e zarar verir.  

‘SÖZDE’ YİNE MODA

SÖZDE” sözcüğü yine moda oldu. İlgili ilgisiz, yerli yersiz birçok haberde karşımıza çıkabiliyor.

5 Şubat’ta, Hürriyet’teki iki farklı haberde “sözde” sözcüğü kullanılmıştı. Birinci haber, ABD’in yeni başkanı Trump’ın, vize yasağını askıya alan federal yargıç James Robart’a “Sözde yargıç” diye çıkıştığını duyuruyordu.

İkinci haber ise El Bab’daki operasyonlarla ilgiliydi; “4 sözde emir daha ölü” başlığının altında “Öldürülen DEAŞ’lılar arasında örgütün sözde 4 emirinin olduğu belirlendi” bilgisi veriliyordu.

Peki “sözde” ne demek? “Gerçekte öyle olmayıp öyle geçinen veya bilinen”. Türkçedeki anlamı bu. Şimdi haberlerdeki kullanıma bakalım. Trump’ın tepki gösterdiği kişi bir yargıç mı? Evet ama Trump“sözde yargıç” diye niteleyerek onun gerçek bir yargıç gibi davranmadığını savunuyor. Trump, düşüncesini ifade etmek açısından doğru sözcük seçmiş; “sözde” sözcüğünü yerli yerinde kullanmış.

“4 sözde emir daha ölü” haberinde kime “sözde” deniliyor? “Emir” olarak tanımlanan örgüt üyelerine. Oysa bu terör örgütünün varlığı bir gerçek “sözde” falan değil. Bu kişilerin o örgüt içinde yönetici pozisyonunda oldukları da doğru. O nedenle burada “sözde” yazmanın anlamı yok. Tam tersine “sözde” denince bu kişiler sanki örgüt yöneticisi değillermiş gibi bir ifade doğuyor.

Nitekim Hürriyet’te 6 Şubat’ta Dünya sayfasında yayınlanan haberde “DEAŞ’ın Ürdünlü emiri öldürüldü” başlığı kullanılmıştı. Haberin içinde de “sözde emir” falan denilmiyordu.  Doğrusu da buydu.

“Sözde” sözcüğü PKK ile ilgili haberlerde de zaman zaman göze çarpıyor. Kimi haberlerde “PKK’nın sözde bölge sorumlusu” gibi ifadeler kullanılıyor. Halbuki “sözde” demek gereksiz. “Bölge sorumlusu” tanımı, o kişilerin örgüt içindeki konumunu belirtiyor. Aklımıza esti, canımız istedi diye sözcük kullanamayız. Haberler, meramımızı anlatmamıza yaramayan ya da yanlış ifade eden sözcükleri yığabileceğimiz çöplük değildir. Ayrıca bir gazetede dil ve sözcük seçimi konusunda bütünlük olmalı. Gazetenin dili, gününe, muhabirine, sayfasına göre değişkenlik göstermemeli. 

OKURDAN KISA KISA

Gürbüz Onur: Bugünkü gazetenin birinci sayfasında “Evlat Kokusu” adlı dizinin bu akşam saat 20.00’de Kanal D’de başlayacağı haberi var. Kelebek’te ise dizinin yakında yayınlanacağı yazılmış. Bu kadar hata olmaz ki. (3 Şubat)

Murat Ökmener: 6 Şubat Pazartesi günü, Uğur Meleke’nin yazısında “Maçtaki ilk 6 şutun 5’ini Talisca attı” yazıyor. Mehmet Y. Yılmaz ise “Talisca ile iki şut buldu” diyor. Maçın öyküsünde ise “Talisca çok mücadele etti ama pek varlık gösteremedi” yazıyor. Benim anlamadığım Talisca ne yaptı?

Selahattin Yağız: Kelebek’teki TV rehberinde “Günün filmleri” bölümünde “Elle” filminin yerine yanlışlıkla “Zürich” filminin afişi basılmış. (6 Şubat)

Civan Çetinsel: Aydın, orta yaşlı, ruhu ve görünümü genç İzmirli sadık bir Hürriyet okuyucusu bayan öğretmen olarak, insanların yaşının yazılmamasını talep ediyorum. Her haberde insanların yanına yaşının yazılmasının mantığı ne?

Özge Gökçe: Bir kadının (Asena Atalay) söylediği onca şey arasından “göğüslerini küçültme” kısmını internette manşete taşımışsınız. Kadına şiddetin temel sebeplerinden birinin kadın bedeniyle ilgili erkek söylemi olduğunu hatırlatır, cinsiyetçi bir söylemi tercih ettiği için gazeteyi kınarım. (6 Şubat)

Bülent Özel: Spor bölümünde 35. sayfaya bakın. Böyle bir cümle olur mu? “Ç.Rizespor, TFF 1. Lig ekiplerinden Şanlıurfaspor’u 1-1 uzatmalarda 2-1 yenerek eledi.” (5 Şubat)

Tarık Sarıkol: “Ateş çemberi” haberindeki haritada Şengal, Suriye’de gösterilmiş. Halbuki Şengal (Sinjar), Irak’ta Kürt bölgesinde. (7 Şubat)

NOT: Haritada Şengal olarak yazılan yer, Suriye’deki Shengal adlı küçük bir yerleşim merkezi.

Musa Alioğlu: Kitap Sanat eki için önce teşekkür borcumuzu dile getirelim. Künyesinde, “Hürriyet Kitap-Sanat eki, Radikal Kitap ekinin devamı olarak yayınlanmaktadır” yazıyor. Kapakta ise Yıl:1, Sayı:1 ibaresi var. Hangisi doğru?

Rıfat Baş: İnternette “Son dakika: El Bab’dan yürek yakan haber. 5 asker şehit” haberinin hemen yanında Sevgililer Günü ile ilgili erotik çağrışımlı haberler. Bari böyle üzücü bir haberin yanına böyle şeyler koymayın. (9 Şubat)