(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Tolga Akyıldız" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Tolga Akyıldız" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.

Tolga Akyıldız

Mabel Matiz tekrara düşmemek için ne yapmalı?

26 Ağustos 2017

Mabel Matiz beş yıl kadar önce tamamen orijinal bir tavırla; sesinin sınırlarına rağmen; samimi, karakteristik vokali ve bu vokale uygun şarkı yazarlığıyla hayatımıza girip hak ettiği bir başarı kazandı. Sözleri, besteleri ve kendini ifade biçimiyle kent ozanlığına göz kırptı. O çok sevdiğimiz şarkılarına sığdırmayı başardığı hikâyelerin bizdeki duygusal karşılığı gerçekti. Çoğumuz Mabel Matiz’in kim olduğunu sorgulamadık. Diş Hekimi Fatih Karaca’yla ilgilenmedik. Çünkü tıpkı Mabel adını aldığı ‘Kumral Ada Mavi Tuna’ romanında olduğu gibi bir hayal kahramanı gibiydi tavrı. Şarkılarıyla bizi ‘matiz’ etmeye gelmişti...

Gereken sevgi ve saygıyı da gördü Mabel. Duygusallığı elden bırakmadan ekibiyle birlikte kariyerini ustalıkla yönetti. Müzikle yatıp kalkan, işini ciddiye alan, bolca konser yapıp mekânları dolduran, iyi nakaratlarla, şairane sözlerle haşır neşir bir müzisyen olmayı başardı.

KÜÇÜK BİR HATIRLATMA...

Daha ne olsun? Belki şu olabilirdi; piyasa beklentileri doğrultusunda tekrara düşme riskinden kaçınmak için daha sık ‘içeri’ye dönebilirdi. Mete Özgencil’li ‘Zor Değil’ ya da Ah Kosmos!’la yaptıkları ‘Mavi’ için duyduğum heyecanı devam ettirmesi bu şekilde mümkün olabilirdi.  ‘Ya Bu İşler Ne’yi, Mabel Matiz diskografisi ve yaz ayları için yanlış bulduğumdan değil, daha fazlasını yapabileceğini bildiğimden söylüyorum. Sevdiğimiz birçok Mabel şarkısını tek tek saymaya da gerek görmüyorum. Söylediklerim Mabel Matiz’in kariyer yolculuğuna ve potansiyeline dair küçük bir hatırlatma notundan ibaret.

‘Ya Bu İşler Ne’nin video’sunu dikkatlice izleyin. Renk ve desenler değişirken Mabel’in dans koreografisi üzerinden ne anlatmak istediğiyle de ilgilenin. Bu algı, şarkıyla bağınızı kuvvetlendirecektir. Parçanın ticari anlamda başarılı olmasının önünde herhangi bir engel görmüyorum, dinleyeni çabucak sarıp sarmalayan bir nakaratı ve düzenlemesi var. Ancak ben, ‘Bu şarkıyı sadece Mabel Matiz’den dinlerim, başkası söylerse aynı hissi vermez’ dedirten şarkılarını tercih ediyor ve o tür işlerin kariyerinin geri kalanın yolunu aydınlatacağına inanıyorum.

Yazının devamı...

Çölde açan bir çiçek: SENA ŞENER

19 Ağustos 2017

ena Şener yeni dalganın en dikkat çekici kadın vokallerinden biri. Benim hayatıma, 80’lerde âşık olduğumuz Laura Branigan’ın ‘Self Control’unu yorumlayarak girdi. Yorum dediysem; gerçekten ‘yorum’. Kendine has bir vokal üslubu var Sena’nın. Sadece şarkıcı değil; şarkı yazan, enstrüman çalan, genç ve çok yetenekli bir müzisyen.

Sena’nın kadın ozan tavrı dışında vokaliyle ses getirdiği iki proje daha var: Dünyaca ünlü DJ Mahmut Orhan’ın hit’i ‘Feel’de yaptığı vokalle 227 milyon kez tıklandı Sena’nın sesi. Mahmut Orhan’ın daha sonraki işlerinde de Sena’yı istediği ancak Sena’nın işi biraz yokuşa sürdüğü kulağıma gelenler arasında. Diğer proje de Emre K & Emin Acar’la yaptığı ‘Solid Ground’. Oysa burada kendi yolunu yürürken, dünyadaki kariyer adımlarına da devam etse çok güzel olmaz mıydı?

YETENEĞİNE DİYECEK YOK

‘Bak Bana’yı, ‘Yalnızım’ı, ‘Ona’yı, ‘Sonraki Gün’ü, ‘Şehrin Işıkları’nı, ‘Parya İçin Hep Gün Öte’yi, ‘Çirkin Dünya’yı; Evrencan Gündüz ve Ceyl’an Ertem’le yaptığı cover düet’leri dinleyin. Bu, nev’i şahsına münhasır 19 yaşındaki müzisyen kadına hayran olma garantinizi ben veriyorum. Birçok anlamda, çölde açan çiçeklerden biri...

Her ne kadar ‘yorumdur, tercihtir’ demek mümkün olsa da Sena’yı eleştirdiğim tek konu; özellikle Türkçe şarkı söylerken harflerini gereğinden fazla kapalı tutuşu. O güzeli ses rengini şiveli söylüyor gibi gözükmeden de kullanabilir bana göre.

Son teklisi ‘Sevmemeliyiz’ çok iyi bir balad; her kesimden müzikseveri hızlıca yakalayacak çok doğru bir seçim. Söz güçlü, beste güçlü; Sena’nın vokali anlattığım gibi... Sena’yı tanımalısınız; kendisi umudunuzu taze tutmada yardımcı olacaktır.

Yazının devamı...

Lana hâlâ politik

12 Ağustos 2017

Lana Del Rey’in, pekâlâ komplike diyebileceğimiz şarkı kurgusu ve vokali; karanlık, depresif hallerine rağmen şahsına münhasır bir pop ikonuna dönüşebilmiş olmasının iki temel nedeni var. İlki, kimi kültürlerde böyle ürünlerin de popüler olabilmesi; ki bu genel tüketici içinde müzik gustosu sahibi çok sayıda insan olduğunu gösterir. İkincisi de Lana Del Rey’in ‘gerçek’liğinin ve göz alıcılığının yarattığı samimiyet, büyü. Sesinde bir sürü hikâye gizli. Hikâyesi anlamdan yana yüklü, referanslarla süslü. Sinematografik hisler yaratan bir müzisyen...

Bugüne kadar yaptığı albümlerde hep bir konsept üzerinden ve tabii kendi çizgisinde yalpalamadan yürüyen Lana, Amerika gibi bir ülkede hem popüler hem de şarkısıyla sofistike öyküler anlatan güzel bir kadın olarak kabul görmeyi başardı.

Dördüncü albümü ‘Lust For Life’ın önceki albümlerinden farklılaştığı alanlardan söz edelim: Her şeyden önce bu albümde daha rahat ve mutlu görünüyor Del Rey. Bu, pop ikonu olma durumuyla ilgili iddiasını bir adım ileriye götürüyor, çünkü söz konusu pozitif durum dinleyiciye ışık hızıyla geçiyor. Bana sorarsanız “En iyi, en ‘temiz’ Lana Del Rey albümü” de derim hiç tereddüt etmeden.

Bu mutluluk durumu biraz mecburi bir geçişin göstergesi mi yoksa ‘Born To Die’ albümünün kapağında; önünde durup somurttuğu kamyonun ‘Lust For Life’ kapağında da yer alması ve bu kez Lana’nın gülüyor olması daha açık bir mesaj mı? Demek istediği şu olabilir: “O günden sonra çok değiştim, daha mutlu bir kadınım. Hikâyemin kahramanı benim ama sizi gözlerinizin içine bakıp gülümseyerek muhatap alıyorum...”

Neyse ki politik olmaktan vazgeçmemiş. Özellikle albüme adını veren şarkıda, fütursuzca kentleşen toplumların röntgenini çekiyor. Amerika’nın otoyollar, benzin istasyonları, oteller gibi sosyal simgelerinden söz ediyor. Bir toplumun geçmişi ve geleceği arasındaki gerilimin altını çiziyor. Amerikan tipi hayatın bünyedeki izdüşümlerini anlatıyor.

Albümün en iyi şarkısı ‘Love’ ve ‘Lust For Life’ dışında; ASAP Rocky & Playboi ile featuring yaptığı ‘Summer Bummer’, Sean Ono Lennon’lı ‘Tomorrow Never Came’, Stevie Nicks’li ‘Beautiful People Beautiful Problems’ ve ’13 Beaches’e de dikkat edin ve baştan sona dinlemeye koyulun.  Samimi olduğu gibi ‘basit’ ve çıtası yüksek bir albüm.

Yazının devamı...

Aleyna gümbür gümbür geliyor

5 Ağustos 2017

Yetenek Sizsiniz’de yarışmacı olduğunda ister istemez dikkat kesildim Aleyna’ya… ‘Gesi Bağları’, ‘Uzun İnce Bir Yoldayım’ gibi yorumlaması zor türküleri bazen tek gitarla bazen grubuyla okudu.  Vokal üslubunda Selda Bağcan hissi vardı. Sonradan öğrendim ki Selda şarkıları dinlemeye, söylemeye başlamış henüz çocuk yaşında.

Aleyna’nın şarkı söylerken kendine güveni tamdı.  Teknik olarak kusursuza yakın okudu o türküleri. Sesi diyaframdan yüzünün ön bölgesinde ustalıkla toplayışı; nağmesini yerli yerine koyuşu, kafa sesleri, kulağı, yorumu derken; henüz 15 yaşında olan genç bir kızın bu başarısının o yarışmayla tarih olmayacağını anlamak zor olmadı.

Derken Emrah Karaduman’la tanıştı Aleyna Tilki. Emrah, şarkısına vokaliyle eşlik edecek (featuring yapacak) bir kadın ses aramaktaydı. Ve ‘Cevapsız Çınlama’ böylece ortaya çıktı. Diğer bir deyişle sanılanın aksine ‘Cevapsız Çınlama’ bir Aleyna Tilki şarkısı değil Emrah Karaduman şarkısıdır. Ancak tek bir şarkının Aleyna Tilki’nin gençliği, güzelliği, dansları, polemikleri vesilesiyle o denli ünlü oldu ki Emrah’ın ‘Bir dakika, bu benim şarkım ama’ demekle ilgili bir kaygısı olduğunu hiç sanmıyorum. Aleyna; Emrah Karaduman’ın da kariyer yolunu açtı ‘Cevapsız Çınlama’yla.

Peki, nasıl bir şarkıydı bu ‘Cevapsız Çınlama’… O zaman 16 yaşında olan bir genç kızın dansları ile boy gösterdiği ve aslına bakarsanız vokalinin çıtasını pek yüksek tutamadığı sıradan, melodik, hızlı tüketime dönük bir yaz/dans şarkısı… Öte yandan ihtiyacını karşıladı mı Aleyna’nın? Hem de nasıl… Parça özellikle sosyal medyada bomba etkisi yarattı. Bugün üzerinden yaklaşık 1 yıl geçtikten sonra Youtube’daki tıklanma sayısı 310 milyonu aşmış durumda. Sebebi açık; defalarca dinlediler. Aleyna’nın hayranları; dünyada olduğu gibi; Türkiye’de belki de ilk kez özdeşleşme yaşadılar kendi yaşlarında bir şarkıcıyla. Ablaları hatta anneleri yaşındaki kadın pop yıldızlarımıza ilgi duymalarında elbet bir sakınca yok. Ancak Aleyna’nın kazandığı başarı bizim pop müzik piyasası açısından bir açığı kapattı. Özetle gördüğü ilginin temel sebebi, kendi yaş grubunun verdiği destektir. Hayranları da çoğunlukla Aleyna gibi gencecik kızlardı. Akranı olan erkek hayranlarınınsa platonik bir aşk besledikleri aşikârdı kendisine… Daha ne olsun? Google’da, 2016 yılında adı en çok aranan kişi Aleyna Tilki olmuş. O da mı manipülasyon? Güldürmeyin insanı.

Söz; Aleyna’nın ustası, ablası, teyzesi kıvamındaki pop star’larımızdan açılmışken iddiamı bir adım ileriye götürmek isterim. Aleyna; yine yaşından beklenmeyecek bir ustalıkla kendi lehinde yönetti, yönetmekte magazin gündemini... Üstü kapalı biçimde genellikle sosyal medya üzerinden yaktığı fişekler adresini buluyor. Beni şaşırtan daha çok Demet Akalın, Hande Yener, Hadise gibi isimlerin Aleyna'ya yönelik açıklamaları. Açıkçası bu durum bana, kendilerinin de Aleyna'nın gümbür gümbür geldiğinin farkında olduklarını düşündürüyor. Yoksa yapmaları gereken ona destek olmaktan başka bir şey değil. Ancak bir rahatsızlık oluşmuş belli ki. Siz kızınız yaşındaki yetenekli bir müzisyeni neden magazin âlemine malzeme verecek şekilde muhatap alıyorsunuz diye sormazlar mı adama sonra? Çünkü Aleyna söyleyeceğini söylemekle birlikte asla lafının ana fikrini açık etmiyor ve muhtemel polemik sonrası 'Kendisi benim ablamdır, idolümdür' diyerek muhatabına yakınlaşıyor. Ve elbette yarattığı magazin gündeminden kurnazca faydalanıyor. Helal olsun kendisine… Demek ki ‘abla’ları bunu fark etmiyor.

 'Sen Olsan Bari'yi altyapı ve beste açısından büyük bir adım olarak görüyorum… Aleyna'nın yaratmaya çalıştığı şarkı evreni ve ilk parçanın aslen kendi şarkısı olmadığı düşünüldüğünde doğru bir başlangıç. Kısa, net, melodik, şarkı olarak ‘Cevapsız Çınlama’dan kat be kat iyi…

Video’su Britney Spears’ın iki video’sundan (‘Crazy’ ve ‘Work B….h’ ) çalıntı diye bas bas bağıranlar var. Baktım; iki sahne var benzerlik olan. Bu gözler ne fikir hırsızlıkları gördü kliplerde, Aleyna’nınkisi devede kulak kalır… Ayrıca klip yönetmeni esinlenmişse kızcağızın günahı ne? Bir de vicdansızca uydurulan pedofili göndermesi meselesi var. Neymiş? Saçlarını iki yandan toplamış, ayna karşısında makyaj yapmış. El insaf! 

Yazının devamı...

Çok yalnızlar ve benim için hip hop bu demek!

29 Temmuz 2017

Lösemili çocuklarla, mülteci çocuklarla, depremzedelerle çalıştı. Müzisyen Aslı Çavuşoğlu ile sözleri TRT’nin 12 Eylül Darbesi sonrası yasakladığı kelimelerden oluşan bir parça yaptılar. Çağdaş sanatçı Işıl Eğrikavuk ile kentsel dönüşüme ilişkin bir parçası da var. Halil Altındere’nin ‘Wonderland’inin vokaliydi ve parçanın videosu ünlü New York MoMA’ya (Modern Sanatlar Müzesi) kalıcı eser olarak kabul edildi. Hip hop’u müzik kanallarından, YouTube’tan görüp de özenmiş biri değil. 80’li yıllardan beri kalbi hip hop için çarpıyor ve müziğin; kitleleri uyandıran, birleştiren, iyileştiren gücünün farkında...

Mağduriyetin altını çizmek istedim

‘Eller Konuşur’; Fuat’ın yaratıcı ve sosyal fayda üzerine kurulu projelerinden birinin ilk adımı. Fuat’ın müzik direktörlüğünü ve vokalini yapıp sözlerini yazdığı parçayı aslında Def Rap ‘seslendiriyor’. Def Rap elemanları Oğuzhan Mete, Leon Tufan ve Erdem Karayel; işitme engelli ve işaret diliyle rap yapıyorlar.

Def Rap grubu, işaret diliyle rap yapıyor.

Hikâyenin başlangıcıysa şöyle: Fuat ve projenin prodüktörü Erdem Dilbaz, bir sohbet sırasında rap’çilerin sık kullandıkları el hareketleriyle işaret dili hareketlerinin ne kadar benzediğini fark ediyorlar. Ve ikisini bir araya getirme hayalinden ‘Eller Konuşur’ doğuyor. İlk iş, işaret dilini öğreniyorlar. Son iki yıldır işitme engelliler ve eğitmenleriyle yakın temas halindeler. Müzikal altyapıyıysa Kaan Düzarat yapıyor. Fuat; “Ben daha çok işitme engellilerin mağduriyetinin altını çizmek istedim. Dünya Sağlık Örgütü’nün engelli mağduriyetleri listesinde işitme engelliler ikinci sırada. Çok yalnızlar. Ve benim için zaten hip hop bu demek...” diyor.

Peki işaret dilini öğrenmeye neden gerek gördüler? Hemen yanıtlıyor: “Bence zorunlu ders olmalı işaret dili. Ben bu projeye başlayana kadar hiçbir işitme engelliyle iletişim kurmaya çalışmadığımı fark ettim. Düşünsenize dillerini bilmiyoruz diye tamamen yalnız bırakıyoruz. Sadece Türkiye’de 4 milyon sağır ve işitme güçlüğü olan birey bulunmakta. İşaret dili bilmeyenler, bu bireyleri duymuyor...” Bundan sonraki planlar arasında hazırladıkları diğer parçalara da video çekip bir DVD albüm yayımlamak var. Ayrıca işitme engelli müzisyenlerin sahneye çıkmalarının önünü açacak teknik fikirler üzerine çalışıyorlar.

Yazının devamı...

Biz Değişik İnsanlardan Farklıyız (NADAS)

25 Temmuz 2017

İlk albümünü yayınlanan Nadas’ın farkı nedir peki? Albüm adıyla kastettikleri şu mu: ‘O değişiklerden daha değişiğiz biz!’ Eğer öyle diyorlarsa katılıyorum çünkü her şeyden önce şarkı altyapıları, müzikal bütünlük ve tavrıyla iyi bir grup. Bence en önemli farkları da şu: 70’lerin ‘baba grupları’ hatta Anadolu rock’la da gayet samimi ama belli belirsiz bir müzikal ilişki kurmuşlar. Bunu yaparken demode olmamayı ve kendi kuşakları ve beğenisiyle çatışmamayı becermişler. Müzik yaparak acı çekmekten de; ‘cool olmak’ kaygısıyla eğlenmekten de vaz geçmemişler. İlk iki tekli ‘Kaçamak’ ve ‘Vay Be’ ile başlayıp bütüne uzun uzun bakmak lazım. Grubun şarkı yazarı, vokali ve prodüktörü Fırat Ağacık’a dikkat… Çok daha iyilerini de yapacaklardır.

(Değerlendirme 5 üzerinden 3,5 yıldız)

Yazının devamı...

Bir şampiyonluk 'Hadise' si

22 Temmuz 2017

Şu hayatta hep bir yarış içindeysek; lafa da bir klişeyle başlamak isterim: Herkesin yarışı kendiyle olmalı sahiden. Bizim popüler müzik piyasasına baktığımızda bunu başarabilen o kadar az insan var ki. ‘O ne yapmış son albümünde, ben de yapayım’, ‘Öbürü kaç kere tıklanmış, ben daha çok tıklanayım’, ‘Onun çok takipçisi var, ben daha fazlasını bulayım’...

Bizde rekabet sanılan şey; kendini ve kariyerini başkaları üzerinden tanımlamak. Oysa var olmak için sana bir rakip gerekiyorsa; sen yoksun aslında. Şöyle düşünün: Sezen Aksu, Ajda Pekkan ve Nilüfer bir rekabet içinde değiller miydi sizce? Ama şarkılarını ayırt etmek ne kolaydır. Bugüne baktığımızda durum tam tersi.  Aynı torna tezgâhından çıkmış şarkılar dinliyoruz. Sebebi sadece prodüktörlerin zorlaması değil. Kimse kendi yolunu yürümüyor.

Hadise ‘Stir Me Up’la hayatımıza girdiğinden beri başarısını kendi yolunu yürüyerek kazandı. Feyzini dünya star’larından ama onları taklit etmeden aldı. Duyar duymaz Hadise şarkısı olduğunu anlaşılan sayısız hit üretti. İşini Türk tipi değil Batılı anlamda profesyonel bir ciddiyetle yaptı. Her yaştan hayranı var. ‘O Ses’te sadece müzik bilgisiyle değil samimiyetiyle de ‘demirbaş’ jüri üyesi olmaya başardı. Elbette kendi kulvarındaki herkesle rekabeti vardı ama müziğini yaparken hiçbirini referans almadı.

Şimdi Hadise çıkıp ‘Şampiyon benim’ demiş olsa ya da yeni albümünün adıyla, şarkı sözüyle böyle bir şey ima etse ‘Ne alakası var’ diyebilir miyiz? Diyemeyiz çünkü kimseyle bir yarışa girmemiş ve başarılı olmuş. Bu şampiyonluk, yazının başında söz ettiğimiz klişeyle ilgili. Düşmüş, kalkmış ama kendiyle yaptığı yarışta galip gelmiş.

Şimdi; tüm bunları aklımızda tutarak Hadise’nin ‘Şampiyon’ adını verdiği son albümüne gelelim. Albümün geneline ve iki remix’ine baktığımızda yaz ruhuna uygun olacak şekilde yüksek tempolu; Hadise çeşitli şarkı yazarı ve aranjörlerle çalışmış olmasına karşın bütünlüklü.

Çıkış video’su için seçilen, albümle aynı adlı ‘Şampiyon’ yerine ben olsam daha yüksek tempolu bir düzenlemeyle ‘Sıfır Tolerans’ı seçerdim. Açık ara daha iyi nakarat melodisi...

Bunlar dışında; ‘

Yazının devamı...

Duru, ‘jazzy’ bir ses

1 Temmuz 2017

Ayşe Özyılmazel, bazı seçimler yaptı müzisyen olarak. Şimdi biraz dinlenmeyi tercih ediyor; zamanı gelince daha iyisini yapacağına inanıyorum. Bir de Zeynep var; Neco’nun diğer kızı. Ayşe’nin medyada çok görünür olduğu zamanlarda geride durmayı tercih etti. Aslen müzikle yatıp kalkan kendisidir, Ayşe’ye sorun, o da onaylayacaktır. ‘Serin’ durmayı tercih etmiştir; o nedenle teklisini büyük dikkatle dinledim...

İki kardeş birbirlerini çok severler; doğal olarak önce onu sordum; bir sıkıntı var mı iki müzikli kız olarak aralarında? Mesela Ayşe, ünü nedeniyle ayak bağı olabilir mi acaba Zeynep’e? “Bizim Ayşe’yle aramızda ne sıkıntı olabilir ki? Bilakis benden daha önce sektöre girdiği ve daha tecrübeli olduğundan destek olup yol gösteriyor” dedi.

Peki, Neco’nun kızı olmak bu evladın penceresinden nasıl bir şey? Zeynep net... “Bir kız evlat; babasının desteğini, sevgisini, varlığını hissettiği her an kendini güçlü hisseder. ‘Bana bir şey olmaz, çünkü arkamda babam var... Canım babam’ der.”

Kafama takılan konulardan biri de Hıncal Uluç’u bir baba figürü olarak görüyor olmaları Ayşe ve Zeynep’in... Onu da sormadan edemiyorum. Yine samimi bir yanıt veriyor: “Hıncal Abi; kendimizi bildik bileli hayatımızda ve Ayşe’yi de beni de çok özel sever, bunu da bilir. O’nun yeri çok ayrıdır hayatımızda. Benim en yakın arkadaşım, abim, sırdaşım ve en büyük destekçimdir. Bana benden çok inanandır.”

Peki, Zeynep acaba şarkısına güveniyor mu? Hemen cevabı yapıştırıyor: “Ben sevdiğim işi yapıyorum. İçime sindiği gibi... Yaptığım işle ilgili önce benim iyi hissetmem önemli. ‘Zaman Olur’ projesinin ilk gününden itibaren hiç ‘Tutar mı?’ ya da ‘Nasıl yapsak tutar?’ diye düşünmedik; tam olarak beni yansıtmasına gayret ettik. Ve bence bu nedenle çok samimi bir iş oldu ve sevildi. Şu anda gördüğüm ilgiden çok memnunum ve tadını çıkarıyorum.”

Zeynep Özyılmazel... Duru, ‘jazzy’ bir ses... İşiyle ilgili müzikten gayrı kaygısı olmadığı belli ya da çok kaygılı kendiyle ilgili; müzikle ilgili herkes gibi... Benim tavsiyem; şarkıcılığına yatırım yapmaya devam etsin. O ses rengini harcamamak lazım. Çok daha iyi söyleyecek; içindeki yarışa devam.

Yazının devamı...