(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Pucca Günlük" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Pucca Günlük" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Pucca Günlük

Pucca Günlük

Alişan modeli sevmek

30 Temmuz 2017

◊ Uzun ilişki yaşayamamalarının en büyük nedenini kadınlar olarak görürler. Onlar harikadır, onlar mükemmeldir; kadınlar sorunludur. Ağızlarından sürekli ‘kadın dediğin şöyle olmalı...’ diye bilmiş bilmiş laflar çıkar.

◊ Sürekli olarak anaları gibi kadın ararlar. ‘Vefa’ adı altında kocasının her türlü zorbalığına ses çıkarmamış, yuva yıkılmasın diye kan kusup kızılcık şerbeti içtim demiş bir kadın. Ki elinden kaçmasın...

◊ İstersen politikacı ol, ne bileyim Nobel üstüne Nobel al, hatta ölümsüzlüğü bul. Evinde kocanın önüne iki kap sıcak çorba koyamıyorsan kadın değilsin. Zaten bu saydıklarımı, onlara göre, elinin hamuruyla kadınlar yapmaz.

◊ Kadınların ne giyip ne giymeyeceğiyle ilgili saatlerce konuşabilirler. Koluna takıp ailesiyle tanıştıracağı kişi asla ‘açık’ giyemez. Ama baktıkları, takıldıkları, eğlendikleri istediğini giyebilir.

◊ Sevgilisinin, evleneceği kişinin bir birey olduğunu her zaman unutur. Yemesinden gezmesine, arkadaşlarından kuzenine kadar her şeyine karışır.


Haftanın tartışılan çifti Eda Erol-Alişan.

◊ ‘Türk kızı kaprisi!’ adı altında aşağılamak, en sevdikleri şeydir. Sonra bu aşağıladıkları kızlar gibi birini bulamıyoruz diye dizlerini döverler.

Yazının devamı...

Sinek kadar kocam olsun, başımda bulunsun (!)

23 Temmuz 2017

"Dokuz haftalık hamileyim. İki kez boşanma davası açtım. İkisi de darp davası. Eşim üç sene önce kıskançlık yüzünden çıkan kavgada kolumu üç yerinden kırdı. Geçen sene de burnumu ve kaburgamı kırdı. Hepsinin raporu var. Ve ceza davaları ben şikâyetimi çektiğim halde devam ediyor.” Karşında senin kolunu, burnunu, kaburganı kırmış bir adam var. Nasıl bunu devam ettirip kendine bu işkenceyi yapıyorsun? Bu kadar mı değersiz görüyorsun kendini? Bu adamdan ayrılmak için medyatik biriyle boy boy fotoğraflarının düşmesini mi bekledin?

Peki tek sorun başka bir kadın mı sence?

Yanlış anlaşılmasın, kendisini suçlamıyorum ama buradan yola çıkarak ne kadar saçma şeyleri ilişki zannettiğimizden bahsediyorum...

Tamam, her ilişkinin dinamiği farklı ama bazı şeyler var ki insan hakları mahkemesine versen, müebbet yiyecek adam, o derece! Bizi dövebilir, sevgisindendir. Bize hakaret edebilir, aşkındandır. Aklımız yok gibi kıyafetimize karışabilir çünkü bizi bizden daha iyi düşünür. Bana istediği zararı verebilir çünkü bu beden artık bana ait değildir, onundur. Gittiği yeri söylemez, takıldığı insanları bilmeyiz çünkü onun işi başından aşkındır...

Sonra yanında başka biri olunca, “Ay ben ayrılayım”. Ee tek sorun başka kadın olması mı sence? Evren sana bu adamın kötü biri olduğunu zaten binlerce kez göstermedi mi?

Eskilerin düşünce yapısından kopamadık bir türlü: “Yuvanı yıkma”, “Amaan ses çıkarma, ağzınızın tadı kaçmasın”, “Erkektir yapar, boş ver sen”, “Çocuklarını düşün”... O çocuğa günah değil mi? Annesinin sürekli istismar edildiği bir yuvada büyüyor. Sonra o çocuk, babası annesine nasıl davrandıysa o da karşısındakine aynı şekilde davranıyor. Kız çocukları da öyle... Hayatlarında ilk âşık olduğu kişi babası olduğu için yaşadığı her şey ona normal geliyor. Ve bu döngü devam ediyor.

Yazının devamı...

Adriana ile berabersin tamam bir sakin olur musun?

16 Temmuz 2017

Biliyorum artık içimiz dışımız Adriana Lima-Metin Hara aşkı oldu ama konuşmadan edemeyeceğim. Adam yardırıyor: “Vay ben Amerika’ya gideceğim, tarih beni yazacak. Herkes haddini bilecek!” minvalinde epeyce agresif, bir ton şey... İyi de kardeşim, asıl merak ettiğimiz bu mu sence? Bizim asıl merak ettiğimiz... İlk mesajı kim attı? Birbirinize kamera açtınız mı? Kızı Bodrum’a getirtmek için hangi cümleleri kurdun? Bir de kurban olduğum, Bodrum’un o sıcağında kalın kalın sweat’lerle neden dolaşıyordunuz?

Modern zaman dervişi

Adriana Lima’nın Metin Hara ile reklam yapmadığını aklı başında olan herkes anlamıştır. Kadın Forbes’ta en fazla kazanan mankenler arasında. Ama Metin Hara’nın açıklamalarına bakınca, ‘hazır kız bana yanıkken arada ben de ekmeğimi çıkartayım’ durumu oluşmuş. Kızı her bulduğu yerde löp löp öpmeler, her fırsatta üstüne çullanmalar falan. Hayır, oturup tek nefeste -ünlü- eski sevgililerini sayıyorsun; belli ki açlık da çekmiyorsun da nedir bu coşku seli?

Bir de Metin Hara ‘modern zaman derviş’i sayılıyor. Böyle kalpten, sufilikten bahseden birinin ‘hıyar’, ‘yenge’, ‘işte soda içsinler’ diye celallenmesi? O kelimeler araya sıkışınca, istersen bağdaş kurup havalan; sonuç: Marmaris’te İngiliz turist avına çıkan garson izlenimi...

Ayy bir de demeden edemedim, “Gazeteciler bana alışacak, ben böyleyim!” demiş ama kuzum, gazeteciler Adriana için oradalar. Yani kusura bakma ama sen onlara alışacaksın. Aslında biz bu merakın aynısını Tarkan, hayranıyla evlenince de göstermiştik. Neyse ki kız bu kadar gaza gelmemişti. “Eski sevgililerimi Google’a sorun, artık Türkiye’de herkes benden bahsedecek” gibisinden açıklamalar yapmadı. Oluyor böyle şeyler. Bizim de birkaç güne geçer merakımız, normalleşiriz.

Yazının devamı...

Affetmek-barışmak-sindirmek!

9 Temmuz 2017

◊ Tabii ilk mevzumuz güven, güven, güven! Aynı şeyi bir daha yapacak mı? Gerçekten pişman mı? Telefonunun şifresi neden değişti, onunla hâlâ görüşüyor olabilir mi? Hatta kimlerle görüşüyor acaba? Beni gerçekten istediği için mi barıştı yoksa alışkanlık mıyım onun için? Aynı şekilde o da benim, ya sadece tanıdık, bildik biri diye istiyorsam. Bunları çok düşünmemek lazım, yoksa sonunda beyni yakıyorsun.

◊ Ayrıldıktan sonra o ara verme esnasında yapılanları sindirmek biraz zor olsa gerek. İsterse adam evden dışarı çıkmadan, Ninja Kaplumbağaların, splinter ustası gibi o dönemi geçirmiş olsun, “Ayrıldıktan sonra Begüm’ün fotoğraflarını daha bir iştahlı beğenmişsin” bile kendini kahretmek için büyük bir neden. Bir de sanki o bölümde, millete hep seni kötülüyormuş gibi geliyor. Sevgilin ve 50 squatı 5 dakikada yapabilen üstün varlıklı bir sürü kız bir yerde oturmuş senden bahsediyorlar, sanki “Eski sevgilim berbat bir insandı, iyi ki ondan ayrılıp sizle takılıyorum. Ohh be memeye, popoya doydum yemin ederim!” diyormuş gibi geliyor. O dönemi nasıl geçirdi bir bir bilmek istiyor insan.

◊ Kavga için yanıp yanıp tutuşmak. Bir şey olsa da geçmişi açsam, bir şey dese de bana yaptıklarını bir  bir söylesem. Barışmak yetmiyor çünkü, o içinde olan öfkeyi dindiremiyor. İsterse 7-24 yalvarsın, yatağını güllerle donatsın, yine de durup durup laf sokası geliyor insanın. Sonrası freni boşalmış kamyon gibi dambıl dumbul geri dönüşü olmayan yola ilerliyor.

◊ Sosyal medya hesaplarını yeniden güncellemek. Silinen fotoğrafları geri getiremiyoruz tabii ama yenisini de koymak burada biraz cesaret işi geliyor. O sürekli kafanın içinde seni yiyip bitiren ‘Ya bir daha ayrılırsak’ korkusu...

◊ Bence diğer maddeleri silin geçin, en önemli olan kısmı bu tarafı. Her ne kadar, “Yok başkası için yaşamıyorum, insanların düşüncesi beni ilgilendirmiyor” diye beylik beylik konuşsak bile gerçeği ikimiz de biliyoruz. Hatta çoğu ‘barışma fantezisi’ kurarken bile, ‘Peki ben bunu kızlara nasıl anlatırım’ durumu içten içe bizi mahvediyor. Çünkü o sadece senin eski sevgilin değil, eşinin dostunun yeni düşmanı. Adamın yaptıklarını sen unutsan onlar unutmuyor. İşin kötüsü barıştıktan sonra sürekli onu göz hapsine alıyorlar. ‘Ben demiştim’ demek için sansar gibi pusuda bekliyorlar.

“Yani demem odur ki, eski sevgiliye dönmek; sanki ev tişörtüyle dışarı çıkmak gibi. Rahat, bildik ama özel değil. Hep bir huzursuzluk, keşke giymeseydim hissi.”

Yazının devamı...

Gelin olmuş gidiyorsun ama...

2 Temmuz 2017

Malumunuz havalar ısınmaya başlar başlamaz düğün sezonu açılmış oldu. Bu yazın ilk düğünü ise, uzun zamandır evlenmesi beklenen, birbirlerine çok yakışan Fahriye Evcen ve Burak Özçivit çiftinden geldi. Eskiden olsa fesatlanarak bu süreci izlerdim de evli çocuklu olunca artık düğün nefretinin anlamı kalmıyor. Yalnız, Fahriye Evcen’in kına gecesi ne kadar felaketse; düğünü de o derece güzel görünüyordu. Tabii Neslihan Atagül’ün gelinliğinin neredeyse aynısını giymeseydi. Yani tamam, belli ki kızla konuşmuyorsun,aranız limoni de bi baksaydın ahh düğün fotoğraflarına! Yani hiç mi “Ben bu gelinliği bir yerden hatırlıyorum” demedin!


Fahriye Evcen, Neslihan Atagül'ün (sağda) gelinliğini çok beğenmiş olmalı ki 'pişti olurum' filan demeden giydi.

Neyse, artık o da işin nazarı olsun. Hazır düğün mevsimi demişken size birkaç tüyo vereyim;

-- Bir kere gelecek olan altınları düşünüyorsanız, ne bileyim “Altınlarla balayı yaparız, yok düğün salonunu kapatırız” gibisinden o zaman o düğünü aileler için yapacaksınız. Arkadaşlardan toplanacak olan altınla ancak çıkışta çorbacıya gidersiniz çünkü.Yok, ille “Düğünde halamın eniştesi gelmesin, ben hayvan gibi eğlenmek istiyorum” diyorsanız ise nikâhı akrabalara yapıp, düğünde siz eğleneceksiniz.

-- O çıkışta millete hatıra olarak verdiğiniz şekerler olsun kavanozların içinde kekik mekik artık neyse dolduruyorlar ya; onlar için de çok para harcamayın derim. Gelenlerin çoğu o hediyecikleri masada bırakıyor. Kalanı ise iki üç gün sonra çöpe atıyor. Haa sapık gibi saklayan vardır onu bilemem. Ben mesela, kit dağıtmıştım. İçinde prezervatifinden göz bandına kadar her şey vardı. Arkadaş düğünü yaptığımız için, düğün sonunu tahmin etmiştik çünkü.

-- Kına gecesi mevzuuna gelirsek, ben pek sevmiyorum ama hastası var orası ayrı. Kimisi de düğünde hiç eğlenmiyor, kınada basıyor göbeği. Bekârlığa veda yapıyorlar bir de. Hatırlarsanız, bir ara bir olay kopmuştu. Sosyete düğününden önce, kadın parti veriyor. Sonra Amerika’ya gidiyorlar. Hoop çocukları bir oluyor, çocuk siyahi! Partideki dansçılardan biri “Çocuğuma bakmaya hazırım” diye açıklama yapmıştı hatta. Böyle bir örnek olunca tabii, bizim bekarlığa vedalar kafasına kırmızı tütü giyip, eller havaya yapan kızlarla oluyor. Erkeklerin ise rakı masası konseptli.


Yazının devamı...

ADAMlık müessesesi

11 Haziran 2017

Sürekli ha evlendi ha evlenecek diye kenarda tuttuğu bir uzatmalısı var Arda Turan’ın da bizim Hikmet Abi’nin de. Bu arada ikisi de başka kızlara yürümekten, flörtlerden de vazgeçmezler asla.

Mahalleye her yeni gelen kızı koruyup kollama ihtiyacı duyardı Hikmet Abi. Yeni kan gördüğü anda hemen o ahtapot gibi ellerini kızın üstüne sarar, “Bir şeye ihtiyacın varsa, bak çekinme hemen söyle” diye bunaltırdı. Arda Turan’da İspanya’ya yolu düşen kim varsa sağ olsun hemen yardımına koşuyor. En son ‘Kısmetse Olur’un kalbi kırık gelini Cansel’e bile şehir turu yaptırmayı teklif etmişti. O kadar mı yalnızsın yahu orada? Göğüs dekolteniz iddialı mı, yolunuz Arda’nın olduğu şehre mi düştü? Hemen instagram DM kutunuza bakın. Belki Arda Turan size de mesaj atmış olabilir.

"Sinem başkasıyla görüştüğü gün benim için bitmiştir" çıkışını unutmak mümkün mü?

Hikmet Abi hikâye anlatmasıyla ünlüydü bir de. Bazen coşar hızını alamazdı. Bir gün işte buna ‘Kurtlar Vadisi’nden teklif gelmiş, ‘Çakır’ı sen vur’ diye. Bu Oktay Abisine ayıp olur diye kabul etmemiş. Arda’nın da var böyle ‘çıkışları’. Hani maç esnasında Messi’yi motive etmiş, “Ayağa kalkmalıyız” falan demiş ya...

Sevgiliden ayrılmak ya da ilişkinin bitmesi onların görüşüne göre sadece kendilerinin özgür kalması demektir. Hikmet Abi kız arkadaşından mı ayrıldı, üstüne evlenip boşansa bile ayrıldığı kız arkadaşı onu evinde beklesin isterdi. O kız ona aittir çünkü. Bütün mahalle, o kızı onla bilmiştir. Arda Turan’ın Sinem Kobal’dan ayrıldıktan sonra yaptığı açıklamayı hatırlamayan yoktur; ‘Sinem başkasıyla görüştüğü gün benim için bitmiştir!” Eee o zaman neden ayrıldın, sen gezip tozarken iyiydi ama değil mi?


Arda Turan 'Kısmetse Olur'dan Cansel'e şehir turu teklif etmişti...

Bir de sürekli Hikmet Abi kendisinin övülmesini isterdi. Tekel bayiinin önünde tahta tabureye bacaklarını ikiye ayırarak oturur, etrafına bizim liseden çocukları alır, paso kendini anlatırdı. Mahallede uyuşturucu satacaklarmış ama işte bu izin vermemiş. Müstesna apartmanında oturan kız öğrencilere mahalleli saldıracakmış, bu hepsini tutmuş. “Kızlarla ben konuşurum merak etmeyin mahalle bana emanet” diye. Arda Turan da sürekli, “Ben gururunuzum, kıymetim bilinmiyor” bilmem ne de bilmem ne.

Yazının devamı...

Bir ibret öyküsü olarak Mustafa Ceceli vakası

4 Haziran 2017

Tam da geçen hafta zengin ve ünlü olunca yapılacakları yazmıştım ki Mustafa Ceceli olayı patladı. Biliyorsunuz kendisi çoğu evin, nur yüzlü küçük oğlu. Arkadaşları, içkili âlemlerde gününü gün ederken o evde ailesinin dizinin dibinde oturuyordu. Derslerinin hepsi beş pekiyi, anaya babaya hürmeti tam istenildiği gibiydi. Nice anne, “Bana da böyle bir damat nasip eyle!” diye dualar ediyor, nice genç kız kendine ‘Cecelist’ diyip, büyüyünce onun gibi biriyle evlenmek istiyordu. Dokuz senelik gözlerden uzak, mütevazı bir şekilde yaşadığı evliliği, mis gibi de bir çocuğu vardı. Konserlere bile eşini götürüyor, onsuz adım atmıyordu. Sonra bir şey oldu. Artık erken girdiği orta yaş bunalımından mıdır yoksa insanoğlunun da bunca şöhrete, paraya bir dayanma sınırı vardır diyerek mi bilmiyoruz, önce saç ekletti. Ardından son model arabalara merak sardı. Ama yine de gönlü onu sevenlerden yanaydı tabii. Olan var, olmayan var diyerek, Ferrari’si ile yakalanmasına rağmen ufacık bir yalan söyledi. “O araba benim değil!” dedi. Öyle gözlerimizin içine baka baka. Yine de Cecelistler ona inandı. Sonuna kadar savundular. “Benim Mustafam yapmaz, almaz öyle arabalar!” diye sırtladılar sevdikleri sanatçıyı. Her yalan elbet eninde sonunda ortaya çıkar, bu da öyle oldu. Hatta yanında bir kadın var dediler. Bu sefer de arabayı kabul etti ama kadını kabul etmedi. Ufacık bir yalan dağ gibi olup, ardı ardına yalanları doğuruyordu. “Ferrari’yi indirimden aldım!” diyerek kurtuldu. Yanındaki kadın içinse ‘patronumun eşi’ dedi.

Ardı ardına yaptığı hatalar yüzünden büyük ihtimalle vicdan azabı çekiyordu. O yüzden bir Ceceli gibi davrandı ve eşinden pat diye boşandı. Daha iki gün önce evlilik birliğinden, evliliği çok sevmesinden, eşine olan aşkından bahseden adam bu kez “Birbirimizin tarzlarını beğenmiyorduk. Bu da huzursuzluğa neden oluyordu” diyerek olaylar kapansın istedi.


Ünlü popçunun Selin İmer'le yanak yanağa fotoğrafları, hayranlarını şaşırttı.

Cecelistlerin şoku
Yani kısaca, eşim artık benim hayatıma ayak uyduramıyor, demek istemiş. Sen evin nur yüzlü oğlusun, nasıl bir hayatmış ki bu eşin ayak uyduramamış, diye evin büyüklerinin içine bir kurt düştü tabii. Cecelistler de bir şok yaşadı. Hayallerinde olan imrendikleri o ulvi aşk bitmişti. Daha bunun etkisinden çıkılamamıştı ki, hoooop bizim oğlan, almış yanına sosyetik güzeli, yanak yanağa pozlar, sarmaş dolaş bir haller. Fotoşop zannettiler ama Ceceli sevgilisini savunmak için atağa kalktı. Daha boşanmanın tozu bile geçmemişken tam 5 gün sonra, “Selin İmer’le Türkiye’ye dönünce evleniyoruz!” diye açıklama yaptı. Anneler şok! Genç kızlar iptal! Cecelistler vefat!

‘Adam gibi adam’ derler

Yazının devamı...

Zengin ve ünlü olunca yapılacaklar listesi

28 Mayıs 2017

İLK İŞLERİ SON MODEL ARABA ALMAK

Ardından o arabayla ilgili abuk subuk haberleri çıkıyor. Yok valeye emanet edemedi, yok magazincilerin ayağını ezecekti...

ABUK SABUK İNSANLARLA MAGAZİNCİLERE YAKALANMAK

Ama artık mekân mekân gezmek popüler değil biliyorsunuz. Yeni trend, ev partileri. Parayı bulan bir ev partisi çıkışında ‘yakalanıyor’.

SAÇMA TATİL POZLARI VERMEK

Tomarlarca paran da Türkiye piyasası görsün diye illa ki o yurtiçi tatili yapılacak... Altta alev desenli şortla, nargile takımı-tavla ikilisiyle poz verip sosyal medyada paylaşılacak. Olmadı bir-iki kız iskeleden denize -şakasına- fırlatılacak.

‘ÇOK EMEK HARCADIK’ GEYİĞİ YAPMAK

Nazar diye bir şey var, millet o parayı kazanmak için canla başla uğraştığını da bilmeli. O yüzden “Bir haftadır stüdyoda yatıyorum”, “Üç gündür çekimden başımı kaldıramadım” diye dert yanman şart.

Yazının devamı...