(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Mehmet Y. Yılmaz" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Mehmet Y. Yılmaz" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Mehmet Y. Yılmaz

Mehmet Y. Yılmaz

Mehmet Y. YILMAZ

18 Temmuz 2017

Önümüzdeki hafta çarşamba günü (26 Temmuz 2017) bu köşede yine buluşacağız.

Okuyucularımın bilgisine sunarım.

Yazının devamı...

Kanlarını yerde bırakmamak için

15 Temmuz 2017

FETÖ’nün darbe girişimine direnirken hayatlarını kaybedenleri rahmetle, yaralanan, sakat kalanları da saygıyla anarak başlamak istiyorum.

Eğer bu insanlar, Cumhurbaşkanı’nın çağrısıyla birlikte sokaklara dökülüp, darbecilere hayatları pahasına direnmemiş olsalardı, bugün Suriye’den de beter bir durumda yaşıyor olurduk.

Onun için bu kahramanca direnişi hiç unutmayacağız.

Ülkelerin tarihlerinde böyle büyük felaketlerden dönüş anları hep olmuştur.

Önemli olan o felakete neyin yol açtığını bilmek, tekrar aynı hataları tekrarlamayarak bir kez daha uçurumun eşiğine gelmemek zorundayız.

Bu darbe girişimine yol açan şey, her şeyden önce devlet kadrolarına girme ve yükselmede tek kriter olması gereken liyakati unutmuş olmamızdır.

Bir daha benzer bir çetenin yıllar içinde devlette yuvalanıp, benzer bir kalkışmaya cesaret etmesini önlemek zorundayız.

Bu örgüt, sadece son 15 yılın eseri değil.

Yazının devamı...

Şaşırma duygumu kaybettim hükümsüzdür

14 Temmuz 2017

Bu cümleyi, bu cennet vatanımız için kaç kere kurduğumu hatırlayabilmeme olanak yok.

Öyle şeylerle karşılaşıyoruz ki gözlerimizi fal taşı gibi açıp, dilimizi tutup, yutkunarak kalakalıyoruz.

Ve bunlar ayda bir, yılda bir olmuyor. Biraz daha gayret edersek neredeyse her gün böyle bir olaya “Türk’ün imzasını” atabileceğiz.

İçimden “Yok artık, devenin başı” diye söylenmeme neden olan şey, bir mahkemenin getirdiği “yayına erişim yasağı”.

Yayın yasağının konulmasını kim istedi, hangi gerekçeyle istedi, mahkeme bunu nasıl kabul etti, bilemiyorum.

Ama gerçek şu ki İzmir 7. Sulh Ceza Hâkimliği, Anayasa Mahkemesi’nin bir kararı ile ilgili haberlere erişim yasağı getirdi!

Tekrarlıyorum, hâlâ şoktan kurtulamazsanız, yüzünüze soğuk su çarpın lütfen: İzmir 7. Sulh Ceza Hâkimliği, Anayasa Mahkemesi’nin bir kararı ile ilgili haberlere erişim yasağı getirdi!

Olay şöyle gelişiyor: İzmir’deki bir araştırma hastanesinde görevli

Yazının devamı...

Kandırılanların sıralı tam listesi

13 Temmuz 2017

Bu devleti ele geçirme sürecinde devlet büyüklerimizin de katkıları oldu elbette ama sonra öğrendik ki Fetullahçılar bu büyüklerimizin hepsini birden kandırmayı da başarmış.

O günlerde söylediklerinden küçük bir derlemeyi Nazlı Ilıcak’ın mahkemeye verdiği savunmasında buldum.

Bakın, Fetullahçı çete kimleri kimleri kandırmayı başarabilmiş:

Bülent Arınç: “Milyonlarca insan, şu anda gözyaşı dökerek bizi izliyor. Bunların arasında biri var ki, gurbette, tek başına, hüzünle bizi seyrediyor. Televizyonun başında bizi izleyen o güzel insana teşekkür borcumuz var.”

Binali Yıldırım: “Türkçe sevgi dilidir, barış dilidir. Yunus’un dilidir. ‘Aç herkese sineni aç, onun gibi ilâç’ diyen Fethullah Gülen Hocaefendi’nin dilidir.”

Ahmet Davutoğlu: “Cemaat’in hedefleriyle, Türkiye’nin hedefleri tamamen örtüşüyor.”

Hüseyin Çelik: “Cemaat devleti ele geçirmiş, devlete sızmış filan, bunlar kargaları güldürür.”

Bekir Bozdağ:

Yazının devamı...

Önemli olan ‘adalet’ arayışı, sayı değil

12 Temmuz 2017

Cumhurbaşkanı’nın söz konusu meydanın kapasitesi ile ilgili daha önce söyledikleri mi yanlıştı, Vali Bey’in açıklaması mı?

Gırgır geçilmesine itirazım yok ama ciddi ciddi konuşmaya gelince benim için son derece anlamsız bir tartışma bu.

Diyelim ki meydanda 175 bin kişi vardı. Ya da 2 milyon kişi. Kim bilir, belki de 375 bin vardı. Ya da hiç kimse olmayabilirdi, Kemal Kılıçdaroğlu o meydanda elinde pankartıyla tek başına kalabilirdi.

Ne önemi var? Bu, yaşadığımız adaletsizlik probleminin önemini azaltıyor mu? Adalet talebini görmezden gelmemize mi neden olacak?

Sayı azaldıkça, talebin önemi de azalacak mı? Tam tersine, bence sayı azaldıkça önemi artan bir şey olmalı zaten adalet talebi.

2 milyon ya da 175 bin kişinin adalet isteğini yüksek sesle söylemesi kadar önemli değil mi, bir tek kişinin bile adaletsizlikten yakınması?

Adalet Yürüyüşü’ne ve mitingine katılanları itibarsızlaştırmak, katılımı caydırmak için hükümet ve medyası elinden geleni ardına koymadı.

En hafifi katılımcıların teröre ve Fetullahçılara hizmet ettiğini söylediler.

Yazının devamı...

Darbe girişimi kışlada önlenebilir miydi?

11 Temmuz 2017

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kontrollü darbe iddiasını ortaya attığında da sanıyorum bunu ilk eleştiren bendim. (5 Nisan ve 6 Nisan 2017 günü yayımlanan yazılarım.)

Binbaşı O. K.’nın ihbarı yapması ile darbe girişiminin başlaması arasında geçen yaklaşık sekiz saatlik sürede nelerin yaşandığını, nelerin eksik ya da yanlış yapıldığını sormak, öğrenmeye çalışmak, gazetecinin işidir.

Nitekim bu konuda yazdığım yazılarda bunu sordum.

Genelkurmay Başkanlığı, ihbarın bir darbe girişimi ihbarı olmadığını söylüyor.

İhbar, MİT Müsteşarı’na yönelik bir askeri operasyon yapılacağı ile ilgili.

Merak ettiğim ve sorduğum soru bu: Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı, bir grup askerin helikopterler ve ağır silahlarla Hakan Fidan’ın hangi amaçla kaçırılacağını düşünmüştü?

Herhalde fidye isteneceğini düşünmüş olamazlardı.

Nitekim Genelkurmay Başkanlığı’nın TBMM’ye gönderdiği yanıtlarda, bunun

Yazının devamı...

Neden yanlış kişiyle evleneceksiniz?

8 Temmuz 2017

Hayır, başlık bana ait değil, bunu sihirli küreme bakıp uğursuz bir kehanet olarak ortaya atıyor değilim.

Bu başlık, Alain de Botton’un, 26 Mayıs’ta The New York Times’ta yayınlanan makalesinin başlığı.

Alain de Botton, bu makalesinde, bizde de “Aşk Dersleri” ismiyle yayınlanan kitabının ana fikrinden hareket ediyor. (Sel Yayıncılık, Çeviren: Özge Çelik.)

Makalenin tepesinde Marion Fayolle’nin çizdiği, beş ayrı kareden oluşan bir illüstrasyon var, önce onu anlatayım.

Birinci karede beyaz elbiseli bir genç kadın, kendi boyunda bir kâğıda bir erkek resmi çizmeye başlıyor. Kızın beyaz elbisesinden ve elindeki çiçek buketinden gelin ya da gelin adayı olduğunu çıkartıyoruz.

İkinci karede kız, çizdiği erkek resmini, dudaklarından öpüyor.

Üçüncü karede, tıpkı, prensesin kurbağayı öpüp kanlı canlı yakışıklı bir prense dönüştürmesi gibi kâğıdın arkasından kanlı canlı ama prense de pek benzemeyen bir erkek, resmi üstten kıvırmaya başlayarak ortaya çıkıyor.

Dördüncü karede, kızın çizdiği resim, erkeğin elinde buruş buruş bir kâğıt parçasına dönüşürken, kız elindeki çiçeği düşürüyor.

Yazının devamı...

Valiler Cumhurbaşkanı’nı dinlesin

7 Temmuz 2017

“Maltepe’de bir miting ile noktalayacaklarını söylüyorlar. Şiddet yaşanmadığı takdirde sonuna kadar izin veririm. En ufak hukuksuzluk olması halinde gereken müdahale yapılır.”

Cumhurbaşkanı’nın sözleri, her türlü yürüyüş ve toplantıya izin vermeyerek, polis gücüyle engellemeyi alışkanlık haline getiren kamu yöneticilerinin, valilerin, kaymakamların kulaklarına küpe olmalı.

Çünkü Cumhurbaşkanı’nın yürüyüş ve miting ile ilgili söylediği söz, esasen onun bu konuda çok yüce gönüllü bir davranış gösteriyor olmasından kaynaklanmıyor.

Cumhurbaşkanı böyle söylüyor, çünkü belli ki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni, Anayasa’yı, AİHM ve AYM kararlarını, Yargıtay içtihatlarını biliyor.

Onun bilip de diğer kamu yöneticilerinin bilmezden geldikleri şey şu:

Barışçı olduğu, şiddete yönelmediği sürece her türlü toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan her vatandaşın hakkıdır.

Bunun için herhangi bir makamın iznini almaları da zorunlu değildir, serbestçe kullanılması gereken bir haktır.

Şiddete yönelmediği sürece, kamu yöneticilerinin görevi, bu hakkın kullanımını kolaylaştırmak, bu hakkı kullanmak isteyenleri dışarıdan kaynaklanacak engellemeler ya da saldırılardan korumaktır.

Yazının devamı...