(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Ayşegül Domaniç Yelçe" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Ayşegül Domaniç Yelçe" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Ayşegül Domaniç Yelçe

Ayşegül Domaniç Yelçe

“Onların Gözünden”

7 Temmuz 2017

Bizce Yapım Reklam ve Organizasyon Şirketi, üç yıl önce kurulduğu günden beri pek çok sosyal sorumluluk projesine destek vermiş bulunuyor. Şirket bugünlerde yeni bir sosyal sorumluluk projesini Yaşam Otizm Spor Kulübü ortaklığı ile yürütüyor.

 

Bizce Yapım’ın Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Yılmaz’ı Türkiye Kas Hastalıkları Derneği’nin “Engelsiz Bir Dünya İçin Benim Fikrim” konulu resim yarışmasının Ödül Töreni’nde tanıdım ve engelsiz bir dünya özlemi içindeki bu genci çok sevdim. Bu özlemini dile getirirken gerçekten samimi olduğuna daha o gün inandım. Bu inancım Bizce Yapım’ın Avrasya Özel Çocuklar Derneği ile birlikte imza attığı, sosyo-ekonomik şartları yetersiz olan özel gereksinimli çocuklar ve gençlerin eğitimine katkı sunmayı amaçlayan, “Tatlı Melekler Projesi” ile doğrulandı.

 

Ahmet Yılmaz şimdi de Yaşam Otizm Spor Kulübü Derneği ile ortak yeni bir proje yönetiyor. “Onların Gözünden” adlı bu proje kapsamında, 13 ile 30 yaş arasındaki otizmli çocuklar ve gençler Bizce Yapım Reklam ve Organizasyon Şirketi’nin profesyonellerinden fotoğraf eğitimi aldılar. Sonra da iş dünyasının önde gelen isimlerinin fotoğraflarını çektiler.

 

Türkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu, Ağaoğlu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, İnci Deri Yönetim Kurulu Başkanı Ali Murat Kızıltaş, Yemek Sepeti Yönetim Kurulu Başkanı Gizem Hançer Yüksel, Koçtaş Genel Müdürü Alp Önder Özpamukçu, Saat&Saat Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Kaya, Panasonic Yönetim Kurulu Başkanı Nusret Kayahan Apaydın, Moda Cruz Kurucu ve CEO’su Melis Güçtaş, Natura ve Golf Dondurma CEO’su Ergün Akkaya, Aksal Bilişim ve Elektronik Kurucu Başkanı Turan Salmanlı, Modacı Gamze Saraçoğlu, Tims Production Kurucularından Yapımcı Timur Savcı, Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve İstanbul Valisi Vasip Şahin otizmli çocukların fotoğrafladıkları ünlüler arasında yer alıyorlar.

 

Yazının devamı...

Erişiyorsam eşitim…

3 Temmuz 2017

7 Temmuz Cuma günü, engellilerin bağımsız yaşayabilmeleri ve yaşamın tüm alanlarına etkin olarak katılabilmelerini sağlamak amacı ile hazırlanan “Engelliler Yasası”nın yürürlüğe girişinin 12. yılı doluyor.

 

Söz konusu yönetmelik 7 Temmuz 2005’te yürürlüğe girdiğinde engellilerin fiziki çevreye, bilgi ve iletişim olanaklarına toplumun diğer bireyleri ile eşit koşullarda ulaşımı ile ilgili sorunların yedi yıl içinde çözüleceği taahhüt edildi. Ancak verilen yedi yıllık süre içinde beklenen sonuca ulaşılamadığından taahhüt süresi 2 + 1 yıl daha uzatıldı. Ne yazık ki ek olarak verilen sürenin sonunda da değişen fazla bir şey olmadı. Nihayetinde, engellilerin hayata toplumun diğer bireyleri ile birlikte eşit koşullarda katılımının sağlanması için verilen süre 7 Temmuz 2018 tarihine kadar uzatıldı.

 

Engelliler Yasası’nın yürürlüğe girişinden 12 yıl geçtikten sonra, verilen son taahhüt tarihine bir yıl kala, durum pek iç açıcı görünmüyor. Engelliler, haklı olarak, 12 yıl içinde yerine getirilmemiş olan sözlerin bir yılda nasıl olup da gerçeğe dönüştürülebileceğini merak ediyorlar.

 

Engelliler Kanunu’nun çıkışından bu yana geçen süreçte Kanun’u destekleyici birçok yönetmelik yayınlanıp yürürlüğe girmiş durumda. (Örneğin: 20 Temmuz 2013 tarihinde yürürlüğe giren Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliği; 24.11.2015 tarihinde yayımlanan Engelli veya Hareket Kabiliyeti Kısıtlı Havayolu Yolcuları Talimatı; 1.1.2017 tarihinde yürürlüğe giren Bankacılık Hizmetlerinin Erişilebilirliğine Dair Yönetmelik;  

13 Ocak 2017 tarihinde yayımlanan Şehirlerarası Yolcu Taşıma Hizmetleri ile Servis ve Turizm Taşımacılığı Hizmetinin Erişilebilir Hale Getirilmesine Dair Yönetmelik.) Ayrıca, Mart 2017’de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nca engelliler için yürütülecek tüm erişilebilirlik denetimlerinin ve uygulanacak para cezalarının detayları belirlenerek Bakan Betül Sayan Kaya imzalı iki Genelge ile tüm ilgili kurumlara duyuruldu.

Yazının devamı...

FSHD konusundaki araştırmalar umut vaat ediyor…  

30 Haziran 2017

 

 

Hepinizin bildiği gibi, yıllardır, genetik bir hastalık olan Musküler Distrofi’nin (MD) en yaygın görülen türlerinden biriyle boğuşuyorum. Hastalığımın açık adı: Fasiyo Skapulo Humeral Musküler Distrofi – Faciyocscapulohumeral Masculer Dystrophy – (FSHD). Ön plânda yüz, kürek kemiği (skapulo) ve omurga çevresinde yer alan kasları tutan bu hastalık giderek tüm bedene yayılıyor ve yarattığı kas güçsüzlüğü nedeniyle çeşitli fonksiyon kayıplarına neden oluyor.

 

Hastalığımın ilk belirtilerini 19 yaşımdayken fark etmeye başladım. Eminim ki, ne benim ne de ailemin dikkatini çekmeyen başka belirtiler de olmuştu. Örneğin; beden eğitimi dersinde yan yatarken bacağımı yukarıya kaldırmak çok zor gelirdi bana. Ancak hasta olduğumu bilmediğimden, ayrıca bu hastalıkla ilgili en ufak bir bilgim olmadığından hiç üzerinde durmamıştım bu konunun.

 

Neyse ki bu ilerleyici hastalık eğitim hayatımı tamamlamama izin verdi. Ortopedik engelli bir öğrencinin hiçbir şekilde erişim sağlayamayacağı bir okulda öğrenim görme şansım oldu. Bugün ayakta durup hayatımı kazanabiliyorsam, almış olduğum eğitime borçluyum bunu.

 

Yazının devamı...

Bazılarımızın yaşamı artık eskisi gibi olmayacak

26 Haziran 2017

Bir önceki yazımda savaşlarda hayatını kaybeden onca asker, onca sivil, onca kadın, onca erkek, onca çocuk, irili ufaklı onca hayvandan söz etmiş; “bir de kalanlar var” demiştim. Bayram yazısı yazmak için bilgisayarın başına oturunca, benzer şeyleri trafik kazaları için de söyleyebileceğimizi bir kez daha fark ettim.

 

Aslında güzel ve umut dolu bir bayram yazısı yazmak için oturmuştum bilgisayarımın başına. Ama gazetelere göz atarken ilk gözüme çarpan haber, ne acı ki, yine bir trafik kazası oldu. Balıkesir'in Susurluk ilçesinde şehirlerarası bir yolcu otobüsü devrilmiş; bu kazada bir kişi hayatını kaybetmiş, dördü ağır olmak üzere 47 kişi yaralanmıştı. Alınan tedbirlere ve yapılan uyarılara rağmen her bayramda onlarca trafik kazası meydana geliyor; onlarca insan hayatını kaybediyor, yaralanıyor veya sakat kalıyor.

 

Emniyet Genel Müdürlüğü, geçtiğimiz yıl bir çalışma yaparak 2005-2015 arası on yıllık dönemde Şeker ve Kurban bayramlarında meydana gelen trafik kazalarının istatistiklerini ilan etmişti. Bu çalışma; 10 yıllık süre içinde toplam 125 günlük bayram tatilinde yaşanan trafik kazalarında 1.457 kişinin hayatını kaybettiğini, 61.998 kişinin ise yaralandığını ortaya koyuyor. (8 Eylül 2016, bik.gov.tr)

 

Son üç bayram tatiline bakacak olursak, durum hâlâ pek iç açıcı değil:

 

Yazının devamı...

Savaş Mağduru Engelliler

23 Haziran 2017

Savaşlar bitmek bilmiyor dünyada. Savaşlarda hayatını kaybeden onca asker, onca sivil, onca kadın, onca erkek, onca çocuk, irili ufaklı onca hayvan… sevdiklerini yitiren onca insan, felakate sürüklenen onca aile, harabeye dönen onca yaşam alanı… bir de kalanlar var:

“Savaş nedeniyle yürüyemeyen, gözlerini kaybeden, işitme yetisini kaybeden, psikolojik travmaya maruz kalarak hayatı etkilenen insanlar, yani engelli hale gelen insanlar. Ve ayrıca, savaş öncesinde bu sıkıntılara maruz kalmış olup, savaşın olumsuz şartlarından kat kat etkilenen insanlar.”

Savaştan geri kalanlara bu sözlerle dikkat çekiyor Savaş Mağduru Engelliler İşbirliği Teşkilatı I. Dönem Teşkilat Başkanı Hatice Kübra Öztürk. “Savaş Mağduru Engelliler Zirvesi” 18-19 Şubat tarihlerinde işte bu hedef kitle ile ilgili duruma dikkat çekmek için dokuz ülkeden 29 kurumun katılımıyla İstanbul’da toplanmıştı. Zirve sonucunda savaş mağduru engellilerle ilgili mevcut durumun, sorunların ve çözüm önerilerinin değerlendirilmesi amacıyla Savaş Mağduru Engelliler Uluslararası İşbirliği Teşkilatı kurulmuştu.

Geçtiğimiz ay ise Kahramanmaraş’ta Savaş Mağduru Engelliler Uluslararası I. Arama Konferansı yapıldı. DEYSAM Araştırma ‘Destekli Yaşam Strateji Araştırma ve Uygulama Merkezi’ koordinatörlüğünde gerçekleştirilen konferansın Koordinasyon Kurulu Başkanı görevini ise bugüne kadar edinilmiş pek çok hakta ve yürürlüğe girmiş pek çok uygulamada emeği olan Dr. Aylin Çiftçi üstlenmişti. Bu toplantıda, ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşların katılımıyla Savaş Mağduru Engelliler Uluslararası İşbirliği Teşkilat Platformu mutabakat metni imzalandı. Bundan sonraki çalışmaların yürütülmesi için zirve programında yer alan akademisyenler ve ilgili kurum temsilcilerinden oluşan danışma kurulu oluşturuldu.

Teşkilat; savaş mağduru engelliler alanında  araştırma, eğitim, sağlık, iş modelleri, istihdam ve kalkınma modelleri üzerinde çalışmalar yapacak. Öncelikle mevcut durumun tespit edilmesi ve gerçekleştirilecek olan proje ve faaliyetlere rehberlik etmesi amacıyla saha araştırması yapılması karara bağlanmış bulunuyor. Kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve AFAD İl Müdürlükleri işbirliği ile yürütülecek saha araştırmalarında pilot il olarak Gaziantep ve Kahramanmaraş seçildi. Gerçekleştirilmesi planlanan proje ve çalışmalar Eğitim Faaliyetleri, Sağlık ve Rehabilitasyon Faaliyetleri, Sağlık ve Rehabilitasyon Faaliyetleri, Uluslararası İlişkiler ve Kaynak Geliştirme olmak üzere dört temel meseleye odaklanıyor.

Eğitim faaliyetleri kapsamında, dil, uyum ve meslek eğitimi gibi alanlarda pilot çalışmalar; temel eğitime ya da gerek duyulduğu durumlarda özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine dahil etme çalışmaları öne çıkıyor. Ayrıca, AFAD kamplarında bulunan Geçici Barınma Merkezleri’nde Destekli Yaşam Kütüphaneleri kurulmasına da destek verilecek. 

Sağlık ve rehabilitasyon faaliyetleri kapsamında, 0-4 yaş arası çocuklara işitme taraması yapılacak ve gereken durumlarda tedavisi sağlanacak. Görme kayıpları ve kan hastalıkları ile ilgili tarama ve tedavi uygulamaları gerçekleştirilecek. Portez ve ortez ihtiyaçlarına, fizik tedavi ve rehabilitasyon ihtiyaçlarına yönelik tarama ve destek faaliyetleri yapılacak. Uzun dönem bakım ihtiyacı olan bireyler tespit edilerek destek sağlanacak. Yetişkinlere ve çocuklara yönelik savaş travması tarama ve destek faaliyetleri yürütülecek. Ayrıca, manevi destek faaliyetleri de gerçekleştirilecek.

İş ve istihdam modelleri kapsamında, savaş mağduru engellilerle ilgili iş ve istihdam hususuna odaklanan pilot uygulama modelleri üzerine araştırmalar yapılacak. Uluslararası ilişkiler ve kaynak geliştirme kapsamında ise Savaş Mağduru Engelliler Uluslararası İşbirliği Teşkilatı’nın savaş yaşayan ülkelerle işbirliğinin geliştirilmesi ve kaynak geliştirme modelleri üzerinde çalışılacak.

Yazının devamı...

“Vala Gedik Ödülleri”

19 Haziran 2017

İstanbul Gedik Üniversitesi 2015 yılından beri engelli bireylerin topluma katılımına ve yaşam kalitelerinin arttırılmasına yönelik katkıda bulunan kişi ve kurumları ödüllendirmeyi sürdürüyor.

 Gedik Üniversitesi uzun yıllar ülkemiz eğitimine önemli katkılar sağlamış bulunan Gedik Eğitim Vakfı tarafından 2010 yılında İstanbul’da kurulmuş bulunuyor. Gedik Eğitim Vakfı’nın ve İstanbul Gedik Üniversitesi’nin kurucusu olan merhum Halil Kaya Gedik’in eşi merhum Vala Gedik, Vakfın gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk projelerinde üstlenmiş olduğu önemli rollerle anılıyor. Vala Hanım’ın özellikle engelli çocukların eğitimine, kendi adını taşıyan Özel Eğitim Okulları ile vermiş olduğu destek yadsınamaz.

 Kurucusu Halil Kaya Gedik ve eşi Vala Gedik' in eğitime hizmet anlayışı İstanbul Gedik Üniversitesi’nin kuruluş misyonu olarak benimsenmiş ve özel gereksinimli kişilerin eğitimine büyük önem verilmiş bulunuyor. Bu bağlamda, Gedik Üniversitesi’nce 2015 yılından beri her yıl başarıları ile topluma rol model olan özel gereksinimli bireyler ve bu bireylere yönelik başarılı hizmetler gerçekleştiren kişi ve kuruluşlara, ülkemize yararlı hizmetlerde bulunmayı ilke edinmiş bir toplum gönüllüsü olan Vala Gedik anısına ödül veriliyor. Söz konusu ödüller, “Farklıyız ama eşitiz, birlikte daha güçlüyüz” mottosu ile düzenlenen ödül töreni ile, “Vala Gedik Ödülleri” adı altında sunuluyor.

Bu yıl 13 Haziran 2017 tarihinde Four Seasons Bosphorus İstanbul Hotel’de üçüncüsü düzenlenen Vala Gedik Ödülleri Gecesi’nde altı kategoride 15 ödül sunuldu. Gece’de ayrıca ulusal ve uluslararası yarışmalarda Gedik Üniversitesi’ni ve ülkemizi temsil ederek önemli dereceler kazanmış İstanbul Gedik Üniversitesi öğrencilerine de çeşitli dallarda ödül verildi. Ben de, ödüle lâyık görülenlerden biri olarak, bu özel gecenin konukları arasındaydım. Bremen Mızıkacıları Perküsyon Grubu’nun konseri ile başlayan etkinlik, İstanbul Gedik Üniversitesi’nin çeşitli başarılara imza atmış öğrencilerinin ödüllendirilmesi ile devam etti. Ardından konuklara iftar yemeği ikram edildi. Gece, Vala Gedik Ödülleri’nin sahiplerine sunulması ile son buldu.

2017 yılı Vala Gedik Ödül Kategorileri ve Kazananları ise şöyle belirlenmişti:

Sporculuğun Ötesinde

Gizem Girişken – Paralimpik Okçu

Korhan Yamaç

Yazının devamı...

“Eğitime İlk Adım: Okul Öncesinde Kaynaştırma”

16 Haziran 2017

Sabancı Vakfı kadın, genç ve engellilerin eşit fırsatlara sahip olabilmeleri ve topluma aktif biçimde katılabilmeleri amacı ile sivil toplum kuruluşlarının ‘eğitim’ alanında uygulayacağı projeleri desteklemeyi yıllardır sürdürüyor.

Sabancı Vakfı’nın Açık Çağrılı Hibe Programı kapsamında destek verdiği projelerden biri de, Tohum Otizm Vakfı’nın İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Öğretmenler Akademisi Vakfı (ÖRAV) ortaklığı ile başlattığı “Eğitime İlk Adım: Okul Öncesinde Kaynaştırma” Projesi.

15 Temmuz 2016’da başlamış olan proje, 14 Temmuz 2017 tarihinde sona eriyor.

Tohum Türkiye Otizm Erken Tanı ve Eğitim Vakfı, “Otizm Spektrum Bozukluğu ve Yaygın Gelişim Bozukluğu” olan çocukların erken tanısının konulması, özel eğitim ile topluma kazandırılmasına öncülük edilmesi ve bunun yurt çapında yaygınlaştırılması amacıyla kurulmuş bir sivil toplum örgütü. Kurum, kâr amacı gütmeyen ve kamu yararını gözeten bir sağlık ve eğitim vakfı olarak, 15 Nisan 2003 tarihinden beri Otizm Spektrum Bozukluğu olan çocukların yanı sıra diğer özel eğitim gerektiren çocukların ve gençlerin de bağımsız yaşam ve kaynaştırma gereksinimlerinin dünya standartlarında karşılanabilmesi için çalışıyor.

Tohum Otizm Vakfı, ‘kaynaştırma’yı; “özel gereksinimli çocukların genel eğitim kurumlarında normal gelişim gösteren çocuklarla birlikte eğitimlerini sürdürmelerinin sağlanması ve gereksinimleri olan özel eğitim hizmetlerinin karşılanması süreci” olarak tanımlıyor. Özel gereksinimli çocuklar, okul öncesinde kaynaştırma uygulamaları sayesinde akranları ile aynı eğitim ortamında bulunarak genel eğitim sisteminden yararlanıyorlar. Bu uygulama bir yandan özel gereksinimli çocukların bilişsel, sosyal, dil ve psikomotor gelişimlerini olumlu yönde etkilerken, diğer yandan normal gelişen çocukların öğrenmeleri ve bireysel farklılıkları kabul etmeleri üzerinde de etkili oluyor.

Tohum Otizm Vakfı; “Eğitime İlk Adım: Okul Öncesinde Kaynaştırma” Projesi’ni, okul öncesi dönemde kaynaştırma uygulamalarının niteliğinin arttırılması ve yaygınlaştırılmasının ülkemiz için öncelikli bir konu olduğunu düşündüğü için başlatmış bulunuyor. Proje’nin saha çalışmaları tamamlanmış durumda.

Proje kapsamında; İstanbul’da,

- 20 özel eğitim öğretmenine kaynaştırma konusunda eğitici eğitimi

Yazının devamı...

Sevgi hayatın ‘olmazsa olmaz’ı…

12 Haziran 2017

Türk Sanat Müziği’nden hoşlanıyor musunuz? Eğer hoşlanıyorsanız, “Kimseye Etmem Şikâyet” adlı eseri mutlaka dinlemişsinizdir. Peki ya hikâyesini biliyor musunuz bu güzel eserin?

Henüz 13 yaşındayken zorla evlendirilen bir kız çocuğunun haykırışları yatar bu şarkının dizelerinde. Bu çocuk, II. Abdülhamit döneminin Nafıa ve Ziraat Nazırı Köse Mehmed Raif Paşa’nın kızı İhsan Raif’tir.

İleride tanınmış kadın şairlerimizden biri olacak İhsan Raif Hanım 1877’de Beyrut’ta dünyaya gelir. İlk çocukluk yılları Adana’da geçer. Çocuklarının eğitimine çok önem veren baba Raif Paşa onlara özel hocalardan müzik, edebiyat ve Fransızca dersleri aldırır. İhsan Raif’in edebiyata ilgisi daha o yıllarda başlar.

Ziraat Nazırı Köse Mehmed Raif Paşa ve ailesi İstanbul’a gelişlerinde, bugün Şişli Kaymakamlığı olarak hizmet veren Taş Konak’ta yaşamaya başlar. O günlerde henüz 13 yaşında olan İhsan Raif ve ablası Belkıs bir gün birlikte oynarlarken birdenbire odalarının kapısı açılır ve içeriye o güne kadar hiç görmemiş oldukları bir adam girer. Bu kötü niyetli adam İhsan Raif’i kaçırmak ister ancak çocukların çığlıklarıyla koşarak kaçar. Kısa bir süre içinde eve giren bu adamın reji memuru Mehmet Ali olduğu ve küçük kızı kaçırabilmek için evdeki hizmetkârlardan yardım aldığı anlaşılır. Raif Paşa bu olayı temizlenmesi gereken bir namus meselesi olarak görür ve İhsan Raif’i, kızının ve diğer aile fertlerinin itirazlarına ve yalvarmalarına aldırmadan, evlendirmeye karar verir. Böylece, 13 yaşındaki küçük kız hiç acımaksızın Mehmet Ali ile evlendirilir ve bir sürgün havasında İzmir’e yollanır.

“Kimseye etmem şikâyet; ağlarım ben halime

  Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime

  Perde-i zulmet çekilmiş korkarım ikbalime

  Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime…”

Yazının devamı...