(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Uğur Meleke" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Uğur Meleke" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Uğur Meleke

21 takımlı lig, futbolun ölümü olur

20 Nisan 2017

 21 takımlı lig dedikodusu da nereden çıktı, nasıl çıktı anlamadık doğrusu. Ama eskilerin deyimiyle ‘şüyuu vukuundan beter’ bir konu bu. Yani söylentisi, gerçekleşmesinden kötü neredeyse.

21 takıma çıkmanın tek avantajı, futbolu ülke sathına daha fazla yaymak, daha çok vilayeti oyunun içine sokmak. Ama o kadar çok dezavantajı var ki, futbolumuzun ayağına sıkmakla eşdeğer olur adeta böyle bir hamle.

ALTINCILIKLA 18’İNCİLİK EŞDEĞER

 HALEN 18 takımlı ligimizden 5 takım Avrupa bileti alıyor, 3’ü de küme düşüyor. Yani 18 pozisyondan 8’inin hedefi var; hedefsiz basamak sayısı 10... Hedefsiz pozisyon demek, özellikle ligin son 2 ayında bolca hedefsiz maç demek. Hedefsiz maç demek, tatsız tuzsuz eğlencesiz seyircisiz müsabaka demek. Premier Lig’de şu sıralar hedefsiz pozisyona geçen West Brom’la Southampton’ın son haftaki hallerini gördünüz mü bilmiyorum: Canavar gibi takımlar, kedi oldular bu hafta. 21 takımlı Süper Lig’de de altıncılıkla on sekizincilik arasında bir fark olmaması, son derece sakil durur öncelikle.

ŞİKE İDDİALARI ARTAR

 18 takımlı ligde hedefsiz pozisyon sayısı 10’ken, 21 takımlı ligde hedefsiz basamak sayısı tam 13’e çıkacak haliyle. Şu anda UEFA ülkeler sıralamasında bizim hemen üstümüzde bulunan ülkelerden Rusya’da hedefsiz pozisyon sayısı 8, Ukrayna ve Belçika’daysa bütün pozisyonlar play-off yoluyla anlamlı hale getirilmiş. Fransa ve İtalya bile Avrupa’ya 6 takım gönderdikleri halde liglerini 18’liye düşürmeyi tartışıyorlar. İtalya Futbol Federasyonu’nun tecrübeli başkanı Tavecchio, daha fazla rekabet için takım sayısı 18’e düşmeli diyenlerden.

Fransız Profesyonel Lig Birliği’nin 12 yıllık başkanı Thiriez de 18 takıma düşmenin faydalı olacağı görüşünde.

Çünkü daha fazla takım demek, daha fazla hedefsiz pozisyon, daha fazla hedefsiz maç ve daha fazla şike iddiası demek.    

Yazının devamı...

 8 milyonun altında 8 yıldız

13 Nisan 2017

Ya da kontratı bu yaz biten hangi isimlere yönelirsek, onlardan katkı alma ihtimalimiz daha fazla olur?

 1- OLEKSANDR ZINCHENKO (20, UKRAYNA)

 UKRAYNALI yaratıcı orta saha oyuncusundan, milli takımımıza karşı oynadığı iki yönlü futboldan sonra çok etkilenmiştim. City’nin yatırım yapıp kiraladığı gençlerden. Bu seneyi PSV’de geçiriyor ama düzenli forma bulamıyor. İyi frikik kullanan, ara pası becerisi de top kazanma özelliği de olan yürekli bir genç.

Eğer erken davranılırsa, Manchester City’den 2 yıllığına kiralamak mümkün olabilir. İki yönlü orta saha ihtiyacı olan Fenerbahçe ve Galatasaray için ideal gibi.

2- FERNANDO MARÇAL (28, BREZİLYA)

 GAZİANTEPSPOR’da sessiz sedasız iyi bir sezon geçirip ayrılan Marçal, bu yıl Fransa’yı kendine hayran bıraktı. 3 milyon Euro’luk sol bekin bonservisi Benfica’da, Guingamp’la kiralık sözleşmesi bu Haziran’da bitiyor. Fransa Ligue 1’de 27 maç oynayıp 8 asist yaptı Marçal.

Alpaslan’ın inişli-çıkışlı grafiği göz önüne alınırsa Başakşehir için uygun olabilir Brezilyalı sol bek.  

3- SEYDOU DOUMBIA (29, FİLDİŞİ SAHİLİ)

Yazının devamı...

21 takımlı lig mi dediniz?

10 Nisan 2017

KADIKÖY’de iki ayrı perde oynandı dün gece: İlk perdede futbol yoktu, kör dövüşüyle geçti ilk yarı. Sol bekin önüne sol bek, ön liberonun arkasına ön libero koymuş Okan Buruk’un takımının futbol oynaması için gol yemesi gerekiyormuş galiba! Hani bu aralar takım sayısının artacağına dair bir söylenti var ya; ligde iki sol bekli-dört stoperli daha fazla takım görmek istiyor birileri belli ki!

DEVLER LİGİ YARIŞI İÇİNDE

46’da sol beklerden biri çıkıp Cikalleshi girince en azından 45 dakikalık bir futbol oynandı Kadıköy’de; ama Arnavut santraforun çabası puana yetmedi... Fenerbahçe’deyse Lens, Kadir-Ömer ikilisinin markajında yorulunca Aatif devreye girdi, Souza ve Alper’le beraber gecenin az da olsa kıpırdanan isimlerindendi Faslı. Sarı-lacivertliler ufak bir kıpırdanmayla, Devler Ligi yarışının içinde gözüküyorlar artık.

LENS VE DENAYER

DÜN Manchester’dan fark yiyen Sunderland’in işi bitti gibi. Lens’in küme düşen bir takıma dönmesi manasız olur. City de Denayer’a başka bir rota belirleyecektir. Türk takımlarının sezon sonunu beklemeden hamle yapmaları doğru olabilir gibi.

TEKNİK DİREKTÖR KARNESİ

DİCK ADVOCAAT: HÂLÂ duran toplar dışında bir hücum planı üretememiş olsa da, sezonun sonuna doğru Van der Wiel, Van Persie, Souza, Alper, Aatif gibi isimlerin form tutması Devler Ligi yolunda önemli bir gelişme.

OKAN BURUK: 

Yazının devamı...

Yabancı futbolcu değil, yabancı yönetici lazım

6 Nisan 2017

Manchester City’nin 1 milyar 19 milyon Euro’luk transfer zararıyla başı çektiği listenin ilk 25’inde 9 İngiliz, 4 Çinli, 3 İtalyan, 2’şer Alman, İspanyol, Rus ve Türk, 1 Fransız kulübü yer alıyorlar. Listede Çinliler’in ve Ruslar’ın olma nedeni ortak: Futbola dışarıdan enjekte edilen olağanüstü para...

İngiliz, İspanyol, Alman, İtalyan ve Fransızlar’ı da anlayabiliyoruz, futbolun 5 devinin gelir yaratma kabiliyetleri diğerlerinden çok yukarıda. O listede olması garip olan, hatta olmaması gereken ülke, sadece ve sadece Türkiye...

BAŞARISIZIZ!

 Transfermarkt verilerine göre son 10 sezonda Fenerbahçe 145 oyuncu transfer etmiş, bunlara 229,6 milyon Euro bonservis ödemiş. 144 futbolcuyla yollarını ayırmış ve bunlardan sadece 75,6 milyon Euro gelir elde edebilmiş. Sarı lacivertlilerin net zararı 154 milyon Euro. Aynı tabloya Galatasaray 125,2 milyon, Beşiktaş 83,2 milyon, Trabzonspor da 62 milyon Euro zarar yazmışlar. Türk futbolunun son 10 yılda tranferden ettiği toplam zarar 500 milyon Euro’yu buluyor. Yani kaba bir hesapla Süper Lig, her yıl transferde 50 milyon Euro kaybediyor.

 Futbol Zirvesi’nde UEFA Finansal Fair-Play Direktörü Andrea Traverso da, Türk kulüplerinin gelirlerinin yüzde 80’ini futbolcu maaşlarına, yüzde 89’unu da maaş+bonservise harcadığını belirtmişti. Sorun açık. Transferde başarısızız. Değerinden fazlaya alıyor, lüzumundan çok maaş ödüyor, değerinin altında satıyoruz.  

***

PEKİ NE YAPMALI?

1- YABANCI OYUNCU SERBESTİYETİ SÜRMELİ

Yazının devamı...

SKANDAL SARI KART

2 Nisan 2017

46’da Barisic’in çift santrafora dönmesiyle daha canlı bir Karabük izledik ikinci yarıda. Serdar takımına hareket kazandırdı, Seleznyov geldiği günden beri zaten hep doğru oynuyor. Bu kadar doğru oyuncuya rağmen 83’e kadar gol sesi duyulmamasının sebebiyse, iki harika kaleci Ahmet ve Fabiano’ydu. Beş net pozisyonda kahramanlaşan Ahmet’in Van Persie’nin golünde yapacak bir şeyi yoktu kesinlikle.

NASIL YUTTU?

Fenerbahçe’nin hak ederek kazandığı bu eğlenceli maçın tek can sıkıcı sahnesiyse 57’de yaşandı. Sadece iki dakika önce Bülent Yıldırım, Seleznyov’a bir hücum faul çalmış, Ukraynalı oyuncunun hakeme yönelik bir tepkisi olmamasına rağmen sarı kart da kullanmıştı. Diyelim ki Yıldırım hassas davrandı, Seleznyov’un başını iki elinin arasına alıp sırtını dönmesini protesto olarak algıladı. Peki sadece iki dakika sonra, Van Persie’nin hakemin gözünün içine bakarak yaptığı sert protestoyu Bülent Hoca nasıl yuttu? El var, kol var, protesto var, her şey var. Seleznyov’a sarı veren bir hakemin Van Persie’nin protestosunu pas geçmesi skandal. Çizgiyi geçmeyen topa gol veren hakem bile affedilebilir, yanlış görmüştür, olabilir. Ama Seleznyov-Van Persie pozisyonlarını böyle değerlendiren hakemin ben niyetinden şüphe ederim üzülerek.

Yazının devamı...

Neden Fransa, İspanya ile Türkiye, Moldova’yla oynar?

31 Mart 2017

Geçtiğimiz hafta milli maç mesaisinde oynanan dev müsabakalar dikkatinizi çekmiştir muhakkak. Almanya İngiltere’yle, Hollanda İtalya’yla, Fransa da İspanya’yla kapıştı özel maçlarda. Avrupa’nın 6 devinin hazırlık karşılaşması için birbirlerini seçmeleri, tesadüfi değil elbette. Zira herkes, özel maçlarda kendi seviyesindeki rakiplerle oynamak istiyor; çünkü maksatları sahte bir galibiyetle sahte bir bahar havası yakalamak değil, gerçek güçlerini test etmek. Zaten ulusal takvim kısıtlı, bir milli takım bir yılda en iyi ihtimalle 5-6 defa bir araya gelebiliyor. Bu kısıtlı buluşmalarda da oynadıkları her maçı, final havasında yapmak istiyorlar.

PUAN HESABI VAR...

 Herkesin kendi seviyesinde rakipleri seçmesindeki bir başka önemli faktör de, hazırlık maçlarının FIFA sıralamasına etkisi. Bir ülkenin Dünya Kupası eleme gruplarındaki torbasını ve finallerdeki kategorisini FIFA katsayısı belirliyor. FIFA katsayısı da, son 4 yılda yapılan özel-resmi tüm ulusal maçları belli bir çarpanla hesaplamaya katıyor. Örneğin İspanya, hazırlık maçında Fransa ile karşılaştıysa, bu maçta kazanacağı puanın değerini 5 farklı kriter belirliyor:    

Galibiyet 3, penaltılarla galibiyet 2, beraberlik ve penaltılarla mağlubiyet 1 puan.

- Rakibin kıtası (Güney Amerika 1, Avrupa 0,99, Asya-Afrika-Avustralya-Kuzey Amerika 0,85 değerinde)

- Müsabakanın statüsü (Dünya Kupası 4, Avrupa Şampiyonası finalleri 3, elemeleri 2 buçuk, hazırlık maçları 1 değerinde)

- Son 1 yıl içindeki maçlar 1, ikinci yıl 0,5, üçüncü yıl 0,3, dördüncü yıl 0,2 ile çarpılıyor.

- Rakibin gücü (FIFA sıralamasının lideriyle oynuyorsanız yaklaşık 2; ellincisiyle oynuyorsanız 1 buçuk; yüzüncüsüyle oynuyorsanız 1 değerinde).

Yazının devamı...

Kucaklayıcı tavır sürmeli

25 Mart 2017

Fatih Terim doğruyu yaptı, işi kaotik dakikalara bırakmadı. Maçın başında şok presle ve yetenek farkıyla işi bitirmeyi hedefledi, skoru bulduktan sonra da Okay’ı sokup güvenliği artırdı. Yunus Mallı Kosova maçını almıştı, Antalya’da da ilk golün üretiminde etkiliydi.

Cenk Arajuuri’yle olağanüstü savaştı, Fatih Hoca’nın 2 yıl sonra hatırladığı Ömer de savunmada yine güvenliydi.

Terim’den beklentimiz, kucaklayıcı tavrını sürdürmesi. Arda, Gökhan, Selçuk, Ömer’in milli takıma dönmeleri sevindirici, sıra neden hiç çağırılmadığını bir türlü anlayamadığımız Alper’de.

MİLLİ TAKIM KULÜBÜ

LİGİNİZ formda değilse, büyük takımlarınız/büyük futbolcularınız iyi gitmiyorsa milli takımı genelde iki yolla çıkarabilirsiniz bu açmazdan: Ya ülke futbolunu domine eden kulübün iskeleti üstüne bir milli takım inşa edersiniz. Shakhtar’ın üstüne kurulan Ukrayna ve Juventus’un üstüne kurulan İtalya gibi... Ya da bir “milli takım kulübü” oluşturursunuz; elemanlarınız formsuz da olsa onlarda ısrar eder, telepatik uyum kazandırmaya çalışırsınız gruba.

TERİM 2. YOLU SEÇTİ

Terim ikinci yolu seçti. 4 ay önce Kosova’yı ikinci 45’te sürklase eden takımını (mecburi değişiklikler dışında) Finlandiya önünde de sahaya sürdü. O günkü kaleci Volkan’dı. Savunmaya sakat Ahmet’in yerine Ömer dahil oldu. Orta üçlü Selçuk-Arda-Yunus’tu. Aynen devam ettiler. İleri üçlümüzde de sakat Burak’ın yerini Cenk, cezalı Hakan Çalhanoğlu’nun yerini Olcay aldı. 7 oyuncu aynı. Anlayış aynı. Sonuç olumlu.

ASLOLAN 4’LÜ MİNİ LİG

Yazının devamı...

Bir puana 23 bin euro ödüyoruz

23 Mart 2017

Türk futbolunun her daim kanayan yarası, son 10 yılda 8 farklı format denenen yabancı kuralının bir kez daha değişmesi gündemde... İstanbul’da düzenlenen 2. Futbol Zirvesi sonrası yüksek sesle dile getirilmeye başlanan bu gelişmenin çok hoşuma gittiğini söyleyemem doğrusu. Lâkin konuşmak güzel, tartışmak güzel, herkesin özgürce görüşlerini dile getirebilmesi gereken demokratik bir ülke burası.

SINIRLAMA NEYE YARAR?

Benim de bu sıcak gelişmeye kendi çapımda itirazlarım var, en öncelikli itirazım da şu: Bir uygulamanın fayda/zarar analizini yapmak için ona birkaç yıl şans tanımak gerekmez mi sahi? Yabancı yasağı kalkalı henüz yalnızca bir yıl oldu, birçok futbolcunun kontratları sürüyordu zaten bu sırada. Daha kulüpler, yeni yabancı uygulaması çerçevesinde bir takım planlaması yapacak vakti bile bulamadı ki!

Galatasaray, Selçuk’un-Burak’ın sözleşmelerini sonsuza kadar uzattığında, Fenerbahçe Alper’i 7 milyona alıp 5 sene kontrat yaptığında yabancı sınırlaması vardı bu memlekette. Şu yabancı sınırı belasından ancak kurtulduk ve sanıyorum ki bir daha bu ülkede 8 milyona Mehmet Topuzlar alınmayacak, Selçuklara 3-4 milyon maaş bağlanmayacak.

UEFA Finansal Fair-Play Direktörü Andrea Traverso’nun yüzümüze vurduğu çıplak gerçeği unutmamak gerek: Süper Lig, Avrupa’da maaş/gelir paritesi en yüksek turnuva. Bizim kulüpler kazandıkları her yüz liranın 89’unu futbolcularına maaş veya bonservis olarak ödüyor. Oysa aynı parite Portekiz’de 27, Almanya bile yüzde 55 olarak gerçekleşmiş. Bu ülkede kasaya giren her 10 liranın 9’unun futbolculara ödeniyor olmasının sebebi basit: Yabancı sınırı nedeniyle yerlilere ve gurbetçilere inanılmaz paralar ödedi Türk kulüpleri. Ve bu astronomik ücretler henüz kalkıyor tedavülden. Birkaç yıl fırsat verilirse de tamamen kalkacak muhtemelen...

YASAKLADIK DA NE OLDU?

Eğer Futbol Zirvesi’nde ben de bir sunum yapmış olsaydım, Avrupa’da kazanılan puan başına en yüksek bedeli ödeyen liglerden biri olduğumuzu hatırlatırdım sanırım: Mart 2017 itibariyle UEFA kupalarında Türkiye’nin topladığı puan, 38 bin 800... Ligimizin 888 milyon Euro’luk bir futbolcu havuzu olduğu düşünülürse, Avrupa’da her 1 puan için cebimizden yaklaşık 23 bin Euro çıkıyor demektir.

Oysa Çekler aynı puan için 4 bin 900, Ukrayna 6 bin 500, İsviçre 6 bin 700, Belçika 12 bin 400, Rusya 13 bin 800 Euro ödüyorlar. Ve biz hâlâ bir şeyleri kısıtlamaktan, yasaklamaktan bahsediyoruz öyle mi? Akıl alır gibi değil.

Yazının devamı...