*
“İhanet ittifakı işbaşında, şer koalisyonu kolları sıvadı, milletin bütün düşmanları bir araya gelip çokuluslu saldırı başlattı” spotları döşenildi.
“Büyükada’da gizlice buluşan insan hakları örgütü maskeli fitneci ajanların sır toplantısı basıldı, ihbar üzerine suçüstü yapıldı, polisin nefes kesen baskınıyla bir otelde alengirli hazırlıktayken elleri kolları bağlı kıstırıldılar” tweet’leri sallandı...
*
“Kritik operasyonda ‘tertip komitesi’nin elebaşı Uluslararası Af Örgütü Direktörü ve avaneleri kıskıvrak yakalandı, insan haklarını savunmak bahanesiyle ne tür kaos planları çalıştıkları araştırılıyor, eyleme geçmeden dağıtılmaları büyük başarı, karışıklık çıkarma tehlikesi ucuz atlatıldı, sözde hak ve özgürlük aktivisti bozguncular silahlı terör örgütüne üye olmak duyumlarıyla suçlanıyor” haberleri patlatıldı...
‘HERKES İÇİN’ KISMI DA TAMAM
Bir zamanlar bölücülük, halkı din ve mezhep ayrımcılığıyla kin ve düşmanlığa tahrik, yasadışı örgüte yardım ve yataklık gibi suçlamalarla DGM’lerde yargılanan Necmettin Erbakan, Yaşar Kemal, Hasan Celal Güzel, Murat Bozlak, Akın Birdal ve benzerleriyle dayanışma için ‘kendini ihbar et’ kuyruklarına girenler yok muydu?
‘Beni de yargıla’
Bakıyorsunuz, MHP Lideri Bahçeli’nin bile sempatisini kazanmış HDP’li Ahmet Türk, Kılıçdaroğlu’yla yan yana yürüyor.
*
‘Sürülmedik tarla bırakmamışlar, bizim tarlanın mahsulleri de gerçek yüzleriyle ortaya çıkıyor, maskeleri bir bir inecek, bu son raunt’ diyen fedainin efelenmelerine dönüyorsunuz.
‘Bizim’ dediği mahalleye, daha dün atladığı iktidar treniyle intikal etmiş bir sonradan yanaşma çıkmasın mı!
‘İstilacı gizli el mahsulü’ diye işaret ettikleri de ‘tarla’nın yedi göbekten emektarları, en sahipsiz zamanında meydanı boş bırakmamış gedikli çilekeşleri... AK Parti’nin kurucularından Fatma Bostan Ünsal orada, ‘Mazluma kimliği sorulmaz’ diyen MAZLUMDER başkanlarından Ahmet Faruk Ünsal orada, başörtüsü mücadelesinin sembol isimlerinden Merve Kavakçı’nın eski eşi Prof. Cihangir İslam orada...
*
‘Yetişin, dava elden gidiyor, vatan dört koldan emperyalist saldırı altında, küresel emperyal güçler istediği için yürüyorlar, emperyalizmin ekmeğine yağ sürüyorlar, anti-emperyalizm bayrağı altında birleşin’ diye feryat figan çalan ‘kalk’ borusuna kulak kesiliyorsunuz.
Kendinden başka davası olmayan
TRT, CHP’nin eylemini “Sözde adalet yürüyüşü” altyazısıyla yansıttı.
Katılmayabilirsiniz ama sahibi, kendi eylemini hangi adla tanımladıysa tırnak içinde o adla verir, takdiri halka bırakırsınız.
Ben başlıktaki her iki ‘sözde’ nitelemesine katılmadığım halde, bakın aslına sadık kalarak alıntıladım.
Sadece ifadenin bana ait olmadığını ve onayladığım anlamına gelmediğini belirtmek için tırnak içine aldım.
Kılıçdaroğlu’nun uzun yürüyüşüne ise başından beri şu gözle bakıyorum: Bir adalet yürüyüşü, bazen sadece bir adalet yürüyüşüdür...
Ama kesin bir inançla aksini düşünenler de var.
YA KURUNUN YANINDA YAŞ DA YANIYORSA
Hülya Koçyiğit, hapisteki gazetecilerin gazetecilikten yatmadığına gözü kapalı inanıyor. ‘Var bir suçları ki tutuklanıyorlar’ mantığıyla, körü körüne...
Demiyor ki ‘Ya içlerinde gerçekten yazıp çizdiklerinden ötürü yatanlar da varsa’...
Bir bakan, terörist bir yürüyüş olduğundan o derece emin ki... O yolları teröristler yürüsün diye yapmadıklarını söylüyor. Adalet talebinin yürüyüş gerekçesi olmasına üzülmüyor. Yollar için hayıflanıyor.
Demiyor ki ‘Ya haklılık payı varsa, ya gerçekten de karşı çıkılası adaletsizlikler yaşanıyorsa’...
Militanlık taşeronları,
Hayranlığını bildiğim için sitemle andığım Selim İleri’den zarif bir yanıt geldi.
Özetle diyor ki; “Hüseyin Rahmi benim için de eşsiz bir romancımızdır. Ortak saygımız bana sevinç ve mutluluk getirdi. Dostlukla...”
*
İncelik gösterip ‘Utanmaz Adam’ romanına ayırdığı sayfaları da hatırlatıyor. “Edebiyatımızda Sevdiğim Romanlar Kılavuzu”nun 229. sayfası...
Hüseyin Rahmi’ye vefası bununla da sınırlı değil. Aynı çalışmasında başka eserlerini de övgüyle sunduğunu yazımda belirtmiştim.
Dolayısıyla sitemim aslında Selim İleri üzerinden Hürriyet Pazar jürisineydi.
AFFEDİLMEZ BİR KARAKTER SUİKASTI
Nasıl olmuştu da edebiyatımızın gelmiş geçmiş en iyi 100 romanı arasına
Fakat ben ziyaretçi akınına uğramayan yalnız ve asude bir mekânı seçtim. Fatih’in sessiz sakin bir sokağında, kendi halinde bir camiyi
Başınızı kaldırdığınızda çatısından yükselen minareyi görmeseniz dışından anlamazsınız. Sıralı apartmanlardan bir apartman binası zannedersiniz.
Bitişik nizam dizilen eski apartmanlar arasında kalmış bir ferahlık ve huzur kaynağı burası.
Bugünlerde çok hatırlanmasa da... Adını, hikâyesini duymayan yoktur.
NEDENİ HİKÂYESİNDE
Yaptıran hayırseverin kimliği konusunda iki rivayet var. Ya
İmamına, müezzinine takmasını ‘Bastırılmış imamet’ sendromuna bağlamıştım.
‘Ama yeterlilik imtihanı vermeden var mı öyle imamlığa geçmek’ diye takılmıştım.
Az daha ‘korsan imamlığa hayır’ kampanyası açacaktım.
“Sigaranın gizli gizli içildiği, namazın göstere göstere kılındığı iftar”la ilgili tartışma, meğer daha derinmiş.
Yeni Şafak’ta, Merve Şebnem Oruç’un “Küçük bir mümin eleştirisi” yazısından öğrendim.
Davet edilme ayrıcalığına erenlerden bazıları epey coşmuş. O iftara çağrılmayı ‘sadakat’in sağlaması, çağrılmamayı ‘ihanet’in doğrulaması gibi gösteren yazılar yazmış.
Neyse ki davetiyesi şimdilik sadece ‘yerli’likle ‘milli’liğin tescil ve onay belgesi olarak sunuluyor
Henüz ‘iman’la ‘imansız’lığın resmi teyidi mahiyetini almamış. Allah ölçüyü şaşırtmasın...
‘Türk edebiyatının gelmiş geçmiş en iyi 100 romanı’ seçildi.
Listede Hüseyin Rahmi Gürpınar’dan tek eser yok.
Bir ‘Utanmaz Adam’ da mı girmez seçkiye?
Hani şu... “Çaldım. Dolandırdım. Sağdan soldan sızdırdım. Karşıma hiçbir dava çıkmadı. Çünkü yere vurduklarım, benden mücrim mahkeme kaçkınlarıydı. Yakalarını adalete teslim etmeden, beni ele veremezlerdi” diyen Avnüssalah’ın eşsiz özgüven hikâyesi. Ve kısa sürede bir dürüstlük abidesi mertebesine yükseliş macerası.
Bozuk düzenlerde servetin ancak hile hurdayla, çarpma çırpmayla ele geçirilebileceğini gösteren bir dolandırıcılık entrikası.
Toplumsal ödül-ceza çarklarının sahtekârlığı, yüzsüzlüğü, pişkinliği, riyakârlığı nasıl ödüllendirdiği, saygınlık ve itibar kazandıra kazandıra düzenbazlığı nasıl teşvik ettiğinin romanı.
Ahlaksızlığı başarı sebebi gören, yoldan çıkmış bir toplumsal düzende yolunu bulan kahramana kıyılır mı?
Bir