(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Doğan Hızlan" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Doğan Hızlan" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Doğan Hızlan

Gayrimüslimlerin müziğimizdeki yeri

2 Temmuz 2017

Albüm başında Tokaç’ın Ortak Mirasın Bilinmeyen Vârisleri yazısında, bizimle birlikte yaşayanların, dini müzik, din dışı müzik, enstrümantal müzik, edebiyatla harmanlanmış sözlü müzik bir çeşitliliği ortaya koymaktadır.

Yönetmen Millet-i Sâdıka’nın Sanatı yazısında; müziğe katkılarını şöyle özetlemektedir:

“Din ve dil bakımından farklılık göstermelerine rağmen yakalanan ortak payda her zaman müzik alanında olmuştur.

Benimsediklerine ve ileri seviyelere gitmesine katkı sağladıkları müzik türü, daima Türk müziğidir. Eserlerinde kullandıkları makamsal yapı ve buna bağlı olarak kullanılan Türk müziği ses sistemi bu gerçeğin teknik izahı olarak karşımızda durmaktadır.”

Proje ekibi kimlerden oluşuyor?

Sanat yönetmeni: Murat Salim Tokaç (ney, tanbur)

Saz sanatçıları: Atillâ Akıntürk (keman), Furkan Bilgi (klasik kemençe), Cenk Güray (divan sazı-bas bağlama), Halil Uğur Kutlu (kudüm, daire, bendir, tef)    

Ses sanatçıları: Tuba Akyol, Jülide Bilgi, Neşe Dursun Saraç, Ertan Bilgi, Murat Irkılata, Şükrü Türkmen.

Yazının devamı...

Tatili İstanbul’da yaşayacaklar için...

1 Temmuz 2017

aşadığımız şehirler aslında en az tanıdığımız yerlerdir. Nasıl olsa bir gün görürüz gerekçesi bizi, o şehrin önemli yerlerini, tarihini tanımaktan uzak tutar. Yurtiçinde ve yurtdışında, yaşadığımız kentin dışında tatil yaparken, oranın tarihini, görülecek yerlerini, camilerini, kütüphanelerini, oturulacak yerlerini, lokantalarını öğreniriz. Oysa yaşadığımız şehri tanımamız genellikle mahalle ya da semt ölçeğindedir. Sitelerin çoğaldığı kentimizde bu tanınma, merak etme, rahat yaşama tembelliğiyle daha da kısıtlı bir yüzölçümüne indirgendi.

Ne yazık ki gazetelerde de Beyoğlu, Cihangir, Nişantaşı ekseninden uzaklaşabilmiş değil...

MİMAR SİNAN ESERLERİNE HAYRAN

Okurlarımdan bir ricam olacak. Tatillerde, hafta sonlarında yaşadığınız kenti yakından tanımanızı sağlayacak programlar yapın. Örneğin İstanbul, her semtiyle, mimarisiyle tanınmaya, tanıtılmaya değer.

Bir şehrin tarihini bilmezseniz bütün dolaşmanız, okumanız eksik kalır. Karoly Kos’un ‘İstanbul-Şehir Tarihi ve Mimarisi’ kitabı bu açıdan önemli.

Konstantinopolis Macar Bilim Enstitüsü Müdürü Antal Hekler, ‘Avrupa Sanat Tarihi’ yazısında, mimar, yazar ve illüstratör Karoly Kos’un planlarında, İstanbul’un yerel özelliklerine dikkat ettiğini belirtiyor.

Yabancı mimarların İstanbul’daki çalışmaları, saptamaları daima değişik ve farklı anlayışları yansıtmıştır. Avrupa sanat tarihi yazınında tam olarak ele alınamayan Osmanlı-Türk sanat tarihinin özünü kavrayabilmek amacını güden Kos, Fransız mimarların yaptıklarını eleştiriyor, bize özgü bir mimarinin ipuçlarını veriyor.

Kos, İstanbul’a 1917 başlarında gelir. İstanbul’un ayrıntılı haritasını çıkarır. Mezarlıkları dolaşır ve Mimar Sinan eserlerine hayran olur.

Yazının devamı...

Nurhan Damcıoğlu'ndan mektup var

30 Haziran 2017

Kanto denilince çoğumuzun ses hafızasında onun adı canlanır.

Ben hâlâ ramazan programlarında onun, Gamze Canyurt gibi adların yer almasını isterim.

Müzik tarihimizde kantonun yaşatılması gerektiğine inanıyorum.

Gamze Canyurt’un Son Kanto-Pembeli Kız CD’si üzerine yazım dolayısıyla Nurhan Damcıoğlu’ndan bir e-posta aldım. Hem kanto hem çalışmaları hakkında bilgi verdiği için teşekkür ederim.

Yazının devamı...

Ardahan’da bir kültür merkezi

29 Haziran 2017

Yaşarken ona Ardahan’a geleceğim diye söz vermiştim, sözümü gecikmeli olarak yerine getirdim.

Açılışta yazar Alper Akçam bizi ağırlamıştı. Yol arkadaşım, rehberim ise Doğaner Gönen’di. Birlikte Çıldır’a gitmiştik. Rahmetli muhabirimiz Ümit Kılıç bize güzel yemekler hazırlatmıştı. Annesinin beslediği pelikanları seyretmiştik.

Alper Akçam, her yıl orada yazarların konuşma yapmasını sağlıyor. Büyük kentlerden uzakta bir kültür merkezi olması, gerçekten desteklenmesi gereken bir olay.

Ardahan’a giderken Cilavuz Köy Enstitüsü’nün önünden geçmiştik, konukları davul-zurna ile karşılıyorlardı. Enstitü binasına bakarken, orada okuyanların öğrenmek için çektikleri zahmeti, bunu hiçleyen inancı bir kez daha mekânında yaşadım.

Yakın zamanda okuduğum bir kitap birkaç yıl önce yaşadıklarımı anımsattı bana. ‘Sözlü ve Yazılı Belgeler Işığında Cilavuz Köy Enstitüsü’ kitabını Firdevs Gümüşoğlu hazırlamış. İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlanmış.

Kitabın başında şöyle bir ithaf var:

“Mehlika Bozkurt’a,

Saçları buza dönüşen Cilavuz Köy Enstitüsü öğrencisinin anısına, saygıyla.”

Yazının devamı...

Yaza kültürel hazırlık

27 Haziran 2017

Seçimin zorluğunu bilirim ama bazı pratik çözümler bulunabilir.

Yıl içinde kitap dergilerin eklerini izlediyseniz, not aldıysanız işiniz kolay, hatta bu kitapları almış da olabilirsiniz. Onların yeri hazır kanaatindeyim.

Kolay seçim istiyorsanız, ödül kazanan kitapları seçerek başlayabilirsiniz. Böylece edebiyatın istikametini doğru kaynaktan saptamış olursunuz.

Kitap listelerinin muhakkak eksik olduğunu belirtip orada yer alanların hepsini benimsemesem de yine de yararına inanırım. Hürriyet’in geçen hafta yayımlanan 100 Roman listesi, bu konuda yol gösterici bir nitelik taşıyor.

Eğer çok satanlar tercihiniz ise kitapçılar zaten bunları cömertçe bize sunuyor.

Seyahat planı yapanlar, gerek yurtiçinde gerek yurtdışındaki gezilerde, orayı tanıtan, tarihini anlatan rehber kitaplardan başlayın. Oranın edebiyatçısının bir eserini de mutlaka edinin. Gittiğiniz yeri tüm yönleriyle yaşayarak keşfedin.

Artık yazları sadece deniz-güneş olarak kısıtlı biçimde algılamıyoruz.

Bodrum’da konserler düzenleniyor. Bodrum Müzik Festivali’nden Gümüşlük Festivali’ne,

Yazının devamı...

Kanto dinlediniz mi

25 Haziran 2017

Eski kuşağın yaşadığı ramazan eğlencelerinden bugüne sesler kaldı. O günleri ses tarihinden öğrenebiliyoruz.

Yakın zamana kadar televizyonlarımızda “kanto” dinlerdik, o geleneği yaşatan Nurhan Damcıoğlu idi. Zaman zaman Huysuz Virjin (Seyfi Dursunoğlu) de kanto söyledi.

Zaman en çok zevkleri değişime uğratıyor, şimdi kaç televizyonda kanto dinliyorsunuz? Hiçbirinde. Ben toplumun zevk tarihini müzikten öğrenmeye çalışırım.

Yıllar önce televizyonlarda ramazan programları yapılırdı, şimdi sanırım ilgi yoksunluğundan yapılmıyor.

Gamze Canyurt’un Son Kanto-Pembeli Kız* CD’sini dinlerken, zevkler tarihinin ses bölümüne de kulaklarımı açtım.

Geleneksel bir türü, modern, çağdaş bir anlayışla söylüyor Gamze Canyurt. Yeni kuşaklar da bu icrayı beğenecekler.

CD’nin başında sanatçının teşekkürü şöyle:

“Albüme katkılarından dolayı Prof. Dr. Ruhi Ayangil hocama, müzisyen arkadaşlarıma ve her zaman yanımda olan canım ailem ve dostlarıma tüm kalbimle teşekkür ederim.”

Yazının devamı...

Toplumun aynası kuaför salonları

24 Haziran 2017

Kuaföre gitmeyen biri var mı? Bilhassa kadınlar arasında? Benim çevremde tek tük örnekler var. Ama özel, geneli yok edemez. Çoğunluk kuaförlere gider. Hele kimileri var ki, her gün gider... Teyzelerim hemen hemen haftada bir kuaföre giderlerdi, annem ise yılda bir.

Hiç kuşkusuz o salonlarda sadece saç meselesi konuşulmaz...

Funda Şenol Cantek’in derlediği, İletişim Yayınları’ndan çıkan ‘Aynanın Önünde Cımbızın Ucunda - Kuaför Kitabı’nı hem bir meslek hakkında bilgi içerdiğinden hem de bir toplumsal gösterge olduğu için merakla ve zevkle okudum.

Özellikle anıların, bu alandaki birçok gerçeği ve insan portresini de açığa çıkardığını unutmayın.

Kuaförlerin önünden geçerken, içeride gördüğüm manzaralar beni hem üzmüş hem güldürmüştür. Kaç meslek aynı anda iki duyguyu beraber uyandırır?

Hangi meslekte çalışanla müşteri arasında sık sık ihtilaf doğar?

Funda Şenol Cantek, ‘Mizampli Makinesinin İçinden...’ başlıklı yazısında kitabın Tanıl Bora ile Adem Erkoçak’ın derledikleri ‘Bir Berber Bir Berbere’nin önsözünde, bu işin burada kalmayacağı, bir de kuaför kitabı kotarılacağı sözlerinden cesaretle hayata geçtiğini anlatıyor.

Bu yazıyı; ‘Kuaförlüğün Tarihçesi’ izliyor.

Yazının devamı...

Beyoğlu Sineması’nı kim/kimler kurtaracak

23 Haziran 2017

İstiklal Caddesi de bunlardan biri. 

Beyoğlu Sineması kapanacağını duyurdu... 

Bence bu tür binaları devlet ve belediyeler korumalı, onlara yatırım yapmalı, ödenek sağlamalı. Ne yazık ki yüksek kiralar yüzünden İstiklal Caddesi eski özelliğini kaybediyor, kitapçılar, müzik mağazaları, kültür-sanat kurumları yavaş yavaş başka yerlere gidiyor ve yerini başka ticarethaneler alıyor.

Sinematek’in kurucularından, şimdi de Kadıköy Belediyesi’nin desteğiyle Sinematek’i çeşitli mekânlarda yaşatan Jak Şalom’dan birkaç e-posta aldım. Bu yazısında hem sinemanın kurtarılması için hem de Beyoğlu’nun, İstiklal Caddesi’nin paraya, ranta kurban edilmemesi için çözümler öneriyor.

Ne yazmış Jak Şalom?

“Evet, Beyoğlu Sineması 30 Haziran’da kapanıyor. Bu bilgiyi sinemanın müdürü Temel Kerimoğlu da onayladı. En az on senedir bu sinemanın yaşadığı sıkıntıları bilmemize rağmen bugün bu haber ansızın bizi çok derinden etkiledi. Beyoğlu Sineması’nın borcu büyük ve ancak bu borç ödenirse sinema kapanmaktan kurtulabilir. İdeal ülke tasvirlerinde bunu belediye ve devlet desteği ile halletmek mümkün olabilirdi ancak bunun mümkün olacağını sanmıyorum.

Belki de ‘Beyoğlu Sineması neden bu durumlara geldi?’ değil ‘İstiklal Caddesi, Beyoğlu ne oldu da bu durumlara geldi?’ diye sorarak başlamak gerek.

İstanbul’un sembol caddelerinden İstiklal Caddesi yapılan kazı çalışmaları ile eski popülaritesinden çok uzakta.”

Yazının devamı...