(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Mete Tamer Omur" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Mete Tamer Omur" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Mete Tamer Omur

O gün satın almak istemişlerdi ama... Roller değişti

25 Haziran 2017

Önce fason, sonra ise Öz İhracat ile kendi işletmesini kurar. 1979’da ise İngiltere’de eğitim gören oğul Osman Öz, resmen işe dahil olur. Bu katılımla büyüme süreci de hızlanır. İngiliz gıda devi Whitworths’tan satın alma teklifi gelir. Osman Öz, bu teklife ortaklıkla cevap verir. Kurulan Anatolia Tarım, kuru meyve sektöründe önemli bir aktör haline gelir. Osman Öz, Anatolia’yı yıllık 48 milyon dolarlık ihracata imza atan bir şirket haline getirir. Öz, mayıs ayında ise yıllar önce Öz İhracat’ı satın almak isteyen ve bugün 200 milyon dolarlık ciroya sahip Whitworths’u satın alır. Osman Öz, şimdi ise yurt dışı pazarlarında daha da büyümeyi hedefliyor.

 

OSMAN Öz... Babasından aldığı bayrağı daha da yukarı taşımak adına farkındalık yaratan işlere imza atan bir iş insanı. Bunun en güzel örneğini de kendilerinden neredeyse 4 kat büyük olan İngiliz Whitworths’u satın alarak gösteren Anatolia Tarım’ın Yönetim Kurulu Başkanı Osman Öz, hem Öz İhracat ile Anatolia’nın kuruluş öyküsünü, gelecek planlarını ve sektördeki gelişmeleri anlattı. 1953 doğumlu olan Osman Öz, işin fitilini ateşleyen baba Mustafa Kemal Öz’ün girişimcilik serüveninin dedenin bakkal dükkanında başladığını anlatarak, şöyle devam etti:


HIRDAVATTAN BAĞIRSAĞA
“Dedemin bir bakkal dükkanı vardı. Babam da askere kadar orada çalıştı. Dönüşte ise Kemeraltı Çarşısı’nda bir hırdavat dükkanı açtı. Bir süre sonra orayı toptan tuhafiye işine çevirdi. Daha sonra ise bu işin perakendesine yöneldi, ama daha sonra da orada sıkıntı çıkınca dükkanı kapattı. İki yıl ithalatla uğraştı. Kotalar dahilinde usturadan tutun da bisiklete kadar birçok şeyin ticaretini yaptı. Daha sonra ise Almanya’ya bağırsak, kaz, yılan balığı ihracatı yapan bir şirketten ortaklık teklifi aldı. Ortak şirket kuruldu. Bu süreçte Almanya’ya yaptığı bir seyahatte babamdan kuru üzüm de istenir. Bağırsak konusu çok zor olduğu için babamın kafasına kuru üzüm işi yatar.”


Yazının devamı...

Hayalle başlayan Bodrum Masalı

23 Haziran 2017

Kendi sebze-meyvemizi, süt ve yumurtamızı üretmek, toprağa dokunmak ya da şehirdeki işimize yeni boyut katarak yola devam etmek. Tabii bu fikir, çoğu zaman hayalin ötesine geçemiyor. İstisnalar hariç... Onlar hayallerinin peşinden giden ve farklı bir girişim hikayesine imza atanlar... Şehrin bunaltan yapısı, koşuşturmacası ve daha birçok negatif tablo nedeniyle tersine büyük kentlerden kaçanlar. Kaçış adreslerinde ise Bodrum var... Sinan Sarpkan, Gence Armağan, Burçin Özdemir, Lena Erdil, Ahmet Coka ve Nevra Nergiz, bunlardan sadece birkaçı... Kimisi radikal bir kararla büyük şehir yaşantısını, kariyerini geride bıraktı, kimisi emeklilik sonrası hobisini işe dönüştürdü, kimi de işini Bodrum’a taşıdı.
İşte Bodrum’u yeni evleri olarak seçenlerin hikayeleri...

 

RÜZGARI BURADA BULDU

LENA Erdil... Türkiye’yi rüzgar sörfü alanında birçok uluslararası yarışmada başarıyla temsil eden bir sporcu. 2014 PWA ‘Indoor’ Dünya Şampiyonu, 2015 IFCA Şampiyonu, 2016 IFCA Slalom Dünya Şampiyonu ve 8 kez Kadınlar Türkiye Şampiyonu. Çocukluğu Almanya ve Belçika’da geçen Lena Erdil, “Üniversite yıllarında Bodrum’a gelip gidiyordum. Üniversite sonrası Türkiye’ye kesin dönüş yaptım. Ve Bodrum’a yerleştim. 2007’de Ortakent’te ‘Lena Erdil Windsurf Center’ adındaki sörf okulumu açtım. Bir yandan yarışmalara katılıyorum, öte tarafta ise amacım geleceğin ‘windsurf’ sporcularını yetiştirmek” diyor.

 

İŞİNİ KÖYE

Yazının devamı...

Yabancıları küstürdük mü

19 Haziran 2017

Ama son dönemde bu tablo değişmeye başladı. Düne kadar yabancılara yapılan konut satışının ilk 10’unda İzmir, Muğla ve Aydın değişmeyen kentlerdi. Bugün ilk o listede İzmir yok. Aydın ve Muğla ise sonlarda. Bunun en bariz nedeni ise geçmişte yaşanan bir evi üç kişiye satma tarzındaki imaj kaybı yaratan olaylar. Satın almadan çok satışların yaşandığı ortamda Remax Pasha 3 Gayrimenkul Danışmanlık’tan broker Zeki Caner, bu süreçte yabancıların küstürüldüğünü savunanlardan. Caner’le hem yabancıların konut alım iştahını, hem de sektörün bölgedeki durumunu konuştuk.

 

Gelişmenin yakın tanığı

1959 Bodrum doğumlu olan elektrik mühendisi Zeki Caner, bir dönem İstanbul ve yurt dışında önemli projelerde görev aldığını belirterek, “1988’de Bodrum’a yerleştim. İlk başta 2 bin 500 konut, 300 otel, motel ve siteye mekanik tesisat konusunda hizmet verdim. 1999’da ise gayrimenkul proje ve yatırımları konusunda çalışmaya başladım. Bu da 7 yıl sürdü. 2011’de de Remax Pasha brokerlerinin teklifini değerlendirerek 23 yıllık sektörel birikimimi gayrimenkul satış, proje ve yatırım danışmanlığı yaparak değerlendirmeye karar verdim” diyerek yaklaşık 30 yıldır Bodrum’da hem turizm, hem de gayrimenkul sektöründeki gelişmeleri yakından takip ettiğini paylaştı.

 

Bir evi üç kişiye sattılar

Bodrum’da yabancıların konut edinme sürecinin 1970’li yıllarda başladığını söyleyen Caner, kıta aşırı ülkelerden bile konut almaya gelenlerin varlığına dikkat çekerek, “2000’li yıllarda yabancı furyası iyice hareketlendi. Her uçaktan 20-30 kişi ev alarak ülkesine döndü. Özellikle Avrupalıların büyük ilgisi vardı. Ama bu süreçte büyük şehirlerde mimlenen, batanlar Bodrum’a geldi ve bir evi üç kişiye satanlar oldu. Teslim edilemeyen işler yapıldı. Bu süreçte yabancılar küstürüldü. Önce yabancıya satışlar durdu. Son 2-3 yıldır da Avrupalılar evlerini satarak bu pazardan çıkmaya başladı” bilgisini verdi.

Yazının devamı...

Pidenin babası

18 Haziran 2017

Selim Sırrı Akbaykal, 1974’te oğlu Reşat Akbaykal ile Dost Pide’yi kurar. Ancak ilk yazı zararla kapatınca oğul Reşat Akbaykal, kariyerine memur olarak devam eder. Hafta sonu tatillerinde babasına yardım eden Reşat Akbaykal, işin parlatılması gerektiğini düşünür. Memurluktan istifa eder ve baba ocağına geri döner. Tek bir mekanla birçok ilke imza atan Reşat Akbaykal, bugün ünü Alaçatı sınırlarını aşıp Türkiye’ye yayılan bir markayla lezzet yolculuğuna devam ediyor. Şubeleşmeyi düşünmeyen Reşat Akbaykal’ın rotasında ise yeni ürünler var.

 

REŞAT Akbaykal... Hala ilk günkü heyecanla işine dört elle sarılan ve işin kusursuz olması adına her detayı düşünerek başarıyı sürekli kılan bir girişimci... Saat 08.00’den 24.00’e kadar işinin başında olan Dost Pide & Pizza’nın ikinci kuşak temsilcisi Reşat Akbaykal ile markanın doğuş öyküsünü, hem girişimcilik serüvenini, hem de gelecekle ilgili planlarını konuştuk. 1948 Alaçatı doğumlu Reşat Akbaykal, ailenin burada 400 yıla yakın bir geçmiş olduğuna dikkat çekerek, şöyle devam etti:


KATİPLİKTEN DOLMUŞ ŞOFÖRLÜĞÜNE

Yazının devamı...

Semtin adı değişti konut fiyatları uçtu

12 Haziran 2017

Yani bölgenin gelişme potansiyelinin yanı sıra ulaşım akslarına, okul, hastane, alışveriş merkezleri gibi önemli noktalara uzaklığına bakılıyor. Tabii bu maddelere yeni bir başlık daha eklendi. Ev almayı düşündüğünüz bölgenin ismi... Bunun en güzel örneği ise Çiğli’de yaşanıyor. Düne kadar ‘İstasyon Altı’ olarak bilinen bölgenin isminin ‘Ataşehir’ olmasıyla birlikte fiyatlarda da ciddi haraketlilik başladı. Bu tespitin sahibi İzmir Emlak Komisyoncuları Esnaf Odası Başkanı Mesut Güleroğlu ile gayrimenkul sektöründeki gelişmeleri, kentin gelişen bölgelerini, odanın çalışmalarını ve rol model olması amacıyla hayata geçirdiği bireysel girişimini konuştuk.

 

Dün satılmıyordu, şimdi

Faizler nedeniyle konut piyasasında bir durağanlığın olduğuna dikkat çeken Güler, “İnsanlar faiz oranının yüksek olması nedeniyle gayrimenkul yatırımlarını erteliyor. Bu yanlış. Oysa ki gayrimenkulün getirdiği para her zaman mevduatınkinden kat ve kat fazla. Şu an fiyatlar düşük. Bu da yarın için bir fırsat aslında. Faizlerde bir gerilemeyle, yine güvenli limana yönelişle fiyatlar bir anda uçacaktır. Bunu fırsata çevirmek isteyenler için konut alımında aslında en ideal zaman. İkinci el konutta ise hareketlilik var. Burada bina bazlı dönüşümün de payı söz konusu. 350-400 bine satılan bir ev kentsel dönüşüme girdiğinde bir yıl içinde 600-700 bin lira oluyor. Düne kadar 70 bin liraya bile zor satılan Karşıyaka Aksoy’da şimdi 350 binden aşağı ev yok” diyor.

 

400 bin liralara çıktı

İzmir özelinde en büyük hareketliliğin Çiğli’de yaşandığını anlatan Mesut Güneri, bunun nedenini ise şöyle aktardı: “Burada üniversitenin yanı sıra şehir merkezinde artık imarlı alanın kalmaması nedeniyle yapılaşmanın kuzeye kaymasının etkisi var. Şu an birçok firmanın Çiğli başta olmak üzere kuzey aksında projesi bulunuyor. Piyasa orada daha hareketli. Hareketliliğin en fazla olduğu yer ise Ataşehir. Daha önce İstasyon Altı olarak bilinen bölgenin ismi Ataşehir olunca bir anda fiyatlar yüzde 20 arttı. 2.5 yıl önce İstasyon Altı dendiğinde 120 bin liralarda olan daire fiyatları bir anda uçtu. Bugün o bölgede 220 ile 400 bin lira arasında değişen fiyatlar konuşuluyor. Kuzeydeki hareketlilik daha da artacak.”

 

Yazının devamı...

O vadide bir mucize yarattı

11 Haziran 2017

Bülent Özcan, bir yazılım şirketinde muhasebecilik yapar. 1997’de Amerika hayali gerçekleşmeyen Özcan, kendi yolunu çizer. Türkiye’nin ilk internet şirketlerinden birini kuran Özcan, bu alanda da birçok ilke imza atar. Taa ki, 2011’e kadar. Büyükşehir hayatından sıkılan Bülent Özcan, rotayı Alaçatı’ya çevirir. Özcan, enginar ekme ve dinlenme amaçlı aldığı 10 dönümlük arazide 2013’te ekolojik bir devrim başlatır. Bugün 400 dönümlük alanda zeytinden lavantaya kadar birçok tarımsal ürünü yetiştiren Özcan, ‘Vadi Alaçatı’ ismiyle de ağaçtan yapılmış 19 sıra dışı evle ekolojik turizm yapmaya hazırlanıyor. Bülent Özcan’ın gündeminde şimdi de bilim köyü var...

 

BÜLENT Özcan... Bugüne kadar hayal ve idealleri için varını yoğunu ortaya koyan, elini taşın altına koymaktan çekinmeyen özgür ruhlu bir girişimci. Garanti işler yerine, zor olanın peşinden giden ve bu uğurda maddi manevi hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan Vadi Alaçatı’nın kurucusu Bülent Özcan ile hem mücadele dolu girişimcilik öyküsünü hem de geleceğe dair planlarını konuştuk. 1972 İstanbul doğumlu olan Özcan, çocukluğunun Samatya’da gayrimüslimler arasında geçtiğini anlattı. Bülent Özcan, hikayenin devamını şöyle aktardı:


17 YAŞINDAKİ ÇOCUK YAPIYORSA

Yazının devamı...

Organik girişimci

4 Haziran 2017

Okuldan arta kalan her fırsatı farklı işler yaparak değerlendiren Atila Ertem, üniversitenin ardından kariyerine devlet memuru olarak devam eder. 80’li yıllarda ise yolu Alman Rapunzel Organik ile kesişir. Memurluktan profesyonel iş hayatına geçen Ertem, bir süre sonra da şirketin Türkiye’de küçük ortağı olur. 2009’da ani bir kararla ortaklıktan ayrılan Atila Ertem, organik sektörüne danışmanlık yaparak yoluna devam eder. Ancak oğlunun İstanbul’daki şehir hayatından sıkılmasıyla, İzmir’de kurduğu OTS Organik Tarım’la yeni bir sayfa açar. Organik ürünlerde odağını iç piyasaya çeviren Ertem, bugün birçok noktada tüketiciyle buluşuyor. Gündemde ise birbirinden farklı yeni ürünler var.

 

ATİLA Ertem.... Organiği yaşam felsefesi haline getiren ve bunu da girişimci ruhla harmanlayarak, hem STK hem de şirket ayağında yıllardır mücadele veren bir isim. Organikle tanışmasına vesile olan üzüm tüccarı merhum Veli Amca’nın tabiriyle sektörün ‘deli çocuğu’, OTS Organik Tarım’ın kurucusu Atila Ertem’le, hem girişimcilik serüvenini, hem gelecek planlarını hem de sektörü konuştuk. 1954 doğumlu olan Ertem, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nda çalışan babasının görevi gereği çocukluk ve gençlik yıllarının Isparta, Burdur, Denizli ve İzmir hattında geçtiğini anlatarak, hikayesinin devamının şöyle aktardı:


NANE ŞEKERİ, SAKIZ DİYEREK BAŞLADI
“Dokuz yaşında yaz tatilinde canım sıkılınca babama çalışmak istediğimi söyledim. Babamın, ‘tatili kendine ayır’ demesine rağmen çok ısrarcı olunca da bana Denizli’deki tren istasyonunda satış yapabileceğimi söyledi. Ve satmam için bir kutu mabel sakızı ile nane şekeri aldı. Tahtadan da bir tezgah yaptı. İstasyon önünde ‘nane şekeri, sakız’ diyerek, girişimcilik serüvenim başlamış oldu. Para kazanmayı sevdim. Daha sonraki yıllarda gazoz sattım. Sinemada çalıştım. Boyum uzun olduğu için afişleri değiştirdim. Domates kasası çaktım. Terlik fabrikasında çalıştım. 15 yaşında geldiğimiz İzmir’de de bayram öncesi Kemeraltı’nda kravat sattım. Bir haftada kazandığım para bir aylık memur maaşından fazlaydı. İlk başta hobi olarak başladığım bu süreç zamanla hoşuma gitti. Ama Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde okuduğum dönemde hem derslerimin ağırlığı hem de yaz stajlarım nedeniyle çalışmaya pek zamanım olmadı.”


Yazının devamı...

O dershane ‘Uğur’lu geldi

29 Mayıs 2017

Bir yıl uzattığı liseden mezun olduğunda da matematik öğretmeniyle o iki sınıflı Uğur Dershaneleri’ni borçla devralır. Enver Yücel, 19 yaşında kendini eğitim camiasının içinde bulur. Eski adıyla İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü Matematik Bölümü’nden mezun olsa da hiç öğretmenlik yapmayan Yücel, ağırlığını işletmeye verir. İşlerini büyüten Enver Yücel, Uğur Dershaneleri’nin yanına önce Bahçeşehir Koleji’ni, ardından da Bahçeşehir Üniversitesi’ni ekler. Bugün tüm Türkiye’ye yayılmış 150’ye yakın okulu bulunan Yücel, başta İzmir olmak üzere Ege’yi farklı bir yere konumlandırmış durumda. 50 milyon liralık yatırımla Bahçeşehir Kolejleri Fen ve Teknoloji Lisesi kurmaya hazırlandığı İzmir’de, Enver Yücel’in hedefinde ise yasanın çıkması halinde üniversite var...

 

ENVER Yücel... Köy Enstitüleri’nin kurucusu olan hemşerisi Hasan Ali Yücel’in eğitim bayrağını bugün farklı şekilde taşıyan başarılı bir girişimci... Eğitimden kazandığını yine bu alana yatırıp, birçok ilke imza atan Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları’nın Yönetim Kurulu Başkanı Enver Yücel ile girişimcilik serüvenini, İzmir odağındaki Ege yatırımları ve gelecek planlarını ile sektörü konuştuk. 1957 Giresun doğumlu Enver Yücel, ailesinin bu kentte tarımla uğraştığını anlatarak, hikayenin devamını şöyle anlattı:


50 LİRAYA 10 TAKSİT
“Ben de ortaokula kadar burada yaşadım. Daha sonra ise ‘Bu çocuk okur’ dediler ve beni İstanbul’a gönderdiler. Haydarpaşa Lisesi’nde yatılı günlerim başladı. Her öğrencinin lisede okurken, üniversiteye girme derdi olurdu. Ben de Laleli’de 1968’de kurulan ve iki sınıfı olan Uğur Dershaneleri’ne başladım. O dönemde de 2 dersten kalmıştım. Okul bir yıl uzadı. Mezun olduğumda da dershanenin sahibi, ‘ben bu işi yapmayacağım’ dedi ve matematik öğretmenimle bana devretme teklifinde bulundu. Paramız olmadığını söyleyince de ‘olduğunda ödersiniz’ değince 1974’te dershanecilik serüvenimiz başladı. Dershane borcu olan o dönemin parasıyla 50 lirayı da 10 taksitle ödedik. Dershanenin bodrum katında uyudum. Temizliğini de kendim yaptım.”

Yazının devamı...