(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Kanat Atkaya" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Kanat Atkaya" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Kanat Atkaya

Nesini seveceğimizi şaşırdık bu takımın

13 Haziran 2017

Teknik Direktör, Galatasaray’ın kurucusu Ali Sami (Yen), takım kaptanı da Fenerbahçe efsanesi Hasan Kâmil’dir.

Romanya ile oynanan ve 2-2 biten bu tarihi (laf olsun, manşet dolsun diye değil, hakikaten tarihi) maçta golleri atan da kaptanın yine Fenerbahçeli kardeşi Zeki Rıza’dır.

Mesela Taksim Stadı’nda oynanan o maçta “ay-yıldızlı forma” için sahaya çıkan, ter döken futbolculardan bir efsane, “Kelle” İbrahim prim tartışması yapmış mıdır?

Olur mu öyle şey?! Prim olmadığına eminim; formaları bizzat terletmiş futbolcuların yıkadığı bir devirde ne primi?

KURUCU BABALARIMIZ

Mesela “Baron” Fevzi kampta arkadaşlarının oda bastıklarına, silah çektiklerine şahit olmuş mudur?

Fenerbahçeli ve Galatasaraylı futbolcuların aynı evde yaşadıkları, dostluklarıyla Türk futbolunu inşa ettikleri bir çağdan söz ediyoruz. Mümkün mü?..

Mesela Galatasaray’a

Yazının devamı...

Sen ne bereketli yılımızdın ey 1967

4 Haziran 2017

“Sgt. Pepper’s” hem The Beatles hem de genel olarak popüler müzik tarihi için bir kilometre taşı kabul edilir.

Meşhur “Hz. İsa’dan daha popüleriz” demeci sonrasında ABD’de lanetlenmiş, en azından plak şirketi tarafından popülaritesi hasar görmüş olan grup 1966’yı neredeyse stüdyoya sığınarak geçirmiştir.

Bir The Beatles albümü için 400 saatten fazla stüdyoda kalmak görülmüş iş değildir. Ama stüdyoyu kayıttan çok var olan teknolojiyi zorlayarak kaydettiklerini elden geçirmişlerdir.

Neticesi ortada; tüm dünyada 50’nci yaşını kutlayan bir klasik, kuşaklar boyu müzisyenleri ve müzikseverleri çekmeyi sürdürmüş sihir yüklü bir mıknatıs...

ÇERÇEVE GENİŞLESİN

Bu noktada 50 yıl önceye biraz daha geniş bir çerçeveden bakmak gerekiyor.

The Beatles sadece bir klasik albüm yapmamış, “Biz hâlâ ölmedik” mesajı içeren yeni bir müzikal manifesto sunmuştu.

Neticede

Yazının devamı...

‘Yavrumuzun külünü bile görmedik biz’

1 Haziran 2017

Acılı anne, bu cümleyi mahkeme salonu yetersiz kalınca Sanayi Odası’nın salonuna taşınan dava görülürken söyledi.

29 Kasım 2016’da, Adana’nın Aladağ ilçesinde Süleymancılar cemaatinin kontrolündeki kız yurdunda elektrik kontağından kaynaklanan bir yangın çıkmıştı.

Beşinci, altıncı, yedinci, sekizinci sınıf öğrencisi 11 kızımızla, bir genç eğitmen kızı halıyla kaplı, kapıları plastik, kapı kolu bulunmayan ve yangın çıkışları kilitli bir binada hayatını kaybetmişti.

Dün aralarında yurt müdürünün de bulunduğu 7 tutuklu sanık 182 gün sonra ilk kez mahkeme heyetinin karşısındaydı.

Ama önce...

BİR FACİANIN TARİHİ

182 gün içinde neler olduğunu, mesela diken.com.tr’nin arşivinden seçtiğim başlıklarla kronolojik şekilde okuyalım isterim:

- Adana’da öğrenci yurdunda facia: 11 çocuk, bir eğitmen yanarak can verdi

Yazının devamı...

Reklamları izlediniz şimdi acı gerçekler

30 Mayıs 2017

Ağaçta kalan sevimli hayvanın kurtarıcısı, bayramda yalnız kalan yaşlıların umudu, milli günlerde şanlı bayrağın gururlu taşıyıcısıdır.

Güven verir, zorlukları aşmaya yardım eder.

Dost elini uzatan da sevgi çiçeklerini derleyip buket yapıp sunan da odur.

Yakışıklıdır, güzeldir, pırıl pırıldır tanıttığı ürün, marka, şirket kadar.

“Başın sıkıştığında beni ara” der, “Hallederiz” der, “Yeter ki işin görülsün, biz mal değil sevgi pazarlıyoruz abiler, ablalar, sevimli yavrular” der...

Elbette öyle olacaktır, normaldir, oyunun kuralı budur.

“Aslında derdimiz sana bu ürünü satmak abicim. Sana şunu satacağız, bunun için uğraşıyoruz burada. Paran var mı sen ondan bahset; yoksa bekleme yapma, uza...” diyecek hali yoktur.

Reklamlar bitip esas program,

Yazının devamı...

Deli değil zırdeli olmalı Giray Öğretmen

28 Mayıs 2017

Soma’daki maden faciasında 14 can kaybeden İzmir’in Kınık ilçesi Köseler köyünde öğretmendir Giray Kale.

HaberTürk’ten Mehmet İnmez’in haberi sayesinde tanıdık “aklı başında olmayan” bu öğretmeni.

Ne yapıyormuş, neler yapıyormuş duydunuz mu?

Özetlemeye çalışayım.

31 yaşındaki Giray Kale, 4 yıl önce Köseler’de göreve başladığında öğrencilerin okula devam etmediğini, tarlada çalıştıklarını görmüş.

LAFINI DİNLEYEN DE DELİ

Görmüş ama kafasını çevirip başka yöne bakmamış. Deli olduğunu hemen o anda anlamalılardı zaten ya her neyse...

Kafasını çevirmemiş, durumu kabullenmemiş de ne yapmış peki?

Yazının devamı...

Dünyadan çıkış yolu Cappadox’tan mı geçiyor?

28 Mayıs 2017

Cappadox’un bu yılki sürprizi; detaylı programı ve yeniliklere, keşiflere, maceralara araladığı kapılardan önce temayı belirleyen sloganıydı benim açımdan: ‘Dünyadan Çıkış Yolları’...

2012’de sessizce dünya sahnesinden çekilirken ardında 1990’lardan itibaren gizli bir örgütün üyesi gibi okuduğumuz öyküler, şiirler ve pek azına denk gelip görebildiğim resimler bırakan Sami Baydar’ın en sevdiğim kitabının adıydı bu.

Kitapla aynı adı taşıyan metinde iki kardeş, Yazgülü ve Engin konuşurken, Engin hamakta, gözleri kapalı vaziyette şunları söyler: “Dünyadan çıkış yollarını yalnızca odalara kapatılan çocuklar bilir...”

Cappadox, Pozitif tarafından 2015’ten beri düzenleniyor.

BEN ‘SESSİZ DOĞA YÜRÜYÜŞÜ’NDE SESSİZ DURAMAM ABİ!

Cappadox bu cümleyi rehber edinmesini “Eylemin yetersiz hatta imkânsız olduğu koşullarda, hayal gücünün ve sanatın açabileceği yollara atıfta bulunuyor, özgürleşmenin imkanı olarak şiirsel eylemi -anlam üretimini ve dünyayı yeniden kurmayı- öneriyor” şeklinde açmış.

Elimde yıllardır gözüm gibi koruduğum ‘Dünyadan Çıkış Yolları’nın kopyasıyla Kapadokya yoluna çıkarken program hakkında ‘bilgilenmemeyi’ tercih ettim. Odak noktasına müziği yerleştireceğimi, elimden geldiğince çağdaş sanat eserlerini görme ye uğraşacağımı ve bir tembel teneke olarak ‘sessiz doğa yürüyüşleri’ne, uyuz bir tip olarak da kahkaha terapilerine katılmayacağımı biliyordum.

Yazının devamı...

İyiyiz biz, çok iyiyiz

25 Mayıs 2017

Boğaz kenarında bir banka oturup pırıltılı bir mavi örtüye dönüşen denizi izleyecek kadar şanslı aylakların edebi bir ayaklanma başlatması işten değil...

Uzun sürmüş bir kışın yorgunu ruhlar böyle böyle “Geldi güneş, gitti yağmur ve şimşek...” tarzı huzur atakları yaşarken haberler yağmaya başlıyor...


OOOF, OOF, OF!
KHK marifetiyle kaybettikleri işlerine dönmek için açlık grevi yaparken evlerine düzenlenen baskınla gözaltına alınan, sonra da tutuklanan eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya savcılıkta şu soru da sorulmuş: “Ölüm orucu eylemi yapmanız konusunda size ne tür menfaatler sunulmaktadır...” Yani şöyle denmiş: “Ölümden çıkarınız nedir?”

Yazının devamı...

Furkan ve Muhammet hayatta olabilirdi

23 Mayıs 2017

7 yaşındaki Muhammet ve 6 yaşındaki kardeşi Furkan Yıldırım, Silopi’deki evlerinde uykuya yattı, ölüme yakalandı.

Muhammet ve Furkan’ın uyudukları odaya kontrolden çıkan bir zırhlı polis aracı girmişti.

Aile üyeleri ve görgü tanıkları “Olay yerine girmemize izin verilmedi, savcı ertesi gün geldi, aracı kullanan memur alkollüydü” gibi iddialarda bulundu; bu iddialar Şırnak Valiliği tarafından yapılan bir açıklamayla “gerçekdışı” olarak nitelendirildi.

Aracı kullanan polis memuru tutuklandı, haber arşivdeki yerini aldı...

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, İstanbul milletvekilleri Selina Doğan, Onursal Adıgüzel, Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Sayın ve Şırnak İl Başkanı Mehmet Uğur’dan oluşan bir heyet Silopi’ye gitti, tutuklu memur da dahil olmak üzere çeşitli isimlerle görüşerek bir rapor hazırladı.

Raporda 2016 ve 2017’nin ilk 5 ayını kapsayan süreçte, “resmi olmayan rakamlara göre” 7’si çocuk, 13 sivilin zırhlı araçların karıştığı vakalarda hayatını kaybettiği belirtiliyor.

17 ayda 13 kişinin hayatını kaybetmesi “Engel olunamaz mı bu kazalara, ölümlere?” sorusunu gündeme getiriyor. En azından getirmeli, öyle değil mi?

Rapordaki ifadeleri okuduğumuzda nasıl engel olunabileceğiyle ilgili bir fikir oluşuyor aslında.

Yazının devamı...