(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Sedat Ergin" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Sedat Ergin" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Sedat Ergin

15 Temmuz Tartışması 2: MİT Müsteşarı o akşam Hulusi Akar’a ne dedi?

7 Haziran 2017

Saat 16.20-16.25 sularında Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler makam odasından içeri girdi ve Akar’ın yanına giderek, sadece onun duyacağı şekilde MİT Müsteşarı Hakan Fidan’dan kısa bir süre önce gelen telefonu aktardı, Fidan’ın yardımcısının da Genelkurmay’a gelmek üzere yolda olduğunu anlattı.

Bu sırada makam odasında olan Orgeneral Çolakın 14 Ekim 2016 tarihli savcılık ifadesine göre, Akar-Güler görüşmesi 5-6 dakika kadar sürmüş, Akar, Güler’e “Siz çalışın, hazır olunca tekrar görüşelim” demiştir. Muhtemelen karargâha gelmek üzere olan MİT Müsteşar Yardımcısı’nın bilgilendirmesi beklenmektedir. Güler odadan çıkınca Akar ve Çolak bir 20 dakika kadar daha YAŞ listesi üzerinde çalışmaya devam ederler.

Kısa bir süre sonra MİT yöneticisi, Orgeneral Güler’in odasından içeri girer ve kendisine şöyle der: “Bugün MİT Müsteşarlığımıza kara pilot olduğunu söyleyen bir şahıs geldi. Adam bize aynen şunları söyledi: Beni dün izinden çağırdılar. Bu sabah birliğime katıldım. Önce tabur komutanımızla konuştum, sonra tabur komutanımla bir albayın yanına gittik. Albay ‘gece görüş gözlüklerinizi alın, bu gece uçuşumuz olacak ve uçuşun sonunda da Hakan Fidan’ı alacağız” dedi.” (Güler’in 7 Ekim 2016 tarihli savcılık ifadesi)

*

Orgeneral Güler, bu bilgiyi aktarmak üzere hemen Genelkurmay Başkanı’nın yanına gider. İkisi yandaki toplantı odasına geçerler. Akar, Çolak’a “Sen çalışmaya devam et veya biraz hava al, ben biraz sonra gelirim” der. İçeri geçtiklerinde Güler, kendi ifadesine göre, Önemli bir durum olduğunu değerlendiriyorum, uygun görürseniz Hakan Beyi hemen buraya çağıralım” der. Akar, “Uygundur” der ve telefonla Hakan Fidan’ı arayarak kendisini Genelkurmay Karargâhı’na davet eder. (MİT’e göre saat 16.40’ta)

Akar, daha sonra Çolakı da yanına çağırır. Çolakın bu konudaki aktarımı şu detayları içeriyor: “Toplantı salonuna girdiğimde sayın komutan ve ikinci başkan birlikte çalışıyordu. Bana da yanlarına oturmamı işaret ettiler. Ben de masa üzerindeki bir kâğıda bana söylenenleri süratle not almaya çalıştım. ... (MİT’e gelen) binbaşı bugün akşam 19’dan itibaren 2 adet Sikorsky, 1 adet Cougar helikopteri ile izinsiz olarak uçuş yapılacağını, uçuşun geç saatlere kadar devam edeceğini, bu arada MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın alınacağını, kendisi gibi çağırdığı pilotun da aynı cemaatten olduğunu, bu uçuşu yaparken bir başka pilot yarbayın da kendilerine yardımcı olacağını belirtmiştir.”

*

Akar, Çolak

Yazının devamı...

15 Temmuz tartışması 1: Binbaşı O.K. ‘darbe’ mi dedi yoksa sadece ‘saldırı’ mı?

6 Haziran 2017

Orgeneral Akar ve Fidan’ın bu istihbarat karşısında izledikleri tutum, siyasal iktidarla da ilişkilendirilerek, 15 Temmuz’la ilgili pek çok varsayımın, teorinin ve bunlar üzerinden yürümekte olan tartışmanın da ana eksenlerinden birini oluşturuyor.

Geçen haftanın önemi, TBMM’de 15 Temmuz darbe girişimini araştırmak üzere kurulan komisyonun hazırlamış olduğu raporun açıklanmasıydı. Bugünkü yazımda, Akar ve Fidan’ın komisyona gönderdikleri yanıtları, daha önce yapılmış açıklamalar ve soruşturma dosyalarına giren ve girmeyen muhtelif ifadelerle birlikte harmanlayarak hepsinin toplu bir karşılaştırmalı analizini yapmak istiyorum.

*

Bunun için önce “Darbe ihbarı mı yapıldı, yoksa sadece saldırı ihbarı mıydı?” tartışmasıyla başlayabiliriz. Bilindiği gibi, hem Fidan hem de ona dayanarak Orgeneral Akar, ısrarla, gelen bilginin darbeye dönük bir ihbar olmadığını, doğrudan “MİT Müsteşarı’na bir saldırı düzenleneceğine” ilişkin bir bilgilendirme içerdiğini söylüyorlar.

Gelgelelim Kara Havacılık Komutanlığı’nda görevli bir helikopter pilotu olan Binbaşı O.K.’nın bundan iki hafta kadar önce kamuoyuna yansıyan 11 Ağustos 2016 tarihli ifadesi, Akar ve Fidan’ın bu açıklamalarından farklılık gösteren bir anlatı olarak karşımıza çıkıyor. Dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak, 11 Ağustos 2016 tarihinde Binbaşı O.K. ile görüşerek kendisine bir dizi soru yöneltmiş ve yanıtları bir tutanak haline getirmişti.

*

O.K., tam altı sayfa tutan bu ifadesinde 15 Temmuz günü kendisine amirleri tarafından “MİT Müsteşarı’nı helikopterle gidip alma” görevi verilmesi üzerine MİT’e gidip durumu ihbar ettiğini anlatıyor ve şunları söylüyor:

Yazının devamı...

Bir helikopter neden düşer?

3 Haziran 2017

Emekli helikopter pilotu, “Tabii hepsini hafızanızda tutmanız mümkün değildir” dedikten sonra ekliyor: “Helikopter pilotları için hazırlanmış engel haritaları vardır. Örneğin Şırnak’ta görevdeyseniz, nöbet tuttuğunuz odanın duvarlarında engel haritaları asılıdır. Bu haritaların üzerinde çok belirgin bir şekilde bütün bu tür yüksek gerilim hatlarının hepsi gösterilir.”

Kritik soru burada karşımıza çıkıyor. Orada o yüksek gerilim hattının bulunduğu bilindiği halde çarpma sonucu bu kaza nasıl meydana geldi? Pilot, önce genel bir yanıt veriyor:

Bir kazanın nedenleri konusunda en doğru yorum ancak kaza kırım raporunun çıkmasından sonra yapılabilir. Bu genel prensiptir. Ama şunu da söyleyebiliriz ki, bir kaza çoğunluk birçok faktörün bir araya gelmesiyle meydana gelir. Burada kritik mesele, kazaya yol açabilecek bütün ihtimallerin düşünülüp bunların bütün tedbirlerinin önceden alınmış olmasıdır. Teknolojinin geldiği aşamada kazalar artık büyük ölçüde insan faktöründen kaynaklanıyor. Ancak insan faktörü dediğimiz zaman da sadece pilotu merkeze almak da isabetli olmaz. Uçuşun planlamasından pilotların dinlenmesine ya da uçuşun herhangi bir safhasında küçük bile olsa bir girdisi bulunanlara kadar sürece dahil olan aklınıza gelebilecek sorumluluk taşıyan herkes insan faktörünün içindedir.

Bu genel girişten sonra kazanın nedenleri ve emniyet sistemleri ile ilgili bütün noktaları tek tek irdelemeye çalışalım. Önce şu noktanın altını çizelim. Güneydoğuda görev yapan pilotlar, Ankara’daki Kara Havacılık Komutanlığı’na bağlı dört ayrı alaydan dönüşümlü olarak bölgeye gelen pilotlardan oluşuyor. Dönüşümlü gelen pilotlar genellikle 15 gün görev yapıp yeniden Ankara, İzmir, İstanbul ve Malatya’daki birliklerine dönüyorlar. Özellikle ilkbahar ve yaz aylarının gelmesiyle birlikte operasyonlar arttığı için pilotlar daha sık rotasyona gidiyor.

Bölgede görev yapan helikopter pilotları için bir numaralı tehlike yüksek gerilim hatları. Keza, röle istasyonlarının antenleri, TRT’nin verici istasyonları, özetle uçuş yolunda helikopterin önüne çıkabilecek her tür engel uçuş güvenliği açısından bir tehdit.

ALACAKARANLIKTA GECE GÖRÜŞ GÖZLÜĞÜ FAKTÖRÜ

Konuştuğumuz pilot, “Eğer saat dilimi olarak denk gelmişse alacakaranlık uçuşu gece görüş gözlükleri açısından zor bir uçuştur, özellikle batıya doğru uçuyorsanız. Işık gece görüş gözlüğünün görüntüsünü kısıtlardiye konuştuktan sonra ekliyor: “Gece görüş gözlüğü ile uçuş da zor bir uçuş şeklidir. Bunun nedeni gözlüksüz 180 derece , hatta daha da geniş bir açıyla görebilmenize karşılık, gece görüş gözlüğü ile görüş açınız 40 dereceye kadar düşer. Gözünüzü oynatarak görüş alanınızı genişletemezsiniz. Başınızı oynatmanız, bu nedenle özel alışkanlıklar geliştirmeniz gerekir. Dolayısıyla engelleri fark etmeyi biraz daha zorlaştırabilir. Özellikle de engelin silueti ufka düşmüyorsa. Bir sıkıntı da şudur: Gece görüş gözlüğü küçük bir ışık kaynağını yoğunlaştırma üzerine tasarlanmıştır. Bazen çıplak gözle göremeyeceğiniz bir ışığı da fazlasıyla yoğunlaştırır, gözlük de zarar görmemek için giren ışığı kısar ve görüşün kısıtlanmasına neden olabilir. Bir de gece uçuşları daha alçak irtifalarda icra edilir, bu da sizi engellerle temasa daha açık hale getirir.”

AKTİF TEDBİRLER/UYARICI SİSTEMLER

Yazının devamı...

Darbenin gerçekliği ile ‘sanallığı’ arasındaki uçurum

2 Haziran 2017

Bugün nihai bir değerlendirmeyle şimdilik bu dosyayı kapatmak istiyorum. Bunu yaparken önce 15 Temmuz darbe girişimi gecesi Ankara Güvercinlik’teki bu komutanlıktan havalanan taarruz helikopterlerinde görevli pilotların kendi aralarında ve onları yönlendiren kule ile yaptıkları bazı konuşmalardan bir-iki alıntıya yer vermek istiyorum.

*

- Jandarmanın etrafını saran polis araçlarını vurun...

- Beytepe jandarmanın etrafını saran polis araçları, Sikorsky’ler ininceye kadar emniyete alınacak, gerekirse vurulacak...

- gerekirse değil, direk vursunlar direk, yoksa sıkıntı olacak..

- direk vuruyoruz anlaşıldı...

*

- vurun vurun direneni..

Yazının devamı...

Birliğiniz darbe yaparken evde oturabilir misiniz

1 Haziran 2017

Okan, darbeye katılan helikopter pilotlarının bağlı oldukları komutandır. Buna karşılık, kendisi bu kalkışmada yer almamış, geceyi karargâh dışında evinde geçirmiştir. Ertesi günü kışlada darbecilerin teslim alınması işlemleri sürerken bir gece önce üste darbecilerin derdest ettiği Kara Havacılık Komutanı Tümgeneral Hakan Atınç’ın hemen yanındadır Okan.

Okan’ın savcılık ifadesine göre, Atınç’la birlikte üsse girdiklerinde darbeye katılan subaylardan Yarbay Murat Bolat ile karşılaşırlar. Okan, o anı “Ağlamaya başladı, elimle kafasına vurarak ‘ağlama lan’ dedim.” diye anlatıyor.

*

Albay Okan, 15 Temmuz’da sergilediği bu tutumu ardından ödüllendirildi ve kurmay olmadığı halde 29 Temmuz 2016 tarihinde yapılan Yüksek Askeri Şûra’da tuğgeneralliğe terfi ettirildi. Üs komutanı Tümgeneral Atınç başka bir göreve atanınca, boşalan Kara Havacılık Komutanlığı görevine İdris Feyzi Okan getirildi.

Tuğgeneral Okan, bu görevini aktif bir şekilde yürütmeye devam etti, ta ki...

Derken 18 Ocak 2017 tarihinde darbe teşebbüsüne katıldığı suçlamasıyla hakkında gözaltı kararı verildi, görevi başında gözaltına alındı ve 20 Ocak’ta çıkarıldığı 2’nci Sulh Ceza Hâkimliği tarafından anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs ettiği iddiasıyla tutuklandı. Okan, 29 Nisan 2017’de çıkartılan KHK ile ordudan ihraç edildi. Şu an Kara Havacılık Komutanlığı davasının 74 numaralı sanığı.

*

Okan

Yazının devamı...

‘Abiler sistemi’ özel hayata da müdahil

31 Mayıs 2017

Buna göre, daha ortaokul yıllarından itibaren seçilen öğrenciler askeri liseye hazırlanmaları, buradan harp okullarına geçişleri ve mezuniyetlerinden itibaren subaylık kariyerlerindeki yükselişleri boyunca sürekli olarak bir “abiler sistemi”nin kontrolü altında tutuluyor.

Kara Havacılık Komutanlığı iddianamesi, Fetullahçı örgüt yapılanmasında “abiler”in oynadığı rolü oldukça ayrıntılı bir şekilde analiz ediyor. İddianamede, organizasyon içinde “abiler” üzerinden örgüt mensubu erkek askerlerin yine örgüt mensubu kadınlarla evlenmelerinin teşvik edilmesi, hatta bu yönde baskı uygulanması bir örgüt politikası olarak anlatılıyor.

Bu çerçevede “abiler”in görevleri arasında sorumlu oldukları, izledikleri askerlerin özel hayatları da var.

***

İddianamede bu konuda şu saptamaya yer veriliyor:

“Örgüt mensuplarının evlilikleri dahi bağlı bulundukları imamların izin ve talimatları doğrultusunda gerçekleşmektedir. Evlilik kararı veren örgüt mensubu bu durumu kendisinden sorumlu imama iletmekte, müstakbel eşini yine örgüte bağlı olan bayanların resimlerinin bulunduğu bir katalogdan seçmektedir.

Böylelikle hem mensupların örgüte bağlılığı artırılmakta hem de örgütten ayrılma durumunda ayrılan kişilerin eş ve çocukları örgüt talimatı ile kendisinden uzaklaştırılarak baskı oluşturulmaktadır.”

***

Yazının devamı...

Zimmetlenme öznesi olarak Gülenci subaylar

30 Mayıs 2017

Bugün ise konuya farklı bir açıdan yaklaşmak, bu darbeci subayların nasıl devşirildikleri, nasıl bir zihniyet ikliminde yetiştikleri, nasıl bir eğitimden geçerek örgütsel bir yapı içinde kendilerine verilen görevi kabul etme noktasına geldikleri meselesine odaklanmak istiyorum. Bu şekilde Gülen cemaatinin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne nasıl nüfuz ettiğini, kendisine bağlı binlerce subay-astsubaydan oluşan gizli örgütlenmesini nasıl bu kadar kolaylıkla yönetebildiği sorusuna yanıt aramak istiyor

*

15 Temmuz gecesi Ankara merkezine yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki Kara Havacılık Komutanlığı’ndan havalanan toplam 21 helikopter gece boyunca başkentteki muhtelif hedeflere saldırılar düzenlemek, darbeci askerleri taşımak, derdest edilen komutanları nakletmek, yıldırma operasyonları yapmak gibi pek çok görev üstlenmişti. Bu faaliyetlere katılan darbeci pilotlardan altısı, TCK’nın etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanacaklarını söyleyerek itirafçı oldu; bağlı oldukları Fetullahçı organizasyonla ilgili ayrıntılı ifadeler verdi.

Bugünkü yazımda bu pilotlardan ikisi, Yarbay İlkay Ateş ve Binbaşı Deniz Aldemir’in ifadelerini değerlendirmek istiyorum. Bu iki subayı seçmemin nedeni, ifadelerinin özellikle Ankara’da son dönemde temas ettikleri cemaat “abi”si hakkında verdikleri bilgilerin örtüşmesidir.

Aldemir, ifadesine başlarken “Üzerimde taşıdığım üniformanın şerefini son kez hissetmek için bütün bildiklerimi, yaşadıklarımı ve şahit olduklarımı size anlatacağım” diye söze giriyor. Aldemir, daha sonra yazılı bir ifade daha vermiştir. Yarbay İlkay Ateş ise sözlü ifadesinden sonra yazılı olarak beş ayrı ifade daha vermiştir savcılık makamına.

İtirafçı subayların ifadeleri, yaşadıkları şehirler, temas ettikleri kişilerin isimlerinin farklılığı dışında kalıp olarak birebir benzerlik gösteriyor. Bir anlamda aynı öykünün, iki insanın iki ayrı izleği üzerinde yol aldığını görüyoruz.

*

Başlangıç aşamasında her ikisinin de daha ortaokuldayken

Yazının devamı...

AVM’de darbe talimatı beklemek

28 Mayıs 2017

Çolak’ın Kara Havacılık Komutanı Tümgeneral Hakan Atınç ile makamında yaptığı ve uçuş planlarını da incelediği görüşme bittikten sonra sıra teftişin ikinci bölümüne gelmiştir. Komutan, helikopterlerin bulunduğu hangarlar bölgesine giderek durumu yerinde gözleyecektir.

Ancak bunu yaparken yine kendi ifadesiyle “maskeleme” yaparak, çevredekilere farklı bir niyet gösterme yoluna gider Orgeneral Çolak. ABD’den yeni gelen Chinook nakliye helikopterlerinin devreye girişiyle ilgili olarak yakında bir kabul töreni düzenlenecektir Güvercinlik’te. Çolak, bu törenle ilgili hazırlıkları bizzat yerinde incelemek istediğini söyler.

Kara Havacılık Komutanlığı iddianamesine göre, Orgeneral Çolak, Atınç’la birlikte Chinook nakliye helikopterinin hangarına gider. Bu sırada Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral İhsan Uyar da gruba dahil olur. Çolak’ı burada Nakliye Filosu Komutanı Binbaşı Deniz Aldemir ve Bakım Tabur Komutanı Yarbay Murat Bolat karşılar. Kara Havacılık Okul Komutanı Tuğgeneral Ünsal Coşkun ve 1. Kara Havacılık Alay Komutanı Albay Feyzi Okan da hangardadır. Binbaşı Aldemir, Chinook helikopterinin özellikleri üzerinde komutanlara bir saate yaklaşan bir brifing verir.

Brifing sırasında Kara Kuvvetleri Komutanı, pilotlara geçe uçuşlarını kimlerin yaptığı, bunların kayıtlarının olup olmadığı, en çok kaç helikopterin gece uçuşuna katıldığı gibi sorular sorar.

Hangarın içinde yaşanan bu tabloya geriye dönüp bugünkü bilgilerimizle dışarıdan baktığımızda, içeride tam bir durum ironisinin yaşandığı ortaya çıkıyor. Kara Kuvvetleri Komutanı ve Kurmay Başkanı, helikopter üssünde bir olağanüstülük olup olmadığını kolaçan etmekte, darbe planlaması çerçevesinde görev almış olan Gülenci subaylar da helikopterin başında hiçbir şey yokmuş gibi onlara brifing vermekte, komutanın sorularını yanıtlamaktadır. Brifingi veren Binbaşı Aldemir, Tuğgeneral Coşkun, Albay Okan, Binbaşı Bolat bugün darbe sanığı olarak yargılanmaktadırlar. Brifingde hazır bulunan teknisyen kıdemli Üstçavuş Resul Bardakkaya da sanıktır.

‘A CITY AVM’DE BEKLEYİN’

Cuma akşamı olduğu için üsteki personelin büyük bir bölümü kışladan ayrılmıştır. Darbeye katılacak olanların bir bölümü de sabah 03.00’te başlaması planlanan darbeye katılmak için sonradan dönmek üzere kışlayı terk etmiştir. Kışlada kalan nöbetçi subay ve astsubayların hepsi önceden yapılan ayarlama çerçevesinde cemaatçidir. Ancak bir de darbede görev almak üzere Ankara dışından ve Ankara’daki başka komutanlıklardan gelecek helikopter pilotu ve teknisyenler vardır. Onlara da darbeye katılmak üzere akşam Güvercinlik’e intikal etmeleri söylenmiştir.

Çolak

Yazının devamı...