(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Yorgo Kırbaki" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Yorgo Kırbaki" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Yorgo Kırbaki

Adalarda sorunsuz tatil yapma rehberi

26 Temmuz 2015

Nakit mi kredi kartı mı, fiş mi pazarlık mı...Tatilden alacağınız keyifin detaylarda saklı olduğuna inanlardansanız kulak verin. İşte Yunan adalarında can sıkıcı bir durumla karşılaşmamak için bilmeniz gerekenler


Yaz mevsiminde canım Ege adalarını ziyaret edecek Türk turistlere birkaç nasihat:


-Banka kartınızı Türkiye’den veya Yunanistan dışında herhangi bir ülkeden aldıysanız, 28 Haziran’da ilan edilen sermaye çıkışı denetimi tedbirleri sizi kapsamıyor.
Banka kartınızın günlük nakit limiti ne kadar ise adalardaki banka ve ATM’lerden o kadar para çekebilirsiniz.
-ATM’lerden nakit çekerken iki sorunla karşılaşabilirsiniz.

Yazının devamı...

Bir Türk, kaç Yunan’a bedel?

19 Temmuz 2015

“Türkiye’nin fert başına geliri 10 bin doları geçtiyse de şu anda krizde olan Yunanistan’ın fert başına gelirinin 30 bin doların üstünde olduğunu düşünürsek, hâlâ Türkiye’nin yapacaklarının ne kadar çok olduğunu görürüz...” Türkiye, Yunanistan’dan geri durumda mı? Nasıl olur da yıldızı parlayan ekonomimiz yıllardır krizle boğuşan komşumuzdan hâlâ geri olabilir? Büyüme hızımız vatandaşlarımızın hayatına yansımıyor mu? Suyun öte yanındaki refaha kavuşabilmemiz, aradaki farkı kapatabilmemiz için daha kaç yıl, ne kadar yol almamız gerek? Gerçekten de Türkiye’deki bir orta direk, krizdeki komşunun ancak fakiriyle mi kıyaslanabilir? Bu soruların peşine düştük...

Yunanistan’da fakir olan devlet, insanlar değil!


İki toplumu da bilen biri olarak söyleyeyim:
Yunanistan’da yaşam seviyesi Türkiye’den hâlâ yüksek. Yunanistan’da bir fakirin yaşam standartları, Türkiye’de ancak orta direk bir vatandaşla kıyaslanabilir


Türkiye ekonomisinin son 10 yıldaki yükselişini cümle alem biliyor. Âlemin bir başka bildiği de Yunanistan ekonomisinin son 10 yıldaki çöküşü.

Yazının devamı...

Türk kahvesi - Yunan kahvesi

25 Mart 2015

Gelelim konumuza. Geçenlerde gazetelerdeki bir ilan dikkatimi çekti. Yunanistan’ın en büyük ve en eski kahve firmasından olan Lumidis'in ilanında “1 Ekim’i Yunan kahvesi günü ilan ediyoruz” diye yazıyordu. Ardından da Atina’nın bir zamanlar havagazı tesisleri bulunduğundan “Gazi” adı verilen semtte düzenlenecek etkinlikte ziyaretçilere bedava “Yunan kahvesi” ikram edileceği.

Ege’nin iki yakasında da malzemeleri ve pişirme tarzı aynı olan kahvenin Türk mü Yunan mı olduğu tartışmaları, baklavanın, simidin, cacığın veya gölge oyunu Karagöz’ün "aidiyeti” ile ilgili tartışmalardan çok önce başladı.

Yunanistan’a ilk geldiğimde (1977) kafelerde turistlerin garsonlara “Turkish coffee” siparişi verildiğinde, bazılarının “No Turkish. Greeek coffee” dediklerini hatırlıyorum.

Birkaç yıl sonra gazeteciliğe ilk adımlarımı attığımda o zamanlar ender olan Türk ve Yunan siyasetçilerin buluşmalarında yemek sonrası içilen kahvenin “vatanı” havayı yumuşatmak için espri konusu olurdu:

Yazının devamı...

Atatürk gerçekte hangi evde doğdu?

15 Şubat 2015

Peki, gerçek ne? Danışmanı Butaris’in, yanlış anlaşıldığını söylüyor. Atatürk’ün Langada’da doğduğuna yönelik hiçbir akademik kanıt yok

Tarihçi değil sadece gazeteciyim. Baştan söyleyeyim.
Selanik Belediye Başkanı Yannis Butaris, 6 Şubat’ta İzmir ziyareti sırasında “Mustafa Kemal Atatürk’ün Langada’da (Selanik’e 20 kilometre mesafede) esas doğduğu evi (Langada’nın Hrisavgi köyü) bulduk. Selanik’teki ev büyüdüğü evdir” dedi.
Haber ertesi gün Hürriyet’te Selanik Başkonsolosu Tuğrul Biltekin’in “Langada’nın bir köyü olan Sarıyer’de (Hrisavgi) annesi Zübeyde Hanım’ın doğduğu bilinmektedir. Atatürk’ün burada doğduğuna yönelik bilimsel çalışmaya rastlamadım” açıklamasıyla birlikte başka bir boyuta taşındı. Aynı gün Atina Büyükelçisi Kerim Uras, Twitter hesabından “Selanik’teki ev Atamız hayatta iken hediye edilmiştir. Burada doğduğuna dair en ufak bir tereddüt bulunmamaktadır” dedi.

Yazının devamı...

'Gülen maskeyi düşürmüyorum'

10 Kasım 2014

Öncelikle, Hülya Kocyiğit’in 1950’larda ve 1970’lerde Yunanistan’da en sevilen yabancı sinema sanatçılarından biri olduğunu belirteyim. Atina’ya ve Selanik’e göçeden İstanbullu Rumlar sayesinde Koçyiğit ile tanışan Yunan halkı ona “Hulia” diye hitap etti. Pek çok filmi oynandı Yunan sinemalarında.

Yanılmıyorsam ya “Severek Ayrılalım” ya da “Kadın Asla Unutmaz” filminin galası Türkiye’de değil Yunanistan’da yapıldı. Filmin bazı sahneleri Atina’da çekilmişti. Yunan başkehtinde bir açık hava sinemasında yapılan galada izdaham yaşantı. Atlı polisler müdahale etmek zorunda kaldı.

Atina’nın Nea Smirni (Yeni İzmir) İlçesi Belediye Başkan Yardımcısı Nora Galanopulu “Bizim için romantizmin, tertemiz aşkların, hassassiyetin, göyaşıının sembolü idi. Pazarları ailelerimize bir yalan uydurup evden çıkar, mutlaka Hulia’nın filmlerini izlemeye giderdik” diye anlatıyor o dönemi.

1974 Kıbrıs olaylarından sonra Hulia’nın filmleri de gelmez oldu buralara.

Sinema dalında bu yıl Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanata Büyük Ödülü’ne layık görülen ve Akil İnsanlar Heyeti’nin Marmara Grubu’nda yeralan Koçyiğit’e Yunanistan’da bir zamanlar çok sevildiğini hatırlatıyorum: “Ne yazık ki İstanbul’dan göçeden Rumlar, Atina’ya geldikten sonra Türk filmelerinin hasretini çektiler. İlk talep de onlardan geldi. Bir süre sonra her filmimin kopyası Atina’ya da gönderiliyordu. Yunan sinemacılar çekimleri devam eden filmlerin ne zaman biteceğini soruyordu” diyor.

Türk ile Yunan halkları arasında büyük benzerlikler olduğunu söylüyor. Girit, Mikonos, Santorini, Simi pek çok Yunan adasını ziyaret etmiş ve ekliyor: “Yunan halkı adalarda doğaya, kültüre bizden daha fazla saygı gösteriyor. Biz yapamıyoruz Üzülüyorum”.

Yazının devamı...

“SULTAN” İLE ATİNA’DA..

3 Kasım 2014

Birazı siyah-beyaz, birazı renkli bir film şeridi..

İçinde hem “Sultan”ın filmlerinden sahneler hem de kendi çocukluğumdan. Karelerde, Beyoğlu’ndaki Lale Sineması, salonda yer göstericiler, araladaki buzlu frigo, gözyaşında cömert izleyiciler ve “Sultan”ın filmlerindeki kah esmer, kah sarışın, kah köylü, kah şehirli, kah zengin kah fakir halleri.

TC Atina Büyükelçiliği ve Başkonsosluğu ile Dünya Kitle İletişim ve Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen Türk Filmleri Haftası’nda gösterilen “Selvi Boylum Al Yazmalım” filmi için Yunan Başkentine gelen Türkan Şoray karşımda.

Bir efsane karşımda. Gözlerimin önünden geçen o filmi hemen kestim ve ceketimi ilikledim.



Yazının devamı...

Yunan tipi ‘Bizim Aile’

19 Ekim 2014

Türk berber Metin ile Yunan psikoterapist Dora’nın evlenip çocuklarıyla beraber aynı evde yaşamaya başlamasını anlatan dizinin senaryosu çok beğeniliyor. Bizdeki, Münir Özkul’lu, Adile Naşit’li efsane film ‘Bizim Aile’nin tadını veren sıcak dizi Yunan televizyonlarının yeni fenomeni


Tam dokuz sene önce, takvimler 2005’i gösterirken Yunan televizyonlarında yepyeni bir döneme girildi. O sene, bir Yunan delikanlının Gaziantepli bir aileye damat olmasının çevresinde gelişen olayları anlatan ve Türkiye’de çok tutan ‘Yabancı Damat’ dizisi, komşunun televizyonlarında da bir furya başlattı. Bu yıl bu furya artık onuncu senesine girecek. ‘Aşk-ı Memnu’, ‘Ezel’, ‘Binbir Gece’, ‘Muhteşem Yüzyıl’ gibi diziler Yunanistan’da izlenme rekorları kırdı. Televizyonlarda halen ‘Karadayı’, ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ ve ‘Kuzey Güney’ devam ediyor.
Ancak, komşudaki reyting ölçümleri Türk dizileri için ‘yorgunluk belirtileri’ gösteriyor. Bunda, beş yıldır süren ekonomik kriz nedeniyle ekranlardan kaybolan yeni dönem Yunan dizilerinin ürkek de olsa geri dönme teşebbüsünün etkisi var. Tabii kilisenin, aşırı milliyetçilerin ve medyanın bir bölümünün Türk dizilerine karşı tepkilerini de göz ardı etmiyorum.

Türk’ü, Yunan’ı aynı evde


Yazının devamı...

Bir ‘devrimci’nin ardından

13 Ekim 2014

‘Time’ dergisi 2011’de onu yılın ‘100 şahsiyeti’ arasına dahil etti. BBC, CNN ve Al Jazeera gibi haber kanalları onun için özel programlar yaptılar. Yunan ve yabancı gazetelerde geniş yer aldı. Şarkı yazıldı adına. Çizgi film kahramanı oldu. Sosyal paylaşım sitelerinde yıldızdı. Hatta İspanya’da bir restorana da adı verildi. Yunanistan’ın ‘devrimci’ köpeği Lukanikos’un yani ‘Sosisçi’den bahsediyorum. Lukanikos ‘Devrimci bayrağı’nı Kanelos’tan devraldı. Atina’nın ‘anarşist’ semti Eksarhia’da her öğrenci yürüyüşünde, hep en önde olan Kanelos’tan. Körolası bir göz yaşartıcı bomba iki ayağını sakat bırakmasına rağmen her direnişte hep orada olan Kanelos’tan. Yine Eskarhia semti doğumlu Lukanikos’un ‘karargâhı’ ise 1 kilometre ötede, parlamento binasının da bulunduğu Sintagma Medyanı’ydı.
Takvimler 2011’i gösterdiğinde ekonomik krizi protesto için sokaklara dökülen yüz binlerce insan haftalarca Sintagma’da “Hırsızlar. Çaldıklarınızı geri verin” diye haykırırken, Lukanikos da kendi dilinde slogan atıyordu.
Göstericilerin yanındaydı hep. Polis gördü mü başlıyordu havlamaya. Elbette siyasi görüşü yoktu, elbette ekonomik krizi anlamıyordu ama galiba onu kim seviyor hissediyordu. Isırmıyordu polisleri sadece havlıyordu. Belli ki sevdiklerini koruyordu. Ha bir de o günlerde parlamentoya girmek isteyen milletvekillerini yuhalayanlara ‘eşlik’ ediyordu. Haftalarca aynı tablo Sintagma’da. Bir tarafta, göstericiler, bir tarafta polis ve ortalarında Lukanikos. Molotofkokteyliymiş, biber gazıymış, göz yaşartıcı bombaymış takmıyordu. Bütün dünya işte o günlerde bu ‘direnişçi’ sokak köpeğiyle tanıştı.
Sintagma’daki kantinciler besliyordu. En çok da sosisi sevdiği için Lukanikos adını verdiler ona. Bütün gün meydanda dolaşır, sevgiyle uzanan ellerin sırtını okşamasına memnuniyetle izin verirdi. Göstericiler toplandığında aralarına karışır oynardı. Ama üniformalılar çıkınca ortaya, bambaşka bir köpek olurdu. Öfke dinip meydanda protesto gösterileri bitince, o da kayboldu ortadan. Sintagma direnişinin ‘müdavimleri’ arayıp sordular. Göstericilerden biri çok sevmiş olmalı ki yanına almış. Üç yıl hiç haber yoktu Lukanikos’tan.
Geçenlerde gazetelerde okuduk. Meğer geçen 21 Mayıs’ta ölmüş. Yaşadığı evde, kanepede uyurken vermiş son nefesini. Sessiz sedasız Atina tepelerinden birine gömüldü. Öyle fazla yaşlı değildi ama yorgundu. Doktoru “Onca zaman onca kimyasal girdi ciğerlerine, hastaydı” dedi. Önce Kanelos, şimdi de Lukanikos göçtü bu diyardan.
Direniş yasta. Sintagma Meydanı öksüz...

Yazının devamı...