(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Can Aydoğmuş" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Can Aydoğmuş" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Can Aydoğmuş

Can Aydoğmuş

Deniz Seki iyi ki varsın...

7 Haziran 2017

Bundan 18 yıl önce 1999 yazında, annem kaybolmadan bir süre önce Ajda Pekkan’ın konserine gitmeyi çok istedim. Annem beni Ajda Pekkan’ın açık hava hisar konserine götürdü.

Konser öncesi ünlü bir ses sanatçısı ile karşılaştım. Yanına gidip merhaba dedim, o sırada arkadaşı ile konuşuyordu. İmza istedim, bana bakmadan elimdeki kağıdı aldı, imzalayarak geri verdi. 14 yaşında bir çocuk olduğum için kendi kendime üzüldüm.

Annem de üzülme binlerce insan her gün yanlarına gidiyor, onlar da haklılar dedi. Ve şu an  çocukluğumda böyle bir deneyim yaşadığım için yazar olduğum için benim yanıma gelen bütün okurlarıma çok özen gösteriyorum.

Ajda Pekkan’ı dinlemek gerçekten çok güzel bir deneyimdi. Konserde ön kısımlarda oturduğumuz için en önde Deniz Seki‘nin oturduğunu gördüm.

Deniz Seki’nin şarkılarını hep çok sevmişimdir. Ezbere söyle desen söyleyemem belki ama ne zaman duysam sözlerinin ötesinde, o büyüleyici güzellikteki sesi her daim beni etkilemiştir.

Bazen bazı şarkıları sözleri veya müzik için dinlersin, dinlenebilir olması için müziğe çok özen gösterilir, sözler etkileyici olmalıdır, düetler yapılır, müthiş tanıtımlar ve şarkıcıların fiziksel görüntüleri ön plana çıkartılmaya çalışılır.

Lakin Deniz Seki ‘nin bunların hiçbirine ihtiyacı yok. Elbette Deniz Seki’nin şarkı sözleri de çok güzel, bütün Türkiye’nin sevdiği çok sayıda şarkının altına imza atmış bir isim. Yalnız şöyle bir gerçek var ki benim için Deniz Seki her ne söylerse söylesin, müzik olmasa, bir görüntü olmasa, show olmasa da hiç bir şeye gerek kalmadan sadece onun şarkı söylemesi yeterli...

Deniz Seki şarkı söylemeye başladığı zaman adeta sözlerden bağımsız olarak bütün dünya duruyor ve o an adeta sesi ile insanların ruhuna, kalbine dokunarak şifalandırıyor.

Yazının devamı...

Atalarımız bizimle yaşıyor

4 Haziran 2017

 

Hepimiz için ailelerimizin önemi çok büyük. Kimimiz ailesini çok severken, kimimiz ailesinden nefret ettiğini düşünüyor. Düşünüyor diyorum çünkü gerçekte nefretin bile altında çok büyük bir sevgi vardır. O öyle bir sevgidir ki adeta temellerimizi oluşturu

O sevgiden dolayı ailemizdeki insanların hastalıklarını tekrar eder, onların yaşadıkları deneyimleri yaşamaya başlarız.

Onları onaylamasakta ailemize karşı duyduğumuz aidiyet duygusu ve derinlerde yatan sevgi, bizim yaşamımızı kontrolümüzün dışındaki bir noktaya taşıyabilir.

Tabi bu sevgi her zaman oradadır lakin akışta mıdır diye sormak lazım. Eğer aile içinde sevgi akışı yoksa, yaşanılan acılar sevgiyi hissetmeye karşı kişileri durduruyorsa, o zaman bir şeyler yapılmalıdır. Çünkü eğer bir ailede sevgi akışı yoksa o aile maddi ve manevi sorunlar yaşamaya başlar...

Hastalıklar, acılar, mutsuzluk ortaya çıkar. Bu sevgi akışının sağlanması için bazen tek bir kişinin tutumu bile çok etkili olabilir.

Bunun başlangıç noktalarından bir tanesi kabullenmektir. Her şeyi ve herkesi olduğu gibi kabullenmek. Kabul etmediğimiz dışladığımız herşey aile çemberimizde eksik bir halkayı ve kırılmayı ortaya çıkarır.

Ailemizdeki ve atalarımızdaki herşeyi olduğu gibi kabullendiğimiz zaman, adeta bütünleniriz.

Yazının devamı...

Işığa gidenlerin sevgisi daha saflaşıyor... Şehitler Ölmez!

3 Haziran 2017

Hepimiz kaybettiklerimizin acısını yaşıyoruz. Bu yazıyı okuyan bazı kişiler sevdiklerini ışığa yolculamış bazıları ise henüz böyle bir deneyim yaşamamış olabilir.

Ben annemi, babamı, ablamı, anneannemi, 2 gencecik kuzenimi ve kedimi ışığa yolculamış birisi olarak bu yazıyı yazıyorum.

Geldiğim son farkındalık noktasını sizlerle paylaşmak ve bu farkındalığın belki de daha çok gelişmesi için sizlerin de desteğini almak istiyorum.

Dünya’daki deneyimimiz için sevdiklerimizle yaşarken kızıyoruz, öfkeleniyoruz, neşeleniyoruz, kırılıyoruz, gülüyoruz, küsüyoruz ve binbir çeşit farklı duygu hissediyoruz.

Çevremizde fiziksel olarak bizimle beraber olan ama aslında varlığını hissetmediğimiz o kadar çok insan var ki... Birisinin sizinle olması yada hayatınızda olması zihinsel olarak ve kalben de sizinle olduğu anlamını taşımıyor.

Sevdiklerimizi kaybettimiz zaman yaşadığımız acıdan onların sevgisini hissedemez oluruz, zamanla acı o kadar zorlar ki, acımıza karşı algımızı kapatırız. Ve acıyı görmekten onu hissetmekten kaçtığımız zaman süresince o sevgiden de kaçarız.

Lakin acıya bakmaya ve onu olduğu gibi kabullenmeye başladığımız zaman onu hissederiz ve onun altındaki sevgiye ulaşırız.

Sevdiklerimiz maddesel hayata veda ettikleri zaman artık o bedende değillerdir. Lakin artık onlar her yerdedir.

Yazının devamı...

Öne çıkarmamız gereken mutluluk!

31 Mayıs 2017

Toplumumuzda mutsuz, zavallı ve zor durumdaki insanlar için genel çoğunluk üzülür.

Ahh ahh vahh vahh... karşılarında dövünürler. Bütün program ve dizilerde duygusal, acı içinde, zor durumda olan insanlar varsa izlenme oranları elbette çok daha fazla artıyor.

Peki neden?

Bunun birkaç nedeni var!

Belki bunlardan çok daha farklı nedenler de olabilir.

Lakin eğer devamlı insanlar acı ve depresyon dolu içeriklere yönelirlerse, bilinç altlarını bunlarla işlemeleri yüzünden hayatlarında bu tarz acılarla karşılaşmalarını kimse önleyemez.

Tabi aynı şekilde olmasa da, farklı şekillerde depresyona ve acıya yönelecekleri kesindir.

Biliyorsunuz zamanında depresyon ve intihar ile ilgili şarkıların popüler olması yüzünden intihar ve depresyon oranları Türkiye’de çok artmıştı.

Yazının devamı...

Ramazan ve oruç yaşamı yeniliyor

28 Mayıs 2017

Türkiye tarih boyunca pek çok dine ve uygarlığa ev sahipliği yapan, farklılıkları sevgi ile kucaklayan muhteşem bir varoluş...

Osmanlı bir çok dinin ve toplumun barış içinde yaşadığı, İslam dininin kutsal ayı, 11 ayın sultanı Ramazan’ın sevgi ile yaşandığı bir toplum olmuş.

Çocukluğumda 11 yaşımda, bütün Ramazan ayı boyunca oruç tutarken, bir taraftan o yaşımda Ramazan’ın derinliğini araştırmaya başlamıştım.

Oruç tutmanın pek çok dini öğretide olduğunu gördüğüm zaman, önemini çok daha iyi algılamaya başladım.

Tabi oruç tutarken bir taraftan bu bir nefs terbiyesi olduğu için, sadece beslenme ile değil olumsuz duygu ve sözcüklerden de kendimizi özgürleştirmemizin ve kimsenin kalbini kırmamamızın önemini daha iyi anladım.

Ramazan ayı herkes ile hatta tüm dünya ile barış imzalayabileceğimiz, yaşama daha çok sevgi ile bakabileceğimiz bir süreç için önemli bir başlangıç olabilir.

Ramazan ayının arzu edenlerin oruç tutacağı, aynı zamanda da daha fazla sevgiye, barışa, huzura ve iyiliğe yöneleceği bir zaman olduğunu düşünüyorum.

Kolektif bilinç içinde toplu olarak yapılan her hareketin, çok daha etkili olduğunu hepimiz biliyoruz.

Yazının devamı...

Başardık

27 Mayıs 2017

5 Nisan 2017 tarihinde “İnsanlık adına kınıyorum... Yulin köpek katliamı iptal edilsin...” başlığı ile bir köşe yazısı yazdım. Ve bu konuda sosyal medyada hassasiyetimi de gösterdim.

#StopYulin2017 hashtag’i ile herkes tepkisini dile getirmesinin yanında en önemlisi, change.org’taki katliamın durdurulması için kampayayı hepimiz imzaldık...

Veee BAŞARDIK. Yulin’deki köpek katliamı bu sene yasaklandı...

Bir çok kişi, ne diye böyle şeylerle uğraşıyorsunuz, bir şey olmaz devam eder... gibi pesimist yaklaşımlarda bulundular. Elbette onların görüşlerine de saygı duyuyorum.

Lakin ışık her daim karanlığı aydınlatır ve hayatımda geldiğim şu noktada, her daim sevginin kazandığına artık eminim.

Change.org’dan bana başardığımıza dair email geldiğinde sevinçten ağladım.

Çok duygulandık. Binlerce masum köpekcik kurtuldu. Bütün Çin’in ikiye bölündüğü, dünyanın dört bir tarafından insanların orada ki köpekleri satın alarak kurtarmaya çalıştıkları bu süreç milyonlarca insanın kalbine dokundu...

Ve sonunda yüzyıllardır, devam eden Çin halkının geleneği  yasaklandı... Demek ki her gelenek ve görenekte doğrudur diye birşey yok.

Yazının devamı...

Hisset ki mutlu ol...

24 Mayıs 2017

Geçtiğimiz hafta 8 gün boyunca Bodrum’un dağlarında bir grupla beraber inzivadaydım.

Sessizlik, hiç kimsenin birbiri ile konuşmadığı, telefonsuz, sosyal medyasız ve iletişimsiz bu süreç, bana çok iyi geldi.

Bu süreç esnasında hepimizin derinlerde yatan duygularımızı, hissetmemek için ve hep kendi hislerimizden zihnimize nasıl kaçtığımızı daha net görmüş oldum.

Hissetmediğimiz veya hissetmekten kaçtığımız her bir duygu daha yoğun ve güçlü olarak karşımıza çıkıyor.

İçimize yönelmemek ve gerçek içsel sorunlarımız ile yüzleşmemek için devamlı çeşitli yollar buluyor; televizyon izliyor, müzik dinliyor, başkaları ile uğraşıyor, fazlası ile yiyor ve içiyoruz. Yorulana ve artık halimiz kalmayıp uyuyana kadar elimizden geleni yapıyoruz.

Dikkatimizi her saniye dışarıda tutarak içsel sesimizi duymamak, içimizdeki acıları, yanlızlığı, hüznü hissetmemek için büyük mücadele veriyoruz.

Gerçekte içimizde olan biteni hissetmek için bir sessizliğe girsek ve hiçbir şey yapmadan otursak, belli bir süre sonra gerçekte bizi uzaktan kumanda ile yöneten bütün hayatımıza şekil veren olayları ve duyguları görmeye başlayabiliriz.

Hissetmemiz ve onları görmemiz ile beraber farkındalığımız daha fazla gelişecek ve artık hayatımız üzerindeki etkilerinden özgürleşmeye veya neden hayatımızda bunlar oluyor fark etmeye başlayacağız.

Yazının devamı...

Kedi ve köpeklere eziyet edilemesin...

21 Mayıs 2017

Işığa ilerlediğimiz şu günlerde, karanlık ve kötülükler daha çok görünüyor...

Işık üzerimizde ve ışık günden güne arttıkça hiçbir şey karanlıkta kalmayacak...

Hayvanlara tecavüz edenleri ve dövenleri hergün duyuyoruz.

Geçen gün change.org da bembeyaz kartanesi gibi bir kedicik olan Muro ‘yu kürekle acımasızca döven, hayattan alamadığı hıncını ufacık kartanesi kadar saf ve masum kedicik Muro ‘dan çıkartan kişinin yaptıklarını gördüm. Muro korkunç bir durumda, tedavisi devam ediyor... O kedişin sahibi olsun olmasın bu yapılabilecek birşey değil.

Hepinizi Avrupa vebadan kırılırken, bizleri vebaya karşı koruyan, can dostlarımız, bizlere çocuklarımıza karşılıksız sevgiyi aşılayan kedileri ve köpekleri korumaya davet ediyorum...

Geçen gün bir veteriner arkadaşım, “şu ana kadar gece nöbetlerimde kaç tane tecavüz nedeni ile prolabe olmuş, şantiye bekçisi köpek muayene ettim hatırlamıyorum.” dedi ve ben dehşete kapıldım.

Allah korkusu, dini inanç, vicdan, insaniyet ve birazcık merhamet… Hiçbir şey mi yok?

Kuran – ı Kerim’de “Onlar benim sessiz kullarımdır. Biz susacağız ve onlar konuşacaklar.”  diyor.

Yazının devamı...
Can Aydoğmuş Kimdir?

Can Aydoğmuş