(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"O' Yazar" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "O' Yazar" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
O Yazar

O' Yazar

Ak Saray'ın orijinal planı yetmiş altı bin metrekareydi, ben üç yüz bine çıkarttım

14 Mart 2015

ÖZETLERSEK, bir önceki yazıda lafıma, Ak Saray’ın ilk hazırlık projesini ilk kez ne zaman gördüğümü anlatarak başlamıştım. Büyük Usta, taslak projeyi bana ilk kez gösterdiğinde yanımızda Yiğit de vardı.

Laf uzadı, Yiğit’i nasıl danışman yaptığımı yerlere kadar gitti. Detayda yoğunlaştığım için bizim makale “su basman seviyesini” çoktan geçti. Böylece konu elimizde olmadan bölündü. Ak Saray’ın yapılması içi bu yazıya kaldı.

Şimdi, tarihe tanıklık etmiş biri olarak Ak Saray olayını anlatacağım ve yaratıcılığımı o günlerde nasıl devletin hizmetine verdiğimi arz edeceğim.

***

Bunun mimarları oturmuş, yeni başkanlık sarayını yetmiş altı bin metrekare olarak çizmiş.

Yazının devamı...

Adamı ekonomik danışman yaptık, tuttu tepemize çıktı.

12 Mart 2015

Büyük Usta’yı hiç rahat bırakmadılar ki sarayında şöyle yayılarak otursun, makamının tadını çıkarsın.

Yok, tanesi bin liradan bardak alınır mıymış? Yok, teee İsrail’den lale ithal edilir miymiş? Yok, o avizelere kaç para verilmiş?

Hele “Üç yüz bin metrekarelik saray mı olurmuş?” diye bilip bilmeden laf sokanlar var ki boğazlarına sarılasım geliyor.

Niye mi bu kadar hassasım? Çünkü o sarayın her metrekaresinde benim fikri emeğim var. Mimar değilim ama mimarlardan çok emeğim geçmiştir.

Daha iş proje aşamasındaydı. Büyük Usta, Yiğit, bir de Dolmabahçe’deki çalışma ofisinde oturuyorduk. Bilal oğlan da gelip geçen gemilerin fotoğrafını çekiyordu. Demek ki armatörlük çocuğun genlerinde varmış.

Büyük Usta gitti dolaptan bir rulo kâğıt çıkardı. Masaya yayıp bize gösterdi. Yiğit bir şeyden anlamadığı için öyle bakıyor. Benim çok mimar arkadaşım olmuştur. Proje çizgisine aşinayım.

“Bu görkemli bina nerede yapılacak?”

Yazının devamı...

Bedri Baykam'ın kulaklarını kepçe gibi yapan büyük aşk!

21 Şubat 2015

Geçenlerde Brigitte Bardot beni cepten aradı. Şaşıracağınızı, Brigitte Bardot ne alaka diyeceğinizi biliyorum. Bu güzel Fransız aktristi teee eskiden tanırım.

Tabii o zamanlar şimdiki gibi değildi. Suratı kırış kırış olup, çamaşır makinasından yeni çıkarılmış nevresime dönmemişti. Bütün dünyayı güzelliği ile çıldırtıyordu. Pablo Picasso ile Bedri Baykam’ın bu güzel kadın için tekme sille dövüştüklerini bilirim.

Pablo ileri yaşına rağmen domuz topu gibiydi, Bedri ise genç bir ressam adayı olarak daha narindi. Bunların ikisi de o vakitler Brigitte Bardot’a asılıyor. Gerçi kız ikisine de yüz vermiyor ama bunlar gayretli.

Cafe Fleur’da karşılaşıyorlar. Pablo buna el kol işareti yapıyor. Bedri Baykam da “Sen önce doğru dürüst kadın resmi çiz ressam eskisi. Çizdiğin bütün kadınlar kamyonla ezilmiş gibi görünüyor. Nedense gözleri hep aynı tarafta” diyor.

Pablo Picasso

Yazının devamı...

Bedri Baykam'ın kulaklarını kepçe gibi yapan büyük aşk!

21 Şubat 2015

Geçenlerde Brigitte Bardot beni cepten aradı. Şaşıracağınızı, Brigitte Bardot ne alaka diyeceğinizi biliyorum. Bu güzel Fransız aktristi teee eskiden tanırım.

Tabii o zamanlar şimdiki gibi değildi. Suratı kırış kırış olup, çamaşır makinasından yeni çıkarılmış nevresime dönmemişti. Bütün dünyayı güzelliği ile çıldırtıyordu. Pablo Picasso ile Bedri Baykam’ın bu güzel kadın için tekme sille dövüştüklerini bilirim.

Pablo ileri yaşına rağmen domuz topu gibiydi, Bedri ise genç bir ressam adayı olarak daha narindi. Bunların ikisi de o vakitler Brigitte Bardot’a asılıyor. Gerçi kız ikisine de yüz vermiyor ama bunlar gayretli.

Cafe Fleur’da karşılaşıyorlar. Pablo buna el kol işareti yapıyor. Bedri Baykam da “Sen önce doğru dürüst kadın resmi çiz ressam eskisi. Çizdiğin bütün kadınlar kamyonla ezilmiş gibi görünüyor. Nedense gözleri hep aynı tarafta” diyor.

Pablo Picasso

Yazının devamı...

Siz istemeseniz de özgürlüklerinizi koruyacağız. Gerekirse döve döve!

19 Şubat 2015

Adım gibi biliyorum. Duygusal bir insan olan liderimizi Gezi olayları tetikledi. Orada kendini bilmez bazı paralelci polislerin, kendi halinde bağırmakta olan vatandaşların gözüne gözüne biber gazı tutması liderimizi sinirlendirdi.

Kamuoyunun önünde bunu belli edemezdi.

Mecburen polise sahip çıkar gibi yaptı ileri geri konuştu. Bu arada kurmaylarına da “Bana öyle bir yasa hazırlayın ki ahalinin özgürlüğü yüzde yüz korunsun” dedi.

Ben bu tarihi talimata tesadüfen tanık oldum.

Liderimiz tarafından iftara davetliydim. Tesadüfe bakın ki iftarın yapıldığı beş yıldızlı otelin balo salonunda tam da onun masasının yanına düşmüşüm. Sağ elimde bıçak, sol elimde çatal, hafiften bateri çalar gibi yapıp, müezzini bekliyorum.

Yazının devamı...

Federasyon Başkanımız, şimşeğimiz, beni az daha ağlatacaktı

13 Şubat 2015

Futbol Federasyonu Başkanımız Yıldırım Demirören’in Lig TV tayfasından Şansal Büyüka ile yaptığı konuşmayı izledim. İçimden “Helal olsun!” dedim.

“Zengin çocuğu ama halktan biri gibi konuşuyor.”

Yazının devamı...

Ekonomik mucizenin sırrı "üç çocuk" politikası

5 Şubat 2015

Bu muhalefet yine kudurdu.

Kılıçdaroğlu bir yandan Bahçeli bir yandan milleti fiştikleyip duruyorlar. Amaç, on iki yıl içinde, bin bir fedakârlık ile kurulan bu huzur düzenini bozmak, yerine kaos getirmek.

Bu arada “Kaos” sözcüğüne Google’dan baktım, çok kötü bir şey. Allah kimsenin başına “Kaos gibi dert” vermesin. Hani kişinin mabadında fistül çıktığında, şeyi nasıl acıyla tutuşursa bu ”Kaos” başa geldiğinde beteri yaşanıyor.

Kaos’u 77 milyona çıkan nüfusumuzdan bir örnekle izah edeyim. Kaos, aynı anda 77 milyon insanın mabadında fistül çıkması gibi bir şey oluyor.

Kaos’un merhemi de yok ki sürelim geçsin.

Kılıçdaroğlu’na, Bahçeli’ye, Demirtaş’a sormak isterim. Başımızdaki dünya lideri gitsin de başımıza Kaos mu gelsin? İnsanlar sokaklarda Kaoslu Kaoslu yürüyüp, birbirlerine atarlansınlar mı?

Çarşı karışsın, esnaf birbirine düşsün, sonunda

Yazının devamı...

Lafım muhalefete! Sıkıyorsa gel, bana iftira at!

17 Ocak 2015

Köşe yazarının bir işi de eğri oturup doğru yazmak, yiğidin hakkını yiğide vermektir. Buna sosyoloji biliminde “Şık şık eden nalçadır, niyeti belli eden kalçadır” kuramı derler ki yaratıcısı benim.

Kalça neden önemli? Orası burası oynayan, oturduğu yerde kıvırtandan hayır gelmeyeceğini gösterdiği için.

Kısa bir süre önce “ahlâk imtihanından” geçtik.

Malûm paralel yapı, kabinemizin aslan gibi dört üyesine paralel yapı “Bunlar para yedi, size koklatmadı” iftirası attı.

Evlerini sanki IŞİD hücresiymiş gibi bastırdı. O baskınların birinde eski İçişleri Bakanımızın oğlunun evinde “para sayma makinaları” çıkmasın mı?

O dört makinayı şuursuz basınımıza gösterip

Yazının devamı...