- Fabri: Lyon ve F.Bahçe maçlarındaki hatalarına rağmen güven kaybetmedi.
- Gökhan Gönül: O, şampiyonluk yolunda atılan ilk psikolojik goldü.
- Marcelo: Çaptan düşmüş geldi, Beşiktaş’ta Brezilya Milli Takımı radarına girdi.
- Tosic: Ne stoperler geldi geçti, iş yine ‘Duşko’ya düştü!
- Adriano: Oyun aklına katkısıyla, Caner Erkin’i hiç akla getirmedi.
- Oğuzhan: O çelimsiz çocuktan bir ‘yerli Atiba’ doğdu. Daha estetik ve de kaptan.
- Atiba: ‘FSE’, yani Futbol Standartları Enstitüsü demek, Atiba. Sezonun adamı yine.
-
Şampiyonluklar bir noktadan sonra önce kafalarda ilan edilir, sonra sahada teyid edilir. Beşiktaş da psikolojik olarak geçen hafta şampiyonluğunu ilan etti. Gaziantep’e de bunu matematiğe dökmek için gitti, 30 bin taraftarıyla. 6. dakikada Babel attığı golle aslında Beşiktaş’ın işini zorlaştırdı! Öyle ya, taraftarlar bir an önce 3. yıldız için sahaya inmek istiyordu. Siyah beyazlıların gerçek rakibi sayılı dakikalardı. Dakikalar sayılı olsa da, zaman, Dali’nin resimlerindeki gibi, ‘geçmek bilmez’ bir his veren erime halindeydi. İlk goldeki Oğuzhan-Babel işbirliği ikincisinde Babel-Oğuzhan olarak yazıldı ve soyunma odasına 2-0 önde gitti Beşiktaş... Talisca ise, attığı golle ‘frikikte yeni açılım’ yaptı!
PAYLAŞIN YİNE ÇOĞALSIN
Şampiyonlar Ligi’nden gruptan çıkmayı son maçta kaçıran, UEFA Avrupa Ligi’nde yarı finali penaltılarla kaçıran ama Lyon ile finalden bile daha güzel iki maça imza atan bir Beşiktaş, bir yandan da ligi hep zirvede götürdü. Geçen sezonun temel direkleri Gomez ve Sosa’yı kaybetse de istifini bozmayan Şenol Güneş, üst üste ikinci şampiyonluğu yaşattı.
Futbol takımlarında en büyük motivasyon başarıdır. Başarıların devam etmesinin temel motifi de paylaşılabilmesidir. Beşiktaş geçen sezonki şampiyonluğu taraftarıyla, futbolcusuyla, hocasıyla ve yönetimiyle paylaşmasını bildi ki bu sezon da mutlu sona ulaştı.
Güneş’in kalbi şimdiden Şampiyonlar Ligi için atıyordur. Camia, bu başarıyı da paylaşırsa, hem 3. yıldızla yetinmez hem Avrupa’da da daha büyük hedeflere koşulur. Evet, şimdi motorları bir kez daha maviliklere sürme vakti... Zira Güneş’li günler bir kez daha görüldü. Tebrikler Güneş ve öğrencileri, tebrikler Orman ve yönetimi.. Ve tebrikler takımlarına inanan taraftarlar...
Bu politikadan ödün verilmezse ‘Metin-Ali-Feyyaz’lı yıllar tekrarlanacak. Üstelik Avrupa’da o dönemin başarıları da çoktan geride bırakıldı.
Beşiktaş, şampiyon olduğunda da şu haberleri okuyacaksınız: “Kasası doldu”, “Forma satışları patladı” vs...
Beşiktaş’ın 2016 mali genel kurulu geçen hafta yapıldı. Kulübün toplam net borcu 1.4 milyar lira olarak açıklandı. Başkan Fikret Orman, yüksek borca karşın küçülme modeline geçmeyeceklerini ve büyüyerek borcu eritme yolunu seçeceklerini vurguladı.
Özetle “Hem şampiyon ol, hem küçül diyemezsiniz” dedi.
Orman’ın bir önemli lafı da şuydu: Artık Türkiye sınırlarında gelir kaynakları tükendi.
Yani formada da statta da Kartal Yuvaları’nda da satılacak daha fazla bir şey kalmadı. Bu durum esasen tüm büyük kulüpler için geçerli.
KASA DEĞİL, BANKA KAZANIYOR!
-
Ama taraftarın sevinci yüzlerde solmamışken golü yedi. Kabahat topun çarptığı hakemden ziyade, Eduok’a basmayan Talisca’nındı. Tıpkı derbide Kjaer’e basmayan Tosun gibi. Maçı hemen koparma arzusu bazen gereksiz bir telaşa neden oldu. Oysa sakin kalıp ayağa oynadığında Beşiktaş, kaleye çok rahat gidip pozisyonları buldu.
BİR CUMARTESİ GECESİ KEYFİ
Babel, topu iyi taşıyor, ancak son tercihte daha hızlı karar vermeli. Beşiktaş'ın ceza alanında pozisyona girmediği halde 1 gol bulan Paşa’ya karşı soyunma odasına geride girmesi haksızlıktı.Talisca’nın golü aslında 2'de biten maçı 49’da sonlandırdı. Hele ki 2-1 sonrası sahada tek takım vardı. Sonrasında Beşiktaş, mücadeleyi Dolmabahçe'de keyifli dakikalara dönüştürdü.
TRİBÜN
ÇOCUKLAR VARSA...
Çocuklar da işin içine giriyorsa başarı kaçınılmazdır. Atiba'nın oğlu Noah'tan sonra dün de Q7'nin oğlu Ricky ile Marcelon’nun oğlu Daniel de topa girdi.
NADİR BEŞİKTAŞ!
BEŞİKTAŞ
Kulübün Beşiktaş kadar şampiyonluğu hak ettiğini de belirtip, buna mukabil Başakşehir’in İstanbul Büyükşehir Belediyespor’un (İBB) yarışma haklarını devralırken bir bedel ödeyip ödemediğinin bilinmemesinin olumsuz bir algı yarattığını dile getirmiştim.
Başakşehir Başkanı Göksel Gümüşdağ, arayıp davet ederek, “Gelin asbaşkanımız Mesut Altan hem kulübü gezdirsin hem de sorularınızı yanıtlasın” dedi.
Çarşamba günü gittim ve Mesut Bey, iki saat boyunca futbolcuların kaldığı odalar dahil, tüm birimlerinin bulunduğu Fatih Terim Stadı’nda bir tur attırdı.
Her şey dört dörtlük bu da Başakşehir’in başarısını anlatan en önemli tablo “Konseptimiz aile ortamı. Maç günü oyuncumuz odasından çıkıp asansörler sahaya iniyor. Maça otobüsle gitmiyor yani” diyerek, anlatmaya başladı Mesut Bey.
Evet, Beşiktaş’ın dünkü rakibi sahadaki Bursa’dan ziyade tribündeki Bursa’ydı. Nitekim hakemin orta sahaya çekilip ikaz yapmasına neden olacak kadar oyuna müdahale ettiler. İstekli, ama istediklerini yapamayan Beşiktaş, ilk yarım saat kaleye şut bile çekemedi. Talisca’nın yokluğu bu noktada çok hissedildi. Tribünlerin motive ettiği son 3 haftanın 16 gol yemiş Bursa’sının ilk 45’teki tek gayesiyse gol yememekti ve bunun için sertliği de kullandılar.
Güneş’in Atiba’yı alıp Cenk’i sahaya sürmesi şaşırtıcı değildi. Çünkü yüzde 99 pas isabet oranıyla rekorlar kırmış Kanadalı, dün en çok hatalı pas yapanlardandı.
Gol, Tolgay-Aboubakar-Cenk’in üst üste üç marifetli hareketiyle geldi. Gole kadar zaten eksik olan bu marifetti.
TRİBÜN
KÜFÜR ZAYIFLIKTIR
Bursa taraftarı sadece kendi takımına odaklandığını mükemmel. Ama, küfür-kıyamet ve gerilimle en zayıf tribün oluyor. Beşiktaşlılarsa en umutsuz anda destek modundaydı.
MUHTEŞEM FİNAL
90 dakika
Başakşehir’in sportif mücadelesine duyulan sempatiyi kıran veya zedeleyen bu kulübün oluşturulma biçimidir.
İSTANBULLUNUN MALI
Başakşehir, örnek bir futbol organizasyonu. Daha önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) olarak sahne alan kulüp, İstanbullunun vergileri ve belediye şirketleriyle beslendi.
Bu, da haklı olarak çok eleştirildi. Zira İstanbul Belediyesi’nin profesyonel futbolda olmasının bir anlamı yoktu. 2014’te İBB’nin yarışma hakkı Başakşehir FK’ya devredildi. Ama nasıl oldu, kaç para ödendi, bilmiyoruz. Adı değişen kulüp bugün artık bir şirket. Ortakları var. Çinlilerin bile iştihanı kabartan Başakşehir, Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan katıldığında galibiyet alamasa bile 20-25 milyon Euro kazanacak. Lig şampiyonluğu da düşünüldüğünde gelir 50 milyon Euro’ları bulacak. Bu gelir 100 milyon Euro’ları da bulabilirdi. Fakat, bunun için milyonlarca taraftar lazım. Milyonları geçtim, onbinler bile yok, bu kulübün arkasında. Ortalaması 3 bin! Bunların da aidiyeti sorgulanmaya muhtaç. Adı Başakşehir olsa dahi, bu semtin mahallerine nüfuz edebilmiş değil. Şampiyon olsa sokağa muhtemelen Beşiktaş’ın ezeli rakipleri Galatasaray ve Fenerbahçeliler çıkar. Ama Başakşehir’in şampiyonluğundan ziyade Beşiktaş’ın olamamasına sevinecekler. Başakşehir’in ofisinde bile bir taraftar olarak, “Başakşehir” diye, kaç kişi sevinir, meçhul.
Başakşehir’in olası şampiyonluğu sadece Beşiktaş’ın değil, futbol kültürüne sahip tüm kulüplerin ağır bir yenilgisi olacaktır. Özellikle de büyük kulüplerin sürmekte olan zihniyetlerinin iflası olacaktır.
BÜYÜKLERE DARBE
Zira semtsiz, mahallesiz, seyircisiz ve derin köklerden yoksun bir kulübün şampiyonluğu, ‘milyonlarca taraftarlı asırlık kulüp’ mitini yerle bir edecektir.
Demek ki iyi yönetilen her şirket, bu ligde artık şampiyon olabilecektir.
Siyah beyazlılar bunu hızlı pasla kırabilirdi ancak başarılı olamadılar. Bir de tek top oynamayan, fantastik hareketlere soyunan Quaresma buna eklenince Güneş kenarda sinirlendi. 25’ten sonra Beşiktaş, o akışkan oyununu oynamaya başladı. Bu noktada ‘psikolog Volkan Demirel’ sahneye çıktı. Talisca ile girdiği dalaştan bir gerilim üretti. Evet, tribünler gerildi, fakat siyah beyazlı futbolcular kupa maçındaki hataya düşmedi. O gün bu hatayı yapan Oğuzhan, bu kez bilakis arkadaşlarını olay mahallinden uzaklaştıran kişi oldu.
Fenerbahçe, beklentinin aksine kalesinin önüne otobüs çekmedi. Nitekim hücuma çıkarken kaptırdığı bir topta golü kontradan yedi. Oysa böyle bir golü Beşiktaş’ın yemesi beklenirdi.
SORU iŞARETLERi ARTTI
Advocaat, ikinci devreye iki değişiklikle başladı. Maç öncesi konuşulan senaryoya döndü ve Ozan’ı sağ beke aldı. Salih tercihiyse herkes için sürprizdi.
Ancak bu iki değişiklik de Fenerbahçe’nin pozisyonsuzluğuna çare olamadı. İlk ciddi pozisyon 80’de Emenike ile geldi. Beşiktaş, topu bu devre rakibine biraz daha fazla verip, uzun toplar ve şutlarla ikinci golü aradı. Atak buldu fakat Quaresma’nın pozisyonu dışında çok da üretken değildi siyah beyazlılar. F.Bahçe’nin skoru değiştiremeyeceği görüntüsü Beşiktaş’ın 2. gol iştahını kırdı ve hani “Olmasa da olur” moduna soktu. 9 kişi kalan rakip karşısında şampiyonluk şarkıları söylerken Beşiktaş, yine bir kaleci hatasına kurban oldu. Brugge, Sporting, Lyon ve dünkü F.Bahçe maçı. Bu durum psişik bir hal aldı. Beşiktaş kalecisiz oynasa yeridir.
Beşiktaş, Fenerbahçe’nin 90 dakikada yaratamadığı pozisyonu kendi kendine üreterek, altın değerinde 2 puan bıraktı. Evet, şampiyonluk kaçmadı bu beraberlikle ancak soru işaretlerini artırdı, durduk yere. Taraftar ne kadar kahrolsa, hakkıdır...
AYNI KAFAYLA BURSA’YA...
ADANA