(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Anlatanadam" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Anlatanadam" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Anlatanadam

Tacize yer yok!

7 Haziran 2017

Bilgiler Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencilerinin araştırmaları sonucu derlenmiş. O kadar çarpıcı ki! Kadınların %74’ü kamu ulaşım araçlarında; yani otobüs, metrobüs, metro ve vapurda kendini güvende hissetmiyormuş. Ne acı! Daha da kötüsü tam tamına %74’ü de kamu ulaşım araçlarında tacize uğruyor ya da tanık oluyormuş. Bu çok daha acı! Demek ki endişelerinde, korkularında haksız da değiller!

Bu çalışmanın ortaya koyduğu rakamlarda üzücü gerçekler devam ediyor. Bu tacize tanık olanların %12’si hiç bir şey yokmuş gibi hayatların devam ediyormuş. Sadece %32’si sapkın faili uyarırken, anca %14’ü müdahale ederek sapığı otobüsten, metrodan indiriyormuş. Halbuki, şu an hepinizin böyle bir olaya tanık olursanız olaya müdahil olacağınızı düşündüğünüzü biliyorum. Ama rakamlar başka şeyler anlatıyor işte.

Bu memlekette, insanlar arasında empati duygusunun çok az çalıştığı kesin. Empati bizim topraklarda en basit haliyle ve sadece ‘senin anana, kız kardeşine yapsalar iyi mi?’ basitliğinde çalışır sanırdım. Demek o bile yeteri kadar işlemiyormuş.

Üzülerek söylüyorum, ben bu empati yoksunluğunu şuna bağlıyorum; bu kadınları toplu taşımada taciz etme aczinde olan sapıklar, taciz ettikleri insanları bırakın anlamayı, kendi anne ve kız kardeşlerinin yerine bile koymuyor, koyamıyor. Bu sapıklığı yapmamak için illa bir akrabasının yerine koymalı insan karşındakini demiyorum. Kafası o kadar basıyor ya, bari onu düşünse diyorum!

Eteği biraz kısa, pantolonu biraz dar, tişörtü biraz dekolte, taytı biraz şöyle böyle diye, kendinde hak görüyor. ‘O da böyle giyinmeseydi!’ diyor ya hayvanat?

*

Dile kolay, her dört kadından üçü toplu taşıma araçlarında taciz kurbanı oluyor. Bunları biz yapıyoruz beyler! Yapmıyorsak, kafamızı öbür yana çeviriyoruz. Çevirmiyorsak, yeteri kadar müdahale etmiyoruz. Her yerde polis, bekçi, jandarma olamaz. Bunu yapanı görüp kendimiz cezalandırmayalım elbette; ama sapık tacizciyi görüp onu bir yetkiliye şikayet edenlerin oranı da sadece %8 millet! ‘Bana ne, aman başıma bela mı alacağım, şahit yazarlar, kim uğraşacak şimdi?’ diyerek kafayı öbür tarafa çevirdiğimizin rakamları bu yüzümüze vuran...

*

Yazının devamı...

Çiçek gibi tavsiyeler

3 Haziran 2017

İşte böyle günlerde sinemaya gitmeyi çok severim. Serin serin otururum. Kafayı boşaltır, sonra toplarım. Bir es veririm koşturmacaya. Durur benim için hayat. Sonra düğmeye basarım: ‘Fast Forward’, hızla ileri sararım.

 

Sanatsal filmlerden değil söyleyeceklerim, elbette tercih sizin. Tüm filmler için sizlere video da hazırladım her zamanki gibi. Hurriyet.com.tr/video adresine girmeniz yeterli.

 

Karayip Korsanları: Salazar’ın İntikamı

 

Evet, bu hafta ikinci haftası, tamam. Ne yapayım, tepeden aşağıya yuvarlanırken anca durabildim, anca gidebildim. Çok büyük bir konu derinliği beklemiyorsun zaten en baştan itibaren. Mutlaka, bir film dolusu adam

büyülü ve çok güçlü bir objenin peşine düşer yine, herkesin bir başka planı vardır kesin. Bütün bunları düşünerek girdim, hiç yanılmamışım.

Yazının devamı...

Cinci Hoca’lar kovalasın sizi

31 Mayıs 2017

Bir film araştırması yüzünden Google’a, ‘Ey Google, göster bana, var mı bu cinci hoca denilen mahluklardan bu dünyada?’ diye sordum.

‘Cinci hoca’ yazıp aradınız mı hiç? Allahım! Yüzlerce sonuç, reklamlar, adresler, hatta LinkedIn hesapları, haritalı tarifler... Sonra gazetelerde bir haber okuyoruz. Cinci Hoca ‘yakalandı’. Birini ‘yakalamak’ için onun kaçıp, saklanması gerçeğini unutuyoruz galiba.

Saklanmıyorlar ki? Açık açık, güpegündüz çalışıyorlar, çatır çatır para basıyorlar. Siz, biz okumadıkça, öğrenmedikçe, bilmedikçe, sömürmeye de devam edecekler.

Sahi, bu memlekette okuma oranı arttıkça kendine afakanlar basan rektör yardımcısı yok muydu?

*

Tamamen gözlem amacıyla, çok merak ederek, 12 Eylül Darbesi’ni gerçekleştiren Kenan Evren’in de zamanında müdavimlerinden olduğu, Aydın’daki Cinci Bülbül Hoca’ya gitmiştik yıllar önce. Bir eve gittiğimizi düşünürken, bir fabrikaya geldiğimizi anlamıştık. Bugün artık cinci hocalar teknolojiyi yakından takip ederek, sıra - fiş makinası ile konuyu hallediyorlar. Ancak, o dönemde bu imkanlar yoktu. Bülbül Hoca’nın iki gündür kapsısında yatanlarla, önceden randevu alarak gelenler arasında şiddetli münakaşalar yaşanıyordu. Randevu, karşıdaki pideciden manipüle edilebiliyordu. Oturup pide yerken, tıklım tıklım sıraya kaynak yapmanın bedeli konuşulabiliyordu. Bakkal halinden çok memnundu. İnsanlar bekledikçe, ardı ardına eklenen öğünler arttıkça, satışları artıyordu. Yani kendi içinde bir pazar oluşturmuştu hoca, köy halkı da çok mutluydu. Bir nevi turizm işte!

Pidecide ‘gerekeni yaparak’ avluya girmeyi başarmıştık. Orası daha da bir enteresandı. Elinde boş beşik olan kadın vardı mesela, hiç unutamam. Kendi kendine konuşan adam vardı. Bağıran çağıran ergen çocuğu annesi zor zapt ediyordu.

Yazının devamı...

Genç Girişimciye Öğütler

27 Mayıs 2017

Bakalım bu konuda her şeyi yapmaya, her türlü yoldan geçmeye hazır mısın genç girişimci?

Eğer kendi işini kurmak ve oradan büyüyüp gitmek istiyorsan, bir defa sana kim ne derse desin, sen bu seçtiğin yolda sadece para için yaşamak zorundasın. Eğer kendine başka hedefler belirlediysen veya en azından bu yalanları kendine söylüyorsan, ya bu yazıyı okumayı şimdi bırak ya da bu yalanları bir kenara.

Unutma, herkesin bir hikâyesi var, ama sen sadece kazananların hikâyelerini dinliyorsun. Yaptığı işlerden parasal tatmini yakalayamamış insanların hikâyeleri inandırıcı olmuyor maalesef.

Sen yaptığın işlerden para kazanacaksın, sonra da geldiğin yolu başkalarına anlatacaksın. Herkes seni oturup dinleyecek. İşte asıl tatmin orada başlayacak. Neyi nereden aldın, nasıl yaptın da o şekilde sattın, nasıl olur da herkes sana yapamaz derken başardın, bir fikrin vardı ve herkes sana nasıl güldü. İşte o zaman anlatacaksın.

Bu öykülerin yeterli miktarda para kazanmayla desteklenmiyorsa, yüzüne gülmeseler de arkandan mutlaka güleceklerdir.

Bu konuda okuduğun her kitap, girdiğin her internet sitesi sana ‘Önce kişisel hedeflerinizi belirleyin, organize olun, coşkulu olun, kim olduğunuzu unutmayın; kısa vadeli hedefleriniz uzun vadeli hedeflerinizle tutarlı olsun, seçtiğiniz yol ahlaki açıdan uygun olmalıdır, iç barışınızı sürekli denetleyin’ gibilerinden martavallar okuyacaktır.

Bunları bir kenara bırakmalısın. Senin gözünü para bürümeli. Her olaya baktığında bir fırsat görmeli, her fırsattan da kendine bir fayda çıkarmayı hedeflemelisin. Acımasız olmalısın, acımamalısın.

Acımamaya hazır mısın?

Yazının devamı...

Gençlerin memnuniyet raporu  

24 Mayıs 2017

Tabi ki olmayacak, bambaşka şartlarda yetişiyorlar, bambaşka sosyal ortamlarda bulunuyorlar, bir kere televizyonun orta göbeğine, internetin içine doğdular. Sen her ne kadar ‘daha az televizyon, sınırlı internet’ diye tuttursan da, bir yerlerden bulup buluşturup istediklerini izliyorlar.

 

 

Habitat Derneği’nin hazırladığı ve sunduğu, ‘Türkiye’de Gençlerin İyi Olma Hali Raporu’na takıldım kaldım.

 

 

Araştırma sonuçlarına göre, bir defa arkadaşlarıyla ve aileleriyle ilişkileri bizlere göre daha sıkı, daha sıcak. O yüzden aile ilişkilerinin değerlendirildiği sorularda; %90’ı ‘Ailem bana gerçekten de yardım etmeye çalışıyor’, %89’u ‘Ailemden ihtiyacım olan duygusal destek ve yardımı görüyorum’, %84’ü ‘Ailemle sorunlarım hakkında konuşabilirim’ demiş. Ne güzel!

 

Yazının devamı...

19 Mayıs gönüllerde kutlu olsun!

20 Mayıs 2017

Bu sene de 19 Mayıs bir bayram havasıyla kutlanamadı. Bayram havası dediğim liseli gençlerin zorla stadyumlara doluşturulması; siyah, likralı, saten taytlı delikanlıların ve fırfırlı mini etekli kızların senkronize hareketler yapmaları ve hatta birbirlerine temas ederek dans etmeleri değil tabi.

 

Zaten ergenliklerinin tam ortasındalar, hormonlar tavan yapmış. Dans dediğiniz de biliyorsunuz, yatayda olmasa da dikeyde erotik bir yakınlaşma affedersiniz. 19 Mayıs etkinliklerine çalışırken zaten beden hariç diğer derslerden geri kalıyorlar. Gençlere göre ‘ders ekmenin bedencesi’ 19 Mayıs'ın, okullarda gösterişli bir biçimde kutlanmaması milli eğitimimizi çok daha ileri seviyeye götürecektir, orası kesin. Onun yerine gençlerin sınavlara hazırlanmaları, günde 600-700 soru çözmeleri istikballeri açısından çok daha isabetli olacaktır.

 

19 Mayıs aslında bir milletin işgalci, emperyalist güçlere ve çıkarcı, bireysel yönetime isyanıdır. Bir ilk adımdır. Diyelim ki çeşitli sebeplerle bireysel yönetime karşı değiliz. Bunun sadece işgalci, emperyalist güçlere karşı olma kısmını kutlasaydık bari.

 

Bizde de Kuzey Kore'de olduğu gibi füzeler, tanklar, toplar dizi dizi stadyumda boy gösterebilirdi. Milli bir bayram sonuçta. Stadyum sırf erkekle dolacağı için kızlı, erkekli bir sıkıntı da çıkmazdı. Hem gurur duyduğumuz yerli yapım savaş araçlarımızı da ahali görmüş olurdu. Gerçi ‘bir çoğunu sokakta da görüyoruz her gün’ derseniz haklısınız. Bir heyecanı yok.

 

Yazının devamı...

Stres çarkından doğan fırsatı değerlendirdim!

17 Mayıs 2017

Almanı, Çinlisi, Türkü para basıyor işe yaramaz, tipi bozuk bu oyuncakla; işin mağduru, mucidi Catherine Hettinger evinde oturmuş, olanı biteni hayıflanarak izliyor. Kadıncağız 1993 senesinde icat etmiş oyuncağı, sekiz yıl boyunca da patenti elinde tutmuş. Bir zaman gelmiş ki, dört yüz dolar para yatıramamış patent ofisine, zaten bir işe de yaramamış o güne kadar, salmış patenti ortalığa. Şimdi açlık sınırının Amerikancasını yaşayan bir garip kadın olarak, evini istila eden gazetecilerin sorularını cevaplıyor.

*

Mucitle para arasında her zaman doğru orantı yok tabi. Hatta, ters bir orantı var. Kafası çalışan başka, parayı kazanan başka, hem de her dilde, her ülkede.

*

Alternatif akım, telsiz, dünyanın en güçlü vericisi, uzaktan kumanda gibi çağının ötesinde icatları olan Nikola Tesla, hayatının son günlerinde borçlarından kaçmak için sürekli otel değiştirirmiş misal.

FM radyoyu icat eden Edwin Armstrong, icadı elinden alındığı için kendi hayatını sonlandırmış.

2002 yılında Amerikan Temsilciler Meclisi tarafından telefonun gerçek mucidi sayılan Antonio Meucci, Alexander Graham Bell’den beş yıl önce telefonu icat etmiş ama işin ticari yönünde çok zayıf kaldığı için, patentini Bell’e kaptırmış. Açlık ve sefalet içinde ölmüş adamcağız.

Matbaayı bulan Gutenberg, bildiğimiz anlamda araba lastiğini icat eden Charles Goodyear ve bir çok mucit sefalet ve bilinmezlik içinde ölmüşler.

Yazının devamı...

Çiçek gibi tavsiyeler

13 Mayıs 2017

Biraz geç geldi, arada hala yağmur yapıp moralman bizi kış günlerine geri iteliyor ama yine de enerjimiz yüksek; tuhaf bir umut, bir hezeyan, gereksiz bir heyecan bünyelere doluyor.

 

Telefonlardan kafaları kaldırın, çıkın gezin, dolaşın artık. Paylaşmak için değil, yaşamak için yaşayın biraz da.

 

Bir parkta oturup iki satır bir şey okuyun. Kapalı mekanlardan kaçının değil tabi. Sevgiliyi ya da iki arkadaşı alıp sinemaya gidin. Halk konserleri var önümüzde bildiğim. Koşun, biraz havanız değişsin!

 

Bir kitap: TED Gibi Konuş

 

Yazının devamı...