(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Murat Güloğlu" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Murat Güloğlu" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Murat Güloğlu

Az yiyin de …

6 Haziran 2017

Yani tarım dünyası, çiftçi kardeşlerimiz, sebze, meyve hayati önem taşıyor. Bunlara zeytin ve zeytin ağaçlarımız da dahil tabii. Şu koskoca yerkürede 800 milyon can tam anlamıyla aç. Oysa ki yeryüzünde üretilen gıdanın 1.3 milyar tonu boşa gidiyor, atılıyor, heba oluyor. Aslında savurduklarını zapturapt altına alsa insanlık, daha fazla gıda üretimine pek gerek kalmayacağı gibi, açlar da doyacak. Bizim memlekette çokça konuşulan hadise ise üretilen 49 milyon ton meyve ve sebzenin yüzde 25 – 40 oranının (Tübitak verilerine göre) neden atık haline dönüştüğü. Yani israf edildiği! 100 milyar liramızın 25 milyar lirası israf ediliyor. Çok büyük bir rakam. Yazık, günah! Sadece para da değil su, toprak, enerji, iş gücü, sermaye de yok oluyor aslında. Devletiyle özeliyle herkes işte tam da bu nedenle elini taşın altına koymalı diyorum. Bu topraklarda kazanılanı yine bu topraklara yatırmalılar. Ve o nedenledir ki Metro Gıda Hareketi son derece önemli. Verimliliği arttırıp israfı azaltarak üreticiden tüketiciye oluşan bu inanılmaz israfı durdurmamız gerek şart. Tüketeceğimiz kadar harcama, açık büfeden yiyebileceğimiz kadar tabağımıza doldurma ya da ne bileyim ıspanağın en besleyici yeri olan kökünü çöpe değil de tencereye atma gibi… Zaten mercimekten buğdaya gıdalarımızın neredeyse tamamını ithal ettiğimiz bu zamanda, bir de israf ederek çiftçimize ve ekonomiye bir darbe de biz vurmayalım. Böylelikle dünyamız da kurtulsun, biz de!

BODRUM DENİLİNCE ORTAKENT-YAHŞİ

Bodrum’un geleni gideni, açılanı saçılanı bir yana bir de yaşatılanı ya da en azından yaşatılmaya çalışılan bir kültürü var. Son Bodrum gidişimde Ticaret Odası Başkanı Sevgili Mahmut Kocadon, sıkı Bodrum aşığı (@bodrumlovers) Cem Pazar kardeşimin vasıtasıyla beni, düzenledikleri festivallerine davet etti. Adı, Ortakent-Yahşi Bahar Festivali. Biliyorsunuz, Ortakent-Yahşi yarımadanın en güzel, en keyifli yerine konumlanmış ve muazzam Ege kültürünü ve insanını barındıran şahane bir belde. Benim Ortakent’te bulunduğum gece festival programında yer alan geleneksel kız isteme ve düğün alayı bölümü sahneleniyordu. Son derece heyecanlı ve keyifliydi tabii. İnanılmaz bir kalabalık da söz konusuydu. Tabak tabak keşkek dağıtılması keyiflerin yerinde olduğunu gösteriyordu zaten. Çocukluğum az çok bu yörede geçtiği için ‘Ev yapacaksan tuğladan, kız alacaksan Muğla’dan’ sözü hafızamda yer etmiş. Damat efendi öylesine el üstünde tutulup, eli cebine attırılmıyormuş ki bu söz atasözü olarak söylenegelmiş. O nedenle Muğla ve yöresine damat olarak gitmek epey akıllıca bir iş. Sahnede düğün bölümünü izlerken işte bu söz aklıma geldi. Ben; şu beach trend, bu restaurant yıkılıyor, ay şu kokteyl bi’ harika tavsiyelerinden ziyade böylesi geleneksel işlerin de yazılıp çizilmesini benimsiyorum. Bunca turist ve hatta dejenereleşmeye rağmen geleneklerini yaşatmaya çabalayan ve başaran Ortakent- Yahşi Halkı’na ve elbette Sayın Mehmet ve Mahmut Kocadon kardeşlere selam olsun.

ŞAHANE BEŞİKTAŞ

Ligin en şahane takımlarından Beşiktaş kendisinden beklendiği gibi bu yıl da şampiyon oldu. Sanırım seneye de en büyük aday. Ligin kalitesini elbette tartışabiliriz ama Kartal’ın, hocanın, öğrencilerin şu şartlarda kalitesini tartışmak abesle iştigal olur. Lyon’daki ilk maçta bitiş düdüğüne dakikalar kala şanssızlıklar yaşanmasaydı, Avrupa’daki yüksek başarısını da konuşuyor olurduk. Neyse. Çarşı’nın öncülüğünde harikulade taraftarının desteğini unutmadan, stadının atmosferine de dem vurararak ve elbette yönetimin başarısının da hakkını vererek Kara Kartallar’ı can-ı gönülden kutlayalım. Öte yandan Ali Koç’tan yükselen seneye adayım açıklamalarının da son derece heyecan verici olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Fenerbahçe’de yaşanacak olası bir değişim bir çok şeyi tetikleyecek, memlekette ve ligde büyük heyecan yaratacaktır. Yenilikler, yenileşmeler her zaman iyidir.

 

 

Yazının devamı...

Ey Survivor! Sen mi büyüksün, Dominik mi!

30 Mayıs 2017

Elbette Survivor etkisiyle bunları düşünüyoruz. Gayet normaldir. O zaman Dominik'in Survivor'sız yer ve mekanlarına bi' bakmak lazım derim ben de size. Karayipler'de Hispanyola adasında bir ülkeden bahsediyorum. Zaten başkent Santo Domingo, Bay Kolomb'un ayağını bastığı ilk toprak parçası olma özelliği taşıdığından mütevellit aşırı İspanya etkisi haylice mevcut. GSMH 7 bin 500 dolar ama bir çok Dominik'li kardeşimiz günlük 2 dolarla geçimini sağlamak zorunda. Böylesi cennet topraklarda adaletsizliğin böylesi durumu! Bu arada 1 dolar 49 Pezo ediyor. Hayli ucuz denilebilir. Ben Survivor Bölgesi'ne Madrid aktarmalı olarak gittim. Ve yolculuk ortalama 13-14 saat sürdü. Bu arada Türkiye'den 7 saat gerideler söyleyeyim.

ACUN ILICALI ADAY OLSA KESİN SEÇİLİR

Türk ve Yunan survivorlarının yapım ve teknik ekibinin takıldığı - ya da yaşamını sürdürdüğü diyelim- bölge Las Terrenas. Burası yaklaşık 15 bin nüfuslu bir ilçe. Survivor öylesine kalkındırmış ki burayı, Acun Ilıcalı adaylığını koysa rahatlıkla belediye başkanı ya da vekil falan seçilir Las Terrenas'ta. Geçtiğimiz yıl bir kaç tane olan restaurant-bar sayısı bu yıl bir hayli fazlasıyla artmış. Tropik mimari ile çok da şeker yapmışlar caddelerini. Karşılıklı rengarenk yapılarda okyanusa girip, yemek yiyip, play station oynayabiliyorlar (Malum Acun Bey ve ekibinin milli sporu PS). Öte yandan yaklaşık bir saat mesafedeki Samana'da bulunan El Limon Şelalesi var ki görmeden ölmeyin. Yaklaşık 50 metreden inen şelale sularından çıkmak istemiyorsunuz. Cangılın orta yerinde olduğundan atlarla efsanevi bir yolculuk yaparak gidip geliyorsunuz. Tam anlamıyla İndiana Jones 'luk durumlar yani. Ha unutmadan Bacardi Adası diyorum başka da bir şey demiyorum. Tam bir Tropikal Ada. Bir elinizde Hindistan Cevizi, diğerinde Ananas ve öylesine ve hatta ölesiye masmavilik, yemyeşillik, rengarenklik! Cennet mi ? Evet böyle bir yer olmalı.

MADRİD'İ BARCELONA'LILAR BASTI

Cumartesi sabahı Barça marşlarıyla uyandım. Fakat mevzu şu ki ben Madrid'teydim. Ne oluyoruz falan derken camdan dışarı baktığımda bir grup Barcelona taraftarı basbas bağırıyor. Allah Allah!! Madrid'te, Barcelona çılgınlığı! Hımm ilginç. 'Neden acaba?' derken, futbolla pek alakası olmayan beni bile heyecanlandıran haberi duydum. Akşamında İspanya Kral Kupası maçı vardı ve Barça-Deportivo Alaves arasında oynanacaktı. Keşke Real Madrid'le oynasalardı dedim kendi kendime ama caddede, sokakta, mahalle kafesinde Barça'nın renklerini görmek bile heyecanlandırdı beni. Katalanlar olarak Bask Bölgesi'yle durumları malum Barçalılar'ın. Buna rağmen başkent sakinlerinin ya da güvenlik güçlerinin rahatlığı ve işgüzarlıktan uzak aşırı hoşgörüsü Ortadğu dünyasında yaşananlara tanıklık edenler  için fazlasıyla şaşırtıcı geliyor. Düşünsenize Madrid'in Taksim'i Puerta del Sol 'de ya da Plaza Mayor 'da toplanmış binlerce bordo-mavili çılgın, takımını desteklediği gibi bir de ağır Katalan sloganları atıyorlar. Hayli ama hayli ilginçti. Bu arada karşılaşma öncesi tansiyonun yüksel olduğu saatlerde iki takım taraftarının omuz omuza caddelerde yürüyüp, birbirleriyle şakalaştığı da gözümün önünden gitmiyor. 'Keşke bizim ülkemizde de böyle olsa' dedirten görüntüler bunlar sayın seyirciler!

EN ÇILGIN BAŞKENT, MADRİD

Bana hep sordular Barcelona mı, Madrid mi diye. Madrid yaşantısına, caddesine, sokağına yeterince vakıf olamadığımdan Barça der geçerdim. Ve fakat işler değişti şimdi biraz dostlar. Ben tam bir Madrid hayranıyım artık. Şehre can katan Retiro Parkı, ihtişamlı duruşuyla irili ufaklı harikulade yapıları, Malasana ve Chueca'daki 'less is more' felsefesiyle hizmette olan mekanları, insanlarının canlılığı ve enerjisi, akşamüstünden sonra başlayan festival hareketliliği ile başkentlerin en çılgını bana kalırsa Madrid. Üstelik denizi, okyanusu ve hatta içinden geçen nehri olmamasına rağmen. Ten con ten yine kentin en iyilerinden. Burratalı salata, tartar, kokteylleri ve eşsiz etine şapka çıkarıyor kent sakinleri. Madrid'in vegan beslenmenin de doruk noktasına ulaşmış olduğuna şahit oldum ki sanırım kısa sürede İstanbul gibi takipçi kozmopolitlerde de yayılacak bu akım. 'Bir yerden bir insan gider, orası yalnızlaşır' demiş bilmiş Fransız abilerden biri. Dar sokaklarında parmak arası terlik, şort, t-shirt aylakça yürürken bu söz aklıma geldi. Ve hoşgörünün ve saygının ve duygu alışverişinin aslında şehri şehir, mekanı mekan,insanı insan yaptığı... Güzel tanıklıklarınız olsun istiyorsanız Madrid'e bir süre takılın bence.

GELECEĞİMİZ TURİZMDE

Yazının devamı...

Merhaba Dostlar

5 Mayıs 2017

 Yaşamayan bilemez bu duyguyu. Yıllardır medyamızın televizyon tarafında boy gösterip, top koştururken 'Hürriyet Dünyası' içinde kalem oynatacak olmanın telaşını ve mutluluğunu yaşıyorum şimdi. Televizyona elbette devam. O ayrı. Ve fakat bununla beraber yazılarımla da artık medyamızın amiral gemisindeyim. O yüzden elimizi korkak alıştırmayalım dostlar. Bol bol tıklayalım, okuyalım, paylaşalım. Yani demem o ki evinizin oğlu Murat Güloğlu tespitleriyle, kendine özgü diliyle, nacizane yorumlarıyla artık hurriyet.com.tr 'de. E daha ne olsun! 

NE KAYGISI BE KARDEŞİM!

Hafta içi komşuda, Selanik civarındaydım. Mustafa Kemal'in dünyaya gözlerini açtığı bu kent için tam da gidilecek zamanlar. Her şey en idealinde. Havası, suyu tam bir Ege kafası. Kentin enerjisi bir harika. Tatlı, güleryüzlü insanları, mekanlarının şıklığı, rahatlığı, ucuzluğu, coşkusu, İzmir'i andıran güzelliğiyle sanki Türkiyemiz'den bir parça. Ha bir de göze çarpan en önemli ayrıntı, Türk sermayeli büyük - küçük kimi firmaların burada anlı şanlı bir şekilde boy gösteriyor olması. Özellikle yeme içme sektöründe faaliyet gösterenler gayet de güzel ciro yapıyor vallahi. Ben tam da oradayken The Times, 'Kaygılı Türkler Yunanistan'da yeni bir yaşam arıyor' başlıklı bir haber vermesin mi ? Yav aziz kardeşim Papua Yeni Gine'sinden, Kamboçya'sına, Doha'sından Cape Town 'ına kadar dünyanın dört bir yanı Türk girişimci kaynıyor maşallah. Gittik, gördük biliyoruz. Demem o ki milletimiz gurbet ellerde ekmeğinin derdinde. Orada tezgahını açıyor ki, memlekete döviz getiriyor. Yeni bir yaşamdan ziyade, yeni yeni pazarlar keşfetmek derdinde, o kaygılı denilen TC vatandaşları. Olaya bir de bu açıdan bakmak gerekiyor değerli The Times yorumcuları.

KASSANDRA DİYORUM SUSUYORUM!

Hazır komşudayken gözlemlerimi de aktarayım. Halkidiki'yi duymayan kalmamıştır sanırım. İpsala'dan çıkınca Dedeağaç, Gümülcine derken Kavala, ardından yeşiliyle mavisiyle ver elini Halkidiki yöresi. Bu eksantrik yol, kafadar tiplerle süper gidiyor. Arabayla mesafe zaten 5 buçuk 6 saat. Ege'nin dağı, taşı, suyu efsane tabii. Radyoda buzuki sesi duymasan tıpkı bizim memleket. Yemesi içmesi tam anlamıyla damak çatlatıyor. Ben bu bölgenin Kassandra tarafına ilk kez gittim, gördüm. Gerçekten müthiş. Doğal, sade, tertemiz ve pek tabii ki gayet ucuz. Selanik'ten uçakla da gidilebilir elbette ama yörenin ıcığını cıcığını görmek istiyorsanız araba şart. Buradaki kasaba, köy, mahalle isimleri de pek bir tanıdık. Mesela Nea Moudania. Nedir ? Yeni Mudanya. Ne Fokea var. O da Yeni Foça. Ege'deki herkesin, herşeyin birbiriyle bir bağlantısı var doğal olarak. İnsanlığın zenginliği de -benimsemesen bile - farklı kültürlere saygı duymak değil mi ? Aynen öyle. Bodrum'umuzun, Çeşme'mizin, Ayvalık'ımızın, Antalya'mızın yeri elbette apayrı fakat Kassandra yöresinin güzel insanları da açmış kollarını komşu Türkleri bekliyor. Fırsat buldunuz mu Kassandra'ya doğru bir direksiyon kırın derim ben. Ne dediğimi gidince daha iyi anlarsın!

Bİ' SEZEN, Bİ’ DE GÖKSEL!

Benim kuzenle baharın güzelliğini çıkaralım diye atladık arabaya Foça, Mordoğan, Karaburun yollarına sürdük gidiyoruz. Arabada benim henüz ilk kez dinleyebildiğim Sezen Aksu'nun son albümü, bir de - niyeyse hala- Indila şarkıları. Sezen Hanımcığımın şarkılarının bunalım olanlarını atlayıp hafif hareketlileri dinlerken ' Hu Hu' accayip dikkatimizi çekti. Abartısız elli kez üstüste dinlemişizdir. Giriş bölümü Hande Yener'in Sebastian'ını andırsa da sözleri ve melodisi şarkının ilerleyen bölümünde kendisinin epey bir farklılaştırıyor. Sezen'in, dinleyen erkeğe 'bak benim kadınım böyle olmalı' dedirten sözleri tam anlamıyla 10 numara 5 yıldız. Yazın hiti olacak. En azından benim için. Ha bu arada bir kaç hafta içinde piyasaya çıkacak Göksel'in 'Tam da Şu An' şarkısını da herkesten önce dinleme fırsatım oldu. Şarkısıyla, klibiyle Göksel yine kendini aşma gayreti içinde. Bununda hakkını vermiş. Klipteki dans bölümü de bir enteresan olmuş. Hatlarıyla da Göksel bir başka güzel görünüyor göze. Sonuç : Yıkılıyor! Bi' çıksın single, dinleyelim, siz de 'hah evet, budur ya!' diyeceksiniz. Net!

Yazının devamı...
Murat Güloğlu Kimdir?

Murat Güloğlu