(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Uğur Meleke" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Uğur Meleke" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Uğur Meleke

Tehlike sinyalleri verdik

6 Haziran 2017

Ucunda FIFA puanı var, 5 gün sonra resmi maça çıkacağız, ama yine de bir türlü yüzde yüz konsantrasyon sağlayamıyoruz şu müsabakalara. Dün de öyle bir gündü doğrusu. Antrenörünün daha taca çıkmamış topa sahanın içinde dokunup rakibe serbest vuruş hediye ettiği bir takım görmüş müydünüz daha önce?

Dün gördünüz işte. O takımın adı, Türkiye Milli Futbol Takımı...

Üsküp’te maça 4-2-3-1’le başladık; Olcay-Arda üst üste solda, Yunus sağda idi ilk devrede. Futbol adına hiçbir şey ortaya koymadığımız bir devrenin ardından 46’da 4-3-3’e döndük, yeni santraforumuz Yunus oldu.

Terim belli ki Yunus’u kendi pozisyonunda oynatmamaya yemin etmiş, gurbetçi futbolcunun 60’ta ezdiği bir topun ardından söylene söylene çıkardı onu zaten oyundan.

CİDDİYETSİZDİK

Son yarım saatte Cengiz ve Emre Mor’un girişiyle bir miktar hareketlendik ama saman alevi gibi parlayan birkaç cılız hücum dışında yine hiç giremedik oyuna. Makedonlar’ın iki golü ofsayt nedeniyle iptal edildi, dünya 136’ncısına karşı sahanın yıldızı kalecimiz Volkan Babacan’dı.

Maçın bizim için en faydalı olan tarafı sanırım rakibin gerçekten de stil olarak Kosovalılara benzemesiydi: Defansta çok serttiler. Hakem Todorov’un da göz yummasıyla kavga-dövüş yaptılar savunmayı. Duran toplara özel hazırlanmışlar, çok da başarıyla uyguladılar taktiklerini. Eğer dün geceden gereken dersleri alabilirsek pazar akşamı Kosova karşısına çok daha ciddi çıkarız herhalde. Çünkü Kosova karşısında bir ciddiyetsizliğin bedeli ağır olur kesinlikle.

Yazının devamı...

Valbuena-Ekici doğru hamleler

4 Haziran 2017

Advocaat, F.Bahçe’yi küme düşmüş Adana’ya karşı savunmacı bir tertiple sahaya çıkardı. 18’inci dakikada genç Yiğithan’ın şanssız sakatlığı olmasa, tertibini sonuna kadar koruyacağını tahmin etmek de güç değil. Oyuna 4-3-3’le başladılar, umutlar yine Lens’in süratindeydi. Ama 18’de Yiğithan sakatlanıp Volkan girince 4-2-3-1’e döndüler, Aatıf 10 numara pozisyonuna geçti. Yeni anlayış, Aatıf’ı özgürleştirdi, oyuna daha fazla soktu. Galibiyet golünü getiren de bu hareketlilik oldu zaten. 2-1’i bulan Advocaat, özellikle ikinci devrede yaptığı değişikliklerle takımını yavaşlattı, ama Adana’nın da bir müsabakada 2 gol atacak gücü yok zaten.

ADVOCAAT’IN MİRASI

Advocaat bu müsabakayla Türkiye’ye veda ediyor, Fenerbahçe’ye bıraktığı en önemli mirassa, gerçekçi basın toplantıları oldu galiba. Kadrosunun kalitesizliğinin altını o kadar kalın çizdi ki, Fenerbahçe yönetiminin daha sezon bitmeden kaliteyi artıracak iki ismi, Valbuena ve Ekici’yi saflarına kattığı yazılıyor medyada. Bence her ikisi de doğru takviyeler.

Valbuena, yaşı ilerlemiş olmasına rağmen hâlâ futbola aç. Sadece orta saha-hücum değil, savunma-orta saha geçişine de katkı yapan çok çabuk bir geçiş unsuru. Bir takımı savunmadan hücuma geçirmede anahtar rol oynamayı seven bir oyuncu. Eğer Mehmet’le birlikte Fenerbahçe orta sahasına katılırlarsa, son iki sezonda merkezdeki o griliği çözebilecek iki isim gibi gözüküyorlar.

Yazının devamı...

Yayın havuzu sıralamaya ödül vermeli

2 Haziran 2017

Bu handikap elbette Türkiye’ye özgü değil, hemen her orta sınıf Avrupa ülkesi bu problemle uğraşıyor. En çok kullanılan çözümler, ligdeki takım sayısını azaltmak veya play-off uygulamak. Bu ülkede takım sayısını azaltmak hayal gibi, aksine sayıyı artırmaktan söz ediliyor kapalı kapılar ardında. Play-off ve play-out uygulaması harika olur, ama bir türlü gündeme gelmiyor bu konu. Oysa sadece son Avrupa Ligi biletini, dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci arasında oynanacak bir play-off sonucunda versek, en az 10 takımı son dakikaya kadar hedefin içinde tutabileceksiniz. Son küme düşen takımı da 15 ve 16’ncı arasında oynanacak bir play-out sonucu belirleseniz ligde tek bir hedefsiz maç, tek bir hedefsiz dakika kalmayacak muhtemelen.

Ligde hedefsiz maç sayısını azaltmanın bir başka yolu da, yayın havuzunun bölüşümü. Türkiye’de yayın ücreti, 4 ayrı kalemde dağıtılıyor:

Havuz bu şekilde dağıtılınca, sezon sonunda ligde kalmayı garantilemiş orta sıra ekiplerini bir maça 1,3 milyon TL için motive edemiyorsunuz. Oysa İngilizlerin havuz dağılımı biraz daha farklı. Havuz bedelinin yüzde 50’sini 20 takıma eşit dağıtıyorlar. Yüzde 25’ini tv’de canlı yayınlanan maç başına ücretlendiriyorlar. Yüzde 25’iniyse sıralama ödülü olarak veriyorlar.

 Lig şampiyonuna 38 milyon pound, ikinciye 36,1 milyon, üçüncüye 34,2 milyon, dördüncüye 32,3 milyon şeklinde; her bir basamağın 1,9 milyon ettiği bir düzenek bu...

1 MAÇLA 1 SANTRAFOR ALINIRDI

İster istemez beyin jimnastiği yapıyor insan: Mesela bu akşam Kasımpaşa-Gençlerbirliği maçı oynanacak Süper Lig’de. Muhtemelen sporcuların aileleri dışında kimsenin izlemeyeceği, kimsenin sonucuyla ilgilenmeyeceği, şu anda sizin de varlığından yeni haberdar olduğunuz bir maç... Oysa bu maçı kazananın sekizinci, kaybedenin 12’nci bitirme ihtimali var ligi. Eğer havuz dağılımı sıralamaya göre olsaydı, mesela her bir basamağa 2 milyon TL ödül verilseydi, tek bir maç 8 milyon TL ederinde olabilirdi bu akşam. 8 milyon lira, yani 2 milyon Euro, bu kulüpler için yaz döneminde iyi bir santrafor transferi demek.

Süper Lig yayın havuzu, yeni sezonla birlikte yeni bir döneme merhaba diyor. Acaba TFF, Kulüpler Birliği ve Bein Sports gibi paydaşlar bir araya gelip dağıtım detaylarını bir kez daha gözden geçirirler mi? Galibiyete ödül yerine İngiltere Premier Lig’deki gibi sıralamaya ödül, daha motive edici olabilir sanki.

Eğer maç başı ödül düzeneği değiştirilemiyorsa da, en azından beraberliğin bedelini azaltmalılar bence. Galibiyete 3, beraberliğe 1 puan verilen bir sporda, neden beraberliğe galibiyetin yarısı kadar para ödersiniz ki? Bu da, beraberliği teşvik edici bir yöntem.

Yazının devamı...

İkisi de hak etmedi

1 Haziran 2017

İlk 45 dakikasını sporsever görünümlü teröristlerin harcadığı maçın geri kalanında da çok fazla futbol yoktu gerçi. Gerek Abdullah Avcı’nın gerek Aykut Kocaman’ın yapmaktan çok bozmaya, oynatmaktan çok oynatmamaya odaklanmış takımlarının sıkıcı, sinir bozucu, adına futbol diyemeyeceğiniz garip bir gösterisi vardı sahada. Bu iki hocanın takımlarının bu sene Türkiye’yi Avrupa kupalarında temsil ettiklerini düşününce ülke futbolu adına gerçekten üzülüyor insan.

YUGOSLAV FAULLERİ

 Antifutbolun bir cephesini, Aykut Kocaman tarafını bir yere kadar anlamaya çalışıyorsunuz aslında. Konya’nın kadrosu, Başakşehir’in yarısı değerinde. Akhisar’dan, Kayseri’den fazlası yok takım ederi açısından. Ama diğer taraftaki Adebayor’lu, Mossoro’lu, Emre’li takım da Konya’nın turuncusu! Başakşehir maçtaki 10’uncu faulünü yaptığında Konya’nın faul sayısı henüz 5’ti mesela. O 10 faulün çoğu da Konya çıkmaya çalışırken yapılan Yugoslav faulleri. Fırat Aydınus’un da bu antifutbolu kartlarla cezalandırmak varken sadece konuşması akıl almaz. Visca’nın Ali Turan’a tekmesi, Volkan’ın Epureanu’ya hareketi nasıl kartsız geçildi anlamak güç.

 Hani bazen bir final maçı penaltılara kalır da, “kim kaybetse yazık olacak” dersiniz ya içinizden. İşte bu maç, o maç değildi kesinlikle. Kim kazansa hak etmemişti belki de hatta. Kupanın kötü formatına yakışan çok kötü bir final oldu bu gerçekten.

Yazının devamı...

 Advocaat, Advocaat’a karşı

28 Mayıs 2017

Her iki ekip de inisiyatif futbolu oynamayı tercih etmiyor. İkisi de o tek golü yaratacağı fırsatı bekliyor. İkisi de hücuma hızlı çıkma peşinde. İkisi de rakibin süratli hücumlarını önde faulle kesiyor. Advocaat’la Advocaat’ın maçı var sanki sahada. Ya da Yanal’la Yanal’ın. Sonuçta da aynen planladıkları gibi, hızlı kullandıkları birer serbest atışla buldukları birer gol var iki takımın zaten.  

Yanal’ın son 5 haftadır yaptığı tercihler intihar gibi: Önce haftalarca Castillo’yu yedek oturttu. Sonra Yusuf Yazıcı’yı orijinal pozisyonundan koparıp pasifize etti. Ardından kancayı Rodallega’ya taktı, takımın gol şansı en yüksek oyuncusu ama 10-15 dakikadan fazla şans bulamıyor. Dün de özellikle ilk 45 dakikada çok etkisizlerdi, pozisyonları yok, şutları yok, rakip yarı alanda aksiyonları yok. Onur da şapkadan tavşan çıkarıp adeta Sow’a topu çarptırarak gol yiyince, kâbus gibi bir 45 dakika oldu misafir takım için.

STOCH 11’DE OLMALIYDI

45’le 75 arası, skoru bulan Advocaat’ın takımının iplerini sıkmasıyla inisiyatifin Trabzon’a kaydığı bir dönem yaşanıyor. Bu dönemde Pereira ve Bero’nun sağ çizgi performansları etkileyici. Beraberlik golü de oradan üretiliyor zaten. Ama takımın gol şansı en yüksek oyuncularından Yusuf yerini bulamayınca, Rodallega da kulübeyi eskitince başka skor şansı olmadı Trabzon’un.

Fenerbahçe futbolcuları, rakiplerine göre 1-1’den daha az memnun gözüken taraftılar ama Emenike sahadayken yapılabilecekler de kısıtlı. Mutsuz, uyumsuz, yapmaktan çok bozmaya odaklanmış bir adam. 70’te o çıktıktan sonra sarı lacivertliler biraz hareketlendi ama yetmedi süre. Eğer Fenerbahçe maça Emenike yerine Stoch’la başlamış olsa, gelecek yıl planlamasıyla ilgili daha sağlam veriler alabilirlerdi sanki.

EMENİKE’NİN BİTMEYEN KREDİSİ

SANIRIM Türk futbol tarihinin en fazla kredi tanınan oyuncusu, Emenike... Gerek oyunu, gerek davranışları sıkça beklenenin çok uzağında kalmasına rağmen en kritik maçlarda ilk 11’de sahaya çıkabildiği için çok şanslı.

2017’de Fenerbahçe formasıyla ilk 11’de sahaya çıktığı 3 maç var: Krasnodar deplasmanında oynadı, Fenerbahçe’nin Avrupa macerası bitti. Antalya maçında oynadı, Fenerbahçe 1-0 kaybetti. Dün Trabzon’a karşı oynadı, üçüncülük tehlikeye girdi. Gördüğü sarı kart ciddiyetsizce.

Yazının devamı...

Büyük futbolcusuz büyük takım olur mu?

25 Mayıs 2017

Ama bu kez galiba durum ciddi. İngiltere’de inisiyatif futbolu iki senedir üst üste kaybediyor, fırsat futbolu kazanıyor.

Zira bu yılın rekor puanlı şampiyonu Chelsea de, topla oynama listesine ancak altıncı sıradan girebiliyor. 30 galibiyetle Premier League rekoru kıran Conte’nin öğrencileri, topa yaklaşık Southampton kadar, yalnızca %54 sahip olarak elde ettiler bu müthiş başarıyı. Ligin topla oynama lideri Manchester City ile şut lideri Liverpool’sa, Chelsea’den 15’er puan fark yediler!

Benzer bir durum, İtalya’da da yaşandı bu sene. Juventus da, üst üste altıncı şampiyonluğuna giderken ligde inisiyatif futbolunun temsilcisi sayılmazdı. Maç başına Juventus’tan daha fazla şut atan Inter ligi yedinci, Lazio da dördüncü bitirmeye hazırlanıyorlar. Hem Roma hem de Napoli, Juve’den açık ara daha fazla topla oynayıp, daha fazla şut, daha fazla gol attılar ama zafere yetmedi bu oyun. Çünkü galiba artık şampiyonluk için daha farklı enstrümanlar gerekiyor.


Yazının devamı...

Lig üçüncülüğü hayati

23 Mayıs 2017

Ümit Hoca, son yarım saatte skoru korumak istedi, beşli savunmaya döndü. Claro’nun sakar penaltısıyla mağlup duruma düşünce Muriqi’yi soktu, ama iş işten geçmişti çoktan.

-Fenerbahçe’ye maçı kazandıran hamleyse, ikinci yarıda Alper’in sol açığa, Van Persie’nin on numaraya, Sow’un en uca geçişi oldu. Bu hamle Van Persie’yi özgürleştirdi, stoperlerle boğuşmaktan kurtulunca verimi arttı. Kritik 3 puan için bir diğer krediyi de, sahanın hareketli ismi İsmail’e vermek gerek.

Eylül’de başlarsınız

-Fenerbahçe’nin bu galibiyetle avantajlı konuma geçtiği lig üçüncülüğü yarışı, hiç de azımsanacak bir konu değil: Birincisi, yayın havuzundan üçüncüye verilen ödülle, dördüncüye verilen arasında yaklaşık 5 milyon lira fark var. İkinci detay da, Avrupa’da sezonu açacağınız tarih.

- Eğer kupayı Konyaspor kazanırsa, lig üçüncüsü Temmuz sonunda, dördüncüyse Temmuz ortasında sezonu açacak. Eğer kupa galibi Başakşehir olursa, lig üçüncüsü Avrupa’da Eylül’e kadar rahat. Dördüncüyse maceraya Temmuz sonunda başlayacak.

- Zaten bu sezon ancak 4 Haziran’da bitiyor, hatta milli oyuncular için 11’inde Kosova randevusu da var. Ligi dördüncü bitiren ekip, bir de yeni sezonu Temmuz ortasında ikinci ön eleme turu maçıyla açmak zorunda kalırsa, sadece 15-20 gün tatil yapabilecek.

- Geçen yaz da Euro 2016 oynayan bir sürü sporcu olduğu göz önüne alınırsa, onlar için travmatik olacaktır bu durum. Tüm bu sebeplerle, Galatasaray’la Fenerbahçe’nin kalan iki haftada çok daha ciddi olmaları gerektiği ortada.

Yazının devamı...

Döve döve durdurdular

22 Mayıs 2017

Kaybın sebebiyse basit: Ersun Yanal, son bir ayda anlamsız bir şekilde Castillo’yu yedek oturtup takımının alışılmış düzenini bozdu. Yusuf Yazıcı, son 230 dakikayı bir ön libero, bir sağ açık, bir sol açıkta geçirdi. Okay’ın sakatlığında da oraya bir türlü ideal çözümü bulamayan Ersun Hoca, üç maçı peş peşe feda etti bu arayışlarıyla.

Dünkü maça çıkarken, ideale yakın ayarlara dönülmüş gibiydi: İlk 11’e dönen Castillo çok etkiliydi. Orta sahanın faulden sorumlu bakanlık görevi Bero’ya verilmişti. Bero ve Olcay, ilk 45 dakikada Başakşehir’in her hızlı hücumunu döve döve durdurdular adeta.

Orijinal pozisyonuna dönen Yusuf Yazıcı da özellikle ilk bir saat olağanüstü etkiliydi, biri direkten dönen 3 etkili şut attı, tek eksiği goldü genç oyuncunun. Aslında ilk bir saat boyunca hemen her şey doğruydu Trabzon için. Özellikle ikinci yarının başında presle kazanılmış toplarla üretilen pozisyonlar, hareketlendirdi tribünleri.

GARİP TERCİHLER

Bir saatin sonundaysa senaryo tamamen değişti Medical Park Arena’da. Çarşamba akşamı kupada Fenerbahçe’ye karşı 120 dakika savaşan Başakşehir’in yorulacağı zannediliyorken, son yarım saatte fiziksel olarak düşen taraf Trabzonspor oldu.

Yanal’ın ilk 11’de Rodallega’yı değil N’Doye’u tercih etmesi ne kadar garipse, 70’te orta sahayı kaybettikleri anda onu oyuna sokması bir o kadar garipti. Mahmut’un girişiyle orta sahayı ele geçiren Başakşehir, Pektemek’le net pozisyonlar bulduysa da, şampiyonluk umutlarını son 15 güne taşıyacak golü yakalayamadılar bu bölümde.

Belki bu maçta beraberlik her iki ekibe de yarayan bir sonuç olmadı. Ama 2017’de Trabzon’un 32, Başakşehir 31 puanla Beşiktaş’la birlikte en başarılı 3 takımdan ikisi oldukları düşünülürse, 2018 Mayıs’ında bu iki ekibi zirve yarışında izlememiz sürpriz olmaz herhalde.

Yazının devamı...