(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Uğur Ergan" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Uğur Ergan" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Uğur Ergan

Gökçebağ'ın değişim projesi

29 Mayıs 2017

Bu sergiyle ilgili Gökçebağ’la yaptığım röportaj Hürriyet’in Türkiye genelinde dağıtılan “Kitap Sanat” ekinin 5 Mayıs tarihli nüshasında çıkmıştı.
İstanbul’daki serginin bitmesinden sonra Gökçebağ’la konuşma fırsatım oldu. Yalçın Hoca, serginin yoğun ilgi görmesinden son derece memnun. Gökçebağ en büyük memnuniyeti ise kendisinin “Değişim” diye tanımladığı, az figürlü, soyutsal tepeden bakışın ağırlıklı olduğu eserlerin özellikle genç kuşaklar tarafından beğenilmesinden duymuş.
“Bu elbette figüratif çalışmadan kopacağım anlamına gelmez” diyen
Gökçebağ, en fazla taklit edilen ressamlarımızdan. Gökçebağ’ın “Değişim” resimlerinin taklit edilip, edilmeyeceğini de zaman gösterecek. Konuşmamızda kendisine, “Taklit edilmekten rahatsızlık duyuyor musunuz?” diye sordum. Gökçebağ’ın yanıtı ilginçti:
“Neden taklit ediliyorum diye düşündüğümde, kendi kendime şu iki yanıtı buluyorum: 1- Benim tarzıma rağbet var, dolayısıyla kolay yoldan para kazanmayı düşünüyorlar, 2- Gerçekten benim tarzımı çok sevdikleri için benim gibi olmaya çalışıyorlar. Ancak sonuçta ben kendi işime bakıyorum. Gökçebağ ile taklitçileri arasındaki fark rahatlıkla görüldüğü için çok da dert etmiyorum.”
Sohbetimizde laf dönüp dolaşıp, Ankara ile İstanbul arasındaki farka da geldi. Yalçın hocadan sanatsal faaliyet açasından iki kenti kısaca mukayese etmesini rica ettim. İşte söyledikleri:
“Ankaralı ressamlar için İstanbul’da sergi açmak arzulanan bir şeydir. Bu benim İstanbul’da kaçıncı sergim, inanın saymadım. Ancak 4 yıldan beri İstanbul’da sergi açmamıştım. Çok yoğun talep olunca, artık açayım dedim. İstanbul’da sanatın her alanıyla ilgilenenlerin sayısı Ankara’dan çok daha fazla. Fuar, müzayede, sergi açılışı gibi çok sayıda etkinlik oluyor. İnsanlar galerileri geziyor, resim daha çok konuşuluyor ve görülüyor. Ankara’da galerici dostların dikkatine getirmek istediğim bir şey de, ‘İstanbul’da galeriler arasında olumlu bir iletişimin’ olması. Galeriler arasında ismi konulmamış bir dayanışma var.”

Yazının devamı...

Tekamül

22 Mayıs 2017

Önümüzdeki haftadan sonra Haziran’la birlikte bu köşe de tatile girecek. Bu hafta alışılmışın dışında resim yerine bir fotoğraf sergisi duyurusuna ne dersiniz? Fotoğraf sanatçısı Vacit Arman’ın yaklaşık iki yıllık bir çalışma sonunda hazırladığı “Alevilik ve Bektaşilikte İnanç ve İbadetleri” konu alan “Tekamül” adını verdiği fotoğraf sergisi geçen hafta Yenimahalle’deki Serçeşme Cemevi ve Kültür Merkezi’nde açıldı. Arman, kendisini şöyle tanıtıyor:
“Afyonkarahisar’da İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden mezun oldum. Finans sektöründe yönetici olarak çalışmaktayım. 2011’de Fotoğraf Sanatı Kurumu (FSK), 2017’de de Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği (AFSAD) üyesi oldum. 2015 yılında fotoğrafçılık-kameramanlık önlisans eğitimimi tamamladım. 2014’de Sümela Manastırı gezisinde M.S.300’lü yıllarda insanların dini bilgilerini aktarmak için mağara duvarlarına resimler çizdiğini ve bu duvar resimlerini günümüze kadar ulaştığını gördüm. Ben de bunu fotoğraflarımla yapmayı planladım. Dinler tarihini kılavuz edinip araştırmaya başladım. 2015’de Güneydoğu’da Urfa Göbeklitepe’den başlayarak, Nemrut heykelleri ve Diyarbakır’da dört ayaklı minareye kadar inançlar ve ibadetlerle ilgili çalıştım. Aynı yıl “Mezopotamya’da İnançlar ve İbadetler” adlı ilk fotoğraf gösterisini yaptım. Daha sonra tasavvuf geleneğinden yola çıkarak Cemevi ve Mevlevihanelerde ibadet ve ritüeller ile ilgili bir çalışma tasarladım.”
Dinler tarihini kılavuz edinip araştırmaya başlayan Arman, bu sergisinde konu olarak neden Aleviliği seçtiğini anlatırken, “Alevilik ve Bektaşiliğin dini ibadetleriyle, ritüellerini fotoğraflarımla gelecek nesillere aktarılmasına katkıda bulunmak fikri beni mutlu etmektedir” diyor. Sanatçı, dinler tarihi bilgileri ışığında, “Uygarlığın Beşiği Anadolu’da Dinler” ve “Mezhepler ve Tarikatların İbadetleri ve Dini Ritüelleri” ile ilgili ayrı bir fotoğraf sergisi hazırlamak için araştırma ve çalışmalarının devam ettiğini söylüyor. Yolunuz Yenimahalle’ye düşerse Arman’ın buram buram Anadolu kokan sergisini gezmenizi öneririm. Madem fotoğraftan bahsettik, AFSAD atölyeleri sergisinin de Çağdaş Sanatler Merkezi’nde (Çankaya) yarın açılacağını duyurayım.

ODTÜ KOLEJİ’NDE ÇALIŞTAY

Bazı okullar yaz tatili arefesinde değişik alanlarda etkinlik düzenliyor. Bir çoğu resime meraklı öğrencilerin eserlerinden oluşan karma sergiler açıyor. ODTÜ Koleji’nin düzenlediği bir etkinlik de plastik sanatlarla ilgili. Yarın başlayacak ve 25 Mayıs’a kadar sürecek olan Resim-Heykel Çalıştayı’nda öğrencilerin yanısıra ilgi duyan veliler de ressamlar Akdoğan Topaçlıoğlu, Enis Aktaş ve Raşit Altun, heykeltıraşlar Necmettin Yağcı ve Azimet Karaman rehberliğinde, hayalden esere uzanan eşsiz bir yolculuğa çıkacaklar.

KENTTE NE VAR?

Birçok galeri yaz sezonu nedeniyle karma sergiye geçti. Ankara’daki bazı diğer sergiler de şöyle: Özden Gezer Yarımca-Mehdi Saadeti-26 Mayıs’ta açılacak (Galeri Soyut/Yıldız), Hikmet Çetinkaya-25 Mayıs’ta açılacak (Nurol Sanat/Güvenevler), Ali Asgar Çakmakçı-23 Mayıs’a kadar (Aysel Gözübüyük Sanatevi/Alacaatlı), Müge Kaya-31 Mayıs’a kadar (Altı+Bir/Kavaklıdere), Gisele Trembleau- 17 Haziran’a kadar (Artı Sanat/Çayyolu), Merve Ayparlar-24 Mayıs’a kadar (Çağdaş Sanatlar Merkezi/Çankaya), Hakan Aksu-23 Mayıs’a kadar (Fırça Sanat/Yıldız), Bolotbek Mambetov-27 Mayıs’a kadar (Sevgi Sanat/Çankaya).

Yazının devamı...

Atatürk sergisi

15 Mayıs 2017

Sizlere bu hafta, “Terbiyesizlere” yanıt olacak nitelikte bir sergiyi duyurmak istiyorum. Türkiye’nin Atatürk portrelerini en iyi resmeden sanatçılarından biri olan Remzi İren’in “Büyük Önder Atatürk” isimli sergisi bugün saat 18.00’de Valör Sanat’ta (Yıldız) açılıyor. Resim alıp, almamanız önemli değil. Atatürk’ün ulusal kurtuluş mücadelesini başlattığı 19 Mayıs’ın 98. yıldönümünü kutlayacağımız bu hafta içinde, bu anlamlı sergiyi gidip, görmeniz, Atatürk düşmanlarına verilecek en güzel yanıtlardan biri olacaktır. Ve o sergide Atatürk’ün sanki “Terbiyesizlere, nereye kaçarsanız kaçın, takipteyim” dercesine askeri dürbünle baktığı aşağıdaki tabloyu da göreceksiniz...

KENTTE NE VAR?

Tülin Demir-21 Mayıs’a kadar (Galeri Gözde/A.Ayrancı), Ali Asgar Çakmakçı-23 Mayıs’a kadar (Aysel Gözübüyük Sanatevi/Alacaatlı), Hasan Basri İnan-24 Mayıs’a kadar (Nurol Sanat/Çankaya), Sema Öcal-Asaf Erdemli-Mine Aktaş-24 Mayıs’a kadar (Galeri Soyut/Yıldız), Müge Kaya-31 Mayıs’a kadar (Altı+Bir/Kavaklıdere), Gisele Trembleau- Yarın açılacak (Artı Sanat/Çayyolu), Merve Ayparlar-18 Mayıs’ta açılacak (Çağdaş Sanatlar Merkezi/Çankaya), Hakan Aksu-23 Mayıs’a kadar (Fırça Sanat/Yıldız), Bolotbek Mambetov-27 Mayıs’a kadar (Sevgi Sanat/Çankaya).

Yazının devamı...

Ayaz'ın çizgileri

8 Mayıs 2017

Sermayenin yer değiştirmesiyle birlikte birçok alanda olduğu gibi sanatta da etkili olan İstanbul’daki bazı “simsarlar” engellemeye çalışsalar da, Ayaz bitip tükenmeyen enerjisi, bulduğu her ortamda üretimiyle önüne çıkan engelleri yerle bir ediyor. Eserlerine olan talebin her geçen gün artması bunun en büyük kanıtı.
Geçen hafta duyurduğum Ayaz’ın kendi adını taşıyan müzede mayıs sonuna kadar sürecek “Ben Çizgilerime, Çizgilerim de Bana Benziyor” isimli sergisinin açılış kokteyli, daha öncekilerde olduğu gibi yine çok kalabalıktı. Bu arada hemen belirtmeliyim ki, Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen’in zaman buldukça hemen her serginin açılışına katılması, sanatçıları ve sanatseverleri gerçekten çok memnun ediyor. Taşdelen’i Ayaz’ın da sergi açılışında görünce çok memnun oldum. Taşdelen bu özelliği ile siyasette gençliğin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor.
Ayaz’ın yağlıboya tablolarından ve karışık teknikle yapılmış desen çalışmalarından oluşan sergide her eserin önünde dakikalarca kalıp, hayranlıkla izleyebilirsiniz. Elbette bu sergide de duvarları Ayaz’ın vazgeçilmez kadınları süslüyor. Şapkalı, şapkasız portreleriyle, danslarıyla, sere serpe cömertlikleriyle...
Ayaz benim tanıdığım en üretken sanatçılardan biri. Bu çalışkanlığını bir çok sanatçı, özellikle gençler örnek almalı. Üretimin sanata nasıl değer kattığını anlamak istiyorsanız, Ayaz’ın sergisini görmelisiniz. Ayaz’ın kokteyldeki sohbetimizde vurguladığı “Kişi övüldüğü veya yerildiği ölçüde değil, yapabildiği kadarıyla ressamdır. Şu veya bu kişi, şöyle övmüş, böyle övmüş hiç önemli değil. Önemli olan daha gerçekçi olmaktır” sözleri, ders niteliğinde.
Eminim ki şimdiye kadar yazdıklarım da Ayaz için çok önemli değil. Onun için önemli olan kendi alınteriyle yaptığı, her santimetrekaresinde emeği olduğu Mustafa Ayaz Müzesi’nin tanıtımı. Her sohbette konuyu müzeye getirir, “Mustafa Ayaz bugün var, yarın yok. Ama yarınlara kalacak olan müzedir. O nedenle bu müze yaşamalıdır” der. Bu konuda hiç de haksız değil. Ankara’da neredeyse her üniversitenin güzel sanatlar fakültesi var. Bu fakültelere giden öğrenciler neden müze ziyaret etmezler anlamış değilim. Sadece Ayaz Müzesi’ni kastetmiyorum. Elinizi vicdanınıza koyun kaçımız düzenli müze ziyareti yapıyoruz veya sanat etkiliklerine katılıyoruz. Zaten Ankara’da sergilerin açılışlarında artık hep aynı yüzlerle karşılaştığımı farkediyorum. Sanat sevgisini daha çocuk yaştan itibaren kazındırmanın, sanatın geleceği açısından önemli olduğunu unutmayın. Çağdaş, demokrat, üretken ve insanı seven Türkiye’yi besleyecek olan damarlardan birisi sanattır.
Konumuza geri dönerek, tek bir cümleyle yazıyı bitiriyorum:

Yazının devamı...

Hong Kong'u boyayan Türk

24 Nisan 2017

Duvarlarda göreceğiniz motifleri yakından incelediğinizde size hiç yabancı olmayan esintiler göreceksiniz. Üniversite duvarındaki bilinçli deforme edilmiş soyut figüratif çalışmaların bir Türk sanatçının elinden çıktığını farkedince yüzünüzde bir gurur tebessümü belirecek.
Türkiye’den binlerce kilometre ötede size bu gururu yaşatan sanatçı Efgan Beyaz’dan başkası değil. Beyaz TRT kökenli bir ressam. TRT’de kullanılmış bir çok dekorda, ekrana yansımış grafikte, statik resimde, karikatürde veya heykelde Efgan Beyaz’ın imzasının görebilirsiniz. Beyaz, TRT’den emekli olduktan sonra sanatla daha özgür bir şekilde içli dışlı olma fırsatını yakalamış. Beyaz’ı atölyesinde ziyaret ettiğimde, yaz aylarında Alaçatı’da açacağı kişisel sergisi için harıl harıl çalışıyordu. Sadece sergi açmakla kalmayıp, canlı performanslarda da bulunacakmış. Sanatçı, deforme ettiği figürlerin ağır bastığı çalışmalarında ağırlıklı kendi yaşamından kesitleri baz alıyor. “Şehir yaşamını çocukluk anılarımla donatıyorum” diyor.
Atölyeye adım attığımda Beyaz’ın Alaçatı için hazırladığı, ayakkabı boyacılığı yapan, kirli ellerinde dondurmaları, yüzlerine gülücüklerin yansıdığı çocukların bulunduğu büyük bir tablo ile karşılaştım. Atölyenin bir duvarında da sanatçının karma şehir manzarası ile karşılaştım. “Neden çocuk?” diye sorduğumda Beyaz’ın verdiği yanıt aslında beni de çocukluk yıllarıma götürdü:
“Kendi geçmişimi çok seviyorum ve açıkçası özlüyorum da...Ankaralıyım. Çok güzel geçti çocukluğum. Üç dört arkadaş birarada olurduk. Tatillerde harçlığımızı çıkarmak için çalışırdık. Ayakkabı boyacılığı da yaptım ben. 1980 askeri darbe öncesine denk gelir çocukluğum. Çember çevirirdik, tel arabalar yapardık, bisiklet kiralar binerdik. Günümüz çocuklarının sahip olduğu, her istediklerine ulaşma imkanı yoktu o zamanlar. Bu nedenle kendimiz yaratıcı oyunlar bulurduk. Şimdiki çocukların, şeker kutularıyla kamyona dönüştürdüğümüz, baldıranına vites kolu taktığımız tel arabası yapması mümkün mü? Bu güzellikleri ve geçmişin de bugün özlemle anılan bir sürü güzelliği olduğunu anlatmaya çalışıyorum resimlerimde.”
Yazının başında dediğimiz gibi, şehir yaşamı da Beyaz’ın konuları arasında önemli yer tutuyor. Mimari çalışmalardan da zevk aldığını gizlemiyor. Söz yine Efgan Beyaz’da:
“Şehirden kesitler, çizgi, leke, perspektif açısından önem taşıyor benim için. Mimari tasarımdan da hoşlandığım için, gerçekçi mekanlardan yararlanıyorum. Ama dikkat ederseniz bir harmanlama vardır benim şehirlerimde. Ayrıntılı bakarsanız, cami minaresi de görürsünüz, kilise çanı da. Batının barok tadını bulduğunuz kadar, Selçuklu döneminin mimarisi de karşınıza çıkar. Kendime göre harmanlayıp, kendimin tasarladığı bir şehir yaratıyorum. Ve bu şehirlere de kendim de dahil olmak üzere hepimizin hayatından kesitleri yerleştirmeye çalışıyorum. Gençlik yıllarımda eski Amerikan otomobilleri önemli bir yer tuttuğu için, bu tip araçları da resimlerime yerleştiriyorum.”

Yazının devamı...

Mart kedileri

17 Nisan 2017

Bu hafta köşemizde Köseoğlu’na yer vermemizin nedeni, “Mart kedileri”ni konu aldığı çalışmalarını, 15 Mayıs’a kadar Krişna Sanat’ta sergileyecek olması. Köseoğlu’nun resim çalışmalarıyla ilgili daha önce yapılmış değerlendirmeleri taradığınızda, karşınıza doğayı esin kaynağı almış, resminin temelinde vazgeçilmez bir doğa anlayışı olan sanatçı çıkıyor. Sahil kasabaları çalışmaları da bulunan ressam, doğadan seçtiği konuyu kendi kimlikselliği ile dengeleyip, dinamik kurgusunu renk lekeleri ve figür ile harmanlayarak kendi biçimini yaratma ve konuya egemen olma çabasında. Köseoğlu, renkçi ve lekeci bir anlayışla çalışmayı seviyor. Dinamik figürlerle çizgi ve renk dokusunu soyut anlayışla öne çıkarıyor. Köseoğlu’nun 38. kişisel sergisindeki kedi çalışmaları suluboya ve desen ağırlıklı. Yağlıboya ve akrilik çalışmaları da olan Köseoğlu, suluboyanın yapılan hatayı affetmeyen özelliğine dikkat çekiyor. Bu nedenle suluboyayı şeffaflığının yanısıra sanatsal tat açısından daha estetik buluyor. Kedinin anatomik olarak oldukça estetik çevik ve esnek hareketlerinden etkilendiği görülen Köseoğlu, bu sergisiyle dünyamızda hayvanların da yaşam hakkı olduğunu vurgulayıp, hayvanseverliğin artmasına resimleriyle katkı sağlamayı hedefliyor.

 

USTALARIN ANISINA

Profesör Adnan Turani ve Nuri Abaç, çağdaş Türk resminin iki önemli ismi. 2008’de kaybettiğimiz Nuri Abaç ile geçen yıl Aralık ayında yaşama vedan eden Turani anısına iki ayrı sergiyi duyurmak istiyorum. Oğlu Can Turani’nin katkılarıyla Valör Sanat’ta açılan Turani sergisi 1 Mayıs’a kadar sürecek. 19 Nisan Çarşamba günü Armoni Sanat’ta açılacak Nuri Abaç sergisi ise 16 Mayıs’a kadar izlenebilir. Her iki sanatçının bilinen klasik tarzlarından oluşan yağlıboya ve desen çalışmalarının ağırlıkta olduğu sergileri gezmek, her şeyden önce resim görgüsünü ve bilgisini artırmak açısından önemli. Ankara’dan çıkmış bir diğer önemli usta Kayıhan Keskinok da yarın aramızdan ayrılalı iki yıl olacak. Bu nedenle Keskinok Sanat Vakfı’nda Sanatyapım Kayıhan Keskinok Atölyesi ressamlarının eserlerinden oluşacak karma sergi de 21 Nisan Cuma günü (21 Nisan) sanatseverlerin beğenisine sunulacak. Bir ilginç sergi haberi de Brezilya Büyükelçiliği’nden. Brezilya’nın başkenti Brasilia’da yer alan ve Itamaraty Sarayı olarak bilinen, ünlü mimar Oscar Niemeyr tarafından tasarlanmış Brezilya Dışişleri Bakanlık Binası ile ilgili fotoğraf ve sanat eserlerinin sergileneceği “50 yıllık sanat ve mimari” isimli sergi 20 Nisan’da Brezilya Büyükelçiliği binasında (Reşit Galip Caddesi İlkadım Sokak) açılacak. Özellikle mimarlık ve resimi birlikte düşünenlerin ilgiyle gezeceği bir sergi.

KENTTE NE VAR?

Ebru Ceylan-22 Nisan’da açılacak- (Çağdaş Sanatlar Merkezi/Çankaya), Canan Dağdelen-22 Nisan’a kadar (Galeri Nev/GOP), Süreyya Atalay-19 Nisan’da açılacak (Atlas Sanat/Cinnah Caddesi), Aslı Kutluay-11 Mayıs’a kadar (Platform A/Taurus AVM), Önder Aydın-23 Nisan’a kadar (Dünya Göz Hastanesi Sanat Galerisi/Tunus Caddesi), Yavuz Ayhan-25 Nisan’a kadar (Aysel Gözübüyük Sanat Evi/Alacaatlı), Monad Balkan- Murat Balkan-Nükhet Ocak Balkan-22 Nisan’da açılacak (Emin Antik/Kale), Mehmet Çulhaoğlu-Bugün açılacak (Galeri Kara/Kızılay), Esra Efeçınar-20 Nisan’a kadar (Galeri N/GOP), Nermin Alpar-21 Nisan’a kadar (İsmail Altınok Sanat Merkezi/Kolej), Nur Doğu Koçak-21 Nisan’da açılacak (Kent Sanat/Yıldız), Kürşad Yılmaz-30 Nisan’a kadar (Kursart/Dikmen), Kayhan Aybatlı-4 Mayıs’a kadar (Rosetta Art/Hollanda Caddesi), Tunç Tanışık-29 Nisan’a kadar (Sevgi Sanat/Çankaya), Zeliha Akçaoğlu-27 Nisan’a kadar (Stillife/Yıldız), Dora Güler-26 Nisan’a kadar (Tosca Art/Çankaya), İsmail Yiğit (çini)-20 Nisan’da açılacak (Galeri M/Armada AVM), Figür-Yorum-3 Mayıs’a kadar (Galeri Soyut/Yıldız), PSG Sanat Grubu-18 Nisan’da açılacak (Galeri Çankaya/Kızılay), Depo açıldı-21 Nisan’a kadar (Galeri Akdeniz/Yıldız), Galeri Z (Samanpazarı) ve Alev Sanat’ta (Park Caddesi) karma sergi (30 Nisan’a kadar).

Yazının devamı...

Yavuz Ayhan'ın gecekonduları

10 Nisan 2017

Sol siyaset çoğunlukla gecekondularda taban bulmuştur. Ne yazık ki, 1980 askeri darbesi sonrası yaratılan korku ortamıyla, önce siyasi görüş ve olaylardan habersiz apolitikleştirilen, ardından dini duygular ön plana çıkarılarak sözüm ona muhafazakarlaştırılan ve bugün Türkiye’de siyasi arenanın ciddi boyuttaki tabanını oluşturan kesimler de gecekondulardan çıktı. Belki bugün büyük kentlerin varoşlarında eskiye göre gecekondu olgusu görmüyorsunuz. Ama gecekonduların yerinde artık güya kentsel dönüşüm adı altında devlet eliyle (TOKİ) yapılan ucubeler var. Bu ucubelerde oturmaya mahkum edilenlerin önemli bir çoğunluğu, dar gelirli ve yaşamını idame ettirebilmek için siyasi erkin uygun gördüğü kadarıyla yetinmek zorunda kalanlar. Zaman geçtikçe kent dışında mantar gibi üreyen ucubeler artık günümüzde ne yazık ki, kent merkezlerine de sıçradı. Hem de şehir planlamacılığı ve estetikten nasibini almayarak görgüsüzce. Emin olun gecekonduların bile doğal yaşamla bütünleşen ayrı bir estetiği vardı. Ağaç dolu yemyeşil bahçeleriyle, özellikle bahar aylarında kentin oksijen deposu olurlardı. Üzerlerine yazılmış şiirler bestelenir, siyasi içerikli toplantılarda hep bir ağızdan söylenirdi.
Neyse, lafı fazla uzaktmadan neden gecekondudan bahsettiğime gelince. Turan Erol, Lütfü Günay, İmren Erşen, Zafer Gençaydın gibi ustaların eserlerinde kimi zaman gecekondu temasını görürsünüz. Yavuz Ayhan da, gecekonduyu işleyen genç kuşak ressamlarımızdan. Ayhan’ın geçen perşembe günü Aysel Gözübüyük Sanatevi’nde (Alacaatlı) açılan sergisi 25 Nisan’a kadar sürecek. Ayhan, 18 yaşına kadar, rengarenk sürprizlerle dolu bir gecekonduda yaşamış. Gecekondu teması, sanatçının soyut çalışmalarının olgunlaşmasına önemli katkılar sağlamış. Ayhan, gecekondu yaşamında öne çıkan naif, doğa sevgisi, komşuluk, dostluk, yardımseverlik gibi kavramları, renkleriyle, lekeleriyle tuvale yansıtıyor. Doğa ve birbirleriyle iç içe yapılar oluşturan binaların ve gecekonduların arasındaki fiziksel ve yaşanmışlığın oluşturduğu sosyal bağları işlemeye çalışıyor. Ayhan, eserleriyle, gecekonduların yerine tüm Türkiye’yi saran ucube TOKİ yapılarının gerçek şehircilik anlayışı olup olmadığını da izleyenlere sorgulatıyor.

AYBATLI’DAN PEYZAJ SERGİSİ

Kayhan Aybatlı, yaşayan asker ressamlarımızdan. Aybatlı resim çalışmalarına Kara Harp Okulu yıllarında ağırlık vermeye başlamış. Derslerden sonra okulun resim atölyesini tutmuş. Sanat sevgisi de ağır basınca, resim ve askerlik Aybatlı içi ayrılmaz bir parça ve yaşam tarzı olmuş. 2000 yılında kıdemli binbaşı rütbesiyle emekli olduktan sonra kendini tamamen resime veren Aybatlı’nın son sergisi Rosetta Art’ta (Hollanda Caddesi) açıldı. 4 Mayıs’a kadar sürecek olan bu sergide de Aybatlı’nın fırçasından çıkmış İstanbul ve Ankara manzaraları çoğunlukta. İstanbul peyzajlarıyla özellikle Boğaz kıyısındaki Kuleli Askeri Lisesi yıllarına duyduğu özlemi biraz olsun gidermeye çalışan Aybatlı, çalışma tarzıyla ilgili “Doğayı resmetmeyi çok seviyorum, renkçi anlayış ve ışık vazgeçemediğim unsurlar. Yağlı boyanın yanı sıra kağıt üzerine pastel boya da tercih ediyorum. Resmi kendi duygularımın tatmini olarak yapıyorum. İçimden gelen neyse o, samimi ve sıcak. Kendimi sanatsal kriter kaygılarından uzak tutuyorum. Kendimi kimseye beğendirmek ve kanıtlamak zorunda hissetmeden özgürce çalışıyorum. Sanırım tarzımın en güzel yanı da bu olsa gerek” değerlendirmesi yapıyor.

BRHD SERGİSİ ÇSM’DE

Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltıraşlar Derneği (BRHD), kuruluş yıldönümü nedeniyle her yıl geleneksel hale getirdiği “Büyük Sergi”yi bu yıl Çankaya Belediyesi’ne bağlı Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde (ÇSM) açacak. BRHD Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Yıldırım’ın, Çankaya Belediyesi’nin Kültür ve Sanat Rehberi’nde yayınlanan açıklaması dikkat çekici. Yıldırım’ın, “Avrupa kültüründe sanata olan ilgi, verilen değer, uzun yıllardır artarak sürekliliğini devam ettirmiş ve kent müzeleri ile taçlandırılmıştır. Buna karşın bizim gibi geri bıraktırılmış ülkelerde hakim olan sanat anlayışı, hükümetlerin sanat politikalarına da yansımış ve nihayetinde günümüzde hepimizin gözlemlediği üzere en zor süreçlerden birinden daha geçmeye çalışmaktadır” sözleri, Türkiye’yi yönetenlerin sanata ne boyutta katkı verdiklerini ortaya koyuyor. Bu nedenle Yıldırım’ın dediği gibi Çankaya Belediyesi’nin sanatın ve sanatçının yanında durması, Ankara’da sanatın sıcak, büyülü ve kaynaştırıcı etkisini görmek ve göstermek açısından çok önemli. BRHD üyelerinin eserlerinden oluşan sergiyi 10-19 Nisan arasında görebilirsiniz.

KENTTE NE VAR?

Yazının devamı...

Eskişehir'in gençleri

3 Nisan 2017

Orta Anadolu’da olmasına rağmen iç turizmden en fazla pay alan şehirlerin başında Eskişehir geliyor. Ankara’nın artık insanı gerçekten ciddi şekilde yıpratan siyasi ortamından uzaklaşmak için ben de kimi zaman Eskişehir’e kaçanlardanım. Ünlü ressamımız Yalçın Gökçebağ, hem yeni açılan bir galerinin açılış kokteyline katılmak, hem de Anadolu Üniversitesi’nden mezun genç ressamlarla biraraya gelmek için Eskişehir’e gideceğini söyleyip, beni de davet etti. Maalesef zamanım uygun olmadığı için bu davete katılamadım. Ancak Yalçın Hoca’dan bu köşe için Eskişehir izlenimlerini anlatan bir yazı yazmasını rica ettim. Geçmişte Hürriyet Ankara’da köşe yazdığı için deneyimi olan Gökçebağ bu ricamı kırmadı. Eskişehir’den çok etkilendiğini söyleyen Gökçebağ, Ankara’ya döner dönmez hemen elime izlenimlerini tutuşturdu. Şimdi sizi Yalçın Gökçebağ’ın kaleminden çıkmış ve Eskişehir’in sanat dünyasını anlatan yazıyla baş başa bırakıyorum:
“Yıllardan beri, Türk resim sanatının sadece İstanbul ve Ankara’da odaklanmasını değil, Anadolu’nun dört bir yanına ulaşmasını çok arzulamışımdır. Bu arzuma rağmen ben de ne yazık ki, Anadolu’nun değişik yerlerinde fazla sergi açamadım. Ankara ve İstanbul’dan sonra en fazla İzmir ve memleketim Denizli’de sergilerim oldu. Geçen yaz, Eskişehir’den çıkmış ve genç kuşak Türk resminde haklı bir yer edinmeye başlamış sevgili Hakan Esmer, beni Kırklareli’nde bir çalıştaya davet etmişti. Hakan’ı kıramadım ve çalıştaya gittim. Hakan’ın gözetiminde Eskişehirli 25-30 kadar gencin resme olan aşklarını ve kaliteli çalışmalarını görünce hayran kaldım, ki bu gençler Art Ankara’da muhteşem eserlerden oluşan ortak bir sergi de açtılar. Hakan Esmer Art Ankara sonrası benle birlikte Enis Aktaş, Funda İyce Tuncel ve Bünyamin Balamir’i Eskişehir’e davet etti. Yeni galeride bizlerin ve Eskişehirli genç sanatçıların küçük eserlerinden oluşan serginin açılışına da katıldık. Eskişehir’de sanat adına gurur verici, hiç beklemediğim olaylarla karşılaştım. Bürosunu genç ressamların eserleriyle donatmış koleksiyonerler tanıdım. Eskişehir’in çağdaş şehircilik ve belediye anlayışı halkın sanatı sevmesine ciddi boyutta katkı sağlamış. Genç ressamların atölyelerini de dolaştım. Çoğu kendi atölyesini satın almış. Bu son derece sevindirici bir olay. Demek ki, Eskişehir’de genç arkadaşlarımız resim yaparak yaşamlarını idame ettirebiliyorlar. Tamamı çok başarılı ve bilerek sanat icra eden gençlerdi. Onları yüreklendirdim ve başarılarını takdir ettim. Çünkü sanat her şeyden önce alkış ve beğeni ister. Güzel Sanatlar Fakültesi’nde eğitim gören gençlerle de tanıştım. Onlara nasıl başarılı ressam olunacağını, dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. Formülün gayet basit olduğunu, çok çalışılması, insan ilişkilerinin iyi kurulması ve iyi bir galeriyle çalışılması gerektiğini söyledim. Yaşanılan yerde sanatsever insanların yoğun olmasının da başarıyı tetikleyeceğini, Eskişehir’in bu yönden çok şanslı bir kent olduğunu belirttim. Ama başarının ilk şartının, bıkmadan, usanmadan çalışmak, çalışmak ve yine çalışmak olduğunu her defasında vurguladım. Gençlerin atölyelerinin her birinde, üzerinde çalışmaların sürdüğü tuvallerin olduğu en az iki şövale gördüm. Bu da Eskişehir halkının resime olan ilgisini ortaya koyan bir başka gerçekti. Eskişehir benim umudumu artırdı. Anadolu’da Eskişehir gibi kent sayısı arktıkça, Türkiye bazı engellemeler olsa da çağdaşlık yolunda kararlı şekilde yürüyüşünü sürdürecektir. Bundan şüphe duymuyorum.”

BEDRİ RAHMİ CER MODERN’DE

Daha önce İzmir Folkart’ta açılmış olan Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun eserlerinden oluşan “Sevmek güzel meslek reis” isimli sergisi Ankara’ya geliyor. Cer Modern’de 7 Nisan’da açılacak olan sergi 30 Temmuz’a kadar görülebilir. Resimleriyle, Ermeni aşkı Mari Gerekmezyan için yazdığı “Karadutum, çatal karam, çingenem...” diye başlayan ünlü şiiri başta olmak üzere edebi eserleriyle Bedri Rahmi sevenlerin kaçırmayacağı bir sergi. Bedri Rahmi’nin yaşamından ve yapıtlarından önemli bir kesitin yer aldığı kitabı da edinmenizi öneririm.

“BÜYÜK” MÜZAYEDE

Rahmi Çöğendez yönetimindeki RC Art, Ankara’da düzenli resim müzayedesi yapmaya çalışan bir sanat kuruluşu. RC Art’ın bu kez 9 Nisan’da Bilkent Center’da düzenleyeceği müzayedenin en önemli özelliği, tanınmış yerli ve yabancı ressamların büyük ebatlı eserlerinden oluşması. Büyük resimlere ilgi duyan sanatseverlerin ilgisini çekebileceği düşüncesiyle müzayede duyurusuna ilk sırada yer verdim. Diğer bazı sergiler ise şunlar:
Frigyes König, Istvan Orosz, Tamas Konok-13 Mayıs’a kadar (Güler Sanat/Ümitköy), Alev Ermiş Mavitan- 10 Nisan’a kadar (Siyah Beyaz/Kavaklıdere), Baran Kamiloğlu-12 Nisan’a kadar (Mustafa Ayaz Müzesi/Balgat), Nermin Alpar-Yarın açılacak (İsmail Altınok Sanat Merkezi/Kolej), Emin Güler-18 Nisan’a kadar (Bilkent Üniversitesi Sanat Galerisi), Mustafa Köseoğlu- 15 Mayıs’a kadar (Krişna Sanat/Kennedy Caddesi), Oya Araslı-19 Nisan’a kadar (Medya Sanat/Çankaya). T.Türen Karagözoğlu (Seramik)-5 Nisan’da açılacak (Türk-Amerikan Derneği/Cinnah Caddesi), Ülkü Yalım Günay- Yarın açılacak (Çağdaş Sanatlar Merkezi).

Yazının devamı...