Adı Esra...
Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinden.
PKK’nın hendek kazarak teslim almaya çalıştığı sokaklardan. Eğitimi kilitlediği evlerden.
Bir devlet okulundan geldi Esra.
İki TEOG sınavından da tam puan aldı.
Ve bizim muhabir Faruk sordu:
“Nerede okumak istiyorsun?”
Esra hiç düşünmeden cevap verdi:
“Diyarbakır Bağlar’da çatışma.”
“Bağlar’da maskeli kişiler yol kesti. Çatışma sürüyor.”
Flaş!...
“Bağlar’da hendek kazan teröristlerle güvenlik kuvvetleri arasında şiddetli çatışma.”
“Bağlar’da sokağa çıkma yasağı. Okullar tatil oldu.”
Teröristlerin hendek kazdığı günlerden kaldı bu haberler.
Neyse ki halk, PKK’nın kazdığı ‘hendek’lere düşmedi. PKK kendi kazdığı hendeğe düştü.
Ve dün Bağlar’dan başka bir haber:
Sadun Boro afişinin hemen altında.
Saçları rüzgârdan savrulmuş bir çocuk oturuyor.
Göbünlü Orçun...
Daha küçücük çocukken, koltuk halatı alıyor. Volta ediyor.
Sanki birazdan denize açılacak. Sanki rüzgâr saçlarından bir gezgin büyütecek.
İşte onun için Sadun Abi’nin çocukluğundan aldım bu hikâyeyi;
Ege ve Akdeniz’deki turizm yatırımcısı bu krizi aşmak için müthiş bir mücadele veriyor.
Gerçi Rusya ile kapılar açıldı. Tabii dersler de çıkarıldı.
Yıllarca Rus ve Avrupalı turist alternatifine bağlanan Türkiye turizmi, artık alternatiflerini üretmek istiyor.
Şimdi turizm yatırımcısı uzak kıtalara açılıyor.
Fethiye Dalaman Ortaca bölgesi geçen ay Hindistan’da önemli açılımlar yaptı.
Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gezisinde Hindistan’ın en büyük acenteleri Türkiye’ye davet edildi. Gruplar halinde geldiler.
Şimdi bir büyük yatırım daha gerçekleşiyor.
Hindistan’dan 600 civarında acentenin katılacağı büyük bir kongre gerçekleşecek.
İlle de bir parti teşkilatına yaranmak gerekmiyor...
İlle de bir il başkanıyla iyi geçinmek gerekmiyor...
Denizden oy beklenmediğine göre... Denizin ortasında parti teşkilatı olmayacağına göre...
Aslolan hizmet kalitesiyse.
Türkiye’nin yeni dönemde bir denizcilik bakanlığına ihtiyacı yok mudur?
Konunun uzmanı olan, deniz ticaretini, denizciliği bilen, anlayan, yaşayan bir denizcilik bakanlığı...
Eğer...
Dünyanın sayılı filolarından birisi olmayı...
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu toplantıdan çıkıp Bilim Ve Sanayi Bakanı Faruk Özlü’den randevu alıyor.
Hisarcıklıoğlu ve Özlü aynı akşam buluşuyor.
Uzun bir toplantı oluyor. Neredeyse gece yarısına kadar sürüyor.
Böylece yerli otomobilin ilk toplantısı yapılmış oluyor.
Hisarcıklıoğlu, pratik ve sonuç alıcı bir isimdir. Bir işe girip de yarım bıraktığı görülmemiştir.
Bakan Özlü de öyle.
Dün Rifat Bey’le yerli otomobilin geleceğini konuşuyoruz.
Nasıl yapılacak? Kim ya da kimler yapacak?
Dün Lefkoşe’den bir haber:
KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı açıkladı:
“BM’nin barış girişimi bir sonuç vermedi.”
Yani...
“Bunca girişim, bunca emek, diplomasi... Yine sonuç vermedi.”
Toplantılar... “Rum Cumhurbaşkanı toplantı odasını terk etti” haberleri...
Niye olmuyor?
Bu konuyla ilgili devlet düzeyinde bir isim bana şöyle demişti:
Almanya İçişleri Bakanı Maiziere ile sohbet ediyorduk.
Almanya Temsilcimiz Celal Özcan sormuştu:
“Sayın Bakan Almanya’da bir lise öğrencisi olan çocuk nasıl oluyor da böyle bir vahşete girebiliyor?”
O günlerde Almanya’da yaşayan bir Türk annenin ‘oğlum kayıp’ ihbarı üzerine, lise öğrencisi genç DAEŞ’e katılmak için Türkiye’den sınırı geçerken yakalanmıştı.
Almanya’ya getirtilen çocuk üzerinde günlerce ‘psikolojik incelemeler’ yapılmıştı.
Alman Federal kabinesinin en tecrübeli ismi olan Maiziere, Celal’in sorusunu şöyle yanıtlamıştı:
“Gerçekten inanmak mümkün değil. Bizim şehirlerimizde oturan, okullarımızda okuyan bir genç nasıl oluyor da böylesine vahşi bir örgüte katılıyor.”
Ve işte bugün İngiltere’de yaşanan saldırıyı açıklayacak o önemli söz.