(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Engin Kratzer" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Engin Kratzer" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Engin Kratzer
1 numaradaki sokak çocuğu
6 Aralık 2016

İskoç asıllı fakat İngiltere adına oynayan Murray bu zor rekabetten yılmadı ve kopmadı. Onu çok eleştirdiler. Yok annesinin gölgesinde kaldı, yok kort içindeki davranış biçimi onu antipatik yapıyor ve oyununu olumsuz etkiliyor... gibi olumsuz yorumlara maruz kaldı.

 

ÇARE LENDL OLDU

 

Bütün bunlara çözüm bulabilmek için Fransız kadın oyuncu Amelie Mauresmo’yu antrenör olarak seçti. Burada da hedef tahtası haline geldi. Mauresmo’nun Murray gibi birine faydalı olacağına kimse fazla inanmadı. Nitekim de öyle oldu kısa süre sonra ayrıldılar. Murray’nin gönlündeki antrenör efsane oyuncu Ivan Lendl’dı. Nitekim onunla da anlaştı.

 

Murray, Lendl'ın kendisine neler kazandığını şöyle anlatıyor:

 

"Lendl şu ana kadar çalışmış olduğum en iyi antrenör. Sporda antrenörün başarısı tamamen sonuçlar ile değerlendirilir. Lendl ile kariyerimin en iyi sonuçlarını aldım. Esasen Lendl bana hatalardan nasıl ders alındığını öğretti. Kendisi oyunculuk zamanında Grand Slam finalleri öncesi mide bulantısı ve aşırı heyecanlı olduğunu bana anlattı. Lendl kariyerinde 11 Grand Slam finalini kaybetmişti. Beraber çalışmaya başladığımızda ortak noktamız da bu idi. Ben de o zamana kadar 8 finalde ikinci olmuştum. İşte tam bu yaşadığımız paylaştığımız noktadan yola çıkarak ilk Wimbledon turnuvasını kazandım."

 

BİR ATLET GİBİ...

 

Murray’e göre tenis sporundaki puanlama sistemi sayesinde maçın o günkü kesin galibi ve daha iyi olan oynayanı belli oluyor. Hâlbuki futbolda sonuç daha sübjektif kimin en iyi oyuncu olduğu çok net değil. Örneğin Ronaldo ve Messi'nin bire bir karşılıklı mücadele etmeleri mümkün değil. Hatta boks maçında bile hakemler ikiye bölünüyor.

 


Bugün 29 yaşında olan Murray artık dünya bir numara. On iki yaşındayken ulusal gençler şampiyonu oldu. 15 yaşında İspanya’ya SanchezCasal akademisine gitti. Futbol oynadı. 10 yaşındayken annesi babası ayrıldı. Ayrılık Murray’i olumsuz etkiledi.

 

Peki, Andy Murray nasıl bir oyun tarzına sahip?..

 

Öncelikle Andy adeta bir atlet gibi kondisyon çalışması yapıyor. Bu sayede vücudu güçlendi ve daha esnek oldu.

 

KENDiNE BAĞIRIŞINA BiLE ALIŞILDI!

 

Öncelikle Andy oyundaki sürekliliğini ve istikrarını yükseltti. Backhand vuruşu kontrollü ve derin. Nadiren bu vuruş ile ‘winner’, yani direkt puan alıyor. Fakat rakiplerini riskli vuruşlara ve hataya zorluyor Federer gibi estetik stile veya öldürücü bir forehand’e sahip değil. Wawrinka gibi etkili backhand de vurmuyor. Arka çizginin en az 2 metre gerisinden top çeviriyor. Topa vuruş zamanlamasını çok iyi ayarlıyor. Çoğu zaman rakiplerini ters ayakta yakalıyor. File önüne çıktığında vole vuruşlarındaki top hissi mükemmel.

 

Zayıf tarafları; ikinci servis ve zaman zaman kısa düşen forhandleri.

 

Korttaki özgüveni yüksek. Saha içinde kendine olan bağrışmalara seyirciler alıştı. Hatta seyircileri de coşturuyor.


iKi FARKLI MURRAY VAR

 

Kort içi ve kort dışında çok farklı 2 ayrı Murray var.

 

Andy Murray’nin şu an taptığı antrenör Ivan Lendl...

 

Ivan ile çok ortak noktaları var. Lendl zamanında ‘grand slam’ler öncesi hastalanırdı ve eli ayağı tutulurudu. 11 finalin 8’ini kayıp etti, esasen Murray de aynı yolda...

 

Murray de 8 finalin 7’sini kaybetti. İkisini güçlü yapan ortak noktada bu. Lendl kendisi de bunları yaşadığı için hatalardan nasıl öğrenileceği konusunda Andy’yi çok iyi eğitiyor. Bu da Murray’ye çok iyi geldi...

 

Şöyle ki bu sene Wimbledon’ı kazandı ve Rio Olimpiyatlarında altın ve ATP sezon sonu finalini kazandı.

Yazının devamı...
ATP Masters Londra...
27 Kasım 2016

 Yıl sonu tek erkeklerde en iyi sekiz tenisçi ve çiftlerde yine en iyi sekiz takımın mücadele ettiği bu turnuvaya olan ilgi büyüktü. Toplam para ödülü 7.5 milyon dolardı. Novak Djokovic-Andy Murray finalini O2 Arena’da 17 bin 800 kişi izledi. Etkinlik süresince takribi 260 bin izleyici arenaya geldi. Müsabakalar 159 ülkede yayınladı ve 100 milyona yakın insan maçları ekran başında izledi. Ülkemizde ve Bulgaristan’da tenis sporuna olan yatırımları ile bilinen Garanti Koza, ilk kez bir Türk şirketi olarak bu dev organizasyonda altın sponsorların arasında yer aldı.

MURRAY – LENDL ORTAKLIĞI

İNGİLİZLERİN kahramanı Andy Murray turnuva boyunca 10 saate yakın kortta kaldı. Sadece Japon Kei Nishikori’ye karşı oynadığı maç bile üç buçuk saate yakın sürdü. Murray’nin tekrar efsane tenisçi İvan Lendl ile çalışması ona bu sene Wimbledon şampiyonluğunu ve olimpiyatlardaki altın madalyayı getirdi. Londra’da ise ilk maçtan itibaren ‘Beni burada yenemeyeceksiniz’ sinyallerini vermişti. Nitekim final maçında Djokovic’in yaptığı 30 basit hata sayesinde Murray maçı iki sette kazandı. Murray’nin arka çizgideki hâkimiyeti ve top kontrolü, yorgun gözüken Djokovic’i hatalara zorladı. Murray’nin dünya 1 numara olması İngilizlerin tenise olan ilgisini de artırdı.

Yazının devamı...
250 bin nüfuslu şehirdeki mucize...
15 Eylül 2016

Challenger turnuvaları kendi yerel oyuncularına verdiği imkânlar dışında uluslararası anlamda da kültürel bir önem taşımaktadır. Bu hizmeti sunarken turnuva organizatörü de bir kar elde etmek ister, ancak bırakın kar etmeyi artık gelinen nokta başa baş bile turnuvayı bitirebilmek büyük başarı sayılıyor. Fakat TED Spor kulübü bu olumsuzluklara rağmen turnuvayı ayakta tutmayı hatta ödül almayı bile başardı.

 

Peki bu tarz turnuvaların yurtdışında para ödülünün dışında nasıl bir bütçeyle ve ne tür desteklerle hayatlarını sürdürmektedirler? Bu soruların cevaplarını ve yurtdışında spora dolayısıyla tenise olan sponsorluk bakış açısının nasıl işlediğini American Express İstanbul Challenger'in turnuva direktörü Cem Tınaz’a sorduk;

"CHALLENGER SERİSİ, ERKEK TENİSİNİN TEMELİ"

1-) Challenger serisi turnuvaların küresel tenis için önemi nedir?
Challenger serisi, profesyonel erkek tenisinin temelini teşkil ediyor. Bir spor dalına yönelik bilgiyi belirleyen faktörlerin başında sporcuların elde ettikleri gelirler geliyor. Tenis sporu bu anlamda diğer bireysel spor branşlarından belirgin bir şekilde ayrılıyor.

 

Geçtiğimiz sene Roger Federer yaklaşık 60 milyon dolarlık sponsorluk geliriyle 'bireysel sporlarda dünyada en çok kazanan sporcu' unvanını elde etti. Federer’in spordan elde etmiş olduğu gelirlere baktığımızda ise kariyeri boyunca toplam 110 milyon dolar turnuva para ödülü kazandığını görüyoruz. Bireysel spor branşları için bunlar oldukça yüksek rakamlar.

 

ATP, tenisin popülaritesini korumak için Challenger turnuvalarına büyük önem veriyor. Çünkü tenisçiler ancak bu turnuvalarda iyi gelir elde edebilirlerse kariyerlerinde yükselme şansı yakalıyorlar.

Bu yüzden son 3-4 yılda bu turnuva serisinin minimum standartlarını yükseltecek bazı kararlar aldı. Bu kararlar sonucunda bu turnuvaları oynayan oyuncuların aldıkları ödüller arttı.

"SPARKASSEN OPEN HERKESE ÖRNEK OLMALI"


2-)
Yurtdışında Challenger turnuvalarına sponsorların bakış açısı nedir?

 
Challenger turnuvaları sponsorlara ödedikleri paralar karşılığında oldukça değerli görünürlük olanakları sunuyor. Tabii ki bu imkânlardan faydalanıp faydalanmamak sponsora kalmış ve her sponsorlukta olduğu gibi sponsorun, kendisini görünür kılmak için birtakım ek maliyetlerin altına girmesi gerekiyor.

 

Bunun en güzel örneği geçtiğimiz sene 160 Challenger turnuvası içinde en iyi turnuva seçilen ve Almanya’nın Braunschweig kentinde gerçekleşen Sparkassen OPEN.

 

22 yıllık tarihinde bu ödülü birden fazla kez kazanma başarısını gösteren turnuva 250 bin kişinin yaşadığı Braunschweig kentinde bir haftada tam 30 bin seyirciyi kortlara çekiyor.

 

Toplam 125 bin dolar ödüllü turnuvanın operasyon bütçesi 1.25 milyon dolar. Sponsorlardan gelen bu bütçeyle turnuva en iyi şekilde organize edilirken hafta boyunca gerçekleştirilen sosyal etkinliklerle hem basın hem de kamuoyu ilgisi arttırılmış oluyor. Sonuca gelirsek sponsorların bu turnuvaları sahiplenmesi ve organizatörleri bir partner olarak görmeleri başarının anahtarı. 

Yazının devamı...
TED'de 68 yıllık bir efsane
14 Eylül 2016

Turnuva, uluslararası Cezmi Or Atletizm Kupası ile beraber ülkemizin en eski uluslararası spor etkinliği. Sadece sportif değil ayrıca İstanbul’u tanıtan kültürel bir etkinlik.

1960'lı yıllarda henüz teniste profesyonelleşme süreci olmadığı dönemde o zamanın zirvede olan İlie Nastase, Roy Emerson ve Bob Hewitt gibi tenisçiler İstanbul’a TED’in eski Taksim'deki yerine gelirdi.

Oyuncuların cüzi cep harçlıkları, uçak biletleri ve konaklama gibi masraflar organizatör tarafından karşılanırdı.

Tribünlerde yer bulmak imkansızdı. Turnuva tam bir şenlik havasında geçerdi.

O tarihlerde yabancı oyuncuların bizim tenisçilerimize karşı ezici bir üstünlükleri vardı. Çok az sayıda tenisçimiz bir üst tura çıkabilirdi.

1990'lı yılların başında profesyonel tenisçiler birliği ATP, TED OPEN'ı Challenger serisine dahil etti.

Bugün ise yeni adıyla American Express İstanbul Challenger Turnuvası (American Express 8 yıldır turnuvanın ana sponsoru) olan organizasyon, dünya tenisinde Challenger kategorisindeki 150 turnuva arasında ödül almış çok önemli bir değerimiz.

CİLİC, DAVYDENKO VE SODERLİNG BURADA PARLADI
İstanbul Challenger turnuvasına katıldıktan sonra dünya sıralamasında zirveye çıkan Marin Cilic (8) Nikolay Davydenko (3) ve Robin Soderling (4) gibi tenisçileri sıralayabiliriz.

American Express İstanbul Challenger buraya kadar saydığımız ilklerin dışında bu sene de bir ilke imza attı.

Türk tenis tarihinde ilk defa tenisçilerimiz ön elemlerde yabancıları yenerek ana tabloya çıktılar ve ana tabloya Wild Card (kontenjan) ile giren dört tenisçimiz de kendilerinden üst sırada olan yabancı tenisçileri yendi.CEM TINAZ: 70 KİŞİLİK EKİP CANLA BAŞLA ÇALIŞIYOR
Turnuva direktörü Dr. Cem Tınaz’ın 68 yıllık turnuva ile ilgili görüşleri ise şöyle:

"İstanbul Challenger, ATP Challenger takviminde yer alan, oyuncuların ve de hakemlerin katılmaktan zevk aldıkları turnuvalardan biri. Her sene turnuvanın gerçekleştiği haftada, takvimde alternatif turnuvalar yer almasına rağmen dünya tenisinin önde gelen birçok ismi bizim turnuvamızı tercih ediyor.

Geçtiğimiz 10 yıla baktığımızda ATP sıralamasının ilk 10’unda yer almış birçok raketin yolunun İstanbul Challenger’dan geçmiş olduğunu görebiliriz. Amacımız bu kategoride yer alan turnuvalar içerisinde dünya çapında en başarılı organizasyonlardan birini gerçekleştirebilmek. Bu hedefe erişebilmek için yaklaşık 70 kişilik bir ekip turnuva boyunca canla başla çalışıyor. Aralıksız olarak gerçekleştirebildiğimiz ender uluslararası spor etkinliklerinden biri olan İstanbul Challenger, Türk sporu için önemli değerlerden bir tanesi ve bu değere sahip çıkıyor olmaktan onur duyuyoruz."

 

Yazının devamı...
Wawrinka, ilk 4’te uzun süre kalır
12 Eylül 2016

Djokovic, mükemmel müdafaa tenisini hücum tenisine dönüştürebilen en iyi isim.

 

Servis karşılama vuruşlarında en az hata yapan oyuncu.

 

Ama şampiyonluk maçında 17 servis kırma avantajının üçünü lehine çevirebildi.

 

Üstelik Djokovic, finale gelene kadar kortta sadece 9 saate yakın tenis oynadı.

 

Wawrinka ise, iki katından fazla.

 

Djokovic ile Wawrinka iyi arkadaş: Alpler’de beraber çalıştılar. Antrenmanlar Wawrinka’ya yaradı. Muhteşem backhand paralel vuruşları ve güçlü oyunuyla ilk 4 arasında uzun süre kalacak gibi...

Yazının devamı...
Ya top out’a çıkmasaydı
11 Eylül 2016

Çok çalıştı, fiziksel anlamda kendini geliştirdi.

 

İlk 10’a girdi.

 

Senenin ilk Grand Slam’i olan Avustralya, onun dönüm noktasıydı.

 

Turnuvanın 1. turunda Japon Misaki Doi, Kerber’e karşı maç sayısı attı, topu süzülerek çok az farkla out’a çıktı.

 

Sahanın içinde sekse, Kerber evine dönecekti.

 

Kerber buradan maçı çevirdi.

 

Serena Williams’ı yenip ilk Grand Slam şampiyonluğunu kazandı.

 

Kerber, Wimbledon’da final oynadı.

 

Sonra da oyununu iyice geliştirdi ve şimdi ABD Açık’ı kazandı.

 

Alman tenisçinin finaldeki rakibi Pliskova idi.

 

Yarı finalde eski bir numara Serena Williams’ı eleyen Pliskova da, güçlü fiziğinin avantajları ve file önü oyundaki başarısıyla adından çok söz ettirecek gibi duruyor.

Yazının devamı...
Made in Türkiye
31 Ağustos 2016

Teniste birçok ilklere imza atarak uluslar arası alanda Türkiye’yi adeta bir spor elçisi olarak tanıttı. Dünya sıralamasında ilk yetmiş tenisçi arasına girdi, en son Rio’da devşirme olmayan bir sporcu olarak ülkemizi temsil etti.

Dün de ilk defa Amerika Açık Grand Slam’in ana tablosunun ikinci turuna çıktı. Çağla’nın dünkü rakibi dünya 16 numarası Çek Cumhuriyeti’nden Petra Kvitova idi.

Kvitova kadın tenisinde bir dev. Çağla, Kvitova’nın açılı ve süratli toplarını erken karşılayıp defansa düşmemek ve solak tenisçiye hâkimiyeti vermemek için uğraştı ve ilk seti tie break’e kadar götürdü.


YÜREKLİ KIZ
Milli Takım antrenörü Alaaddin Karagöz’ün de ifade ettiği gibi Çağla, Türk tenisinde yeni bir çığır açtı. Milli maçta herkesi yenebilecek yüreğe sahip.

Evet Çağla profesyonel yaşam tarzı, pozitif mental gücü, sürati, klas bir backhand vuruşu, kararlığı ve büyük isimlerden çekinmemesi ayrıca çalışkanlığı ve azmi ile genç tenisçilerimize büyük örnek teşkil ediyor.

Burada Türk antrenörü Can Üner’e de kocaman bir tebrik.

Yazının devamı...
Wimbledon değişiyor mu?
10 Temmuz 2016

Rafael Nadal sakatlıklar zincirine bu sefer dizlerindeki yıpranmayı eklediğinden Wimbledon’dan çekildi. Eski günlerine döneceği şüpheli.

 

En iyi servis karşılama vuruşlarına sahip olan bir numara Novak Djokovic, 3. turda beklenmedik şekilde çim sahada ilk kez karşılaştığı ABD’li Sam Querrey’e yenildi.

 

Querrey, bu maçta servisleriyle 31 ace (direk puan) attı. En iyi tekniğe sahip olan Roger Federer, çeyrek finalde Marin Cilic’i 2 set gerideyken ve maç sayısını çevirerek mükemmel bir performans sergileyerek eledi.

 

Yarı finalde Federer’in rakibi Raonic’ti. Maç öncesi herkes Federer, bu maçı da kazanır ve 8. kez Wimbledon şampiyonu unvanını bile alır diye düşünürken, çeyrek finaldeki maçın tersi oldu.

 

MiMARI LENDL

 

Federer ilk 2 seti kazandı fakat ondan sonra ne olduysa oldu. Federer’in enerjisi tükenmeye başladı. Böylece odaklanması ve düşünme kabiliyeti inişe geçti. Son zamanlarda Grand Slam‘lerde yarı finali geçemeyen Kanadalı Raonic, bu fırsatı iyi değerlendirerek ilk kez finale çıkmayı başardı.

 

Andy Murray ise, son dönemlerde çok daha etkili tenis oynuyor. Kortta daha sakin; zor durumlarda oyununu çok daha iyi kontrol edebiliyor ve doğru zamanda doğru vuruşları yapmaya başladı. Bunun da başlıca mimarı antrenörü efsane oyuncu Ivan Lendl...

 

Maçın ilk puanından itibaren kararlı ve agresif oynayan Murray kendi seyircisi önünde ikinci kez Wimbledon şampiyonu olmayı başardı.

Yazının devamı...