(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Rıza Özel" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Rıza Özel" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Rıza Özel

Rıza Özel

Bolu sizi çağırıyor
5 Aralık 2016

Son günlerde sık sık sararan yaprakların eşlik ettiği sonbahar kareleri ile sosyal medyada paylaşım rekorları kıran doğa harikası kent, kış gelince de üzerine örtülen bembeyaz karlarla fotoğraflara yansıyor. Türkiye’nin birçok yerinden her yıl binlerce fotoğrafçıyı ağırlayan Bolu’yu Doğan Haber Ajansı’nın bu kentteki seçkin gözlerinden Mutlu Yuca ile konuştuk. Mesleğe 1999 yılında Bolu’da başlayan ve her yıl yaptığı haberlerle bu kentin tanıtımına katkı koyan isimlerden biri Mutlu Yuca. 10 yıldır Doğan Haber Ajansı’nda çalışan Yuca, ajansın geniş yayın ağı sayesinde de çektiği fotoğraf ve haberleri tüm Türkiye’deki en ücra köşesine bile ulaştırabiliyor. Yüzde 64’ü ormanlarla kaplı, yeşili ve doğasıyla tatilcilerin cazibe merkezi Bolu’yu Mutlu Yuca anlattı: “Bolu’da Yedigöller Milli Parkı, Gölcük Tabiat Parkı, Abant Tabiat Parkı renk cümbüşü ve manzarasıyla kendine çekiyor. Her biri ayrı güzelliklere sahip.

YEDİ GÖLLER MİLLİ PARKI

Tabii ‘Bolu’ deyince. İlk akla gelen nokta Yedigöller. Yeşilin bin bir tonunu bünyesinde barındıran Yedigöller Milli Parkı, özellikle sonbahar aylarında fotoğraf tutkunlarının akınına uğruyor. Büyüklü küçüklü 7 ayrı gölün yer aldığı milli parkta doğa yürüyüşleri yapılarak kamp kurulabiliyor. Burada fotoğraf meraklıları göllerin etrafındaki köprüleri ve iskeleyi seveceklerdir. Bolu’dan gidiş üzerinden uygun tek yol var. Ancak İstanbul yönünden gelip Yedigöller’e gidecek olanlar Yığılca ilçesi üzerinden gidiyor. Akçakoca’nın oradaki bağlantı yolu. 35 kilometrelik farklı bir rota.

ABANT TABİAT PARKI

Doğal güzellikleriyle ünlü Abant Tabiat Parkı hafta sonu için en ideal kaçış rotalarından biri. Sonbahar aylarında renk cümbüşünün yaşandığı Abant, kış aylarında da yağan karla birlikte eşsiz manzarasıyla büyülüyor. Abant’ın etrafında ve sonbaharda 3 iskele ve bir yürüyüş iskelesi var ki fotoğrafçılar çok sevecek.

GÖLCÜK TABİAT PARKI

Çam ormanları arasında saklı Gölcük Tabiat Parkı yılın her mevsimi ayrı güzel ama buraya en çok bembeyaz karlı örtüsü yakışıyor. Kışın bu tabiat parkında kartpostallık manzaralar oluşuyor. Gölcük’te fotoğraflara yansıyan bir ev var. Devletin bir konuk evi aslında ahşap, üçgen çatılı ev gölle birlikte muhteşem bir manzara çıkarıyor. Bir de dron kullananlara buranın manzarası yukardan çok çekici gelecektir.

MUDURNU VE GÖYNÜK

Bolu’nun ilçeleri arasındaki Mudurnu ve Göynük tarihi konaklarıyla dikkat çekiyor. Tarihi dokusuyla büyük beğeni toplayan Mudurnu ve Göynük fotoğraf tutkunlarının da uğrak noktaları arasında. Safranbolu, Beypazarı gibi tarihi bir kent. Buralar özellikle uzak doğudan pek çok turisti de ağırlıyor yıl boyunca.”



MUTLU YUCA KİMDİR?

1979 Almanya’nın Köln kentinde doğan Mutlu Yuca, Anadolu Üniversitesi Medya ve İletişim Fakültesi mezunu. 1999 yılında Bolu’da yayın yapan yerel Köroğlu Televizyonu’nda mesleğe ilk adımını attı. Yaklaşık 3.5 yıl televizyonda çalıştığım dönemde televizyonun yayın masasının yanı sıra haber merkezinde kameraman ve muhabir olarak ta çalıştı. Sonrasında kentte yayın yapan biri günlük biri haftalık iki ayrı yerel gazetede muhabir olarak görev yaptı. 2006 yılında da Doğan Haber Ajansı Bolu Bürosu’nda işe başlayan Mutlu Yuca, 10 yıldır burada mesleğini sürdürüyor. Bolu Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi.

Yazının devamı...
“26 Kadın” bir sergi
28 Kasım 2016

Geçtiğimiz gün açılan ve küratörlüğünü Amir Hossain Heshmati’nin yaptığı sergide çok farklı disiplinlerde fotoğraf çeken İranlı 26 kadın fotoğrafçıdan 165 kare yer fotoğraf alıyor. 

Bu sergi, 26 Ocak tarihine kadar görülebilecek ama CerModern’e gidenler Unicef’in fotoğraf sergisi ile de “İçine çekildiğim dünya” ve “Nesnelerin belleği mi?” karma sergilerini de gezme şansı bulacak.


HESHMATİ’NİN GÖZÜNDEN EN İYİLER

Serginin küratörü Amir Hossain Heshmati, ilk kez Ankara’da CerModern’de sergilenen fotoğrafları, başka ülkelere de taşımak istediğini söyledi. Sergiyi birlikte gezdiğim kendisi de fotoğraf sanatçısı olan İranlı küratör, yola çıkarken 31 kadın fotoğrafçının eserlerini göstermek istediğini ancak sonrasında 26 kadın fotoğrafçı ile sergiyi gerçekleştirdiğini söyledi. Sergide eserleri yer alan isimleri tek tek kendisinin belirlediğini de aktaran Hesmati, “Benim gözümde İran’ın en iyi kadın fotoğrafçıları bu sergide. Ve sanat fotoğrafından, sahne fotoğrafına, basın fotoğrafından soyut çalışmalara kadar çok farklı alanlarda muhteşem işlere imza atan kadınlar burada. Ben fotoğrafa kadın bakışı ile yaklaşmak istedim. Onların gözü ile dünyayı göstermek istedim. Belirli bir temayla bir seçki derlemek, sanatçıyı sınırlayıp ev ödevi gibi yapmaya zorlayacağından fotoğrafın farklı açılarını olabildiğince göstermek istedim. Bu seçki de farklı nesillerden ve farklı konulara odaklanmış İranlı kadın fotoğrafçıların eserleri var. Dolayısıyla, her sanatçı, ifade ettiği bakış açısıyla, daha büyük bir sergide küçük bir sergi açmış oldu” dedi.

3 SORU İLE FOTOĞRAFA BAKIŞLARI

Geçtiğimiz dönem Abbas Kiarostami ve Romin Mohtasham gibi çağdaş İran fotoğrafının önemli isimlerini de ağırlayan CerModern, “26 fotoğrafçı” sergisi ile birlikte satılan serginin kataloğunda ise kadın fotoğrafçıların fotoğrafa bakışı da ortaya konuyor. Sergi ve katalogda kadın fotoğrafçıların Amir Hossain Heshmati’nin üç sorusuna verdiği yanıtlar yeralıyor: “Fotoğrafa ne zaman başladınız? Neden fotoğrafı seçtiniz? Kalıcı bir fotoğrafın karakteristiği nedir?” Heshmati sorularını ise şöyle açıklıyor:
“Sunumu tamamlamak için sanatçılara burada olmalarının nedenlerini açıklamalarını istedim; bu nedenle hepsine şu üç soruyu sordum. İlk bakışta bildik klişe sorular gibi görünseler de, gerçekte, bu basit sorular, sürüklendikleri mesleki yolculuklarının en temel sebepleridir. Zaman zaman unuttuğumuz bu temel nedenleri öne çıkararak tekrar tartışmak önümüzde yeni ufuklar açacaktır.”



SERGİDE KİMLAR VAR?

Mehrva Arvin, Abnous Alborzi, Ghogha Bayat, Maryam Takhtkeshian, Baran Jafari, Somayeh Jafari, Rana Javadi, Zahra Khorami, Gohar Dashti, Maryam Rahmanian, Helia Rezaee, Kamand Razavi, Kimia Rahgozar, Azita Semnak, Maryam Saeedpour, Nazli Abbaspour, Naghmeh Ghassemlou, Shadi Ghadirian, Katayoun Karami, Hengameh Golestan, Nasim Goli, Yalda Moayeri, Tahmineh Monzavi, Hana Mirjanian, Mahshid Noushirvani, Hamila Vakili

BU SERGİYİ GEZİN MUTLAKA



“70 YILDIR HER ÇOCUK İÇİN, UNICEF”

Cermodern’in ev sahipliği yaptığı bir fotoğraf sergisi de Unicef’in 70 yıl dönümü nedeni ile hazırlanan “70 yıldır her çocuk için, Unicef” Sergide İran’ın dünyaca ünlü fotoğrafçısı Reza’dan Türkiye’de foto muhabirliğinin en önemlileri Ara Güler, Coşkun Aral ve Ozan Sağdıç’a, Nuri Bilge Ceylan’dan Tuba Büyüküstün’e kadar çok farklı isimlerin 70 fotoğraf yer alıyor. Sergilenen fotoğraflarda çocukların umutları, dilekleri ve sahip oldukları vizyon karelere yansıyor. yansıtıyor. Dünyanın her yerinde çocuk haklarını savunmakla geçen 70 yılı geride bırakan UNICEF, gelecekleri çatışmalar, krizler, yoksulluk, eşitsizlik ve ayrımcılık nedeniyle tehdit altında olan çocuklara hiçbir zaman desteği ile tüm dünyada büyük projelere imza atıyor.

FOTOĞRAF DERGİSİ KONTRAST YENİLENDİ

AFSAD bünyesinde yayın hayatını sürdüren ve benimde yakından takip ettiğim fotoğraf dergisi “Kontrast”, Ekim ayında yayımlanan 51. sayısında, yenilenen tasarımı ve içeriğiyle okuyucularıyla buluştu. 2003 yılından bu yana yayınlanan Kontrast’ın Genel Yayın Yönetmeni Gülser Günaydın son yıllarda teknolojinin gündelik yaşama girmesiyle fotoğraf yayınlarının çok büyük bir hızla değiştiğini ve yaygınlaştığını söyledi. Günaydın, “Hem fotoğraf paylaşımı farklılaştı ve çeşitlendi, hem de diğer sanat dallarıyla etkileşimi arttı. Biz de bu nedenlerle yeni yayın ekibi olarak görsel ve içerik anlamında daha zengin, günceli yakından izleyen bir dergi yaratmak istedik” dedi. Kontrast dergisinin 51. sayısında, yerli ve yabancı 12 fotoğrafçının potfolyosu, ünlü fotoğrafçılarla yapılan röportajlar, haberler yer alıyor. Dergiye www.kontrastdergi.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Yazının devamı...
Mehmetçik kareleri
22 Kasım 2016

Başkanlığını yakından tanıdığım ustalardan Hamit Yalçın’ın yaptığı dernek, Anıtkabir fotoğraflarıyla ilgili yılda iki kez düzenlediği fotoğraf yarışmasıyla dikkat çekmişti. Geçtiğimiz günlerde ise derneğin düzenlediği “Mehmetçik Fotoğraf Yarışması” sonuçlandı. Çankırı Belediyesi ve Türkiye Muharip Gaziler işbirliği ile düzenlenen yarışmada Abdurrahman Çetin birinci oldu.

300 FOTOĞRAF ARASINDAN SEÇİLDİ

Yarışma başvurularının 3 ay önce başladığını ve yarışmada yaklaşık 300 kare fotoğrafın değerlendirildiğini anlatan Anadolu Fotoğraf Derneği Başkanı Hamit Yalçın, jürinin geçtiğimiz gün Ankara’da toplandığını söyledi. Jüride ise kendisinin yanı sıra Devlet Fotoğraf Sanatçısı Ozan Sağdıç, Türkiye Muharip Gaziler Derneği Genel Başkanı Şükrü Tandoğan ile Fotoğraf Sanatçıları Ömür Can Yerli, Tuna Akçay, Nazım Tetik ve Aynur Bostan’ın yer aldığını aktaran Yalçın, yarışma ile ilgili kısaca şunları söyledi:

HASSAS BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ

“Ülke olarak hassas bir dönemden geçtiğimize inanıyorum. İçinde bulunduğumuz hassas dönemin gereğine uygun böylesi bir yarışmayı gerçekleştirmiş olmaktan mutluluk duyuyoruz. Çünkü bizi bir arada tutan değerlere daha sıkı sarılmamız gerekiyor. Daha önce de Türk Bayrağı fotograf yarışmamız büyük ilgi görmüş ve ses getirmişti. Dernek olarak fotoğraf hayatına katkı sağlarken bu ortak değerlerinde önemini vurgulayacak projelere imza atıyoruz.

TÖREN 17 ARALIK’TA ÇANKIRI’DA

Yarışmada bir de halk oylaması yapıldı. Yaklaşık 3 bin kişi de burada oy kullandı. Özel ödülleri belirlerken bu yüksek katılımlı halk oylaması da etkili oldu. Jüri toplantısının sonunda Türkiye Muharip Gaziler Derneği Genel Başkanı Şükrü Tandoğan’ın hediye ettiği gaziliğin hatırlatıcı simgesi birer kalpak hediye etmesi ise bizim için gerçekten büyük bir jestti. Yarışmanın ödül töreni 17 Aralık’ta Belediye Başkanı İrfan Dinç’in ev sahipliğinde Çankırı’da yapılacak.”

İŞTE ÖDÜL ALAN İSİMLER

Mehmetçik Fotoğraf Yarışması’nda Abdurrahman Çetin birinci, Ömer Şahin ikinci, Ramazan Oruç Karakaş üçüncü seçildi. Yarışmada Muhammed Diler, Çınar Yüksel, Mustafa Gezer, Alp Yetimoğlu, Mehmet Şancı ve birinci de olan Abdurrahman Çetin’in kareleri birer özel ödül aldı.



OSMAN ALTINIŞIK’TAN YENİ KİTAP

Mesleğe başladığım ilk yıllardan beri yakınımda olan Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nde de birlikte görev yaptığım Sabah Ankara Yayın Yönetmeni Osman Altınışık, üçüncü kitabını yayınladı.
Mesleğin “Osman ağabeyi” Altınışık, “Haberin Seyir Defteri” ve “B’Aşka Vakit Kalmadı” isimli kitaplarının ardından yayınlanan “246 Bir Kurtuluş Destanı” adlı kitabında 30 yıllık gazetecilik deneyimiyle 15 Temmuz ihanetinde verilen kurtuluş destanını kaleme aldı. Altınışık’ın hem gazeteci hem de yazar kimliğiyle şehit ve gazilerini hikayeleri üzerinden kaleme aldığı Trend Yayınları’ndan piyasaya çıkan “246 Bir Kurtuluş Destanı” ile ilgili şöyle konuştu:

HİKÂYELER BİRİNCİ AĞIZDAN

“Cuntacı FETÖ darbe girişiminde başkentteydim. O gün acı-kahramanlık-fedakârlık ve cesaretle örüldü. Yaşanmış olay ve öykülerden oluşuyor kitap. Bir milletin kanla yazılan direnişi, vatan mücadelesi anlatılıyor. Genelkurmay’da, Meclis’te, Özel Harekat’ta kısaca ihanetin baş gösterdiği hemen her yerde vatana karşı canını geda eden kahramanların, çocuk, eş ve analarını alarak tanklara siper olan gazilerin hikayelerinin birinci ağızdan aktarmaya çalıştım.

O GECENİN KAHRAMANLARINA HEDİYE

246’yı, Türk milleti ve milli irade şehitlerine armağan ediyorum. Kaleme aldığım her satırında gözyaşı olan bu kitap benim için çok özel. 246’yı yazarken ben ben olmaktan çıktım, gözyaşı ile her satırında irkildim. Helikopterden yağan mermilere ‘dur’ diyen Ahmet’lere, Ali’lere ve Cennet’lerin vatan mücadelesindeki şahadete giden öykülerini yazarken ben hiç ben olamadım. Tankın altında ezilen babasını ardında bırakıp şahadete yürüyen Elif’lerin hikâyelerini var bu kitapta. İhanetin savunma cephesi olan ve en fazla şehit-gaziyi veren Ankara’nın o gecesini, kayıplarını anlattım. Yaşadıklarımdan yola çıkarak bu vatana canın veren şehitleri kahraman gazileri yazdım.”

Yazının devamı...
20 usta, 1 kitap
14 Kasım 2016

Türk fotoğrafına damga vurmuş önemli isimler arasından 20 usta fotoğrafçı, 220 fotoğrafın yer aldığı “Ustaca Fotoğraflar” isimli kitapla kütüphanelerimize konuk olacak. 

KİTAP FİKRİ ABANT’TA ORTAYA ÇIKTI

“Türk fotoğrafına arşiv niteliğinde kalıcı bir yayın kazandırmak istedik” diyen Fotoiz’in kurucusu Serbülent Özkan’la kitabın hikayesini konuştuk. Prestij yayınının en önemli farklılığının 20 önemli ismin tek bir kitapta bir araya gelmesi olduğunu anlatan Özkan, şunları söyledi:
“Fotoiz bir fotoğraf paylaşım sitesi. Böyle doğdu. Ama 9 yıldır da farklı buluşmalar ve gezilerle fotoğraf tutkunlarını ustalarla buluşturuyoruz. Kitap fikri de her yıl Bolu Abant’ta Şubat ayında gerçekleştirdiğimiz Abant Fotoğraf Platformu’nda ortaya çıktı. Bu kitapta konuk olan ustalar, Abant’taki bu organizasyonumuza katılan isimler arasından aslında. Oraya gelen hocalarımızla sohbetler sırasında doğan projeye ortaya çıktıktan sonra ustalarımızın hepsi sıcak baktı ve fotoğraflarını bu yayında yer alması için bizlerle paylaştı.

İKİNCİ YAYIN YENİ NESİL USTALAR OLACAK

Ustalarla başlayan bu projenin yeni yayınlarla da sürmesini istiyoruz. Bir sonraki yayınımız yeni kuşak ustalar olacak. Türk fotoğraf sanatı geniş kitlelere yayılırken ustaları bir araya getirmek istedik. Dünyanın pek çok farklı coğrayasından kareler var. Ülkemizden, su altı ve doğal yaşamdan kesitler sunan kitap, fotoğraf dünyasında önemli bir etki yaratacak gibi görünüyor. Fotoğraf farklı alanlarda, özellikle sosyal medyada her geçen gün daha geniş kitlelere yayılırken Türk fotoğrafını geldiği noktaya taşıyan isimlerin en azından bir kısmını gelecek nesillere taşımak fikri bile bizim için çok değerli.”

SABİT KALFAGİL’İN YORUMU

Türk fotoğrafının değerli isimlerinden Prof. Dr. Sabit Kalfagil’in kitap hakkındaki yorumunu da paylaşmadan geçemeyeceğim. İşte ustanın yorumu;, “Ülkemizde fotoğraf sanatçılarının ortaya koyduğu çalışmalar hakkıyla karşılık bulmuyor, ödüllendirilmiyor. Ancak tüm bu desteksizlik içinde bile fotoğraf adına çok önemli girişimler ortaya çıkıyor. Bu kitap da onlardan biri. Fotoiz, fotoğraf sanatçılarının görkemli eserlerini bir araya getirerek adeta bir mucizeye imza attı. Bu tür kitaplara ülkemizde çok talep yok ne yazık ki. Ancak Türk fotoğraf sanatçıları dünya ölçeğinde çalışmalara imza atıyor. Bu kitap sayesinde bu işlerin geniş kitlelere ulaşacağına inanıyorum. Bu anlamda bu kitabın, Türk fotoğraf sanatına çok önemli bir katkı sağlayacağı şüphesiz.”

KİTAPTA KİMLER VAR?

“Ustaca Fotoğraflar” isimli kitapta Prof. Dr. Sabit Kalfagil, Prof. Dr. Atayakup Kaptan, Prof. Dr. Güler Ertan, Prof. Dr. Özer Kanburoğlu, Doç. Dr. Emre İkizler, Yrd. Doç. Dr. Beyhan Özdemir, Dr. Erdal Kınacı, Dr. Haluk Uygur, Coşkun Aral, Gültekin Çizgen, İzzet Keribar, İbrahim Zaman, Mehmet Turgut, Muammer Yanmaz, Niko Guido, Levent Konuk, Mehmet Hanay, Tamer Yılmaz, Mustafa Seven, Reha Bilir yer aldı.

NERDEN ALINIR?

Kitap Birenk Yayınevi tarafından hazırlanan kitap ilk etapta 5 bin adet basılacak. Yayında 20 ustanın her birinden 11 fotoğraf yer alıyor. 224 sayfalık kitabın 149 TL’den piyasaya çıkması planlanıyor. “Ustaca Fotoğraflar” kitapevleri ve mağazaların yanı sıra fotoiz.com, birenk.com.tr, insankitapkur.com gibi web platformlarından da satılacak.

Yazının devamı...
Foto muhabirleri 15 Temmuz'u anlattı
31 Ekim 2016

İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde bugün açılan sergi önümüzdeki ay içerisinde Ankara’ya taşınacak. Ardından ise Antalya ve Bolu ile yolculuğunu sürdürecek. Bu özel serginin tüm Türkiye’yi gezmesi planlanıyor.

47 FOTO MUHABİRİ ANLATIYOR

Bu sergiyi değerli kılansa çok farklı kurumlardan Türkiye’nin önde gelen 47 foto muhabirlerinin fotoğraflarından oluşmasının yanı sıra bu isimlerin o gece yaşadıklarını da aktarmaları. Sergide fotoğraflar ile birlikte foto muhabirlerinin yaşadıkları da Türkçe veya İngilizce olarak aktarılıyor. Associated Press, Reuters, AFP, EPA, Anadolu Ajansı, İHA, DEPO gibi ajansların yanısıra Hürriyet, Milliyet, Sabah, Sözcü, Cumhuriyet, Habertürk gibi birçok gazetenin foto muhabirleri hem yaşadıklarını aktarıyor, hem de birbirinden çarpıcı 95 fotoğrafla gecenin dehşetini ortaya koyuyor. Bu özel sergiyi dernek, 15 Temmuz gecesi şehit olan Yenişafak Gazetesi foto muhabiri Mustafa Canbaz’ın anısına gerçekleştiriyor.

ANLATTIKLARI NEDEN ÖNEMLİ?

Foto muhabirleri dünyanın her yerinde “Tarihe tanıkları” ifadesiyle tanınır. Bunun ifadeyi getiren ise basın fotoğrafçılarının olayları en yakından belgeyen insanlar olmasıdır. Takip ettiğiniz konunun fiziki olarak yakınında değilseniz, gerçekleri belgeleyemezsiniz. İnsanlar duyduklarını anlatabilir, hatta resmedebilir ama yaşamadan fotoğraflayamazsınız. Bugün bir gazete veya dergide yayınlanan fotoğraf gelecekte o olayın tarihi vesikası olacaktır. İşte buy yüzden 15 Temmuz darbe girişimini fotoğraflayan foto muhabirlerinin anlattıkları çok değerli.

FOTO MUHABİRLERİNİN ANLATTIKLARINDAN

* Selçuk Şamiloğlu(Hürriyet Gazetesi)
“Taksim’de üç asker direndi, biri havaya ateş açtı, polisler de karşılıklı olarak havaya ateş açtılar. Meydanda ne kadar polis, asker varsa havaya ateş açtılar. Bu sırada jetler Taksim üzerinden alçak uçuş yaparak geçince tam bir savaş ortamı oluştu.”
* Murat Şengül(Sabah Gazetesi)
“Askerin silahından çıkan merminin sesini duyabiliyorduk. Hatta siper aldığım yerde ayağımın yarım metre yanına kurşun saplandığını gördüm. Gece boyu süren çatışma halinden sonra biraz dinlenmek için park etmiş metrobüslerden birinin içine girdim ancak yarım saat geçmeden metrobüsün camına isa“Bu bir terör saldırısıydı.”
* İsmail Coşkun(İhlas Haber Ajansı)
Daha önceleri kutlamalarda gördüğüm uçak, helikopterler karanlığın içerisinden bu sefer çok başka şekilde geliyordu. Kendimi o an bir film setinin içerisinde bulmuş gibiydim”
* Ahmet İzgi(Anadolu Ajansı)
“15 Temmuz gecesi tankların önünde duran, kurşunlara göğüs geren halkımıza bir gazeteci olarak tanıklık edince tarihteki hiçbir kahramanlık hikayesinin abartılı olmadığını anladım.”
* Emrah Gürel(Associated Press)
“Taksim’de toplanan halk askerleri ikna ederek polise teslim etti. Askerler teslim olurken jetler süpersonik ses çıkartıp bomba etkisi yaratarak muazzam bir panik oluşturdu. Her şeye rağmen halk Taksim’den ayrılmadı.”



* Zekeriya Albayrak(Sözcü Gazetesi)
“Savaş uçakları çok alçaktan uçuyor, helikopter makineli tüfek atışları yapıyordu. Meclis Dikmen Kapısı’ndan 200 metre kadar ilerledik ki o an inanılmaz bir patlama sesi duyuldu. Etrafımızdaki insanlar ağlamaya, bağırmaya başladı. O patlama Meclis bahçesine atılan bomba idi.”
* Dağhan Kozanoğlu(Milliyet Gazetesi)
“Asker ise köprüyü her iki yönde trafiğe kapatmış, yerde siper alarak, tüfeklerini kalabalığa doğrultmuştu. Artan tansiyon sonrası açılan her ateş sonucunda kalabalık içinden yaralananlar oluyor ve ambulans çağrısı yapılıyordu. Fotoğraflamak üzere askerlere mümkün olduğunca yaklaşmaya gayret ettim. Ancak sürekli açılan ateş ve seken kurşunlar durumu güçleştiriyordu.”
* Necati Savaş(Cumhuriyet Gazetesi)
“Bugüne kadar birçok patlama, saldırı, miting ve türlü türlü çatışmalı, riskli eylemler izlemiştim. Ama kendimi hiç bu kadar kötü hissetmemiş, hiç bu kadar büyük bir kaosun içinde bulmamıştım. Tam bunları düşünürken üzerimize ateş açıldı. Bu ateş Genelkurmay önünde gecenin ilk saldırısıydı.”

 



Türkiye Foto Muhabirleri Derneği’nin “Fotoğraflarla 15 Temmuz Darbe Girişimi” sergisi ilk kez Dünya Enerji Kongresi’nde açıldı.

Yazının devamı...
Mustafa’nın “Kelebek Koleksiyonu”
10 Ekim 2016

Mersin’i tanıtan ise Doğan Haber Ajansı’nın fotoğraf tutkunu muhabiri Mustafa Ercan. Mustafa Ercan geçtiğimiz günlerde bu kez çok farklı bir proje ile fotoğraf severlerin karşısına çıktı, “Mersin’in kelebekleri.” Geçtiğimiz günlerde 7’nci Akdeniz Turizm Forumu kapsamında açılan sergi ile görücüye çıkan “Mersin’in Kelebekleri” önümüzdeki haftalarda Türkiye turuna başlayacak. İlk olarak Kocaeli’nde açılacak sergi Ankara’ya da taşınacak. Serginin 2 yıllık bir çalışmanın eseri olduğunu anlatan Ercan, “Türkiye’de 450 tür kelebek bulunuyor ama Mersin’de fotoğraflanabilen 138 türden 30’u sergide yer alıyor” dedi.

BUTİK TURİZM İÇİN ÖNEMLİ

Kendisini muhabirliğinin yanı sıra “Fotoğraf sanatçısı” olarak tanımlayan Ercan, “Mersin’de yaşayan özel tür kelebekleri fotoğrafladım. Ayrıca Mersin kitle turizminden ziyade butik turizm çalışmak isteyen bir kent. Bu kelebekler de butik turizm için önemli. Yurtdışından gelen makro fotoğraf çeken fotoğrafçılar, kentte 1 hafta kalarak bu kelebekleri fotoğraflayabiliyor. Türkiye’de özellikle Akdeniz’de bu tür fotoğraf turları için uygun pek çok doğal nokta var. Mersin bu noktalardan biri” dedi.

AKLIM KELEBEKLERDE KALDI

Mersin Fotoğraf Derneği’nin projesini haber yapmak için gittiğim Erdemli İlçesi’ndeki tarihi ve turistik Kanlıdivane antik kentinde kelebeklerle tanıştım. Haberi yaptım, görüntüleri televizyon kanallarında, haberi de çeşitli gazetelerde yayınlanınca aklım kelebeklerde kaldı. Bu nedenle Mersin Fotoğraf Derneği’nin projesine dahil oldum. Bu proje, Selami Türk, Mehmet Süer, Arif Örslü, Erol Özer ve Savaş Şener ve Ali Kemal Çerçi gibi makro ustalarının peşine takıldım. Deyim yerindeyse hep paçalarına yapışıp ayrılmadım. Onlar da benim fotoğraf merakımı anlayınca hiçbir zaman yalnız bırakmadılar. Gittikleri her çekim bölgesine beni de götürdüler.

TARIM İLAÇLARI İLE TÜRLER TEHLİKEDE

Meslektaşım Mustafa Ercan kadrajına aldığı kelebekleri ve fotoğraflarının hikayesini ise şu sözlerle anlattı; “Mersin aslında kelebek cenneti ancak çiftçilerin bilinçsiz tarım ilacı kullanımı nedeni ile türlerin yaşam alanı tehlike altında bulunuyor. Tarsus, Toroslar, Yenişehir, Erdemli ve Silifke ilçelerinin yüksek kesimlerinde fotoğraflar çektim. Bu fotoğraflar arasında çok özel türlerde bulunuyor. Ancak Mut, Silifke, Anamur, Bozyazı, Aydıncık ve Çamlıyayla ilçelerine henüz gidemedim. Önümüzdeki dönemde imkanlar dahilinde Mut, Silifke, Anamur, Bozyazı, Aydıncık ve Çamlıyayla ilçelerinde yaşam alanı olan türlerin de fotoğraflamayı çok istiyorum. Hedefimde Mersin kelebeklerinin tüm türlerini fotoğraflamak var ama ne zaman tamamlarım onu bilmiyorum.

GAZETECİ OLMAM ETKİLİ OLDU

Tabi ki benden önce çalışmalar yapan var. Bu anlamda çektikleri fotoğraflarla uluslararasında ismi bilinen Mersinli birçok fotoğrafçı var. Ancak, benim gazeteci olmam, çektiğim fotoğrafları sık sık sosyal medya hesaplarında paylaşmam son dönemde beni ön plana çıkarttı. Kendinizi sınırladığınız da körelirsiniz. Ben hafta için yaşadığım stresimi izinli olduğum günlerde ki özellikle Pazar günleri sabah saat 04.00 gibi evde çıkarak şehri yüksek kesimlerinde fotoğraf çekerek atıyorum. Sadece yaşadığım kenttin bilinmeyen, görünmeyen yüzünü, kentte yaşadığını iddia edenlere göstermeye çalışıyorum.

YAŞADIĞIMIZ KENTİN FARKINDA DEĞİLİZ

Her kelebeğin yaşam alanı farklılık gösterdiği gibi aynı bölgede yaşayan türlerde var. Örneğin, Afrika Kral Kelebeği’nin alt kolu olan Sultan Kelebeği, Tarsus İlçesi’ne bağlı Kulak Mahallesi’ndeki okaliptus ormanında yaşıyor. Burada başka bir tür yaşamıyor. Çukurova Üniversitesi’nde Biyometri ve Genetik Anabilim dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Zeynel Cebeci, Kulak Mahallesi’nde yaşayan Sultan Kelebeği ile ilgili olarak bir kitap yazmıştır. Mersin Üniversitesi’nde Biyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Yusuf Hüseyinoğlu’nun da bu alanda Mersin il genelinde yaptığı çalışmalar uluslar arası bilim dergilerinde yer aldı. Ancak bir yeryüzü cenneti olan Mersin’de yaşayanlar bile bunlardan maalesef haberdar değil. Mersin’deki doğal güzellikleri konunun uzmanları ve konuya ilgi duyan kimseler dışında hiç kimse farkında değil. Fakat dijital teknolojinin gelişmesi ile birlikte bu insanların gözüne batarak, farkındalık oluşturdu. Önümüzdeki günlerde bu bilinirlilik daha da artar umarım.”

Yazının devamı...
‘Kardeş ülke’ renkleri
5 Ekim 2016

Pakistanlı fotoğrafçılar Gulraiz Ghouri ve Faisal Rauf’un imzasını taşıyan ve iki ülkenin güzelliklerini yansıtan “Pakistan ve Türkiye’nin Renkleri–Objektifin İçerisinden” sergisi CerModern’de açıldı. Sergide Türkiye’den ve Pakistan’dan 100’ün üzerinde fotoğraf yer alıyor.

İKİ KARDEŞ ÜLKE

Sergideki fotoğraflarda Pakistan ve Türkiye’nin zengin uygarlık mirası, derin tarihi bağlantılar, nefes kesen manzaraları, insanlar, kültür bağları objektife yansıyor. “Türkiye’de bu yılki Bağımsızlık Günü kutlamalarının bir parçası olarak bu anlatımı daha geniş bir biçimde paylaşmayı tercih ettik. Sergi, doğanın, yaşamın ve iki kardeş ülkedeki geleneklerin sayısız boyutlarını gösterecek” diyerek etkinliği anlatan Pakistan’ın Türkiye Büyükelçisi Sohail Mahmood, “Pakistan’ın önde gelen iki fotoğrafçısı Gulraiz Ghouri ve Faisal Rauf, son zamanlarda Türkiye’yi ziyaret ettiler ve onun eşsiz coğrafi güzelliğini ve kültürel zenginliğini fotoğrafladılar” dedi.

YENİ PENCERE AÇACAK

Büyükelçi Mahmood, sergi ile ilgili olarak şunları söyledi; “Pakistan ve Türkiye’ kelimeleri birlikte söylendiğinde akılda birçok görüntüyü canlandırıyor ve anımsatıyor. Bu birlikteliğin hikayesini özellikle objektifin içerisinden anlatmak moral verici. ‘Görmek inanmaktır’ eski bir atasözü böyle söyler. Hiç şüphem yok ki, bu fotoğraf sergisi Pakistan üzerine yeni bir pencere açacaktır, Pakistan-Türkiye kültürel işbirliğini daha da derinleştirerek. Bu serginin renkleri çok yönlü bağlarımıza daha fazla canlılık ekleyecek ve geniş insanlararası değişimlerimizi takviye edecektir. Yaşasın Pakistan-Türkiye Kardeşliği!”




FOTOĞRAFÇILAR HAKKINDA

Gulraiz Ghouri Doğa aşığı bir fotoğrafçı olan Ghouri, genç nesilin temsilcilerinden biri. Fotoğraflarında doğa ile olan samimiyetini ortaya koyan Ghouri, dünyanın bakir ve saklı güzelliklerini resmetmek için 40 ülkeyi gezdi. Gülraiz Ghouri, Pakistan’ın en büyük hazır görselleri bankası olan “Foto Bank’ı” yaratan isim.
Faisal Rauf Lahor’da kendi endüstriyel biriminin sahibi olan bir işadamı olan Rauf’un, fotoğrafçılık tutkusu hobi olarak başlamış. Tutkusunun peşinden birçok ülkeye seyahat eden Rauf, fotoğrafları ile bir çok ödül sahibi.

CERMODERN’E GİDİNCE

Cermodern’e giden fotoğraf tutkunları ayrıca Çağdaş İran fotoğraf sanatının temsilcilerinden Romin Mohtasham’un Gitmek ve Kalmak Arasında temasıyla hazırlamış otuz eserden sergisini de görme şansı yakalayabilir. Fotoğrafta sürralist bir bakışa sahip olan Mohtasham, genç yaşlarda aldığı resim ve desen eğitimini daha sonraki yıllarda Tahran Güzel Sanatlar Fakültesi’nde aldığı fotoğraf eğitimiyle beraber öznel bir çizgiye taşımış. Sergi 28 Ekim’e kadar gezilebilir.

BİRLİKTE AÇTILAR

Serginin açılışını, Pakistan Büyükelçisi Sohail Mahmood ve Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Şeref Ateş yaptı. İki isim, açılıştaki konuşmalarında, Pakistan ve Türkiye arasındaki kültür, sanat ve ikili ilişkilerden bahsetti. Daha sonra ikili birbirine çeşitli hediyeler takdim etti.

Yazının devamı...
Bir kitap bir belgesel
20 Eylül 2016

Gürbüz, “Direniş Ateşinin Yakıldığı Yer: Marmaris” adlı belgesel ve kitabında, darbe girişimi ile sonrasında, darbecilerin yakalanması için yürütülen operasyonları aktarıyor. 

Belgesel ve kitabın 3 farklı bölümden oluşacağını anlatan Kenan Gürbüz, “İlk iki bölümde suikast girişimin yaşandığı gece ve suikast timimin yakalanma sürecini tanıkların gözünden ele aldık. Son bölümde ise o gece Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte olan yetkililerin ve siyasilerin gözünden o gece yaşananların bilinmeyen yönlerini anlattık. Kamuoyunun merak ettiği sorularının yanıtlarını aradık” dedi.

UYKUSUZ 17 GÜN

Türkiye’de görev yaptığı kentlerde başarılarıyla adından söz ettirmeyi başaran meslektaşım ve eski dostum Kenan Gürbüz, 15 Temmuz gecesinin tanıklarından biri olarak yaşadıklarını kalıcı iki eserle olarak geleceğe taşıdı. Gürbüz, darbe girişiminin yaşandığı gece Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kaldığı Marmaris’teki oteldeki baskını izledi ardından ise darbeci askerlerin yakalanması için süren 17 günlük takibi yakından takip etti.
“O gece helikopterler insanların üzerine dehşet saçıyordu. Şehitler verildi, büyük bir mücadeleyle demokrasi kazandı. Sonrasındaysa darbeci suikast timinin peşinde operasyonu yürüten polis ve askerler gibi bizlerde günlük bir-iki saatlik dinlenmelerle 17 günü uykusuz geçirdik” diyerek yaşadıklarını anlatan Gürbüz’le kitabı ve belgeselini konuştuk:

TARİHE SORUMLULUĞUM

“Belgeselin çekimlerine 40 gün önce başlandı. Ben bu yapıma yönetmen olarak imza attım. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaldığı otele yönelik suikast girişimi, o gece ölümü göze alarak görev yapan gazeteciler sayesinde dünyaya duyuruldu. İki polis memurunun şehit olduğu o gece, ateş kusan helikopterlere aldırış etmeden, kurşun yağmurunun altında görüntü ve fotoğraf çekmeye çalışan birkaç cesur gazeteci ile tabancaları ile helikopterlere ateş eden kahraman polisler bana göre tarihe geçti. Burada yaşananların geleceğe aktarılması gerekiyordu. Yaşadıklarımın benim hafızamda kalması yerine kalıcı eserlerle anlatılması gerektiğine inanıyorum. Bu kitap ve belgesel benim tarihe sorumluluğum. ‘Direniş Ateşinin Yakıldığı Yer: Marmaris’ bu düşünceyle doğdu.”

ATEŞ ALTINDA GAZETECİLİK YAPTIK

15 Temmuz darbe girişimi sırasında Marmaris’te Erdoğan’ın kaldığı otele yapılan saldırı ve sonrasında sürdürülen operasyonların yakın tanığı Kenan Gürbüz, yaşadıklarını kısaca şu sözlerle aktardı:  “Darbe girişimi haberini aldığımda Muğla’daydım. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Marmaris’te olduğu ve kısa bir süre içinde açıklama yapacağı yönündeydi. Kısa sürede soluğu Marmaris’te aldım. Erdoğan’ın açıklamalarını geçtikten sonra yaşananlar dehşetti. Otele ateş yağmaya başlamıştı. Üç askeri helikopter Erdoğan’a suikast düzenlemek için konakladığı otele saldırı gerçekleştiriyordu. Darbeci askerler otele ve otellerin olduğu bölgeye giden yolda hareket halinde olan her şeye helikopterle hedef gözetmeksizin ateş ediyorlardı. Ben ve bölgeye ulaşan gazeteci arkadaşlarım tam anlamıyla ateş altında, hayatlarını tehlikeye atarak gazetecilik yapıyorlardı. Bu kanlı gecenin ardından ise Marmaris, Datça ve Ula ilçelerinde yaklaşık 100 kilometrelik alan 17 gün boyunca özel eğitimli komandolar ve polisler tarafından adeta karış karış tarandı. Bölgedeki ormanlık alanlara, tarım arazilerine ve boş evlere çok sayıda operasyon düzenlendi. Darbeci askerlerin sayısının 37 olduğu açıklanmıştı. Operasyonlar sonucu darbeci askerlerin 36’sı gözaltına alındı. Bir darbeci Yüzbaşı ise aranıyor. Askerlerin kaçışları sırasında bıraktıkları ve üstlerinde yapılan aramalarda ele geçirilenler ise yanlarında adeta bir cephanelik taşıdıklarını ortaya koydu.”

Yazının devamı...