(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Onur Baştürk" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Onur Baştürk" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Onur Baştürk

‘Melek yazarı’nın son dakikaları

Bir dönem, 2007 yılında, ortalığı kasıp kavuran “Secret” (Sır) diye bir kitap vardı, hatırlayın.

Çekim yasasından bahsediyor, “Gerçekten isteyince her şey oluyor” deyip insanların kalbini çeliyor ve fena halde iddialı takılıyordu: 

“Tarihteki en önemli insanların bazıları yüzyıllar kadar eski olan bu sırra vakıf oldu. Eflatun, Beethoven, Edison, Einstein... Ve şimdi sır tüm dünyaya açıklanıyor.”
“Secret” o kadar konuşulmuştu ki, inananı inanmayanıyla birlikte herkesin diline düşmüş, kısacası sırrın suyu çıkmıştı.
2010’dan itibaren ise bizim topraklarda “Secret”ın etkisi çoktan bitmiş, dalga dalga başka bir şey yayılıyordu: “Meleklerle Yaşamak”!
Yazarı Beki İkala Erikli’ydi. Meleklerle konuştuğunu söyleyen Erikli’nin kitabı kısa sürede bir seriye, oradan da yüksek satış rakamlarına ulaştı.
Sonrası sessiz sedasız çorap söküğü:
Meleklerle bereketi, aşkı yaratma seminerleri, meditasyon CD’leri, “melek yazarı” olarak edinilmiş bir ün.
Öyle ki, hiç ummadığım insanlardan arada duyuyordum “Meleklerle Yaşamak”ı.
Kitabı okumaya başladıktan sonra evde, sokakta tüy bulduklarını, bunun meleklerin bir işareti olduğunu...
Kendi “Secret”ını yaratan Beki İkala Erikli’nin hayat hikayesi maalesef acı bir şekilde son buldu.
İki gündür herkes onun kurban gittiği esrarengiz cinayeti konuşuyor.
Beki İkala Erikli cinayetten yarım saat önce benim de sık sık kahvaltısı için gittiğim Setup Deli adlı kafede yemekteymiş.
Yemeğini bitirip kalkmış ve iki adım mesafedeki apartmanına girdiği anda da
vurulmuş.
Hem içeride hem de apartmanın dışında kamera varmış.
Yani katil bile bile lades demiş gibi.
Gizemli cinayetle ilgili en çok konuşulan iddia ise ona terapiye gelen biri tarafından vurulduğu...

Islak hamburger peşindeki ünlü yabancı şef

Geçen cumartesi...Dolmabahçe’de yaşanan patlamanın üzerinden sadece 3-4 saat filan geçmiş.
Ortalık karışık, Taksim civarı bir anda sessizliğe bürünmüş.
İşte böyle bir ortamda dünyaca ünlü bir şef etrafındakilerin “dışarı çıkma” uyarısına hiç kulak asmadı ve gecenin 02.00’sinde konakladığı CVK Oteli’nden çıkıp Taksim Meydanı’nda aldı soluğu.
Ne için mi? Kızılkayalar’da ıslak hamburger yemek için!
Çünkü daha önce methini çok duymuştu, mutlaka tatması gerekiyordu.
Kim mi o ünlü şef?
2015’te dünyanın en iyi pasta şefi seçilen Albert Adria.
23 senesini meşhur El Bulli’de pasta şefi olarak geçirmiş şahane bir adam.
Aynı zamanda moleküler mutfağın dahilerinden Ferran Adria’nın kardeşi.
Albert Adria’nın o tarihte İstanbul’da bulunma nedeni ise ikinci kez yapılan gastronomi konferansı Gastromasa.
Bu konferansa birçok ünlü şefle beraber konuşmacı olarak gelmiş Adria.
Olayı bana anlatan ise Avustralya’nın ünlü Türk şefi Somer Sivrioğlu.
Doğrusu Somer anlattığında şaşırdım:
Kızılkayalar’ın ıslak hamburgerinin ünlü bir şefi gece yarısı sokağa dökecek kadar meşhur oluşuna...
O yüzden derim ki hanımlar beyler, o ıslak hamburgerin değerini bilin!

Yeni yıl kafası en iyi AVM’lerde

Sev sevme, fark etmiyor. Şehirdeysen, hele İstanbul’daysan, AVM’lerde az ya da çok vakit geçiriyorsun.
Ve ne yalan söylemeli, yeni yıl heyecanını en iyi yaşatan yerler de oralar.
Misal 1: Kanyon’da bugün yılbaşına özel bir hediye pazarı kuruluyor. AVM’nin geleneksel yılbaşı konserinde ise bu yıl MFÖ var. Tarih, 25 Aralık.
Misal 2: Akmerkez, giriş kapısı önüne kurduğu mini buz pateni pistiyle şık bir iş yapmış.
Dahası, yeme-içme katına yeni açılan Take a Seat adlı çok amaçlı restoran, tam Bikini Berlin kafasında.
Kahvecisi, tatlıcısı, dizayn ürün satan dükkanı, ahşaba ağırlık veren tasarımı ve açık havada takılmanı sağlayan balkonuyla...
Misal 3: Zorlu’da ise geçen yılki gibi bir yeni yıl köyü kurulmuş, birçok marka ürünlerini sergiliyor.

Canlı yayının suyunu çıkarmak 

Canlı yayın dediğim, sosyal medyadaki canlı yayın.
Snap ya da Insta Story’den yapılanı.
Bazı ünlü ya da ünlümsü kullanıcılar işin suyunu çıkardı.
Bir bakıyorum, bin tane video peş peşe yüklemişler.
Kameraya bakıp konuşuyorlar. Sürekli bir konuşma hali, bır bır bır.
Ayarları bozuldu galiba. Ya da şarkıdaki gibi: Yalnızlık ömür boyu.
İkisinden biri.

Telefonum nerede

Akıllı telefonlarla olan bağımlı ilişkimize yaşanmış bir örnek.
Bir gece önce yaşadığı ve detaylarını çok demlenmiş olmaktan dolayı hiç mi hiç hatırlamadığı ‘tek gecelik ilişkisini’ ertesi gün arkadaşlarına şöyle anlatır üst düzey kariyerli bir kadın:
“Uyandım ve bir çığlık attım. Çünkü telefonum yoktu!”
Eh, ne de olsa telefon artık öbür yanımız, olmazsa olmazımız.
Hatırlanmayan detayların o dakika hiçbir önemi yok.

Meltem Cumbul ve bebek hareketi

Meltem Cumbul yeni başladığı dizisini 1 yaşından küçük bir bebek sette çalıştırıldığı için terk etti. Şahane bir hareketti. Bu zamanda kimse yapmaz böyle bir şeyi.
Üç beş söylenir ama umuru olmaz. Çekimlere devam eder, gelsin paralar...
Lakin olaydan sonra kafam karışmadı değil.
Meltem’e sordum hemen.
“İyi ama Amerikan film ve dizilerinde yeni doğan bebek sahneleri görüyoruz. Orada hep küçük yaştaki bebekler kullanılıyor. O nasıl oluyor?” diye.
Meltem bu sorumun yanıtı için başkanı olduğu Oyuncular Sendikası’nın avukatı Sera Kadıgil’e yönlendirdi beni.
Kadıgil şöyle giderdi merakımı:
“Oralarda şartlar o kadar iyi ki! Saat sınırlaması var, o çocuğun yanında çekim boyunca pedagog var, çocuk için ayrı hazırlanmış sözleşmeler var. Var da var!
Türkiye’de bunların hiçbiri yok. O yüzden biz hazırladığımız teklifte 3 yaşın altı çocuklar sette olmasın dedik. Çünkü setlerdeki şartlar çocuklar için iyi değil.
Gel gör ki Bakanlık üç yıl değil, asgari üç ayla sınırlandırmayı düşünüyor meseleyi.”

X