(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Rauf Tamer" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Rauf Tamer" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.

Rauf Tamer

Yeri gelmişken
22 Aralık 2016

Ders almışa benzeriz ki, her iki ülke, bu defa aynı hataya düşmedi.


Aklıselim
öne çıktı, ortak bir basiret sergilendi.


Hatta diyebiliriz ki ilişkiler, daha da mesafe aldı.


***


Yeri gelmişken...


Asıl nokta şu.


Terörün, Türkiye sınırlarını aşıp, şimdi Avrupa’da boy gösterdiği malûm.


Bunun böyle olacağı belliydi. Türkiye’de akan kan, kendine yeni mecralar arıyor... Maalesef bunu hâlâ anlamayan devletler var. Terör, böyle bir şey... Ne milliyet tanıyor, ne ırk tanıyor, ne de din...


Dost geçinen ülkelere tavsiyemiz şudur: Terörü pışpışlamaktan vazgeçin... Bize vız gelir... Biz alışkınız...Nasıl olsa üstesinden geliriz...


Fakat siz, çeyrek yıl bile dayanamazsınız.


***


Unutmadan...


Dost geçinen ülkelere bir de mesajımız var.


3 milyon mülteciye kucak açtığımız için
bize övgüler yağdırıyorsunuz, değil mi? Sırf mülteci meselesi mi? Onun yanı sıra her ırktan, her milletten, her dinden insanlar gelmiş ve Türkiye’deki mozaiğe katılmıştır...


Şimdi... Size bir soru:


-
Böyle bir millet, soykırımcı olabilir mi?Parlamentolarınızda aldığınız kararlardan hiç utanmayacak mısınız?

 


Not:

Dün ve bugün en kısa gün.


Yarından itibaren günler birer ikişer dakika uzamaya başlıyor... Bunca kara haberin arasında bari müjde sayılmaz mı bu?

Yazının devamı...
Çağrışımlar
21 Aralık 2016

Diyelim ki biliyor...

 

Peki, Büyükelçi’nin sergiye geleceğini nerden öğreniyor?

 

Diyelim ki öğreniyor. Peki, elçinin korumasız geleceğine nasıl emin oluyor da koruma diye kendini yutturuyor?

 

Bunlar kafama takılan sorular...

 

Geçelim.

 

Yoo, geçmeyelim, biraz düşünelim.

 

***

 

Katili anlatırken ilk laf takım elbiseli.

 

Eh, korumalardan başka kimde kaldı zaten takım elbise?

 

Düğüne, baloya, galaya bile şortla, atletle, eşofmanla gelen yeni bir jenerasyon, bizi çağdaş uygarlığa taşır inşallah.

 

***

 

Büyükelçi, koruma kullanmayı pek sevmezmiş. Helal olsun... Bizde ne iş yaptığı bilinmeyen magandalar bile 3-4 korumayla gezerler.

 

Büyükelçi’nin cesareti, Türk Halkı’na olan güvenden geliyordu. Ne yazık, bir meczup çıktı, bizi mahçup etti.

 

***

 

Saldırı, belki Türk-Rus ilişkilerinin bozulması için yapılmış olabilir.

 

Ama ilişkiler bozulmadı, daha da ilerledi...

 

İşte, terörün beyhude ve nafile olduğunu gösteren bir argüman da bu.

 

***

 

Putin’le Erdoğan o kadar sık buluşuyorlar ve konuşuyorlar ki, artık ya Erdoğan Rusça öğrendi ya da Putin Türkçe’yi iyice söktü.

 

Darısı Trump’ın başına.

Yazının devamı...
Bir de bu var
20 Aralık 2016

Ülkelerin Devlet büyükleri, sıraya girip taziyelerini bildirdi.


Demek ki yavaş yavaş adam oluyorlar. Bizim 36 diplomatlamız öldürüldüğü dönem, bunlar kıllarını kıpırdatmadılar. İnsaniyetlerinde terakki var, bravo.


Rus Halkı’na tekrar başsağlığı dilerim. Karlov, Türk-Rus ilişkilerinin düzelmesinde büyük rol oynamış değerli bir diplomattı.



Avrasya


Bu eser, bir mühendislik harikası kabul ediliyor. 9 şiddetindeki bir depreme bile dayanıklı olması ayrıca kayda değer.


Boğaz’ın iki yakasının kaçıncı kavuşması bu?..


Üç köprü + Marmaray + Avrasya... 5’inci kavuşma.


Hayırlı olsun.


Darısı Çanakkale Boğazı’nın başına.



HDP binaları


Oralara yapılan saldırıları nefretle kınıyorum. Siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Hele teröre destek’le suçladığınız bir parti’nin
binalarına saldırıp, terör estiremezsiniz.


Ayrıca... Eşbaşkanları ve milletvekilleri tutuklu olan bir partinin binalarına saldırmak, Türkiye geleneklerinde yoktur.



Yanlış kelime


Şu ifadelere bir bakar mısınız?


- Teröre inat kardeşlik.

- Teröre inat demokrasi.

- Teröre inat barış ve özgürlük.


Ve daha neler neler.


Oysa “güzel şeyler” inat için yapılmaz. “Güzel olduğu için” yapılır.


Lütfen inadı bırakın, onun yerine başka kelime kullanın.

Yazının devamı...
Onlar
19 Aralık 2016

Afganistan’dan Irak’a, Irak’tan Suriye’ye kadar... İşlenen bütün cinayetleri yüzlerine vurun.


Her katliamda, patlayan her bombada, onların izi vardır. Soykırım’ın ustalarıdırlar.


Daha eskilere gitmeyin... Atom Bombası’na kadar inmeyin... Sadece son 25 yıla bakın, yeter.

 

 

HALEP


Tahliye nedir ki?


Asprin’le tedavi.


Canavar orada durdukça, asprin ne işe yarar?


Suriye bataklığı, bol aktörlü bir denkleme dönmüştür. Kim çözecek? Herkes horoz kesilmiş. Derler ya hani... Şef çok, Kızılderili yok. Tam öyle işte... Korkarım sonunda yine alavere dalavere, Kürt Mehmet, Türk Mehmet nöbete.

 

İÇERİSİ


Evet, dönelim içeriye.


Havada kalan bir iddia var.


- 15 Temmuz bir tiyatroydu.


“Biraz açar mısınız?” diye çok sordum ama muhatap bulamadım. İddiayı ortaya atıp kafamızı karıştırdılar, sonra da yok oldular.


Halbuki bunu öğrenmemiz lazım. Nesi tiyatro? Neresi tiyatro? Nerden anladın?


Şehit sayısından mı? Gazilerin miktarından mı? Generallerin yerlerde süründürülüp kelepçelenmesinden mi?


Nereden anladın?


Yok yok. vazgeçelim.


Her darbe biraz tiyatrodur zaten... İnsanı “tatbikat var” diye kandırırlar.


Darbe geliyorum demez ki.

Yazının devamı...
Millet yapar
18 Aralık 2016


Birlikte ve kararlılıkla...


-
Konser varsa iptal etmeyin.


-
Maç varsa ertelemeyin.


- Sinema, tiyatro, gala, resepsiyon, nişan, nikah... ne varsa aynen devam.


***


Siyaset
, kendi takvimini bozmamalı.


Hükümet
, kendi plan ve programını değiştirmemeli.


Muhalefet
, yapıcı eleştirilerinden vazgeçmemeli.


Ticaret
ve rekabet, yatırım ve hamlelerinden hiç caymamalı.


Seferberlik budur işte.


Yoksa, silahları kuşanıp dağa çıkacak değiliz. (Gerekirse çıkarız ama böyle bir şey istenmiyor.)


***


Özetlersek...


Hem tevekkül içinde olacağız, hem basiret sergileyeceğiz.


Öfkemiz normaldir ama fevri davranmayacağız.


Hele terör örgütlerini sevindirecek hiçbir görüntü vermeyeceğiz.


Mücadelenin ana hatları bunlardır.

 

Not:


Madem vekâlet savaşlarıdır bu...


Madem asıl patronlar arkaya saklanmıştır...


Ayıptır söylemesi...


Acaba biz de birilerine vekâlet veremez miyiz?


Devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz
diyeceksiniz. Tabii ki bağdaşmaz. Ama dünyada ciddiyet mi kalmış?

Yazının devamı...
Sözün kısası
17 Aralık 2016

 

Hele takiyeci devletler’den gelen mesajlar yok mu?

 

Kahroluyorum...

 

Alay eder gibiler.

 

***

 

Terör, korkak ve kalleş olduğu için, ancak pusu kurabiliyor. Vuruşacak dermanı kalmadı. Polisin ve askerin toplu taşıma araçlarına yöneldi.

 

Üzerinde yaşadığımız şu gezegen, böyle bir şerefsizlik görmemiştir.

 

Arkasındaki devletler, daha da şerefsiz.

 

Bir de taziyede bulunuyorlar.

 

Kabul etmeyin.

 

Ve kabul etmediğinizi dünyaya duyurun.

 

-Hangi devletler?

 

Onlar belli.

 

***

 

Ordumuz ve polisimiz iyi bilsinler ki, millet yanlarındadır. Siyasi partiler, odalar, dernekler, kulüpler, sivil toplum örgütleri, genç, ihtiyar, kadın, erkek, hepsi yanlarındadır.

 

Kutuplaşmış halimize rağmen, birleştik, bütünleştik, tek bilek ve tek yürek olduk.

 

Nefret duygularımız artık tek istikamet akıyor: Teröre karşı.

 

Ve Çanakkale ruhuyla.

 

Not:

17 Aralık’a bir işaret daha koyun.

Kayseri Şehitleri, her 17 Aralık’ta saygıyla anılsın ki, 17-25 Aralık’ın bütün kötü izleri tarihe gömülsün.

Yazının devamı...
Bunlar ne demek?
16 Aralık 2016

-Diz çökmeyeceğiz.

 

Nasıl laf bu?

 

Diz çökmek diye bir ihtimal mi var?

 

- Yılmayacağız.

 

- Teslim olmayacağız.

 

Allah Allah.

 

Böyle bir ihtimal mi var?

 

***

 

Hayır, yok.

 

Maksat anlaşılıyorsa da, terör örgütleriyle kendimizi eşit tutmuş olmuyor muyuz?

 

Biz devletiz yahu.

 

Kaldı ki “yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız.”

 

Ne demek “korkmayacağız.”

 

Ne demek “dik duracağız.”

 

Aksi düşünülebilir mi?

 

***

 

Okuduğunu duyduğunu anlamayan bazı insanlar, bu demeçler karşısında tereddüte düşerler sanırım.

 

Terör örgütleri de kendilerine pâye çıkarırlar.

 

Diz çökmek gibi bir “imkansız” nerden ve nasıl aklımıza gelebiliyor?

 

Başka kelime mi yok?

 

***

 

Dikkatli konuşalım.

 

Dikkatli yazalım.

 

Öyle laflar ediyoruz ki, burada tekrarlayamam. Teröre hodri meydan için söyleniyor güya... Ama içeriği teslimiyet diye de bir ihtimali çağrışım ettiriyor.

 

Olmaz böyle şey.

 

Seferberliğe gönül vermiş bir toplumun hassasiyeti, gözardı edilemez.

 

Diz çökmek, olsa olsa terör örgütlerine yakışan bir tabirdir. Bırakınız, onlar kullansın.

 

GÖZUCUYLA TV

 

* Suriye krizinde gelinen aşama...

 

Aşılan nedir ki adı aşama?

 

***

 

* Teyide muhtaç diye yeni bir haber türü çıktı...

 

Bu iyi oldu. İddiaya göre diye başlayan yalan haberlerin teyide ihtiyacı kalmadı.

 

***

 

* Cenaze töreninde naklen yayını bitirirken spiker  “El Fatiha okundu” diyordu.

 

Yanlışı bulun bakalım.

Yazının devamı...
Geniş açı
15 Aralık 2016

Milli duruş sergileyen, bir ortak ruh’un adıdır seferberlik.

 

Çeşitleri vardır.

 

Eğitim seferberliği için Sağlık seferberliği için yasa mı lazım gelir?

 

Hayır.

 

“Dolar bozdur” kampanyası da bir seferberliktir.

 

“Şiddete hayır” çağrısı sanki nedir?

 

Hepsi birer seferberliktir.

 

***

 

Cumhurbaşkanı’nın, 104. Maddeye atıf yapmasına gerek yok. Tayyip Erdoğan 15 Temmuz gecesi anayasaya dayanarak mı milleti sokağa çağırdı? Hayır. Tanklara uçaklara direnmek, Demokrasi seferberliğidir, anayasadan izin gerekmez.

 

Tıpkı onun gibi, teröre karşı seferberlik ilanı da bir milli refleks meselesi... Bütün vatandaşlara bir çağrı...

 

İster katıl, ister katılma... Ödül de yok, ceza da yok.

 

Peki nedir?

 

Vatandaşlık bilinci.

 

Hepsi bu.

 

***

 

Diyelim ki mesela:

 

-Yerli mallar haftası.

 

Al sana bir seferberlik.

 

-Alman mallarına boykot (Mesela).

 

Al sana bir seferberlik.

 

Esasen Yıldırım, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin Çankaya’da verdiği üçlü görüntü, başlı başına bir seferberlik sayılır.

 

Zaten hepimiz teyakkuz halindeyiz.

 

Şehitler Tepesi’ni zaten bir mâbet’e çevirmişiz.

 

Yâni...

 

Cumhurbaşkanı’nın anayasadan güç almasına hiç gerek olmadığı gibi,  bu konuda onu eleştirmek de abesle iştigal...

 

Ne 104, ne de 122’nci madde.

 

Havanda su dövmeyin.

 

Not: Aşağıda, bir sefererlik ilanı daha göreceksiniz Aydınlı Yörük ÜnalUyguç’tan:

 

Türk Gençliği’ne sesleniyorum. Karşınıza çıkan polis ağabeylerinize sarılınız, başsağlığı dileyiniz, acılarını paylaşınız, mümkünse birer çiçek veriniz. Birleştirici olunuz. Gün bugündür.

 

‘ÇOCUKLAR BÜYÜRKEN’

 

Yeni yazarımız Serra Ababay.

 

Uzman Klinik Psikolog.

 

Çok güzel yazılar yazıyor. Herkesin anlayabileceği, tertemiz bir Türkçeyle büyümekte olan çocuklara güvenli bir ortam hazırlıyor.

 

Anne babaların, onu mutlaka okumaları gerekir.

 

Önemle tavsiye ederim.

Yazının devamı...