(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Nuri İmre" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Nuri İmre" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Nuri İmre
Ankara’daki Genova’daki
25 Kasım 2016

 

Diğeri var, kulübü adına onca sorun çözüm beklerken, “Bu çalışma niye bizimle koordineli yürütülmüyor” diye kapris yapıyor, statlar için koşturana taa Genova’dan sitem gönderiyor.

Aslında, birinin diğerine sorması lazım; “Arkadaş bu kadar insan senin stadın için seferberken, sen, senin görevlendirdiğin biri niye bu fotoğrafta yok” diye...

O biri, KSK başkanı olmadan önce de, KSK’ye başkanı olduğunda da, KSK başkanlığından aforoz edildikten sonra da ve şimdi fahri bir hizmete gönüllü soyunduğunda bile “KSK’nin bir stadı olsun” diye savaştı, savaşıyor... Hatta şu anda Göztepe, Alsancak, Menemen, Bergama, Tire’de de tesisler zaman kaybetmeden halolsun diye karınca kararınca üretiyor, Atatürk Stadı’nın İzmir’e yakışır hale geleceği günün hayallerini kuruyor...

Bir önceki, “KSK’yi küçük düşürmek” başlıklı yazımda da vurgulamıştım...
Sözümün büyüğü yine sana değil diğeri...

Sözüm, tahminimce birine bu sitemi göndermezsen damla damla akan muslukları da kapatacaklarını hissettiğin istemezükçülere... “Ben daha iyisini yaparım” diye ortaya çıkıp, İzmir’i stat ayıbından kurtarmak için tek adım atmayanlarla... Atanların da önüne dikilmeye çalışanlara...

Bırakın artık siyaseti... İzmir için bir çivi çakanı alnından öpün... X parti yapsın, Y parti alkışlasın... Hatta Y parti yapılanı kıskansın, yanına, yamacına bir tesis koysun...

“Yaptırmayayım” zihniyetinin kimseye faydası yok...

Bakın; saçma sapan davalar olmasa Karşıyaka bugün belki kendi stadında oynuyor olacaktı... Transfer yasağıyla değil, maddi bağımsızlığıyla anılacaktı...
Bu statlar Kaf-Kaf’ın da Göz-Göz’ün de sigortası, yarınları, kurtuluşu...

Ve siz isteseniz de istemeseniz de... Kapris de yapsanız, sitem de etseniz...
O statlar yapılacak...

Artık önünden çekilin de, “Size rağmen yapıldı” demesinler...

 

 

Yazının devamı...
KSK’yi küçük düşürmek
9 Kasım 2016

Başkan bulmak için 2 kere kongre yaptı, anahtar kayyuma gitmesin diye Mutlu Altuğ göreve ittirildi. Yine transfer yasağına girdi, bu kez açamadı... ‘Puanlarım silinecek’ diye yüreği hopladı... Gelirleri temlikli, icra memurları cirit atıyor... Mecburiyetten altyapı patentli gençlerine sarıldı... İkisi hariç iyi niyetli eskilerinden medet umdu... Ve ardıdan, “Allah Allah” dedirten sonuçlar... Kazandı Karşıyaka... Maçlarını kazandı, gençlerini kazandı, altyapısını kazandı, özgüven kazandı, itibar kazandı... Yıllar sonra baştacı edilecek evlatlar kazandı... Ve 3 Kasım krizi... Peşinat almamış, taksidi ödenmemiş, primleri verilmiş evlatlar, “Baba para” dedi, üvey evlat oldu... Yazının gişinde belirttiğim sebeblerden küçük düşmeyen KSK’yi, canla başla ayakta tutan gencecik adamlar, 1-2 idmana çıkmayarak küçük düşürdü. İdman boykotu elbette kabul edilemez, cezasız kalamaz... Ama evlatlıktan reddetmek de ne? Ne yaptı da KSK’yi küçük düşürdü Ali Say... Çok mu gol attı, fazla mı asist yaptı... Yoksa sponsor mu bulmalıydı?.. Battal peşinatları, Ali Kemal primleri mi ödemeliydi... Bu çocukları üvey evlat ilan etmen hata ama... Sözüm sana değil Mutlu Başkan... Sen ateşten gömleği giyerken de, üzerinde onunla yol alırken de defalarca bugünlerin geleceğini söyledin... Hepi topu 50-60 bin TL yüzünden yaşandı tüm bunlar... Sözüm; seni bu işe itenlere, KSK’yi küçük düşüren sözde babalara...

 

Alma mazlumun ahını

ÇIKAR ALELACELE!

Altay için geçen sezon “Amatöre düşer” dediler... “Ben düşürmem” dedi bir cengaver... ‘Para’ konuşmadı, ‘Kadrom zayıf’ diye ağlamadı, adı sanı duyulmamış çocuklarla ayakta tuttu koca çınarı... Transferin önü açıldı, ekibine usta ayaklar katıldı, 3 haftada 7 puanla lider de yaptı Altay’ı... Ödülü... Kovuldu Serdar Sabuncu... Akhisar’a tarihinin en iyi sezonunu yaşattı, en yüksek derecesini yaptırdı, Avrupa kapılarına dayattı Cihat Arslan... 2016-17’ye Kayseri deplasman galibiyetiyle başladı, ilk yenilgide bileti kesildi. Yenildiği takım Galatasaray’dı... Bugün... Sabuncu’dan sonraki 9 maçta iki teknik adamın daha celladı olan Altay, 1 maçı eksik liderden 9 puan geride, play-off hattının bile dışında... Akhisar, 10. haftada 3’ünü Arslan’ın bıraktığı 9 puanla sondan 2’nci sırada. Boşa dememişler... Alma mazlumun ahını...

Yazının devamı...
Büyüyü bozan sensin Kafkas
4 Kasım 2016

Sağlıklı ve sözünün eri yönetim yapısı, başarıya aç Hamza Hamzaoğlu’nun enerjisi, özenle seçilmiş, ‘Az veren candan’ mantığıyla mutlu edilmiş futbolcu grubu, sadece 12’nci adamlığı görev edinen gönülden bağlı taraftar topluluğu... Bunlardı Ege’nin güçlü ilçesi Akhisar’ı, 1. Lig’in şampiyonu, bölgenin Süper Lig’deki nazar boncuğu yapan...

Ardından sürekli ve yürekli yükseliş...
Gekas’la, Niasse’la, Uğur’la, Güray’la, Bilal’le, Vaz Te’yle ve de Rodallega’yla renklenen birbirinden güzel yıllar...
Hamzaoğlu’nu Galatasaray’ın direksiyonuna götüren başarılar, Mustafa Reşit Akçay’la, Gekas’la didişmesi dışında iyi izler bırakan Roberto Carlos’la alınan kabul görür sonuçlar ve de Cihat Arslan’la pik yapan çıta...

Örnek duruşu, mütevazı profili, tavizsiz alışveriş anlayışı, oyun alanındaki terbiyesi, gürültüsüz patırtısız işleyişi, sadece Akhisarlıların değil tüm futbolseverin gönlündeki aslan yaptı Akigo’yu... Taraflı da tarafsız da alkışladı, birlikte sevinip birlikte üzülen bu kasabalıyı...

Peki neydi başarının sırrı...
İki kelimeyle, ‘Halkın takımı’ olmak...
Yolda gördüğü futbolcuyla ‘Çak’ yapan, idmana baklava getiren, formasına-atkısına imza attıran, teknik adamları baş tacı eden, oyuncuları omuzlarda taşıyan taraftar...
İdman kaçırmayan, eğrisiyle-doğrusuyla Akhisar Belediyespor’u manşetlerden indirmeyen 3-5 yerel basın mensubu...
Peki, ne oldu da yönetimi aynı, kadrosunun yüzde 70-80’i aynı, sevenleri aynı, bu güzel organizasyon bir anda paraşütsüz inişe geçti...

Tolunay Kafkas geldi..

İlk icraatı neydi...
Akhisar Belediyespor’un kapılarını sevenlerine, ilgilenenlerine kapatmak...
Taraftara, basına idmanları kısıtlamak... Halkın takımını halktan uzaklaştırmak...

Büyüsünü bozdu, sırrını baltaladı Akhisar’ın, Tolunay Kafkas...

Sonrası...
5’inde gol bile atamadan art arda 6 maç kazanamamak, Adanaspor’u yenerken ecel terleri dökmek, Başakşehir önünde 52 dakikada yenilen 5 golle bozguna uğramak...

Bahanesi...
Kadro kifayetsiz, fizik kalite yerlerde, bazı futbolcular geç transfer edilmiş, kimisi disiplinsiz...

Sonuç...
Akhisar 9 maçta 9 puanla düşme hattının 2 gıdım üzerinde, Douglao ile Sami kadro dışı, ortalık cadı kazanı...

Senden önce her şey daha güzeldi be hocam...

Yazının devamı...
Başımız hep önde
28 Ekim 2016

Buralarda kara para az...

Makamını, hizmet uğruna bile olsa avantaja çeviren başkan, bal tutuyorum diye parmak yalayan yönetici de az...

Zaten kanıtı da aleni ortada, futbolda bulunduğumuz noktada...

İyi yönetilen, ayağını yorganına göre uzatmayı bilen Süper Lig’deki nazar boncuğumuz Akhisar’ı bir kenara koy...

Altınbaş’lar sayesinde amatörden dönüp, Mehmet Sepil’le İzmir’i Süper Lig ayıbından kurtarmaya soyunan Göztepe ile...

Seyit Mehmet Özkan’ın çocuk sevgisi, altyapı ve tesisleşme zekası sayesinde geleceği güvenle bakan Altınordu da bir yana...

Ya diğerleri...

Manisaspor ile Denizlispor ekonomik açıdan sürünüyor, eski borçları sahada kazandığı puanlarla ödüyor. Balıkesir topun ağzında...

2.Lig’de transfer yasaklısı Karşıyaka 40 milyon TL borcun altında. Allah’tan kendi evlatları aklına geldi de sular biraz duruldu. Aydınspor yıllar önce adına 1923 ekledi de ayakları üstünde. Bucaspor her sezona -3 puanla başlıyor, artısı gelmesin diye de dualar ediyor. Menemen, Nazilli, Fethiye sıradan...

Türk futbolunun direği o Büyük Altay 3. Lig’de... İzmirspor’un varlığından haberi olan beri gelsin...

İzmir’e yıllardır bir stat yapılamıyor, olan yıkılıyor, yerine yapılacaklar sen-ben kavgasına kurban ediliyor...
İktidarın da muhalefetin de lideri İzmir’den iken Alsancak, Karşıyaka, Göztepe statlarına çivi çakılamıyor.

Biz Egeliler istemeyi de hakkı olanı almayı da bilmeyiz...
Utangaç insanlarız...
Başımız hep önde, yüzümüz de bir o kadar kızarık...

---------

Elebaşı Bruno çıktı!

Pazar akşamı 20.50’den beri Göztepe’nin galibiyet golünden sonra Eskişehirspor’un er meydanından kaçmasını konuşuyor Türkiye... Hani şu “Küstüm oynamıyorum” hadisesi...

TRT’den özü-sözü bir dostum Sonay Teker’i dinledim ben... Sahanın içinde, olayların göbeğindeydi...

Öğrendim ki, fitili Brezilyalı Bruno ateşlemiş... Jahovic’in golünden sonra hocası ve arkadaşları hakemin etrafına üşüşürken, Bruno, yedek kulübesini kaplamalarını kıracak şiddette yumruklayıp, İngilizce ‘Gidelim’ diye haykırmış... Alpay Özalan da ‘Çıkın, çıkın’ diye takımını sahadan çekmiş. Yani sahadan kaçma, sonrasında açıklandığı gibi başkanın talimatıyla değil... Zaten o kargaşada 2 dakika içinde saha içine hakim olup, Özalan’a ne yapacağını söylemesi de imkansız.

İleri aşamada da bir çok parantez var.

Mesela, kaleci Boffin’in hakem odasına girip, ardından takım arkadaşlarıyla birlikte gittiği gibi üstü çıplak şekilde sahaya dönmesi...
Koridorda çıkan arbedede Alpay Özalan’ın ‘Bizi devletin polisi korusun’ diye haykırması...
Ve de finalde sahaya dönüp kalan sürede topa dokunmama kararı alan Eskişehirlilerin, Göztepe Menajeri İlhan Şahin’i, parmak işaretleriyle “Biz oynamayacağız, siz gol atmaya kalkarsanız...” diye uyarması...

Göz önünde yaşananlar, perde arkasındakiler... Tüm bunlar mahalle maçında olmaz...
Eskişehirspor gibi Türk futbolunda özel yeri olan bir çınarı, bu ayıpla anılmaya mahkum edenler utansın...

Yazının devamı...
Haram ve helal
21 Eylül 2015

İnanılması güç bir şampiyonluk...
İmkansız seviyesinde... Mucize tadında...
Türkiye’de sadece Pınar Karşıyaka’nın başarabileceği...

Basketbolda şampiyonluk...
Ne kadar mutluluk verici olabilir?.. Ne kadar kutlanabilir?..
Maksimum Karşıyaka’daki kadar...

Siz deyin tarih yazdı... Ben diyeyim destan...
Anlatılamaz, yazılamaz seviyede sevinçliyim... Bir o kadar da gururlu...
İzmirli olmaktan, Karşıyaka’yı sevmekten...

Teşekkürler...
Ufuk ve kahraman askerleri...
Teşekkürler...
İsim isim sığmaz...
Başta o büyük taraftar, Yaşar Holding ve Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar olmak üzere emeği geçen herkese...

Ya geçmeyenlere...
Daha 2 hafta önce yüzde 63 küsür oy aldığı ilçenin takımı şampiyonluk maçı oynarken...
CHP’li vekiller nerede?
Başkanı olduğu kentin en önemli değerlerinden biri tarih-destan yazarken..
Önümüzdeki sezon dünyanın en büyük markalarını İzmir’e getirmek uğruna çırpınırken...
Büyükşehir Belediye Başkanı niye maçta değil...

Yaşadığım sürece oyum yine CHP’ye...
Ama bu sefer...
Sizin için attığım son oy haram olsun...

Karşıyakalılar...
Ananınız ak sütü kadar helal şampiyonluk...
Hepimize hayırlı olsun...

Yazının devamı...
Bu ne cüret
15 Ağustos 2015

KSK’ye para vermek...
Hiç bir Allah’ın kuluna...

KSK Başkanı’na...
KSK’nin seçilmiş yöneticilerine...
Saygısızlık etme hakkı getirmez...

KSK’nin başkanını..
Transfer görüşmesi yapılan odadan uzak tutmaya çalışmak...
“Bırakıp gitsin” demek...

Hadsizliktir...

Hiç bir vaat...
Buna kılıf olamaz...

Erdal-Devrim Acar çifti...

Bir gece uykuya yattınız, uyandığınızda Karşıyakalı oldunuz...
Belki de adınız ilk kez Karşıyaka ile aynı cümle içinde geçti...

Eyvallah...

KSK’ye zor gününde yardım ettiniz...

Neden yaptınız beni hiç ama hiç ilgilendirmedi...
Amacınız, beklentiniz umurumda olmadı...
Şovlarınızı da beğenerek izliyordum...

Ta ki; haddinizi aşana kadar...

Şunu unutmayın...

KSK kültürdür, markadır...
Karşıyaka kenttir...
Ve kimse, bu değerlerden büyük değildir...

Önerim...

Sizi Karşıyakalı yapan neyse, sizi buraya gönderen kimse...
Kulağınızı çeksin...

Çünkü bir özrün halledemeyeceği boyutlarda haddinizi aştınız...

Yazının devamı...
Haram ve helal
21 Haziran 2015

İnanılması güç bir şampiyonluk...
İmkansız seviyesinde... Mucize tadında...
Türkiye’de sadece Pınar Karşıyaka’nın başarabileceği...

Basketbolda şampiyonluk...
Ne kadar mutluluk verici olabilir?.. Ne kadar kutlanabilir?..
Maksimum Karşıyaka’daki kadar...

Siz deyin tarih yazdı... Ben diyeyim destan...
Anlatılamaz, yazılamaz seviyede sevinçliyim... Bir o kadar da gururlu...
İzmirli olmaktan, Karşıyaka’yı sevmekten...

Teşekkürler...
Ufuk ve kahraman askerleri...
Teşekkürler...
İsim isim sığmaz...
Başta o büyük taraftar, Yaşar Holding ve Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar olmak üzere emeği geçen herkese...

Ya geçmeyenlere...
Daha 2 hafta önce yüzde 63 küsür oy aldığı ilçenin takımı şampiyonluk maçı oynarken...
CHP’li vekiller nerede?
Başkanı olduğu kentin en önemli değerlerinden biri tarih-destan yazarken..
Önümüzdeki sezon dünyanın en büyük markalarını İzmir’e getirmek uğruna çırpınırken...
Büyükşehir Belediye Başkanı niye maçta değil...

Yaşadığım sürece oyum yine CHP’ye...
Ama bu sefer...
Sizin için attığım son oy haram olsun...

Karşıyakalılar...
Ananınız ak sütü kadar helal şampiyonluk...
Hepimize hayırlı olsun...

Yazının devamı...
Efes pes
17 Haziran 2015

İlk maç hakemlerin Anadolu
Efes’e hediyesiydi...
İkincisinde basketbolun adaleti,
Dixon’ın hünerli elleri devreye girdi,
“Gitti” denilen maç geri geldi...
Üçüncüsü kolay oldu...
Dördüncüsü...
İşte o olay oldu...


51-67’yi gördük...
Bitime 4.45 kala 65-75’i gördük...
Son 23 saniyede, 79-81
gerideyken elindeki topun rakibe
verildiğini gördük...
Hepsini gördük de böyle
galibiyet görmedik...


Anadolu Efes’i...
16 sayı geriden gelip dize
getirmek...
Bir hafta içinde art arda 3 kere
yenmek...
Pes ettirmek...


Avrupa’da bunu yapabilecek kaç
takım var...
Pınar Karşıyaka yaptı...
İnanılmazları yaptı...


Pes etti Efes...
Uzatmanın son 10 saniyesinde
sadece 3 sayı gerideyken bıraktı
maçı...
Faul yapmadı, topu kapmaya
çalışmadı...

Anladı Efes...
Kaf-Kaf’la baş edemeyeceğini...
Yeşil-kırmızının asla
vazgeçmeyeceğini...


Anladı Dusan...
Ufuk’un bileğini
bükemeyeceğini...


Hepsi anladı...
Paranın değil, yüreğin
kazanacağını...


Şampiyonluğun İzmir’e
geleceğini...
O kupanın; basketbolda
Türkiye’nin en büyük taraftarına
yakışacağını...


Dixon, Diebler, Strawberry,
Gabriel, Palacios...
Heykeli dikilecek beş...


Soner, Erkan, Barış, Cemal,
İnanç, Yunus, Egemen...
Selim, Servet, Arda, Tolga...
Emin, Tümer, Gizem...
Sertaç, Ali, Fuat...
Alkışı hak eden banch...


Ufuk Sarıca...
Tarihin yazacağı coach...

Yazının devamı...