(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Ece Sükan" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Ece Sükan" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Ece Sükan
Paris’te değişim rüzgârları
8 Ekim 2016

 İlkbahar-yaz 2017 Prêt-à-Porter/ hazırgiyim moda haftalarının sonuncusu olan Paris Moda Haftası her zamanki gibi en görkemli şekilde gerçekleşti. Haftada, önemli modaevlerindeki tasarımcı değişikliklerinden Kim Kardashian’ın silahlı soyguna uğramasına kadar birçok konu kulislerde hararetle konuşuldu.

 

 

 Paris moda haftasının en heyecanla beklenen defileleri arasında, yeni kreatif direktörleriyle ilk kez koleksiyon sunan Saint Laurent, Dior, Lanvin ve Valentino modaevleri vardı. İlk olarak Hedi Slimane’den bayrağı devralan tasarımcı Antony Vaccarello, bu riskli ve zor görevi yumuşak bir geçişle yapmayı tercih etti. Tasarımcı niteliği olarak modada devrim yaratabilecek bir profilde zaten olmayan Vaccarello, Saint Laurent adına ilk koleksiyonunda Slimane’in rock-chic tavrı ve siluetleri üzerinden devam ettirerek, satışa yönelik bir koleksiyon sundu. Sezonun en önemli trendlerinden biri olan 80’ler referanslı büyük omuzlu üstlerle kombin edilmiş mini elbiselerle garanti bir geçiş yapmış oldu. Fakat editörler arasında herhangi bir heyecan da yaratamadı.

 

 Dior modaevinin 15 yıllık John Galliano istikrar döneminden tatsız ve ani kopmasından sonra Raf Simons ile gelen geçici huzur da geçen sene sona ermişti. Arada tasarım ekibinin devam ettiği birkaç sezonun sonunda adeta ‘flaş transfer’ olarak görülen, Valentino’nun müthiş başarılı ikilisinden Maria Grazia Chiuri’nin Dior’a geçmesi sektörde müthiş heyecan yaratmıştı. İlk koleksiyonunu sunan Maria Grazia, maalesef ki beklentileri karşılayamadı. Altı haftada hazırlaması gereken koleksiyon için aldığı referansları fazla edebi kullanması genelde eleştirilerin ortak noktasıydı.

 

 Lanvin modaeviyle özdeşleşen kreatif direktör Alber Elbaz’ın yerine gelen Bouchra Jarrar da beklentileri karşılayamadı. Elbaz’ın Lanvin kadınının adeta imza silüeti haline getirdiği drapeli feminen formları iyi yorumlayamadı.

 

 Tüm bu hayal kırıklıklarına tek iyi gelen ise Valentino modaevinin kreatif direktörlüğüne artık tek başına devam eden Pierpaolo Piccioli’den geldi. Belki onun işi kendileri için yepyeni modaevlerinin başına gelen diğer tasarımcılardan daha kolaydı, ne de olsa aynı markaya devam ediyordu, markanın tasarım DNA’sı gayet oturmuş ve büyük bir başarı elde etmişti. Yine de farklı arayışlara girmeyişi, kendini ispat etme telaşının olmayışı, barok detaylar, romantik siluetlerle birleşen genç ve modern tavırla, Valentino’nun son dönemdeki müthiş başarısına imzalarını atan ikilideki esas isim olduğu kanısına vardırdı.

 

 Chanel modaevi, kreatif direktörü Karl Lagerfeld ile Paris Moda Haftası’nın her zaman en etkileyici şovlarından birini gerçekleştirmesiyle ünlüdür. Chanel defile sabahı editörler ve davetliler arasında adeta bir çocuk heyecanıyla beklenir. Çünkü değişmez defile mekânı Grand Palais, her seferinde sürpriz bir dönüşüm geçirir. İlkbahar-yaz 2017 koleksiyonu için Lagerfeld, bu sefer tarihi Grand Palais’yi fütüristik bir  ‘Chanel Data Bank’ olarak tasarlamış. Defilenin açılışını da robot modellerle yaparak yine moda haftasına imzasını attı.

 

 Klasik, rafine ve zamansız şıklığın birleştiği, köklü lüks markası Hermès,  mirasından gelen muazzam deri işçiliği, renk paletiyle Paris Moda Haftası’ndaki zaman zaman gözü yoran formların dışında kalan koleksiyonuyla izleyiciye iyi gelen bir sakinlik hissettirdi.

 

 Haftanın kapanış defilesi, dâhi tasarımcı Miuccia Prada’nın yaramaz kızı Miu Miu’ nun retro, optimist havuz partisiyle moda maratonu yorgunu olan editörleri yüzlerinde bir tebessümle ülkelerine yollamayı bildi.

 

KIM SALDIRISI TEZGÂH MIYDI? 

 

Paris Moda Haftası’nda, kardeşi Kourtney ve annesi Kris’in eşlik ettiği Kim Kardashian, Balmain, Balenciaga ve Givenchy defilelerinde görüldükten bir gün sonra, kaldığı özel rezidansta silahlı soyguna uğramasıyla gündeme (yine!)bomba gibi düştü. 5.6 milyon dolar değerindeki mücevherlerini, 5 silahlı soyguncunun, sabaha karşı, koruması kız kardeşleriyle dışardayken ve kendisi yalnızken odasına girerek çalması; ağzı ve elleri bantlanarak banyoya kilitlenmesi, birçok yoruma da yol açtı. Paris’te en öne çıkan iddia, polisle bile doğru düzgün konuşmadan kenti apar topar terk eden Kardashian’ın  olayı tezgâhladığı yönünde. Döner dönmez sigorta şirketinden zararının tamamını, yani  5.6 miyon doları talep eden  Kim,  dedikodulara göre bundan sonra “Artık bilinçlendim, yaptığım yanlıştı, sosyal medyada da fazla görünmeyeceğim” diyerek eskiyen yüzünü yine gündemde kalarak dinlendirecek. Birkaç ay sonra da ‘aydınlanma’ hikâyesini People gibi tabloid dergilere, fiyatını da artırarak satacak. Yani her şey yine Kardashian’ların pazarlama stratejisinin bir parçası olabilir...

Yazının devamı...
Hızına yetişilemeyen moda haftaları
24 Eylül 2016

İlkbahar-Yaz 2017 Prêt-à-Porter moda haftaları tüm hızıyla devam ediyor. New York ve Londra Moda Haftası’nın ardından devam etmekte olan Milano Moda Haftası’nı Paris takip edecek ve böylelikle bir sezon daha kutsal moda ayı sona erecek.

 

Moda haftaları, markaların ve tasarımcıların sergilenen koleksiyonlarının detayları ve genel havasının yanında, kulislerde konuşulan konularıyla da her zaman öne çıkar. Ve aslında endüstrinin dinamiklerini etkileyen bu ‘ esas’ konular, her sezon trendler gibi değişir. Son birkaç sezondur ise moda endüstrisinin kafası, ‘Slayer’ trash metal grubunun tişörtünü giyen Kendall Jenner kadar karışık. Dijital çağın getirdiği tüketim hızı, sosyal medyanın hayatın her alanına yön vermesi ve küresel iklim değişiklikleri, markaları ve tasarımcıları yeni formüller denemeye sevk etmekte. Online alışveriş sektörünün de markalar için birinci derece önemli olmaya başladığı son yıllarda, halihazırdaki defile, üretim ve satış döngüsü takvimlerinin yenilenmesini, çağa ayak uydurmasını gerektirmeye başladı.

 

Mesela, şu anda sergilenen İlkbahar- yaz 2017 koleksiyonlarının satışları bir ay boyunca sürecek moda haftalarındaki defilelerden sonra yapılacak. Ardından yapılan satışlara göre üretim süreci başlayacak ve ocakta mağazalardaki yerini alacak. Bu aradaki dört ayda, sosyal medyada yüzbinlerce kere görülen kıyafetler, Zara gibi hızlı üreten markalar tarafından zaten çoktan kopyalanmış, mağazalardaki yerini almış olacak. Tasarımcı koleksiyonu satışa sunulduğu zaman ise, koleksiyon çoktan eskimiş olacak. Buna bir de iklim kaymalarının etkisi eklenince, sektörün yeni formüller geliştirmesi elbet kaçınılmazdı.

 

İşte tüm bu sebeplerle her geçen gün ‘Şimdi gör-şimdi satın al’ politikasına geçmeye başlayan marka sayısı artıyor. Tabii buna gücü yeten markalar diyebiliriz. Çünkü küçük markalar için satıştan bağımsız olarak kumaşlarını önceden hazır edip, anında üretime geçebilmek çok zor. Mesela New York Moda Haftası’nda bu sezon Ralph Lauren de bu uygulamaya geçen markalardan biri. Paris’te Vetements, Londra’da Burberry’nin uygulamaya başladığı formülü, Rebecca Minkoff, Tommy Hilfiger, Alexander Wang, Tom Ford ve Michael Kors gibi markalar da belli ürünleri kapsayan şeklinde başlattılar.

 

 

TASARIMCILARDAN YENİ ÇÖZÜM

 

Peki bu yeni formül işe yaramakta mı? Satışlara direkt etkisi ne kadar olmakta? New York’un ünlü mağazası Bergdorf Goodman, Tom Ford defilesinin hemen ardından mağazaya giren önümüzdeki sezonun koleksiyonunun, tüketiciye çok cazip geldiğini ve satışların çok çok iyi olduğunu belirtti bile. Aynı şekilde Londra Moda Haftası’nda gerçekleşen Burberry ve Topshop defilelerinin ardından online satışlarında koleksiyonların yok sattığı görüldü. Bundan sonraki sezon nasıl geçecek henüz bilinmiyor, yaşanacak ve görülecek. New York ve Londra’ya göre genetik olarak daha tutucu olan Milano Moda Haftası’nda ise henüz bu yeni denemeler başlamadı. Gelecek hafta gerçekleşecek Paris Moda Haftası’nda bakalım hangi markalar bu yeni akımın temsilcileri olacak?

Yazının devamı...
Yedi 'şık'ta Paris
12 Mart 2016

İzlediğim en heyecan verici koleksiyonlar, şüphesizgeçen hafta gerçekleşen  Paris Moda Haftası’na aitti. Neden mi?

 

 

- BALENCIAGA modaevinin, Amerikalı tasarımcı Alexander Wang ile yollarını ayırmasıyla , Paris’in yeni ‘underground’ ve ‘cool’  gençliğinin gözdesi VETEMENTS in kreatif direktörü Demna Gvasali getirilmişti. Büyük heyecan yaratan bu transferin ilk defilesi bu sezon gerçekleşti. Paris’te bir gurup arkadaşın birleşerek çıkardığı marka, çok kısa sürede fenomen olmuştu. Dekonstruktif tasarımları ile sokak stilinin ve moda editörlerinin kısa sürede gözdesi haline gelen marka, 90’ların efsane markası Martin Margiela ekolünden gelmekte. Bu sebeple birçok kişinin adeta ’devrimci’ buldukları tasarımları Margiela’cılar için elbette çok tanıdık. İlk koleksiyonu ile cesur bir koleksiyona imza atan Demna Gvasalia, Balenciaga modaevinin mirası silüetleri günlük giyime ve sokağa taşıyan birleşimlerle sundu. 

- Jonathan Anderson küllerinden dogurduğu marka LOEWE için harikalar yaratmaya devam ediyor. Brutalist mimarisi ile dikkat çeken UNESCO binasinda bir Giacometti heykelinin önünde gerçekleştirdiği defileyi izlerken, koleksiyonundaki referans zenginliği ve bunları çok başarılı bir şekilde harmanlaması ile Miuccia Prada’nin yeni jenerasyon versiyonu hissini zaman zaman uyandırdı. Defile müziği olarak ise yakın zamanda sigarayı bırakmak için gittiği hipnoz seansının konuşmalarını kullanmıştı.

- Hedi Slimane durdu durdu son koleksiyonu ile bombayı patlattı desek yeridir sanırım..SAINT LAURENT modaevinden bu sezon sonunda ayrılacağı nerdeyse kesinleşen tasarımcı, iki bölümde ve iki şehirde gerçekletirdiği defileler ile adeta bir retrospektif veda yaptı. İlk bölümünü yaşadığı ve tüm ilhamını aldığı Los Angeles’da gercekleştirdiği defilenin ikinci bölümünü, Yves Saint Laurent’in yenilenen salonunda ‘Couture’ bir şovla tamamladı. Helmut Newton, Guy Bourdin ve eski salon haute couture şovları referansları ile müziksiz ve sadece kıyafetlerin numaralarının anons edildiği ve modellerin topuklu ayakkabı sesleri eşliğinde gerçekleşen defile haftanın en büyük sürpriziydi. Bu arada henüz resmi açıklamalar olmasa da Hedi Slimane’in yerine Anthony Vaccarello’nun geçeceği, Slimane’in de Karl Lagerfeld’in tek varisi olarak gördüğü kisi olarak Chanel modaevinin başına geçeceği kulislerde epeyvce konuşulmaktaydı.

- MIU MIU defileleri Paris’in en son günü en son defile olarak şehiri terketmeye hazırlanan moda sektörünü hem müthiş bir zevk ve ilham içinde hem de koleksiyonun kavramsal boyutunu düşündürerek bitirir. Yine bambaşka, yine çok özgün, yine gelecekle geçmiş arasındaki o ‘şimdi’ noktasını bu kadar iyi yakalayan koleksiyon dahi tasarımcı Miuccia Prada için tüm salonun kopardığı alkış tufanı eşliğinde gerçekleşti. Defilenin ultra top modelli kadrosunda Adriana Lima, Lara Stone, Kendall Jenner, Gigi Hadid, Irina Shayk da vardı.

- Bu sezon dünyanın genel dijital yorgunluğuna bir tepki yansıması olarak da adlandırabileceğimiz bireysellik,  kişiye özellik, el işçiliğine özlem ve geri dönüs CHANEL defilesinde de Karl Lagerfeld’in ‘front row only’ konsepti ile örtüşüyordu. Haute Couture atmosferinde sunduğu koleksiyon birbirinden farklı silüetler, tüvit takımlar, yandan fermuarlı etekler, spor giyim detaylarının birleştigi trençkotlar gibi saymakla bitmeyecek zenginlikte ve çeşitlilikte parçalardan oluşuyordu. İşte bu da yine belki de son dönemde moda literatürüne giren ‘wardrobe dressing’/ ‘gardrop giyimi’  yani bazı tasarımcıların koleksiyonlarını konsept üzerine değil de, güzel ürünler ve parçalar ortaya çıkarmak hedefiyle yapmalarını tanımlayan bu yeni kavrama bir atıftı. 

- DIOR modaevi, John Galliano döneminden sonra markaya yepyeni bir görünüm kazandıran kreatif direktör Raf Simons’ın ayrılışı ile koleksiyonlarını tasarım ekibinin ellerine emanet etti. Geçtiğimiz ay ilk Couture koleksiyonunu , bu hafta da ilk Pret-a-Porter/hazır giyim koleksiyonunu sunan tasarım ekibi bakalım kalıcı olacak mi? Gucci’deki Alessandro Michele formülünün inanılmaz bir başarı ile sonuçlanması ile cesaretlenen moda gurupları star isimler yerine içerden yetişenlere şans vermeye başladı. Elbette Alessandro Michele çok özel ve nadir bir örnek oldu belki de ama Balenciaga’ya Vetements’in gelişi gibi yeni bir anlayış da yavaştan yerleşmekte. Koleksiyon, kısa paltolar, satış odaklı kokteyl elbiseler, yüksek belli ipek tek omuzlu yırtmaçlı elbiseler, vücüdu saran bir silüet ile risksiz, romantik ve  feminen parçalardan oluşuyordu. Ve fakat elbet bütünde bir vizyon ve yenilik eksikliği hissediliyordu.

- HUSSEIN CHALAYAN gerçek bir sanatçı/yaratıcı olduğunu bu koleksiyonunda da elbet gösterdi. Kimeye benzemeyen akıl oyunlarını, düşünce süreçlerini, referanslarını ve kavramlarını müthiş bir şekilde evirip dönüştüren tasarımcı, tüm bunlara inanılmaz bir duygu yüklemeyi de başarıyor. Özellikle defilenin bir bölümünde çalan ‘Ne Ağlarsın Benim Zülfü Siyahım, Bu da gelir, Bu da geçer, Ağlama’  türküsü koleksiyondaki teknoloji teması ve insani duygular arasında bir çelişki yerine huzurlu bir uyum getirmişti.


 

Alarm mı yapıldı?

 

Her kış sezonunda yasandığı gibi özellikle New York’da -17yi bulan rekor derecedeki soğuk hava, Milano ve Paris’te sürekli yağan yağmurlar eşliğinde dünya moda endüstrisinin önde gelen isimleri defilelerden davetlere koşturdular. Trajik Paris katliamindan kısa bir süre sonra, bundan bir ay önce gerçekleşen Haute Couture moda haftasında şaşırtıçı derecede ‘olmayan’ güvenlik önlemleri bu hafta oldukça arttırılmıştı. Tüm defilelere girerken, çanta kontrol X-Ray cihazlarının yanı sıra metal dedektörler ile aranan davetliler Paris’in tarihi binaları önünde zaman zaman uzun kuyruklara yol açtı. Henüz bir ay önce Couture haftasında bu tip bir güvenlik önleminin olmaması, bu hafta için “özel bir alarm mı var” dedirtti tabii.

Yazının devamı...
Hepimiz Balmain’in askerleriyiz
31 Ekim 2015

Son dönemin en popüler Kendall Jenner ve Gigi Hadid podyumda, doksanların fenomen grubu Backstreet Boys sahnede. İhtişamlı modaevi Balmain, mağaza zincir H&M için hazırladığı koleksiyonu New York’ta böyle tanıttı. Markanın baştasarımcısı Olivier Rousteing’le buluştuk, modada yarattığı yeni düzeni konuştuk.

 

 Mağaza zinciri H&M, moda dünyasında lüks markalar ve perakende taraflarını efektif bir şekilde buluşturmaya ve bu alanda sürdürdüğü lüks marka tasarımcılarıyla yaptığı işbirliği projeleriyle ses getirmeye devam ediyor.

Geçtiğimiz yıl Alexander Wang projesiyle10. yılını kutlayan, içlerinde Karl Lagerfeld, Stella McCartney, Versace gibi markaların da bulunduğu ‘tasarımcı işbirlikleri’ projesine, geçtiğimiz hafta ünlü ve köklü modaevi Balmain kapsül koleksiyon lansmanı- BALMAİN X H&M- ile devam etti.
1950’lerde Pierre Balmain’in kurduğu Balmain modaevi, son 5 yıldır 1985 doğumlu başarılı tasarımcı Olivier Rousteing’le genç, popüler, seksi ve dinamik bir çizgi ve dünya yarattı etrafında. Markanın en büyük mirası olan ‘couture’ işçiliği ve ışıltılı tasarımlarıyla ünlüler dünyasında da son dönemin en çok arzu edilen markalarından biri oldu. Markanın modayı sürekli takip eden, güncel, her yaştan her kesimden müşteri kitlesinin de, yüksek modanın bu gösterişli markasının işbirliği projesine açıklandığı günden itibaren gösterdiği ilgi ve heyecan oldukça büyüktü.
New York’da geçen hafta gerçekleşen lansman dünyadan davet edilen 600 kadar gazeteci, editör ve davetliyi ağırladı. Dünyadan sadece birkaç gazete ile birebir görüşen Olivier Rousteing ile , tasarım süreci, modaya bakış açısı, popüler kültür sevgisi, dijital dünyanın hızı ve sosyal medyanın samimiyeti konularında sohbet ettik. Sürekli ve aşırı hızlı tüketim karşısında gelişen yavaş moda tavrı ona göre pek değil aslında. Herkesin bu hıza bir şekilde ayak uydurmasını çok önemli buluyor. Günümüz genç jenerasyonunu tam anlamıyla temsil ettiği net bir şekilde görülen tasarımcı için bundan10 sene önce Roberto Cavalli’nin H&M için hazırladığı koleksiyonu için mağaza kapısında kuyrukta beklediği günlerden, 10 sene sonra ise kendinin bu işbirliğini gerçekleştirmesi adeta bir rüyanın gerçekleşmesi. Popüler kültürü tasarımlarına ve etrafında yarattığı dünyasına samimi bir şekilde entegre eden Olivier Rousteing’in günümüz tasarımcısı olduğu Instagramdaki 1milyon 600 bin takipçisinden ve en yakın arkadaşları 40 milyon takipçili Kendall Jenner ve 7.5 milyonluk Gigi Hadid’den de belli zaten.

Tasarımcı Rousteing, koleksiyona başlarken, kendinden yola çıkmış. Çok değil yakın bir geçmişte, yani şu andaki gibi her istediğini alamadığı günlerde, beğendiği tasarımcıların kıyafetlerinin fiyatlarının uygun olmasını istediğini hatırlayarak ve hatta Instagramdaki takipçilerinin de Balmain’in ikonik tasarımlarına sahip olmak isteyeceklerini düşünerek, kapsül koleksiyonunu bu parçalardan oluşturmuş. Ancak yine de koleksiyon sadece bir retrospektif havasında da değil, çok iyi kesimli blazerlar, paltolar ve ceketler de Balmain’in şaşaalı tarafını değil, temel parçalarını sevenler için ideal.

 

Ve Backstreet Boys sahnede!


Wall Street’de eski kullanılmayan bir bankada gerçekleşen defile ve şov oldukça büyük ölçekteydi; dev endüstriyel çift katlı podyum ve sahne konstrüksiyonu, top modeller, kalabalık bir dansçı gurubu ve gecenin sürprizi olarak da Backstreet Boys canlı performansı !!!!! Evet herkesi şaşkına çeviren 2000’lerin meşhur ‘boy band’ i BackStreet Boys defile sonunda sahneye çıktı ve burun kıvıran kıvırmayan herkesi coşturdu. Tabii ki en önde Olivier, Kendall, Gigi, Karlıe Kloss ve diğer arkadaşları olmak üzere…
Gecenin en hareketli ve heyecanlı bölümü bununla kalmıyordu elbet. Sadece davetlilere özel, asansörle inilen bir bodrum katında açılan pop-up mağazanın ilk 10 dakika içerisindeki hali gerçekten görmeye değerdi! Editörler ve davetliler arasında adeta TV’deki süpermarket yarışmaları tadında geçen alışveriş çılgınlığı için atletik ve metodik davranmanız çok önemli!
Bu hafta İstanbul lansmanı da gerçekleşecek olan koleksiyon 5 Kasım’da mağazalardaki yerini alacak.Geçen hafta New York’daki on gösterimde alınan parçalardan e-bay’de satılmaya başlayanlar bile var şimdiden! Meraklılarına duyurulur!

Yazının devamı...
Moda dünyası da dönüyor!
17 Ekim 2015

Dünya moda endüstrisinin heyecanla beklediği moda haftaları her zaman olduğu gibi New York, Londra, Milano ve Paris sırasıyla gerçekleşti.
İlkbahar-yaz 2016 koleksiyonlarının sergilendiği sezon defilelerinde önümüzdeki altı ay sektöre ilham vericek trendler de ortaya çıkmaya başladı.


Moda, içinde bulunduğumuz ‘dönemin ruhu’nun (zeitgeist) en direkt göstergelerinden biri. Sosyal, toplumsal, kültürel, dinamiklerin aynası, bazen öncüsü.. Bu sebeple de koleksiyonlarda, dijital çağın getirdiği enformasyon fazlalığının adeta bir ‘kolaj’ yaratmasının etkilerini gördük. Nasıl ki Instagram’daki bir fotoğrafın ilk kaynağının kim olduğunu bilemediğimiz ve daha da önemlisi artık bunu önemsemediğimiz bir dönemde yaşıyorsak, dönemlerin veya akımların tasarımcılar tarafından en kişisel yorumlamalara, en ‘patchwork’ (yamalı?????) hallerine ulaştığı bir sezon yaşıyoruz. Tek bir dönem etkisinin hakim olmadığı ilkbahar-yaz 2016 sezonunda, bireysellik, cinsiyetsizlik, romantizm, fütürizm, farklılıkların kutlanması ve ‘minimal grunge’ (?????) en belirgin alt metinlerdi.
Koleksiyonlar haricinde, sektörde de farklı bir döneme girildiği hissediliyor. Yıldız tasarımcılar, büyük isimler yerine, isimsiz sayılabilecek, çoğu zaman ünlü bir tasarımcının yanında yıllarca çalışmış ancak markalariçin ilk başta risk gibi gözüken isimlere yer veriliyor artık. Frida Gianni’den sonra apar topar Gucci’nin kreatif direktörlüğüne gelen Alessandro Michele bir anda moda sektörünün en heyecanla şovlarına imza atmaya başladı. Öyleki uzunca bir süredir duraklama döneminde olan Gucci, bir yandan satış rekorları kırıyor bir yandan da yepyeni görünümüyle moda tutkunlarını kasıp kavuruyor. Balenciaga’nın geçen hafta açıklanan yeni tasarımcısı şimdiden benzer bir ilgi yarattı. Son dört sezondur Paris’te ‘underground’ kitleyi ele geçiren marka ‘Vêtements’ın tasarım ekibinin başı Demna Gvasalia da Balenciaga’nın yeni kreatif direktörü olarak açıklandı.


New York Moda Haftası’nda öne çıkanlar

* Dünyada olup bitenlerin trajikliği (göçmen sorunu, liderlerin faşizan fantazileri) koleksiyonlarda tam ters etki yaratmış. New York’ta romantizm rüzgârları esiyordu. Tasarımcılar adeta romantik bir kaçışın hayalini kurmuşlar. Bir başka gözlem de tasarımcıların ‘slow fashion’ (yavaş moda???) kavramını irdelemesiydi. Mesela Tory Burch, ‘doğal güzellik’ kavramının yine ‘kendi doğal seyrinde’ gelişmesinden ilham aldığı bir koleksiyon ortaya çıkarmıştı.
* Givenchy’nin kreatif direktörü Riccardo Tisci modaevindeki 10’uncu yılını kutladı. Tisci’nin tam da 11 Eylül’e denk gelen defilesi için, İkiz Kuleler’in yerine yapılan Freedom Tower fon olarak seçilmişti. Tisci’nin yakın dostu sanatçı Marina Abramoviç’in konsept çalışması ve performansıyla kültürler arası hoşgörü teması vurgulandı. Ama defile, her zamanki gibi ‘front row’ yani ön sırasıyla koleksiyondan daha fazla konuşuldu. Julia Roberts, Debbie Harry, Courtney Love, Amanda Seyfried, Uma Thurman ve Nicki Minaj ilk göze çarpanlardı. Ve fakat bir günümüz gerçeği yüzümüze bir kez daha çarptı: Kim Kardashian & Kanye West çiftinin genç kitleden herkesten çok tezahürat alması...


En iyi koleksiyonlar

* Calvin Klein: Koleksiyon, ilk bakışta 1990’ların meşhur saten spaghetti askılı elbise silueti ve o meşhur Kate Moss fotoğrafının, biraz Courtney Love ve Nirvana grunge’ı katılmış halini andırıyordu. Ama aslında Hollywood’un ihtişamlı dönemleri 40’lar ve 50’lere kadar uzanıyordu. Yepyeni, genç ve modern bir koleksiyonla New York’un en iyilerdendi.
* Marc Jacobs: Son yılların en epik şovunu gerçekleştirdi. Ziegfield Tiyatrosu’ndaki defile, modellerin Hollywood yıldızları havasında tiyatronun dışındaki kırmızı halıda poz vermeleriyle başladı. Amerikan pop kültürünün sembollerinden Andy Warhol ve onun pop-art baskıları, Amerikan bayrağının kırmızı-beyaz-mavi yıldız ve çizgileri, Bruce Springsteen jeanleri, Gatsby flapper elbiseleri podyumdaydı. Deriler, püsküller, kuştüyleri, payet gibi detaylarla en maximalist ve etkileyici koleksiyonlardandı.
* Proenza Schouler: Tasarımcı ikilinin Küba seyahatlerinden aldığı ilham, koleksiyonda kullandıkları volan ve fırfır detaylarına dönüşmüştü. Koleksiyon, Yves Saint Laurent’in 1977’de sergilediği ‘Gypsy’ koleksiyonunun günümüze uyarlanmış hali gibiydi.
* Altuzarra: Tasarımcı Joseph Altuzarra, rafine, feminen ve eklektik koleksiyonlarına bir yenisini daha ekledi. Fransa’nın Bask bölgesinden aldığı ilhamla hazırladığı koleksiyonunda artık imzası haline gelen hem cool hem seksi kalem eteklere ve düşük omuzlu, inci nakışlı elbiselere yer vermişti.
* Victoria Beckham: Victoria Beckham’ın tasarıma başladığı ilk günden beri gösterdiği müthiş azim, disiplin ve geldiği nokta gerçekten takdirlik: Rahat, özgür, akışkan, esnek ve güncel. Koleksiyonlarındaki kadın silueti de bu tanımlamalara paralel bir kadın. Bu sezon bu yeni kadın silüetine sürpriz desenler ve baskılar ekleyerek şaşırtma katsayısını yükseltti.
* Ralph Lauren: Ralph Lauren Fransız Rivierası’ndan esinlendiği ilkbahar-yaz 2016 koleksiyonunda marin çizgiler, denizci takımlar, kırmızı, beyaz ve lacivertin en grafik kullanımları, organza parlak renkli gece elbiseleri ve yumuşacık yaz derileriyle lüks ve sofistike şıklığı yansıtmış. Haftanın en iyilerindendi.
* Alexander Wang: Kendi adını taşıyan markasının 10’uncu yılını kutlarken ve Balenciaga’daki kısa süren kreatif direktörlüğüne veda ederken, New York’ta yani evindeki şovda, köklerine dönmüştü adeta. Kendisini meşhur eden ‘sokak stili’nin, hip-hop kültürünün, atletik ve spor giyimin western ve grunge detaylarla birleştiği bir koleksiyon ve ardından verdiği büyük partiyle kutladı yeni yaşını. Lady Gaga, Kanye West ve Nicki Minaj da tasarımcıyı yanlız bırakmayanlardandı.

Yazının devamı...
Pop prensesi nereye koşuyor?
5 Eylül 2015

MTV Müzik Ödülleri’nde sondan başka yıldız parlamadı: O, 80 milyon dolarlık servetin sahibi, kusursuz pop prensesi Taylor Swift. Hem komşu kızı hem ateşli bir feminist. Yanında da sosyal medya hesabında 30 milyon takipçi olan süperstar kankaları. Peki başarısı daha sürecek mi yoksa kendi kendini imha etmeye başladı mı?

Geçen pazar gerçekleşen 2015 MTV Video Müzik ödülleri yine son dönemin pop kültür fenomeni Taylor Swift’in gecesi oldu. ‘Bad Blood’ video klibi – Yılın en iyi videosu ödülü ile birlikte en iyi kadın video, ve en iyi pop video ödüllerini aldı.
Önemli müzik ödüllerinde ödülleri toplamak 25 yaşındaki Swift için, bu gencecik haliyle alışıldık bir durum haline geldi: 7 Grammy ödülü, 16 Amerikan Müzik ödülü, Billboard tarafından iki kere ‘Yılın Kadını’ unvanı bunlardan sadece bazıları. Forbes’a göre de geçtiğimiz yıl 80 milyon dolar kazanç, 200 milyon dolar net değerle Beyonce, Jay Z, Rolling Stones, Federer, Messi ve Gisele’i geride bırakarak üçüncü sırada olmasına rağmen, hayranlarına seçtiği hediyeleri elleriyle paketlediği ve verdiği videoyu çekip yayınlayacak kadar da ulaşılabilir. Tabii bu arada 17 milyon kişinin izlediği 6 dakikalık bir videodan bahsediyoruz!

Nuh’un gemisi tadında ünlü kankalar

Taylor Swift’in 14 yaşında Amerika’nın Tennesse şehrinde başladığı ‘country’ müzik serüveni, ‘1989’ albümünü yayınlamasından bu yana hızla ilerleyen bir pop-starlığa dönüştü.
Yine geçtiğimiz aylarda dijital müzik yayın platfomu ‘Spotify’dan müziklerini çekerek ve üzerine de Apple gibi dünyanın en önemli şirketlerinden birini dize getirerek, şarkı sahiplerine deneme süresinde de haklarının ödenmesini sağladı. Endüstride büyük yankı uyandıran bu tavır ve duruş, Swift’in sektörü etkileme gücü ve pop-star duruşunu bir kez daha gösterdi cümle aleme.
Pop starlığa emin adımlarla gelen mükemmel ve kusursuz Taylor, Amerika’da çok kullanılan ‘komşunun kızı’ ve ‘America’s sweetheart’ tanımını yeni sürüm ile güncelliyor. Ortalama bir yetişkin pop-star’ın, günümüzde pop-starlığın artık markalaşmış trendleri olan, ‘kadın dayanışması’, ‘feminizm, ‘kadın gücü’ gibi temaları sahiplenerek..
Kadın dayanışmasını kola gibi pazarlayan Swift, Nuh’un gemisi tadındaki model,yazar,müzisyen,oyuncu içeren, kendi alanlarında ortalama 20-30 milyon Instagram ve twitter takipçileri olan, başarılı, ünlü, zengin ve güzel arkadaş gurubuyla, Zeki Müren’in eski TRT programlarının instagram versiyonu tadında. “Bakın bizler de sizler gibiyiz, etten kemikteniz, kız kıza buluşup, yemek yapıp, örgü örüp, Netflix’de dizi izliyoruz. Ve evet elbette kedilerimizi çok seviyoruz” mesajları vermekte. Bu gurupta kimler kimler yok ki; Selena Gomez, Kendall Jenner, Cara Delevigne, Gigi Hadid, Lena Dunham ana kadroda. Son gerçekleştirdiği dünya turnesinde ise Justın Tımberlake, Lisa Kudrow, Alanis Morissette, Ellen De Generes gibi isimleri sahneye çıkararak ‘ sahne ışıklarını’ paylaşmayı bildi !

Kusursuz kız nasıl hata yapar?

Ve fakat bu kusursuz profil son zamanlarda çatlak vermeye başladı. Önce ‘Bad Blood’ videosunda, kendi kız çetesiyle savaştığı kişinin Katy Perry olduğu varsayıldı. Kadın dayanışmasından bahseden birinin, videosunda silahlarla başka bir kadını tekmelemesinin ne kadar da çelişkili olduğuna dikkat çekildi. Hatta Katy Perry, Swift’in, süper sahte bulduğu ‘kadın dayanışması savunuculuğunu’ tamamen ticari bir duruma çevirerek başka bir kadından intikam aldığı bir video yapmasının ne kadar ironik olduğunu belirttiği bir tweet attı. Swift, Perry’e cevap vermedi. Ama Nicki Minaj ile twitterdaki atışmalarını MVMA gecesinde Minaj ile birlikte düet yaparak yine lehine çevirmeyi bildi.
Son birkaç günün en hararetli tartışma konusu ise Taylor Swift’in lansmanını MTV gecesi yaptığı yeni videosu ‘Wildest Dreams’ üzerine.
Neden mi? Yüksek dozda ırkçılık sebebiyle! Bir anda her kesimden eleştirilere maruz kalan yeni video, Afrika’daki koloni kültürü fantezisini canlandırıyor. ‘Out of Africa’ filminden referansla Etiyopya’da çekilen videoda tek bir siyah, etnik insanın yer almaması günlerdir köşe yazılarına konu olmakta. ‘Wildest Dreams’ videosu tamamen beyaz kadrosuyla Avrupa’nın Afrika’daki koloni kültürünün adeta romantikleştirilmesi şeklinde. Böylesine bir gaf ötesi hatayı, her hareketi planlı ve programlı gözüken fenomen pop-star Taylor’ın ve profesyonel ekibinin nasıl yaptığı da oldukça ilginç tabii! Bakalım Swift bu durumu nasıl lehine çevirecek, arkadaş gurubuna veya turnesine Etiyopyalı siyahi caz müzisyenlerini her an ekleyebilir!

Yazının devamı...
Güzellik algısında son durum
25 Temmuz 2015

Moda dünyası yeniden Sindirella hikâyesinin cazibesine kapıldı. Daha iki ay önce ‘70’lerindeki sofistike kadınları reklam kampanyalarına taşıyan tasarımcılar, genç, yeni, farklı güzellik algısı olan genç isimleri podyumlarına taşıyor, marka yüzü yapıyor. Modanın empoze ettiği yeni güzellik anlayışıyla tanışın

Moda, zamanın ruhunu yansıtmayı sever, hatta manipule de eder. Çağlar boyu dönem dönem değişen güzellik anlayışını ilk empoze eden son yüzyılda hep moda endüstrisi olmuştur. Veya bir başka tavuk-yumurta denklemi olarak, moda endüstrisinin öne çıkardığı güzellik kriterleri dönemin algısını oluşturur.
Bu tartışma elbette çok eskilere dayanıyor. 60’lardan başlayalım; o dönem için oldukça ‘sıska’ kabul edilen Twiggy‘nin top model oluşuyla ‘olgun ve dolgun’ model evresi kapanmıştı. Son yıllardaysa on yılları bile bulmayan bir hızla güzellik anlayışı değişmekte. Mesela 80’lerde çocuk yıldız Brooke Shields’in Calvin Klein iççamaşırı reklamları, 90’larda klasik güzelliğin karşıtı çelimsiz ve çıplak bir Kate Moss’la 2010’larda, yeni Brigitte Bardot olarak lanse edilen dolgun hatlı Lara Stone ve son olarak da Kim Kardashian’in kardeşi günümüzün yeni popülerlik sembolü Kendall Jenner’la devam etmekte.
Dönem kriterlerinin vücut tipi haricinde bir başka boyutu daha var. Henüz iki ay önce yine burada yazdığım, entellektüel, başarılı, karizmatik kadınların dönemi başlamıştı. Son birkaç sezondur, yeni güzellik tanımı ünlü yazar Joan Didion, müzisyen Joni Mitchell, Cher, oyuncu Julia Roberts gibi isimlerin en önemli moda kampanyalarında yer almaları takdir topluyordu. Zaman zaman ‘modanın yeni feminist açılımı’ olarak da değerlendirilen bu yönelim, tasarımcıların tüketiciyle gerçeklik ve samimiyet ekseninde iletişimini güçlendiriyordu. Sonuçta kıyafetleri satın alacak hedef kitle, fotoğraflarda özendirilen gencecik ve incecik modeller değildi ki..

Yeni yüzler hep 18 altı


Tartışmanın kilo ve yaş boyutu yıllar yılı gündeme gelir, sektör bunun için dönem dönem bir farkındalık yaratır. Dergiler ve ajanslar ‘ anoreksia’ veya 18 yaş altı model ile çalışmama kararları alır ama gel gör ki yine yeniden bir Sindirella hikâyesi ansızın etrafa yayılır. En son Paris Couture Haftasında, Dior defilesine çıkan 14 yaşındaki İsrailli çocuk model Sofia Mechetner gibi… Modellik hayalleriyle Israil’den Paris’e gelen Sofia, Dior mağazasındayken markanın kreatif direktörü Raf Simons tarafından keşfedilir, rüya başlar. Tabii tartışmalar da… Cindy Crawford’un 13 yaşındaki kızı Kaia Gerber’in bir moda dergisindeki çekimi, Johnny Depp ve Vanessa Paradis’nin 14 yaşındaki kızları Lily-Rose Depp’in Chanel’in yeni modeli olması sektörün ‘yaş’ ibresini 70’lerden hızla 18 yaş altına çevirdiğinin habercileri oldu.

Kriteri belirleyen kadın o


Peki bu kolektif bilinç nerden geliyor, bir anda nasıl oluyor da oluyor? Sektörde önemli, etki gücü yüksek figürler belirleyici oluyor elbette.. Mesela, geçtiğimiz günlerde New York Times’ ın stil dergisinin: ‘Güzellik tanımına karar veren kişi’ olarak tanıttığı, cast direktörü Ashley Brokaw gibi.. Sektörün en önemli markalarının tasarımcılarının gözüne, içgüdüsüne ve keşfetme yeteneğine sonsuz güvendiği Ashley, 20 yıldır moda haftaları dönemlerinde günde 300-400 model adayı görüyor. Bir ışık gördüklerini tasarımcıların tarzlarına ve koleksiyon temalarına göre seçiyor, sunuyor. Şu sıralar, geçtiğimiz yıllarda tekrar geri gelen Brezilyalı veya Rus, ‘mükemmel güzellikler’ yerine, gösterişsiz, hani sokakta görseniz fark etmeyeceğiniz, belki burnu veya dişleri karakteristik, farklı bir karakter yaratabilecek karizma, stil sahibi, mükemmel olmayan bir güzellik anlayışı hâkim. “Değişmeyen tek şey değişimdir” diye boşuna dememişler. Her şeyin son hız tüketildiği günümüzde, hele ki moda endüstrisi gibi sürekli yenilik arayışı içinde olan bir endüstride bu tanımlar daha çok kez değişecektir elbet. İyisi mi sizler pek takılmayın, ne de olsa bu da gelir bu da geçer…

Yazının devamı...
Zenginlik kutlaması
11 Temmuz 2015

Paris Couture haftası davetleri, partileri, konserleri, ünlüleriyle bu sezon son yılların en iddialısı oldu. Oldukça hareketli geçen beş günlük maratonda ‘zenginlik’ ve ihtişam bir kez daha coşkuyla kutlandı!




Moda haftalarının en görkemlisi, hayal dünyalarımızı ateşleyen, fantezinin yüksek tasarımla birleştiği Paris Haute couture 2016 haftası 5-10 Temmuz arasında gerçekleşti. Avrupa’daki ekonomik kriz, Yunanistan’in iflasın eşiğine gelmesi, hazır giyim sektörünün dijital dünyanın talepleri ile her geçen gün daha da hızlanması, tüketilmesi, aynılaşması ve hatta yüzeyselleşmesi, sıradanlaşması bir yana, Paris Haute Couture haftası şaşası ve görkeminden hiçbir şey kaybetmemekte. Son birkaç yıldır ‘Haute Couture’ konseptinin ne kadar güncel dünyaya hitap ettiği tartışılırken, bu yüzbinlerce euro değerindeki tasarımların artık sadece kırmızı halıda oyunculara ödünç verilen ve markaların imajını güçlendiren koleksiyonlar olarak kaldığı konuşulurken, bu sezon Paris Couture haftası son yılların en iddialısı oldu. Asya ve Arap zenginlerinin artık başı çektiği, Rusların çekildiği, Amerikalıların tekrar sahaya girdiği oldukça hareketli bir couture haftası yaşandı.



İlkler:


– Miu Miu: 2016 Resort koleksiyonunu ve 22 yıl sonra ilk parfüm lansmanını büyük bir parti ve defileyle Paris Couture haftasında gerçekleştirdi. 90’lar ‘Club culture’ temalı koleksiyon ve davet, ünlü tasarım stüdyosu, aynı zamanda Fondazione Prada’nın mimarları AMO tarafından tasarlanmıştı. Defile Miu Miu defilelerinin her zamanki mekânı olan neo-klasik mimari örneklerinden Palais d’lena’da gerçekleşti. İçerisi ise endüstriyel bir gece kulübüne çevrilmişti. 90’ların liste başı parçası Snap’ten ‘The Power! ile başlayan defilede, Miu Miu’nun arşiv baskıları, PVC kaplamaları, siyah, sarı grafik desenlerin ve 90’lar kulüp kültürünün giyim kodları harmanlanmıştı. Defileden sonraki parti ise moda haftasının en iyi dans partisi oldu. DJ line-up’ı Frederick Sanchez ve Seth Troxler’dan oluşan partide Kate Moss, Naomi Campbell, Marc Jacobs ve birçok ünlü tasarımcı, fotoğrafçı ve model sabaha kadar dans etti.

– Fendi: Karl Lagerfeld’in modaevindeki 50.yılının şerefine, marka ilk Haute Couture defilesini gerçekleştirdi. ‘Fendi Haute Fuerrure’, tamamı kürkten oluşan 36 parçalık bir koleksiyon olarak izleyicilerin karşısına çıktı. Defile girişinde PETA’cılar için yoğun güvenlik önlemi alınmasına rağmen, protestolar beklenenden azdı. Koleksiyon, inanılmaz işçiliği, defile de set tasarımı ve müziğiyle çok başarılıydı. Defile sonundaki normalden daha fazla ve farklı bir tonda olan alkış ise zenginliğin alkışı gibiydi adeta…

– Schiaparelli: 40’ların sürreal tasarımcısı Elsa Schiaparelli’nin modaevinin tekrar projelendirilmesi ve tasarımcı arayışları, bu sezon tasarım direktörlüğüne Bertrand Guyon’un gelmesi ile sonuçlandı. Guyond, Schiaperelli için ilk couture koleksiyonu ile bugüne kadar edindiği teknik tecrübesini sergiledi. Brokar kumaşlar, şifon gece elbiseleri, sürrealist dokunuş olarak da Jean Cocteau’nun göz broşunu bir araya getirdiği koleksiyon marka için taze bir nefes oldu.

En iyiler:

– Chanel: Karl Lagerfeld, modanın deneyim ve duygu yaratması ne demek, nasıl olur bir kez daha herkese gösterdi. Her zamanki defile mekânı Grand Palais bu kez bir Casino’ya dönüştürülmüştü. Mekâna girer girmez etrafta slot makinalarının, ortada ise ‘Circle Prive’ yani büyük rulet ve kumar masalarının olduğu bir kumarhanenin içinde buluyordunuz kendinizi. Esas sürpriz ise defile başlar başlamaz ünlü oyuncu Kristen Stewart’ın sabaha karşı kumarhaneye gelen kumarbaz edasıyla içeri girip masaların birine oturması ile başladı. Ardından, Isabella Hupert, Vanessa Paradis ve Johny Depp ile kızı Lily Rose Depp, Rita Ora, Alice Dellal ve en son olarak da Julienne Moore’un gelip kumar masalarına oturmasıyla herkesin nefesleri tutuldu. Unutulmaz bir sahneydi. Derken defilenin başlamadı, modeller masaların etrafında yürümeye başladılar ve bu esnada ise bu A-liste ünlüler kumar oynamaya devam etmekteydiler. Son olarak Kendall Jenner’in smokin tarzında bir gelinlikle son yürüyüşü yapmasıyla herkes teker teker defile alanını terk etti. Koleksiyon etek takımlar, parlak kumaştan elbiseler, boxy ceketler, blazer’lar ve ardından gelen gece elbiseleriyle göz kamaştırdı.

– Jean Paul Gaultier: Geçtiğimiz sezon prêt-à-porter, yani hazır giyim koleksiyonu için jübilesini yapan Gaultier, artık sadece Couture koleksiyonuna yoğunlaşmak istediğini belirtmişti. Halen Grand Palais’de devam etmekte olan retrospektif sergisini gördükten sonra da tasarımcının 40 yıllık moda hayatında yarattığı ve başardığı, ikonlaştırdığı temaları görmek, couture koleksiyonunu anlamak için yeterli. Britanya sahillerindeki denizcilerden ilham aldığı bu koleksiyonunda yine ikonik trençkotlarını, takım elbiselerini, meşhur çizgilerini ve usta ‘styling’ ve tiplemelerini izlemek her zamanki gibi moda haftasının en zevkli defilelerinden biriydi.

– Dice Kayek: Dice Kayek de Gaultier gibi hazır giyimi bırakıp Haute Couture’e yoğunlaştıklarından beri kendilerine özgü formlarını, muazzam el işçiliklerini, zengin ve kontrast kültür altyapılarını ultra modern sunmanın ustalığını çok net gösterebiliyorlar. Musée des Arts Décoratifs ‘de sundukları koleksiyon Nocturne 54, yapısal ve grafik teknik detayları, 3D işlemeleri ve silüetleriyle çok başarılıydı. Smokin takımların ve mimari formlu mini elbiselerin oluşturduğu koleksiyon, modern ve çağdaş couture için en iyi örneklerden biriydi.

– Christian Dior : Raf Simons, geçtiğimiz aylarda çıkan ‘Dior&I’ belgeselinde de belirttiği gibi koleksiyonlarını hazırlarken birçok referansı birden kullanıyor, ustalığı da burada yatıyor. Dior 2016 couture şovu için de biraz kilise, biraz bahçe, biraz da Ibiza gece kulüplerinden ilham almış... İşte böylesine bambaşka referansları isleyip ortaya müthiş modern, feminen, masalsı ve sofistike bir couture koleksiyonu çıkarmış.

Giambattista Valli: Egzantrik kadınlardan ilham almayı seven Valli, bu sefer Peggy Guggenheim”i ilham perisi yaptığı koleksiyonda hacimli tuller, nakışlı tunik pantolon takımlar, kuştüyleri ve organza ile zenginleştirilmiş eklektik bir siluet yaratmıştı.

Versace: Donatella Versace geçen sezonki ve aslında her zamanki keskin, cilalı, seksi siluetli koleksiyonunun aksine bu sefer yumuşak, romantik ve akışkan bir koleksiyon sundu. Woodstock festival şıklığının couture versiyonu havasındaki koleksiyon yine moda haftasının en star modelleriyle gerçekleşti.


En havalı parti:

Tory Burch, ilk Paris mağazasının açılışı için verdiği davette Lauryn Hill konseri ile gönülleri fethetti. Hotel de Sully’nin bahçesinde Marakeş esintili ambiyans içerisinde konser veren Lauryn Hill, moda basınını ve davetlileri coşturmayı bildi. Aynı gece Lancôme, 80.yıl kutlaması için Kylie Minogue’u, Viktor&Rolf de meşhur parfümleri ‘Flowerbomb’un 10. yıl kutlaması için Tori Amos’ı sahneye çıkardı. Gecenin sonunda gidilen Castel’de ise Kanye West, tasarımcı arkadaşı Haider Ackermann’ın partisinde tüm gece dans etti.

Yazının devamı...