(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

"Hakan Ünsal" hakkında bilgiler ve tüm köşe yazıları Hürriyet Yazarlar sayfasında. "Hakan Ünsal" yazısı yayınlandığında hemen haberiniz olması için Hürriyet'i takip edin.
Hakan Ünsal
Kurtarıcı Semih
21 Aralık 2016

Adının Tuzlaspor olması ya da 2. Lig takımı olması fark etmez, kupada eğer iddialı isen bunu göstereceğin ilk an bu maçtır.

 

Galatasaraylı oyuncular, maçın ve Tuzlaspor’un ciddiyetini ilk yarının sonlarına doğru anladı. Bruma, son haftalardaki etkisizliğini silmek adına daha istekli gözükürken, haftalardır ortalıkta gözükmeyen Josue durumdan memnun görüntüsünü devam ettirdi. Kupa maçlarının, bir oyuncunun kariyeri nasıl değiştirdiğine en iyi örnek Yasin iken buna sahada cevap veren oyuncunun Sabri olması da ironiydi. O da maçı 1 gol 1 asist ile tamamladı.

 

EREN’E YAZIK

 

Eren’e artık üzülmeye başladım. Çünkü, önce takım sonra kendisi böyle devam ederse kalitesi sorgulanır hale gelecek. Oysa bu derece düşecek bir oyuncu değil. Hatta iyi bir hocanın elinde çok ama çok iyi işler yapacak kapasitesi var. Tuzlaspor’da Sadık dikkat çeken ve iyi işler yapan oyuncuydu. Süratini ve çabukluğu iyi kullanarak göze batan isim oldu. Galatasaray’da sol tarafta oynayanlara birşeyler oluyor. Osmanlı maçında Carole’dan sonra bu sefer Linnes’in bölgesi özellikle Sadık tarafından iyi kullanıldı. Galatasaray için kötü olan, öne geçtiği bir alt lig rakibine karşı farkı artıramaması oldu. Gol yemeden duramayan defansı kurtaran son maçta olduğu gibi yine defans oyuncusu Semih oldu.

Yazının devamı...
‘Buz’dan saray
18 Aralık 2016

Erzincan’a göre hava nispeten iyi olsa da zemin buzdu ve futbolcuların hareketlerini kısıtlayan bir etkisi vardı. Karşılaşmanın başında, kolay topu Sabri’nin uzaklaştıramaması ve Webo’nun da önüne gelen topa düzgün vuramaması maçın senaryosunu buz zeminin yazacağını gösterdi.

 

BELGESELCİ RİEKERİNK

 

İlk 3 dakikada karşılıklı net pozisyon ve gol maçın nasıl geçeceğini çok erken anlattı. Osmanlıspor golü yemesine rağmen net pozisyonlar bulan taraftı ve bunu Carole’un bölgesinden olması dikkat çekiciydi. Genelde hücum organizasyonlarını bu bölgeden yaptılar çünkü, Bruma’nın, Carole’u yalnız bırakmasından faydalandılar. Bruma nerdeyse hiçbir pozisyonda yardım etmeyerek Carole’u adeta kurtların içinde kalan kuzu gibi ölüme terk etti.

 

Bay Riekerink de olayı bir belgeselci tadında seyrederek duruma müdahale etmedi ve golü yedi. Tabii doğal olarak Vrsajeviç, maçın yıldızı olmanın yanında kariyerinin en iyi maçlarından birini oynadı.

 

ROLLER DEĞİŞİNCE...

 

Bir başka farklı durum da, Galatasaray’ın en iyi yaptığı pas oyunu ve topa hakim olma konusunda Osmanlıspor’un daha iyi olmasıydı. Bunda, Galatasaray’ın golü erken bulması ve saha şartlarını düşünerek sahasından fazla çıkmaması kadar, Osmanlıspor’un özellikle Musa-Mehmet ikilisi ve öndeki kaliteli hücumcularının iyi pas yapması da etkendi. Galatasaray’ın, topa hakim olmanın dışında her açıdan bir rakibine karşı bu kadar verimsiz olduğu nadir maçlardan biriydi. Ve bunu sadece buz zemine bağlayamayız çünkü Osmanlıspor da aynı zeminde oynadı. Tek farklı olan durum, Osmanlı hücumcuları sanki yere basmıyor gibi süratli ve çabuktu.

 

SORUN İLE SONUÇ ALMAK

 

Buz zemin futbol için sorundu. Ama Mustafa Hoca’nın takımı bu sorunu sonuca çevirmeyi, etkili ayaklarını akıllı kullanarak başardı. Buz zeminde sağa-sola sallanan ve hızı düşüren oyun yerine çabuk ve direkt öne toplar atarak etkili oldular. Her hücumda en az 3 Osmanlı oyuncusu Galatasaray kalesine 30-40 metrelik deparlar atarken ve pozisyona girerken, en az Osmanlı hücumcuları kadar süratli G.Saray forvetleri ise kendi sahasında geniş alan bırakan rakip defansı eksik bile yakalayamaması her şeyi ortaya koyuyordu. Mantalitenin anlaşılması açısından çarpıcı örnek şudur ki, maçın son bölümünde Mustafa Hoca neredeyse bütün takımı forvete çevirirken, Riekerink elinden gelse hücumcu olmadan oynayacaktı.

 

EREN’LE OYNAMAK

 

Hadi tamam kabul ettik ve Galatasaray hücumcuları buz zeminde etkilerini yitirdi. Peki Eren Derdiyok niye sahada? Hiçbir şey yapamıyorsan, Eren’i olabildiğince rakip ceza alanı yakınına gönderirsin, söylersin orta sahana eveleyip gevelemeden topu direkt Eren’e oynar ve diğer üçlü de düşen ve dönen topları kovalayarak etkili olmaya çalışırsın. En kötü, topu ve rakibi kendi sahandan uzak tutarsın. Tabii bunun için Eren’e ihtiyaç var. Eren, sezona başlangıç konsantrasyonuna dönmeli yoksa Galatasaray kariyeri dertli devam eder.

 

DERTLİ DÖRT’LÜ

 

- İlk yarıda Osmanlıspor öndeki 4’lüsü ile,

 

- Kenardan geldi pozisyon buldu...

 

- Göbekten geldi pozisyon buldu...

 

- Duran toptan pozisyon buldu...

 

- Orta yaptı hepsine vurdu...

 

- İlk yarıda Galatasaray öndeki 4’lüsü ile,

 

- Tek organize atakta golü buldu...

 

- Kenardan hiç gelemedi...

 

- Göbekten denedi ama yetmedi...

 

- Duran topu akıl edemedi...

 

- Eren varken hala orta yapmadı...

Yazının devamı...
Erzincan'da kış başkadır
14 Aralık 2016

Sahanın buz olması başlı başına sorun oluştururken, üstüne buz gibi esen rüzgar oyuncuların öncelikli olarak sıcak kalmayı düşünmelerine sebep oldu. Altı da üstü de buz olan bir sahada top oynamak rütbe söker, yetenek öldürür. Öyle bir soğuk vardı ki, anlamak için Erzincan’da olmaya gerek yoktu.

Ne kadar soğuk olduğunu şuradan anlayın... Doğduğu yer neredeyse hiç güneş görmeyen ve soğuk yüzünden ağrı kesiciye dahi ihtiyaç duyulmayan Norveç olan; kariyerinde maçların çoğunu bu havalarda oynamış olan Linnes bile o kadar üşümüş ki sahada tanınmayacak hale gelene kadar her şeyi giymişti. Buzların arasında doğan adam üşüyorsa, siz diğerlerini düşünün artık... Bu tür maçlardan aklımda kalan ve işkence gibi gelen ise devre arasından sonra sahaya çıkmaktır.

DEFANS ‘BiTTi’ DEMEDEN

SON yıllarda bu tarz sahalarda oynama durumu bitmişti. En son Sivasspor ligde iken bu tecrübeyi yaşıyordu Süper Lig oyuncuları. Bu alışık olunmayan şartlar doğal olarak Galatasaraylı oyuncuları olumsuz etkilerken, 24 Erzincan’lı oyuncular için hayatın doğal akışında bir durumdu. Onlar daha normal oynadılar. Saha zemini ve havanın olumsuz etkisi en çok şans bulan genç Galatasaraylı oyunculara oldu.

Berk İsmail, Gökhan ve Birkan buldukları şansı zemin ve şartlar yüzünden değerlendiremediler. İkinci yarı Yasin-Sabri değişikliği sonrası gelen gol, ‘bu şartlarda atan galip’ demekti. Ama mevzu Galatasaray’sa bir durup düşünmek lazım. Maçın sonucu için defansın son kozunu oynamasını görmek gerekir. Galatasaray ilk maçta ciddiyetsizliğe, ikinci maçta şartlara kaybetti. Son sampiyon iyi başlamadı ama gruptan çıkar. Asıl sorun şu ki; ligdeki problemler farklı versiyonlarıyla kupada da devam ediyor.

Yazının devamı...
Polisimin yanındayım...
11 Aralık 2016

DÜN akşamki saldırıda hayatını kaybeden polislerimize, vatandaşlarımıza Allah rahmet eylesin. Mekanları Cennet olsun. Bu vatan için fedakarca görev yapan polisimizin ve askerimizin Allah yardımcısı olsun. Maçtan önce, taraftarın ve futbolcuların polis kardeşlerimizle verdiği görüntü ve birliktelik herkese çok güçlü bir mesajdı. Zor dönemden geçiyoruz ve Allah devletimize, milletimize zeval vermesin.

 

BAK ANLA...

 

Maç, yaşanan bu üzücü olayın etkisinde başladı ve gollerde polis kardeşlerimizle sevinme ile devam etti.

 

Galatasaray’ın bir maçı kazanıp kazanamayacağını ya da o gün nasıl oynayacağını Bruma’ya bakın anlarsınız. Rakip eğer, Gaziantep gibi Bruma’ya rahat oynama imkanı veriyor ve bire bir bırakıyorsa Galatasaray rahat kazanır. Yok eğer, Başakşehir gibi kademeli ve akıllı savunuyorsa o maç zor biter. Kısacası, Bruma’nın ilk ilk çeyrekteki etkisi ve durumunu görünce şov olacağını anlarsınız. Fakat bir başka ve korkutucu şov da arkada vardı. İlk çeyrekte yüzde yüz 3 net pozisyon veren defans da Bruma’ya nispet yapıyordu.

 

BRUMA’YA HATIRLATMA

 

Galatasaray’ın bu seneki yeni problemi, skoru bulduktan sonra birden tempoyu düşürmesi ve pozisyon üretkenliğini kaybetmesi. Gaziantep maçında bu olmadı ama genelde, yavaşlayan ve yana genişleyen oyun, geri dönmekte zorlanan orta saha ve pozisyon vermekten imtina etmeyen defans ile tamamlanınca bambaşka bir Galatasaray ortaya çıkıyor.

 

Bruma, çok süratli ve çabuk bir oyuncu. Koşuya başladıktan sonra, ligimizde onu yakalayacak oyuncu yok. O yüzden birden fazla adamla savunmak tek çare. Fakat Bruma’ya kenar oyuncusu olduğunu devamlı hatırlatmak lazım çünkü, maçın içinde öyle kendini kaptırıyor ki, Wesley’in işini de yapmaya kalkıyor ve oyunu göbeğe kitliyor. Halbuki, kenarda top aldığında, hele bir de Antep defansının yaptığı gibi teke tek bırakılırsa tutulması mümkün değil. Ama o tercih hatası yaparak kendi oyununu düşürüyor. Zaten Jan Olde Riekerink bunu biliyordur. Umarım...

 

FARKI ENGELLEYEN ADAM...

 

İlk yarı, Gaziantep pozisyonlara girdi ama G.Saray golü bulup devreyi önde kapattı. Normali, ikinci yarı G.Saray’ın daha istekli olup, maçı farklı kazanacak hale çevirmesidir zaten. Çok farklı kazanılması gereken maçın tek farklı bitmesinde, G.Saraylı hücumcular kadar hatta daha fazla konuk ekip kalecisi Gökhan’ın payı vardı. İkinci yarı müthiş oynayarak tek başına Galatasaray’a kafa tuttu.

 

KULÜBEYE YUMRUKTAN...

 

Kupa maçları ile formayı kapan ve o günden beri bırakmayan Yasin yine çok etkili oyunlarından birini oynadı. Gaziantepspor’un oyun tarzı, Yasin ve Bruma’nın müthiş oynaması için yeterliydi ama Yasin daha fazlasına ihtiyacı olduğunu bildiği için ekstra oynadı. Daha birkaç hafta önce kulübeye yumruk atan adam gücünü doğru kullanınca rakibi indiriyor.

 

Güvenildiğinde ve moral olarak iyi tutulduğunda çok iyi işler yapabilecek yeteneğe sahip bir oyuncu Yasin. Bruma ve Yasin ikilisi etkili oynamaya devam ederse Galatasaray yarışta daha iddialı hale gelir.

Yazının devamı...
İLK DEFA...
9 Aralık 2016

Öyle ki, Trabzon forvetlerinin toplam gol sayısı 1 iken, Adanaspor forvetleri de çok farklı değil. Magaye attığı 3 golle tek farklı isim. Gol atmakta sorun yaşayan, gol yemekte sorun çıkarmayan iki ekibin neler yapacağı merak konusuydu.

 

BRAVO EYÜP HOCAM


Adanaspor, hafta içi Jurcic ile yolunu ayırdı ve doğru yaptı. Şimdi sırada doğru ismi seçmek var. Bu isim yerli olmalı bence. Nedenini ise Eyüp Hoca üzerinden açıklayayım. Eyüp Hoca, yaptığı seçimler ve küçük dokunuşlarla takımın havasını değiştirdi. Jurcic için söylediğimiz biraz daha ofansif oyna, sadece savunma ile bu iş olmaz söylemini hayata geçirdi Eyüp Hoca.

 

Takım bu işe nasıl cevap verdi derseniz. Bakmayın farklı mağlubiyete. Adanaspor, kırmızı kart ile 1 eksik kalana kadar, hatta eksik iken bile doğru oynadı uzun zaman sonra. Sadece savunma anlayışından çıkıp, doğru yerleştirilmiş kalabalık orta saha ve hücumu 1’den fazla oyuncu ile destekleyecek ofansif kurguya dönünce bambaşka bir takım izledik.

 

Savunmayı önde yapan, orta sahada rakibe izin vermeyen ve oyuna ortak olan, hücumda ise öndeki forveti yalnız bırakmayan ve üreten bir Adanaspor gördük. Eyüp hocaya tek eleştirim, maçın bir bölümünden sonra Edgar Silva ile Magaye’nin pozisyonunu değiştirip daha farklı bir hücum gücü elde edebilirdi.

Yazının devamı...
Muslera'nın elleri...
4 Aralık 2016


İlk yarım saatlik bölümdeki oyun ile Galatasaray’ın kaybetmesi, Kasımpaşa’nın ise kazanması mümkün değildi. Tek ihtimal, G.Saray’ın ikinci yarılardaki garip oyun düşüşleri ve defansın yapacağı hatalardı. Nitekim o hataları da yaptı zaten.

 

Kasımpaşa’yı risk alacağı bir oyuna mecbur eden Galatasaray neden farkı artıramadı?


Bruma ve Yasin gibi çabuk ve rakip alana direkt giden oyuncular çok kötü kullanılıyor. Sebebi Sneijder’in oyunu yavaşlatması ve geç kalması.

 

Diğer taraftan Bruma ve Yasin de getirdikleri topu olumlu kullanma ve pozisyonu sonuçlandırma açısından tercih hatası yapıyorlar.


Golü bulan G.Saray, bu sene istatistik kralı olmasının sebebi olan topla çok oynama işine kendini kaptırınca rakibe fırsat veriyor.

 

İSTATİSTİK BELASI...

 

En çok topla oynama, en çok isabetli pas, en fazla pas gibi birçok istatistikte Galatasaray ismi var. Bunlar, doğru kullanıldığında çok etkili olacak veriler.

 

Fakat bu veriler şimdiye kadar iyi ve işe yarıyor gibi gözükse de Riekerink için bunlar öncelik arz ettiği için golü bulana kadar da golü bulduktan sonra da hemen istatistik yapmaya dönüyorlar.

 

Topla çok oynayarak oyunu tuttuğunu, rakibi uyuttuğunu, skoru bulduğunu ve maçı kopardığını sanan G.Saray otomatik olarak temposunu düşürüyor. Çünkü, topla en fazla oynadığı yerler orta saha ve kendi yarı alanı. Bu oyun tarzını değiştirmek lazım ki, konunun muhatabı da Riekerink.

 

G.SARAY’IN HOCASISIN...

 

Asıl enteresan olan Riekerink’in eksik rakibe karşı tutumuydu. Eksik Kasımpaşa’ya karşı hücumcu sayısını artırıp farka gideceğine, maçı oyuncu değiştirmeden bitirecekti. Eren ve Josue’yi niye oyuna aldı onu da anlamadım. Galiba son dakikaları oyuncu değişikliği ile geçirip maçı bu skorla bitirmek istedi. Ne diyeyim, birisi bu takımın Galatasaray olduğunu Riekerink’e hatırlatması lazım.

 

Kendini fazla kasmadan paşalar gibi galibiyet alacağı maçtı Galatasaray için. Daha maçın başında golü bulan, ikinci yarıda rakibi 10 kişi kalan ve atılan oyuncusu defans olan bir rakibe karşı pozisyon vermek, penaltı attırmak da ancak Galatasaray’a has bir durum olsa gerek. Muslera’nın olmadığı bir Galatasaray düşünemiyorum. Muslera’sız Galatasaray herhalde sıralamada 2-3 sıra düşerdi. 

 

Yazının devamı...
Kolayı zorlaştıranlar
30 Kasım 2016

- Kupanın ilk maçları olması isteği azaltır.

 

- Yedek ağırlıklı kadro kaliteyi düşürür.

 

- Rakibin alt lig takımı olması konsantrasyonu zorlaştırır.

 

- Taraftarın ilgisinin olmaması coşkuyu bitirir.

 

Bunun yanında kolay maçlardır. Çünkü...

 

- Kalite farkı sonucu çok farklı yapar.

 

- Alt lig takımı olması maçı tek kale yapar.

 

- Yedek kadrodan hep sürpriz oyuncu çıkar.

 

- Gelen taraftar hayalini kurduğu baskılı takımı izler.

 

ELAZIĞ’IN MUSLERA’SI

 

Kupa maçları ile formayı kapan kupa hediyesi Yasin ve Boreas gibi esen Sinan kenarları etkili ve akıllı kullandı. Bu ikili maçı koparabilecek işler yapıyor ama sonuca etkisi olmayınca yarım kalıyor ve akılda kalan bir performans olmuyor.

 

Elazığ takımı çok normal olarak oyunu kendi sahasında kabul etti. Galatasaray’a karşı Türk Telekom Arena’da kalkıp da baskı yapmayı düşünecek kadar kendi gerçeklerinden kopuk değillerdi. Bu savunma mecburiyeti ve içgüdüsü Elazığ takımını ilk yarının sonuna kadar taşıyabildi.

 

- İlk yarı hep tek üzerinden gitti. Maç tek kaleydi. Tek gol vardı. Tek takım vardı. Galatasaray oyunu hep rakip alanda oynadı ama pozisyon üretkenliği açısından aynı yoğunluk yoktu. İkinci yarı Elazığspor’un özgüven patlaması yaşamasının sebebi, maçı tek devre ve tek kale sanan Galatasaraylı oyunculardı.

 

- Sinan, Cavanda, Josue ve Eren büyük takım oyuncusu psikolojisinden çıkamayıp maça giremeyenlerdi. G.Saray ilk yarı ciddi ve büyük takım gibi, ikinci yarı alt lig takımı gibi oynadı. Maçta akılda kalan tek şey, 21 yaşındaki genç kaleci Çağlar Akbaba idi. Muslera’nın Galatasaray’da yaptığı işleri Elazığspor için yaparak takımını oyunda tuttu. 1 puanı tek başına aldı.

Yazının devamı...
OLMAZSAN OLMAZ...
25 Kasım 2016

Şimdiye kadar destek anlamında ciddi katkı vermiş taraftarın elini çekmesinin yanında bu tablo hiçbir şey.

 

Daha kocaman bir sezon varken taraftarın olmaması, şimdiden takımını unutmasının bir tek anlamı var; Galatasaraylı futbolcular ve yönetimi için sezon bitmez..

 

BİRİ BRUMA’YA ANLATSIN...

 

Ligin en çok topla oynayan, pas yapan ve maçlara hakim takımının, Sneijder, Eren, Podolski ve Bruma gibi isimlere rağmen gol atma, Muslera’ya rağmen de gol yeme sorunu var. Bu hücumculara rağmen gol atmakta ve özellikle üretmekte sıkıntı yaşanıyorsa oyun sistematiğinde problem vardır. Oyuncu performansı da bu sistem arızasından etkilenir ve kilitlenir.

 

Riekerink, sezon başından beri elindeki büyük gücü kullanmayı beceremedi. Galatasaray’ın hücumcuları birbirini anlamaya başladıklarında, yani solo takılmayı bıraktıklarında takımı ligin zirvesine taşırlar. Ama bunu yapacak olan kişinin bu durumu görmesi ve müdahale etmesi lazım. Aslında Riekerink bu anlamda kendisine bahşedilen büyük şansı kullanamıyor.

 

En azından yapabileceği, elindeki işlenmemiş cevheri parlatmak olmalı. Bruma yetenekli ve farklı özellikleri olan bir oyuncu. Ama kapatması gereken çok eksik, öğrenmesi gereken çok şey var.

 

En basitinden, mahallede futbol oynuyor tarzını bırakmalı. Çünkü karşısındaki oyuncular, Avrupa’daki gibi pozisyon bilgisi 1. sınıf olmasa da yürekten oynayan ve saygıyı hak eden futbolcular. Ayrıca takım için, birlikte oyun için, kendi performansı için paylaşımcı olmalı. Riekerink hiçbir şey yapamıyorsa Bruma ile ilgilensin yoksa bu gidişat ile başına bela olur.

 

ETKİLENMEYENLERİN GECESİ...

 

Maçın başından yenilen gole kadar olan bölümde geçtiğimiz haftanın artçıları hissedildi. Takımın oyuna hakim olması farklı ya da ekstra bir durum değil çünkü Galatasaray zaten genelde oynadığı maçlarda topa ve oyuna hakim. Fakat, benim için Selçuk’un vücut dili ve oyun içindeki isteğidir veri... Sabri’nin yüzündeki ifade ve temposuz oyunudur mesaj... Kolay da değil tabii... Yaşananlar, kaybedilen derbiden daha fazlasıydı. Sadece kazanmak bu maça özel nasıl olursa olsun şekliyle kabuldü.

 

Nispeten taze güç ve az hasarlı maça çıkan Yasin takımın en etkili ve istekli ismiydi. Yasin, kendisine güvenildiği hissettirildiğinde ve o özgürlük verildiğinde karşılığını fazlası ile alacağınız bir futbolcu. Ama antrenör ilgisi ve şansa ihtiyacı var.

 

GEÇ KALAN ETKİ....

 

Zirvedeki ilk 2 takımın birbiri ile oynadığı, bunun yanında kendi üstündeki takımla Arena’da oynama avantajı yakalayan G.Saray için çok kritik maçtı. Çünkü, bu avantajların olduğu haftada yaşanacak kayıp, şampiyonluk yarışına şimdiden el sallama anlamına gelir.

 

Sadece bunlar bile Galatasaraylı oyuncuların farklı oynamalarını gerektirecek kriterlerdi. Öyle mi oldu? Anlaşılan o ki, derbi mağlubiyeti ve sonrasında yaşananların etkisi geçmemiş. En az etkiyi hissedenler ise, yabancı oyuncular ve o maçta oynamayanlar. Sneijder bu sezon belki de ilk defa bu kadar istekliydi. Biraz geç oldu ama yine de önemli bir maçta gol atarak takımına maç kazandırdı.

 

Yazının devamı...