“Bizim de bir apartman sorunumuz var. Kısaca 8 no’lu daire uzun yıllar yönetici idi. Dairesini satınca bir karar defteri, işletme defteri ve makbuzları o gün toplantıya gelenlerin yanında masaya bıraktı. Hiçbir karar alamadan, yazmadan beni başkan seçtiler. Ancak ne öncesinde ne de 3 senedir noter tasdiki olmadı. İdare etmeye çalıştım. Ancak son 1 senedir kimse aidat vermiyor. Apartman merdivenleri temizlenmiyor ve elektrikler de ödenmiyor. Ayrıca para da 5 ay önce bitti. İki kez toplantı yapmak için duyuru astım. Kimse gelmiyor, yönetici olmak istemiyor. Çevreme soruyorum. Herkes farklı konuşuyor. Apratmanda kiracılar da var. Ancak mal sahipleri hiç ilgilenmiyor. Ne yapmam gerekiyor?”
8 DAİREDEN BÜYÜKSE YÖNETİCİ ZORUNLU
Yanıtına gelince...
Kat Mülkiyeti Kanunu’nun (KMK) 34. maddesine göre, bir apartmanda 8’denfazla daire varsa yönetici atanması zorunlu. Yani kanuni bir zorunluluk sözkonusu.
Apartmandakilerin oluşturduğu Kat Malikleri Kurulu, yöneticiyi hem sayı hem arsa payı bakımından çoğunluğun oyuyla seçiyor. Ancak, binadaki bütün daireler bir kişinin mülkiyetindeyse kanunen o kişi yönetici oluyor. Yöneticiler her yıl Kat Malikleri Kurulu’nun kanuni yıllık toplantısında yeniden atanıyor. Eski yönetici tekrar atanabiliyor. Yöneticinin ad ve soyadı ile iş ve ev adresinin apartmanın kapısı yanına veya girişte görülecek bir yere çerçeve içinde asılması da yine kanuna göre zorunlu.
SULH HUKUK HAKİMİ YÖNETİCİ ATAYABİLİR
Yasal çerçeve böyle.
Peki okurumun apartmanında olduğu gibi kimse Kat Malikleri Kurulu toplantısına gelmiyorsa ne olacak?
Başvurunuz üzerine Sulh Hukuk Mahkemesi’nce apartmanınıza yönetici atanabilir. Sulh Hukuk Mahkemesi’nce atanan yönetici de bu atanma üzerinden altı ay geçmedikçe, kat malikleri kurulunca değiştirilemez.
TOPLANTI ÇAĞRISI YAPMANIZI ÖNERİRİM
KMK’ya göre yönetici siz olduğunuz için elektrik, temizlik gibi apartmanın genel işleyişine dönük işleri yapmakla da siz sorumlulusunuz. Bunları da apartman adiatları ve topladığınız avanslarla yaptırmanız gerekiyor. Ancak, apartmanın parası kalmadığı ve aidat toplanmadığı için öncelikle ‘komşuluk hukuku’ çerçevesinde yeniden duyuru asmanızı, yeniden toplantı çağrısı yapmanızı öneririm. Yine kimsenin katılmaması halinde yönetici atanması ve ödenmeyen aidatların tahsili için bir avukata başvurarak ya da bizzat siz Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açabilirsiniz. Mahkemece atanacak yeni yöneticiye tüm evrakları, karar defterini ödenen ödenmeyen makbuzları teslim etmeniz gerekir. Eski yöneticinin hesapları usulüne uygun teslim etmediği görülüyor. Eğer bir kötüye kullanım olduğunu düşünüyorsanız eski yöneticiden de davacı olmanız mümkün...
İCRA YOLUYLA AİDAT TAHSİLİ YÖNETİCİNİN GÖREVİ
KMK’nun 35. maddesine göre yöneticinin görevleri de anımsatmakta fayda var. Kanuna göre bir yöneticinin görevleri şöyle:
1) Kat malikleri kurulunca verilen kararların yerine getirilmesi.
2) Anagayrimenkulün gayesine uygun olarak kullanılması, korunması, bakımı ve onarımı için gereken tedbirlerin alınması.
3) Anagayrimenkulün sigorta ettirilmesi.
4) Anagayrimenkulün genel yönetim işleriyle korunma, onarım, temizlik gibi bakım işleri ve asansör ve kalorifer, sıcak ve soğuk hava işletmesi ve sigorta için yönetim planında gösterilen zamanda, eğer böyle bir zaman gösterilmemişse, her takvim yılının ilk ayı içinde, kat maliklerinden avans olarak münasip miktarda paranın toplanması ve bu avansın harcanıp bitmesi halinde, geri kalan işler için tekrar avans toplanması.
5) Anagayrimenkulün yönetimiyle ilgili diğer bütün ödemelerin kabulü, yönetim dolayısiyle doğan borçların ödenmesi ve kat malikleri tarafından ayrıca yetkili kılınmışsa, bağımsız bölümlere ait kiraların toplanması;
6) Anagayrimenkulün tümünü ilgilendiren tebligatın kabulü.
7) Anagayrimenkulü ilgilendiren bir sürenin geçmesinden veya bir hakkın kaybına meydan vermiyecek gerekli tedbirlerin alınması.
8) Anagayrimenkulün korunması ve bakımı için kat maliklerinin yararına olan hususlarda gerekli tedbirlerin, onlar adına alınması.
9) Kat mülkiyetine ilişkin borç ve yükümlerini yerine getirmiyen kat maliklerine karşı dava ve icra takibi yapılması ve kanuni ipotek hakkının kat mülkiyeti kütüğüne tescil ettirilmesi.
10) Topladığı paraları ve avansları yatırmak ve gerektiğinde almak üzere muteber bir bankada kendi adına ve fakat anagayrimenkulün yönetici sıfatı gösterilmek suretiyle, hesap açtırılması.
11) Kat malikleri kurulunun toplantıya çağırılması.
12) Anagayrimenkulde bulunan asansörlerin güvenli bir şekilde işletilmesinin sağlanması amacıyla aylık bakımları ile yıllık kontrollerinin ilgili teknik düzenlemelere uygun şekilde yaptırılması ve bu işlemlere ilişkin ücretlerin ödenmesi.
Telefondaki kadın, “Eşinizin kullandığı uçak radardan kayboldu” dedi. Aytan’ın elindeki ahize yere düştü. Şoka girdi. Evde hummalı bir telefon trafiği yaşandı ama tek bir haber çıkmadı. Gergin bekleyiş yarım saat sonra yeniden çalan telefonla kesildi. Telefondaki o ses, bu kez Nurcan öğretmen ve tüm aileyi yasa boğan şu haberi verdi:
“Pilot eşiniz şehit oldu. Başınız sağ olsun...”
SAVAŞ UÇAKLARI ATEŞ AÇTI
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nde görevli kıdemli pilot binbaşı İsmail Faik Aytan’ın uçağı düşürülmüştü. Uçağa ne olmuştu?
O güne, 21 Ekim 1989’a dönelim.
1989 Ekim’inde Türkiye, 8. Cumhurbaşkanlığı Seçimi’ne kilitlenmişti. Devlet zirvesinin yeniden şekilleneceği bu kritik süreçte artan terör olaylarının yanısıra Suriye Devleti’nin terör örgütü PKK lehine tutumu kamuoyunda dikkatle izleniyordu. 21 Ekim 1989’da Suriye jetleri, sınırdan 20 kilometre içeri girdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’ne ait iki keşif-araştırma uçağı, Adana Havaalanı’ndan orman alanlarının kadastrosunu yapmak üzere kalkmıştı. Hatay’ın Altınözü ilçesinde ölçüm işlemlerine başlayan Aytan ve arkadaşlarının yönetimindeki uçak, Akanbar Köyü yakınlarında Suriye’den kalkan iki MİG-21 model jet tarafından ateş altına alınarak düşürülmüştü. Suriye savaş uçaklarının saldırısı sırasında uçakta bulunan pilotlar İsmail Faik Aytan, Talat Gencer, mühendisler Yusuf Gören, Fikri Köşker ve teknik eleman Selahattin Çelik’ten oluşan beş kişilik ekip hayatını kaybetmişti...
‘İŞ KAZASI’ DİYE GEÇMİŞ
Bu acı haberle Nurcan öğretmenin dünya başına yıkıldı. 4 yaşındaki oğluna tutunup eşine son görevini yerine getirdi. İzmir’li olan İsmail Faik Aytan şehit töreniyle İzmir’e defnedildi. Ancak, Suriye savaş uçaklarının düşürdüğü uçak devletin kayıtlarına “iş kazası” diye geçti. Bu aşamadan sonra 27 yıllık o tartışma başladı. Pilot eş Aytan şehit mi değil miydi? Nurcan Aytan yaşadığı bu süreci bakın nasıl anlattı?
“Eşim, Hava Kuvvetleri’nde pilot kıdemli binbaşı İsmail Faik Aytan, havayollarına geçmek için 60 pilotla beraber özlük hakları saklı kalmak kaydıyla 1988’de TSK’dan istifa etti. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’ne geçti ve keşif uçağında uçmaya başladı. 21 Ekim 1989’da Suriye savaş uçaklarının açtığı ateş sonucu uçağı düştü. Beş arkadaş birlikte şehit oldular. Ben o zaman İçişleri Bakanı olan Abdülkadir Aksu ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’le görüşmüştüm. Sivil şehitlikte düzenleme yapacaklarını söylemişlerdi.
ASKERİ TÖREN YAPILDI AMA..
Tapu Kadastro’dan o dönem eşim için “Şehit olmuştur” diye belge verildi. Askeri tören yapıldı. Ancak şehitliğe defnedilmedi. Daha sonra sivil şehitlik düzenlemesi çıktı. Ama biz hâlâ şehit ailesi sayılmıyoruz ve bu haklardan faydalanamıyoruz. Eşim için bazı yerlerde şehit, bazı yerlerde değil deniyor. Oğlum bedelli askerlik yaparken de bu konu gündeme geldi. Şehit çocukları askerlik yapmazken benim oğlum parayla askerlik yaptı. Daha sonra Emekli Sandığı’ndan SGK’ya geçirdiler ve son yedi yılı hiç sayılmadı. Bu konuda da zarara uğradık. Eşim şehit, biz şehit ailesi sayılmadık. Bütün haklarımız yandı. Hiçbir şekilde vermediler. Askeri kimliğimizi bile eşimin bir hakim arkadaşı dava açtı onun üzerine alabildik. Mağdur olduk.”
Nurcan Aytan’ın anlattıklarını böyle yorumsuz aktardım.
15 TEMMUZ SONRASI YÖNETMELİK
15 Temmuz darbe girişiminin ardından sivil şehitlerin yakınlarına en düşük 3 bin 203 TL maaş ve 88 bin 596 lira tazminat ödenmesinin ardından Şehitlik Yönetmeliği’nin ‘geçici maddesiyle’ de şehitliklere defin yolu açıldı.
Buna göre, darbe girişimi sonrası hayatını kaybedenler ile bu olaylardaki yaralanma sonrası hayatını kaybettiği değerlendirilen sivil vatandaşlar eşlerinin, yoksa ailelerinin yazılı talebiyle artık şehitliklere defnedilebilecek. Patlayıcı madde ve şüpheli cisimlerin tespiti, nakli, incelemesi, muhafazası veya imhası sırasında vefat eden kamu görevlilerinin yanı sıra kamu görevlisi olmayan siviller de yetkili makamlarca görevlendirildikleri belgelenerek şehitliklere gömülebilecekler.
Aytan da 27 yıl sonra bu yeni düzenlemeler ışığında pilot eşinin şehit sayılmasını istiyor. Bu talebine de yanıt bekliyor...
Önce iki okurumundan iki mail.
Biri kiracı, diğeri apartman yöneticisi.
1- Kiracı A.T’nin maili:
“ ... Sitesi’nde kiracı olarak oturuyorum. Askere gittiğim için 6 ay boyunca daireme uğramadım. Binanın asansörü, otoparkı dahil hiçbir şeyini kullanmadım. Kiralarımı peşin olarak ev sahibime verdim. Ama ne binayı ne de daireyi kullanmadım. Bu durumda, kiracı olarak bu 6 aylık aidat bedelini ödemek zorunda mıyım? Bulunmadığım sürede, yararlanmadığım bu hizmetler için niye aidat vermekle yükümlüyüm? Ödemezsem ne olur?”
2- Apartman yöneticisi B.K’nın maili:
“Yeni yöneticisi olduğum 21 daireli apartmanın 6 kiracısı, kışın 350 yazın 200 lira olan yakıt parası ve ortak giderleri kapsayan aidatı bir yıldır ödememişler. Apartmanın bu kişilerden binlerce lira alacağı var. Yasal yollara nasıl alabiliriz? Apartman yöneticisi olarak ben dava açabilir miyim?”
AİDATI GÜNÜ GÜNÜNE ÖDEMEK ZORUNLU
Kat Mülkiyeti Kanunu’na (KMK) göre ev sahibi de kiracı da olsanız, dairenize hiç uğramasanız da düzenli aidat ödemek zorundasınız. Çünkü bu KMK ile getirilen bir yükümlülük. Bu yükümlülük kanunun 20. maddesinden kaynaklanıyor.
O madde şöyle:
“Kat maliklerinden her biri aralarında başka türlü anlaşma olmadıkça; Kapıcı, kaloriferci, bahçıvan ve bekçi giderlerine ve bunlar için toplanacak avansa eşit olarak; Anagayrimenkulün sigorta primlerine ve bütün ortak yerlerin bakım, koruma, güçlendirme ve onarım giderleri ile yönetici aylığı gibi diğer giderlere ve ortak tesislerin işletme giderlerine ve giderler için toplanacak avansa kendi arsa payı oranında katılmakla yükümlüdür. Kat malikleri ortak yer veya tesisler üzerindeki kullanma hakkından vazgeçmek veya kendi bağımsız bölümünün durumu dolayısıyla bunlardan faydalanmaya lüzum ve ihtiyaç bulunmadığını ileri sürmek suretiyle bu gider ve avans payını ödemekten kaçınamaz.”
İCRA TAKİBİ VE YÜZDE 5 GECİKME FAİZİ
Bu maddeden anlaşılacağı üzere “Askerdeydim. Evime 6 ay boyunca hiç gitmediğim için bu hizmetlerden faydalanmadım” diyerek aidatları ödemekten kaçınamazsınız.
Aksi halde, yönetici veya diğer kat malikleri tarafından, yönetim planına, KMK’nun genel hükümlerine göre aleyhinizde dava açabilirler. Aidatı ödemede geciktiğiniz günler için aylık yüzde beş hesabıyla gecikme tazminatı ödemek zorunda kalırsınız ve icra takibine uğrarsınız.
YÖNETİCİ OLARAK DAVA AÇABİLİRSİNİZ
Apartman yöneticisi okurumun sorusuna gelince... KMK’nın 34/2 fıkrasına göre, ana gayrimenkulün sekiz ya da daha fazla bağımsız bölümü varsa, yönetici atanması zorunlu. Eğer daire sayısı 7 olsaydı, yönetici atanması zorunlu olmayıp kat malikleri isterlerse yönetici atayabilecekleri gibi ana taşınmazı birlikte de yönetebilirlerlerdi.
Siz KMK’ya göre yönetimi kuruluşmuş 21 daireli bir apartmanın yöneticisiniz. Bu sıfatla siz ya da diğer kat maliklerinin her biri o altı kiracıya ödemedikleri aidatların tahsili için sulh hukuk mahkemesinde dava açabilir.
Mahkemece, öncelikle, yönetim planı, yoksa yasa hükümleri dikkate alınarak toplayacağı bilgi ve belgeler ile davalı kiracıların sorumlu olacağı borç miktarı saptanıp sonucuna göre karar verilir. Yine kanuna göre, aidat borçlarının ödenmemesi nedeniyle yüzde 5’lik gecikme tazminatına hükmedilir. Ancak kendisine icra takibi başlatılan davalı kat maliki veya kiracı, bu takibin haksız olduğunu düşünüyorsa, ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren 7 gün içinde ilgili icra dairesine itirazda bulunabilir.
GÖREVLİ MAHKEMEYE DİKKAT
Son olarak sitelere ilişkin açılacak davalarda görevli mahkemeye ilişkin bir ayrıntıya da dikkat. KMK kapsamında kurulan bir site yönetimi sözkonusuysa ilgili Sulh Mahkemesi görevli. Ancak site yönetimi kooperatifse ve ferdileşme yapılmayıp kat mülkiyetine geçilmemiş ise; Kooperatifler Kanunu’nun, 99. maddesi uyarınca ilgili Ticaret Mahkemesi görevli ve bu mahkemede dava açılması gerekiyor.
Bununla da kalmayıp icra takibine uğrayabilirsiniz. İcra yoluyla takipte aylık yüzde 5 gecikme faizi ödemek zorunda kalırsınız.
ÖNCE iki okurumundan gelen mailler...
Biri kiracı, diğeri apartman yöneticisi.
1- Kiracı A.T’nin maili:
“.. Sitesi’nde kiracı olarak oturuyorum. Askere gittiğim için 6 ay boyunca daireme uğramadım. Binanın asansörü, otoparkı dahil hiçbir şeyini kullanmadım. Kiralarımı peşin olarak ev sahibime verdim. Ama ne binayı ne de daireyi kullanmadım. Bu durumda, kiracı olarak bu 6 aylık aidat bedelini ödemek zorunda mıyım? Bulunmadığım sürede, yararlanmadığım bu hizmetler için niye aidat vermekle yükümlüyüm? Ödemezsem ne olur?”
2- Apartman yöneticisi B.K’nın maili:
“Yeni yöneticisi olduğum 21 daireli apartmanın 6 kiracısı kışın 350, yazın 200 lira olan yakıt parası ve ortak giderleri kapsayan aidatı bir yıldır ödememişler. Apartmanın bu kişilerden binlerce lira alacağı var. Yasal yollara nasıl alabiliriz? Apartman yöneticisi olarak ben dava açabilir miyim?”
GÜNÜ GÜNÜNE ÖDEMEK ZORUNLU
Kat Mülkiyeti Kanunu’na (KMK) göre evsahibi de kiracı da olsanız, dairenize hiç uğramasanız da düzenli aidat ödemek zorundasınız. Çünkü bu KMK ile getirilen bir yükümlülük. Bu yükümlülük kanunun 20. maddesinden kaynaklanıyor. O madde şöyle:
“Kat maliklerinden her biri aralarında başka türlü anlaşma olmadıkça; Kapıcı, kaloriferci, bahçıvan ve bekçi giderlerine ve bunlar için toplanacak avansa eşit olarak; Ana gayrimenkulün sigorta primlerine ve bütün ortak yerlerin bakım, koruma, güçlendirme ve onarım giderleri ile yönetici aylığı gibi diğer giderlere ve ortak tesislerin işletme giderlerine ve giderler için toplanacak avansa kendi arsa payı oranında katılmakla yükümlüdür. Kat malikleri ortak yer veya tesisler üzerindeki kullanma hakkından vazgeçmek veya kendi bağımsız bölümünün durumu dolayısıyla bunlardan faydalanmaya lüzum ve ihtiyaç bulunmadığını ileri sürmek suretiyle bu gider ve avans payını ödemekten kaçınamaz.”
İCRA TAKİBİ VE YÜZDE 5 GECİKME FAİZİ
Bu maddeden anlaşılacağı üzere “Askerdeydim. Evime 6 ay boyunca hiç gitmediğim için bu hizmetlerden faydalanmadım” diyerek aidatları ödemekten kaçınamazsınız. Aksi halde, yönetici veya diğer kat malikleri tarafından, yönetim planına, KMK’nun genel hükümlerine göre aleyhinizde dava açabilirler. Aidatı ödemede geciktiğiniz günler için aylık yüzde beş hesabıyla gecikme tazminatı ödemek zorunda kalırsınız ve icra takibine uğrarsınız.
APARTMAN YÖNETİCİSİ OLARAK DAVA AÇABİLİRSİNİZ
Apartman yöneticisi okurumun sorusuna gelince KMK’nun 34/2 fıkrasına göre, ana gayrimenkulün sekiz ya da daha fazla bağımsız bölümü varsa, yönetici atanması zorunlu. Eğer daire sayısı yedi olsaydı, yönetici atanması zorunlu olmayıp kat malikleri isterlerse yönetici atayabilecekleri gibi ana taşınmazı birlikte de yönetebilirlerdi.
Siz KMK’ya göre yönetimi kurulmuş 21 daireli bir apartmanın yöneticisiniz. Bu sıfatla siz ya da diğer kat maliklerinin her biri o altı kiracıya ödemedikleri aidatların tahsili için sulh hukuk mahkemesinde dava açabilir.
Mahkemece, öncelikle, yönetim planı, yoksa yasa hükümleri dikkate alınarak toplayacağı bilgi ve belgeler ile davalı kiracıların sorumlu olacağı borç miktarı saptanıp sonucuna göre karar verilir. Yine kanuna göre, aidat borçlarının ödenmemesi nedeniyle yüzde 5’lik gecikme tazminatına hükmedilir. Ancak kendisine icra takibi başlatılan davalı kat maliki veya kiracı, bu takibin haksız olduğunu düşünüyorsa, ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren 7 gün içinde ilgili icra dairesine itirazda bulunabilir.
GÖREVLİ MAHKEMEYE DİKKAT
Son olarak sitelere ilişkin açılacak davalarda görevli mahkemeye ilişkin bir ayrıntıya da dikkat. KMK kapsamında kurulan bir site yönetimi söz konusuysa ilgili Sulh Mahkemesi görevli. Ancak site yönetimi kooperatifse ve ferdileşme yapılmayıp kat mülkiyetine geçilmemiş ise; Kooperatifler Kanunu’nun, 99. maddesi uyarınca ilgili Ticaret Mahkemesi görevli ve bu mahkemede dava açılması gerekiyor.
Turizm cenneti Antalya Lara’daki Düden Park’ın adı, alınan tüm önlemlere rağmen kedi katliamları ile anılır oldu.
Bu parkta son iki ay içinde tecavüz edilerek, yakılarak, bıçaklanarak, suda boğularak katledilen kedi sayısı 9’a yükseldi.
Bazı hayvanseverlerin parkta nöbet tutmasına rağmen hem de...
“Parklara kamera takılsın” diye imza kampanyası başlatan katledilen kediler için suç duyurusunda bulunan Antalya Candost Derneği Başkanı Arife Yanık ve Antalyalı hayvanseverler ayakta. İnfial halindeler. Bir an önce kamera takılmasını, parkın ışıklandırılmasını ve faillerin bir an önce yakalanmasını istiyorlar.
Seri kedi katil-tecavüzü fail ya da faillerinin yakalanması için Antalya Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz’ın talimatıyla Yanık’ın şikayet dilekçesi işleme konuldu. Antalya Emniyeti, medyadaki haberleri ihbar kabul ederek 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’na muhalefetten işlem başlattı. Bu dosya da Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi.
SOKAK KEDİSİNE TECAVÜZ SUÇ MU?
Polis niye Hayvanları Koruma Kanunu’na göre işlem yaptı?
Sahipsiz sokak kedisine tecavüz Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) suç mu değil mi? Belki birçok hayvansever gibi bilmiyorsunuz? Evet ceza kanunu kapsamında suç değil. Hayvan sahipsizse TCK’ya göre işlem yapılamıyor.
EVCİL HAYVANA TECAVÜZ NASIL CEZALANDIRILIYOR
Evcil bir hayvana karşı tecavüz suçu işlenmişse; sahibinin şikayeti üzerine TCK’ya göre savcılıklar işlem yapıyor. Hayvanlar hukuk sistemizde “eşya” olarak kabul edildiği için TCK’nın 151. maddesindeki “Mala zarar verme” suçundan tecavüz sanığı dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılıyor.
KABAHAT OLARAK NASIL CEZA VERİLİYOR
Sahipsiz hayvanlarla cinsel ilişkiye ilişkin TCK’da özel bir hüküm olmadığı için savcılıklar bu tür eylemler konusunda ise “görevsizlik” kararı veriyorlar. Peki sahipsiz hayvana tecavüzün hiç mi cezası yok?
Sahipsiz sokakta yaşayan hayvanlar için ancak Arife Yanık gibi duyarlı bir hayvanseverin çıkıp şikayet prosedürlerini tamamlaması halinde; Hayvanları Koruma Kanunu’nun 14/j maddesi çerçevesinde işlem yapılıyor. “Hayvanlarla cinsel ilişkide bulunmak ve işkenceyi” yasaklayan bu maddeye göre eylem “kabahat” olarak cezalandırılıyor. İdari para cezası uygulanıyor.
Kamuoyunu tecavüze uğrayan ördek örneğindeki gibi bu ceza ise 437 lira idari para cezası gibi caydırıcılığı olmayan bir meblağ.
DOÇ GÜNGÖR: TCK’DA GENEL AHLAKA KARŞI SUÇ OLARAK DÜZENLENMELİ
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Devrim Güngör’e TCK’da nasıl bir düzenleme yapılabileceğini sordum. Bakın ne önerdi:
“Düden Park’taki kediler gibi tecavüz sonucu ölen bir hayvan olduğu için hak sahibi ve varlık kabul edilmiyorlar. Olayı sadece hayvanlara kötü muamele ile sınırlı görmemek lazım. Bu tip suçları TCK’da özel olarak ‘Topluma karşı suçlar’ içinde ‘Genel ahlaka karşı suçlar’ başlığı altında ayrı bir suç olarak düzenlemek gerekir. Toplumu ahlaken çok rencide eden bu tür eylemler son dönemde malesef çok arttı. Ahlak duygusunu rencide ettiği için cezasını da ona göre ve caydırıcı olabilecek şekilde belirlemek gerekir.”
KABAHAT DEĞİL SUÇ OLSUN
Bu öneriye katılıyorum. Sokak hayvanları başta tüm hayvanlara yapılan tecavüz, eziyet, işkencenin TCK kapsamında suç sayılarak caydırıcı şekilde cezalandırılması ve hayvan haklarının korunması gerektiğini düşünüyorum.
“Türkiye’de insan hakkı korunuyor mu? Hayvan hakkı diyorsunuz?” diye karşı çıkmaya hazırlananlara ise şimdiden yanıt veriyorum:
Hayvanları Koruma Kanunu adından da anlaşılacağı üzere hayvanları insanlardan korumak için çıkarıldı. Ancak, bu kanuna aykırı davranışların “suç” değil de “kabahat” kapsamında değerlendirilmesi, caydırıcı olmayan idari para cezaları verilmesi zavallı hayvanları Düden Park örneğinde olduğu gibi insan vahşetinden korumaya yetmiyor.
Bu dünya sadece insanların değil. Doğayı ve doğanın parçası olan hayvanları korumak görevimiz. “Eşya” gözüyle bakılıp korunmaları gerektiği savunulan O hayvanlar da can taşıyor.
Meclis’teki tüm milletvekillerine sesleniyorum; sadece yaşam haklarına saygı bekleyen bu sokak hayvanlarının katledilmesine ve tecavüze uğramasına seyirci kalmak hangi vicdana sığar?
Bu parkta son iki ay içinde tecavüz edilerek, yakılarak, bıçaklanarak, suda boğularak katledilen kedi sayısı 9’a yükseldi. Bazı hayvanseverlerin parkta nöbet tutmasına rağmen hem de...
“Parklara kamera takılsın” diye imza kampanyası başlatıp, katledilen kediler için suç duyurusunda bulunan Antalya Candost Derneği Başkanı Arife Yanık ve Antalyalı hayvanseverler ayakta. İnfial halindeler. Bir an önce kamera takılmasını, parkın ışıklandırılmasını ve faillerin bir an önce yakalanmasını istiyorlar.
Seri kedi katil-tecavüzü fail ya da faillerinin yakalanması için Antalya Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz’ın talimatıyla Yanık’ın şikayet dilekçesi işleme konuldu. Antalya Emniyet’i medyadaki haberleri ihbar kabul ederek 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’na muhalefetten işlem başlattı. Bu dosya da Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi.
HAYVAN SAHİPSİZSE İŞLEM YOK
Polis niye Hayvanları Koruma Kanunu’na göre işlem yaptı?
Sahipsiz sokak kedisine tecavüz Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) suç mu değil mi? Belki birçok hayvansever gibi bilmiyorsunuz? Evet ceza kanunu kapsamında suç değil. Hayvan sahipsizse TCK’ya göre işlem yapılamıyor.
EVCİL HAYVANDA DURUM NASIL
Evcil bir hayvana karşı tecavüz suçu işlenmişse; sahibinin şikayeti üzerine TCK’ya göre savcılıklar işlem yapıyor. Hayvanlar hukuk sistemimizde “eşya” olarak kabul edildiği için TCK’nın 151. maddesindeki “Mala zarar verme” suçundan tecavüz sanığı dört aydan üç yıla kadar hapis veya adli para cezasıyla cezalandırılıyor.
KABAHAT OLARAK NASIL CEZA VERİLİYOR
Sahipsiz hayvanlarla cinsel ilişkiye ilişkin TCK’da özel bir hüküm olmadığı için savcılıklar bu tür eylemler konusunda ise “görevsizlik” kararı veriyorlar. Peki sahipsiz hayvana tecavüzün hiç mi cezası yok?
Sahipsiz sokakta yaşayan hayvanlar için ancak Arife Yanık gibi duyarlı bir hayvanseverin çıkıp şikayet prosedürlerini tamamlaması halinde; Hayvanları Koruma Kanunu’nun 14/j maddesi çerçevesinde işlem yapılıyor. “Hayvanlarla cinsel ilişkide bulunmak ve işkenceyi” yasaklayan bu maddeye göre eylem “kabahat” olarak cezalandırılıyor. İdari para cezası uygulanıyor.
Kamuoyunu tecavüze uğrayan ördek örneğindeki gibi bu ceza ise 437 lira idari para cezası gibi caydırıcılığı olmayan bir meblağ.
DOÇ. GÜNGÖR: TCK’DA GENEL AHLAKA KARŞI SUÇ OLARAK DÜZENLENMELİ
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Devrim Güngör’e TCK’da nasıl bir düzenleme yapılabileceğini sordum. Bakın ne önerdi:
“Düden Park’taki kediler gibi tecavüz sonucu ölen bir hayvan olduğu için hak sahibi ve varlık kabul edilmiyorlar. Olayı sadece hayvanlara kötü muamele ile sınırlı görmemek lazım. Bu tip suçları TCK’da özel olarak ‘Topluma karşı suçlar’ içinde ‘Genel ahlaka karşı suçlar’ başlığı altında ayrı bir suç olarak düzenlemek gerekir. Toplumu ahlaken çok rencide eden bu tür eylemler son dönemde maalesef çok arttı. Ahlak duygusunu rencide ettiği için cezasını da ona göre ve caydırıcı olabilecek şekilde belirlemek gerekir.”
KABAHAT DEĞİL SUÇ OLSUN
Bu öneriye katılıyorum. Sokak hayvanları başta tüm hayvanlara yapılan tecavüz, eziyet, işkencenin TCK kapsamında suç sayılarak caydırıcı şekilde cezalandırılması ve hayvan haklarının korunması gerektiğini düşünüyorum.
“Türkiye’de insan hakkı korunuyor mu? Hayvan hakkı diyorsunuz?” diye karşı çıkmaya hazırlananlara ise şimdiden yanıt veriyorum:
Hayvanları Koruma Kanunu adından da anlaşılacağı üzere hayvanları insanlardan korumak için çıkarıldı. Ancak, bu kanuna aykırı davranışların “suç” değil de “kabahat” kapsamında değerlendirilmesi, caydırıcı olmayan idari para cezaları verilmesi zavallı hayvanları Düden Park örneğinde olduğu gibi insan vahşetinden korumaya yetmiyor.
Bu dünya sadece insanların değil. Doğayı ve doğanın parçası olan hayvanları korumak görevimiz. “Eşya” gözüyle bakılıp korunmaları gerektiği savunulan O hayvanlar da can taşıyor.
Meclis’teki tüm milletvekillerine sesleniyorum; sadece yaşam haklarına saygı bekleyen bu sokak hayvanlarının katledilmesine ve tecavüze uğramasına seyirci kalmak hangi vicdana sığar?
“Kanun, tüzük ve yönetmelikler İnsan Hakları Sözleşmesine ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına aykırı olamaz. Apartman yönetim kurulu kararları da aykırı olamaz. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 5. maddesi “Kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak devletin görevidir” der.
İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7. maddesi “Herkes” yasa önünde “Eşittir” ve “Ayrım gözetilmeksizin yasa tarfından eşit korunma hakkına sahiptir” der. Mimari projeler yukarıdaki maddelere uymak zorundadır. Bodrum katlarına bile oturma izni verilen ülkemizde balkonun cam ile kapatılması sorun olmuş. Bu davanın adı “Kedi Davası” değil “İnsanca Yaşama Davası.” Çatı ve giriş katta oturanlar da eşit korunma hakkına proje aşamasında sahip olmalıdır. İkinci, üçüncü kat balkonları kedi, köpek, akrep tozdan doğal olarak korunuyorsa giriş kat balkonları da korunacak.
Cam silerken kaç kişi ölüyor?
Mimari projeler yaşam hakkına, kişi güvenliği hakkına saygılı olmak zorundadır.
Ses yalıtımı bile yapılmıyor.
Yazın sahillerde inşaat yasağı var, şehirlerde yok. Yaz sıcağında sıfırlanan dairenin gürültüsünü çekmek kolay mı? Nerede eşit korunma hakkı!”
7/24 TADİLAT YASAK
Sevgili okurumun mimari projelerin “yaşam hakkına” ve “kişi güvenliği hakkına saygılı” olmaları gerekliliği görüşü son derece yerinde. Anayasanın 90. maddesine göre Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) iç hukukumuzun üstünde ve artık bir parçası olmuş durumda. Projeler de bu şekilde kanuna ve evrensel hukuk normlarına uygun olmalı.
İnşaat yasağı konusunda ise öncelikle şunu vurgulamak gerekiyor. İnşaat yasağı uygulanmayan yerlerde de 7/24 tadilat yapmak mevzuata aykırı. “Benim evim istediğim gibi tadilat yaparım” demek mümkün değil. Büyükşehir Belediyeleri bu konuda “Belediye Emir ve Yasakları Yönetmeliği” ile düzenleme yapıyorlar. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 2016 yılı yönetmeliğine göre de konut alanlarının bulunduğu yerlerde tatil günü olan pazar günlerinde saat 10.00’dan önce ve hava karardıktan sonra tadilat yapmak yasak. Geceleri ise saat 22.00’den sonra sessizliği bozacak ve başkalarının uykusuna engel olacak şekilde gürültülü tadilat ve tamirat yapmakta yasak. Bu yüzden saat 05.00’te ya da gece 22.00’de yapılan tadilatı veya inşaatı zabıtaya ve valiliğe şikayet hakkınız var. Bu durumda da sorumlulara idari para cezası uygulanır.
İNŞAAT YASAĞI TURİSTİK BÖLGEDE
İnşaat yasağı ise Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlükleri tarafından yaz aylarında 15 ili kapsayan turistik bölgelerde uygulanıyor. Çeşme, Bodrum, Datça, Marmaris ve Fethiye gibi ilçeler de inşaat yasağı konusunda başı çekiyor. İnşaat Yasağının kapsamı ve zamanı her yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu genelgesiyle belirleniyor ve işlemler valiliklerce uygulanıyor.
Her yıl 15 Mayıs-15 Ekim arasında uygulanan inşaat yasağı bu yıl 15 gün geç başlatıldı. Bu yıl inşaat yasağı 1 Haziran 2016 ve 15 Ekim 2016 tarihleri arasında uygulandı. Bakanlığın o genelgesi şöyle:
“Deniz-kum-güneş olarak tarif edilen ve kıyı turizmi potansiyeline sahip olan Ülkemizde, turizm sezonu olarak tanımlanan Mayıs - Ekim aylarında aktif olarak uygulanmak üzere yıl genelinde; turistik yörelerde yürütülen inşaatlarda gürültü, çirkin görünüm, çevreyi kirletme gibi olumsuz etkisi olan türdeki ağır nakliyat, hafriyat ve harçlı inşaat faaliyetleri için Valiliğiniz yetkileri dahilinde “inşaat yasağı” uygulamasına devam edilmesi...”
YASAĞA UYMAMA CEZASI 219 TL
Peki, inşaat yasağına uymama cezası ne?
İl İdare Kanunu’nun 66. maddesine göre inşaat yasağına yasağa uymayanlar hakkında Kabahatlar Kanunu’nun “Emre aykırı davranış”ı düzenleyen 32. maddesine göre, 2016 yılı için 219 lira idari para cezası uygulanıyor. TCK’nın 184. maddesindeki “İmar kirliliğine neden olma” suçunun cezası ise hapis 1 yıldan 5 yıla kadar hapis.
Ayrıca bu konuda görevini ihlal eden belediye yetkilileri ve köy muhtarları ile kamu görevlileri hakkında da yasal işlem yapılıyor...