“Bazılarına bir kadın yetmiyor. Ne beşi, ne 10’u. Bazılarına ise hayat yetmiyor. Bir kadını doyasıya sevmek için.”
Davut Güloğlu, Sıla’ya canlı yayından küfür ediyor ve “Başkalarının görüşüne demokrasi kılıfını giydirenler benim vatanına hizmet etmeyenlere karşı olan görüşümü demokrasi olarak görmüyorlar” diyor.
Son zamanlarda “İnsanımız için ne isterim?” sorusunu sorsalar, hiç düşünmeden “Başkalarının penceresinden bakabilme becerisi dilerim” yanıtını verirdim.
Türkiye’de Foxlife, FX ve FOXCRIME aracılığıyla izlediğimiz ve izleyeceğimiz CBS dizilerinin oyuncularını ve dünyanın dört bir yanından gazetecileri Los Angeles’ta bir araya getiren, iki gün sürecek uluslararası bir basın toplantısındayız...
Bugünkü çocuklar sporla ilgili neye maruz kalıyorlar? Bir düşünelim.
Gülnur Karakuzu, 11 yaşında bir ilkokul öğrencisi. Kendine güzel bir uğraş bulmuş, bir Youtube kanalı açmış ve bir yıldır bu kanalda, yaptığı bilimsel deneyleri yayınlıyor.
Atlattığımız büyük darbe tehlikesinden sonra en çok eleştirilen konu: Önemli mevkilere liyakat, yani “bir işi konusunda bilgili, donanımlı ve yeterlilik sahibi kişinin yapması” sistemiyle değil “Bu bizden”cilikle atama yapılmış olması...
Üniversite yıllarına dair unutamadığım bir dönem var...
İnsanın hayatında gerçek değişiklikler yapabilmesi, büyük ve önemli kararlar alabilmesi için gerçekten onu zorlayan bir durumla karşılaşması gerektiği söylenir.
İnsanın elinin kolunun bağlı olduğunu hissettiği sabahlardan biri.
Dirence ihtiyacımız var. Fiziksel direnç, daha çok hissetmemizi, daha çok deneyimlememizi ve insan olarak daha çok gelişmemizi sağlar” diyor algı uzmanı Trevor Keeling.
Hep derler ya, “İleriye bakacaksın”, “Geçmişi düşünmeyeceksin, geçmişi düşünenlerle çok vakit geçirmeyeceksin...”
Sosyal medyayı yoğun olarak kullanan insanların profillerine bakınca inanılmaz renkli, havalı ve eğlenceli bir hayat görüyorsunuz. Fakat hayatlarına şahit olunca ortaya çıkıyor ki...
Şöhret sahibi isimler neden oturdukları yerde üzerlerine nefret çekerler?
Milli tenisçimiz Çağla Büyükakçay, TEB PNB Paribas İstanbul Cup’ta birinci oldu. Bu başarısının kişisel ve ülkemiz açısından büyük bir haber olması yanında, umut ediyoruz başka bir kapı daha açacak.
90’ların meşhur Aslan Kral efsanesi, yeni bir Disney yapımına ilham verdi. Filmin öyküsünün devamı niteliği taşıyan çizgi dizi Aslan Koruyucuları, “Kükreme Geri Dönüyor” özel bölümü ile yarın, çizgi film serisi ise 2 Mayıs’tan itibaren her gün Disney Channel’da olacak.
Dijital çağın başlangıcı, ilk kişisel bilgisayarın doğuş tarihi 1975 olsa da, kendi özel “dijital tarihimiz” teknolojiyi deneyimlediğimiz an başladığı için herhalde herkese göre farklı.
35. İstanbul Film Festivali’nde mutlaka görmeniz gereken filmlerden biri: Kapalı Gişe: Türkiye’de Tekelleşen Film Dağıtımı...
Sosyal medyada verilen tepkilerin karar mekanizmaları üzerinde bir baskı oluşturduğu doğru.
TÜİK’in yaptığı “Yaşam Memnuniyeti Araştırması”nın sonuçları açıklanmış.
Hayat kelimesi, artık Türkiye’de, sözlükte yazan anlamından farklı bir yerde.
Erken yaşlarda, tanıdığım veya az tanıdığım birinin bana durduk yere kötü davrandığını hissettiğimde derin bir üzüntüye kapılırdım. “Acaba nasıl bir kabahat işledim?” diye düşünürdüm.
Moda, hazır giyim, güzel kıyafetler, cilalı görüntüleriyle büyük zincir mağazalar, büyük indirimler, çok hesaplı harika ürünler, alışveriş deliliği...
Günlerden bir gün, bir kadın Facebook’ta bir adam ile tanışır.
Cumartesi günü Onur Baştürk, Babylon Bomonti’nin girişindeki x-ray cihazının sevimsiz olduğunu yazdı.
Kendimi hatırladığım günden beri hayatımda kediler, köpekler, balıklar ve başka hayvanlar var.
* Epeydir evde televizyon yok. Daha doğrusu bir sağlayıcı platform veya uydu servisi yok. Dolayısıyla televizyon dünyasına maruz kalmayalı, kanepede oturup saatlerce “kafa boşaltma” adına elimde kumanda kanallar arası zap yapmayalı çok oluyor.
Cem Davran önceki gün “Çocuğu anne büyütür. Bırakın şu kariyer de yaparım triplerini” dedi ve sosyal medyada gümbürtü koptu.
Türkiye sınırları içinde yaşayan bir garip canlı türü var. Her gün birilerine “geber” demezse rahat edemeyen, sosyal medya aracılığıyla nefret kusan yaratıklar bunlar.
Hafta sonu, hayatında ilk defa ikinci el pazarı düzenleyecek bir grup arkadaşa, hayatında ilk defa ikinci el eşya satacak biri olarak katılarak eş, dost, Instagram takipçisi, Facebook arkadaşı, eski arkadaş, yeni arkadaş, uzak tanıdık, tanımadık kim varsa davet ettim.
Bir süredir pek çoğumuzun sahip olduğu his: Arafta olmak.
İzdivaçtan “hayatta kalma” programlarına, stil-moda veya müzikten yeme-içmeye, tiyatroya kadar ekranlarda akla gelecek her türlü konunun “reality” versiyonu mevcut, malum.
Aziz Sancar çok basitçe açıklamış: “Sigara, içindeki kimyasal maddelerle DNA’yı tahrip ediyor.
Donald Trump, ABD’ye Müslümanlar’ın girişini yasaklamak istiyor.
Özgecan Aslan davası, kadın cinayetleri ile ilgili en çok ses getiren davalardan biri oldu. Özgecan geri gelmeyecek fakat dün, bir nebze olsa da vicdanları rahatlatan bir karar çıktı mahkemeden.
Altın Kelebek’te ödül vermek için sahneye çıkan isimlerden biri, Okan Bayülgen, acılarla avunduğumuzu, tesellilerimizin olmadığını ifade etti. Doğru söz...
Airbnb’yi bilirsiniz... Hani tüm dünyada, evlerini veya evlerinin odalarını seyyahlara kiralayan insanların buluştuğu web sitesi...
Ceyhun Yılmaz’ın Müjde Uzman’a yaptığı şaka... Tutulacak yeri yok. Canlı yayındaki rahatlığı, yaşadığımız ülkenin “erkek” bir ülke olmasından tabii.
Beyne “hatıra implantı” mümkün mü? Gelecekteki su krizi ile nasıl baş edeceğiz? Peki ya yaşlanma...
Kelebek yazarı Yonca Tokbaş geçtiğimiz yıl Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG) bünyesinde “Anadolu Arıları” adında bir sosyal sorumluluk eğitim projesi başlattı. Eğitime rekor seviyede başvuru oldu. 102 genç başvurdu.
Yapan var, yapmayan var. Yapanlar yapmayanları kınıyor, yapmayanlar ise “Ankara’daki terör saldırısı sonrası profilinizi Türk bayrağı yaptınız mı?” diye soruyor.
Güvensizlik... Bastığın zemini birinin sürekli gelip altından çekmesi hissi...
Anthony Bourdain’in “Parts Unknown” programının İstanbul bölümünde Serra Yılmaz’ın sözlerini konuştuk ama...Esas konu başkaydı.
“Hayata Tutunan Çiçekler” sergisinin manifestosunda olağanüstü bir sistemin küçücük bir parçası olduğumuzu hatırlatarak “Ne farkım var?” diye soruyor Bahar Korçan...