(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

 
Ana Sayfa Faruk Bildirici Kimdir Siz de Yazın Yayın İlkelerimiz Mektuplar Mektup Arşivi
twitter.com/farukbildirici
tel: 0850 224 0 111
Hürriyet, içeriğini okur denetimine açıyor. Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, gazetenin yayınlarıyla ilgili görüş, eleştiri, soru ve önerilerinizi iletmenizi bekliyor. Gazetedeki haberlerden baskı kalitesine kadar her konuda, eksik, yanlış, meslek etiğine aykırı bulduklarınızı ve merak ettiklerinizi okur@hurriyet.com.tr adresine yazabilirsiniz.
Habercilik suçu

04 Eylül 2016
“GAZETENİZİN bugünkü manşetini anlamakta zorlanıyorum” diyordu Ebru Koçak adlı okur.

“Bu kadar büyük tehdit altındayken devlet üst kademesinin korunmasını eleştirel dille ön plana çıkarmanızın nedenini öğrenmek istiyorum.”
30 Ağustos töreninde Anıtkabir’de alınan güvenlik önlemlerini içeren “Özel koruma” manşetini kastediyordu. Ama aslında bu gelişmenin neden büyütüldüğü manşetin spotunda yazılmıştı:

 

“Güvenlik önlemleri açısında bu yıl birçok ilke sahne olan Anıtkabir’deki 30 Ağustos töreninde, özel harekât polisleri elleri tetikte koruma yaptı.”
Manşetteki fotoğrafta da özel harekât polisleri, devlet erkanı ile subaylar arasında yürürken görülüyordu. Gerçekten de Anıtkabir’deki törenlerde daha önce böyle bir koruma görülmemişti. 

 

Öyleyse yeni ve güncel bir gelişme söz konusuydu. 15 Temmuz sonrasında böyle bir güvenlik önlemine gerek duyulmuş olması haber değeri taşıyordu. Haber yapılarak doğal bir gazetecilik refleksi gösterilmişti. 

 

Fakat okurun söylediği “eleştirel dili” ne spotlarda ne de haber metninde göremedim. Onun için kendisine yazarak, “eleştirel dilin nasıl kullanıldığını somutlamasını” istedim. Koçak, “Özel Koruma’ (özel kelimesi sarı renkte öne çıkmış ve abartılı şahsi bir korumayı çağrıştıracak şekilde) manşeti ve koruma açısından ilklere sahne olduğunun belirtilmesi eleştirel bir dildir” yanıtını verdi.

 

Okurun haberden bir eleştiri sözcüğü ya da cümlesini gösterememesi doğaldı. Çünkü baştan sona taradım, gerçekten tek bir eleştiri sözcüğü yoktu haberde. Nesnel bir dille Anıtkabir’deki gelişme okurlara duyurulmuştu, o kadar. 

 

“İlklere sahne olduğunu” belirtmek niye eleştiri olsun? İlk olduğu doğru mu, değil mi? Doğru olduğu besbelli. Öyleyse neden yazılmasın? Kaldı ki, gazeteci eleştirebilir de. Ama burada gerçek yorum katılmadan aktarılmış okura. Güvenlik önlemlerini yazmanın sakıncası da olamaz. Zira görünür önlemlerin asıl amacı caydırıcılıktır.

 

Aslında okurumuzun yazdığı bu görüş, o gün bazı TV programları ve gazetelerin internet sitelerinde de dile getirildi. “Erdoğan’ın özel harekâtçılar tarafından korunması üstü kapalı olarak eleştirildi” deniyordu o haber ve yorumlarda. Bu sonuca nasıl vardıklarına yönelik somut örnek verilmiyordu.

 

Düpedüz niyet okunuyor; Hürriyet’in haberiyle ilgili algı yaratılmaya çalışılıyordu. 

 

Ayrıca bu haberin yanındaki “Saray’ın türbanlı koruması” fotoğrafı için de manipülatif ifadeler kullanılıyordu. Oysa o da yeni bir gelişmeydi; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kadın korumalarından birinin “ilk kez” başını örtmesi haberdi. Hürriyet okurlarının bunu öğrenmeye hakkı yok muydu? Bu değişiklikleri görmezden gelmek mi gazetecilikti?

 

Kendisine “gazeteci” diyenlerin bu sorulara “Hayır” yanıtı vermesi haber değeri taşır. Tıpkı gazetecilerin, meslektaşlarını “Neden haber yaptınız?”, “Neden üstü kapalı eleştirdiniz” diye suçlaması gibi...

 

CAYMA HAKKI    

 

NEVFEL İşler adlı okur, “30 soruda yeni Bireysel Emeklilik Sigortası” başlıklı yazıdaki “45 yaş altı herkes BES’e girip, tasarruf edecek. Girenler isterlerse 2 ay sonra çıkabilecek” ifadesinin hatalı olduğunu savundu. Yeni yürürlüğe giren kanunda, “2 ay içinde” ifadesinin kullanıldığını vurguladı. “Bu haberinizle insanların mağdur olmasına sebep olabilirsiniz” dedi.

 

Okurun bu ifadelere yönelik eleştirisini yazıda imzası olan Noyan Doğan’a ilettim. Özetle şu yanıtı verdi:

 

“Bizim yazdığımız ile okuyucunun söylediği arasında fark göremedim. Biz yazdığımızda ‘kişiler isterlerse 2 ay sonra sistemden çıkabilecek’ diyoruz; okuyucu ise ‘2 ay içinde sözleşmeden cayabilecekler’ diyor. İkisi de sistemden çıkış anlamına geliyor ki, 2 ay sonra sistemden çıkılabilecek. Dolayısıyla mağdur olunacak bir durum yok. Kişi 2 aydan sonra da çıkabilir ama devlet katkısını alamaz. Daha açık bir anlatımla biz sadece yasadaki maddelere göre yazıyı hazırlamadık, sistemin uygulanmasına yönelik bildiklerimizi de yazdık.”

 

Ancak Doğan yazısının girişinde BES hakkında yeni kanuna göre bilgiler vereceğini vurguluyor. Yeni yasanın Ek 2. maddesinde de “Çalışan, emeklilik planına dahil olduğunun kendisine bildirildiği tarihi müteakip iki ay içinde sözleşmeden cayabilir” denilmiş. Yani “cayma hakkı” 2 ay sonra değil, “2 ay içinde” kullanılabilecek. Bu durumda Doğan’ın yazısındaki “2 ay sonra çalışan kendi isteği ile sistemden ayrılabilir. Buna da cayma hakkı deniyor” bilgisi yanlış.

 

Kuşkusuz BES’ten 2 ay sonra ayrılmak da mümkün. Bunun koşulları ise Hazine Müşteşarlığı’nın hazırlayacağı yönetmelikle belirlenecek.

 

OKURDAN KISA KISA

 

SABRİ Çiğdem: Hürriyet’te iki defadır, “Bahreyn Kralı” olarak yazılıyor. Halbuki, sadece Suudi Arabistan krallıktır; Kuveyt, Katar, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri, “emirlik”tir. Yani doğrusu Bahreyn Emiri.

Not: Dijital İçerik Koordinatörü Emre Kızılkaya hatırlattı; Bahreyn okurun belirttiği gibi emirlikti ama 2002’den itibaren “krallık” oldu.

 

Süleyman Korman: Yavuz Sultan Selim Köprüsü için cuma günü “dünyanın en geniş köprüsü” diye yazdınız, ertesi gün “üzerinden tren geçen dünyanın en geniş köprüsü” yaptınız. İnternetten taradım. Dünyanın en geniş köprüsü San Francisco-Oakland Körfez Köprüsü’ymüş. Guinness Rekorlar Kitabı’na da girmiş. 

NOT: O köprünün denizde ayağı var. Yavuz Sultan Selim köprüsü, dünyanın en geniş asma köprüsü ve üzerinden tren yolu geçen en uzun asma köprüsü.

 

Mehmet Çağlayan: Kelebek’te Gökhan Kimsesizcan “Alaçatı’ya Michelin yıldızlı otel” başlığı atmış ama bu sefer tutturamamış. Michelin yıldızlı otel olmaz. (25 Ağustos)

NOT: O başlıkla otelin restoranında “Michelin yıldızlı şefler”in çalışmasının planlanmasına atıfta bulunuluyor. Ama tabii tırnak içine alınabilirdi. 

 

Alper Temel: Günlük eklerin olmaması, bazı hafta sonları ve bayramlarda gazete gelmemesi Ürgüp bayisinin kusuru mu? Yoksa dağıtımı yapan Yaysat’ın mı? Okur olarak bir cevap bulamıyoruz. Babamın isteği üzerine size yazıyorum.

 

Ayşe Hacat/Dinçer Irmak: Hürriyet’te ilk sayfa sol alt köşede Kibariye’nin 56 yaşında olduğu yazmakta. Kelebek kapak sağ alt köşede ise 54 yaşında. Gazetem bir karar versin. Bildiğim kadarıyla 56 yaşında. (31 Ağustos)

 

M. Yılmaz Saral: 25 Ağustos tarihli gazetemizin ilk sayfasında İtalya’da meydana gelen deprem hadisesini küçük başlıkla da olsa göremedim. Üzüldüm.

NOT: İtalya’daki depremle ilgili olarak 26 Ağustos’ta ekonomi sayfasında, 27 ve 28 Ağustos tarihlerinde de “İnsan” sayfasında haberler yayınlandı.

 

Adil Arıman: Gece oynanan maçlar sabah gazetede neden yer almıyor? İstanbul baskısına yetiştiriyorsunuz ama taşra beklesin. Bunu başaran gazeteler sizinle aynı teknolojiyi kullanıyor. (24 Ağustos)

 

Levent Uluç/Feyyaz Caner: İki haftadır Süper Lig başlamadı Hürriyet’e göre. Tek maç sonucu yok. Gazetem Hürriyet, Süper Lig maçlarının sonucunu vermiyor, oradan buradan öğreniyoruz. Spor gazetesi mi satın alalım?

 

Eren Güler: İnternette “Feci kaza: Hız kadranı 170 km’de takılı kaldı” diye bir haber var. “İbre takılı kaldı” medya efsanesine bir daha mı el atsanız? (24 Ağustos)

NOT: Uzmanlar, kadrandaki ibrenin 170 km’de takılı kalmasının kazanın o hızla yapıldığı anlamına gelmediğini söylüyor. Bu konuyu daha önce yazmıştım.