(Go: >> BACK << -|- >> HOME <<)

USA SABAH 12 Ocak 2013 Cumartesi
Taha Kılınç
  • Haber giriş tarihi: 10 Ocak 2013 Perşembe 14:23
  • Güncelleme saati: 15:19

Sloganlar, cümleler, yargılar…

Ortadoğu'yu herkes elbette kendi siyasal, insani ve vicdani bakış açısına göre anlamlandırır. Tarihin başlangıcından bu yana karmaşanın hiç eksik olmadığı ve olmayacağı bu topraklar üzerinde spekülasyonlar da elbette hiç bitmeyecektir.

Ortadoğu hakkında yapılan yorumlar, gerçeğe yaklaşabildiği oranda değerlidir. Hiç kimse, "Kesin doğru budur" diyemez. En fazla "Benim bakış açım bu, ben böyle okuyorum" diyebilir. Bir kimse kendisini "Ortadoğu'daki olayların perde arkasını okuyan, mutlak uzman, şifre çözücü, gerçeklerin şaşmaz bekçisi" gibi sıfatlarla tanımlıyorsa ya da en azından bunları ima ediyorsa, ondan hiç düşünmeden kaçınız.

Bu elzem girişten sonra, sıra, sosyal hadiselerin olumsuz yanlarına odaklanarak muhtemel problemlere çözüm aramayı, ufacık olumlu noktaları hayalinde büyüterek her seferinde hezimete uğramaya tercih eden birinin, Ortadoğu'da revaç bulan bazı sloganik cümlelerle ilgili yorumlarında. Ve elbette tümüyle kendi baktığı pencereden:

"Arap Baharı, İslami bir devrimler sürecidir"

Arap Baharı'nın İslami motivasyonlarla başladığını ileri sürmek hedef saptırmak olur. Arap Baharı'nın başlangıcındaki temel saik, tümüyle dünyevi ve ekonomiktir. Araplar "daha iyi yaşamak" adına ayaklanmışlardır. Daha serbest yaşamlar, daha özgür ülkeler, daha fazla demokrasi, daha fazla para ve refah… İstenen şeyler bunlardır. Sonuçta İslamcı kadroların iktidara geliyor oluşu, bu değişimleri onların yaptığını ve planladığını göstermez. Aksine birçok ülkede İslamcılar ısrarla ve planlı olarak, olaylara çok geç müdâhil olmuşlardır.

"İran, ABD ve İsrail'in düşmanıdır"

İran hakkında herhangi bir yargıda bulunurken, devleti yöneten kadrolarla sıradan halkı birbirinden ayırt etmek gerekir. İran halkı Batı'ya ve Batılı standartlara delicesine susamış bir halktır. ABD ve Batı İran'a nükleer silah meselesinde baskı yaptıkça, İranlıların milli gururları ayaklanmakta ve normalde destek vermeyecekleri kadroların arkasına geçmektedirler. İran halkı, duygusal ve siyasal yönden serbest bırakıldığı takdirde, Türkiye'den bile daha başarılı bir "Batı'yla entegrasyon" süreci içine girecektir. İranlı yöneticiler ise, ABD ve İsrail düşmanlığını etkili bir politik enstrüman olarak kullanmaktadır.

"Suudi Arabistan'da baskıcı ve zalim bir rejim vardır."

Bu, epey ezbere bir bakış açısı. Suudi Arabistan bir kabile toplumudur. Asalet, kabile bağları ve lidere itaat, Suudi toplumunu hâlâ şekillendirmeye devam ediyor. Dışarıdan baskı ve zulüm olarak adlandırılan birçok şey (kadınlara konulan engeller, şeriat hükümlerinin uygulanması, ifade özgürlüğü eksikliği, rejimin muhalefete göz açtırmaması vb.) Suudi halkı için hiç de öyle olmayabilir. Suudilerin Kraliyet yönetimine karşı dışarıdan görüldüğünden ve zannedildiğinden daha fazla rızalarının olması pekâlâ mümkündür. Dışarıdan bakanlar açısından, Suudiler için onlardan daha fazla üzülmek garabetinin yaşanması da mümkündür.

"ABD'yi İsrail parmağında oynatıyor"

ABD ve İsrail'in en çok birbirlerini önemsedikleri, su götürmez bir gerçek. Ancak bu yargı, ABD'nin iplerinin İsrail'in elinde olduğu gibi bir anlayışa neden olmamalı. Özellikle Benyamin Netanyahu iktidarıyla birlikte iki ülke arasındaki bakış açısı ve yaklaşım farklılıkları ciddi şekilde ortaya dökülmüş bulunuyor. Yakın tarih, ABD ve İsrail liderlerinin birçok konuda benzer görüş ayrılıklarına düştüklerini de gösteriyor. Yakın bir örnek olmak üzere, Ronald Reagan ile Menachem Begin arasındaki atışmaların kayıtları arşivlerde mevcut.

"Selefiler teröristtir"

Bu, büyük ölçüde Batı medyasının oluşturduğu bir imajdır. Selefiler, o kadar farklı unsurları içinde barındıran bir Müslüman gruptur ki, herhangi bir kelime onları tek başına tanımlayamaz. Kelime anlamı olarak, İslâm'ın ilk asrında yaşayan Müslümanların yolundan gitmeyi amaçlayan kimseleri tarif eden Selefi ifadesi, özellikle El Kaide ile birlikte "Masum insanlara saldıran silahlı haydutlar" şeklinde bir tanıma bürünmüştür. El Kaide'nin yöntemleri ve yaklaşımlarının eleştirilebilirliği bir yana, kendilerini Selefi olarak tanımlayan herkesin eline silah ve kan bulaştırmak, kolaycılıktır.


"İyi Bir Şey Yap!"

Bir grup gazeteci ve araştırmacı arkadaş, her türlü siyasal tartışma ve çekişmenin uzağında Suriye'deki savaşın masum kurbanları için yardım kampanyası düzenledi. Amaç, toplanan yardımları tümüyle özel kanallar üzerinden ve mutlaka hak eden insanlara ulaştırmak. Kampanyaya katılım son derece basit. En azından göz atmak isterseniz: http://iyibirseyyap.com/ Bu linkte ise kampanyaya bizzat destek verenlerin isimleri yer alıyor:http://iyibirseyyap.com/biz-kimiz/

taha.kilinc@usasabah.com

@ntahakilinc

Yazarın Önceki YazılarıTüm Yazıları